"O gelişe, bu gidiş!" Meksika 2 - Fransa 0

Meksika, grubun "sözde" büyüğüne karşı oynuyor olmasına rağmen, stilinden ödün vermeyip maç boyunca tempo yaptı, rakip kaleyi zorladı... Zaten hem oynadıkları hazırlık maçlarıyla, hem de G. Afrika karşısındaki oyunlarıyla, bu turnuvanın "lezzetli bir takımı" olacağı hususunda tiyolar veriyolardı. Domenech, Fransa ortasahasının tek "topla yumuşak" adamını kenarda oturtarak başlıyordu: Gourcuff... Bu maçta Gourcuff'tan "sağiç" gibi bir bölgede faydalanmak yerine, O'nu oturtup, Ribery'i göbeğe çekmesiyle Fransa'nın gol şansını azaltıyor, buradan alacağı bir beraberliğe bakıp "nasıl olsa Afrika'yı yenerim" düşüncesini açık ediyordu... Ancak, daha 25. saniyedeki paslaşmalara "oley çeken" ve turnuvanın vuvuzelayı bastırdığı tek tribünü arkasına alan Meksika, coşkuyla Fransa'nın üstüne gelerek, planları bozuyordu...

İlk yarıda yakalanan iyi pozisyonları, "gaza gelmiş" vuruşlarla tribüne attılar... Vela'nın da sakatlanıp, kenara gelişiyle "acaba bu pozisyonları çok ararlar mı?" dedirttiler açıkcası... Ancak, yerine giren 7 numara Barrera da, hiç fena oyun ortaya koymuyor, stiliyle Meksika oyununa uyum sağlıyordu. Ancak hala bir "son vuruş" eksikti Meksika'da... O soruna hamle de, 55. dakikada geldi. Yolu Guadalajara'dan, Manchester'a uzanan, son dönemde "her iki ayağıyla" yaptığı bitirici vuruşlarla Meksika'yı sallayan Javier Hernandez, Franco'nun yerine oyuna giriyordu... Çok geçmeden de, Rafa'nın müthiş "yüksek pasına" hareketlenip, soğuk kanlılıkla golünü yaptı Chicharito... Top ayaktan çıktığında, vücut bütünlüğü öndeydi, pozisyon ofsayttı... Fakat, başta İrlandalılar olmak üzere her futbolsever, bu golün yorumunu "o gelişe, bu gidiş!" tadında yapmıştır sanırım...


-Javier Hernandez-, kesinlikle Meksika'nın hızlı oyun yapısına uyan bir isim. Franco, "sırtı dönük" santraforlar arasında beğendiğim bir oyuncu olsa da, bu takımda O'na pek ihtiyaç yok diye düşünüyorum... Hernandez gibi, sürekli deplase olan, topla buluştuğuda gol yapma ihtimali yüksek olan, kenar forvetler kadar hızlı ve çabuk oynamayı seven bir oyuncu. Aslında tam, Meksika'nın sistem yapbozunu tamamlayacak bir forvet. Şayet Vela'nın sakatlığı ciddi değilse, Vela - Hernandez - Dos Santos üçlüsü çok daha elverişli olur kanaatindeyim...
Ayrıca Torrado'yu, -kendi tercihi midir bilemem ama- neden bunca yıldır Meksika'dan çıkarıp, Avrupa'ya getirmez biri? Anlayamıyorum... Artık yaşı 31 oldu, bu saatten sonra da getirmesinler. İspanya'da bir süre oynayıp, geri dönmüştü. Fakat 2006'da da iyi sinyaller vermişti, bugün de çizgisini bozmamış... 87 doğumlu Barrera, penaltıyla taçlandırdığı güzel bir oyun ortaya koydu. Bu turnuvada öne çıkanlardan biri olabilir...
Uruguay - Meksika maçı berabere bittiği taktirde "el ele - kol kola" çıkarlar bir üst tura... Beraberlik, Uruguay'ı lider götürürken, Meksika'yı da son 16'da Arjantin'in kucağına atar... Yunanistan, G. Kore ve Nijerya'nın "halini görünce", bu gruptan kim lider çıkarsa çıksın, çeyrek finali görür diye düşünüyorum. O nedenle, Meksika tıpkı bu maçta olduğu gibi "gemileri yakarak" Uruguay'ın üstüne gelebilir. Nefis bir maç bizleri bekliyor olabilir bakalım... Bafana-bafana "gol atamadan" göndersin Fransa'yı, Tanrı'nın Eli bir de böyle deysin futbola, ne güzel olur...

Hiç yorum yok: