Seri Sonu: Kayserispor 1 – 0 Beşiktaş

Bir mağlubiyet daha… Ama bu kez farklıydı, geçtiğimiz sezonlara benzeyen tepkisiz kalınmış bir maçtı Beşiktaş adına. Bir buçuk saat sonra Napoli de maç kaybetti, geçen haftaki Beşiktaş gibi. O an, bu maça neden bu kadar üzüldüğümü anladım…

Onur’u sahada görmek sevindiriciydi, fakat öte yandan “sıkıntılı” adam sayısı fazlaydı. Nihat, Toraman, Fink, Rüştü, beline üst üste maç binmiş Üzülmez… Nihat baya gençleşmiş, u14 kategorisine yakışır şutlar atıyordu... Bir de o “ah nasıl kaçtı be!” surat ifadesi yok mu?

“Toraman’dan neden stoper olmaz?”dersleri devam ediyor, hem de video destekli… Bugün yine adam kontrolü yerine, topa güdümlü olmasıyla bolca pozisyon verildi, birinde Furkan boş kaleye atamadı. Zapo’da bu basit stoper bilgisi var, o nedenle Rüştü’nün boşa atladığı pozisyonda, topu Santana’nın önünden aldı. Ama Zapo hata yaparsa, arkasında hata toparlayacak bir başka stoper yoktu, Porto maçında görüldü. Beşiktaş, yarım stoperle lig ve Avrupa Ligi yarışını sürdürüyor, ters sonuçların ana kaynağını bulmak çok zor olmasa gerek… Devre arasında Sivok’un dönmesi, hatta kendisine bir yancı transfer edilmesi şart gözüküyor. Serdar Kesimal’dan bu maçta iyice emin oldum, harika bir savunmacı. Beşiktaş’a gelmesini isterdim, fakat Kayseri’nin Serdar’a karşılık Fulya’yı isteme tehlikesi de var tabii…

Fink konusunda hoca haklı çıktı. Maçsızlıkla pek alakası yok, mantalite olarak pek yakışmıyor bu oyun tarzına. Top savunmadayken saklanıyor, baskı altındaki oyuncuya kendini gösterip, pas imkanı sağlamıyor. Topsuz oyunda ise gayet hantal, bir kere müdahale yaptı, o da faul oldu. Onur’un zayıf fiziğine rağmen daha net müdahaleleri var. Zaten savunma artık fizikten öte “akıl” oldu günümüzde. Mesela Onur zayıftır, ama inanın Mustafa Sarp’tan, Fink’ten daha etkili savunma yapar. Pozisyon alışıyla, hareketliliğiyle, müdahale bilinciyle…

Onur demişken; kendisi bu maç sahte 9 – forvet arkası arası bir şey oynadı. Özgüveni, arzusu, enerjisi yine yerindeydi fakat çok zor bölgeydi. Hele de, 10 kişi topun arkasına geçen bir rakip karşısında, merkezde çözüm üretmek çok daha zorlaşmıştı. Bir kere solda göründü, Bobo’ya etkili bir pas indirdi. Maçın genelinde sola yakın oynasa, Kayseri daha genişler, pozisyon şansı artardı Beşiktaş adına. Sağdaki Nihat handikabına rağmen… Maç öncesi başlığı altında, bir arkadaşımız yorum düşmüş; “Necip daha net şut imkanı bulacakken, bir pozisyonda topu Nihat’a verdi.” Cidden bu durum da sıkıntılı, bir dönem Hakan Şükür, Henry gibi oyuncular için de bu tarz bir şikayet vardı. Sahada sağa sola fırça çeken bir “ağabey” varsa, genç oyuncuların pek seçim şansı kalmıyor. Bu amatör futbolda da, halısahada da aynı durum… O nedenle “varlığı yeter” desek de Beşiktaş’ın çocuğuna, sanki “varlığı zulüm” noktasına doğru ilerliyoruz…Beşiktaş’ın tepkisiz kalma nedeni başlıca buydu; Kayseri’nin 10 kişi ile topun arkasına geçmesi, Beşiktaş’ın merkezden gelmesine izin vermesiydi. Beşiktaş da maç içinde bir B Planı bulamadı, golü oluruna bıraktı. Aynı mantık Kayseri’de de vardı, fakat daha dirençli ve bilinçlilerdi. “Atan kazanır” dedirten gole, daha yakın olan Kayserispor’du. Son dakikada da olsa, atıp kazandılar. Yalnız “son dakikada öyle gol yenmez” demek istiyorum… Beşiktaş’ın önpresi arttırması gerekiyordu, yoksa bu ortasahanın derinde kazanılan toplarla takımı pozisyona sokması zordu. Yine de gole yaklaşılan anlar oldu, Fatih Tekke’nin auta giden kafası içeri girse, her şeye rağmen 3 puanla giderilmiş bir hafta olabilirdi. Tekke’yi, uzunca süre sahalarda olmamasına rağmen oldukça hazır buldum. Kesinlikle faydası olacaktır ilerleyen zamanlarda.

Tekke döndü, Guti döndü, Quaresma’nın eli kulağında… Bununla beraber Beşiktaş, Galatasaray deplasmanına kadar 4 maçlık kolay denebilecek bir seriye giriş yapıyor. Sorun büyük olmasa da, iyi takım denilen her rakibe puan dağıtılması sıkıntı. Bursa da, Beşiktaş’ın geride bıraktığı seriden daha sertiyle karşı karşıya kalıyor bu haftadan itibaren. Az hasarla atlatırlarsa, Beşiktaş’ın sıkıntısı soruna döner. Aksi halde, Beşiktaş yine de ilk yarıyı zirveden uzaklaşmadan noktalayabilir. Sivok’un dönmesi, devre arasında akıllı bir transfer stratejisi önemli. Maçı izleyen Hiddink, Kesimal ve Hasan Ali’yi yazmıştır bir kenara… Özellikle Hasan Ali’den çok etkilendiğimi söyleyebilirim. Ofansif yetenekleri ortadaydı, dün defansif özelliğini de konuşturdu. Özellikle iki adet ters kademesi vardı ki, muazzamdı. Kayseri genel olarak iyi bir takım olmuş, üstelik yaş ortalaması da düşük. İyi taranarak bulunmuş gurbetçilerle, kenarda köşede kalmış faydalı yabancılarla bir harman oluşturmuşlar. Küçük bir Udinese tadında… Bu arada, aynı Hiddink’in Toraman’ı silmesi de muhtemeldir.

Schuster, Necip ve Onur’lu bir 11 çıkartarak “gönlümde” 1-0 önde başladığı maçı, B Planı üretemeden kaybetmesiyle 1-1 sonlandırdı. Bir kez daha görüldü ki; Beşiktaş’ın bu savunmasıyla “rakibi kontrol” ederek maç kazanması zor. Dün akşam, Schuster’i oyun felsefesinde eleştirilenlerin istediği gibi bir kurgu vardı, yine mağlup olundu. Üstelik rakibe eskisi kadar sahayı dar edemeden…

29 yorum:

ederlezi12 dedi ki...

Kendi açımdan elbette herkes gibi son 4 maçta yenilgi beklemiyordum. Bundan önceki 3 maç Beşiktaş yine de felsefesine uygun kazanmaya yakın biraz da göze hoş futbol oynadı .Ama dün herkesin de belirttiği gibi bir ölü toprağı mevcuttu takım üzerine .

Son 4 maç neden , nasıl kaybedildi ?Teknik heyetin gerçekten iyi analiz etmesi gerekir.

Toraman ve Üzülmez için hala '' Kalan İbrahimlerden de kurtulmak gerekir '' düşüncemi sürdürüyorum.

En azından Mersin maçında Ersan ve İsmail oynamalıdır.

Kötü bir Ekim ayı performansından kurtulmak için Quaresma hem taktik hem de takımı ateşleyici özellikleri ile takıma geri dönmesi şart oldu .

Orta üçlü Guti - Ersnt - Necip

ileri üçlüde Q7 - Bobo takımı götürecek temel adamlar . Bundan sonraki maçlarda rotasyon olmadan bence bu adamlar ilk 11 de olmalıdır .( Sakatlık olmadığı sürece )

geloraptor dedi ki...

Fink konusunda katılmadığım noktalar var. Bu sistemin adamı ben de demiyorum ama maç eksikliği çok göze çarpıyor. Ama şu haliyle bile M.Sarp ile kıyaslanacak oyuncu değil. Beklerden biri hücumda kaldı mı hemen onun bölgesini kapatıyor ki bu tr'de birçok oyuncu da yok. Benim maçtan önce de aklıma gelmişti Ferrari sakatken ve Toraman da formsuzken Fink'i stoperde deneyebilir mi acaba diye. Oyun bilgisi ve sezileriyle geçici olarak çözüm olabilir bu soruna.

Onur konusunda da zor bir maçta zor bir görevdeydi tamam ama maçta Nihat ile beraber en kötü iki oyuncuydu. Yaşı, ilk kez onbir çıkması vs. gibi faktörler olmasa birçok oyuncudan önce onu eleştirmek gerekirdi.

Cartalete dedi ki...

Mustafa Sarp ile kıyaslamadım aslında, savunma anlamında pozisyon zekası ve müdahale becerisi olarak "daha az kalıplı" olmasına rağmen Onur'un bu konuda daha iyi oluşuna dem vurdum.

Genel olarak futbolculuk kıyaslaması değildi bu, elbette ben de Fink'in kötü bir oyuncu olmadığı konusuna katılıyorum. Hatta basettiğin "bek kademeleri" konusunda, zaten fazlaca arka planda kaldığı için, o kademeleri alışlarını kayde değer görmedim. Yani Fink'in standardı odur zaten... Maçsızlık, moralsizlik etken elbette. Ama sakat değildi sonuçta, antrenmanları devam ediyordu. Fizik olarak bu kadar düşük olması sadece maç temposundan uzak kalışıyla açıklanamaz diye düşünüyorum. Quaresma daha uzun süredir maç temposundan uzaktı...

Ancak topla oyun konusunda biraz fazlası gerekiyor. Necip ve Ernst daha fazla savunmadan top aldı, bu da Onur'u da geri atan bir etken oldu. Onur hem sahte 9 gibi, hem de ortasahanın içine giren bir forvet arkası gibiydi. Alanı çok fazlaydı, kaldıramadı.

O nedenle maç öncesinde bahsettiğim gibi; kendisini solforvet gibi daha sınırlandırılmış ve basit bir görevde görmeyi yeylerdim.

Adsız dedi ki...

Ben schusterin iki gençle çıkması eleştirilerine katılmıyorum.Necipin oynamasını bile eleştirenler çıkıyor maç kaybedilince.Onlar kayserinin golünü atan furkanın necipden milli takımın her katagorisinde daha geride olduğunu biliyorlarmı acaba.Aynı şekilde onur kayseride oynuyor olsaydı muhtemelen dünkü maça 11 çıkar beşiktaşada dert olabilirdi.Hasan ali,serdar,ömer,furkan gibi oyuncular aslında bizim gençlerimizden çok da iyi değiller.Rıdvan,Necip,onur bu oyunculardan daha büyük potansiyele sahipler bence.Aynı şekilde sezer ve furkanda şu an süper lig de oynayan birçok savunmacıdan pozisyon bilgisi,oyun bilgisi olarak daha iyi durumdalar bence.Tek eksikleri biraz tecrübe.Bu da bank asyada falan kazanılacak birşey değil.İbb gibi takımlar bence bunun için olmalı.Genç milli takımlarda öne çıkan oyuncular bu takımlarda tecrübe kazanmalı.Beşiktaşta bu olmuyor.Aksi bir durumda ciddi taraftar baskısı oluşuyor.Umarım mersin maçında onur çıkarda dün bir maçla yerenlerin yüzünü kara çıkarır.Birde ersan bence ilk fırsat bulduğunda toramana bir daha formayı göstermeyecek.Savaşçı oyuncuları seviyoruz biz.Ancak bir puyol ,ernst gibi savaşçılığını yanına zekayı katmadıkça olmuyor bu iş.İbrahim üzülmezde artık yavaş yavaş yerini bırakmalı.
Birde Hasan Ali de İsmailde Canerde olmayan birşey var.Hırs, iyi yerlere gelme arzusu bence genç oyuncuda bulunması gereken en büyük özellik.Sanırım türk futbolcusu olayı direk paraya endeksliyor.Onlar için ismini duyurmak,tarihe geçmek gibi kavramlar hiçbirşey ifade etmiyor.Hasan alide bunun zıttını gördüm ben.Birde bek olarak maiconda görüyodum bu arzuyu.İsmail bu şekilde devam ederse hasan ali iyi bir tercih olabilir bence.Serdar içinse sezer çok daha iyisi olacak diyorum.(sezerde röportajlarında en iyisi olma isteğini sık sık söylüyor.)

EnisteKolaKoy dedi ki...

mustafa son cümleni schuster başlığında alıntıladım. haberin olsun.

Adsız dedi ki...

Birde biliyorsunuz u-19 milli takımının hücum yükünü muhammed demir ve engin bekdemir çekiyor.Engini artık alamayız.Ama bursaspor muhhamed ve eren albayrağı kadro dışı bıraktı.Bu oyuncular sözleşme yenilemedi bursayla.Ocak ayında Fenerle galatasaraydan erken davranıp muhammede sözleşme imzalatsak iyi olur.Böylece u-19 ve 2 yıl sonra ümit milliler için 2 stoper,sol bek ve kaptanla takımın iskeletini oluşturabiliriz.Umarım sinan vardar falan takip ediyordur bu oyuncuları.

Cartalete dedi ki...

Sezer Özmen'i ben de beğeniyorum, ancak Kesimal daha bir tartışılmaza yakın ve hazır gözüküyor. İsmail'i sevmeme rağmen, Hasan Ali'nin onun önüne geçeceği muhtemel...
Muhammed Demir konusunda katılıyorum, Eren'i pek izlemedim... Böyle fırsatları kaçırmamak gerek; Antep kaçırmadı, Gülle'yi yürüttü...

Schuster faktörüyle, Beşiktaş'ın genç oyuncularına A Takım'a daha açık bir yol var. Talip olunursa, önceliği Beşiktaş'ta görebilirler.
Okay Yokuşlu ısrarım da sürüyor, esas kritik adam o. 16 yaşında başladığı resmi maçlara devam ediyor...

Selim (EnisteKolaKoy); ayıp ettin kardeşim, telif haklarımda sınırsız hediye çekin var :)

akn dedi ki...

bu maçı da yine delgado hasretiyle izledim. koca takımda bi şu çocuğa mı yer yoktu beea:)

bu takımı olumsuz etkileyen en büyük faktör nihat bence. arkadaş, elin kolun bi rahat dursun! bi gerilim yaratma, gençlerin üzerinde (bu gençlere bobo da dahil) baskı unsuru olma! biz bu adamı ispanyaya yollarken gayet sempatik sevimliceydi, dönüşü resmen fatih terim ekolüyle oldu.

onur'a gerek bloglarda gerekse kahvelerde (evet maçı kahvede izledim) çok yüklenildi. ama ben çok beğendim onur'u. biraz çalışacak, güçlenecek tabi. çok sinsice top kapmaları/kapmaya teşebbüsleri ayrıca sevindirdi.

borasahin dedi ki...

Cartalete,

Mac hakkinda neredeyse ayni dusunmusuz, yazdiklarinin her kelimesinin altina imza atarim, surpriz olmadi, hehe :)

Maci banttan seyredebildim...

Dunku oyun plani yine iflas etti. Ayni Porto maci gibi dusunmek ve Onur'u Nobre'nin pozisyonuna koymak bence hicbir ise yaramadi. Aslinda oyun dengede gidiyordu, taa ki sagdan bir atak gelistirdiler sanirim, Rustu'nun hatasinda Zapo topu kesti, ondan sonra soldan Mehmet Eren savunma arkasina sarkip Furkan'a al da at dercesine :) cikardigi bir top var, dakika 39 ya da 40, iste tam bu dakikadan sonra gol dahil 7 tane etkili girisimleri var: Ya kanattan ya duran toptan fakat merkezden degil. Oyunu merkezden oynayip, aniden bindiren kanat oyunculari ile pozisyon uretmek niyetindeyiz ama bir kere merkezde oyunu kaybetmissin veya ustunluk saglayamiyorsun, senin beklerinin onunde de bir bekci var, ayrica savunmayi cok derine kurmuslar, ceza sahasinin 15, 20 metre ilerisi herhalde, Sota 70 metrede oynamak benim icin sorun degil diye dusunuyor, biz hem orta sahada ustun degiliz, dolayisiyla bekler oyuna cikamiyor, bir de savunmayi Kayseri'den daha onde kurunca, kanatlarda da iki oyuncu bulundurmanin avantajiyla surekli arkaya sarkmayi bildiler. Bence Schuster oyunun gidisatinda buna mudahale etmeliydi. Cek Onur'u sola, Bobo'yu ortaya al, Nihat saga gecsin ya da cikart Holosko'yu al, savunma yapsin diye, hatta gerekiyorsa savunma hattini biraz daha geri cekebilirdi, ayni Kayseri gibi, oyunu pozisyon vermemeye gayret ederek sifir sifira bagla, atarsam alirima gel...

Tor ve Zapo tandeminde duran toptan tehlike yasamazsak disimi kiracagim anasini satayim...

Cartalete dedi ki...

nikim yok benim;

Delgado'dan nefret etme noktasına gelmiş insanların bile kurduğu şöyle bir cümle vardı; "anca Kayseri, Manisa, Ankaragücü maçını falan alır..."
E ne güzeldi işte? :)
Quaresma'nın yokluk dönemlerinde, Delgado'nun ezber bozan, sürpriz şutlarını, ikiye birlerini görseydik şu maçlarda fena mı olurdu?
Bu soruyu daha çok soracağız..

Bora;

Ben de daha ikinci yarıya başlarken Holosko hamlesini ve Onur'u sola çekmesini bekledim. Ama şablon hiç değişmedi maalesef.
Her forveti, birer stoper ve bek kontrol ediyordu, hiç bir şekilde zorlayamadık.
Ancak cepheden sürpriz çıkış veya şut gerekiyordu. O şutlar da bitik Nihat'tan geldi..

Tandem çok can sıkıyo gerçekten...

borasahin dedi ki...

Hadi diyelim ikinci yari degistirmedin, bari 55 - 60 civarinda degistirseydin. Bence sablon dun tam anlamiyla iflas etti. Bundan sonra Schuster'in isi daha zor olacak, sezon basinda herkes desarj olmustu, simdi artik hafizada bir tortu var, "toplam duygu yuku" teorim genel manada is basinda :)

Tor yillardir bu takimda ve onun bu isi goturemeyecegi dusunulup once Zapo ve Sivok, sonra bir de ustune Ferrari geldi, Zapo yetersiz bulunup kiralandi. Bence Tor'un fayda dengesinin kendi takimi adina degismesi icin bizim takimin daha once oldugu gibi cilgin bir sekilde onde basmasi lazim, yoksa ondan bir fayda gelmeyecek fakat bu noktada bizim takimin orta sahasinin yeterliliginden supheliyim!

Fink'in daha oynamadan bu isi yapamayacagini iddia ediyordum, hala ayni fikrimi koruyorum, bence bu isin mac eksikligi ile filan ilgisi yok, o pozisyonun isterleri ile oyuncunun yeterlilikleri arasindaki iliskinin eksi cikmasi gibi bir sorun var. Fink baski altinda top alabilecek yetenekte bir oyuncu degil. Topla o kadar iyi degil, ayrica aynen senin dedigin gibi hantal bir oyuncu, mobil degil, bir Ernst'e bak bir Fink'e. Fink daha az hareket edip, pozisyon bilgisi ve temas uzerinden futbol oynayan bir oyuncu. Ernst ise oyle degil, surekli hareket halinda, vucudunun her tarafi oynuyor, neresine omuz koyacagini bilemiyorsun, elastikeyeti cok ust duzeyde, dolayisiyla temas gucu Fink kadar yok. Ayrica Ernst her pozisyonda cok rahat top alabilecek bir oyuncu hem teknik hem de fiziksel yeterlilikler anlaminda. Fink bu isin defansif kismini becerse de topla iliskiler kismini beceremez. Ice gecse orada da daha fazla baski yiyeceginden etkili pas yapamayacaktir. En etkili olabilecegi pozisyon double pivot oynayan bir takimda sagda gorev almaktir...

Geriye kaliyor Necip, Aurelio, Ernst ve Guti. Necip'i cikar yas ortalamasi 32.5. Bu orta saha bu ligde her maci domine edecek kadar guclu degil...

Dun aynen senin dedigin gibi Onur'a sinirlari tanimsiz bir gorev vermesini hic anlamadim. Forvet miydi, orta saha oyuncusu muydu belli degil. Bence Onur'da ciddi yetenek var. Tek yapmasi gereken o hareketliligini kaybetmeden biraz kilo alip, kuvvetlenmek. Schuster ona sans vermeye devam etmeli...

ederlezi12 dedi ki...

Cenk

Rıdvan Zapo Ersan İsmail

Fink

Necip Onur


Holosko Fatih Ali Kuçik


Mersin Maçı kadrom . Evet sizinkileri de alalım beyler :)

Cartalete dedi ki...

Bora;

Öte yandan Fink, o mevkinin kolay kotarılacak bir bölge olmadığını gösterdi aslında. Ernst 31, Aurelio 34 yaşında. Başka da alternatif yok, mutlaka oraya yerli çözümler bulmak, belki de uzun vadede iş yapacak bir yabancı transferi de gerçekleştirmek gerekiyor.

Pape Diop vardı Racing'te, 6 yedikleri Real maçında bile oldukça beğendim. 24 yaşında, 1.200'e almışlar sezon başı...
İtalya'da da bu tip adam bol, iyi araştırılırsa İskandinav, Orta Avrupa bölgelerinde de has yetenekler bulunabilir.

Okay Yokuşlu'da o bölgeyi kaldıracak fizik var, yani 3 sene sonra cayır cayır oynar orada sanki... Şu haliyle bile güçlü.

Ederlezi;

Zapo yerine Furkan Şeker de oynayabilir aslında. Diğer seçimlerine ve sisteme katılıyorum.

Prof yapılan bir iki A2 oyuncusu dah alınır umarım, 3 oyuncu değişikliği onlarla kullanılır...

Adsız dedi ki...

Sayın Kartele

Blogunuzdan nasıl haberdar oldum tam hatırlamıyorum sanırım genç futbolcularla ilgili bir şeyler ararken karşılaştım...Sıradan bir futbol seyircisi ve Beşiktaş sevdalısı olarak benim için hoş bir süprizdi...


Uzun süredir futbolu bir oyun olarak seven ve çözmeye çalışan birisi olarak iyi kötü -özellikle Beşiktaş üzerine-yazılanları takip etmeye çalışırken, yazılıp çizilenlerden, ekranlardan taşan yorumlardan fazlasıyla sıkılmaya başlamıştım...Tanıl Bora gibi,Altınsay gibi bir elin parmaklarını geçmeyen ender yorumcular dışında fazlasıyla sıradan, basma kalıp ve hatta bazen de cahilce yorumları okumaktan/izlemekten gına gelmişti....Büyük büyük futbolcuların , yorumcu sıfatıyla çıkıp ,"futbolu bilmiyor "dedikleri nice yabancı hocanın uluslararası başarıları karşısında bile yüzleri kızarmayan pişkinlikliklerini,"kaos futbolu"gibi dünya futbol litaratüründe yaptıkları benzersiz katkılarını okumak/dinlemek tahammülleri zorluyor gerçekten...
Bu tavrımı lütfen bilmişlik olarak yorumlamayın.. Antreman bilgisi, kondisyon, takım planlaması konularında cahil olsa da ,İspanya ve Avrupa kupaları maçlarını takip eden ve ardından uluslararası basındaki yorumları okumaya çalışan benim gibi sıradan bir seyirci bile ,"böyle ofsayt taktiği mi kaldı kardeşim..." mugalatalarının falsosunu yakalar...

Bayat futbol dünyamızda özellikle Beşiktaşımız üzerine yazdıklarınızı okumaktan işte bu yüzden büyük zevk aldım...Genç sporcularımız sizin aracılığınızla daha iyi tanıdım, maç analizlerinizde göremediğim yönleri okuyup bilgilendim, çoğu zaman kimseye bir türlü ikna edemediğim noktalarda aynı yönde düşündüğümüzü görüp sevindim...

Blog yazarlığı eskilerin deyişiyle meccanen yapılan bir iş...Hiç bir karşılığı yok...İyilik yap denize at misali...Belki de tek avuntusu birilerinin okuyup teşekkür etmesidir..Marifet iltifata tabiidir demişler ..Ben de yazdıklarınız için teşekkür etmek istedim..Elinize sağlık.."Futbol piyasamızın" geyiklerine takılmadan yaptığınız yorumlarınızın devamı dileğiyle...tekrar teşekkür...

siyah beyaz

borasahin dedi ki...

Cartalete,

Bir gun kulube baskan olursam, seni scouting ekibinin kurucusu yapacagim :)

Hatirlarsan bayagi bir zaman once burada daha once bir orta saha oyuncusuna yerli ve/veya yabanci ihtiyacimiz var demistim, su anda oraya dogru gidiyoruz...

Bu pozisyonu oynamak dedigin gibi kolay degil. Mesela Ernst ve Aurelio arasinda da farklar var. Koca Hiddink bile Aurelio'yu 34 yasina gelmis olmasina ragmen tercih ediyor ve diyor ki oyunun temposunu kontrol edecek ligdeki ender oyunculardan biri, bu laf bosuna soylenmis degil. Bir takimin illa cok hizli oynamasina gerek, kendi oyununu dikte ettirmeli, bunu ister yavas ister hizli oynayarak yapar. Barca sanki cok mu hizli oynuyor? Hayir, genelde gayet sakin ve yavas oynuyorlar, hatta bazen adami sikiyor bile. Mesela ben dunya sampiyonu Ispanya'dan cok zevk almadim acikcasi. Genelde direk bir tarzlari yok; fakat yeri geliyor onu da yapiyorlar, mesela Valencia macinin ikinci yarisi gibi. Ernst de iste bu profile uyuyor. Aurelio'ya gore daha direk bir tarzi var, onunla daha hizli hucum bolgesine gecis yapmak mumkun, ama her zaman da boyle yapmak gerekmiyor.

Bence su anda yapilacak en dogru hareket devre arasi Fink'i gonderip iyi bir yerli alternatif bulmak. Yabanci isini sonraya birakmak daha iyi olur gibi. Mahmut, Serdar Kurtulus, ... bilemiyorum. Senin bu iki oyuncu hakkindaki tercihin nedir?

Cartalete dedi ki...

Anonim yazan dostum; ne desem bilemedim... Okuyunca çok mutlu olduğum yorumunuzun sonunda, yazdıklarım için teşekkür etmişsiniz. Ben de, okuduğunuz için teşekkür ederim. Hakikaten de, burada tek dayanağımız fikir paylaşmak, okunduğunu bilmek. Hani "övgü almak" öncelikli amaç olmasa da, okunmak yetse de; bazen yazıların beğenildiğini açıkça ortaya koyan yorumları gördükçe seviniyorum. Saklamaya gerek yok sanırım bunu.
Tekrar teşekkürler...

Bora;

Başkan olur da, önerdiğim oyuncuları gözden geçirmezsen tribünde ilk "yeter" tezahuratı benden, bu sözünü unutma :)

Serdar mı, Tekdemir mi?
İmkanım olsa Serdar'ı geri alırdım tabii. Ama Antep geri verir mi? Tabata'yı 8.5, İsmail'i 5.5+Serdar ile anca bırakan takımın, şuan en önemli oyuncusu Serdar...

O yüzden daha makul seçenek Tekdemir + Yokuşlu paketi görünüyor.

Cartalete dedi ki...

Bu arada İspanya futbolu dedin, Barcelona dedin, aslında o kadar da hızlı oyun yok dedin damarıma bastın :)

Bazı liglerin adı çıkmış, La Liga zevkli, Serie A traş...
Halbuki, kalitesi düşse de Serie A'nın tadı çoğu ligten güzeldir.
Dün Napoli - Milan maçı vardı mesela... Tribün, yağmur, skora isyan eden 10 kişi Napoli, tempo, pozisyon... Herşey vardı

shibby dedi ki...

Neyi tartışıyosunuz siz ya? Millet Beşiktaş'ın neden kaybettiğini çözmüş.
Bir gazetede bir yazar şunları yazmış ana başlık olarak:

Rakip yok sayılıyor
Savunma ile orta alan ve forvet arasında en az 40 metre boşluk var.
Schuster bize yabancı
İstikrar mı? O da ne!
Sakatlar bel büktü!
Kale resmen düştü!
Yıldızların gölgesi!
Hakem faktörü...
Mumla aranıyorlar!
Avrupa sendromu... (Ligi Erken Açma)

borasahin dedi ki...

Cartalete,

Insanlar belirli kaliplar ve on yargilar uzerinden konusuyor. Otomatige baglanmis bir dil var burada. Guntekin Onay'i seyret anliyorsun ki iclerinde en iyilerinden biri belki de. Birseyler konusuyor ama konustugu seyin kendisini ozumsemis degil. Agzindan ciktigi anda kendisine ne kadar yabanci oldugu belli oluyor.

Herkesin agzinda bir guzel futbol. Ben mesela Serie A'yi pek tutmam ama direk on yargili bir sekilde Serie A'daki bir maca seyir zevki yok damgasi vurmayi yanlis buluyorum. Bunlarin hepsi birer algi. 2010 Ispanya milli takiminin futbolundan sahsen pek hoslanmadim, Almanya'yi daha seyre deger buldum mesela. Barca'da her zaman cok hizli oynamiyor, dedigim gibi oyunu kontrol etmek birinci amac oyle olduktan sonra ister hizlandirir ister yavaslatir.

Su noktaya gelmek istiyorum: Acikcasi Schuster'in Vikingur macindan sonra gectigimiz sezona bakip takim bu kadar cok pozisyon bulamiyordu demesi biraz absurt gelmisti, yani sonucta enisonu Faroe adalarindan bir takimla oynuyorsun. Besiktas'i uzun yillardir hic bu kadar takip etmemistim, simdiye kadar 18 macini da seyrettim sanirim, bence bu takimin mevcut oyunculari, Turk-yabanci dagilimi, defans ve orta saha nitelikleri bakimindan Schuster'in dusundugu oyunu oynamasinin zor oldugunu dusunuyorum, bence gucunu defansif anlayistan olan bir yapilanma ve 4.2.3.1 ile ise ligin tozunu atma sansina sahip.

Cartalete dedi ki...

Bora

Dediğin sistem, Beşiktaş'ı bir önceki sezon şampiyon yapan şablondu. Ne zamanki Fenerbahçe İnönü'de Beşiktaş'ı yendi, o zaman Denizli; ortasahayı 1-2'den, 2-1'e çevirdi, şöyle bir takım ortaya çıktı:

Toraman Sivok Zan Üzülmez
.......Ernst...Cisse
..Holosko...Tello..Yusuf
..........Bobo

Baktığımız zaman (hep bunu demek istemişimdir :) ) bugünün kadrosu, o günün kadrosuna nazaran bu sistemi daha iyi oynayabilecek oyunculardan kurulu. Guti-Tello, Quaresma-Yusuf değişimi...

Kısa vadede başarıya götürebilecek bir kurgudur bu Beşiktaş'ı. Ama genel olarak, hele de oyun merkezini arkaya atmış bir 4-2-3-1'i sevmediğimi itiraf etmeliyim :)

Sınırları belli bence bu kurgunun. Sınırları aşınca, zaten Real Madrid'in yaptığı gibi 4-2-4 oluveriyor bu sistem.

Almanya ise temposuyla, hareketliliğiyle kesinlikle başka bir anlayışa dönüyorlar, 4-2-3-1 biraz kağıt üstünde kalıyor.

Ayrıca o gün iyi kötü bir Sivok vardı elde, savunmayı toparlıyordu. Bugün bu savunmayla, 4-2-3-1'in de işleyeceği şüpheli.

Devre arası Sivok'un dönüşü, belki Ferrari ile bu sisteme daha yatkın ve az sakatlanan bir yabancının değişimi; Fink'in yerine ortasahada derinlik katacak bir transfer işi siyahla beyaz farkına götürebilir esasında.

Ama şu ortamda, ben 4-2-3-1'e döndüm diyebilecek Schuster'e de itiraz edemem. Kısa vadede, dediğin gibi daha makul bir çözüm.

borasahin dedi ki...

Aslinda buyuk ihtimal ayni seyi dusunuyoruz, belki ufak nuans farklari vardir.

http://www.guardian.co.uk/football/blog/2010/oct/19/valery-karpin-spartak-moscow ->
He accepts, though, that his side will have to modify their approach. "I'd like my team to play with a high percentage of ball possession, just like Barcelona," he said. "I'd like them to occupy the opponents' half of a pitch. I'm not a big fan of the permanent pressing and counter-attacks. But sometimes you just have to give the ball away and wait for your chance to score, just like we did in Marseille. And I think that we should try it with Chelsea as well. It would be very strange to play like Barcelona against Chelsea, and strange is really a polite word for it."

Oyunun merkezini geriye cekelim demiyorum sadece eldeki malzemeye, ulkenin sartlarina gore hareket edelim diyorum. Bu da Ferguson'dan: "Sir Alex Ferguson always argues that control is achievable only through success." Yani basari gelmedikten sonra hadi yonetim desteklese bile GS'de oldugu gibi futbolcular seni birakabilir...

Yukaridakiler dahilinde diyorum ki olaya mac mac bakalim. Ne yapalim, bir macta 70 metre oynamak gerekiyorsa oynayalim.

Mesela Zapo - Tor ile yerlesik savunma Porto'ya karsi olmaz, ama mesela Kayseri'ye karsi kanatlari da kapatabilseydik yarayabilirdi.

Devre arasinda iyi bir stoper bulmak kolay degil. Elimizde Ferrari gibi bu oyunu oynayabilecek bir oyuncu var. Orta sahanin Necip haric yas ortalamasi 32.5. Fink'i dahil etmedim. Iddia ediyorum, bu orta saha yapisi ile onde basan futbolu 90 dakika ve uzun bir lig maratonunda yapmamiz pek kolay degil. Ayrica bu pozisyonda one dogru kat eden Iniesta'nin cakmasi bir oyuncu takimda mevcut degil, o yuzden her zaman sikintili olacaktir.

Tor.........Zapo...Ferrari...Ersan..........
Hilbert.....................................Iso/Ibo
...............Ernst.........Necip................
.........................Guti..........................
....H/E/N............Bobo..................Q7..

H -> Holosko, E -> Ekrem, N -> Nobre

Nasil?

Adsız dedi ki...

bobo, q7, guti, ernst kesilemez kafadan 4 yabanci. Stoper icin Cartaleteye gore ikinci yari icin Sivok + bir yabanciyla zaten kontejyani doldurduk. E bi de takimdaki en iyi sag bek hilbert gozukuyor, 7. guti orta uclude olursa, ileriye bir adam daha koymamiz gerek. hele a plani klasik 433de q7nin ters kanadi cok eksik. oraya da yabanci alinirsa 8 olacak. hem stopere hem de sag forvete yabanci alma luksumuz yok gibi devre arasinda. yerli alternatif yaratmak zorundayiz. Cift yabanci stoperle oynayacaksak Hilbertten feragat etmek Ekrem/Toraman/Ridvan dan birini kullanmak bir elzem. hele yabanci sag forvet alirsak iki yabanci stoper kullanma sansimiz da cok kalmiyor. Bu sistemde onemi iyice artan stoperde iki yabanci kullandik diyelim, ya ön hatta son maclardakine benzer bi duzende fatih/nobreden birini kullanmamiz gerek, ya da guti ileride kullanilip aurelio/onurdan birinin de ilk 11 oynamasi gerekecek. (Her mac bir bolgeden kesik yapip iskeleti oturtamamamiz bence en kotu secenek olacak cunku)

Ulas

Cartalete dedi ki...

Bora;

Evet, aslında aynı şeyi söylüyoruz. Bahsettiğin sistem çabuk sonuç aldırır, Guti'yi daha optimum kullanır.

Aslında ben de sezon başında böyle bir sistem öneriyordum. Ancak Schuster, zor yolu seçti. 4-3-3 zor yol olsa da, ucu 4-2-3-1'den daha açık.

Belki Guti, eskisi kadar geriden top alamaz ama kenar beklerinin topla ilişkilerde fena olmayışıyla (Hilbert-İsmail) top olumlu şekilde hücuma ulaşabilir.

Bunu yaparken, diğer yandan daha gelişime açık olan; önde baskılı 4-3-3 sistemi transferlerle kuvvetlenir, uyumsuzlar ayıklanır vesaire..

Aslında Schuster her maç farklı şeyler deniyor, ancak bunları "maç maç" baktığı için mi, yoksa hala bir arayış içersinde olduğundan mı yapıyor, bilemiyoruz..

Cartalete dedi ki...

İşin özü; kısa vadede toparlanma adına 4231'e evet, ancak şuanki A Plan bir köşede kalıcı olsun :)

Bir çözüm yolu bulunur elbet, Schuster buralarda olsun yeter.
shibby'nin dikkat çektiği üzere, yönetim tekrardan basının gazına gelmesin, "korkup kaçsın" diye Sinan Engin'i Schuster'e musallat etmesin. (Amin)

borasahin dedi ki...

Cartalete,

Tamamen ayni seyi soyluyoruz. A planin o olsun, onemli degil ama su an icin en efektifi gorunmuyor. Niye kendine boyle zor bir hedef seciyorsun ki? Bu tip zorlu hedefleri basarmak uzun erimli dusunmeyi basaran, planli, sabirli, azimkar bir anlayis ve ortam ister. Turkiye'deki durum acik degil mi? Once Ferguson'un dedigi gibi basariyi kazan, ondan sonra kontrol kendiliginden gelir.

Mourinho'nun Inter'i Barca'yi elemedi mi? Bence o kadar da sinirli degil gibi. Ferguson ligde hala 4.4.2 oynamaya devam ediyor mesela, Avrupa maclarinda dizilisi degistiriyor gerci. The Guardian'da bununla ilgili cok guzel bir makale vardi, kupuru kesmistim ama simdi nerededir bilemiyorum, Ferguson'un Avrupa'da zaman icinde nasil farkli bir taktik sectigini, Carloes Quierez bu surecteki rolunu filan anlatiyordu, Kevin Mccarra'dan olabilir.

Bence ikisi de var. Hem arayista hem de sakatliklar filan durumu zorluyor.

Adsız dedi ki...

6 yabanciyi nasil ve nerelerde kullanmamiz gerek sizce??

Cartalete dedi ki...

Benim dağılımım 2 savunmaya, 2 ortasahaya, 2 de hücuma.
Eğer sağbek yabancı olursa, stoperlerden veya ortasahalardan biri yerli olmak durumunda. Maçına göre karar verilir.

Kalan +4 için de, biri yine savunmada derinlik katacak stoper, diğeri de orta 3'lüde derinlik hatacak bir ortasaha olmalı diye düşünüyorum.

2 adet de, direkt olacak geleceğe yönelik, ucuz maliyetle getirilmiş, potansiyeline inanılan genç yetenek heyecan katar. Kenar forvet bölgesi için mesela, Güney Amerikalı falan...

Adsız dedi ki...

Evet, iste o nedenle ileride bir yerli kullanmak sart. Suanki gorunumde Fatih/Nobreden birinin oynamasi (nihati artik saymiyorum) gerekiyor boyle olunca. Aslinda sahte 9 rolune bursadan turgay iyi olabilir gibi geliyor. Q7(yusuf), turgay(f.tekke/nobre), bobo (holosko)yla guclu bir on hat olusturulabilir.

Cartalete dedi ki...

Turgay'ı ben de çok beğenirim. Bobo'ya yakın tarzı var, aslında milli takım için de düşünülmesi gerekir.

Ancak elde Tekke, Nobre, Nihat varken şişkinlik olabilir o bölgede. Kenar forvet mevkiine daha bir alternatif lazım sanki. Bir de E.Sağlam'a sorsak "Turgay mı, Sercan mı?" muhtemelen Turgay'ı tutup, Sercan'ı vermeye daha razı olur gibi.

Klasik 4-3-3'de kenar forvetlerden biri yerli, baklavamsı düzende santraforlardan biri ( Bobo - Nobre/Nihat/Tekka hatta Kuçik) yerli olabilir.