Maça başlanan taktik ve oyuncu tercihleri bana göre yapılacak yegâne seçenekti ve doğruydu. Hayır, tahmin ettiğim 11 çıktı diye söylemiyorum bunu, sahiden de ikinci bir plan yapılamazdı; zirâ elde kanat oyuncusu kalmamıştı pek…
Geçen maç ilk kornerde buldukları golü, bu kez de ilk ataklarında yakaladılar. Hava şartları, ilk maç avantajı ve moral olarak zaten "Dinamo Kiev 1 – Beşiktaş 0" olan skor, tabelaya da yansımış bulunuyordu... Aslında hedef adına çok değişen bir şey yoktu, ütopya sürecekti: 4 gol…Derken Beşiktaş iyi top dolaştırmaya başladı, buna biraz da Kiev izin verdi. Genellikle kendi ceza sahalarının hemen önünde set halinde savunma yapmayı tercih ettiler. Önde pres yaptıkları zaman da; Beşiktaş adına maçın en iyileri İsmail ve Necip, çoğunlukla rakiplerini ekarte etti ve atakları sürükledi. Bu bağlamda Beşiktaş’ın sol yanı gayet iyi çalışıyordu…
Fakat Necip ve İsmail’in taşıdığı topların “değerli” olabilmesi için, Guti’nin forvetlerle bağlantıyı iyi yapması gerekiyordu. Ancak bu pek mümkün olmadı… Hem Guti gününde değildi, hem de Dinamo Kiev savunması çok dikkatliydi. Hatta bir pozisyon hatırlıyorum; Guti şut atabileceği bir pozisyon yakaladı fakat 3 Kievli oyuncu resmen perde çekti önüne… Bu gibi durumlar çok yaşandı ve Guti geriye dönmek durumunda kaldı. Aslında soldan yapılan İsmail – Necip katkısı, sağdan Ernst ve Hilbert’ten hiç gelmedi diyebiliriz… Bu da gerekli zamanda hücumların kısır döngüde geçmesini sağladı. Bir zaman sonra zaten rakip oyuncular da dikkatini tamamen merkeze ve sola verdi; işler iyice zorlaştı.
Skora rağmen pür dikkat bir takım vardı karşısında Beşiktaş’ın. Bunu ancak bir “gol” çözebilirdi, çünkü ancak moral bozukluğu bu konsantrasyonu bozabilirdi sanki… Bunun için tek fırsat yakalandı, tesadüftür ki; o an Guti’nin de tek “Gutileştiği” andı. Hatırlamak zor değil sanırım; Bobo’nun uzak direğe koşu yapan Almeida’yı fark etmeyip, ya da kendi şutuna güvenip üstten auta attığı net pozisyon…
Fenerbahçe maçının kornerlerinde, “yarı alan savunması” yapmaya başlamıştı Beşiktaş. Kale alanını ikilemiş, Almeida’yı da en öne koymuştu. Bu savunma taktiğiyle birlikte, yine bugün çıkan 11; ilk maçta denenseydi, belki de Beşiktaş Kiev’deki “kış olimpiyatlarına” daha kolay bir hedefi başarmak için gidiyor olacaktı…
Ancak bugün hesaplar mucize üzerineydi, golü bulma adına savunma çizgisini biraz daha ileri sarınca, Kiev’in 2. golü geldi ve film koptu. Sonrasında, işeri daha da dibe vurduracak bir skor ortaya çıktı… Genelinde “mahkum” oynanmamasına rağmen, 3 maçta yenen 12 gol mevcut. Ne denir bilmiyorum; eksiklik mi, şanssızlık mı? En iyisi “komalarda” deriz Beşiktaş savunmasını soran olursa…Schuster’in akıbeti ne olacak belli değil henüz. Yine bir Ukrayna dönüşü istifa mektubu istenir mi bilinmez… Ben de bu konuda net olarak ne istediğimi bilemiyorum açıkçası. Özellikle maç anı "vurdumduymazlıkları" halen içimi yakmakta. Ama yeni bir değişim sonrası, bir zaman kaybını daha getirir mi diye de korkmuyor değilim…
Ama bugünden itibaren; sağlıklı bir Necip’i 11’de görmediğim her maç, Schuster’i kovma sebebidir benim için… Madem ki mesele artık “gelecek planları” ve “skora isyan eden oyuncu”… O zaman Necip’i, İsmail’i yazalım en başta şu takıma… Cenk’i de sayacak olursak, şuan elde 3 adet üzerine plan yapılacak genç yerli mevcut… Sakatlanmasa Ersan da eklenirdi bunlara tabii.
“3, 18, 99,…” artık kalan haftalardaki tek hedef bu rakamları çoğaltarak, takıma ekleme yapmak olmalı. Lost’taki gibi tıpkı, ama lanetli değil; mübarek numaralar bunlar… Desmond’un görevi de Schuster’in işte… Bu rakamları takıma girerek, mümkünse çoğaltarak; en azından kalan haftaları şenlendirsin, bir amaca yönelik maçlar oynansın; kısacası dünyamızı kısa süreliğine de olsa kurtarsın…
13 yorum:
Takımımız maalesef inanılmaz bir travmanın içinde. Daha 2.dakikada amatör takımın yiyeceği golü yiyoruz bu sonra maçların hepsinde böyle oluyor İ.B.B. Maçından beri. Aptal bir gol yiyip sonra bütün maç onun stresini yaşıyoruz.
Necip gösterdiki bu takımın bankosu benim.Taş gibi fizikleri olan D.Kiev karşısında 1 dakika düşmedi oyundan ve topu ileri çıkartması beni çok mutlu etti. Bu kadar mutsuzluk,moralsizlik ve güvensizlikte bu sonuç normal. Herşey ilk maçta 3.golden sonra bitmişti zaten, ama insanın içinde neden olmasın diye bir durum oluyor. Neyse uzatmayacağım ama kesinlikle öyle yada böyle Schuster kalmalı, giderse gelecek adam ne yapabilir ki? Schuster bu sezon sonuna kadar ideal kadroyu yapıp kaliteli yerli futbolcular almalıdır. Kaybettiğimiz son maçların hepsinde acaba ilk golleri biz atsaydık ne olur diye düşünmede kendimide alamıyorum....
inançsız gidilen bir maçta, inançlarını sahaya koyan ismail ve necip'e, maçın tamamen umutsuzlupa saplandığı dakikalarda girmesine rağmen yine de bir şeyler yapmaya çabalayan onur'a (26 numara :) ) teşekkür ediyorum.
4-4'lük takım olduk vesselam. tv'de iki maçın toplam skorunun yazılması da koymadı desem yalan olur.
Söylediklerine aynen katılıyorum Cartalete..Bu takıma taktik kurgu falan değil en az 5 tane Necip lazım...Özgüvenle zorlayabilen adamımız yok yahu...(MTG)
Dün ikimizinde hem fikir olduğu kadro vardı sahada Cartalete..Ama ben Ernst'i bu kadar sağ dışda,Necip'i bu kadar sol dışda düşünmedim,düşünemezdim olmazdı,olmadı da..Dün için en sevineceğimiz durum sanırım Necip'in iyi oyunu-sola yakın olsa da- ve İsmail'in en azından istemesiydi..Gelecek senenin yapılanması dillere pelesenk olan bir cümle ama bizim için tam zamanı diyorum..Kalede Cenk,solda İsmail,stoperde Ersan-onu bari kaptırma yönetim-,göbekte Necip bu 4 isim gelecek sezonun 11'inde değişmez olmalılar..Geiye kalan 7 ismi biri Türk diğeri 6 yabancı şeklinde iyi bir planlama yapılarak oluşturulmalı..Necip'in,Ernst'in,Aurelio'nun hatta Fink'in olduğu yere Fernandes'i almak değildir mantıklı hamleler,ihtiyaca göre,,İlk ihtiyaç nedir derseniz..Bir Zago'dor,Ronaldo'dur..Hızlı,hava toplarına mutlak hakim çok iyi bir stoper..Neyse bunları illa ki yönetimde planlayan birileri vardır!!-var mıdır?-..
Bu mactan sonra artik Schuster'in konumunu tartismak gerekiyor. Hangi sart ve kosullarda gitmesi iyi olur ya da olmaz?
Tabii aslinda ondan once konusulmasi gereken kisi Yildirim Demiroren. Kac yildir Besiktas'i yonetiyor:
04/05. 1. VDB - Riza
05/06. 2. Riza - Tigana
06/07. 3. Tigana
07/08. 4. Saglam
08/09. 5. Saglam - Denizli
09/10. 6. Denizli
10/11. 7. Schuster
4 kere sampiyonluk potasinin icinde yer alinmis, 1 kere sampiyon olunmus, sadece bir sezon ikinci olunabilinmis. Ilk iki ve son yilda sampiyonluk yarisinin yakininda uzaginda dahi bulunulamamis. Sezon baslarken sampiyonluk potasi icinde yer alma ihtimali %57, sampiyon olma sansi da %14. Sampiyon olma sansi itibariyle Besiktas'in lig tarihindeki genel cizgisinden %35-40 daha asagida. Cok basarisiz bir tablo. Bence hemen istifa edip, kulubun onunu acmali fakat yapacagini tahmin etmiyorum, buyuk ihtimal 2012 finansal fair-play kriterleri ile takim Avrupa Kupalarina alinmaz, ustune de kume dusurulurse ancak o zaman mumkun olabilir, yani ayrilmasi icin kulubun basina buyuk bir kaza / bela gelmesi lazim diye dusunuyorum.
4, 5, 6 (07-10) Turk teknik direktorler. Bunun haricinde bir tek Tigana sampiyonluk potasinin icinde yer almayi basarmis, onun da yarim sezon hazirligi oldugu unutulmamali.
Yakin zaman lig tarihine baktigimizda sampiyonluk yasayan teknik direktorler:
02/03. Luce
03/04. Daum
04/05. Daum
05/06. Gerets
06/07. Zico
07/08. Feldkamp, Cevat Guler
08/09. Denizli
09/10. Saglam
Son 2 yilda sampiyonluk kazanan hocalar Turk, bu senede Turk olacak (Gunes, Saglam ya da Kocaman'dan biri). Sota (Kayseri, an itibariyle 4. sirada) bile "bize yabanci" sayilmaz.
TR'de daha once calismayipta geldigi ilk yil basarili olan sadece 2 isim var: Gerets ve Zico. Zico'nun basarisi FB'deki Brezilyali populasyonu ve Daum'un gecmis yillarda oturtmus oldugu duzenek uzerinden aciklanabilir. Gerets doneminde ligi takip etmedigim icin birseyler soylemek zor, yalniz o sezon FB'nin Daum yonetiminde son haftaya onde girmisken sampiyonlugu kaybettigi unutulmamali.
Bugun itibariyle lige baktigimizda, onumuzdeki yillar neyi gosteriyor diye dusunursek, FB ve GS haricinde Trabzon, Bursa, Eskisehir, Kayseri ve Gaziantep'in iddiali bir sekilde geldigi goruluyor. Kayseri (Sota) haric butun takimlar yerli hocalarla calisiyor ve herhangi bir ayrilik yasanmazsa onumuzdeki yil itibariyle kendi takimlarinda ortalama olarak 1'er seneden fazla calismis olacaklar.
Ligin gercekleri, Tigana ornegi, yonetim ve taraftar beklentisi, Schuster'in oyun anlayisi ve 1 seneye yakin surede gosterdikleri goz onune alinirsa nasil bir karar verilmeli? Evet tartismaya baslamanin zamani...
çok gereksiz bir maçtı hem hava şartları hemde psikolojik yönden.
@bora sahin.
tebrikler. güzel bir analiz olmuş.
@cartalete
maç kadronu görünce biraz ön yargılı düşündüm ancak sonradan haklı olduğuna karar verdim. tabi bu kadar kolay çözülmenin sebebini tamamen oyuncu psikolojisine bağlıyorum.
burada gerçekten futboldan teknik&taktik açıdan iyi anlayan birçok değerli yorum okuyorum başta cartalete olmak üzere. ve buda maç öncesi ve sonrası değerlendirmeleri herkes gibi değilde daha pozitif yorumlamama neden oluyor diye düşünüyorum.
ancak farklı bir durum var. bu tip konuların tartışıldığına pek şahit olmadım daha önce eğer yeri yoksa aşağıdaki yazılanları es geçin.
bir şey takıldı kafama kurcalayıp duruyor. özellikle ibb maçından beri. 03/04 sezonundan bu sezona kadar fenerin şampiyon olduğu veya son maça kadar şampiyonluk yarışında olduğu dönemlerde Beşiktaş aleyhine verilen hatalı hakem, mhk, pfdk vb. kararları tavan yapıyor. özellikle dün akşam ki maçta 1-2 kişi dışında yüz ifadelerinden yıpranmış bir kadro vardı sahada. bitse de gitsek mi desem? çoğu kieve imza atmış sezon sonu transfer olacak mı desem? biz bu hocayı istemiyoruz anlayın artık havaları mı desem? daha ferrarinin fener maçında saçma haraketi sıcaklığını korurken akşam milevskiye girdiği pozisyona kırmızı çıksa kim ne derdi? dün akşamki maç bana luce dönemindeki bir maçı aklıma getirdi. hatırlarsanız maç sonu ya da devre arasında guinti kanter içinde lucescu ya bağıra bağıra ''ben köpek miyim'' tarzında bir isyanı olmuştu. benim için o sezonun bu sezondan hiçbir farkı yok. eğer derseniz ki hem bu sezon hem 03/04 sezonu son derece adaletliydi o zaman bende derim ki size bu schuster başarısız değil 11 puan farktan şampiyonluk veren lucescudur başarısız olan.
bakın şu kadarını söylüyorum lucescu tekrar gelsin veya en faydalı olabilecek bir gelse bile bir yere kadar. çünkü bazı kesimler beşiktaş ın iyi şeyler yapmasında rahatsızlar.
herşeyi bir kenara bırakın öncelikle burada ve diğer heryerde yazılan çizilen schusterin sistemi, oyuncu kalitesi vb. tartışmaların anlam kazanması adına daha adil bir ortamın sağlanması gerekmez mi? sonuç olarak yine bora nın söylediğine çıkıyoruz.
bence sorun tamamen yönetimsel. çünkü herşey orada başlıyor ve orada bitiyor... saygılar..
shuffy
herkesin uzerinde birlestigi bir husus var: besiktas artik biten bu sezonun ardindan gelecege yatirim yapmali. elimizdeki gencleri dusunerek bir kadro cikaracak olsak suna benzeyecek sanirim:
cenk
ridvan- atinc-furkan- ismail
necip
onur manuel
simao quaresma
bobo
hadi giyelim ki ferrari ile sivok problem cikarmaz, zaten gitmeye hazir adamlar. hilbert, ernst'i de hemen sildik. almeida zaten balta, onu da hemen sildik. hadi diyelim guti'yi de sildik. napiyosunuz demezler mi adama?
ozetle; besiktas'ta artik gencler oynasin, olan oldu demek sacmaliktir.
almeida'yi ben schuster'in sene sonuna kadar kesebilecegini sanmam ki zaten dususteki en buyuk sebep almeida ve fernandes transferi bence. bi de ersangulum tabi.
sonuc, bundan sonra yapilabilecek en buyuk degisiklik necip-aurelio degisikligidir. belki guti yorulunca da 10-15 dakika onur oynar.
ki bunlari schuster zaten denedi daha onceden.
ozetgec: hic bisey degisEmez kadroda. maalesef bu boyle. en cok necip girebilir aurelio yerine. yoksa elimizde cenk tosun vardi, serdar kesimal vardi da schuster mi oynatmadi|?
dominic molise ;
Yani burada yazılanlardan, bütün yabancılar kadro dışı kalsın, A2 takımı oynasın mı çıktı?
Ligde kalan 14 hafta, mevcut kadrodan ve genç oyunculardan fikir edinmek için bir fırsat. Hatta tek hedef.
Hilbert takımın 1. sağbekidir. Ancak kontenjan sıkıntısı veya sakatlığı durumunda; Oğuz Ceylan orada ne yapar bilemiyoruz? Bu maçlarda öğrenebiliriz. İdeal takım bozulmaz, ama sağbekte Oğuz olur, bir maç onu görürüz.
Furkan Şeker, Atınç Nukan fizik olarak tam olarak hazır değiller elbette. Ancak ben bu arkadaşların A2 takımında, oyunu 40 metreye düşerecek kadar savunmayı öne çıkartırlarken gördüm.
Sivok seneyede bu takımın bankosu olarak kalır. Sakatlık durumunda, bir yerli stoper ihtiyacında hangisine daha güvenilir; bu maçlarda görülebilir.
İdeal takım sahada olur, Toraman oynamaz; Sivok - Atınç ; ya da Furkan - Sivok'a bakılır.
Guti'nin 1 yıl daha sözleşmesi var, ancak Guti yokken Onur ne yapar sorusunu daha çok sorabiliriz. Kalan 14 maçının çoğunda Guti'ye ihtiyaç az olacak, 60 dakikadan fazla oynamasına bazı hatta kupa maçı önceleri hiç oynamasına gerek yok. Onur sahaya sürülür, ne yapıyor, oynadıkça ne kadar üstüne koyuyor diye bakılır.
Bir maçta defans Hilbert Toraman Sivok, yani ideali olur; Doğukan sobeke konur. Seneye yapılacak planda İsmail'in alternatifi olur mu olmaz mı diye bakılır. Hazır değilse, seneye orası için yerli transfer notu düşülür.
Rüştü sallantıda, Hakan moral olarak bitik. Bazı maçlarda Umut konar kaleye, durumu nasıl diye bakılır. Cenk'in de böyle farkına varmadık mı bir Villareal maçıyla?
Bir maçta hücum 3'lüsüne Hasan Türk konur; Quaresma - Bobo - Hasan üçlüsüne nasıl oluyor diye bakılır, veya Simao'yla denenir.
Ayrıca Fernandes de kalan maçların tamamında oynamalı, Necip ile uyumluluğu sağlanmalı; eğer gelecek sene bu ortasaha düşünülüyorsa... Hatta, 8 ciğerli Cumali'yi ortasahanın derinine koyup, enerjisiyle ne yapıyor diye bakılır...
Kalan maçlar ancak böyle değerli kılınır. Yoksa mağlubiyet sadece "mağlubiyet" olarak kalır. Öbür türlü en azından insanlar, "ulan yenildik ama Oğuz ne top oynadı yaaa" diye umutlanır.
Umarım derdimi anlatabilmişimdir...
Ha ha, komalarda kısmı süper olmuş :)
Yani Cartalete, böyle şeyler yazıp insanı umutlandırıyosun, sonra yine Nobre, yine Aurelio, sahada görmek istediklerimizin hepsi en iyi ihtimalle yedek vs. O yüzden pek yapmadığım bir şeyi yapıp Beşiktaşımı rasyonel olarak analiz etmeye çalıştığımda maalesef ben de en fazla Necip'in daha çok süre alacağını öngörebiliyorum sadece, daha fazlasını değil. Benim de isteğim senin son yazdıkların, okumak bile nasıl zevkli, ki sadece güzel de değil, mantıklı aynı zamanda, hatta şart, ama... Ama işte. En çok üzüldüğümse Schuster'in bunları yapacak cesarete fazlasıyla sahip olmasına rağmen yapmayacağından neredeyse emin olmam. Keşke gitse bi gün Köyiçi'ne, otursa herhangi birimizin yanına 'Hacı sizin derdiniz ne, ne istiyosunuz benden?' diye sorsa. Beşiktaş'ın ne olduğunu, nerden geldiğini tüpçüden öğrenen adamdan ne beklersin?
Genelde görüşler paralel. O nedenle pek ekleyecek birşey bulamadım arkadaşlar, yorum katılarınız için teşekkür ederim.
Bora'nın üzerinde durduğu Schuster ve yönetim konusu kafamı kurcalamakta. O yüzden Schuster'in net bir şekilde başarısız olmasına rağmen, gönderilip - gönderilmemesi konusunda kararsızım.
Soru şu olmalı; Schuster'le gidilecek 1 yıl daha, ne kadar kötü olabilir?
Gelecek teknik direktör, takım yapısına uygun olur mu ya da gelecek yıl için, keşke Schuster kalsaydı bari dedirtir mi?
Bu konuda da ayrı bir yazı yazasım var. :)
@cartelete
beşiktaşın taraftarları uzerinde ciddi bir uykusuzluk problemi çektirme gerçeği var :)))
Beşiktaş adamı Honduras saat dilimiyle yaşatır böyle :)
Yorum Gönder