Bugün hükmen yenilmemek için sahaya çıkmış bir Beşiktaş
vardı açıkçası. Bir iki oyuncu dışında ‘ne gerek vardı şimdi bu maça’ havası
hakimdi genel olarak. O nedenle hem bireysel performans, hem de takım adına bu
maçta yaşananlar pek emare sayılmasa da; bazı oyuncuların gelişimini seyretmek
güzeldi, bilhassa ikinci yarıda…
Mesela sahada ‘dostum Hasan Türk demişsin ama bu Katalan
çıktı’ durumu vardı bugün. Kendisi bu seviye bana yeter demediği taktirde, çok
büyük orta saha olacaktır bana göre. 2010’dan beridir yolunu gözlediğim adamın
sahada fark yaratmaya başladığını görmek, harika… Bu yaşında bile rahatlıkla
topu emanet edebileceğin bir düzeyde. Alıyor, yüzünü rakip kaleye dönüyor,
pasını atıyor ve tekrar hareketleniyor. Uzun şut ve uzun pasları da çok çok iyi…
Kesinlikle gençler arasındaki en potansiyeli oyuncu.
Diğeri de Mertcan Aktaş… Sırasıyla Necip, Hasan Türk
şeklinde giden ‘dileniş direnişim’; onunla süreceğe benzer. Bir önceki yazıda
sebepleri sıraladım, tekrara gerek yok sanırım. Bugün oyuna girdikten sonra
futbolcu kumaşı olduğunu belgeledi. Hele de son dakikalarda Mehmet Akyüz tek
başına çizgide boğuşurken, ceza sahasına attığı bir depar var ki… Sonuç olarak
elbette top ona ulaştırılamadı ama benim için önemli bir detaydı.
Mehmet Akyüz, vasat bir oyuncu olduğunu bilerek oynasa daha
faydalı olur. Hani topla pek zorlamadan, ekstra şut atmadan… Basit oynayıp, koşu
temposuyla savunma katkısı yapıp, ters kanat akınlarında içeriye destek
vererek; alternatif bir kenar forvet olabilir mesela Holosko’nun arkasında. Ama
kendini Lavezzi sanarak oynaması epey can sıkıcı.
Keza Mehmet Akgün de, tamam bugün sakatlıktan çıktı, ters
bir mevkideydi ama; genel olarak savunmada çabuk bir oyuncu oluşu dışında pek
özelliği yok gibi. Her zaman savunduğum bir şey vardır; kadroyu vasat yerli
transferlerle şişireceğine, alt yapına yönel. Oradaki deneme-yanılma bedava en
azından. İşte arada böyle Mertcan’ı, Hasan Türk’ü yakalarsan; tadından yenmez.
Yakalayamasan da dışarıya veriyorsun zaten 3-5 kazanıp. Aksi
halde o 3-5’ler senin kasandan çıkıyor ve gemiyi batıran küçük delikler haline
geliyor… Zaten bir takımın kalitesini yabancı oyuncular belirler. Onun dışında
Tümer, İlhan, Pektemek falan yakalıyor ve alabiliyorsan al; aksi halde gözler
özkaynakta olmalı…
Mesela beğenilmeyen Erkan Kaş; bugünlerde verdiği ‘son
kararlar’ pozisyon öncesi yaptıkları artıları götüren bir eksi oluyor. Ama onun
gibi rahat adam eksilten, çizgiye inebilen yerli kanat oyuncusunu almak 3
milyondan başlıyor Süper Lig’de… Yetenekli ama bilinçsiz oyuncuları düzeltmek
çok zor olmasa gerek. Eğitimle kazanılmayacak şeye sahipler ne de olsa… B Planı
için bu haliyle de en uygun oyuncu; oysa bugün Mehmetleri, günün anlam ve
önemine dair Niğde’ye hediye olarak bıraksak; sezonun geri kalanında pek
aranmazlardı herhalde.
Bugün karşıda amatör bir takım olmasına rağmen sahanın en
hantalı Batuhan’dı. Fizik olarak düzelmesi daha epey bir zaman alacağa benzer.
Ersan Gülüm’ün ise gol atmasına çok sevindim. Bugün topla 30 metre çıkışları
vardı, az biraz flash-back yaşattı… Kendine güvenini tekrar geri kazanır, eski
halini biraz hatırlarsa; sol stoper ve de gerekirse sol bek için ideal
seçimlerden biri haline gelir tekrardan.
Pazubandı koluna takan Necip’le birlikte maçı en çok ciddiye
alan adam Hilbert’ti. Zaten kendi kalesine attığı gol de; maça olan
motivasyonunu belgeliyordu aslında. Son dakikada yine ribauntla aldığı topu
kaleye kadar götürdü, bunu alışkanlık haline getirecek gibi gözüküyor… Mehmet
Akyüz’ün maçtaki tek olumlu hareketi olan; düdük sonrası dibine girdiği topun
çaprazdan çatala gitmesi, bir başka enteresan ayrıntıydı…