Beşiktaş 3 (ama ne üç...) - Eskişehirspor 2


Yazıya Ferrari'ye sallayarak giriş yapmaktan kendimi alamayacağım. "Kendini geriye atma" sendromu bu maçta Beşiktaş'a 1 gole maloldu. Ve yine bu sebepten, Rüştü'nün insan üstü çabası olmasa neredeyse fark da açılıyordu. Ferrari'nin önde basmama "tembelliği" (tembellik diyorum çünkü , Genoa'dan da bildiğim oyuncunun kesinlikle stilinin bu olmadığını, gerektiği zaman takımıyla beraber önde de bastığnı biliyorum) Beşiktaş'ın skorda geriye düşmesinden ziyade, skoru geri getirecek baskısına da sekte vurdu. Forvet ve ortasaha önde basarken, Ferrari rakip ataklarda sürekli geriye adımlıyor ve forvetle ortasaha arasında 10 metre fark varken, defansın ortasaha ile arasını yaklaşık 30 metre açmış oluyor. Bu da hem takımının baskıyı sürdürememesini, hem de rakibi kendi cezasahasına kadar "buyur etmesini" sağlıyor. Sergen bir yazısında; Ferrari'nin kendine güvenemeyip kendini geriye atmasını, geceleri İstanbul aleminde gezmesine bağlamıştı... Futbolcuların özel yaşantılarıyla pek alakam olmamıştır ama Ferrari'nin stili dışındaki bu durumu farklı etkenlere bağlıyorum ben de.

Maça 4-2-3-1 gibi başlayan Beşiktaş, Toraman'ı ortasahaya çekerek 4-3-1-2 gibi bir düzene döndü. Maçı getiren baskı bu dakikadan sonra başladı. Bunu hem Toraman'ın ortasahaya geçmesine hem de Ekrem'le sağ bekin daha da ofansifleşmesine bağlayabiliriz. Ama bana göre asıl etken "ortasahayı 3'leme" durumu oldu. Fiziğiyle adam döven Eskişehir'e ancak bu şekilde bir hamleyle karşılık verilebilirdi. Toraman'ın ortasaha geçişiyle, Almanlar yine çift yönlü ortasaha özelliklerini konuşturdu. Özellikle Fink, bu düzen içinde Cisse ile arasındaki en bariz farkı ortaya koyuyor: -cezasahası içine girecek kadar ataklara destek verme-. Son dakikalarda Serdar'ın getirdiği topta, yerden çektiği şut alt köşeye girseydi çok yakışırdı...

Ferrari'nin oyundan çıkıp, oyuna Uğur'un girmesi iki şeyi değiştirdi. Birincisi; Toraman, Ferrari'ye nazaran kontralarda daha çabuk cevap vermesi ve en önemlisi, takımla beraber önde basmasıyla daha etkili bir savunma oldu. İlk yarı neredeyse Beşiktaş'ı 4lük yapabilecek Eskişehir, değişen defans düzenine karşılık tek pozisyonunu Sezer'in şutuyla buldu.
Değişen ikinci şey ise; Uğur'un, Fink ve Ernst'in yanına ofansif olarak da katkılar sağlayabilecek 3. bir ortasaha olarak oyuna dahil olmasıydı... Bu etkenlere sadece "maçı getiren enstanteler" olarak bakılmayıp, geleceğe dair ışık tutması gereken birer fikir olmalı Mustafa Denizli adına. Yani en azından artık şu 3'lü ortasahadan vazgeçmemesi gibi... Geçen sene Erns-Cisse ortasahasında karar verene kadar kurdeşen döktürmüştü, bu yıl da bir benzer sernaryo ortada. Beşiktaş ne zaman 3'lü ortasahayla oynuyorsa, rakibe direnç olarak karşılık veriyor ve 3 puanı alıyor. Ama nedense bunu bir türlü klasik şablon olarak kabullenmiyor Mustafa Hoca...

Ortasaha 3'lü olunca, takım beklerini ileri çıkarmada tölerans sahibi oluyor. Beklerin ileride kaldığı karşı ataklara daha bir güvenli bakabiliyor. Zaten Avrupa'nın kelle takımlarına bakılırsa, en "oynanmayan" noktası 3'lü ortasahaları olduğunu görürüz. Farkı, kenar forvetleriyle ve bekleriyle yaratıyorlar. Beşiktaş'ın da izleyeceği yöntem bu olmalı. 3'lü ortasaha sabit, rakibe göre kenar forvetler Holosko, Nihat, Serdar, Tello ya da Ekrem. Aynı şekilde bekler için de öyle. Direnç aranıyorsa Toraman, İbrahim gibi bekler. Kapanan takımlara ise yine 3'lü ortasaha sabit, fakat İsmail ve Rıdvan gibi daha ofansif bekler kullanılabilir mesela...

Mustafa Denizli'nin dün yaptığı son değişiklik çok yerine olmakla birlikte geç kalınmıştı. Serdar - Tello değişikliğiyle Beşiktaş, o hep söylenen ama sahada çok az gözüken 4-3-3'e döndü. Serdar ve 4-3-3 konusuna daha önce değinmiştik... Bu sistem içersinde en değerli kenar forveti belkide. Zaten girdiği pozisyonlar bunu kanıtlıyor, o pozisyonları kaçırması ise kaybettiği öz güvenini... Skoru rahatlatmasından çok, Serdar'ı rahatlatması adına o toplardan birinin girmesini çok istedim. Ama olmadı... Malesef "mimli Serdar" yine öyle kaldı.

Beşiktaş geçen yıl bir çok "geri dönüş hikayeleri" göstermişti bize. Ama bu seferki çok çok zordu. Eskişehir'e 2-0'den gelmek hiç kolay iş değil. Üstelik atılan kadar kaçtı da... Çok anlamlı bir galibiyet oldu. Yarın oynanacak derbiden sonra Beşiktaş ya 2. olacak, ya da Fenerbahçe'den iyice uzaklaşacak...

Kısa kısa;
Sen neymişsin Fink! Annesini kaybetmiş çocuk gibi sahanın her tarafını dolaştı adam...
Taçsız kral Bobo,
Hoş geldin Nihat - Uğur,
İbo Scala döneminde zaman makinesine binip, 10 yıl sonrasına mı gitmiş nedir? Ama yine de sormadan edemiyorum "İsmail nerde?"...

Hiç yorum yok: