Evet İnandım : Guti Beşiktaş'ta...

Guti ayinine başlamadan önce, Schuster'in Beşiktaş'a katacağı en büyük değerden bahsetmek istiyorum; önde basan savunma... Tigana döneminden bu yana en çok özlediğim, Türk hocalarımıza en çok kızdığım durum: Benim için flaş bir transferden çok daha heyecan verici görüntü olan "önde basıp, takımın boyunu ileriye doğru kısaltan savunma" anlayışını bir türlü tutturamamış olunmasıydı... Böyle bir savunmanın takıma artılarını yazarak, başlı başlına bir makale oluştururum. Kısacası; forvet presini değerli kılma, top kazanma, kademe anlayışında zaafı olan bekleri bile az sırıttırma, atakların devamını sağlama, takım boyunu kısaltma, haliyle daha az yorulma gibi bir çok nedenleri var... Bakalım Schuster bu tutumundan dolayı, "ofsayt taktiği yapıp, çağdışı futbol oynatıyor!" damgasını ne zaman yiyecek? Tigana gideli uzun zaman oldu, özlemişlerdir...

Schuster ilk yarıda Guti'yi kullanmayı düşündüğü bölgede oynattı kanımca. Aslında topsuz oyunda gayet iyiydi, Delgado ile kıyaslanamaz bile. Ama O'nu rakip cezasahası yakınlarında görmek yerine, kendi cezasahasının önünde oraya buraya hamle yaparken izleyince "koşma oğlum terleyeceksin!!" diyen ebeveyn moduna giriyor, acıyorum açıkcası... Necip'in de olacağı bir ortasahanın önünde, ya da soliçi gibi bir yerde oynadığında; o mücadelenin çok daha asgarisini yaparak bile takım savunmasına katkı sağlayacak, bununla birlikte "ufff !" derdirtecek paslarını, çok daha sık görme olasılığımız artacak... Hilbert'in oynadığı bölge, tamamen boş bir bölgedir mesela... Tıpkı Maradona'nın Arjantin''inde, Maxi'ye verilen görev gibi. Hücum yapmaya çalışıyor, savunmaya da yardıma çalışıyor ama arada bir yerde kalıyor. Nihat daha çok sağ forvet gibi gözüküyor, sağbek yine yanlız kalıyor... "Eee ne anladım ben bu işten?" dedirtiyor bana da haliyle. Hilbert'le alakalı bir durum değil bu, kim olsa aynı etkisizliği gösterir... Boşu boşuna ortasaha direncini düşürmektense, dünkü ilk yarı kadrosuna Necip eklenirse Hilbert'in yerine; her şey daha bir yerli yerine oturur, "forvet forvetliğini, ortasaha ortasahalığını" bilir diye düşünüyorum...
Bugün bazı kazanımlar oldu, onların başını da Cenk çekiyor... Rüştü - Hakan var diye kale sağlam diyorduk, Rüştü omuzlara alındığında da en az o kadar sağlam kalacak gibi gözüküyor. Sadece refleksleriyle değil, derine atılan toplara zamanında çıkması ve yan toplardaki başarısı gibi "mental" olarak da komple bir kaleci gibi gözüktü. Her zamanki gibi profesyonelliğin adı: "sanki 40 yıllık Beşiktaşlı..." oldu tabii... Futbolculuğa "şeklim olsun, ortamda iki kız yakalayayım; parayla kıçımızı silelim" bakış açısıyla bakan adamın sonu sabittir. Futbolu herşeyiyle "meslek" edinen, konumunun farkında olan "adamlar da" isterse yaşı 18 olsun, 18 senedir o takımda oynuyormuş izlenimini uyandırır. Necip'te olduğu gibi...
Bir diğer kazanım Ersan'dır bana göre. Her ne kadar hücumda "formsuzlar ordusunun" olduğu ve Guti'nin çıkışıyla pas yapamayıp, takımın otamatikman kendini arkaya atttığı bir zamanda oynasa da; benim gözüme gayet net bir stoper olarak gözüktü.
Ferrari ve Fink... Ferrari zaten hiç bir zaman tartışılmazdı kanımca. Fink ise, ilk yarıdaki "saldıray" düzene en uygun defansif ortasahaydı. Ve şuanda Ernst'e nazaran da daha iyi durumda gözüktü sanki... Kesinlikle gönderilmemelidir. Hele de Uğur'un şu görüntüsünü görmüşken...
Bobo; önce taç çizgisinde rakibi vücud çalımıyla oyundan düşürüp, sonra hemen cepheye pas vererek başlattığı; içeriye koşu yaparak devam ettirip, şut attığı ve dönen topun Quaresma'yla tamamladığı pozisyonda gereken cevabı verdiğinden, izninizle Guti ayinine geçiyorum...
Sol ayak üst&dış gibi bir tarafıyla Bobo'nun önüne attığı tek topla inandım: Guti Beşiktaş'ta... Adamın öyle bir pas ayarı var ki; ya isabetli, ya rakip son anda araya giriyor, ya da forvet uyanamıyor... Gerekli zamanda top taşımayı da ihmal etmiyor tabi... Bunlara o muzzam şutlarını da eklemesi için, O'nu önde kullanacak bir şablona geçilmesi gerek işte...
Neyse, bir tabela kalktı 4. hakemden ve rüyadan uyandık. Ve anladık ki; Beşiktaş'a bu sezon asıl "gömlek giydiren etken" Guti olacak... O'nu 2 sezon izleyebilecek olmak, çok büyük bir olaydır. Ve sanırım Guti ile doğacak tek tehlike; oyundan çıktığı zaman tribünlerde "haydi beyler kalkalım, metrobüs kalabalık olmadan..." düşüncesini tetiklemek olacaktır... Çünkü hakikaten O ve O'nsuz takım, iki ayrı Dünya'nın insanları gibi gözükecek malesef.

16 yorum:

Gökhan dedi ki...

valla bir saattir falan maç yazısını bekliyordum, gerçekten çok takdir ediyorum seni, bence futbolu en iyi bilen 2-3 kişiden birisin şu bloglarda, belki de hep neredeyse tamamen aynı fikirlerde olduğumuz için bana öyle geliyor bilmiyorum.

bence artık ilk 11'in tamamına yakını netleşti gibi bir şey, ne kadar sevsem de ismail üzülmez'den formayı zor kapar gibi, guti de keşke dediğin gibi ernst(fink)-necip ikilisinin önünde oynasa.

bence forvet transferine gerek yok, yedek olarak ucuz bir adam düşünülürse olabilir ama zaten tek santrafor oynayacağımız için bobo-nihat-nobre ve kalırsa holokso yeterli bir rotasyon.

hilbert'i de genellikle insanlar beğenmiyor ama bence yedek olarak kalmasında bir sakınca yok, bir kere tabata-delgado'dan biri gitmeden kimseye sıra gelmemeli bence.(bana kalsa tabata gitsin)

Cartalete dedi ki...

Gökhan;
Çok teşekkürler öncelikle...
Ben de yazdığın yorumla hem fikirim açıkcası.
Hilbert'e çok sıkıntı yok, oynatıldığı bölge sıkıntı. Zaten uğruna bonservis ödenmedi, kötü transfer diyemeyiz.
Gönderilmesi gündemde olan Holosko, her ne kadar Nobre'nin indirdiği topu 1'de kontrol edemese de, Nihat'ın ortasını yalan etse de; biraz kıpırdanma gördüm. Savunmaya katkısı kayda değer. Bir de ileri uçta farklı noktalara daha iyi alternatif.
O nedenle, bence de ilk gönderilmesi gereken isim Tabata'dır.

Adsız dedi ki...

çok güzel bir analiz tebrik ederim... özellikle şu tespite bayıldım: Ve sanırım Guti ile doğacak tek tehlike; oyundan çıktığı zaman tribünlerde "haydi beyler kalkalım, metrobüs kalabalık olmadan..." düşüncesini tetiklemek olacaktır...

Noat Samisa dedi ki...

Ara paslar göze perde indirmiş galiba. :)

Bizim şeyh savunmadan çıkarken iki kez çok riskli ve kötü pas attı, birini Ferrari golden bir saniye evvel önledi. Bunu da unutmadan Necip-Ernst-Guti orta sahasına destek argümanı olarak ekleyelim. :)

Fink-Guti belki toplamda Ernst-Guti'den iyi olur Nihat-Bobo forvet ikilisi varken, ama birinin geriden top çıkarması lazım ve bunun sıklıkla Zapo ve Ersan'ın uzun topları olması beni pek mutlu etmedi. Bunu da Ernst-Necip-Guti orta sahasına yazalım ve Fink mutlaka takımda kalsın. :)

Gökhan dedi ki...

ayrıca schuster'in şu kısa süre içindeki rotasyonlarını da çok beğendim. sadece bu maç için bile hem oynatılmayan hem oyundan çıkan oyuncular hep doğru tercihlerdi bence, sadece guti maçı tamamlasa daha iyi olabilirdi dedim o kadar.

del bosque gittiğinden beri hep hayalini kurduğum hoca profili kariyerli, belli bir şablonu olan, çok sık ciddi değişiklikler yapmayan bir hocaydı. tam da insanların ''bu hocanın da bir şey yaptığı yok ki,takım oynuyor zaten'' dediği türden bir hocamız ve kadromuz olsun diye beklerdim, schuster de sanki o yolda gidecek gibi bir izlenim verdi bana. gerçi tigana'yı da beğenirdim de o kadroyla adamın arkasına yaslanıp maç seyretmesi de çok zor iş olurdu, o yüzden ona da kızamam.

Cartalete dedi ki...

Noat Samisa: Bizim şeyh savunmadan çıkarken iki kez çok riskli ve kötü pas attı, birini Ferrari golden bir saniye evvel önledi.

E diyoruz işte adamın pasları ya isabetli, ya da savunma son anda araya girebiliyor diye... :)
Hatırladım pozisyonu. Orada da hatırlarsan topu kazanan kendisiydi, biraz oyaladı, kendini gösteren adam olmayınca geriye döneyim dedi, o da ara pası oldu.
İşte böyle ille de ayağa ve dikine oynamaya endeksli adamları heder etmemek lazım.
Ernst Necip Guti ortasahasına yazalım bunu da :)

Fink'in sözleşmesini de şimdiden dondurucudan çıkartmak lazım oda sıcaklığına. Lig başlayana kadar bakteri kapmadan çözülsün :)

Cartalete dedi ki...

Gökhan;

Del Bosque için İbrahim Üzülmez'in bir lafı vardı: "O dönemde yedek kalan oyuncular bile hocanın gitmesini istemiyordu. Kimseye yedek kalmak koymuyordu..."
Sanırım Schuster de aynı yolda.

Noat Samisa dedi ki...

Delgado'yla ilgili konuya geliyoruz bu heder etmeme meselesinde ki, bir başlarsak genelde sonu gelmiyor.

Şeyh dediğinin ayakları sıcak sudan soğuk suya sokulmaz, ama bizimki biraz etliye sütlüye karışacak. Rakip kaleye daha yakın olsun, o ince paslar hedefi bulmayınca bizim kaleye gol olmasın.

Cartalete dedi ki...

Zaten Guti'nin, Xavi gibi bir oyuncudan yegane farkı; Xavi, bir sonraki hamlede bile "dikine pasın" sıkıntı yaratacağını düşündüğünde, ilk tercihini garanti pasa yöneltebiliyor.
Ama Guti, kafasında çok önceden dikine oynamayı planlıyor ve bunu asla bozmuyor, gerekirse zorluyor...

Zorlayıp kaybettiğinde, rakiplerin stoperlerimizle değil, yine ortasahayla karşılaşması için: Necip sahaya... Tabi Ernst veya Fink'ten biri de varken.

Adsız dedi ki...

10 numero olmuş.

gökhan dedi ki...

"Ama O'nu rakip cezasahası yakınlarında görmek yerine, kendi cezasahasının önünde oraya buraya hamle yaparken izleyince "koşma oğlum terleyeceksin!!" diyen ebeveyn moduna giriyor, acıyorum açıkcası..."

ahah aynen bende maç bittiğinden beri benzeri şeyler düşünüyorum. her maçı 30da 2-0 yapsakta guti kenara gelse, sakatlanmasa, incinmese... adam 3-4 tane xavi pası verdi bildiğin. ne kadar açmışız arkadaş bu tarz futbolcuya...

birde ilk yarıda olan biten yıllardır özlenen şeydi benim adıma. 3-4 yıldır sahada çırpınan, kendini parçalayan ama buna rağmen hiçbirşey üretemeyen, rahatça gol atamayan bir takım vardı. ilk yarıda takım kendini hiç kasmayıp, rahat rahat 2 gol buldu, kendimden geçtim.

tabi hep böyle oynasınlar demiyorum elbette. ama kötü oynanan maçlar olacaktır ve guti, q7 gibi sihirbazlar o zaman çıkacaktır. bu bakımdan bile çok önemli transferler.

bobo hamile yeaeaaeaeaea

Cartalete dedi ki...

gökhan;
Açlık ki ne açlık... O attığı pasların daha ilkinde telefona sarılıp, maçı izleyemiyen abimi aradım.

Noooluyo sanki ya :))

Adsız dedi ki...

Geçen sene barcelona-madrid maçında ronaldo defansın arkasına atılan bir topa hareketlendi fakat pique ronaldoda daha geride olmasına ve daha sonra hareketlenmesine rağmmen ondan önce gelip almıştı topu.Dün de aynısını ersan nilmarı(topsuz olarak dünyanın en hızlı oyuncularındandır bence) geçip topu akdı önünden.Pique ve ersan koşuşu da çok benziyor aslında.Uzun bacakları var ve büyük adımlar atarak ağır gibi dursalarda oldukça hızlı koşuyorlar.Bence sırf bu yüzden(defans arkasına alınan topları rahatça kovalayabileceğiinden) ersan ilk 11 başlayabilir.
Bir de Ferrari - Ersan ikilisi olursa hem havadan hemde yerden iyi , fizik olarak da üst düzey iki stoper olur.Ersan topu da çok iyi taki edip çalım yemeden tek hamlede kapabiliyor ayrıca.
İsmail konusunda eleştirilere katılmıyorum.İsmail bugünden itibaren formayı giymelidir.İmailin maç oynamadan ileriye gitmesi nasıl beklenebilirki? Bir solbek için belkide en gerekli şey maç tecrübesidir.Pozisyon hataları tecrübeyle giderilir.İsmailin hatalarrı olur ve bunalara göz yumulmalıdır.1 sene düzenli oynar ve sene sonu eğer yine aynı ismail olursa o zaman başka şeyler konuşulabilir bence.
Son olarak uğur un oyuna girebilme ihtimali bile delirtiyor insanı.Onur sadece genç oluşuyla bile uğurdan daha önceliklidir gözümde.ernst-necip-guti-fink-onur bir sezonu rahatlıkla götürebilir.Orta sahaya kaliteli bir yerli transfere de(G. inler dışında) gerek yok bence.Onurunda ismail de olduğu gibi gelişmesi için oynaması gerekli.

Cartalete dedi ki...

Evet, İsmail bence de kötü değildi ve ilerleyen dönemlerde de oynatılmaya devam edilmelidir. Dün onun oyununu Üzülmez oynasa, "vay be helal olsun herife" denirdi sanki, sırf soldan yardırıp şutla tamamladığı bindirmesi bile yeterdi.
Üzülmez'e pozitif ayrımcılık başladı sanki :) Bu güzel bir şey elbette, ama bunu yaparken İsmail'i yabana atmayalım.

Onun dışında da herşeye katılıyorum. Ersan'dan tut, Onur'un Uğur'a tercih edilmesi kadar...
Onur'un tek eksiği fiziktir Uğur'dan. Ama Uğur fiziği mücadeleye de pek girmediğinden, arada o fark da kalmıyor. Zaten Onur zekasıyla ve başarılı pas ortalamasıyla fizik açığını da kapatır şimdilik.

Barca-Real dendi de, o son maçta da Guti oyuna girene kadar, Real'li forvetlerin cezasahası içinde ayaklarına top deymediğini hatırladım.

Sponsoru kafalayıp (ki nasıl olsa Demirören'in ortağı olduğu şirket) Robinho'ya bayılmaktansa; Gökhan İnler alınsa; Holosko - Sercan takası olsa; Tabata'yla kontenjan arttırıp, bugün Stuttgart'a kiralanan sağbek Degen kiralansaydı, ne muazzam bir şey ortaya çıkardı...

ederlezi12 dedi ki...

Robinho'yu alıp UEFA kupasını alacağını düşünen yönetim umarım parasını G.İnler ve H.Altıntop gibi kaliteli yerli oyunculara harcar . İşte o zaman son yılların en komple en sağlam kadrolarından birine sahip oluruz.
İsmail gibi bir bek bulabilseydik sağ tarafa keşke...

Rıdvan hocam İsmail gibi 50 oyuncu var mıdır Türkiye'de ?

Cartalete dedi ki...

Geçenlerde Arda - Milan olayını araştırmak için gezerken buldum.
İtalyanlar bile farkına varmış...
http://www.generazioneditalenti.com/2009/12/ismail-koybasi-1989-turchia.html