Uruguay Görünümlü Beşiktaş

Schuster’in basın toplantısında dillendirdiği, Manisa'ya karşı oynayan takıma eklenecek “tek farklı isim” Nihat olmuştu. Zaten pek de seçenek kalmamıştı… Çıkan kadro; Beşiktaş’ın ve Schuster’in bu sezon uyguladığı “önde basan” anlayışın değişmeyeceğine işaretti. Ancak farklı bir plan vardı bu kez hücum hattında, bana direk Dünya Kupası’ndaki Uruguay’ı anımsattı…

Bobo, tıpkı Cavani gibi kenara açılan ikinci santrafor gibiydi. Nihat ise Suarez… Özellikle Villareal’de “Suarez” tadında oynuyordu zaten kendisi. Halen canlı skorlarda, Villareal adını görünce refleks olarak “Nihat atmış mı acaba?” diye bakasım gelir… Maçın ilk anlarında umut vaat ediyordu Nihat, özellikle de hücum anlamında. Aradan bi’ 3 yıl çekme imkanımız olsa, girdiği ilk pozisyonda topu ayağından fazla açmadan gol yapabilirdi. Ama artık eskisi gibi olmasa da, maçın ilk yarısında “eskiye en yakın” performansını veriyordu…Maçın bana göre en şaşırtıcı performansı Nobre’den geldi. Evet, Forlan rolü de O’nundu… Rol paylaşımlarında “ana karakteri” en az aratan da Nobre oldu, resmen 9.5 numara gibi oynadı. Ortasahada pas opsiyonları oluşturdu ve hepsini doğru kullandı. Nihat’a sol ayağıyla derin top bile bıraktı… Bobo’yu fiziki mücadeleden uzak tutup, maç boyunca diri kalmasını sağladı. Hücum üçlüsünün, “topsuz oyunda” geriye en fazla yardım eden isimdi aynı zamanda…

Genel olarak takım maksimumunu veriyordu maçın ilk anlarından beri. Üstelik 13’de 12 yapmış Porto karşısında, önde baskı oyunundan taviz vermeden, “maçı kazanabilirim” hissini uyandırıyordu… Bu; bir Beşiktaşlı olarak beklemediğim bir performanstı açıkçası. Maç öncesi “çizgi biraz geri çekilmeli mi acaba?” diye düşünsek de, Beşiktaş aynı düzeniyle varlığını hissettiriyordu. Zaten yenen gollerin hiç birinde çizgi savunma sendromu yaşanmadı… Mevcut 11 ve geri dönüş zaafları yaşayacak hücum hattıyla "önde baskıdan" başka çare bir savunma şekli de yoktu...

Muhtemelen yarın çok konuşulacaktır; “Porto’ya karşı da hücum oynamaya çalışırsan böyle olur!” edasında… Beşiktaş bir maçlığına geçmişe dönüp, savunmasını arkaya atsaydı; skor olarak daha iyi bir sonuç alamayacağına eminim. Hatta, bir iki yan topta Falcao’yu “pivot santraforlaştıran” savunmayı görünce, çok daha kötü olabilirdi diye düşünmeden edemedim… Üstelik Beşiktaşlılara “maçı kazanacağız” hissini hiç uyandıramadan, denemeden, yorulmadan teslim olunabilirdi. Büyük ihtimalle öyle de olurdu…Ancak bugün, onca eksiğe rağmen kendi oyununu oynayan ve Porto’ya giderini yapan bir Beşiktaş vardı sahada. İlk goldeki hataları (Evet sadece Hakan değil, sabit durduğunda sıçrayamayan Toraman’ın da hatası vardır) es geçtim, Zapo’nun Metalist ve Fenerbahçe dejavusunu yaşattığı “topa çekimser kalma” olayı gerçekleşmese, Beşiktaş bugün mağlup çıkmayabilir, hatta kazanabilirdi… Hatta oyundan düşen Nihat’ı sahada tutup, “stoper çıkartma” hamlesini yapmasaydı Schuster, belki farklı şeyler yaşanabilirdi... O “anlamsız” tercih: Boşu boşuna Necip’i geri attı, ortasaha baskısını düşürdü, Hulk’un yeşermesine imkan tanıdı... Ali Kuçik; hem ilk resmi maçını Porto karşısında oynayacak kadar şanslı, hem de kendisini gösterme fırsatını böylesine “yüksek seviyeli” bir maçta yakaladığı için şanssızdı… Ayağı titredi bugün, ezmeyeceği topları ezdi. Normal şartlarda Nihat’ın pasına sadece harika hareketlenemezdi, çok da güzel bitirirdi. Normaldir... Umarım A Takım’la çalışmaya, süre almaya devam eder.

Beşiktaş’ın da tıpkı bugün Porto’nun yaptığı gibi; “zor oldu ama kazandık” dedirten, sistemin ve yeteneklerin “kendiliğinden” maç kazandığı hale ulaşması için daha epey bir zamanı var. Bu yolda Schuster doğru isimdir. Bu felsefeye yatkın oyuncuların eklenmesilye, kadronun kalite seviyesi yükselecektir zamanla. Bunu yaparken Porto gibi az maliyetle geçiştirmek, hatta üzerine para kazanmak için scout sistemi de şarttır…

Beşiktaş'ın, Dünya Kupası'ndaki Uruguay'a en az benzeyen tarafı "gol şansıydı" bugün. Sonuca üzüldüm ama kesinlikle “mutsuz” değilim… Guti’nin ve Quaresma’nın döndüğü Beşiktaş; Fernando'yla Maicon’un olmadığı, “9 puan” rahatlığındaki ve o maçtan 3 gün sonra Benfica’yı ağırlayacak olan Porto der ve giderim…

Avrupa Ligi: Beşiktaş 1 - 3 Porto

20 yorum:

Sertug Ozgur dedi ki...

Hızlı atağa kalktığımız çabuk düşünüp çabuk top çevirdiğimiz, direkt sonuca giden bir yapımız vardı ilk yarıda. Belki Porto'nun ön alanda fazlasıyla pres yapmasına verdiğimiz bir reaksiyondur bilmiyorum ama yine temel prensiplerden taviz vermeyen fakat savunmayı daha dikkatli ve biraz daha geride kuran şu yapı ile kayseri ve diğer zorluk derecesi yüksek maçların altından kalkarız gibi gözüküyor. Elinizde guti yokken topa fazlaca sahip olmanın pek anlamı kalmıyor gibi.

Şun takıma biraz futbol şansı gerekiyor ama tüm bu sonuçlar da şanssızlıkla açıklanamaz gibime geliyor.

Cartalete dedi ki...

Tabiki sadece şansla açıklanamaz. Arada kadro kalitesi var. Yorgan kısa; ne tarafa çekersek, diğer taraf açıkta kalıyor.

Baskı kurarken savunma tek bir adama gol attırıyor işte...

Kadroların kalite farkı bariz fazlaysa, her zamankinden daha fazla şans gerektirir. Ama bugün Beşiktaş'ta o yoktu.

The Eagle Abroad dedi ki...

Kotu formunuz olabilir, sansinizda olmayabilir ama manisa macinda tabata ve bu macta nihatin kendilerini yere atmalari nasil aciklanir bilemiyorum... Sirf bu hareketleri yuzunden ikisinide bu takimda bir daha gormek istemiyorum acikcasi. Belki bu aksam mecburiyetten oynadilar adam yoktu diye ama insallah bir daha o formayi gormezler...

Diger yandan dedigin gibi bu oyunculardan kurtulup yerlerine schusterin sistemini kaldiracak oyuncular alirsak, yada yetistirebilirsek uzun sure sirtimizin yere gelmeyecegi bir takim olma yolunda ilerleyebiliriz... Sanirim, sabirli olmali ve oyuncu kazanmak ugruna mac kaybetmeye biraz ara vermeliyiz... Hadi lider olup 8-9 puan onde olursun, o zaman anlarim ama artik kabak tadi veren bireysel hatalar yeter artik dedirtecek cinsten olmaya basladi...

ceyhun dedi ki...

onur bayramoğlu neden kadroda yoktu bilginiz var mı?

ayrıca bu maçla fenerbahçe maçı arasında bir bağ var gibi. o maçta da fenerbahçe baskısını golü yiyene kadar kıramamıştık. peki golü yiyip biz mi oyunu ele geçiriyoruz yoksa rakipler mi biraz geri çekiliyor?

selo dedi ki...

Şampiyon olduğumuz senelere baktığımızda son 7 senede her zaman iyi kaleciler olmuştur kalemizde.Son M.Denizli zamanında kalede Rüştü ne kadar harika oynamıştı keza 100.yıl şampiyonluğunda Cordoba çok iyi oynamıştı.Fakat artık Schuster'in bu duruma el atması gerekiyor,sene başında çok iyi başlayan Cenk veya Rüştü kaleye geçirilmeli.Hakan'ı kaybetmeyelim mantığı ile çok maç kaybettik.Bende dünkü mağlubiyete üzülmedim o kadar fazla hatta beni fazlaca mutlu etti bu kadar sakatlı bir kadro ile kalemizde neredeyse goller dışında pozisyon vermez iken Hakan ve Zapo'nun şahsi hatalarıyla 2-0 oldu maç bir anda.isim isim detaya girmeyeceğim böyle çok sakatlı maçlarda futbol şansı yanında olması gerekir bizde o yok birkaç haftadır birde Porto'nun kalitesi belli bizim daha oralara gelmemiz için Schuster ile devam etmemiz gerekiyor.Herşey yoluna girer Guti ve Quaresma geri dönünce diye düşünüyorum.

Cartalete dedi ki...

Gurbet Kartalı;

Özellikle Nihat'ın kendini yere atmaları bariz şekilde güvensizlikten. Eskisi kadar kendine güvenmiyor. Zaten yenileriyle değişecek adamların başını çekiyor her ikisi de; Nihat, Tabata vs..
Hem bu sistemde net bölgeleri yok hem de yaşları da geçiyor.

ceyhun;

Onur UEFA listesinde yoktu, Fink ve Yusuf gibi.
Elbette Porto golünü attı diye, eskisi kadar rakip kaleyi zorlamadı. Ama maç 0-0'ken Beşiktaş'ın pozisyonu yok değildi. Yenilen golde öldürücü bir baskı sonucu değildi. 5. korneri vermiştik gerçi, "bu kadar duran topu üst üste savuşturamayız" diye içimden geçirirken gol geldi..

selo;

Hakan aslında Wien maçında kazanılmıştı. Ondan sonra biraz kenara almak lazımdı sanki.
Cenk, hem bu sisteme uygun libero çıkışlarıyla, hem de yan toplarda komple kaleci gibi duruyor.
Bu golleri yiyecekse Cenk yesin diyenlerdenim ben de, Hakan'ı silmemekle beraber...

ederlezi12 dedi ki...

Hakan'a baktığınız zaman bir özgüvensizlik , bir tedirginlik hangimiz hissetmiyor acaba?

Dün yine dikkatlice baktım ve şunu gördüm kendimce '' Hacı valla yine bi haltlar karıştıracam '' bakışını görüyorum . Maçın başlarında hatalı bir pas vermişti ki o zaman dedim ''Hakan ne olur ! '' Sadece bu maçta değil bundan önceki hatalı maçlarında da böyle . Fazla mı yüklendim bilmiyorum ama sahaya çıkan takımın planının , stratejisinin bu denli ( Zapo ' nun hatası dahil ) hatalarla yerle bir olması içimi acıtıyor.

Düşünülmesi gereken konular başında geliyor bu sorunlar. Son iki maç neden 3'er gol yedik , basit hataları nasıl , neden yapıyoruz sorunları teknik heyetin başlıca gündemi olacaktır elbet.

tannhauser dedi ki...

Hakan'ı severim, Beşiktaş emektarıdır. Hata da yapar, maç da kaybettirir. Dünyanın sonu değil. Yeteneksiz bir kaleci de değil. Anladığım kadarıyla öğrenmeye biraz kapalı. Yoksa yıllardır süren yan top zafiyetini aşabilmesi lazım gelirdi. Yine de bence en büyük sorunu mental zayıflık. Taraftarımızın da artık bunu öğrenmesi lazım: Islıklamak Hakan'ı sadece daha fazla oyundan düşürüyor. Kendine olan güvenini sarsıyor. Zaten futbolcu protesto etmenin kriterini de anlayamıyorum. Hakan form düşüklüğü yaşıyor, maç kaybettiriyor. Ama maçı satmıyor, şerefsizlik yapmıyor, kıçıyla top durdurmuyor, rakipleriyle dalaşmıyor. Aynı şekilde anlayamadığım bir diğer protesto da Nihat'a yönelikti. Nihat Beşiktaş'a döndüğünden beri en iyi performansını dün akşam gönderdi. Güçsüz kaldığı pozisyonlar oldu evet ama çabasının iyi niyetli olduğu da o kadar açıktı ki... Taraftarın birilerini ıslıklaması, ardından da pişman olmasından gına geldi artık. Necip Manisa maçında hata yapıp gol yememize sebep olan akını başlattığında sevinmiştim. Bu kadar harika oynaması korkutuyor. Gerçek olduğuna inanasım gelmiyor. Ali Kuçik'i bu blogtaki yazılarla tanıdım. Oyuna girdiğinde içimi büyük bir heyecan kapladı. Topu ayağına ilk aldığında, ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu direkt belli etti. Hele yaptığı kavisli orta beni benden aldı. Ama birden farklı bir Ali çıktı ortaya. Maça girdiği andaki soğukkanlılığını devam ettirseydi onu daha zevkle izleyebilirdik.

tannhauser dedi ki...

Hilbert'in ortaları rakip oyuncuya çarpmış olabilir. Ancak ben Hilbert'in sağ beke geçtiğinden beri her gün oyununu bir adım ileri taşıdığına şahit oluyorum. Defansta tek bir hatasını hatırlıyorum. Ernst... Eğer kendi işimi Ernst'in işini yaptığı kadar iyi yapsaydım neler olurdu düşünemiyorum. Büyük Kaptan, özür dilerken gelen tepkiye sinirlenip sarı kart gördü. Canı sağolsun. Çıkmadan biraz önce çıkardığı şutla bir şeyler anlatmaya çalıştı. Keşke o şut gol, Deli İbo da gemisini kurtaran kaptan olsaydı. Yakışırdı. Tabata'nın kötü oynadığı düşünmüyorum. Ancak mevkisi itibariyle ortalamanın üzerinde oynasa bile kötü sayılacaktır. Pas tercihlerini daha geliştirmeli diyesim geliyor ama zaten oyunu aşırı düşünerek ve yavaş oynuyor. Hızlı düşünme geliştirilebilir bir özellik değil. İsmail'e olan inancım tükenmek üzere... Defansta Zapo'nun üç net hatasını gördüm. Bunlardan biri İbrahim Toraman'ın da yardımıyla gol oldu. Ancak ileri çıkışları yerinde ve zamanındaydı. O her çıktığında Porto'nun dengesi bozuldu. Daha fazla yapmalı. Toraman'da çok açık bir konsantrasyon eksikliği vardı. İlk goldeki hatası bunun tavan yaptığı an oldu. Bence bu maçın kilit adamıydı. Morali yerlerde bir Hakan, yetenekleri belli bir Zapo'nun yanında defansı toparlaması gereken oyuncumuz oydu. O da motivasyonsuz olunca defansımız dağıldı. Daha önce gösterdiği, ortalamasının biraz üzerindeki performanslardan birine imza atabilseydi, şu anda en azından "Neden beraber kaldık"ı konuşuyor oldurduk. Sistem konusundaki eleştirileri ise saçma buluyorum. Bu hafta bu sistemden vazgeçelim de ertesi hafta yine devam ederiz, düşüncesini kaldıramıyorum. Şu anda bu takımdaki oyuncuların bir bölümü oynadığımız sisteme uygun özelliklere sahip değiller ve zaman içerisinde bu oyuncuların yerlerine yenileri gelecektir. Bu değişimler gerçekleşene dek kalıcı oyuncuların yürürlükteki sistemi içselleştirmeleri zorunlu. Günü kurtarmak için çabalayarak gelecek kuramazsınız. Dahası son beş aydır tavizsiz bir şekilde uygulanmaya çalışılan bir sistem var. Sen bir maçlığına bu sistemi ters-yüz edersen elindeki oyuncuların buna uyum sağlayabileceğini garanti edemezsin. Başarısız olmaları daha muhtemeldir. Son olarak şu takımda beni mutsuz eden tek şey kaleye şut çekilmemesi! Necip, Ernst, Nihat düzgün ve sert şutlar çıkarabiliyorlar; Bobo ve Tabata ise ayak içiyle, yumuşak ve kavisli vuruşlar yapabilen oyuncular. Bunların şut denemeleri, ceza sahası önünden şut çekmeye teşvik edilmeleri lazım. Gol olur, kaleciden döner karambol olur, kaleci çeler korner olur, biri el uzatır penaltı olur. Hiçbir şey olmazsa heyecan olur, takım ateşlenir, rakibin morali bozulur.

Cartalete dedi ki...

ederlezi12;

Bir altta tannhayser'in de belirttiği üzere, maçın başında belli olan "Hakan'ın kendine güvensizliği", Manisa maçındaki ıslıkların etkisi bir bakıma...

Direkt olarak taraftar yüzünden Hakan böyle demiyorum, zaten iyi kaleci olsa da; komple bir kaleci değildi. Ama onun git gide kendine güvenini kaybetmesine yardımcı oluyoruz.
Bir insanı hata yapmaya korkutursan, hata yapar...

tannhauser güzel bir değerlendirme yapmış, özellikle "sistemde ödün verme" konusu önemli...

"Bu maç gömülü oynayalım, sonra yine devam ederiz" demek, "felsefeyi değiştirmemek" demektir zaten. Oyuncuların da güvenini kaybedersin, demek ki hoca bizim bu işi yapacağımıza inanmıyor izlenimini uyandırırsın.

"Sigarayı bıraktım yea, günde 1-2 dal içiyorum ama..." Diyen adama benzer bu iş.

ederlezi12 dedi ki...

Sistemden ödü vermeme konusunda sizinle aynı fikirdeyim . Pazartesi Kayseri maçında da aynı felsefe ile devam edilmelidir. Ben bu felsefeyi kendimde içselleştirdim ve kaybetsek de mutlu oluyorum. Sadece basit hatalarla kaybetmek , bu felsefenin bu hatalarla boş ağızlarda boş yere sakız olmasına pek tahammül edemiyorum .

Son üç maçımızı kaybettik ama Kayseri maçını çok da zorlanmadan alacağımızı düşünüyorum. Bir refleks göstereceğiz muhakkak .

Kayseri deplasman galibiyeti içerde Sivas'a farklı bir galibiyet sanırım sonrası için Porto deplasanında yenilmemek grafiğimizi üst noktaya taşımamıza yardımcı olur . Ve ben bunu başarabileceğimize inanıyorum.

selo dedi ki...

Ben Hakan için yazıcam yine birşeyler.Çok iyi niyetli olduğundan şüphem yok fakat oyuna konsantrasyon sorunu yaşıyor kesinlikle.Bir kere yediğimiz Manisa Isaac'in attığı gol ve Zaponun hatasıyla yediğimiz dün akşamki ikinci golde bir kere Hakan'ın direk oyuna dikkat etse kaleden fırlayıp önüne çıkması gerekirdi diye düşünüyorum mesela bu işi ilk haftalarda Cenk çok iyi yaptı ve Rüştüde zamanında iyi yapardı hatta bazende abartırdı açılma olayını.Schusterde zaten artık sinyal vermiş kalecinin değişeceğine dahir.Bakalım ne olacak göreceğiz.

menderes mete dedi ki...

Hocanın oynatmaya çalıştığı sistemden yana bir şikayetim yok ama bence çok büyük hataları var.Oyuncu seçimlerinden ve oyuncuların mevkilerine hatta değişikliklere kadar uzanan hatalar zinciri yapıyor.İlk yarının büyük bölümünde Necip sol kanata yakın oynadı ve bence etkisizleştirildi böyle yapılarak.Nihat asla 4-3-3ün sağında yada solunda oynayamaz bunu artık kabul etmek gerek.Merkez forvet olarak oynaması gerekiyor çünkü araya kaçan ve bunu deneyen tek oyuncumuz Nihat ve dün gece bunu çok yaptı fakat kendine olan güvensizliği son vuruşlarda başarısız olmasına neden oldu.Stoper tercihlerinde hızlı stoper oynatma kıstası güdüyor hocamız ancak stoper hızlı diye tercih edilmemeli sezgileri boyu gücü gibi şeyler daha önemlidir.Herkes zapoya giydirmiş durumda ancak bence toraman iyi bir stoper değil ve sağbek dışında zorunluluk olmazsa oynatmam.Ersan fiziksel açıdan daha iyi bir tercihtir.Anlamadığım en önemli konu dün maçta zaponun çıkması oldu.Bu maçın birde rövanşı olacak ve stoperi tek bırakıp herşeyi riske atmak saçmalıktı.Açıkcası gollere davetiye çıkardı ve Necip'in ortasahadaki hakimiyetine son verdi.
Hakan ,Tabata ve Nihatın tribünlerle bağı kopmuş durumda ve bence bunu artık zorlamanın anlamı yok.Hoca bu oyunculardan vazgeçmeli ve gelecek sene içn şimdiden çalışmalara başlamalı...

Adsız dedi ki...

Bence nihat-tabata yerine dün guti ve q7 olsaydı maç bizimdi.
Necip makukuladan sonra dün hulkuda bir kaç kere bozdu.Tabi bunu gücünden çok zekasıyla yaptı.Hulk hiç geçemedi necipi.Necip dün moutinhodan daha iyiydi.Bence gerçekten ernst-necip ve guti ile Avrupadakii en iyi 10 ortasahadan birine sahibiz belkide.
Ali oyundayken nihat kadar iyiydi.Yani nihat yerine
ali tercihi çok daha mantıklı olur artık.Birde maliyet boyutu var tabi aralarında.
Aslında bu sene tek isteğim ilk 4den çıkmadan sistemin oturması kaybetmeye razıyım.
Birde kayseri maçında tabata yerine onur hakan yerine cenk oynasın.Son 30 dakikadada rıdvan oyuna girsin birşey istemiyorum.Hatta önümüzdeki haftaki mersin maçı beni dünkü porto maçı kadar heyecanlandırıyor.
Guti ve q7 ile beraber biz dragao dan puanla döneriz.

borasahin dedi ki...

Yanlis sayfaya yorum yazdik yaw :)

Bence bizim takim ikinci golu yiyene kadar bu kadro ile Porto'ya karsi oynanabilecek defansif olmayan en iyi oyunu oynadi. Taktik sahaserdi diye dusunuyorum :)

Biraz alinti yapayim:

Mola... Trabzonspor 1: Besiktas 0

"Baklavamsi orta saha ve cift forvet tercihi konusunda bir iki sey daha soyleyerek konuyu kapatayim. Burada bunu ifade ederken klasik anlamda baklava orta saha ve cift forvet demek istemiyorum. On alanda yogun presin yapildigi, ondeki cift forvetin statik kalmadiklari saga ve sola beklerin ve stoperlerin arasina, derinlere cekilebildigi, tercihen ikiliden birinin sirayla en ondeki hedef oyuncu pozisyonuna geldigi, hucumsal sorumluluklari kadar defansif olarakta roller ustlenebildikleri, baklavanin tepesindeki oyuncunun "gizlenmis sahte dokuz" rolu oynadigi bir oyun kurgusundan bahsediyorum..."

Reaksiyon: Rapid Wien 1- Besiktas 2
"Ankaragucu macinda Bobo'nun sola, Nobre'nin saga dogru bekler ile stoperler arasi bir bolgeye kaymalari, zaman zaman daha derine cekilmeleri, Nobre ozelinde (Bobo'ya gore daha geri gelmesinin sebebi bence biraz gerisinde oynayan Guti'nin defansif zaaflarini ortmekle de ilgili diye dusunuyorum) bekin daha siki takibi ve arkalarinda "gizlenmis sahte dokuz" rolu ustlenen Nihat ile bence 4.3.3'e daha cok yaklasan bir dagilim vardi."

Bu yorumlari sevgili Cartalete'nin blog'undaki mac sonu yorumlari bolumunde yapmistim. Porto maci oncesinde rakibin beklerinin onunu acik birakmak tehlikeli olabilir demistim ve Schuster buna yukarida yaptigim alintilara cok benzer bir taktik planla cevap verdi. Bobo solda en onde kalan oyuncuydu, beki almadiginda Necip o bolgeye geldi, orta sahadan eksilen isme karsilikta "sahte dokuz" rolu oynayan Nobre geriye yardim yapiyordu, Nihat Bobo'ya gore daha cok beki kovalayan bir tarzdaydi ama o da cogu zaman Nobre'den onde idi, kimi zaman Bobo ile yer degistiler. Bence plan cok iyi isledi. 5 dakikadaki gol pozisyonu bunun ornegi. Eger Bobo ve Nihat daha suratli oyuncular olsaydi, ornegin 9 yil onceki Nihat, ayni oyun plani ve kadroyla daha fazla gol pozisyonu yaratabilirdik. Porto'nun stopleri gercekten acik alanda da oldukca hizliydi, gerek sagda oynayan, ismi Ronaldo'muydu neydi, gerekse de solda oynayan, Macion, sprint olarak oldukca iyiler, bu da eski hizini kaybetmis Nihat ve orta karar hizi olan Bobo icin isleri biraz zorlastirdi.

lacivert dedi ki...

uruguay tespiti çok yerinde. tabi forlan yerine elinizde nobre olunca hücum çok etkin olamıyor. ama nobrenin yaptığı fizik mücadeleyi bobo yıllardır hiç yapmadı. yazında da zaten boboyu fizik mücadeleden korudu yazmışsın.

baklava 4-4-2 oynarken kanat savunmamız feci açıklar veriyordu. q7 olsun olmasın 4-3-3 oynamamız gerektiği bu maçta belli oldu bence. merak ettiğim şu: q7-bobo-holosko/nihat oynadığımız zaman sahte 9 oynayabilecek hiçbir oyuncumuz olmuyor. acaba q7 döndükten sonra q7-nobre-bobo oynamak nasıl sonuç verir. bu güne kadar bobo-nobre ikilisi ya 4-4-2 oynadı ya da nobre uç santrafor bobo kanat oynadı. dünkü sistemi nobre sahte 9 bobo-q7 çift forvet olarak oynasak nasıl sonuç verir sizce?

Cartalete dedi ki...

Bora'nın da dikkat çektiği üzere, bu yeni 4-3-3, hücumcuların savunma zaaflarını da aza indirgiyor.
Standart bir 4-3-3'de, her iki kenar forvetin bekinin dibine kadar yanaşması gerekebiliyor.
Ancak bu sahte 9'lu sistemde, orta forvetin "ortasaha" savunması yapması, diğer iki hücumcunun işini kolaylaştırıyor.

Bu durum, Quaresma'nın dönüşünde; O'nu kaleye yakın tutmak ve geriye koşularını azaltmak manasında fark yaratabilir. Yani Nihat'ın Suarez rolünü Quaresma alabilir aynı düzende, çok daha etkili bir sistem olur.

Burada tek soru işareti; Necip ve Tabata'nın gerekli zamanda beklerine yardımcı olmaları. Onların üstün mücadelesi, forvetlerin işini kolaylaştırıyordu.
Guti bu kadar beke yardımcı olur mu bilemem ama takımın topa daha fazla sahip olacağı muhtemel. Öyle bir denge sağlanabilir...

borasahin dedi ki...

Bence bu noktada biraz eldeki malzemeye bakmak lazim. Bizim su anda hucumdaki planlarimiz neler? Q7'nin kanat oyunu ile sagbek Hilbert'in etkinliginin Bobo'nun bitiriciligi ile birlesmesi. Sagbek Hibert'i de sakatliklardan sonra kesfettik, umarim tekrar kaybetmeyiz(!) Bence bu konu uzerinde biraz dusunmek lazim. Nacizane fikrim, Bobo'nun en ucta daha etkili oldugu, ayrica kimi zaman ozellikle sol bolgeye geldiginde orta saha oyunculari ile gavurlarin dedigi gibi link-up yapabiliyor, zaten onu burada kullanmakta ortalama hizi ve bu ozelliginden dogan birsey. Bence Bobo'nun etkili olabilmesi icin dunku mactan biraz daha merkeze dogru gelmesi lazim. Yani sol bolgeden oyunu kurmak onun futbolunun genel olarak basat ogesi degil, kimi zaman yaptigi bir is olmali. Sadece bazen dengelerde one firlayabilir. Mesela son Manisa macinda sikisik orta alana gelip o kadar top almasina gerek yoktu, biraz sol kayip, oyun merkezini oraya cekebilirdik.

Bu fikir uzerinde dusunmek lazim :)

Cartalete dedi ki...

Bora;

Bobo'nun bir önceki Porto maçında, orta forvet başladığını ve oyunun ilk anlarında perte ayrıldığını hatırlayalım. Nobre'nin varlığı O'nu fiziken diri tutuyor...

Maçına göre esneklik gösterebiliriz. Fiziki mücadelenin yoğun olacağı, rakibin derin oynayacağı muhtemel maçlarda Bobo-Nobre'li bir düzenek düşünülebilir.

Ya Nobre son maçtaki rolü alır, ya da önceleri olduğu gibi kenar forvet.

Aksi durumda da Holosko - Bobo - Quaresma, ya da Kuçik - Bobo - Quaresma gibi seçeneklerle, net 4-3-3'de denenebilir.

Dün farkında olmadan yeni bir plan kazandık... Haneye eklendi, iyi oldu.

Ayrıca bugün Ali Kuçik A Takım'la çalışmalara devam etmiş. Sevindirici..

borasahin dedi ki...

Acikcasi bir onceki Porto macini cok hatirlamiyorum :) Ama soylediklerine katiliyorum, stoperlerle dovusmek yerine bekin onune gecip hem tek kisi ile hem de genel itibariyle fizikman daha az hacimli oyuncularla mucadele etmek daha az yipratici olabilir...

Yeni bir plan kazandik fikrine de katiliyorum...

Net bir 4.3.3'u Hilbert'in beke gecisi, Nihat'in eski fiziksel yetenekleri olmamasindan dolayi Ali Kucik ve Holosko ile oynayabilecegimize de katiliyorum ama bunun takimi daha kolay onlem alinabilir kildigi da ileri surulebilir. Surekli ayni 11'le oynayacak takimlarin "bilindigi halde durdurulamaz" bir kimlige ulasmadigi takdirde sikinti yasayacagi kanaatindeyim.

Bence bu takimin hucumda iki damari var:

- Hilbert'in sagbekteki atak oyunu
- Q7'nin soldaki etkinligi

Q7'nin genelde solda oynamasi takima bir simetriklik kazandirir, o yuzden onu sol tarafa yazdim. Bunlari Bobo'nun is bitiriciligi ve golcu oyunu ile birlestirirsek sonuc aliriz. Bir de tabii Guti var. Savunmanin merkezini nereye kuracagimizin mihenk tasi. Bence bunlari baz alarak eldeki malzemeden felsefe dogrultusunda en iyi verimi nasil aliriz ona bakmak lazim, yanlis miyim :)