Quaresma'nın Siyah Beyaz Günleri...

En az, transferin mutlu sonla ulaşmasına sevindiğim kadar, maliyetine de bir o kadar memnuniyet duydum... Eminim Beşiktaş yönetimi, geçen sezon Tabata transferinde gösterdiği "cömertliğin" ne kadar yanlış olduğunu bir kez daha anlamışlardır. O paralara neler alınıyor... Bonservisinin "iki sezon önce 28 milyon Euro eden adama göre" çok düşük olmasının yanı sıra, 4'den 5'den bahsederken gayet makul bir maaşla imza atmış olmasını da biraz Schuster'e bağlıyorum açıkcası... Schuster'in, Real Madrid dönemindeki "sıkıntılı adamlardan" maksimum verim alma referansı, sorunu teknik direktörlerde arayan Quaresma'nın iştahını kabartmış olabilir...
Hakikaten de Quaresma'nın gittiği büyük kulüplerde kendini futbola vermemesi, takım içinde sorun çıkartma gibi sorunları yoktu. Barcelona'da şans bulurken, o dönemde Barca şimdilerde olduğu kadar kanat oyuncularına özgürlük tanımıyordu. Inter ve kısa geçen Chelsea macerasında da "taktik disiplin" içinde kayboldu. Hoş, Inter'de o sorumluluğu adam akıllı kaldıran başka adam da olamadı, yine Stankovic'e ve arızalı Balotelli'ye dönüldü mecburen... Quaresma, Mustafa Denizli halen görevdeyken gelse, bende de soru işaretleri devam ediyordu aslında. Elde patlar mı, patlamaz mı manasında... Ancak, Schuster'in "Robinho geçmişi" beni umutlara sürüklüyor... Schuster; Real Madrid döneminde 4-4-2 veya 4-2-3-1'in kombinasyonlarını oynadı. Bozmadığı yegane nokta da, Robinho'nun sol kanattaki özgür rolüydü... Robinho, belki de Avrupa'da yaşadığı tek istikrarlı sezonu geçirirken, Schuster O'nun yaratacağı taktik disiplin sıkıntısını, tıpkı beklerde gördüğümüz "bir kenara ofansif, diğer kenara dengeli oyuncu" prensibiyle örtbas ediyor, sağ kenarda da Sniejder'i kullanıyordu... Böylelikle Real Madrid, sağ kenarında ortasaha özellikli bir adam kullanması sebebiyle, topsuz oyunda en az 3 oyuncu ile savunmayı garantiliyor, Robinho'nun özgür futboluna zemin hazırlıyordu...

Buradan Hilbert transferine geleceğim... Hilbert Schuster'in tercihiyse ki öyle görünüyor, ben tıpkı Real Madrid'de uyguladığı düzende olduğu gibi, "sol kenara yaratıcı bir oyuncu" kullanmak adına, Hilbert'i "denge kurmak" amacıyla istedi diye tahmin ediyorum. Tıpkı Sniejder rolünde olduğu gibi... İşte o yaratıcı kenar forvetini de bulmuşa benziyor...
Quaresma "yetenek" dendiğinde, Dünya üzerinde futbolla az biraz alakalı her insanın aklına gelebilecek isimlerden biridir. Hatta, maksat "spektaküler" çalım yapmaksa, Quaresma dünyanın en iyilerindendir... Ne Messi ne de yukarıda görülen cigano arkadaşı Ronaldo, Quaresma kadar "bilek gerektiren" çalımlar yapamıyorlar... Zaten kendisi genç yaşlarda iken Ronaldo'ya göre çok daha büyük bir yetenek olarak görülüyordu. Ronaldo, yeteneklerini youtube için değil, "maç kazandırmak için" kullandıracak bir adamla karşılaştı... Quaresma'dan yegane farkı budur, bu fark Ronaldo'yu 100 milyon Euro'luk adam yaparken, Quaresma'yı da İstanbul'a kadar getirdi... Quaresma sırf bu "edinilmiş yetenekleri" sebebiyle, hiç bir zaman piyasada düşünülmeyen bir oyuncu olamadı bugüne kadar... Avrupa'nın üst düzey takımlarındaki başarısızlığına rağmen hep "bu sefer olur ya belki?" duygularına sürükledi çoğu insanı. Ve bunların arasında, genelde büyük transfer hakkını "kemik gibi futbolcudan" yana kullanan Mourinho bile vardır... Mourinho'nun istediği ilk transferlerden biri olmuştur...

Barcelona'yı saymıyorum, çok gençti orada... Ancak Inter ve Chelsea'de "tutunamama sebeplerini" Beşiktaş'la bağdaştırmak fazla hayalcilik... Keşke Beşiktaş, o takımlar kadar taktik disipline sahip olsa, bol alternatifi olsa da Quaresma burada da tutunamasa... Ancak, Beşiktaş ve benzeri takımlar için "bireysel yetenek", maç içinde hasretle kucaklanası bir şey olabiliyor... Kaldı ki, en başından da bahsettiğim gibi; böyle yeteneklerden ekmek çıkartan, bu konuda referansı olan bir adamın eline geliyor... İnsanların youtube'a girip de, "iki Quaresma izliyim" dediğinde, Quaresma 'vay anasını!2 dedirtecek fake'leri atarken, üstünde Barcelona, Porto, Inter, Chelsea yada "Beşiktaş'ın" forması olacak artık; orası kesin. 

Beşiktaş'ta istikrarlı geçireceği tek bir sezon bile; yeniden Avrupa kulüplerine "bu sefer olur belki!" dedirtmeye başlayacaktır... Öyle bir durum olursa; Beşiktaş'ın çok duygusal olmaması gerekecektir... Çünkü bu tip adamlardan elbet verim alınır ama kötü özellikleri, o verimin belirli bir zamanla kısıtlanmasıdır...