Pres Yapıyorum, Koru Beni !

On derste hücum futbolu adı altında bir kitap çıksa, önsözünde şu “topun kaybedildiği noktaya pres” olayı olurdu herhalde… Bütün kopuk bağları birbirine yakın tutan; ani baskıyla hem rakibin ciddi kontralarını önleyen, bununla beraber yeni bir hücuma imkan veren; rakibin “puan alma” inancını büyük anlamda yitirten bir özelliktir bu, doğru yapıldığı taktirde tabii…Coğrafya derslerindeki küre misali, konu modern ya da hücum futbolu olunca, bizim de değişmez örnek maketimiz Barcelona oluyor… Barca, “topun kaybedildiği yere pres” mevzusunda nirvanaya ulaşmış bir takımdır aslında. Topun kaybedildiği noktada, hemen kim yakınsa anında pres yapıyor. Diyelim Daniel Alves sağbek olmasına rağmen, rakip kale önlerinde dolanıyor; top kaybedildiği zaman “pozisyonuna geri koşmak” yerine, hemen orada prese başlıyor… Asıl mesele pres yapmak değil tabii ki; onların buradaki asıl farkı “sonrasında” başlıyor. Pres için yerini boşaltan adamın pozisyonu “anında” dolduruluyor bir başka oyuncuyla. Hani yolu olduktan sonra, su akacak yerlerini bilir ya… Aynen o durumdalar. Rakip pres görürken, pas verebileceği oyuncuların da önünde birer Barca’lı buluyor. Çok büyük ihtimalle uzun topa ya da top kaybına meyil veriliyor. Film de burada kopuyor zaten…

Beşiktaş da hücum oynamak isteyen, savunmasını önde tutup; sürekli rakibine baskı hissettirmeyi amaçlayan bir takımdır Schuster’le beraber. Her ne kadar son maçlarda “zaruri” sebeplerle, bu olgular ikinci plana atılsa da… Ancak bu futbolun “önsözüdür” dediğimiz, topun kaybedildiği yere pres; kısaca “ön pres” konusunda biraz sınıfta kalınıyor maalesef. Daha doğrusu denenmiyor, ya da az deneniyor… Çünkü bunu yapabilecek oyun zekasına sahip, kademe anlayışı az biraz sıkı olan oyuncu sayısı çok az… Zaten Konyaspor da attığı gollerle, bu savı kanatlar gibiydi hafta sonu.Şimdi burada İbrahim Üzülmez’in yaptığı savunmaya dikkat edelim. Bir kere duruşu “ofsayt” zaten Üzülmez’in, sırtı dönük şekilde savunma yapıyor ve topa sahip olan oyuncunun hamle yönünü gözlemleyemiyor. Bir de teorik olarak ofsaytta olması gereken bir oyuncu var orada: Montano… Ancak, Üzülmez gereksiz şekilde kendini geriye atarak, o oyuncunun ofsaytta kalmamasını sağlıyor. Burada işin doğrusu, Üzülmez’in Grajciar’a topla yürüme şansı vermemesiydi. Burada direkt olarak topa sahip oyuncuya pres yapsa, Montano ofsayda düşecek ve Granjiar’a sadece “çalım atma” seçeneği kalacak. Grajciar çalım atarsa ki, bu kadar kolay değil; hem kendisinin kaleye olan açısı değişecek, hem de zaman kaybedecek. Bu da, geriden destek veren Ernst ve Holosko’ya zaman kazandırma anlamını taşıyacak. Yani bu kontra, kontra olmaktan çıkacak bir nebze. Ki bunlar da, İbrahim’in çalım yediği varsayımı sonrasındaki gelişmeler tabi…Ancak Üzülmez “geri basmaya” devam edince, hatta topa sahip oyuncuya “sırtını dönmekte” ısrar edince, üstelik cephedeki adamdan vazgeçip hala ısrarla kenara doğru kaçan oyuncuyu kontrol edince; Grajciar sahilde dolaşır gibi kalenin yakınlarına kadar geliyor ve “baskısız” bir şut imkânı buluyor… Potansiyelini bir kenara bırakıp, kayıtsız şartsız İsmail’i o bölgede görme istediği de buradan doğuyor aslında. Yani, 36 yaşındaki adamın hala bu hatalarını izlemektense; “21’lik İsmail oynasın, isterse kendi kalesine frikikten gol atsın be abi!” diyerek, ikinci gole geçiş yapıyorum.Golün öncesinden bir resim, sağ stoper Toraman yine başka diyarlarda… Nedenini sorgulamıyorum, alıştık artık. Herhalde hücuma çıkınca orada kaldı diyorum… Neyse, Toraman “madem pozisyonumu kaybettim, burada baskı uygulayayım” diyor ve aslında doğruyu yapıyor. Yukarıda bahsettiğimiz olay. Bundan sonra, “arkayı kollayacak” oyunculara ve onların paylaşacağı kademelere kalıyor iş… Erhan ortada sağ stoper olmadığı için mecburen içe kayıyor. Ernst ise, kısa zaman sonra yanındaki oyuncunun Ersan’ın üzerine gittiğini görünce, dikkatini tamamen Grajciar’ın üstüne verecek. Yani Erhan’ın daha fazla içeri kat etmesine gerek kalmayacak. Hilbert ise, Hakan Aslantaş’ın farkında ve koşu ile yakalayabileceği mesafede…Pozisyonun devamında Ernst yaklaşık 5 saniye “eliyle” uzak bölgedeki adamı göstermesine rağmen, Erhan hala içe kaymaya devam ediyor. Hibert de müthiş bir laubalilik gösterince, Hakan’ın önünde önemli bir boşluk kalıyor…Montano, bu hatayı çok iyi seziyor ve Hakan’a harika bir top atıyor. Erhan, geri kalmış saat misali; bir pozisyon öncesinde alması gereken Hakan’a basıyor ve hem Grajciar’ı boş bırakıyor hem de Hakan’a olan presi yetersiz kalıyor. Yani tamamen oyundan düşüyor… Ernst ise, Erhan’a kızarak oyuna küsüyor ve o da Grajciar’ı takibi bırakıyor. Golü atacak oyuncuya son anda müdahaleyi yapacak olan adam yine bizim “cengaver” Ersan… Bu pozisyonda ise, tek bir oyuncunun (Toraman) yerini kaybetmesine rağmen zincirleme bir kademe sorunu yaşanıyor. Son ana kadar testten tek geçen isim Ernst… En büyük ihale de bana göre Hilbert’de. Çünkü en büyük bir pozisyon hatası, en ufak “lakaytlıktan” iyidir… Maç sonunda küfür yiyen Holosko, kenarda oynadığı vakit hiç böyle bir laubalilik yapmaz mesela topsuz oyunda. Keza Gençlerbirliği maçında hem O, hem de Tabata gerekli kademeleri yapmışlardı hatırlanacağı üzere. Bunu en iyi anlayan ve o maçta sağbek oynayan Hilbert, burada çok büyük ayıp etmiştir…

Asıl mesele ise; Beşiktaş’ta bir oyuncunun “ben prese kalkıyorum, arkamı kolla!” dediğinde ya da yerini kaybettiğinde takım savunmasının tarumar olduğu gerçeği. Beşiktaş’ta 1 hata, ikinci hatayı da getiriyor ve goller öyle geliyor. Bunun sebebi ise bir çok oyuncunun "en temel futbol gerçeklerinden" uzak olmaları… Ne çizgi defans, ne Schuster ne de başka bir neden asıl sorun değil… Bazı oyuncularla futbol oynamak, 4 işlemi bilmeyen çocuğa havuz problemi sormak gibi bir şey maalesef…

O nedenledir ki; arzumuz “futbolu bilen bir teknik direktörün” artık kalıcı olması ve kadronun zamanla “futbolu bilen oyuncularla” donatılması… Aksi taktirde kalıcı olan, vasat ve futbolu en temelden öğrenme ihtiyacı olan oyuncular oluyor…

Bu da hiç öyle sanıldığı gibi “yüksek maliyetle” halledilecek bir sorun değil. Beşiktaş’ın her hattıyla “futbol oynayacak” bir takıma dönmesi için, her bölgesine Quaresma, Guti kalitesinde adam almasına gerek yok. Futbolu bilmesi, oyun zekasına sahip olması, değişime ve gelişmeye açık olması yeterlidir en başta. Biraz da yeteneklisi olursa fena olmaz, bulmak zor değil. Örneğin alttan çıkan Necip görüldü ki “üstteki” bir çok oyuncudan daha fazla oyun zekasına sahip… Bank Asya’dan gelen Ersan görüldü ki; neredeyse 10 senedir büyük takımda oynayan oyunculardan daha fazla savunma bilgisine sahip… Yerlilerden bile biraz kurcalayınca çıkıyorsa, yabancılardan bulmak hiç zor değil. Yeter ki bakış açısı biraz geniş olsun!


Örnek golleri, oyun akışı içinde görmek isterseniz;
Grajciar'ın ilk golü
Grajciar'ın ikinci golü
Barca'nın ön presine örnek bir video

25 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu yazdıklarınızın çoğuna katılmakla beraber şunu söyleme ihtiyacını hissediyorum. Belirtmiş olduğunuz organizasyon problemleri sadece bu sene için geçerli değil, genel anlamda bu coğrafyada oynanan oyuna dair var olan, geçmişten gelen ve mevcut sporcu eğitim sisteminde çözülebilecek bir problem değil. Mevkilerin (mesela altyapı) başına getirilen insanlardan yapılan oyuncu seçimlerine kadar son derece köhne, gelişime ve öprenmeye kapalı ve dolayısıyla liyakatı dışlayan bir yapı söz konusu ve belki de "dışarıdan" gelebilecek bir düzenleme veya zorlama olmadığından değişebilecek bir şey değil. Yakın zamanda benzerlerini yine yaşayacağız. Yine sahada oynanan top bir şeye benzemeyecek. Siz de bunun farkındasınızdır. Mesela, Necip'in, kendisiyle yapılan bir röportajda kendisine altyapıda pozisyon bilgisi verilmediğine dair ifadesini duymuşsunuzdur. "Sorun" sadece "futbol"da değil ki zaten :) Futbol ortamımız, düzenin bir sonucu.

Cartalete dedi ki...

Öyle elbette... Schuster 1960 diyince, 1960'daki Beşiktaş'ın puan sıralaması ortaya çıkarılıyor; Türk futbolunun gelişmesi için, yabancı sınırının sayısıyla çözüm aranıyor vesaire..
Ama biryerden de başlamak lazım. Türk futbolunu zaman gösterir, ancak Beşiktaş'ın sınırları daha kontrol edilebilir bence. Zor birşey değil.. Mesela artık alt yapıdan çıkan oyuncular bir şekilde mental ve fizik olarak da gelişiyor. Gelişime açık oyunculara yatırım yapılıyor...
Mesela ben arada bir paf maçlarını izliyorum, 40-50 metrede oynadıkları oluyor...

Çok iyi durumda değiliz ama karamsar olunacak da bir şey yok bence. Biraz planlama, biraz "alta bakma" ile çözülebilecek işler bence.

borasahin dedi ki...

Cartalete,

Benzer bir golu 2001-2002 sezonunda da yemisiz :) Eski notlarimi karistirip, ise yarayanlari tekrar duzenleyerek yayinliyorum. Suradan bakabilirsin:

http://borasahin.blogspot.com/2010/11/besiktas-savunma-ve-transfer.html

Uzulmez kendi soluna dogru tuzak bir calim yeseydi, obur eleman buyuk ihtimal topu kaybederdi.

Uclu-dortlu savunma gecisleri sirasinda, Uzulmez ilk defa solbek filan denenmis, pozisyon bilgisinin yetersizliginden dem vurmus, yerine transfer istemisiz :) Aradan gecmis 9 yil, degisen cok da birsey yok!

Ismail'den bir bek olarak faydalanilacaksa iyi yapabildiklerini yucelten bir duzenege ve herseyden onemlisi ona inanan bir hocaya ihtiyaci var. Son zamanlarda Ismail'den iyi bir orta saha ic oyuncusu cikabilir diye dusunmekteyim; belirli menzili olan bir pas yetenegi, top tasima, onde basarak top kazanma yetenekleri var; yalniz alan bilgisi ne duzeyde onu gormek lazim! Savunmanin onundeki ile en ilerideki orta saha oyuncusu arasinda bir kopru olabilir ya da daha yapisal bir duzenekte sol ic gibi takilabilir.

Iki pozisyonla ilgili olarak sana katiliyorum. Bu tip konulari cozmek dedigin gibi mumkun.

Genel anlamda topun kaybedildigi yerde pres yapabilmek, sonrasindaki kaymalar vs. cok temel konular, bu zihniyet ile Barca ornegi pek uyusmuyor, ama senin de daha basit duzeyde bunu kast ettigini tahmin ediyorum. Bir daha Okan-Suat-Emre-Hakan-Arif gibi birbirini iyi taniyan, tamamlayan oyuncular bulmak kolay degil.

Cartalete dedi ki...

Evet Barca uç örnek, o yüzden nirvana dedim zaten. Herkesin göz aşinalığı olduğu için uygun bir örnek olarak gördüm. Elbette Barca olalım demiyorum; bu konuda Barca 10 üzerinden 10'sa, Beşiktaş da 3-4 değerlerinde gezen seviyesini 6-7'ye çıkarabilir...

Beşiktaş'ta İbrahim Üzülmez tarihi enterasandır. 10 senedir kimse kesemedi denir ama aslında kendisini tanıyan her teknik direktör, planlarında solbeke onu yazmamışlardır. :)

Ama yanlış transfer politikalarıyla solbek hep ona kalmıştır aslında oyun yapısı buna el vermese de...

Adsız dedi ki...

Peki yakın vadede bakarsak, İsmail- Ersan Sivok- Rıdvan defansı (şu anki kadroya göre sizin de idealiniz sanırım) bu açıdan ne getirir?

Adsız dedi ki...

Bu arada ideal defansın yaş ortalamasının 23 olması da ayrı bir güzellik :) Tabi beraber oynadıklarını kaç yılında görürüz, onu bilemiyorum.

Cartalete dedi ki...

Ersan'ın eli yüzü düzgün bir stoper çıkması bir çok şeyi değiştirdi aslında. Beni umutlandıran o...

Şimdi tandemden biri yerli olup ve gayet orayı kotarırken, hücumda bir yabancı daha oynatma hakkını verecek takıma.

Sağbekte Rıdvan var, Oğuz'u unutmayalım, o da sıkı geliyor ve Hilbert var... Ekrem ise bir çok bölgede alternatif görülebilir, yalnız onun da yaşı 30 oldu.

Kısa vadede savunma hiç transfersiz çözülebilir gözüküyor. Zaten sene sonu, neredeyse bütün sezon oynamış ve kalitesi Ersan'dan aşağı olmayan bir Sezer de gelecek.

Bakalım.

borasahin dedi ki...

Cartalete'nin dedigi gibi Ersan'in beklentilerin uzerinde cikmasi bazi seyleri degistirdi, kesinlikle sans verilmeyi hak ediyor. Iyi bir fizigi var, Avustralya'da yetismis olmasi onemli, ayrica gelismeye acik bir yapisi var gorunuyor. Bir seferinde onunla ilgili bir video seyretmistim, Avustralya'da dogup gelip Manisa, Elazig, Adana gibi yerlerde yasamak, ne bileyim gercek cikisini belki dogru duzgun Turkce konusamiyorken Elazig'da yapmak onemli; kendisini oralarda kabul ettirebilmis; demek ki hirs, azim, sabir, basaracagina olan inanc, kendine guven var; cok onemli vasiflar.

Zapo ve Toraman genel anlamda yetersizler. Ferrari bir var, uc yok; ayrica daha cok hareketlilik isteyen yeni oyun tarzina da pek uymuyor; bence devre arasi gonderilmesinde sakinca yok, o yuzden Sivok-Ersan'a sezon sonuna kadar sans taninmali. Sonrasinda duruma tekrar bakilir, Ersan 10 yil bizim stoper ihtiyacimizi karsilar demek icin cok erken.

Ridvan'i hic seyretmedim, bir iki top kesisini gordum. Hem Ridvan hem Ismail acikcasi zor gorunuyor. Ismail bile bir bek olarak su an cok yetersiz. Bu haliyle kalirsa isi zor. Ona inanan, iyi yaptiklarini daha iyi, kotu yaptiklarini torpuleyecek bir hocaya ihtiyaci var. Bugun Uzulmez ne kadar pozisyon hatasi yapiyorsa, Ismail'in de ondan pek asagi kalir yani yok, gereksiz yere ofsayti bozuyor, alakasiz bir sekilde arkada kaliyor. Onde basma isini cok abartiyor. Mesela Hollanda macinin basinda birkac kere cok gereksiz arkasina adam kacirdi, sebebi de olmayacak pozisyonlarda rakibin topunu calmaya oynamasi, bu kadarina gerek yok, bu isin bir dengesini bulmasi lazim, sadece bunu yapsa dahi bireysel savunma anlaminda bayagi ilerleme kaydadeger. Ayrica kuvvetsiz. Guvenliksiz oynuyor, daha basit oynamasi lazim.

Ridvan bir kenarda, Ismail bir kenarda, iki tane hucuma yonelik bek kullanmak, Ismail ozelinde pek cok eksiklik, buyuk ihtimal Ridvan da oyledir, bence yakin zamanda uzak ihtimal!

SomosTodos13 dedi ki...

rıdvan demişken, her zaman kafamda soru işareti olan bi konu var.

herkes rıdvan'dan çok şey bekler durumda. rıdvan'ın bütün özelliklerini bi kenara bırakırsak fizik olarak yetersiz gözüküyor. özellikle ikili mücadelelerde hep kaybeden taraf olacak izlenimi bırakıyor bende.

Cartalete dedi ki...

Rıdvan'ı çok fazla test edemedik zaten izlediğimiz maçlarda. Hızlıca sıfıra inebildiğini biliyoruz fakan defansif olarak bilinmez...

Oğuz'u daha iyi test etme imkanı buldum ve onda ciddi potansiyel en önemlisi de "özgüven" görebildim.

Kısa vadede Hilbert de var bekte kullanılabilecek.

Bu arada Rıdvan sakatlığı sonrası, Holosko sendromu yaşamaz umarım!

Deniz dedi ki...

Yine de daha fazla kademe hatası görüp kafayı yemek istemiyorsak, bir stopere ihtiyacımız var bence. Çünkü gördük ki bir takımın kalitesi hakkaten de yedekleri kadarmış. Çok korktum Ersan sakatlanıp oyundan çıkınca.
Sivok ya da Ersan'ın uzun süreli sakatlığında tekrar aynı şeyleri yaşarız.

mustafa dedi ki...

Mustafa ellerine sağlık yazı için bu arada söz Sezer e gelmişken bu hafta oynanan Çaykur-Bolu maçının geniş özeti Sezer 90 dakika oynamış , Clement bir gol atmış Erkan 67 de Rize 1-0 geride iken girmiş oyuna . 2.gol sonrası formasını çıkartmak isteyen Clemente müdahale eden Erkan :)

http://www.53habermerkezi.net/8303_ISTE-CAYKUR-RIZESPOR---BOLUSPOR-MAC-OZETI.html

Cartalete dedi ki...

Deniz, haklısın. Zaten bir önceki konuda üzerinde durduğumuz gibi, bir takımı ileriye götüren yedekleridir aslında biraz da.
Kenardakilerle arada çok fark olacaksa, ilk 11'de çok kaliteli adamların olması birşeyi değiştirmiyor.

Ferrari, Bora'nın dediği gibi 1 ay var 3 ay yok. Bir depar atıp anında kötürüme ayrılıyor. Şu an atıl durumda ve yıllık maaşı 2.5 milyon euro.
Onun daha genç ve sisteme uygun dinamik bir yabancı stoperle değişmesi uygun olur. Ayrıca dile pelesenk olan Serdar Kesimal, şuan Anadolu'daki oyuncular arasında "para harcanmasına" acımayacağım tek isim sanırım...

İsmail'in üzerinde tereddüt varken, seneye onun da yedeğinin olmadığı hatırladım. Caner için daha erken olabilir ve kötü sakatlık geçirdi. Ayrıca Almanya'dan geldiği için maliyeti de yüklü olabilirmiş o yaş kategorisine göre.
Fener'den gelen Semih, fizik olarak daha diri duruyordu. Bir bakmak gerek...

Hasan Ali, İsmail rotasyonu ne güzel olurdu...

Cartalete dedi ki...

Mustafa;

Sezer formayı aldıktan sonra ciddi anlamda damga vurdu. Şu özetlerde bile belli oluyor, tanımasam "bu kim?" diye sorardım yani..

Sezonu 11'de tamamlar yüksek ihtimalle. Üstelik Süper Lig'in ciddi adayı ve hedefli bir takımda sezonu tamamlaması, önemli getiriler sağlar tecrübe anlamında.

Erkan'a da fırsat gelir umarım daha fazla, ama o da sabit her maç sonradan girmeye başladı , bu da birşeydir.

Deniz dedi ki...

Tabi aynen güzel yazınızda da anlattığınız gibi sırf stoperle bekle olmuyor bu iş. Topu kaptırdıktan sonra aval aval bakan forvet hattı görmeye dayanamıyorum artık :)

mustafa dedi ki...

Evet kiraya verme mantığı bu kez işe yarıyor ne mutlu ki . Umarım herşey yolunda gider Önümüzdeki sezon A takımda görürüz Sezeri ve Erkanı

Melih dedi ki...

dostum sezer demişsin ama bu senderos :)

Adsız dedi ki...

hepimiz kaptana kızmısız ve bır tek konya macında yedıgımız gol gözönüne alınarak.

savunma oyuncularımızın hepsi bu sisteme uymuyor onu önce görelim ondan sonra sadece kaptana sallayalım

koca ıtalyan aygırı ferrari , toraman ,zapo , erhan güven ,ismail ,hilbert bu oyuncuların hıcbırı bu sısteme uymmuyor

zaten bugune kadar defansımızda taktıksel savunmayı her alanda uygulayacak tek isim vardı o da sakat ama adını söleyeyım TOMAS SİVOK

Adsız dedi ki...

Transfer haberleri hakkında neler düşünüyorsunuz?
Manuel Fernandes olayı oldukça ciddi bir boyut kazandı galiba.Muhtemelen fink gider yerine gelir.(kiralıkmış).Ama gelmesi ne derece gerekli emin değilim.
İbrahim kaşın açıklamalarını okudumda Getafe boboyla ciddi ciddi ilgileniyor galiba.Bobonun gitmesini kesinlikle istemem.Ama gidersede bence bedava kaptırmayız.Albinin de sözleşmesi bitiyor ve Albinin en parlak dönemini Schusterle yaşadığı düşünülürse bu transferde olabilir gibi.
Son olarak forvetden bahsediliyor.Eğer Bobo yukarıdaki senaryoya göre giderse bir forvet alınması zaruri olur zaten.(almeidanın da sözleşmesi bitiyor ve tüm kriterlere uyuyor.)
Bunlar benim okuduğum haberlerden kendi çıkarımlarım.Ligtv dede 6 sı gidiyor 3 ü geliyor şeklinde bir haber var.Bu da yıkarıdakiyle tamamen uyuyor.

Özgür ince dedi ki...

Güzel bir yazı olmuş ancak maalesef bu gerçekleri ne bırada ne basında ne de Türk Sporunda okuyup analiz edebilecek kişi sayısı çok az.

İki satır holosko gitsin, nobre bitsin, üzülmez kahraman, Schuster tü-kaka, tabata söyle böyle yazılsa daha etkili oluyor.

Yazıya gelecek olursak genel olarak doğru tespitler çok olsa da hepsine katılmıyorum. (Benim görüşüm)
Çünkü Beşiktaşın sorunu güzel analiz edilmiş evet, ancak bu sorunun cevabı yeterli değil.

"Schuster kalsın zamanla futbol zekasına sahip bir kadro kurulus" anlayışını ben bir cevap olarak kabul etmiyorum.

Schuster elinde "modern futbol" etiketli tek bir futbol sistemiyle mi beşiktaşa geldi.?

Bir teknik direktör çok donanımlı olmalıdır. İstediği takımı kurana kadar da futbolcularından daha zeki olmalı ve takımın eksiklerini kapatmaya çalışmalı; gerekli olan bu süreci en az hasarla atlatmalıdır.
Çünkü değil Türkiye gibi "baş kesen, kelle koparan" bir ülkede, her ülkede takımının eksikleri karşısında bu kadar çaresiz kalan TD yi eleştiri yağmuruna tutarlar.

Cartalete dedi ki...

Transfer hakkında 4 maç sonra bol bol konuşacağız aslında, haberler de daha netleşir.
6 adam gidiyor, 3 yabancı geliyor haberini duydum ben de. Mevkiler de santrafor, kanat (muhtemelen Quaresma'nın ters kanadı içindir) ve ortasaha diyorlar.

Manu Fernandes çok yetenekli bir oyuncu, içlerde çok fark ettirir takıma. Ancak kiralamanın ne manası var anlamadım, Avrupa Ligi'nde de oynatılamaz... Satın alma opsiyonlu kiralanırsa denemeye değer, bilindiği gibi ortasahayı ufaktan gençleştirmek lazım.

Albin , Almedia isimleri bana da cazip geliyor. Sözleşmeleri bitiyorsa uygun fiyatlara bitirilebilir.
Tabi bana kalsa Bobo'yu göndermez, yanına Türk bir alternatif arardım. Hatta kendisini de Türk statüsüne geçirmek için imkanları zorlardım...
Bakalım.

Özgür İnce;

Teşekkürler.
Yazıya olan eleştirinize teorik olarak katılıyorum. İyi bir teknik direktör eldekiyle de sonuç almayı bilmeli. Ancak son maçlarda Schuster için bu eleştiriyi getiremiyorum kendi adıma. Çünkü bana göre eldekilerle maksimumu oynamaya başladı özellikle de hücum anlamında. Ve yenen goller öyle goller ki, her hangi bir taktik veya oyun yapısında yenecek goller.
Bu örnekleri de biraz da o sebepten verdim... Derin futbol zekası eksikliğinden kasıt, her düzende bu takımın saçma gol yeme potansiyelidir.
Biri korner kontrası, diğeri yerleşik savunma... Yenen goller böyle. Her sistemin başına gelebilir, teknik direktörle direk bağlantılı değil.
Tabi Toraman veya Erhan neden saha da diye sorabilirsin o zaman. Ben de hep onu soruyorum açıkçası...

borasahin dedi ki...

Sahsen transfer konusundaki gidisati begenmiyorum. Bahsi gecen oyunculari Fernandes haric ismen duyduk ama henuz seyretme serefine erisemedik. Gerci elestirim isimlere degil daha cok zihniyete.

3 yabanci forvet, 3 yabanci orta saha ile oynayip defansi sadece Turk oyunculara mi emanet edecegiz? Goruntu oyle gorunuyor! Fernandes, Necip ve Onur'un distalanmasidir. Cartalete belki hatirlarsin, burada orta sahada onumuzdeki donem icin bir yabanci genc orta saha oyuncusuna ihtiyacimiz olabilir demistim, sen pek orali olmamistin, bakiyorum simdi fikrin degismis gibi :)

Bence Schuster once elindeki genc potansiyelleri gelistirmeli, daha oyuncu gelisimine bir gram katki koydugunu gormedik, sanki surekli hazir oyuncularla calismak istermis gibi bir havasi var. Elinde Cenk, Ersan, Necip, Ismail ve Onur gibi onemli potansiyeller var, once onlari daha iyi birer oyuncu yapmaya calis. Orta sahada bir oyuncuya birinci derecede ihtiyac oldugunu dusunmuyorum. Fernandes'in wikipedia bolumu fazla sayida sakatlik gosteriyor, surekli bir yerlere gitmis gelmis, Valencia 18 milyon avro vermis, sonra da o sezon sadece 7 kere ligde oynamis, 5'i ilk 11, sonra tekrar kira vs. Fink'i gonder, orta saha rotasyonunu Necip, Onur, Aurelio, Ernst ve Guti'den kur. Eger sarkik orta saha ihtiyacin hasil olursa bazi maclarda Toraman o isi yapabilir, gecmis maclarini seyretse yeter. Ayrica Cumali isminden bahsediyorsun. Onu da kullanabilirsin. Benim bir Ismail Koybasi tezim var, kendisinden iyi bir ic oyuncusu olabilir, onu deneyebilirsin; bu bolgede alternatif var, once onlari bir gor, dogru sanslari ver, sonra transfere bakarsin. Mesela Aykut Okan ve Gokay'a dogru zamanlarda sans verdi, Schuster de aynini yapmali.

Bir diger konu da TR'deki yabanci dagilimi. 2 defans, 2 orta saha, 2 forvet ideali gorunuyor. Savunmada 3 tane iyi yerli bulmak kolay degil, birak ucu kimi zaman 2 taneyi bile bulamiyorsun. Hatta ben olsam 3 yabanciyi dusunurum. Yerli ortalama / iyi orta saha oyuncularini bulmak ayni duzeyde yerli bir savunma oyuncusu bulmaya gore daha kolay, bence bir yerden yabanci azalacaksa bu pozisyon orta saha olur ve defansa gitme olasiligi forvete gore 1 fazla.

Bence bize 3 transfer yeter. Bir tane santrafor fakat Bobo'nun yerine degil yedegine, Turk ya da yabanci olabilir fark etmez, esit kalibrede olmasi sikinti yaratir, tercihen genc bir oyuncu olmali. 2 tane de Tabata ve Holosko'nun pozisyonunda oynayacak oyuncu lazim, bunlardan biri orta sahada da oynayabilecek gibi olursa isin kaymagi olur. K.Pasa'dan Yekta'nin bu tarz bir oyuncu oldugunu soyluyorlar, soyleyenlerin yalancisiyiz :) Bir tane de Q7'nin tersine yabanci uzak forvet alirlar, is biter. Geri kalan orta saha, savunma bence bunlar sezon sonuna kalmali, Schuster ha bire hazir oyuncu isteyecegine biraz oyuncu gelisimi uzerine kafa yorsun.

Cartalete dedi ki...

Schuster'in genç oyunculara yol kat ettirememesi konusundaki eleştiride kesinlikle haklısın Bora..
Fenerbahçe'nin da puansal açıdan Beşiktaş'tan parlak bir durumu yok. Ancak, yeteneksiz ama tecrübeli sanılan bir oyuncuyu sağbek yapmak yerine; Gökhan Gönül'ün olmadığı zaman Okan'ı koyabiliyor.

Okan'dan aşağı olduğunu hiç düşünmediğim Oğuz ise, Erhan'a bir türlü tercih edilmiyor mesela. Aylardır Holosko'nun erimesini izlerken, Ali Kuçik hiç düşünülmedi.. Tigana bu konuda daha başarılıydı.

Bakalım, zamanla durum değişir belki.

Fernandes transferi bitti deniliyor. Sakatlık sorunu dışında bana göre iyi transfer, gayet kaliteli bir oyuncu. Geçen sene düşüşteydi sakatlıklardan dolayı fakat bu sezon aldığı süre, neredeyse geçen sene oynadığı toplam süreye bedel. Ayrıca Portekiz milli takımına da gidiyor son zamanlarda. Q7 hatrına izlediğimiz Kıbrıs maçında harika bir uzun şut golü vardı. Bu konuda da eksik kapatır.

Kesinleşsin hakkında daha detaylı konuşuruz.

Adsız dedi ki...

Ya forumlarda filan insanlar ne kadar meraklı transfere şöyle yıldız böyle kaliteli... İyiye benziyor Fernandes ama ben çok sinir oldum, eğer orta üçlü için alındıysa Necip daha da oynayamaz, Onur'u Cumali'yi geçtim. Belki yabancı kısıtlaması sayesinde oynar, gerçi Bobo TC vatandaşlığına geçebilir, ama bir de yabancı gölcü alınacakmış... Çok mu duygusal yaklaşıyorum bilmiyorum ama o gelsin bu gitsin ben sevmiyorum arkadaş. Tutturmuşlar bi de Bobo gitsin. Gitsin anasını satayım her sene takımı toplayıp sene sonu dağıtalım. Bu ne ya. Fatih Tekke olayı, kulübedeki hali, rakipleri çalışmaması vs hiç umrumda olmadı da, ilk defa hayal kırıklığına uğrattı beni Schuster...

Adsız dedi ki...

Fernandez trasferi oynadığı mevki itibariyle sanırım pek çoğumuzun öngörmediği bir adımdı...takımın temel sorunu ben de dahil pek çoğumuz için sağ fovet, sağ bek ve sivok un olmadığını göz önüne alarak stoper gibi gözüküyordu.Peki schuster neden böyle bir tercih kullandı?..
Fernandez en üst seviye orta sağa oyuncularını bir kenara koyarsak ki onları getirmek imkansız gibi- avrupa da baş altı kategorisinde bir oyuncu...iki yönlü, top kazanabiliryor, topu sırtı dönük alıp, dönebiliyor, kontra pas atabiliyor, uzaktan sutu var...Kalbur üstü takımlarda oynamış üstelik hatırı sayılır bonservis bedelleriyle...Bu yılın başında inter milan almayı düşünmüş ama sağlık kontrollerinin ardından bu transferden vazgeçilmiş..(Ben de internetin yalancısıyım.)http://en.wikipedia.org/wiki/Manuel_Fernandes_%28footballer_born_1986%29

Bu can sıkıcı ayrıntı bir yana özellikle hucum gücü olarak ingilteredeki perfonmansı gözününe alındığında ernstin de,marco nun da ,şu anki durumuyla necipin de önünde bir oyuncu...Peki schuster bize daha acil görülen eksikler varken neden orta sahayı güçlendirmeyi düşündü...Sanırım mevcut orta saha yapısının yeterince, istediği oranda topa sahip olamadığını ve rakibi ileri itemediğini düşünüyor...Oyunun tüm merkezinin orta saha olduğuna inanıyor, ve ancak baskı yapan, pas yapan bir orta saha kurgusuyla istediği oyunu oynatabileceğini düşünüyor...Bu benim de paylaştığım bir görüş...Umarım bu ortasaha kurgusu - çok pas, rakibe baskı,arkadan sızılan ataklar) diğer bölgelerdeki açıkları kapatmaya yeter...Şahsen benim birinci tercihim olmazdı ama bu akıl yürütmenin de eğer iyi oturtabilirse sonuç alacağını düşünüyorum..Özellikle zorlu rakiplere karşı...ama dedğim gibi 2009 da fibula sakatlığı beni çok endişelendiriyor...zaten bu söz konusu olmasa bu paralara alınabilecek bir oyuncu değil..Siyah beyaz ölüm yaşam