Oysaki Seba gitmiş, Ahmet durmuştu... Üzerine daha dün Highbury'de Arsenal'e kafayı koymuş, yarı final oynayan Lens'ın forveti yani Pascal Nouma da gelmişti... Daha ne istiyordum ki? Gayet iyi forvetlerimiz vardı... 1998 yazında dizini eline alıp, ameliyatta yanlışlıkla dokusu alınan, "artık yürümesi bile zor..." denilen bir adamın futbola dönme kararı neden beni heyecanlandırmıştı?
1994 Haziran ayı. Adı geçince zihnimde sadece Maradona, İtaly90 plastik ve mavi futbol topum, Brehmen'nin penaltı golü canlanıyordu... Ama artık o Dünya Kupası'nı yaşayacaktım. Turnuva Amerika'da gerçekleşiyor, maçlar bizim saatimize göre ya 22:25 dolaylarında ya da 03:30 civarlarında oynanıyordu. İlk maçı temiz izliyorduk, futbolcuların öğlen sıcağında kanter içinde kalmasına yapacak birşey yoktu tabi... Öbür maçlar sıkıntıydı, zira şimdiki aklım olsa uyumadan izler, işe-güce uykusuz devam ederdim. Ama o zamanlar çocuk aklı, bir kaç saat uyumayı kâr bilip saati kurardım... (Evet ben de farkettim, çocukken daha akıllıymışım.)
Turnuvanın renkli takımlarından Nijerya, Arjantin ve flaş takım Bulgaristan'ın da olduğu gruptan lider çıkma başarısını gösteriyordu... Lakin E Grubu'nda İtalyanlar ikince olunca, "ulan ne bok yedik!" etkisi uyanıyordu onlarda ister istemez... Sonuç olarak Nijerya yine de gereken mücadeleyi gösterse de, uzatmalarda İtalya'ya...pardon Roberto Baggio'ya elenmekten kurtulamıyordu... Her ne kadar Arjantin'e attığı golden etkilenip, sokaklarda özellikle topun altına girerken kendimize "siasiaaaa!!" desek de, attığı gollerle "Dünya Kupası Klasikleri" tadında belgesellere katkı sağlamış Daniel Amokachi takımının en etkili oyuncusu oluyordu...
Bugünlerde süren gelenek, o zamanlarda da aynıydı. Kaliteli bir Afrikalı oyuncu, Avrupa kapılarını Belçika Ligi ile açıyordu... Amokachi de bunlardan biriydi. Club Brugge formasını giyen oyuncu, performansını Dünya Kupası'nda da sürdürerek, 21 yaşında Everton formasıyla Premier Leauge'e merhaba diyordu... Aynı sezon bir de Duncan Ferguson transferi yapan Everton, uzun forvet - kısa çabuk forvet ikilisini yakalayıp, nirvanaya ulaşmak istese de, işler istenildiği gibi gitmedi... Everton o sezonu 15. tamamladı... Bir sonraki sezon ligte 5. olsalar da, FA Cup'ta yarı final oynasalar da, Amokachi'den vazgeçme kararları değişmedi... Ve Amokachi, İstanbul yolunu tuttu...
Ferdinand'a, Metin-Ali-Feyyaz'a adam akıllı yetişemeyen bizim 83-84 kuşağı," Ertuğrul Beşiktaş'ta! "haberi ile bir gelenek bozuyor ve büyük transfer sevincini yaşıyordu...Hemen ertesi sene, kapı gibi bir Alaman golcü geliyordu: Kuntz! Ama O'nun yeteneklerinden, ne kadar önemli bir oyuncu olduğundan haberdar değildik. Yayıncılık, habercilik imkanları bugünkü gibi değildi... Ne google vardı, ne de Avrupa'dan naklen yayınlar... Nartallo'nun Milan'a attığı bir golü döne döne gösterip, "Kempes geliyor" etkisinin yaratıldığı dönemler işte, ne denirse inandırdık... Ama Amokachi haberini aldığımızda durum farklıydı, 94 Dünya Kupası'nda ağzımız açık izlemiştik gollerini, süratini, gücünü... Belki de ilk kez ününden haberdar olduğumuz bir yabancı transferini yaşıyorduk...
1996 yılında Amokachi Beşiktaş formasıyla karşımıza çıkıyordu. Önce UEFA ön eleme maçlarında Dinamo Minsk'e karşı "yürü be Amokachi!" seslerimiz eşliğinde büyük katkılar sağlıyor turu getiriyordu. Daha sonra bir Vanspor maçıyla, takımına hücum konusunda ne denli katkılar yapabileceğini gösteriyordu. O maç Sergen ve Ertuğrul'un da müthiş futboluyla 7-0 bitmişti... Akabinde Amokachi'nin yolu yine Amerika'ya düşüyor, bu kez Olimpiyat oyunları için Nijerya milli formasını giyiyor ve altın madalya alıp dönüyordu... O sezon Beşiktaş; Amokachi, Şifo Mehmet, Sergen, Ertuğrul, Oktay, Serdar Topraktepe gibi oyuncularıyla ve de Rasim Kara yönetiminde müthiş bir "ofansif futbol" ortaya koyuyor ve sezonu "bir daha hiç yanına yaklaşılmayan" bir gol rakamıyla kapatıyordu: 88. Özellikle İnönü'de oynadığı maçlarda 49 gol atıp, sadece 7 gol yerken "Beşiktaş büyük Taştır." izlenimini veriyordu...
Peki Beşiktaş o sezon niye şampiyon olamadı? Bunun iki büyük nedeni vardı: 1- Hagi, 2- Vahap Beyaz & Ahmet Çakar... O sezon Fatih Terim ve Hagi başta olmak üzere bir çok kaliteli yabancı getiren Galatasaray, Rasim Kara'nın ve o Beşiktaş'ın şanssızlığı oluyordu. Üzerine bir de hakem fiyaskoları eklenince Beşiktaş ancak 2. olabiliyordu... Bir hafta sonra oynanacak Beşiktaş-Galatasaray derbisi öncesinde, Vahap Beyaz 2-2 giden İstanbulspor maçında 94. dakikada uyduruk bir penaltı (Arif başrolde) çalarak, puan farkının 5'de kalmasını sağlamıştır... Akabinde oynanan düğüm derbisinde Amokachi ilk yarının ortalarında Beşiktaş'ı öne geçirir. Ancak maç boyu Amokachi'nin topla arasına giren Bülent Korkmaz, O'na çift sarı görmesini sağlamıştır. Aynı maçın hakemi Ahmet Çakar, bu kez 86. dakikada sahneye çıkıp, bir hava topunda Hakan Şükür'ün omzuna dokunan Alpay'ı penaltı+sarı kartla cezalandırmıştır. Ve sonuç; puan farkı 2'ye inecekken 5'de kalmıştır. Vahap Beyaz - Ahmet Çakar tezahuratı o dönemde patlak verirken, şu günlerde TV kanallarında boy gösteren Ahmet Çakar hala Beşiktaş taraftarının neden öyle bir tezahurat yarattığına anlam verememektedir... Sergen'in Vanspor karşısında bloklanan frikiği de, yine aynı sezona denk gelmektedir...Beşiktaş o yıl UEFA kupasında da ciddi bir yürüyüş yapmıştır. Minsk, Molenbeek, Legia Varşova (evet, şimdi bu takımları A2 bile eler de, o zaman durum farklıydı be...) engellerini aşan Beşiktaş, 3. tura yükselmiş ve burada her iki maçta da karakterli bir oyun sergilemesine rağmen Valencia'ya elenmiştir... Amokachi, tüm UEFA maçlarında ciddi katkılar sağlamıştır attığı gollerle ve de attırdıklarıyla. Molenbeek'e karşı, açısını kapatan stoperin bacakları arasından yakın direğe attığı gol ve Varşova deplasmanında Orhan'a yaptığı asist unutulmazdır... Ama malesef en unutulmaz Amokachi olayı, Mestella'da boş kaleye kaçırdığı gol olacaktır...
Ertesi seneye Beşiktaş iki hamle yaparak sezona başlar. Toshack takımın başına getirilir, Ertuğrul stopere çekilir... Yöneticisi hakkında açıklama yapan Sergen Yalçın da, en verimli döneminde takımdan gönderilince, Beşiktaş Amokachi'ye rağmen yeniden kısır bir takıma döner, sezonu "Sergen'li İstanbulspor'un 6 puan gerisinde" kalarak, 6. bitirir... Beşiktaş için yine de o sezon önemlidir, çünkü ilk kez Şampiyonlar Ligi'ne kalmıştır. Yine Amokachi'nin hem eleme turlarında, hem de grup maçlarında büyük katkısı olmuştur. Özellikle İnönü'deki PSG maçında, Ertuğrul'un kaydettiği 3. gol öncesi attığı depar muazzamdır...
Ve kara yaz gelmiştir. Amokachi, 98 Dünya Kupası için yeniden milli takımdadır, ama bu futboldaki son günleri olacaktır... Dizinden kötü sakatlanan Amokachi'nin, Fransız doktorlar tarafından yanlışlıkla dokusu alınmıştır... "Artık yürümesi bile zor" denen Amokachi inat etmiş, 98/99 sezonunda bir kaç maç sahada kalacak şekilde futbola dönmüştür. Bu anlardan birinde Bursa'da oynana maçta, İstanbulspor'a karşı vatandaşı Ohen'le iyi bir ikili görüntüsü vermiş, akabinde 3-2 kazanılan Fenerbahçe maçında geleneğini devam ettirip, 2 gol atmıştır... Yine sahada konuşarak; "aslında bende daha neler vardı, bir bilseniz..." dercesine son bir kaç söz etmiş ve dizine yenik düşmüştür...
1 yıl boyunca ülkesinde kalan Amokachi, burada bitkisel tedavilere başvurmuş, inadını devam ettirmiştir. Ve 2000 yazında "Babama söz verdim, oynayacağım!" diyerek yeniden Beşiktaş'ın kapısını çalmış, yıllık 150 bin dolar gibi komik bir fiyatla oynamayı kabul etmiştir... Scala'nın yardımcısı Ziya Doğan yönetiminde, takımdan ayrı çalışmaya bir bakıma "denenmeye" başlayan Amokachi, O'na doyamamış bizlere yeniden umut vermiştir... Ama malesef Mete Düren'den iş görmez raporunu alarak, farklı takımlarda şansını denemiş, orada da aynı raporla karşılaşmıştır. Beşiktaş o sezon son yabancı hakkını Khlestov'la kullanırken, Amokachi henüz 26 yaşında futbola resmen veda etmiş, birşeyleri yarım, Nouma-Amokachi hayallerini kursakta bırakmıştır...
Artık ne Beşiktaş Amokachi dönemlerinde olduğu kadar tempolu bir takım olmuş, ne bu gözler Amokachi gibi bir forvet görmüş, ne de bu kulaklar "Daaanieeel Aaamookaaçi" melodisini bir başka futbolcuya uyarlandığını duymuştur...
Amokachi'nin biten futbol hayatıyla beraber daha bir çok şey yarım kalmış, hatta rafa kalkmıştır....
1 yorum:
yabancı oyuncular içinde en beğendiklerimin arasında olan daniel-amokachiyi takdir ediyorum
Yorum Gönder