Adamda "mavi ekran" çıkartırsın hocam...

Oyuncu isimlerine bakacak olursak, beklenen bir 11'le sahadaydı Beşiktaş. Ama beklenmeyen ve de "Mustafa Denizli tavşanına" alışkın olmamıza rağmen, bizlere "mavi ekran" çıkartacak bir taksiksel kurgu vardı sahada. Ekrem'in sol forvet, Kaş'ın sağ bek oynayıp, aslında standart 4-3-3 kadrosu olan takıma, "sarkık liberolu" 3-5-2'yi uygun görmüştü Denizli...

Durum böyle olunca, mavi ekran sadece bizlerde değil, alışılmışın dışında görevler alan sahadaki oyuncularda da çıktı. Kaş hem bek, hem de sağ stoper savunması yaptı Ekrem'in fazlaca ileride kalması ve bu sistem içersinde "kaybolmasıyla". Ortasahada gereksiz bir kalabalık oluştu. Uğur forvet arkası, Fink sol forvet-soliç, Necip ise merkezde yer aldı. Kalabalık gözüken ortasahada Necip yanlız kaldı aslında ve sahada en "kaybolmayan" ortasaha oyuncusu olduğu için topla Fink ve Uğur'a nazaran fazla buluştu oyundan çıkana kadar. Bu da O'na bazı bireysel hataları getirdi ve takımdaki işlemeyen adam sonucu çıktı ne yazık ki... Oysaki, ilk yarıda sağdan, ikinci yarıda soldan girdiği pozisyonlarda "doğru dürüst" bir 4-3-3'ün orta kenarlarında oynasa ne kadar faydalı olabileceğini gösterdi.

Kenarda ısınan Serdar'ı görünce "tamam" dedim içimden... Hoca zarardan nereden dönsen kârdır diye düşünmüş olacak ki, Ekrem'i alıp Serdar'ı sol forvete geçirecek, Kaş'ı bek yapacak; ya da Kaş'ı çıkarıp Ekrem'i bek yapacak, ileriyi Serdar - Bobo - Holosko'layıp, eskisi gibi beklerini öne çıkaran 4-3-3'e dönecek. Ama çıkan oyuncu Necip oldu, hayallerim suya düştü. Ama daha kötüsü, hoca maça çıktığı kurguyu bozmadı sadece ortasahayı ofansifleştirdi, bir de üzerine Uğur - Yusuf değişimi yaparak...

Taktik bile denemeyecek bu dizilişe dönen Beşiktaş hemen tokatı yedi esasında. Hakemin es geçtiği bariz penaltı pozisyonunda, pozisyonun içinde olmasına rağmen en az hatalı İbrahim Kaş'tı. O pozisyonda, 3'lü defansın sağ stoperi savunmasını gayet güzel yapan Kaş, sağa açılan yani Ekrem'in doldurması gereken alana giden topa tekrardan hamle yapmak zorunda kaldı. İki savunma pozisyonu birden alan Kaş'ın, savruk bir hamle yapması kaçınılmazdı.

Daha sonra Beşiktaş, böyle bir kadroyla yapılabilecek tek şeyi yaptı. Takım olarak hücumda kalmak ve topun görüldüğü yere pres yapmak... Çünkü bu oyuncu seçimleriyle artık bir taksiksel diziliş uygulanamazdı, "haydi rastgele" denip mahalle maçına döndürmek lazımdı işi.
Serdar'ın etkileyici oyunuyla neredeyse işe de yarıyordu, bir kaç pozisyon buldu Beşiktaş ve bir top da direkten döndü. İlk yarıdaki Holosko'nun, iyi pozisyonlarda şut bile denemeyecek vuruşlarla harcanan anları da hatırlasak, yine de kazanabilirdi Beşiktaş maçı. Ama hem bu tavşan çıkarma durumu hem de verilmeyen penaltıyla kazanmayı haketmedi Beşiktaş açıkçası...

Mustafa Denizli artık hem kendine hem de bu takıma yazık ediyor. Bir gün doğru, bir gün yanlış. Bir gün yeşeren umutlar, bir gün kırılan kalpler... Sene başından beri hep aynı senaryo. Sıra kalp kırılmasındaymış bu hafta. Şimdi diğer adaylar da puan kaybeder tekrar "umut" öne çıkar.
Ama bir kez daha şu görüşüm yenilendi; konu şampiyonluksa olabiliyor ama Mustafa Denizli ile "futbol takımı olma" umudum her zamanki gibi sıfır...

Ankaragücü 0 - Beşiktaş 0
2 Nisan 2010

3 yorum:

timucin dedi ki...

doğru söze ne denir ki?

bir teknik direktör 2. yılını doldururken artık sistemini oturtmuş olmalı... 3 tane eksik var diye ne yapacağını saşırıp, sistemi çorbaya döndürmemeli...

oyuncuların alıştıkları taktiği değiştirme, yeni sistemde başarılı olamama riskine filan hiç değinmiyorum...

benim takıldığım nokta şu:
bu aynı zamanda oyuncularına olan güvensizlik değil midir bir bakıma? mesela düşün, sen ibrahim toraman'sın, sen sivok'sun; herkesin kabul ettiği Ferrari yok, hocan Ferrari nin yerine doğrudan birini koyarak kaş-toraman-sivok üçlüsünden bir ikili yapmıyor. düşünmez misin bu adam ferrari yok diye bizi 2 li oynatmıyor, bize güvenmiyor, taktiği değiştiriyor 3 lüye filan dönüyor... bal gibi de düşünürsün...

evet 3-4 tane önemli eksik var ama hocanın bu durumda yapacağı şey, hiç bir eksik yokmuş gibi takıma o güveni vermesi, taktiğini aynen devam ettirmesidir.

ama 3 oyuncu yok diye hoca bir kere en baştan panik yapmış, taktik filan neyle oynayacağını şaşırmış... o zaman futbolcudan da fazla birşey beklemeyeceksin...

The Eagle Abroad dedi ki...

Bizde oturan tek sistem var oda mehter takımı sitemi, yani iki ileri bir geri yapmamız... Ik hafta iyi sonuçlar, sonra beklenmeyen bir kayıp... artık alıstık. Böyle giderse, Trabzon ve Feneri yenip hemen ardından bir beraberlikle galatasaray ile Bursayı basbasa bırakırız gibime geliyor...

Unknown dedi ki...

mustafa kardeşim necip konusundaki umutLarına bende ortağım, ancak bir oyuncu heLe ki aLtyapımızdan geLmiş bizden biri diyebiLeceğimiz genç necip sahada nasıL kayboLur ? yani top kaybedersin, hataLı pas da verirsin, anLarım. ama sahada en çok koşan ve hareket eden de sen oLmaLısın be kardeşim. sen bizim umudumuzsun necip demek istiyorum. sen bizim geLeceğimizsin necip demek istiyorum. mustafa hoca'nın diziLiş ve kadrosuna şaşırmadım desem yaLan oLur, maç öncesi bir forumda yazdığım kadro buydu.

rüştü

ekrem-sivok-toraman-üzüLmez

fink-uğur-necip

hoLosko-bobo-ismaiL(s.özkan)

not : bLoğuma bekLerim :)