Bu Hiç Olmadı... Beşiktaş 1 - Kasımpaşa 1

Sonradan konuşmak gibi olacak ama; 4 gün önce sıkı bir ortasaha mücadelesi yapan ve yaşları ortalama 32.5 olan üçlüyü, bu maçta da bozmadı Schuster. Maç boyunca gerekli baskının yapılamayışında en büyük etkenlerden biri buydu. En azından Necip’in Aurelio’nun yerine tercih edilmesi, işleri değiştirebilirdi. Ernst yine ortasahanın derininde oynar ve daha az şey beklenirdi, Necip de enerjisiyle ortasaha baskısını geri kazandırabilirdi…

Necip’e defansif gözüyle bakılır genelde. Hâlbuki pas, dribling ve teknik özellikleri bir ortasahaya göre vasat üstüdür. Hadi topla kötü diyelim; sırf ortasahadaki “ön baskı” katkısıyla, presiyle ve en önemlisi de, rakip çıkarken yaptığı pas aralarıyla “dolaylı yoldan” ofansif katkılar yapabilen bir oyuncudur Necip. Porto maçında ortasahanın tecrübeye devredilmesi doğal, ancak bu maçta enerji eksikliği hissedildi…

Manisa maçında olduğu gibi, yine son dakikalarda gelen “can havli” baskıyla maç neredeyse dönüyordu. Gol sayılmadı, herhalde kale içinde bulunan Bobo’ya ofsayt çalındı. Direk televizyonu kapattığım için, tekrarları izlemedim. Ama ondan önce Tabata, topu boş sayılacak kaleye atmalıydı. Trabzon maçında olduğu gibi, yine benzer ve daha da net pozisyonda; top yine takunyayla şut atan Tabata’nın önüne düştü… Guti’nin kaçan penaltısından daha da şanssız bir durum. Zaten kaçan penaltı şanssızlık falan değildi, Zidane gelse bu tip kritik penaltılarda içimde kötü bir his oluşur. Edindiğim tecrübeden dolayıdır bu; Beşiktaş’ın “kritik penaltıları” sonuca çevirme ortalaması bir hayli düşüktür…

Artık ben de herkes gibi, bu son dakika “geri dönüşlerinden” avunacak değilim. O son 10 dakika baskısı, ilk 10 dakikada olması gerekiyor. İç sahanın raconu budur… Örneğin Fenerbahçe, en kötü gününde bile evinde oynarken “erken baskıyı” ihmal etmez. Bu sebeple birçok maçı kafadan almışlardır... Her ne kadar geçmiş maçlara nazaran daha dirençli ve “derinde oynayan” bir Kasımpaşa olsa da, böyle bir rakibe bulunacak gol hatta “gollük pozisyon” çok uzaklarda olmamalıydı…

Ön kanat oyuncusunun olmadığı bir düzende, Hilbert’in bile ofansif katkısı tartışılırken; topa vurmakla “depmek” arasında gidip gelen Erhan tamamen elde patladı… Bu onun suçu değil, Erhan’dan beklenecek en son şey hücum katkısıdır. Ancak bu sistemde de beklenen ilk şey; “beklerin ofansif oyunu” oluyor… Nitekim bulunan yarım yamalak pozisyonlar ve sonrasındaki gol; İsmail Köybaşı’nın katkılarıyla bulunmuştur. İnanın yine pozitif ayrımcılık yapmadan söylüyorum; Oğuz Ceylan, böyle anlarda Erhan’dan daha önce düşünülmesi gereken bir bektir. Aykut Kocaman, stoperi sağbeke çekmektense, Okan Alkan’ı oynatmıştı Gönül’ün yerine. Bu ona iki asistle ödül olarak geri dönmüştü… Aynı tercihi yavaş yavaş Oğuz – Erhan arasında Schuster’den bekliyorum. Oğuz, Okan’dan daha aşağı bir oyuncu değildir.

Bir yeri kuvvetlendirmek için, başka bir bölgeyi boşaltma işlemini sevmiyorum. Quaresma - Aurelio değişikliği böyleydi... İşler daha kötüye giderken; Tabata, Holosko'nun yerine oyuna dahil oldu. Bir nebze denge sağlandı. Futbolcu olduğuna itiraz etseniz de, en azından bir "insan" dahil oldu ortasahaya... Doğrusu; işlemeyen oyuncuyu değiştirmektir bana göre, şayet maç "gidiyor" pozisyonuna gelmediyse. Hilbert - Erhan, Quaresma - Holosko değişimleriyle gidilse ikinci yarıya, daha iyi olurdu diye hissediyorum...Kasımpaşa birbirine çok yakın oynadı, yorgun ortasahayı silmekte de zorlanmadı. Bununla beraber; Holosko yeniden gömülü savunma bulunca kayboldu, Bobo merkezden uzak kaldı vesaire… Quaresma da çok hazır görünmüyordu doğal olarak. Sonuçta bir puan kaybı daha geldi, hiç ama hiç beklenmeyen bir kayıp… Hani şöyle söyleyeyim; Peru’da bahis oynayan alakasız bir adamın bile kuponu yatmıştır bu maçla… Beşiktaş ligden kopmadı hala ama bu maç… Yani ne bileyim; hiç olmadı be…

Birkaç ay önce Bank Asya’da oynarken, bugünlerde milli takım için “Avustralya – Türkiye” seçimi yapma noktasına geldi Ersan Gülüm. 4. kez üst üste oynadı, 4’ünde de; maçın en iyi üçü sıralamasında mutlaka yer alacak performans gösterdi. Muhtemelen, stoper krizine girmiş A Milli Futbol Takımı’na da ilaç olacaktır ilerleyen dönemde. Bunun adı “gelişmek, ilerlemek!” Devam Gülüm Ersan…

34 yorum:

gökhan dedi ki...

uzun süredir bir maçtan sonra bu derece çöküş yaşamamıştım. skor umrumda değil ama 85 dakika felaket oynadık. hani kötü oynadığımız çok maç vardır ama takımda bi hareket olurdu, şuursuzda olsa bi tempo olurdu. bugün hiçbirşey yoktu sahada. beni üzen de karamsarlığa iten de bu.

sanırım hem geçmiş yıllarda yapılan yanlış transferlerin, hem de yüksek yaş ortalamasını acısını çekiyoruz. bi yandan schuster ne yapsın diyorum bi yandan da fazla rahatsın be adamım diyorum. daha çok erken belki ama lig elden gidiyor gibi...

Adsız dedi ki...

abi yemin ediyorum ağlıycaktım sinirden... tabata guti'nin önündeki topa vurmaya çalışmasa maç bitmişti , hayır bir önceki pozisyon zaten topu sadece dürtebilmişsin , şansımıza yine bizde kalmış ama oraya da ayağını sokuyosun...
peki rüştü'ye ne demeli.. yediği gol komedi ötesi, boşa çıktığı 3-4 yan top var yine. q7 - aurelio değişikliğinden sonra ersen martin çıktığı anda maç gider dedim kendi kendime , rüştü sağolsun adamı kurtarıcı yaptı..
tamam eyvallah kötü oynadık da ben bu bülent yıldırım'dan nefret ettiğim kadar kimseden nefret etmiyorum.. ilk yarı sadece tekme attılar 1 tane sarı kart vermedi deyyus, bizimkilere kart göstermek için elinde kartla depara kalktı..

son olarak çok arayacaz bu puanları , çok... şu tabata'nın yerine onur oynasın, tabata'nın sıçtığının 10 katı sıçsın , ağzımı açarsam adam değilim.. 0 hız , 0 teknik , 0 güç ne demeye oynuyo hala anlamış değilim..

Adsız dedi ki...

bir de bu taraftar böyle olduğu sürece daha çok anadolu maçı kaybederiz.. 'dont be scared its 132 decibel' diye pankart açıp sadece kendi reklamını yapmakla olmaz bu işler.. top rakipte hala 'efsane' marşı söylüyolar kafayı yicem..

yemin ediyorum şu maçı kadıköy'de yönetse 2. yarıya kasımpaşa 9 kişi çıkardı(keller,tjikuzu)... top rakipte ıslıklarsın, kendi takımına geçince de desteklersin. 30. dakika uğultular başladı herkesin ayağı birbirine dolandı resmen..

son olarak sivas maçında kapalı altta arkamda durup 'hilbert tam bir malsın senin yerine erhan oynasa daha iyi' diyen dallamalar da olduğu sürece bu uğultular bitmez.

Unknown dedi ki...

çamura yatmak değil niyetim, cidden merak ediyorum. o golün verilmeme nedeni gerçekten nedir? ofsayt olmamalı zira bobo kale çizgisinin içide, tabiri caizse gol idi o sıra!

albayrak dedi ki...

Öncelikle Schuster'in bu sene BJK ligi kaçıncı bitirirse bitirsin kesinlikle göreve devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Sevgili Cartalete, hatırlarsan geçen hafta BJK Avrupa Ligi'nin en kuvvetli adaylarından biri olmasına rağmen BJK ve GS'ın lig şampiyonluğu için Kayseri kadar sansının olmadığını ifade etmiştim. Bunun en büyük sebebi kadroda cok fazla sayıda oyuncu olmasına rağmen, Schusterin oynatmak istediği sisteme ve mantaliteye uygun fazlada futbolcunun bulunmasmasıdır.Kaleci dışındaki 10 mevkiyi değerlendirdiğimizde, sağda Rıdvan, Ekrem ve Hilbert, solda İbo ve İso, ortada Sivok, Zapo, Tor ve Ersan, orta sahada Necip, Marco, Ernst, Guti, kanatta Q7, ileride de Fatih ve Bobo.3 Kulvarda da mücadele eden BJK takımının sadece bu 16 oyuncuyla mücadele etmesi şimdiden mental ve fiziksel olarak takımı etkilemiştir. Nobre, Nihat, Holosko, Tabata, Ferrari gibi yetenekleri tartışılan ama bu sistemde başarılı olması mümkün olmayan oyuncuların bu durumunu Schuster de farketmiştir ancak Sivok, Guti, Q7, Fatih gibi oyuncuların sakatlığı bu oyuncuların kullanımını mecbur kılmıştır. Su anda transfer yapmak mümkün olmadığına göre bence sen de fazla lig için umutlanma ama Schuster'in arkasında durmaya devam edelim bence de. Ama bu maçta sahada bitik Bobo, Guti ve Holosko varken Marcoyu cıkartıp ortasahayı boşaltan Schusteri eleştirmeyi de unutmayalım bence. Son 3-4 senedeki en büyük antrenör trajedilerinden birine imza attı maalesef Schuster bu tercihi ile.Bjk ne zaman Holosko, Tabata, Nobre, Ferrari ve Nihat gibi fazlalıklardan kurtulur ozaman hem maddi anlamda hem de doğru transferlerle saha içinde tarihinin en büyük başarılarını yakalayacak. Bu arada Erhan Güven'in Schuster'in takımında oynaması futbol fiyaskosudur net olarak.

albayrak dedi ki...

Bu arada arkadaşlar fazla üzülmesin. Bizim BJK taraftarının bu iyimserliği maalesef geçmek bilmiyor bu arada. Sacları başları yolmak filan bilinçli futbol seyircisine yakışmıyor. Schuster'in rotasyonuna destek verip Avrupa maclarında en iyi en sağlıklı 11'imizle oynamak zorundayız. Ligdeki amacımız da UEFA'ya katılmak olmalı.

Cartalete dedi ki...

Uyanınca daha sakin kafayla, belirttiğiniz görüşler üzerine bir kaç notum olacak. Ama şu hakem konusa gelirsek; Kuddusi Müftüoğlu ve Bülent Yıldırım... Bu insanların hakemliğine güvenmem, kötü demiyorum direkt olarak "hakem değiller"...
Maçta nasıl başım az ağrır diye düşünürler. Amaçları odur, iyi maç yönetmek değil.

Teşekkürler.

Adsız dedi ki...

Penaltı kaçınca sağımda solumda oturanlar Guti ye de sinkaflı gider yapmaya başlayınca çıktım stadtan..Evet çok kötü oynadık, evet belki de yarıştan kopmamıza neden olacak bir mağlubiyetti ama önüne gelen oyuncuya giydiren, sürekli hocaya saydıran, asabi ergen havalı bir taraftar dili beni giderek daha çok rahatsız ediyor...Medya çağının bombardımanı, takım sevgisini galibiyete endekleyen bir taraftarlık türetti...Bu anlayışın Beşiktaş a da sızdığını görmek,beni maçı kaybetmek kadar hırpaladı..
Eve geldim tv yi açtım..Ben söylemiştimciler döktürüyor...Beşiktaş orta sahası yetersizmiş,Schuster hoca değimiş, vb...Yahu daha dört gün önce destan yazdırıyordunuz...Ne oldu...Sezon başında iki transferle şampiyon olduk havasına giren arkadaşlar bu kadar mı balık hafızalı?

Neyse kötü oynanan maçtan sonra oyuncu da teknik adam da eleştirilir ama bunun bir ölçüsü, rasyonelitesi olmalı...penaltıyı niye Guti atmış... Diyelim Bobo kaçırdı, niye Guti atmadı denilecekti..Her hal ve şartta kendini doğrulayıp tatmin etmek mi taraftarlık...Küfür kıyamet, bir gün önce dediğinin tam tersini söyleyebilen, her halukarda kendini haklı gören bir taraftarlıkla özlediğimiz takımın yaratılamayacağı açık...Takımdan önce taraftar da özeleştiri yapmalı bence...

Maça gelirsek...

Sorun şu sistem, bu sistem meselesi değil şu anda gibime geliyor bana...Çok bariz bir fizik kondüsyon sorunu var ...Öyle olmasa her ikili mücadele kaybedilmez, her ribound kaptırılmazdı..Fiziksel ve mental yorgunluk takımın üstünü kaplamış....Sezonun erken açılması, yaş ortalaması, haftada iki maç üst üstte derken..takım kaldıramadı bu yükü...Sanırım hoca da bundan korktuğu için rotasyona gidiyordu ama bu düşüşe yine de engel olamadı.... siyah -beyaz ölüm yaşam

Ze1903 dedi ki...

Takımda kondüsyon olarak bir sorun olduğu gerçek ama bence esas sorun gereken Schuster'im hala bir karar verememiş olması.

Aurelio'lu sistem avrupa kupası maçları,derbiler için uygun görünüyor,Öncelikli olarak skoru tutup daha sonra skoru elde etme çabasında bir takım için bu kadro iyi işler yapabilecek bir düzeyde.

Nispeten kolay görünen maçlarda iş baskı kurmaya gelince yaşadığımız acı tecrübelere(Belediye,Plazen..) rağmen Schuster'in hala ortasahayı 1 kişiye bırakıp birşeyler beklediğini görmek bana ilk başladığımız noktada olduğumuzu düşündürüyor.Şuana kadar belirlenmiş bi A,B planımız yok maalesef,üstüne birde 30-40 emtrede oynamaya çalışan takıdman 70 metrede oynayan bir takıma döndük.Dün Aurelio-Q7 değişikliği için aklıma gelen tek şey Schuster Kasımpaşa'yı küçümsedi aynı Belediye maçında olduğu gibi.Üstüne birde Erhan tercihi ekenince 60-70 dk bir süreyi hiç birşey yapmadan tamamlamış olduk.

Adsız dedi ki...

Schustere çok güveniyorum.Bir kere beşiktaşa yakıışan bir imajı var ve futbolunuda bu yönde geliştirmeye çalışıyor.Ama bazı konularda tereddütlerim var.Burda çoğu zaman altyapıyla ilgili yorumlar yaptım.Bir çoğu duygysaldı belki.Schuster soz zamanlarda yaptıklarıyla ona olan güvenimi zedeledi biraz.Özelliklede gençler konusunda.Necipin kesilmesinin tamamen sivas maçındaki hatadan dolayı olduğunu düşünüyorum.Aynı şekilde Onurun da 2 maçta schuster tarafında geri plana atıldığını.Tabatanın, Holoskonun onlarca hatasına göz yuman antrenör nasıl olurda en ufak bir memnuniyetsizliğinde genç bir oyuncuyu siler anlamıyorum.Beşiktaşın en büyük eksiği dinamik bir takım olamayışı.Bu da tamamen 30 lara dayanan yaş ortalamasından kaynaklanıyor bence.Böyle bir durumda en iyi çözüm kazanma hırsı olan genç oyuncuları sahada bulundurmaktır.Dün takımın en iyi üçünde bence İsmail ve Ersan vardı.Aynı şekilde Necipin oynadığı hiçbir maçta Beşiktaş ortasaha hakimiyetini rakibe vermedi.Kayseri gibi takımların şuanki en büyük artısı gençleri bu alanda iyi kullanmaları.Onların enerjisinden sonuna kadar yararlanmaları.Aynısı umut, selçuk gibi oyuncularla trabzon içinde geçerli.Mesela dün erhan yerine oğuz olsaydı en azından kendini zorlar , birşeyler üretmeye çalışırdı.Aynı şekilde aurelioda ne kadar tecrübeye sahip olursa olsun kısıtlı bir alanda fazla güç harcamadan oynayarak takımın temposunu düşürüyor.Onun yerinede necip olmalıydı.Ben iddia ediyorum guti,ernst,boboiq7 nii yanında beşiktaşın 23 yaşaltı oyuncuları olsaydı bu takım şu an çok daha iyi durumda olurdu.(bu sefer gerçekten duygusal değil,mantıklı düşünerek bunu söyküyorum :))

Bukan dedi ki...

Birilerinin Schustere Türkiye'de nasıl top oynandığını söylemesi lazım. Türkiye liginde başarı istiyorsa orta sahayı sağlam tutmalı. Akıllı bir insan Quresma Holosko Nihat Bobo Guti varken 32 yaşında ve üzerine çok yük binen bir adamı tek orta saha ile oynatmaz. Bunu Belediye maçında yaptı olmadı bu maçta yaptı olmadı. Daha kaç maç aynı hatayı tekrarlıycak anlamıyorum. Ayrıca Rotasyon denilen saçmalığı da anlamıyorum. Sanki takım 10 puan önde diğer oyuncuları diri tutma derdinde. Erhan Güven futbol zekası olmayan bir adam iyi bir ofans olsa rakipte dün daha maçın ortasında 2 3 olurdu. Toraman desen zaten stoper değil İsmail'in defansif özelliği yok bir Ersan da olmasa dün zaten fark olurdu. Geliyorsun orta sahaya zamanında Galatasaray Hagi rahat oynasın diye 3 tane bücür ile oynuyordu 90 dakika koşan ve önlerinde Hakan Şükür gibi hücum pres yapan adam vardı. Ofansif oynatacaksan ya böyle rakibi bunaltacak bir yapın olacak ya da top çevirerek rakibi bayıltacaksın. Bizde top çevirecek adam 3 bilemedin 4 kişi rakibi bayıltacak hücüm presi yapacak adam 1 bilemedin 2 kişi o zaman ofans oynamanın bir anlamı yok. Maalesef bu sene de çöpe gitmiştir. Kasımpaşa Manisa'yı yenemezsen kendi sahanda kimi yeneceksin. 2 hafta içinde Bursa Galatasaray maçları var kim inanır artık kazanacağımıza. Takımda artık Holosko Nihat gibi kangren oyuncularla olmuycağını Schuster'in görmesi veya birilerinin anlatması lazım. Manisa Kasımpaşa maçlarını kazansa idik içerde en azında devre arası 2 takviye ile yine birşeyler olurdu. Ama bir rakibe 9 bir rakibe 10 puan geridesin ligin en zayıf takımını da yenemiyorsan bu iş zor mucize lazım nerde ise en azından 10 maç üst üste almalıyız ki dönsün lig bu da Schuster gibi Türk futbolundan bir haber biri ile zor.

Cartalete dedi ki...

Çok güzel yorumlar geldi, isim isim cevaplamaktansa; genel olarak bazı notlar düşeyim yorumların ışığında;

Necip konusu... Ortasahada yenilik ihtiyacı varken bile iki kez üst üste oynatmamanın adı; oyuncuyu "kesmektir" bir yerde. Evet, Necip kesik yemiştir. Ancak bu sezon Necip 15 maç oynasın razıyız diyorduk, şimdiden 11 resmi maça 11'de çıktı, sonradan girdiklerini saymıyorum bile...

Bu maçta oynatılmaması hatadır, ancak "öncesini" de düşünerek Schuster'e Necip eleştrisini getirmek istemiyorum şimdilik. Keza, Onur da hiç beklemediğim kadar süre aldı, tekrar alacaktır.
İsmail, Ersan mutlaka 2. yarıda takımın bankoları olacaklar.

Buradaki bir yorumda denildiği gibi, maçlarda bir "ayakta kalma" yaşanıyorsa, bu genelde genç oyuncular sayesinde, onların dirençleriyle oluyor.

Şuanda liderle fark 9. Devre arasına 5 puan farkla gidilsin, Sivok'un dönüşü ve "içerde dışarda" aynı performansı verecek bir sağforvet transferiyle Beşiktaş şampiyonluğun en ciddi adayı olur... Ben o kadar karamsar değilim o konuda hala.

Taraftar konusu; çok iyi bir taraftarız, hatta olağanüstüyüz görsellik bakımından bazı bazı... 90'lı yılların sonunda ortada takım diye birşey yoktu, sırf o taraftarla aynı havayı solumak için maçlara gidiyorduk...

Ancak "faydalımıyız?" sorusu çok çarpıcıdır. Öz güveniyle bilinen Nihat bile istediklerini yapamaz hala geldi. Kasımpaşa'nın golünden sonra maçın bitmesine uzatmalar hariç 15 dakika vardı. Ancak büyük bir bölüm, maçtan koptu... Yine ıslık ve homurdanmalar başladı..
On beş dakika!!!
Millet bu kadar zamanda 2-0'dan maçı döndürüyor ama arkasında hakikaten "taraftar" oluyor... Nitekim bu maç da dönüyordu herşeye rağmen. Ama İnönü, bazı oyuncular için deplasmandan farksız, hatta daha kötü maalesef...

borasahin dedi ki...

Cartalete,

Biraz polyannacilik seziyorum sende :)

Dikkat edersen sezon basinda degiliz, artik kafalar desarj durumda degil, buradan toparlanmak zor zenaat gibime geliyor. 5 puan geride olmak icin 34, 35 puan filan yapmak lazim. Olmaz degil tabii ama...

Bence sikinti su ki Manisa ve Kasimpasa resmen bizi iskartaya cikardi. Onde baskiya onde baski ile karsilik verip bizim orta sahanin mevcut sartlar altinda butun defosunu ortaya cikardilar. Bu takimin baska kazanma yollari bulmasi lazim gibime geliyor. Q7 ve Guti gelse bile ne kadar degisir bilemiyorum...

Cartalete dedi ki...

Yok yahu, polyanna değilim. An geldi, sezon başlamadan "bizden bir numara olmaz" dediğim zamanlar oldu. :)

Ama bu durum farklı, biraz rakiplerle de bağlantı kuruyorum. Geçen sezona benziyor, net güvenilir bir takım yok. Belirleyici olan şey, geçen sene olduğu gibi ikinci yarının ortalarındaki durum olacaktır diye düşünüyorum.

Fenerbahçe ile 4 puan fark var, Emre'nin sakatlığı inanılmaz etkili. Guti'siz Beşiktaş'tan daha feci bir durum bence... Antep ve İBB deplasmanları var.
Keza Bursa - Trabzon'un karşılıklı oynayacakları bir maç ve yine kritik deplasmanları mevcut.

Aynı durum Beşiktaş için de geçerli tabi... Aynı periotta Beşiktaş maçlarını kazanır mı bilinmez. Ben "artık önümüze geleni deviririz" demiyorum, ilk yarı sonunda liderle fark açık olmazsa; hala ciddi şampiyonluk adayıdır Beşiktaş diyorum.

Adsız dedi ki...

abi ne son 15 dakikası ya, 30. dakikadan sonra homurdanmalar başladı yine her zamanki gibi. ne maçlar kaybettik böyle ve kaybetmeye devam edicez.

maç iyi giderse bence de dünyanın en iyi taraftar grubuyuz ama maç sıkıntılıysa takımına bu kadar ters etki eden başka bir grup yoktur.

borasahin dedi ki...

Kismen hak veriyorum sana, net guvenilir bir takim yok ama TS babalar gibi geliyor :) Ha keza Bursa maclarini bir sekilde kazaniyor. Kayseri'nin Cangele'yi kaybetmesi onlar icin buyuk bir kayip yoksa bence Bursa ile aralarinda ozguven farki disinda pek bir fark yok gibi...

TS gecen sene Bursa'nin yaptigi isi ben gecmiste 6 kere yaptim diyor, bunun onlara verdigi bir ozguven var, hani Bursa sampiyon olmamis olsa stres daha buyuk olurdu. Butun bunlar, kadrosu ve teknik direktoru ile su an Bursa ve Fener'in bir adim onunde gorunuyor. Kayseri uzun vadede kabizliga kurban gider ama cok ciddi UEFA adayi olur. GS'nin kadro yetersizliginden isi zor, elemanlari geldikce toparlarlar, bizi de yenerek mutlu mesut olurlar.

Bizim isimiz ise bu saatten sonra kolay degil. Schuster'in bu takima dusundugu futbolu ogretecek bir egitici yani var mi ben bilmiyorum, kariyerinde boyle bir is yapmis mi mesela? Tabii daha once hic yapmamis olsa bile simdi yapamayacak demek degil. Ne bileyim, kolay degil demek istiyorum.

Hafta sonu zorlu bir Gencler maci var, kazaniriz diyebilir misin? Bana yine ayni sekilde oynariz gibime geliyor, Aurelio topu savunmadan alir, mumkunse Guti'ye verir, o da pesindeki adamdan firsat bulursa pas verir, butun takim predictable bir sekilde dolanir, eger Q7 gunundeyse bir iki ekstra is yapar, ondan sonra cok pozisyon buluyor bu takim olur, kalecinin cenabetligine geliriz, ondan sonra cikar bakalim yumurtayi...

Cartalete dedi ki...

suspicious1903;
Ben golden sonra maçtan tamamen umudun kesilmesine, homurtunun açıkça ıslığa dönmesinden bahsediyorum. Bestelerdeki sözlerle takım motive olmaz, böyle anlarda takıma güvenildiğini hissettirmek gerek. Erhan ıslıklandığı kadar, bir Kasımpaşa atağı ıslıklanmamıştır yani... Fayda konusunda etkisiziz, bu bir gerçek maalesef.

Bora;
Maçları kazanırız diyemiyoruz, ama "kazanamayız" da diyemiyoruz... :) Mesele bu, o nedenle beklemek gerek diye düşünüyorum.
Trabzonspor harika gidiyor ama "şampiyonluk sesleri" yükseldiğinde, takımına etki eden her oyuncu balataları yakma mentalinde.. O baskıyı kaldıracaklarından emin değilim.

borasahin dedi ki...

Valla eger gecen sene Bursa sampiyon olmasaydi sana daha cok hak verirdim. Bursa sampiyon oldugu icin diger takimlara bir guc geldi, ozellikle de TS'ye, artik yapabileceklerine inaniyorlar, tehlikeli olan da bu...

Sivas'i da katarsak bu sezon Anadolu takimlarinin zirve yaptigi yil olacak galiba, aslinda bizim sezonun sampiyonu da Sivas sayilir, kadrolari biraz daha iyi olsaydi, Bursa'dan once o isi basarmislardi.

Dedigin gibi Fener'in isi Emre'den sonra zor, bugun kupa maclarina baktim, halleri pek iyi degil ama fiksturleri gorece kolay. En azindan 4, 5 puan farki koruyabilirler.

Valla bana hic kazanacakmisiz gibi de gelmiyor, ne yalan soyleyeyim :)

Ama sana yuzde yuz katiliyorum, daha hicbir sey bitmis degil, her ne kadar Schuster "kalite yeterli degil" dese de kendi oyun sistemi icin olmasa da lig icin yeterli bir kadrosu var. Yalniz posasi cikmis oyuncularla devam etmenin anlami yok.

Kaleci sorunu yok diyoruz, daha bir tane kaleci hatasi olmadan kaybetmedigimiz mac yok anasini satayim, bence tam sorunun ortasindayiz, en kisa zamanda Cenk'e donmesi lazim.

Ayrica Manisa ve Kasimpasa maclarinda rakibin bu kadar onde basmasina karsin bir tane savunma arkasina adam kaciramayisimiz bir taktik facia sayilir.

Cartalete dedi ki...

İsim olarak bakıldığında kaleci sorunu yok da, form olarak bakıldığında çok ciddi bir sorun var... Bu virüs her neyse Cenk'e bulaşmadan karantina altına alınmalı.

Aslında Manisa ve Kasımpaşa maçlarında; rakiplerin "önprese, önpresle cevap vermeleri" gibi bir durumdan öte, Beşiktaş'ın "önprese cevap verememe" sorunu söz konusuydu bence. Mesela Antalya da ortasahada önbaskı uygulayabilecek bir takımdı, fakat Beşiktaş'ın önde basan oyunu daha ağır bastı.

Diğer maçlarda neden olmadı? Bu hep bahsedilen ortasahanın yaş ortalamasından dolayı olabilir.
Bu tür maçlarda sonuç almak için, Quaresma'nın "neden prese destek vermiyorsunuz?" isyanına cevap vermek lazımdır.

Manisa da, Kasımpaşa da; önde oynuyor gibi gözükseler de, birbirine yakın hatlarla ve ortasahadan itibaren bastıkları için, cepheden defansın arkasına sarkmak oldukça zor oluyordu. Ortasahada pas oyununa pek müsade yoktu çünkü...
Bu tip durumlarda "kenarlardan" rakibin arkasına sarkmak gerekir. Ama sistem baklava düzeni olunca bu da pek mümkün olmuyor. Schuster'in baklavadan başka çaresi var mıydı Quaresma'sız? O da bir soru işareti tabii...
Bir de, bu tip savunmaları değerlendirecek Holosko'nun da hali ortada biraz.
İkinci yarıda rakibin ufak şarjıyla kendini yere bıraktı. Çok üzüldüm, Holosko'nun direkt rakibi sırtına alıp çizgiye inebileceği bir pozisyondu. İnanılmaz bir güven kaybı var...

Yani, kenarlardan akmak için eldeki tek hücum silahı da benliğini arıyor. O yüzden, çok fazla seçenek yok.

Schuster'e kızdığım noktalar var ama puan durumunda kötü noktada bulunmamızda çok fazla katkısı yok gibi geliyor bana. Ayrıca, adamın belli ki amacı farklı. Bir kimlik kazandırmak istiyor fakan o kimliğe cevap verecek oyuncusu sayısı az..

Kazmaların dediği olacağına, Schuster'in dediği olsun. Zaman ve maliyet ne gerektiriyorsa bu değişim yaşansın diyenlerdenim.

Cartalete dedi ki...

Galatasaray'da kazmaların dediği oldu mesela...
O sözüm yanlış anlaşılmasın diye böyle bir örnekleme sunayım dedim :)

Cartalete dedi ki...

Kızdığım noktaları da söyleyeyim; başlı başına İBB maçı tam bir Schuster ayıbıdır.
Ayıbı diyorum çünkü; hadi Delgado - Ernst ortasahasının geçmişteki maçlarını izleyip feyz almadın, gittin bir de kendin denedin. Olmayacağını gördün, tekrar denedin...
3 puandan ve Delgado'dan etti o maç Beşiktaş'ı...
Bugün Delgado olsa, hem baklavalı düzende etkili olurdu, hem de düz 4-3-3'de Quaresma'nın yokluğunda "yaratıcı sol forvet" eksikliğini giderirdi.

O maçın "kelebek etkisi" bugünlerimizi bile etkiliyor. Tabata'yı her görüşümde, Delgado aklıma düşüyor istemsiz...

borasahin dedi ki...

Walla Cartalete birader, GS'nin kalibresi Baros ve Arda olmadan bu kadar, fazlasini isteyerek futbolculari bunun olmayacagina dair ikna ettikten sonra ne yapsan bos! Baros zaten ne zaman var belli degil, tek Arda ile boyle bir futbolu oynamakta mumkun degil!.. Bence kazmalarin istedigi degil de futbolun realitesi galip geldi diyelim. Madem Rijkard'i getirdin, baska bir futbol oynayamayi dusunuyorsun o zaman bir 3, 5 yillik (lafin gelisi) planlama yapman lazim, oyle degil mi? Peki bir basari olmadan kim buna sabreder? Luce, Wenger vs. bile gecmis basarilarindan guc aliyor. Boyle birsey bana utopik geliyor.

Guti, Q7, Aurelio, Fatih Tekke: Bilemiyorum bu degisime izin verilir mi? Verilecekse Schuster dogru isim mi?

Antalya daha cok gomulu oynadi veya oynamak zorunda kaldi, o topa girmeyeyim :) Ama bu onde pres formulunu ilk uygulayan Hikmet Karaman, sonra ayni teraneyi Sivas denedi, olmadi; Kasimpasa denedi, istedigini aldi, bence Gencler de aynen bu taktikle oynayacaktir, Schuster'in buna kesinlikle bir formul uretmesi lazim.

Rapid macinda bir sekilde on presi kirmayi basarmistik.

Adsız dedi ki...

özledim delgadoyu ya
ah delgado ahh

Cartalete dedi ki...

Galatasaray'daki değişim konusunda, yönetim de pek yardımcı olmadı. Çarpık bir kadro kuruldu. İstenen şeyle, eldeki kadro ve teknik direktör ismi birbiriyle alakasızdı. Burada haklısın.

Rijkaard'ın oyunuyla sonuca varılmayacağını düşünen kazma kesim, Ankaragücü maçında "hoca gitsin" maçına çıktı. Bir rakip, iki kez kendi yarıhasından çıkıp ofsayttan kaçıyorsa, buradaki iş "hoca gitsin" demektir.

Neyse, sonuç olarak GS bir karar aldı, kısa yolu seçti. Kazmaların istediği oldu. Öbür yol; uzundu ve maliyet, zaman gerekiriyordu.
Neyse.. Konumuz bu değil :)

Ben Beşiktaş'da öncelikle "karakterin" değişmesinden bahsediyorum. Kadronun buna uygun olup, olmamasından değil.

Galiba çok uzayacak kısaca şöyle açıklayayım;
Ben Porto karşısında bu takımın sahaya "karakter" koyduğunu gördüm. Orada "maç maç" düşünen ve Porto'ya karşı önlem manyağı olan bir takım değil, sahaya kendi karakterini koyan bir takım puan aldı. Hiç de öyle bedava bir puan değildi... İnönü'de de dengeli bir oyun vardı.

Bu "karakter" değişimini görünce, sistemsel ya da yorgunluk sebepleri ya da her neyse, kaybedilen bir Kasımpaşa maçı benim için arka planda kalıyor...
Ben kısa vade başarılarına değil, takımın sahip olacağı bir "kimliğe" açım... Gelenek haline gelecek bir kimlik, karakter...

Teknik direktör değişse de devam eden bir şey.
Schuster bu umudu verdi mi? Umut demesem de o ışığı verdi bence.

Anlatabilmişimdir umarım :)

Adsız dedi ki...

cartalete be o ışığı bir tek avrupada görüyorum
sence bunun sebebi ne?

Cartalete dedi ki...

Üstte sevgili albayrak'ın bahsettiği üzere; yedekleriyle kalite uzaklığı olan ve yaşlı sayılacak kadronun, bir kaç kulvarda yürüyememesinden dolayı olabilir..

Adsız dedi ki...

sonuçlar ister istemez biraz da futbol görgümüzden kadro kalitesini gümdeme taşıdı...Oysa kendimize soralım sene başında bir kaleci sorunu yaşayacağımızı hangimiz öngörürdü?...Belki de ligdeki en kuvvetli kaleci rotasyonuna sahiptik...Şimdi skorlara bakıp kaleci kalitesi düşük mü diyeceğiz...

Ben kendi payıma beşiktaşın iyi bir iskelet oluşturuduğunu düşünüyorum hala....Cenk, ismail,ersan,onur,bobo gibi geleceği parlak , potonsiyelli oyuncuların yanısıra guti, ernst,q7 gibi avrupa da da oynayabilecek çapta futbolculara sahip bu takım...Zamanla yavaş işleyen çarklılar sağ kanat, sağ forvet gibi takviyelerle son derece etkili bir takım oluşturulabilir...Ben hala ısrarlıyım ernst, marco, necip ,guti fiziksel olarak fit olduklarında bu ligin en iyi orta sahası olur...
Futbol sadece kaliteli oyuncuların yan yana gelmesiyle oynanmıyor...O oyuncuların bireysel performanslarının yanısıra takım olabilmeyi başarabilmelerini gerektiriyor...Bu da birbirini çok iyi tanıma, çalışma ve alışkanlık işi...Bu sene lig için umudum az olsa da ben schuster'e ve bu omurgaya güveniyorum...Yeter ki kolaya kaçıp bu fırsatı da kaçırmayalım... Eğer kaçırırsak korkarım ki her topu 40 metre tepen, kaleci degajı sonrası presle gol arayan ,"moral motivasyon" futboluna teslim olacağız...yazık olacak... siyah beyaz ölüm yaşam

Cartalete dedi ki...

İşte bu son cümle, aslında asıl ruh halimin özeti..

"Eğer kaçırırsak korkarım ki her topu 40 metre tepen, kaleci degajı sonrası presle gol arayan ,"moral motivasyon" futboluna teslim olacağız."

Del Bosque <-> Rıza Çalımbay
Tigana <-> Ertuğrul Sağlam

Değişimlerine benzer birşeyle daha karşılaşırsam, bu kez kaldıramam. Net futboldan soğurum.

borasahin dedi ki...

GS maclarini hic takip etmiyorum, dedigin gibi buyuk ihtimal hocayi sabote ettiler, fakat onun oncesinde Noat'in kelimeleriyle eldeki malzeme ile fikir arasinda ucurumlar vardi. Yonetim gerekli adamlari almamis, alamamis olabilir, neyse bosver onlari...

Demek istediklerini anliyorum ama bana hala utopik geliyor ne yazik ki! Takimin kimligini ortaya koymak icin bence teknik direktorun disinda bir akil lazim. Hani Ingiltere'de olsak menejer dedigin gorece butun yetkiyi elinde tutar, takimin kimligini, karakterini ortaya koyar, biz de oyle bir durum yok. Ingiltere bile olsa kimi zaman teknik direktoru de asan durumlar var. Mesela Liverpool, Houlier'den sonra Benitez geldi, kita futbolundan gittiler, sonra tekrar Roy Hodgson ile adaya donus yaptilar. Bakalim Ferguson ve Wenger sonrasi ManU ve Arsenal ne yapacak...

1. Alttan enjeksion. "Bu takimin bir futbol kimligi olsun" isi TR'de teknik direktor tarafindan yapilacaksa onu ancak basarilarindan guc alarak yapabilir, bu surecte taraftar ve camianin onu sahiplenmesi, onun da kulup, camia ve taraftarlarla bir aidiyet iliskisine girmesi gerekiyor, aksi takdirde nasil olacak ki? Alttan gelen kimlik edinme cabasi ancak bu kosullar icerisinde gercek olabilir. Olmaz diye birsey yok olabilir, ama bana cok zor gorunuyor.

2. Ustten zerk etme. Daha yukaridaki bir akil tarafindan boyle bir kimlik kazandirilabilir. Ne bileyim bir futbol stratejileri komitesi filan olusturulur, akli basinda futbolu bilen adamlar, kulubun altyapi, transferler uzerinde yetkili olurlar, kulup kendi teknik direktorunu yetistirene kadar gerekiyorsa disaridan secilen elemanlarla devam edilir, belirli bir zaman sonra butun etmenler birlesir ve basari surekli olarak gelmeye baslar. Su an ki yonetim anlayisi ile zor. Millet aya gidiyor, her yer de scouting sistemlerini kurmuslar, akademileri calisiyor, bizim ne oldugumuz belli degil, hala sacma sapan transferler pesindeler, biz bir ara soyle topla arasi fena olmayan arkadaslari kulube nasil pazarlayabiliriz diye dusunmuyor degildik, gerci o zamanda bu zamana biraz ilerleme kaydettiler :)

Cartalete birader guzel dusunuyorsun, dogru soyluyorsun ama ortam bana cok musait gorunmuyor, hadi 1, durum icin ortam da musait diyelim ama Schuster'den emin degilim, yani bahsedilen, dusunulen tarzda bir takim yaratabilecek mi, yillar yili burada kalabilecek mi? Bunun icin basari elde etmesi lazim gibi gorunuyor, onun icinde takim istenilen seviyeye gelene kadar ve/veya aranilan oyuncular bulunana kadar mac mac dusunmek zorunda kalabilir, bunda kotu, egreti birsey yok. Ikinci bir ihtimal de yavas yavas genc oyunculari on plana cikarmaya baslayabilir, sansli ki bizde de 3, 5 iyi olmaya aday genc oyuncu var, ayni Rijkaard'in Barca'da sampiyon olamadigi ama ligi 2. bitirerek onumuzdeki yil her turlu kupayi domine edecegini gosteren tarzda bir oyun oynamasi lazim. Bu ikisinden biri olmadan zor dostum :)

Onumuzdeki surec ve ara transfer donemi bu konu hakkinda bize daha cok bilgi verecek... Bu arada Schuster kadro kalitesinden memnun degil, bunu mac sonu toplantisinda net bir sekilde dile getirmis.

Cartalete dedi ki...

Yalnız şöyle birşey var; "maç maç" düşünmenin sonucu son derece afaki...
Yani maç maç düşününce galibiyet serisi mi başlayacak direkt?

Ben bu kayıp puanların maç maç düşünmeme hatasından değil, bariz şekilde kadro zaafiyetinden geldiğini düşünüyorum.

Dün Ernst, Guti ve Bobo bariz derecede bitikti. Nasıl bir düzen konursa konsun, ortaya net galibiyeti getirecek bir oluşum çıkmazdı diye düşünüyorum.
Hani çizgiyi biraz derine çeksek, defansın gerizekalı gol yeme sorunu nüksediyor. Aynı zamanda Guti'nin uzun toplarına hareketlenecek, formda bir oyuncu da yok.

Bir de, Porto maçında kendi oyununu oynarak puan alan takıma, lig sonuncusu bir takım için "bu maçta farklı düşünüyoruz beyler" gibi bir taktik verilse, o inandırıcılık kalır mı? Öyle de birşey var...

Basiretsiz transfer stratejisinin oluşturduğu ve yılların birikimi olan soluk bir kadro var aslında elde. Atıl oyuncu sayısı fazla... Yarım sezonla bu işten yırtmak zor. Ne koparılsa kardır.

Ayrıca karakter değişiminden bahsettiğim şey, senin verdiğin örnekler kadar geniş matrahlı birşey değildi. O bahsettiğin şeye ekol diyebiliriz.
Aslında buna uygun bir alt yapı var. Artık sadece tekniğe değil, fiziğe ve mentale bakan bir alt yapı komitesi var, Arsenal modeli...
17 yaşında bir Hasan Türk var mesela, görsen abi dersin :) Önemli gelişmeler bunlar..

borasahin dedi ki...

Galibiyet serisi baslayacak diye birsey demedim, yaniliyor muyum? Amac mumkun mertebe en az puan kaybini yapmakti. Schuster buraya takimi sampiyon yapsin diye getirildi, transferler bunu gosteriyor. Daha Aurelio'nun sakatligi gecti gecmedi, direk takima koydu, bir dur, oyle degil mi, ne cabuk isler degisti, direk Necip'e kesik geldi, o zaman Q7'yi niye kulubede tuttun, o da sakatliktan yeni cikmisti. Suraya varicam: Kendi tercihleri de bunu ortaya koyuyor yani hani veteranlarla olmadi, genclere sans veriyor, onlara oynamak istedigi futbolu ogretiyor gibi bir durum yok, varsa da ben goremiyorum.

Manisa diger butun takimlardan farkli bir taktik plan ortaya koydu, 3 mactir hala bunu gecemedik. Sivas maci da az daha kayip oluyordu. Savunmayi geriye veya ileriye ceksin demiyorum, bu takimin kalitesi TR ligine gore kotu degil, TS'den ya da Bursa'dan kotu mu mesela? Acikcasi bu takimin oynadigi futboldan Porto ve bir iki mac disinda bir zevk almadim, soylendigi kadar cok pozisyona girdigini de dusunmuyorum.

Takim hakkindaki dusuncem Noat ile ayni paralelde diyebilirim. Yine kendi bildigi oyunu oynasin ama biraz rakipleri de izlesin. Nasil Porto'ya onlem alacagim diye ilk ve ikinci macta beklerin oyuna girisini engelleyen bir strateji gelistirdiyse Manisa macindan sonra da bu onde baski isine karsi bir cozum uretmeliydi.

Guti zaten uzun top atan bir oyuncu hic olmadi, Guti'nin bilinen en buyuk ozelligi muthis futbol zekasi ve ara toplari. Hicbir zaman Xavi Alanso tarzinda muthis uzun top atabilen bir deep lying playmaker ya da Pirlo gibi sahanin her yerinde topla cok iyi iliskileri olan, cabuk, her turlu pasi atabilen bir oyuncu ya da Xavi gibi 90 dakika top alip, oyunu dikte eden, pres yapan bir oyuncu olmadi. O ara toplarini atabilmesi icin biraz daha onde oynamasi gerekiyor, zaten Guti o tip bir sekilde pozisyon alsa bile isini bilir, takim sikistikca geriye gelip yardimini yapar.

Bahsedilen adamlarin bitikligine gelirsek valla son 10 dakika o baskiyi yapabildiklerine gore baska birseyler olmali, benim oyuncularin yuz ifadelerinden okuyabildigim kadariyla caresizlik gorunuyordu.

Benim iddiam hala ayni: Real Madrid tarzi bir yapilanma bizim icin en ideali. Mesut yerine Guti. Mesut kadar hareketli ve hizli degil ama burasi da Ispanya ligi degil.

Ekol gibi toplara dalmayayim simdi :)

Gencler maci cok kritik, bir bakalim orada ne olacak, Bobo transferi var. Bunlarin hepsi Schuster hakkinda bize daha cok ip uclari verecek.

borasahin dedi ki...

Ntvspor'a gore kupa macinin 17 kisilik kadrosu:
Hakan Arıkan, Cenk Gönen, İbrahim Toraman, Yusuf Şimşek, Ricardo Quaresma, Onur Bayramoğlu, Ersan Gülüm, İbrahim Üzülmez, Michael Fink, Necip Uysal, Roberto Hilbert, Nihat Kahveci, Bobo, Rodrigo Tabata, İsmail Köybaşı, Filip Holosko, Erhan Güven.

1. 18. olarak niye A2'den bir tane genc oyuncu almamis ki?

2. Hala Erhan Guven var!

3. Hafta sonu ligde neredeyse tamam mi devam mi macina cikilacak, kritik oyunculari dinlendirmesi daha iyi olurdu, hani bir kismini dinlendiriyor zaten de en azindan mevcutlardan birkacini daha dinlendirebilirdi, yetersiz gorundu, en azindan ben oyle dusunuyorum diyeyim. Aykut bile 3 tane oyuncu almisti. Ali Kucik'i, Oguz'u, Cumali'yi gormeyi bekleyenler biraz daha bekleyecekler.

Adsız dedi ki...

Gaziantep belediye maçına a2 den kimseyi almamış Schuster.Gruptaki en kolay rakiplere karşıda oynatmıyorsa, hatta kadroya bile almıyorsa bence sene başındaki altyapıyla ilgili olan sözler sadece lafta kalmıştır.A2 nin dün maçı vardı.Belki bu bahane sayılabilir ama haftasonu en azında 1-2 oyuncuyu takımda tutup yarınki maçta biraz olsun oynatabilirdi.Geçen oğuzu değerlendirebileceklerini söylemiştiniz.Bence oynamamaları konusundaki kopukluk tayfur hocanın 2. plana atılmasıyla alakalı.Tabi bu ben

Adsız dedi ki...

Üstteki mesajı hayal kırıklığına uğradığım için yazmıştım.Şimdi giden kadronunda 17 kişi olduğunu öğrendim ve moralim biraz daha bozuldu.