Issız Messi ve Buharlaşan Pastore

Messi, Aguero, Lavezzi, Di Maria, Higuain, Tevez ve henüz süre alamayan Pastore, Milito… Yeterince ürkütücü bir topluluk, ancak sonuç olarak elde 180 dakikada atılmış tek bir gol var. Aslında hücum zenginliğinin, “hücumcu zenginliğinden” öte, iyi bir takım yapısından geçtiğinin bir göstergesidir bu durum. Dünya Kupası’ndan beri Arjantin aynı tüyoyu veriyor aslında: bol ve iyi hücumcu demek, çok gol demek değildir. Eldekilerle iyi bir denklem kurmak gerekiyor çözüme ulaşmak için…Arjantin bu denklemi kurarken Messi üzerinden gitmelidir elbette, onun istatistik belirleyici performansını Arjantin formasına taşımak gerekiyor… Messi’nin bu konuda öne çıkan birçok özelliği var, fakat en belirginleri şunlardır: bireysel olarak atak girişimi yaptığında, bir oyuncuyu duvar olarak kullanıp, kaleyi bulması ya da hareket halindeyken araya nefis toplar bırakması…

Dün bir pozisyonda Lavezzi, Messi’nin derin pasıyla tanışmış ve golü bulamamıştı. Onun dışında yine Messi fırsat buldukça arkadaşlarına net şut imkânları sağlasa da, toplar genellikle yağmur ormanına doğru yol aldı… Burada benim gözlerim, her ne kadar geçen senenin çoğunu pas geçer gibi olsa da (bunun nedeni büyük ölçüde Ercan Taner'den mahrum kalmasıdır. Şutlarından sonra "militooğ!!" diye biri yok artık), bitiriciliği daim olan Diego Milito’yu aradı diyebilirim. Hem bitiricilik, hem de Messi’ye duvar olma açısından önemli bir hamle olurdu aslında.

Tabi Messi’nin bunları yapabilmesi için kaleye de yakın olması gerekiyor. Dünya Kupası’nda Maradona ona “Maradona görevi” vermiş, kaleden çok uzaklaşmıştı. Bu kez 3’lü ortasahanın sayesinde, nispeten geriye daha az yöneliyor ve çoğunlukla kalenin yakınında kalıyor. Ama bu kez de topla buluşma şansı azaldığından, yine kendiliğinden geriden top alma hevesine bürünüyor mecburen…Bunun için tek ve kesin çözüm Pastore gibi dururken (ki ben bunu, Pastore net olarak patlama yapmamışken Dünya Kupası’nda hatta öncesinde de savunurdum) kendisini halen takımda göremiyoruz. Dünya Kupası 2010’da bir tek Yunanistan maçının bir bölümüyle “Messi – Pastore” iş birliğini gördük. Çok kısaydı ve güzeldi, hatta bunun sonucunda 40’ına merdiven dayayan Martin Palermo bile gol bulmuştu… Ama onun haricinde Pastore kenardan ısınmaya devam ediyor ve gittikçe buharlaşıyor… İki büyük yeteneği bir araya getirmek gerekiyor en yakın zamanda. Dün Messi Gago’yla duvar paslaşması yapayım dedi, hayata küstü... Sahada kendi futbol zekâsına yakın bir oyuncunun olması, onu da yukarı taşıyacaktır.

Bu durum en çok Sicilya’da can sıkıyordur, Palermo başkanı Zamparini başta olmak üzere… Zaten kendisi açıkça Batista’ya sallamıştı ilk maçtan, tabi onun derdi de biraz başka. Her maç bonservis değerine +3 milyon yazacakken, şuan tam tersi oluyor gibi.Aguero’nun da A Planı’nda düşünülmüyor oluşu ilginç. Aguero’nun özellikleri, Lavezzi’nin tüm olumlu özelliklerini kapsar, üstüne de eleman artar bana göre. Messi’den sonra takımın en iyi “delici” oyuncusu. Şablonda bahsi geçen 4-2-3-1 sisteminin solu için, teorik olarak Di Maria daha mantıklı seçim olarak gözüküyor. Lakin ben Aguero gibi içe kat eden ve bunu yaptığında genellikle sonuca da bağlayan, hali hazırda Pastore ve Messi gibi derin top erbaplarının bulunduğu yerde “topsuz koşularıyla” etkili olacak bir oyuncuya yer açardım. Daha çok Rijkaard’ın Barcelona’sına benzedi; iki içe kat eden yetenekli oyuncu, arkalarında Deco vari oyun yönlendirecek ve çok daha hareketli oynayacak bir Pastore ve en önde de net bir golcü…

İlk Arjantin maçında 45. dakikada Batista’yı protesto edercesine sızmıştım, ikinci maçın tamamını izledim. Yani atılan tek Arjantin golünü de göremedim diyebilirim iki sabahlamaya rağmen… Artık Kosta Rika maçına bakacağım, yukarıda resmedilen “gönlümdeki 11’e” yakın bir şey bekliyorum. Aslında Kosta Rika’ya da ağır sempati beslediğim bir turnuva oldu, henüz tek maç oynamış olmalarına rağmen. Formalarının güzelliğiyle başladı, genç kadronun sistemli, disiplinli ve farklı bir oyun ortaya koymalarıyla alevlendi… Duran toplar, hızlı hücumlar, topsuz oyundaki alan savunması, hatta taçlarda bile mutlaka bir şeyler çalışılmıştı. ÖSS gibi turnuvaya hazırlanmıştı yani gençler. Bu gece Bolivya ile ikinci maçlarına çıkıyorlar, tavsiye edilir. Saati de uygun sayılır, 01:15.

5 yorum:

Batistuta35 dedi ki...

Agueronun yerine tevez daha etkili olamaz mı abi, uzaktan şutları top sürmesi dribling falan daha etkili gibi geliyor bana tevezin. Tevezin artı olarak ahzırlayıcı özelliği de var sanki

Cartalete dedi ki...

Olabilir tabi. 2004 Olimpiyat Oyunları'nda o pozisyonda oynamıştı hatırladığım kadarıyla. Arjantin'de tek etkili olduğu dönem de oydu zaten :)
Ama Aguero'yu tercih ederim yine de. Gole daha yakın bir oyuncu Aguero.

Adsız dedi ki...

Çok büyük bir "link-up" sorunu var,özellikle orta saha-hücum arasında.. savunma ile bağlantıyı Mascherano ve Banega/Cambiasso (o pozisyonda şahsen Banega tercihimdir) ile kurulur. Ama topu ileri taşıma konusunda Messi dediğin gibi fazlasıyla geriye geliyor (Barça'daki sahte 9 rolünden çok daha fazla) ve geriye gelse de pas yerine iftira atan adamlar (bkz. Gago) ile 2ye1 ler yapmak zorunda kalıyor. Orta sahayı Banega-Masche-Pastore yaptığımız vakit, bu bağlantı sıkıntısı minimuma indirilebilir.

Hücum hattında da bana kalsa, gerektiğinde uzak forvet rolüne de geçebilecek Higuain daha iyi olur gibi, daha fazla opsiyon üretmek açısından. Öteki forvet oyuncusunda da, Agüero daha iyi olur çünkü Messi ve Pastore gibi hazırlayıcılar varken, dediği gibi daha gole yakın olan Agüero daha güzel oturur.

Kısaca; Banega Masche Pastore / Agüero Messi Higuain diyorum.

Bir de taktiksel çözümü olmayan bek sıkıntısı var tabi, kendimi bildim bileli var zaten bu sıkıntı, bu da en az Batista'nın tercihlerinden dolayı gelen bağlantı sıkıntısı kadar Arjantin hücumlarını kısıtlayan bir olay. Ama kötünün iyisi olarak Zabaleta-Zanetti ikilisini söyleyebilirim.

Ayrıca, az önce Arjantin taraftarının "Diegoo Diegoo" diye tezahüratını duydum, baya tanıdık geldi bu hareketler açıkçası :) Messi milli takımda resmen rakiplerinden daha çok kendi hocalarından çekti, sonuç olarak da böyle tepkiler geliyor.. Neyse allah Leo reyise sabır versin.

Kerem

Adsız dedi ki...

herkese selam ,

belki bu konuyla alaksi olmiyacak ama bana bu soruya cevap verebilicek birisi varsa sevinirim.

muhammedi herkes cok büyük yetenek olarak görüyor ama niye kendisi u16 mili takimda oyniyor?

fenerbahceden recep niyaz muhammedle ayni yasinda, recep niye u17 icin oyniyor?
ikiside ayni mevkide oyniyor yani recep muhammeden yetenekli mi?

a2 dede cok oyniyamamis muhammed bu yil eger okadar yetenekli ise niye bütün maclra oynamiyor?

gercekten medya yüzünden cok mu büyütük gözümüzde?

iyi günler ve saygilar , cevab verebilen varsa gercekten sevinirim bir kac günden beri kafamdan cikmiyor.

Cartalete dedi ki...

Alt milli takımlarda, u16'yla u17'de oynamanın kalite ile alakası yok. Jenarasyonlar belirleniyor ve o takım olduğu gibi kategori atlıyor. Mesela Okay Yokuşlu da u17 değil de, u19'da oynayabilecek durumda. Ama jenarasyonu u17.

Sadece ümit milli ve a milli takımlarda ististai durum oluyor. Yani buradan, "acaba Muhammed balon mu?" çıkarımını yapmak baya karamsarlık olmuş :)