Yetişti “Yâ Sivok” !

Bu maç için tarafsız bir futbolsever olsam; Beşiktaş’ın 11’ini gördüğümde “bu akşam ne yapayım?” diye düşünmezdim. Son derece seyirlik bir seçeneğim olurdu. Hatta, evin camına “satılık daire” kağıdını asar, iddaaya üst yazardım…

Ancak gelin görün ki Beşiktaşlı’yım. Takımdaki hücumcuların çokluğu fazlasıyla “gol görme” ümidi verse de, “yenilsek bile zevk alırız” hissini daha maç başlamadan tatsak da; işte o “yenilsek?” ihtimali insanın içini ufak ufak kemiriyor… Böyle bir ortasahayla çıkılan maçlarda, o “yenilme” ihtimalinin güçlendiğini yakın geçmişten gayet iyi biliyoruz çünkü. Şayet bundan sonra, bu gibi 4-2-4 kırması taktiklerle oynayacaksa Beşiktaş; 17’de 17 ütopyasını da gerçekleştirebilir, kısa zamanda “hedefsiz” de kalabilir. “Ya herro, ya merro” stratejisidir bu…

Öyle ki; böyle bir takımın, gol yeme ihtimalini “gol atma” tarafına çekmesi için, sürekli ön alanda pres yapma zorunluluğu vardır. Aksi taktirde, atıl bölgeye düşen “serseri toplar” rakipte kalınca, direkt olarak savunmayla karşılaşabilir. Çünkü böyle bir takımın “takım savunması” yapma lüksü yoktur, sadece “önde baskı” yapabilir ya da savunma oyuncularının “taktik ofsaytlarda” başarılı olmasını bekler…

Bu maçta Beşiktaş, özellikle ilk yarıda “önde baskıyı” sık sık yapınca, genelde maçın hakimi ve gole yakın olan taraf gibi durdu. İkinci ihtimalin getirdiği sebeplerle yenilen gol ise pek korkutmadı açıkçası… Beşiktaş’ın, daha ilk yarıda skoru lehine çevireceği belliydi.

Öyle de oldu, hatta daha ilk yarıda fazlası da olabilirdi… Ama maçın sonlarına doğru kazanamama hatta yenilme ihtimaliyle de karşılaştı. Bu sistemin cilvesi işte; “fark olur” denen maçta, “rakip kaleye girmeyen topları” bir anda kendi kalende görmeye başlayabilirsin. Bunu da, ortasahanın oyundan düşmesine bağlıyorum. Bugün Guti bile standardının çok üstüde koştu ve boşluk doldurmak için didindi, ilk ve ikinci toplara bastı. Haliyle bir zaman sonra oyundan düştü… Hani neredeyse; bir yarı farklı, diğer yarı farklı “iki ortasaha oyuncusuyla” oynanması gerekiyor bu sistemle…Boşuna "Yetiş ya Sivok!" diye ağlamıyormuşuz... Sen 8 ay resmi maç oynama; dönüşün savunmacılar için gayet zor bir sistemle olsun; bunun üzerine maç boyunca ayakta kal; hatta ve hatta takımın ilk golünü at! Benim için bu maçın adamı kesinlikle Sivok’tur, diyerek bireysel performanslara gelelim. Nobre, bugün “ikinci forvet” bölgesinde gayet başarılı oynadı. Golünden, hatta üst direkte patlayan uzak şutundan ziyade; bana göre Almeida’nın kafasına kestiği top ve onun öncesindeki akını, Nobre adına maçın hareketiydi. Almeida ilk maçına rağmen etkili oynadı bana göre, cezasahası içinde sürekli hareketliydi. Birkaç adet etkili “indirmeler” yaptı… Frikikte topun başına geçip, gerildiğinde ise "tüyler ürpertti!". Quaresma yine bir rabonayla tribünleri coşturdu haliyle. Ancak, o pozisyonda Simao olsaydı; rabona yapmazdı ama cezasahası önünde “boşta” bekleyen Guti’ye aktarır ve pozisyonu daha netleştirirdi. Quaresma “görsellik” dalında, Simao ise “direk sonuç” açısından yıldızdır.

Simao; “sınıfa yeni gelmiş, fakat birkaç güne popüler olacağı belli olan bilgin öğrenci” gibiydi. Yetenekli bir insanın, takım oyununa nasıl katkılar yapabileceğini gösterdi. Tıpkı penaltı pozisyonu öncesi Hilbert’i kaçırışı gibi… Maçta ne zaman Hilbert’in önünde oynasa, ona bu imkanları sağlamıştı zaten Simao. Yakında adı “Hilbert kaçıran”a çıkabilir…Guti de her zamanki gibi “mahallede sözü geçen, akıl püskürten ağabey” havasındaydı. 2 asist ve 1 golün dışında, topsuz oyun özverisi müthişti. Her şeyini vererek oynuyor, çok büyük saygı duyuyorum her geçen gün.

Fazla uzatmadan; son dakikalardaki Ersan – Toraman değişikliğinin, tüm ikinci yarıya yansımasını ve Schuster’in “daha realist” bir şablonla yola devam etmesini dileyerek, yeni yılın ilk maç yazısını tamamlayalım. Unutmadan; Yiğit İncedemir’in “defansif ortasaha” olarak bilinen bir oyuncu olmasına rağmen, ilk golde top taşıması ve zaman ayarlı derin pası çok şık ve “fazlaydı”. Aurelio’nun fazla zamanı yok, üzerinde yatırım yapılması gereken bir oyuncu.

18 yorum:

Adsız dedi ki...

Gidenler,gelenler, devre arası göz önünde alınığında sezon başlangıç maçı sayılabilir Manisa maçı..Bu gözle seyrettim ben de...Kesin hükümler vermek ,büyük beklentilere yelken açmak için çok erken bir dönemin maçı gibi..Ne var ki, herkesi müzmin karamsarlarlığımla boğmak istemem, ama benim için bırakın gelecek için umut vaat etmesini, yazsonu taşıdığım umutların, olgunlaşmasını beklediğim oyunun berhava olduğuna şahitlik ettiğim bir maçtı...Her şeyden önce, o ön elemelerde tanık olduğum ve olgunlaşmasını beklediğim zihniyet uçup gitmişti...Mümkün olduğunca topa sahip olma, pas yapma, birlikte hareket etme ilkeleri bir kenara bırakılmış, çokça altyapı seçmelerinde görülen ,her oyuncunun göze girmek için kendini parçaladığı takım oyunundan uzak bir oyun egemen olmuştu sahaya...Herkes üç çalımın bir gol sayıldığı bir oyunu kafasına koymuştu sanki....Günümüz futbolunun olmazsa olmazı orta saha boşlanmış, 60 lı yılların 4-2-4 üne dönülmüştü...

geldiği günden bu yana Schustere hep destek verdim, uzun soluklu planları olduğunu, çağdaş bir takım yaratacağını düşünmüştüm ama bu gün ilk kez büyük hatalar yaptığını gördüm..Maçı beraber seyrettiğim arkadaşla gerek birinci golün öncesinde, gerek 2-1 sonrasında saçımızı, başımızı yolmamıza neden oldu..Hani dünya kupasında Arjantin örneğini daha yeni yaşamasak gam yemezdim...insanın, arkadaş senin simao, q7 in varsa , Arjantin de çok ama çok daha fazlası Messi, Teves, Higuen vardı diyesi geliyor...Q7 demişken bir parantez açıp hocanın acilen q7 ye çalımın golden sayılmadığını hatırlatması gerekli gibime geliyor..hoş bu anlatılabilseydi onu inönü stadında seyredebilirmiydik ? o da ayrı mesele...

Devre arası alınan oyunculara muhalefetimi bu blogda not düşmüştüm... Simao iyi oyuncu olsa da bu takımın daha acil ihtiyaçları olduğunu, almeida nın Bobo nun çok önünde olmadığını düşünüyordum...Bu gün beni doğrulasa da henüz erken umarım yanılmışımdır...Benim asıl umut bağladığım ve eğer İngilteredeki gibi oynarsa çok katkı vereceğini umduğum Fernandez de oynamadığına göre beklemekte yarar var...

Tek umudum Schuster in, güçlü orta sahayla , pol pas yapan , savunmayı öne çıkaran oyununa geri dönmesi olabilir.. Fernandez, Ernst, Guti li orta sahayı bekleyeceğim...Netice şakşakçılığı için fazla yaşlıyım..cartalete yi de bu yüzden severek takip ediyorum zaten..Siyah beyaz ölüm yaşam

Cartalete dedi ki...

siyah beyaz ölüm yaşam;
Yine maç yazısı tadında yorum sunmuşsun, ellerine sağlık...

tannhauser dedi ki...

abiciğim, sevdiceği bir aydır görmemişim. dip boyası gelmiş, basenlerden kilo almış'a bakamadım valla. hazzetmediğim ismail bile gözüme farklı göründü:)

ne için yazacaktım. hah. maçın adamı sivok değerlendirmene katılamayacağım. 83 dakika insan gibi, 5 dakika da normal, tanrı halinde oynayan guti, sol ayağının yarısını çime değdirdiği her maçın adamı. tabi haksız rekabet olmasın diye onun maçın adamı sıralamalarından çıkardıysan bilemem:) sivok'u özlemişiz, orası da ayrı.

enorton dedi ki...

Yazı çok güzel olmuş, ilk yorum da harkia ellerinize sağlık. Maçtan önce pek umudum yoktu açıkçası, Manisa'nın kadro eksikliği, Beşiktaş'ın hırslı oyunu ve şans faktörü de eklenince kazandık. Ancak son dakikada Kahe golü atsa maç berabere bitecekti. Hoca yine aynı hoca, Delgadonun ıslıklanarak gitmesine sebep olan 4-2-4 e döndü yine. DK'daki Arjantin'in kötü bir kopyasıyız bence. Dünyanın enyi forvetleri +messi nin bu düzende ne hale geldiğini gördük.

Q7 ise resmen saçmaladı. hani halı sahaların yıldız futbolcusu vardır ya, topu gelir kaleciden ister alır, sonra herkesi çalımlayıp gol atmaya çalışır. Aynen öyle oynadı :) Bu futboluyla neden Avrupa kuluplerinde barınamadığı da apaçık ortada. Ekşi Beşiktaş'a yazdım, biraz tepki de çektim ama düşündüğüm bu; bu futboluyla Q7 yedek kalmalı bence.

Takım tekrar 3 lü ortasahaya dönmeli. Yabancı sıkıntısı ve Rıdvanın silinmiş olmasından dolayı Necip- Guti - Mehmet A. 3 lüsü önlerinde Simao- Almeida -Fernandes olmalı. Fernandesi pek tanımıyorum ancak sen de yazmıştın "sahte 7 Fernandes" isimli yazında, Fernandes'in ilk devre Tabata'nın yaptıklarını yapabilecek bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Bu şablonla, daha genç, daha çok koşan ve takım savunmasını daha iyi yapan bir takım olmak daha kolay olur diyorum.

Q7 de sonradan oyuna girsin, UEFA maçlarında ise ilk 11 çıksın. Zaten hem ligi hem UEFA'yı adeleleri kaldırmıyor...

JimmyLue dedi ki...

Çıkan kadronun 'eğlenceli' olacağı açıktı..
Ben bu maçı daha bir hazırlık maçı havasında görüyordum fakat henüz birbirlerine yeni yeni uyum sağlamaya çalışan oyuncular kanımca gayet iyi işler çıkardı özellikle ilk yarıda.
Bazen kazanmak herşey değildir! İlk yarıdaki varyasyon-atraksyonları yıllardır izlemiyorduk bu takımdan.
Bu kadronun yeteri kadar dengeli olup olmadığı tartışılmaz ; gayet dengesiz ama heyecan verici.
Daha evvel savunduğum şey Almeida'nın yardımcı forvet ile oynaması ileride çoğalmak adına çok büyük yarar sağlayacağı şeklindeydi.Takımı dengede tutmak adına çift orta saha (Ernst-Aurelio-Fernandes-Necip) olmalı fakat o zaman Guti yahut Hilbert'ten feragat etmek gerekecek.İşler o kadar karışık ki Benim onbirime ilk yazacağım,takımda alternatifinin olmadığını düşündüğüm tek adam Hilbert'tir.
Bu takımın açık bir şekilde kaliteli yerli oyuncu sıkıntısı var ve büyük bir baş belası bu.
Defanstaki 4 adamın 3'ünün sarı kart görmesi - ki Hilbert de hak etmişti !- savunma adamlarının işlerinin ne kadar zor olduğunun ve direk rakip hücumcularla karşı karşıya kaldıklarının göstergesiydi.

Neticede hiç değilim fakat dünkü Beşiktaş beni yeterince tatmin etmiştir.
Hücumcuların defansif özveri anlamında Simao kadar olabilmeleri durumunda bu takım kazanmaya alışır ve buna devam edebilir.

Gün Umut Günü .. Beyaz uLan!

Batistuta35 dedi ki...

Siyah beyazın dediklerine aynen katılıyorum Schuster müdahale konusunda yetersiz kaldı.Maçı amcamla izliyorduk ve ikinci yarı gol yiyeceğimiz o kadar belliydi ki ikimiz de değişiklik gelmezse golü her an yiyebilirz diyorduk.Çok belirgin bi durumdu. tamam ilk ayrı iyiydik ama ikinci yarı aurelio ve guti yaş durumları yüzünden oyundan düştü.Manisa da ortasahasız olmasına rağmen rahtça pas yaptı,alanımıza girdi.Umalım ki tek ortasaha tercihi bu maçlık olsun yoksa bu iş yürümez

isaac newton dedi ki...

maç sonu röportajında schuster 'bence' bu sistemin bu maça özgü olduğunu anlatmaya çalıştı ya da ben pollyanna'yım :)
zannetmiyorum her maçta rus ruleti oynayacağını

alper dedi ki...

bu takımın maç kazanması daha doğrusu rahat maç kazanması için yapması ve üzerinde ısrarla çalışması gereken yegane şey önde baskı ve bu önde baskı süresini maç içerisinde dönem dönem bile olsa uzatabilmek.yoksa antrenmalrda iyi çalışan her takımın bjk mıza gol atma şansı ziyadesiyle mevcut.hele ki stoperinin birinin toraman olduğu bir yerde rakip atamasa o attırır diyesi geliyor insanın.iş bitiricilik ve sonuç odaklı fitbol konusunda ise simao çok iyi bir transfer olduğunu tribünde izleme fırsatı bulmuş olduğumuz maçta göüzümüze sokmuştur.ve son olarak bolglarda gezen ve şehir efsanesi gibi yayılan yiğit incedemir iyi futbolcu söylentilerinden bu yana antep-belediye-kayseri-sivas-ankaragücü maçlarını özellikle yiğit incedemir özelinde izlemiş biri olarak 3 büyük takım formasının ona en az 3-4 gömlek büyük geleceğini düşünüyorum.bu statta o mevkide bu yıl izlediğim en iyi oyuncuların sapara ve santana olduğunu hatırlatır ve bizim yabancı kontenjanımızında hekesin malumu olduğunu söylerim.:))

Cartalete dedi ki...

tannhauser;
Aynen öyle :) Sene başından beri Guti, bu konuda kategori dışıdır.

enorton;
Hiç sorma yahu. Bu blogta da bol bol salladım Maradona'ya fakat Schuster'in gelişiyle sezona aynı şekilde başlayan bir Beşiktaş gördüm. İkinci devreye başlarken yine aynı.. Mantık çerçevesi içinde bakarsak zaten; şuan Hilbert dahil taktiksel açıdan Quaresma'nın daha önünde. Yarın yedek kalsa hiç bir şey diyemem...

JimmyLue;
Evet; takımın arzusu, varyasyonları, akınları pek bir güzeldi. İnsan bu yüzden "fantazik" bir sistemle oynandığını görünce daha da üzülüyor. Yani biraz dengeli bir saha dağılımıyla, bu takım ara-ara baskısını yapar ve arzusunu daha pozitif yansıtır tabelaya. Aksi taktirde, takımın harika oyununu izliyor fakat bir zaman sonra maçın "siyahını" izleyeceğimi biliyorum. Ve bu da pek hoşuma gitmiyor...

Batistuta35;
Böyle bir sistem Guti'nin yokluğunda denenmeli sanki. Ernst - Necip - Fernandes üçlüsünün, ikisinden oluşacak bir ortasaha bu sistemi kaldırabilir bir nebze.

isaac newton;
Ben de öyle umuyorum. Belki de "gönül kırmamak" için tüm yetenekli oyuncularını oynattı bu maçlık. Daha mantıklı düşüneceğini zannediyorum ilerleyen dönemde.

alper;
Kesinlikle katılıyorum. Ama işte "önde baskıyı" ara-ara yapabilmek için, yapılmadığı dönemde de alan savunmasını iyi becermek gerekiyor. O da 3 ortasahalı sistemle mümkün oluyor sanki. Dünkü şablonla biraz "gıygıy" oynandığında, hemen rakipler tek kaleye çevirir oyunu. Çünkü alan ya da takım savunmasını pek yapamaz böyle bir 4-2-4, sürekli önde baskı yapması gerekir ve bu da takımı oyundan düşürür bir zaman sonra.


Buca maçında da böyle bir "yardır gitsin" sistemi bekliyorum. Trabzonspor maçında işin aslı ortaya çıkar gibi. Leziz yorumlar için teşekkürler herkese.

maui dedi ki...

Abiler takıma bakıyorum ve ikiye bölünüyorum...
Bir yanda uzun zamandır görmediğim çalımlar, verkaçlar, zeka dolu paslar...
Diğer yanda ise bunların maçı kazandırmaya yetmeyeceğine olan yargım. Zira bence biz dünkü maçı rahat kazandık ama önümüzdeki 18 maçın TS kupa dahil 13-14'ünü kazanacağımıza inanırken şimdi şans ortalama giderse 10 galibiyet belki diyorum.
Zira, şurası netleşti ki bizim gol yemedeğimizi maç sayısı iki ya da üçü geçmeyecek.
Durum böyle olunca da bizim her maç en azından 2 gol atmamız gerekiyor bu mümkün mü evet ama her zaman değil.
İşte o vakit Şuster Dayı'nın bir parça sistemle oynaması gerekiyor.
Öncelikle dinamik bir orta saha şart.
Bunu sağlamanın yolu ise Fernandes ve Ernst'e yer açmaktan geçiyor. O vakit bence ya Sivok'tan ya da Hilbert'ten vazgeçmeliyiz. Sivok takımın bankosu olduğundan Sivok-Ersan yapıp ya Toraman'ı sağ beke alacağız ya da A2'den birini. Çünkü bu bünye Erhan mı nedir onu artık kaldırmıyor.
Bu sayede açılan bir yabancı kontenjanını Fernandes-Ernst yapabiliriz. Bu bize hem biraz direnç sağlayacak hem de Nobre'nin kazmalıklarından kurtaracaktır.
Bu durum Guti'yi de biraz daha önde kullanabilmemizi sağlayacaktır. Dünkü maçtan örnekle Nobre'nin yerinde Ernst ya da Fernandes olsa çok daha efektif olurduk.
Hilbert'in araya girişleri evet belki çok işimize yarıyor ama maalesef yabancı kontenjanı sorunu elimizi kolumuzu bağlıyor.
O yüzden bu blogda sezon başında yazdığım gibi bizim Hamit olmasa da serdar kesimal gibi bir adama ihtiyacımız var
Bizim belirleyici maçımız Cartalete'nin de dediği gibi grubun kader maçı olan TS maçı olacak ki Şuster Dayı'nın ak mı kara mı olduğu ortaya çıkar.

Cartalete dedi ki...

maui;

Lig Tv'deki spor haberlerinde de, Schuster'in Toraman'ı beke kaydırma ve Ersan'ı Sivok'un yerine koyma planlarının olduğu söylendi. Umarım klasik "dakika doldurma" haberi değil de, antremandan izlenerek esinlenmiş gerçekçi bir haberdir.
Zira, en iyi çıkış yolu bu gibi gözüküyor.

rivaldo dedi ki...

Oğuzun oynamasını umut ediyordum.Hatta oynasaydı Hilberte yakın bir performans sergileyebilirdi belkide.Ama önümüzdeki 1 ay mutlak kazanmamız gereken maçlar var.Bu yüzden Schustere de haksız diyemem.Umarım en azından profesyonel bir takıma kiralanır çünkü 20 yaşında ve a2 de kendini geliştirmesi zor artık.
Toramanın sağbek oynaması bence çok mantıklı bir hamle olur.Böylelikle dünkü ortasaha kurgusunda oynasak bile defansif olarak daha az pozisyon veririz.Tabi bu durumda İsmailin hücumda çok daha aktif oynaması ve Necip ve ya Fernandesin sağ koridoru kullanması gerekiyor(İniestanın Abidalin olduğu kanatdaki pozisyonu gibi.).Aurelionun da savunmayı üçlemesine gerek kalmayacağından ernstle daha dinamik bir ortasaha kurgulanabilir.Quaresmada sağ kanatda daha raha oynayabilir ve takım savunmasındaki eksik yönü daha az hissedilir.Bence barça bu taktik sayesinde Abidal oynadığında maxwellin oynadığı maçlarda daha iyi oynuyor.
Son olarak ikinci yarı Onur Bayramoğlu formayı kapabilir.Patlama bekliyorum kendisinde. :)

SYLPHYSTERIA dedi ki...

hepsi bi yana, bu manisa'nın kalecisi ilker ne kadar karaktersiz bi adammış! ilk yarı uzak olduğum için göremedim ama tüm bi ikinci yarı boyunca tribünle diyaloğa girdi, milleti zıvanadan çıkardı.. hele 2-2 olunca yaptığı hareketler benim gibi sakin adama bile küfrettirdi.. tabi 3 olunca şemsiye açılmadı :)
ha bi de 3 gol yiyen, yenilen takımın kalecisini maç sonu 3'lü çektirirken görmek dumura sürükledi..

Adsız dedi ki...

Pardon alakasız olacak ama: "Besiktas'tan Onur Bayramoglu ismi Adanaspor icin geciyor. Izzet'i de Besiktas dusunuyormus, oyuncu+para seklinde gidebilir..." Lan? Bonservisiyle vermek gibi bi mallık yapmazlar herhalde? Gerçi kiralık da gitmesin zaten. Tiksiniyorum şu transfer dönemlerinden ve duyumculardan. Yalan olma ihtimalinin çok büyük olduğunu bile bile insanın içine bi kurt düşüyor işte. Yok Bobo gidecek, Erhan kalacak, Rıdvan yok falan derken şimdi de Onur?

Cartalete dedi ki...

Bence Onur kiralık dahi verilmez, bırakın bonservisini... (Sadece tahmin) Sakatlığı sırasında, gövdesini adele sarmış. İyi çalışmış belli ki...

SYLPHYSTERIA;
Zaten taraftarın durduk yere İlker'le diyaloğa girmesi pek normal değildi, bir "tetikleme" olduğu belliydi. Tipten 5 sene diye tabir edilen karakterlerden biri gibi göründü zaten. Neyse, tribün çok güzeldi.

Rivardo;
Aslında Oğuz, Toraman'dan bile daha uygundur sağbeke ve hazırdır. Lakin, Schuster Toraman'ın tecrübesinden ve taraftarın gözündeki "bitmez kredisinden" faydalanmak isteyebilir.

Adsız dedi ki...

Merhabalar,

Beşiktaş'ın genç oyuncuları hakkında araştırma yaparken blogunuzdan
yararlanmaya başladım bir süre önce. Daha sonra futbol bilginiz ve
yazılarınızdaki kalite nedeniyle blogunuzun takipçisi haline geldim.
Sizi tebrik etmek ayrıca birkaç fikrimi paylaşmak istedim.

Sizden Soner Aydoğdu hakkında bir yazı bekliyorum. Guti'ye çok iyi
alternatif olabilecek bir oyuncu. Hem de Guti bıraktıktan sonra da
senelerce oyun kurucumuz olabilecek bir potansiyele sahip olduğunu
düşünüyorum. Hatta bu Ocak transfer döneminde transfer edilmeli derim.
Sezer Öztürk transferi de olmayacak gibi gözüktüğünden benim o bölgeye
önerim öncelikle Soner Aydoğdu o olmazsa Veli Kavlak. Ayrıca Onur
Bayramoğlu'nun kiralanması taraftarıyım yoksa oynamaya oynamaya
kaybolup gidecek. Hem de müzmin bir sakat ve yeterli hırsı göremiyorum
kendisinde. Ayrıca yaşıtlarına nazaran çok az genç milli takımlarda
forma giymiş. (2 kez U-20 ve 2 kez de U-19. Gol:0)

Ayrıca şimdi veya sezon sonunda Altay'dan Okay Yokuşlu ve Chelsea'den
Gökhan Töre'nin de Beşiktaşımıza gelmesini çok isterim.

Guti'ye yerli alternatif sıkıntısı çözüldükten sonra bence yerli bir
sağbek şart. Çünkü Hilbert yabancı kontenjanından dolayı
oynayamayacak, İ.Toraman aslen stoper, E.Dağ aslen ortasaha oyuncusu,
Rıdvan da malesef gözden çıkarıldı. Yapılacak en mantıklı hamle
Tabata-Ömer Aysan takasıdır. Çünkü dünyada yerli sağbekimiz de pek yok
malesef.

İyi günler.
Toprak

Cartalete dedi ki...

Merhaba Toprak,

Aslında, hakkında bir kaç hafta önce yazı yazdığım Samet Bülbül için düşündüklerim aynen Soner için de geçerli.

Topla yetenek konusunda fazlasıyla iyidir Soner de. Ancak o da tıpkı Samet gibi, fiziki yetersizliklerden dolayı "mevkisiz" kalıyorlar. Yani, yeterince çabuk olamadıkları için hücumcu olamıyorlar, yeterince kuvvetli olamadıkları için de ortasaha...

Ama kesinlikle üzerinde durulması gereken yetenekler var. Sahiden de, yaratıcılık konusunda bir yerliyi Guti'ye benzetirsek; Soner ilk 5'de yer alır gibi.

Okay Yokuşlu'yu mutlak isterim, Gökhan Töre de imkansız değil gibi. İkisi de önemli takviye olurdu.

(Gecikmeli cevap için affınıza sığınayım)

Adsız dedi ki...

Cevabınız için çok teşekkürler.

Bu arada bir Gökhan Töre videosu paylaşmak isterim. Hem de bizim Tabata'nın aklını alırken:

http://www.youtube.com/watch?v=bNwAlJ1LY78&feature=player_embedded

Saygılar ve selamlar
Toprak