Usta! Ordan Az Önliberolu, Bol Forvetli Bi Takım Çek...

Tigana döneminden bu yana, gelen her teknik direktörün ilk icraatı sabitlenmiştir Beşiktaş'ta: Ortasahayı boşaltmak... Bu furya Ertuğrul Sağlam'ın Cisse'yi tek bırakmasıyla başladı; Denizli'nin Ernst-Delgado ortasahasıyla devam etti. Şimdilerde ise bayrağı Schuster teslim almış durumda... Ernst-Delgado ile başlanan resmi maçların, gelecekte Ernst-Guti olarak devam edeceği öngörülüyor, Schuster'in açıklamasıyla onaylanıyor...
"Kartal kanatsız uçmaz!", "Beşiktaş tek forvet oynamaz!", "ortasahaya hammal lazım, ama oyun kurucu da lazım!" potporisindeki "otorite" yorumlarına, takım sayısını 13 kişiye çıkartmadan sürülebilecek en makul 11'i oluşturuyor aslında, Schuster'in ve öncekilerin yaptığı "ortasahayı teke indirme" hamlesi. Bu durum; "az önliberolu, bol forvetli takım" isteyen otariteler ve o düşünceye sahip taraftarlarca önceleri takdir topluyor elbette. Sonra işler kötüye gidince, sorun hep aynı klişelerde bulunuyor: "yeteneksiz forvetler", Delgado ve "Beşiktaş'a yakışmayan stoperler".

Yine hemen aynı otoritelerin, "ben böyle üfürükten bir turnuva görmedim!" diyerek geçiştirdikleri Dünya Kupaları; futbolun doğruları, gelişimi ve hatalarının yer aldığı kısa metrajlı bir tarihçesi oluyor aslında. Hemen her sistemin boy gösterdiği bu turnuvaya, biraz "dikkatli gözle" bakıldığı zaman; başarı ve başarısızlığın nedenleri, sistem içerinde doğru oyuncu kullanma örnekleri gibi, bir çok değerli nüanslarla karşılaşabiliyoruz.
Son iki Dünya Kupası'nın "ilk 3 sırasını" alan takımların ortak özellikleri; 4-2-3-1 varyasyonlarını oynamaları ve ortasahalarındaki iki ismin "ortasaha" olması ve asla dokunulmaması oluyor... Bu "karşıt görüş" için en önemli dayanaktır heralde... Benim de dahil olduğum karşıt görüş; sırasıyla Cisse-Kurtuluş, Cisse-İnceman, Cisse-Ernst, Ernst-Fink diye ağlayan, şimdilerde de Ernst-Necip diye sızlanmaya başlayacak olan; takımın kağıt üstünde kaç forvet yazdığına bakmadan, hücumda nasıl çoğaldığına dikkat çeken; önlibero tabirini kullanmadan, takımında en az iki "ortasaha" isteyen futbolsever kesimi...

Maradona sayesinde Dünya Kupası'nda "başka bir şey" oynamaya çalışan Arjantin'i de izledik, ortasaha kavramını tanımayan bir sistem içersinde... "Az önliberolu (aslında ortasahasız), bol forvetli" hem de, galaksinin "en kral forvetlerinin" toplandığı takımla en fazla çeyrek finale kadar gidebildiler. 2002'de aynı şımarıklığı Scolari göstermiş; "Ben önce elimdeki en iyi oyuncuları yazarım, sonra 11 kurarım" diyerek, bir tek Gilberto'nun önünde Juninho-Rivaldo-Ronaldinho ve Ronaldo ile başlamıştı turnuvaya. Daha sonra tehlikenin farkına vararak; Juninho-Kleberson değişikliğini yapmış ve kupayı almıştı. Maradona, gelen Almanya tokadının farkına varmayarak "boş ortasaha" ile devam edince, malum skor ortaya çıktı. Bireysel oyuncu karşılaştırmalarında Arjantin, Almanya'ya karşı ezici bir üstünlük kurabilirdi. Fakat, Khedira - Sweinsteiger ortasahasıyla (önlibero değil) dengeli bir 4-2-3-1 oturtan Almanya, takımsal anlamda Arjantin'i hezimete uğratıyordu...
Belki de, Ömer Üründül ile birlikte başlayan "her ortasahaya önlibero deme" geleneğiyle başlamıştır insanların "önlibero" nefreti. Oysaki, önlibero kavramı; tıpkı eskilerde 3'lü defansın arkasında sarkık bekleyen liberolarda olduğu gibi, bu kez ortasahanın gerisinde sarkık bekleyen, "hücuma katılırsan sniperla indiririz" talimatını almış, "seken topları alma, savunmayı 5'leme" ile görevlendirilmiş oyuncular için çıkmıştır. Mustafa Denizli'nin Toraman'ı ortasahada oynattığı role "önlibero" denilebilir mesela. Ama Necip'i 1 maç bile değil, 10 dakika izlemiş olan biri O'na "önlibero" diyorsa, acilen yüzüne soğuk su çarpmalıdır...
Plazen maçının ikinci yarısına girerken; "13 kişi ile oynama hakkı kazandınız, ama o +2 kontenjanı da forvette kullanacaksınız." deseler, yine oyun rakibin istediği şekilde gitmeye devam ederdi. Oysaki Necip oyuna dahil olduğunda, ortaya "siyah-beyaz" farkı çıkıyordu. Schuster, önümüzdeki sezon hep "beyazı" yaşamak istiyorsa, ikinci yarıdaki düzene devam etmeli, Guti takıma dahil olduğunda da; ilk yarıdaki değil, ikinci yarıdaki Delgado'nun rolünü üstlenmedir diye düşünüyorum.

Guti, Delgado'dan daha iyi pozisyon bilgisine, savunma anlayışına sahiptir. Real Madrid'de de sürekli oynadığı dönem; Diarra ile birlikte ortasahayı paylaşmışlığı vardır. Ama ne Guti, 3 sene önceki temposunda; ne de Ernst, Diarra kadar bir insan azmanı... Ki Real Madrid'in o döneminde de, Guti asıl katkıyı Diarra-Gago ortasahasının önünde oynarken vermiş, Real Madrid önemli maçlarını bu sistemle kazanmıştır. En çarpıcı örneği de, Barcelona'yı bu sistemle sahadan silip, 4-1'le uğrattıkları hezimettir...
O maçın dışında; Valencia'yı deplasmanda 5-1 yenerken, yine aynı ortasaha kurgusuyla sahne almıştır Real Madrid... Zaten o dönemin kadrolarını ve sonuçlarını ortaya serdiğimizde, Gago-Diarra-Guti ortasahasının sadece 1 kez mağlup olduğunu görüyoruz: içerdeki 2-3 biten Valencia maçı... O maçta da hatırladığım kadarıyla Real Madrid resmen Alman kale oynamış, David Villa'nın harika performansı biraz da şanssızlıkları ile maçı kaybetmişlerdi. İstatistikler de bunu gösteriyor: %62 topa sahip olma ve 27 şut var Real Madrid'in hanesinde... Sanki bu sistem "zorlu maçların altından kalkma" gibi görülse de, 7-0 kazanılan Valladolid maçında da yine bu şablon görülünce, ortaya bir "ezber bozma" çıkıyor... Evet, Real Madrid sezonun en farklı skorunu, yine Diarra-Gago ortasahasıyla yakalamıştır o dönem. Ve Guti o maçta, 2 gol - 4 asist yaparak, atılan 6 golde direkt katkı sağlamıştır. Zaten mantıklı olan da budur: Guti gibi, son pas konusunda Dünya liderleri arasında olan bir oyuncuyu önde ve rahat pozisyonda, yeteneklerini kullanmasında yardımcı olacak bir düzen içerisinde oynatmak...

Beşiktaş'ta, Ernst-Necip gibi bir ortasahanın önünde Guti, Almanya'daki Mesut Özil rolünü üstlenebilir, ortasaha-forvet hattını birbirine bağlayarak, oyunu açma konusunda çok önemli katkılar sağlayabilir... Ülkemizin futbol tanımında bir ilginç durum daha vardır, kağıt üzerinde cvsinde forvet yazan "bir tek adam" varsa, o takım defansif takımdır. Oysaki, Guti gibi bir oyuncu ileriye destek vererek oynadığında, kendisini fazlasıyla "gol pozisyonu" içinde bulabilecektir. Ve Guti gibi "bitirici" bir oyuncu, mevcut kadroda çok az hatta hiç yoktur. Hatta bu bitiriciliğini, 25 metreye kadar uzatabilir... Yani, 25 metreden bile ayağının içiyle "gol vuruşu yapan" hiç bir zaman gelişi güzel şut atmayan, kafa toplarında bile "benim diyen forvetin" atamayacağı gollere imza atan bir komple futbolcudur...
Almanya'da Podolski'nin yaptığını, Nihat burada yapabilir mi bilemem. Ama Nihat'ın "sağ forvet" gibi bir bölgede etkin oluşu hiç de hayalcilik değildir. Beşiktaş'taki son döneminde 4-4-2'nin kanadında bile oynamıştır... Ayrıca, kenar forvet bölgesinde oynadığı zaman, merkezde olduğundan çok daha fazla "pozisyon" imkanı yakalayabilir. Bu durumu yine Dünya Kupası'ndan örneklemek gerekirse; David Villa'nın sahada Torres varken, sol forvet bölgesine oynadığı maçların istatistiklerine bakın, bir de "merkez santrafor" olduğunda ne yapabildiğine bakın derim...
Nihat şayet o bölgeyi kotarırsa, hem kontenjan ferahlar, stoperler yabancı kalır. Hem de Nihat gibi bir isim kulübeye oturmamış olur...

Futbol basit bir oyundur, ama kağıt üzerindeki isimlere takılı kalıp "az ortasaha, çok forvet varsa bu takım ofansiftir" denilecek kadar basit değildir malesef... Mesela Schuster asıl "ofansif" hamleyi, defans hattını önde kurarak başlatmıştır. Stoperlerden biri yerli olur, ileride bir yabancı daha mı olur? Ya da her yılın en iyi yabancısı olmasına rağmen, hep O'ndan "daha iyisinin" beklendiği Bobo'dan, hakikaten daha iyi bir santrafor mu gelir? Bilemem. Ama şunu biliyorum ki; koşul ne olursa olsun, belirleyici yine ortasaha olacaktır. Schuster de er ya da geç, Plazen maçının ikinci yarısındaki düzene yakın bir tutumu, ana sistem olarak ele alacaktır... Zaten ben Schuster'in aslında halen hazırlık maçı oynadığını tahmin (ümit) ediyor ve az önceki bahsedilen Guti ve Real Madrid ortasahasını, zaten bizzat kendisinin yarattığını hatırlatarak; mecburiyetten uzun tuttuğum yazıyı okuduğunuz için teşekkür ediyorum...

27 yorum:

gökhan dedi ki...

şu memlekette en nefret ettiğim kelimelerden birisidir önlibero. adı üstünde işte libero, zamanında 3lü oynanırken arkayı süpüren adam stoperlerin önüne geçmiş, adı da önlibero olmuş. bu kadar işte. olur olmadık yerlerde kullanıyorlar, enrste finke önlibero diyorlar, adamıda deli ediyorlar.

bu sebeple bu yazıyı çok sevdim :). son kadro ise olması gerekendir. ekstra bir yabancıya helede robinhoya falan hiç gerek yok. bobodan daha verimlisini de nah buluruz. belki 1-2 yerli takviyesi, fazlası zarar.

rorschach dedi ki...

güzel analiz olmuş, ayrıca o son kadro bence de en ideali ama orda iki soru işareti var. birincisi nihat orayı kotarabilecek mi? ikisinci necip tüm sezonu kaldırabilecek mi? ilki bi şekilde halledilir de ikincisi çok sıkıntılı hele ki arkasından gelecek adamın uğur inceman olduğu düşünülürse(fink'in gönderileceğini varsayıyorum). sanırsam teknik heyet de aynısını düşünüyoru ki aurelio ile ilgileniyorlarmış...

ederlezi12 dedi ki...

''Belki de, Ömer Üründül ile birlikte başlayan "her ortasahaya önlibero deme" geleneğiyle başlamıştır insanların "önlibero" nefreti. ''
Evet , benim ki aynen böyle başladı .

''Fakat, Khedira - Sweinsteiger ortasahasıyla (önlibero değil) dengeli bir 4-2-3-1 oturtan Almanya, takımsal anlamda Arjantin'i hezimete uğratıyordu...''

Gerçekten ön libero ile Ortasaha oyuncusu olayları birbirinden iyi ayırmamız gerekir.

Yine yerli yerinde bir analiz , teşekkürker Mustafa Abi..

Cartalete dedi ki...

gökhan;
Bir dönem de, Bobo'yu Bordo, St. Etienne gibi sinekten yağ çıkaran kulüplere "kekleyip", o paraya daha iyisini alma hayalleri vardı :)
Riske gerek yok. Belki derinlik ve gelecek adına Pektemek alınırsa güzel olur.

rorschach;
Aslında sağlıklı bir 4-2-3-1'in kenar oyuncusu değil Nihat, doğrudur. Ama lig içersinde kontenjanı en mantıklı kullanma adına denenebilir.
Şayet, defans önde kurulacak olursa (ki o yönde çalışmalar var) takımın boyu kısalacağından, Nihat ve Quaresma'nın geri dönüşleri daha kolay olacaktır.
Ortasaha ve arkadaki Toraman sigortasını göz önünde bulundurarak, TR liginde kotarabilir diye düşünüyorum Nihat'ın. Avrupa'da Hilbert oynayabilir maçına göre.
Fink konusunda kesinlikle katılıyorum, binilen dalı kesmek olur. Hatta maliyeti makul olacaksa Aurelio'ya da hayır diyemem.

ederlezi;
Yazıdaki "önlibero" tanımlamamdaki oyunculardan ben 1 değil, hiç istemem.
Ama sorun, forvet ve defans arasındaki herkese önlibero demekten çıkıyor işte. Kavramlar önemli.

gökhan dedi ki...

ömer üründül demişken aklıma geldi. dünya kupası sırasında bir ispanya maçında xabi alonso, xavi ve busquets için 3 önlibero demişti. ben bunu hıncal uluçtan bekliyordum ama üründülde şaşırtmadı. o gün önlibero kelimesine olan nefretim tavan yapmıştı.

şu sağ-sol forvet için sercan yada ozan ipek cuk oturur aslında. hem nihata bağımlılık azalır. ama bursa çok cilve yapıyormuş, fazla kayıp vermeden(holosko+zapo=sercan iyidir misal) şu ikisinden birini alabilsek ideal bir 18 oluşur diyorum.

bobo hamile yeeaaaeea.

Cartalete dedi ki...

Hatırladım o 3 önlibero repliğini. Hatta, "o zaman ortasahada kim var lan?" diye seslenmiştim kendi kendime.
Ama en azından taktiksel anlamda futbol fakiri değil Üründül.
"Bobo sırtı dönük top alamıyor", "Beşiktaş defansı önde kuruyor, bu ilerde risk oluşturur" diyen yorumcular da var :)

Sercan-Ozan'dan daha mantıklısı Ozan duruyor, tam bir 4-2-3-1 kenar adamı. Dengeyi tamamlar.
Ayrıca Bursa'nın da aralarında en kelepire bırakacakları adam o olur; yekten Holosko'ya karşılık verebilirler.

gökhan dedi ki...

"Bobo sırtı dönük top alamıyor"

yapma hocam, bunu en çok kullanan kişi ömer üründüldür. ne zaman denk gelsem bobo sırtı dönük oynamayı bilmez, o yüzden nobre oynamalı diye sayıklar durur. sanki bir santrafor için tek kriter sırtı dönük oynamak. ha genel olarak fazla üstüne gidildiği doğrudur ama o kadar çok klişe kalıp kullanıyorki insanı doğduğuna pişman ediyor.

sercan ozan konusunda nasıl oynayacağımız da önemli. necip ve guti iç oynatılıp diziliş olarakta 4-3-3 tercih edilecekse sercan daha doğru olur. ama 4-2-3-1de ozan tam aranan kan.

ama ozan konusunda benim şüphem var yav. sanki bir dönem sapıtıp, müthiş form tutmuşta normali vasat bir futbolcuymuş gibi geliyor bana.

ederlezi12 dedi ki...

İşler şimdi daha da karıştı Forza yanıyor Robinho Adebayor gelirse ya da en az biri gelirse Mustafa Abi sana yine klavye yolu görünür :) İyi bir Adebayorlu ya da Robinho lu belki de her ikisiyle olacak bir Beşiktaş değerlendirmesi yapman yakın zamanda ihtimal dahilindedir :)

Hadi bunlar geldi diyelim lakin bizim yerlide almamız lazım , ee peki kimler gidecek ? ...

Cartalete dedi ki...

gökhan;
Doğrudur abi. Ben en son lisedeyken, Star TV'de Şampiyonlar Ligi maçlarının genel özetlerinden sonra, gece 3'de falan koltuğa gömülmüş Üründül'ü dinliyordum yorumcu olarak; O'nun dışında Trt'de maçtan maça.

İşte hayalim Guti'yi iyice forvete yapıştırmak olduğundan, 4-2-3-1'i daha makul görüyorum. Bu durumda ortaya Ozan'ı daha bir ilk seçenek halini aldırıyor.
Bence de vasatın biraz üstü bir adam da, ben form olarak sapıtmasından çok, fizik ve mental olarak çok iyi geliştirdiğini düşünüyorum.

Tabi, Erkan Kaş'ın bir sezon üstüne gidildiğinde, Ozan'ı daha geride bırakabileceğini tahmin ediyordum, orası ayrıdır...

ederlezi;
Galiba bizim yönetim yabancı sınırlamasını yanlış anlamış. Ya da, "biz çıkar 10 yabancıyla topumuzu oynar, 5 atarız. Sonra siz hükmen mağlup mu sayarsınız bilmeyiz" gibi bir strateji benimsemiş olabilirler :)
Bakalım zaman ne gösterecek.
Yanlız ingiliz basını 30 milyon Euro'dan falan bahsetmiş. Ibrahimovic'i verirler o paraya...

ASVALTTAICENLER dedi ki...

kendi blogumda yaptigim ilk 1 birebir aynisi, kimn ne sebeple oyniyacaginida kendime gore acikladim..

fikirleriniz yada ekliyecekleriniz varsa memnun olurum

http://asvalttaicenler.blogspot.com/2010/08/besiktasin-gelecegi.html

Deniz dedi ki...

Çok iyi analiz, türk futbolseverinin çift forvet fetişi ve önlibero(!) fobisine güzel yaklaşım.

EnisteKolaKoy dedi ki...

varsayalım ki robinho geldi, burada çıkması gereken yabancı kimdir? bobo'nun yerine nihat'ı ileri uca kaydırmak mantıklı olabilir mi acaba?

Adsız dedi ki...

Evet onlibero kavrami 1994 dunya kupasinda dunga nin oynadigi pozisyon ile adlandirilmis ondan sonra bu kavram malesef ki cift yonlu oyuncular icin de kullanilivermeye baslanmistir.Necip'de israr edilirse cok yonlu bir ortasaha oyuncusu olabilir.Oyunun her bolgesinde aktif bir adam.Savunma yaparken direk adamin ayagina kaymak yerine bir de "top kesmek" i ogrenirse,aynen Gago,Xabi Alonso gibi bir adam olabilir.Aslinda sag bek te de Toraman yerine Ridvan olabilseydi cok iyi olurdu ama adam cok talihsiz bir sekilde sakatlandi.

Adsız dedi ki...

Bu yıl altyapı alternatiflerini pek kullanmayacağız galiba.Necip ve Onur dışında çok büyük süprizolmazsa oynayacak oyuncu yok.A takıma en yakın oyuncular ali kuçik, oğuz ceylan ,sezer özmen rizede ,erkan kaş kartalsporda,umut kayada saryerde olacaklar.geçen yılki a2 iskeletinden solbek caner turp ,stoper furkan şeker ve sonlara doğru a2 ye alınan a. emir alagöz kaldı.Birde süperlig tecrübesi olan kemal akbaba(21 yaşında),B.Dormund altyapısında 10 yıl geçirmiş volkan ekici(1991 doğumlu) ve yine almanyadan cenk imsak adlı oyuncular transfer edildi.(Türkiyeve ve yurtdışından birkaç transfer daha olabilir.).Yani bu oyunculardan biri çok sivrilemezse a2 de schusterin kadro derinliğinde kullanması zor görünüyor.
Ben Erkan kaşında necip uysal gibi gelişimini Beşiktaş altyapısında göstermesini isterdim.(Schuster, guti gibi isimlerle çalışmak var, Rizede çalışmak var)
Birde Orhan gülle zaten gitti.Ömer Karancı da adanasporla anlaşmış, Adananın yerel kaynakları sadece yetiştirme bedeli ile bonservisinin alındığını söylüyor.Doğruysa kötü bir haber.(Ersan gülüm transferi ile bir alakası olabilir)

Cartalete dedi ki...

ASVALTTAICENLER;
Harika bir analiz olmuş, orada da bıraktığım yorumda olduğu gibi; nedenleriyle birlikte katılıyorum.

EnisteKolaKoy;
Evet, ya Raul'da yaptığı gibi, Nihat'ı merkezde oynatacak. Ya da Aurelio transferiyle, Ernst kesik yiyecek gibi gözüküyor...

Adsız 1;
Necip gerçekten adama basarken, adımlarını iyi ayarlasa hiç faul yapmadan, ekstradan toplar kazanacak.
Kendisini geliştirdiği taktirde; Gago-Alonso gibi modellerin de üstüne çıkar bana göre. Çünkü onlarda olmayan teknik, topla dribling ve sürat var. Bunları henüz A takımda (Bursa'da attırdığı gol dışında) gösteremedi ama, altyapılarda da izlediğim için o özelliklerini biliyorum.

Adsız 2;
Ömer Karancı "hareketli forvet" stilinde ilginç bir oyuncuydu. Amatör sözleşmesi vardı, muhtemelen Koray Şanlı gibi tamamen kaybedilmiştir. Üzüldüm.
Sağbek Oğuz'a sözleşme yapıldı mı bilyorum. Aslında A takımda oynatılmayacaksa, kiralık göndermek iyi olabiliyor gençleri.
Ama konu Beşiktaş olunca, giden oyuncu unutuluyor; tıpkı Kenan Özer ve Emre Özkan'da olduğu gibi. Her ikisi de geçen sezon Bank Asya'da gayet iyi performans göstermişlerdi...

Sezer stoper olduğu için sürekli "profesyonel" bir takımda oynaması önemli. Ama ben de, Erkan ve Ali'nin Beşiktaş'ta kalıp, alternatif adına kadroda tutulması taraftarıydım. Umarım bunlar unutulmazlar...

Bu sene Necip banko oynasa, Onur da rotasyonda kullanılsa yine de bir kârdır..

orion dedi ki...

uzun zamandır okuduğum en mantıklı, aklı başında yazı olmuş. elinize sağlık. özellikle "ön libero" saçmalığına değinmeniz çok yerinde olmuş. ben de nacizane katkıda bulunmak isterim.

"libero" kelimesi, latince "liber" kökünden gelmektedir. "liber" ise "özgürlük, serbestlik" anlamına gelir. futbol tarihinde defansın arkasında, kalecinin hemen önünde pozisyon alan, fazla etliye sütlüye karışmayan, net bir şekilde çizgileri belirlenmiş sorumlulukları bulunmayan, defansın arkasını ve arkaya kaçan rakip hücum oyuncularını toplayan-süpüren (sweeper) oyunculara libero denmiştir. "ön libero" mevkisindeki oyuncunun ise böyle bir serbestlik ve özgürlük içinde oynamak gibi bir olanağı bulunmamaktadır. bu bölge oyuncusunun takımın hücum-savunma arasındaki bağlantılarını sağlamak, pas akışını belli bir sürate ulaştırmak, hücumun yönünü değiştirmek gibi sorumlulukları vardır. takımın boyunu kısaltmak, savunma ile hücum arasındaki mesafeyi mümkün olduğu kadar düşürmek, hiç bir oyuncunun 70-80 metre mesafede tek başına oynamak zorunda kalmasına izin vermemek gibi temel görevleri bulunmaktadır. diğer oyuncular, bu mevkideki oyuncuya göre kendi pozisyonlarını belirlemek, geriye gelmek veya ileri çıkmak durumundadırlar. bu kadar sorumlulukları olan, takımı birbirine bağlayan, takımda belki de en sabit oynaması gereken mevkiye "ön libero" demek, öncelikle dilbilimine, daha sonra da futbola yabancı olunduğunu gösterir. futbol ile fazla ilgisi olmayan birisi bile, sadece kelime kökenine bakarak, filolojik bir değerlendirme ile "ön libero" tanımlamasının, sözünü ettiğimiz mevki için ne kadar saçma olduğunu anlayabilir.

"ön libero(!)" bölgesinde oynayan oyuncu, temel olarak bir defans oyuncusu değil, defansif özellikleri gelişmiş bir orta saha oyuncusu olmalıdır; temel olarak orta saha özelliklerini taşımalıdır. bu nedenle, bu bölge için doğru tanımlama "defansif orta saha oyuncusu"dur. zaten oyuncu, görev ve bölge tanımlamaları konusunda-yabancı hayranlığı olarak almayın lütfen-ingilizlerin doğru tanımlamaları yaptıklarını düşünüyorum. defansif orta saha, hücumcu orta saha, vurucu(bitirici)forvet vb. gibi. bu tanımlamaları kullanmak varken, "ön libero", "çağdaş hakan şükür tipi forvet", "sırtı dönük top alan forvet", "alan, veren orta saha", "araya koyan(!) orta saha", "fit bir appiah" gibi anlamsız, dünya futbol literatüründe hiç bir geçerliliği olmayan tanımlamalar kullananların baş tacı ve otorite ilan edilmesi de, sanırım ülkemizden başka bir yerde görülemeyecek bir garabettir.

biraz uzun oldu sanırım ama, bu görüşleri yazabileceğim çok fazla ortam yok. böyle bir yazı ve blog bulmuşken yazmak istedim...

Cartalete dedi ki...

orion;
Çok teşekkürler katkı için, gayet açıklayıcı bir tanımlama olmuş.
Aslında "defansif ortasaha" olan, önlibero sanılan; ve bahsedilen kritik görevleri yapan oyuncuyu örnekleme adına; İspanya'daki Busquets'i verebiliriz sanırım.
Gerekli zamanda savunmanın içine, gerekli zamanda ortasahaya; daha doğrusu takımın pas yüzdesini %10 arttırmak adına nerede boşluk varsa oraya hareketlenen, topsuz oyunda karşılayıcı olan; çok nadir hücuma katılan bir oyuncuydu.

kartalist dedi ki...

Schuster'e biraz haksızlık yapıldığını düşünüyorum.Bence hocanın şu an yapmaya çalıştığı şey,elindeki kadro içerisinden en iyi alternatif taktiği ve oyun şablonunu belirlemek.Plzen maçının ilk ve ikinci yarısı arasındaki oyun farkını gördükten sonra,ikinci yarıdaki şablonu benimseyeceğini düşünüyorum.Benim şahsi düşüncem,ortasahada kendi aralarında yer değiştirebilecek şekilde yerleştirilmiş Guti-Ernst-Necip üçlüsünün oynamasıdır.Taktik gereği veya oyunun gidişatına göre yanyana da dizilebilirler veya üçgen şeklini de alabilirler.Bu şekildeki bir diziliş ortasahada daha fazla top tutmamızı sağlar.

Cartalete dedi ki...

kartalist;

Yazının sonunda da belirttiğim gibi; ben de aslında Schuster'in halen hazırlık maçı oynadığına inanıyorum...
Hatta Ferrari konusunda da; zaten kapalı kutu olmadığından, başka tandem seçenekleri üstünde durduğunu, o sebepten Ferrari'yi oynatmadığını düşünüyorum. Yani umarım öyledir.

ederlezi12 dedi ki...

@ orion

zaman zaman benim de burada olsun ekşi beşiktaşta olsun anlatmak istediklerimi düşüncelerimi son paragrafında analiz ettiğin için teşekkürler.

Bence de artık Türk Spor Basını kendisini yenilemelidir. Yenilsen de yensen de programında olduğu gibi genelde blog yazarlarına yer vermelidir. Anlatmak istediğim şu ki , Mustafa Abi burada gayet yerinde bilgilendirici , geniş analizli modern futbol düşünce sisteminde geçen doğru kavramlarla kendi doğru bildiklerini düşüncelerini anlatır , harika analizler yapar .Serie A dan olsun Dünya Futbolundan olsun keyfili bilgilendirici düşündürücü yazılarını okuruz.

Peki yazılı görsel basında bu kadar keyifli yazıyı yazabilen düşüncelerini bilgilendirici şekilde dile getiren kaç tane doğru düzgün yorumcu sayabiliriz ? Bence çok az ...
Aman ne olacak canım nasıl olsa tek forvet çift ön libero al sana sitem analizi diye konuşur dururlar paraları cebe indirirler.Gözüm paralarında da değil yanlış anlaşılmasın :)

Borges nickli blog yazarımız(ismini bilmiyorum ) Hilbert hakkında geniş analiz değerlendirmesinde bulunur , iyi ktü taraflarını , geleceğini , öngörülerini 1-2 sayfa tutacak şekilde değerlendirir , paylaşır...
Peki dostlar ne olur sonra ? Sergen Yalçın ilk defa izlediği Hilbert hakkında '' Bana kanat oyuncusu değil gibi geldi '' der. Ne yazık ki daha fazla kıymet gören düşünce Sergenindir ki taraftar forumlarında gönderilmesi gereken ilk oyunculardan biri Hilbert olarak gösterilir.

RuFF dedi ki...

Denizli ERsnt Delgado ile devam etti biraz saçma olmuş.Beşiktaş maçlarını fazla izlemedin sanırım.
Denizli devamlı sürette 2 ön libero ile oynadı.Liberosu olmayınca Toramanı kaydırdı oraya.

Adamın anasını bellediler sırf böyle oynattığı için.Şurda da Schustere benziyor diye eleştirilmesin lütfen

Cartalete dedi ki...

RuFF;

Ben teknik direktörlerin "başlangıç" hamlelerinden bahsediyorum. Evet Denizli önlibero oynattı, hatta önstoper oynattı Sivok-Ernst-Delgado.
Ama "ortasaha" yine boştu, sadece Ernst vardı hatırlanırsa. Sivok kendi savunmasına gömülüyor, Delgado önde kalıyor, Ernst'te arada kesik başlı tavuk kalıyor, zigzaglı dizilen bir takım halini alıyordu.

Ben önliberolardan bahsetmiyorum, "ortasahayı boşaltmaktan" bahsediyorum...

Adsız dedi ki...

sivok 4-6 ay yok deniliyor.Ferrari kalır artık.Ame sivoksuz bir ferrari ne kadar başarılı olur bilemem.

Adsız dedi ki...

Aslında savunmadaki duzenin daha guvenilir olması acısından Gutiyi forvete yapıstırmaktan ziyade Quaresma ve Nihat'ı daha ilerde kullanmanın daha dogru oldugunu dusunuyorum. 4-2-3-1 yerine gecen seneki duzene yakın bir anlayısla Guti-Ernst-Necip üclü ortasahası ile hem daha direncli bir takım olusur hem de Q7 ve Nihattan da savunmada cok enerji harcanması beklenmez. En azından savunmada boyle bir diziliş olması gerekir gibi geliyor bana.

Cartalete dedi ki...

Zaten Schuster de gösteriyor ki; 3'lü ortasahayla oynadığı zaman, dediğiniz gibi 433 şeklinde diziyor; biri defansın hemen önünde, ikisini içlerde kullanıyor. Buna da itiraz etmem, yeterki sadece Ernst'le çıkmasın :)

Adsız dedi ki...

Kesinlikle. Sivok'un talihsiz sakatlıgından sonra defansta tek yabancı oynaması kesin gibi gozukuyor. Bu durumda da Necip'in varlıgıyla beraber eger alınırsa Robinho'yu kullanabilme luksunu kazanmıs oluyoruz. Ancak bu sefer rotasyonu daha rahat saglamak adına Fink yerine hem Ernst hem de Necip'i yedekleyebilecek yerli bir oyuncuya gereksinim duyuluyor gibi geliyor bana. Ilk geldigi gunlerdeki gibi bir Ugur bu sorunu cok da güzel cozerdi ama suan Onur ya da Ugur bu alternatif rolde yeterli olabilirler mi supheliyim. En risksiz ve maddi acıdan makul yol kendisini hic sevmesem de Aurelio gibi gozukuyor bence.

Cartalete dedi ki...

Manevi açıdan itiraz edene bir şey diyemem. Ama maliyeti makul bir şekilde gerçekleşecek olası Aurelio transferi, mantık açısından 10 üzerinden 9dur...

Schuster'in defansif ortasaha rolüne uygun olarak, Aurelio tadında bir yabancı oyuncu bile bulmak zorken, yerli olması da apayrı bir avantajdır.

Dil, konaklama, adaptasyon vesaire gibi uyum süreci diye birşey de olmaz...