Neredeyse oluyordu… İngilizlerin bile tam olarak çare bulamadığı, grup kuralarından bu yana en çok çekinilen, oldukça farklı bir spor yapılan deplasmandan çok güzel bir skorla dönülebilir, bu yazı daha keyifli yazılabilirdi… Keyifsizim, üzgünüm de ama “umutsuzum” diyemem, asıl özel tarafı budur maçın…
Maç öncesi yazısında, “Beşiktaş direncini koysun, sonuç çok mühim değil” diye not düşmüştüm, fazlası oldu… Direncinin yanında, sağlam bir oyun karakterine de sahipti Beşiktaş. Ne yapması gerektiğini biliyordu, maçtan önce çokça değinilmiş bir oyun planı olduğu belliydi. Quaresma dahil olmak üzere, tüm futbolcular da buna uyuyordu…
Quaresma’nın “bencil” görünen şutları bile, bu kez plan dahilindeydi aslında. Rakip bu sezon 6. resmi maçını oynuyordu iç sahada ve daha önce sadece 2 gol yemişti. Biri Thun’dan, 4-0'ken 4-1 yapmışlar… Golü merak edip izledim, maç 2-0 olsa Stoke City defansının o topa vurdurması imkansız, tamamen rehavet golü. Diğeri gol ise Nani’den, 2’ye 1’le kaleye yaklaşılmış ve çok iyi atılmış bir şutla bulunan gol…
Dar alanda ve oldukça derinde bir alan savunması yapan Stoke City için bu istatistik oldukça gerçekçiydi. “Forvet yutan” bu tarzlarına ne Torres, ne Chicharito, ne Berbatov, ne Pavlychenko ne de Suarez çare olabilmişti. Bu maçta savunmanın göbeğinde gol aramak manasızdı, o yüzden Edu tıpkı zamanında Luce’nin İlhan Mansız’la yaptığı gibi “yem olarak” sahaya atılmıştı… Fiziki mücadele açısından sinmemesi, savunmanın dikkatini merkezden uzaklaştırmaması asli göreviydi Edu’nun. Zaten Hilbert'in golünü tekrar izlerseniz, sol stoperi alıp götürenin ve o boşluğu dolaylı yoldan oluşturanın Edu olduğu görülecektir. (Buraya tıklayıp bakabilirsiniz: 7. saniyede Edu sol stoperi attaaya götürüyor...) Simao ve Quaresma ise “Nani’lik” yapacak ve en ufak bir savunma dalgınlığında golü arayacaklardı… Bulunan gol de, tam kafamda canlandırdığım gibi oldu aslında… Ortasahada müthiş ayağa paslar, sağbek Hilbert’in gerekli bindirmeyi yapması adına zaman kazandırdı. Quaresma, alan savunmasındaki açığı ve Hilbert’in koşuşunu görür görmez nefis bıraktı ve o Hilbert’ten kusursuz bir gol vuruşu geldi… Tek kelimeyle “lezzetli” bir goldü… O anda aldığım zevki, hemen gidip bir kuyumcuya bozdursam, adam kalkıp 5 bin lira verirdi eminim…
Ama kursakta kalması uzun sürmedi. Özellikle ilk yarıda, Stoke City’nin sadece duran toplarda “eyvah” dedirteceği belliydi… Yine öyle bir kornerde, top daha ağlara gitmeden Crouch’u havada gören bir grup Stoke taraftarı “yeahh” demeye başladı… Asıl koyan şey ise, atılan o güzel golün üzerinden çok fazla geçmeden cevabın gelmiş olmasıydı. Mesaj şuydu: “Siz 8 pas yapın, araya adam kaçırın, trivelayla köşeyi bulun = 1 gol. Biz topu kaldırırız, arkadaşın biri kafayı vurur= 1 gol. Kasmayın gençler…” Direk can sıkıcı yani…
Maç biraz 0-1 gitse, oyuncuların morali ve kendine güveni artarak devam eder; o gol pozisyonunun karbon kopyalarından birkaç tane daha yakalanabilirdi. Yine de dağılmadı ama takım, karakterli futbol plan dahilinde devam etti. Quaresma oldukça gollük bir şut attı, hatta koltuğumda sevinme feyki attım ama çok az farkla dışarı çıktı. Sanırım tekrarı olmadı o pozisyonun, ilk yarıda sağ çaprazdan, sol direğe atılan şut… Kale arkasındaki taraftarlar sağlam “uuuu” efekti verdiğine göre, yalayıp geçmişti direği…
Aslında “gollük olmayan” şutu, bir kontrpiye hamleyle neredeyse çatala giriyordu… Onun dışında Fernandes’in de etkili bir şutu vardı uzaktan. Plan tutabilirdi yani, olmadı. Stoke City’nin ve Crouch’un planları tuttu ama maalesef. Sivok’un elini hissedip, belini bükerek fırlattı kendini yere Crouch ve 2-1.Carlos Başkan nihayet Hilbert tercihiyle voltranı tamamladı, artık kendisine gönül rahatlığıyla “güzel hoca” diyebilirim artık… Ayrıca bu blogda da bir ilk yaşattı. Normalde temenni 11’lerinde önce Necip yazılır, sonra 10 kişi boşluklara serpiştirilirdi. Ama gerçekte durum böyle olmazdı pek… Bu kez, biraz da Necip’i düşünüp, kötü bir oyunda ihaleyi yüklenmesin diye Ernst’i yazdım temenni 11’ine, ama sorumluluk sahibi olmasına rağmen Carlos Hoca bizden fazla güvendi Necip’e… Saygı duydum, haklı da çıktı… Necip, beklediğimden çok daha fazla kendine güvenli oynadı ilk yarıda özellikle, ikinci yarıda çoğu oyuncu gibi o da düştü biraz…
Normalde 11’de hatalar yapsa da, oyun içi hamlelerde başarı kaydeden Carvalhal, bu kez biraz hamle eksikliği yaşadı sanki… Stoke City oyuncu değişiklikleriyle takımı oldukça canlandırdı, Beşiktaş ise sallanan düzende devam etti… Bir Holosko hamlesi 1-1’ken yapılsa mesela, rakip savunmayı telaşa itebilirdi. Mesela Ernst Simao’nun yerine girebilir, Necip sol öne atılabilirdi… Hatta Quaresma’yı merkeze atarak, topu geriden aldırıp, Edu kenara çekilebilirdi. Bir hamle gerekliydi kısaca, ama gole kadar olmadı.
Yine de kötü anlamda kimseyi öne çıkarmak istemem şu maçtan sonra. İyi anlamda da, Egemen bir hayli öne çıkar gibi… Zamanla posteri duvara asılacak bir adam halini alıyor… Taş gibi durdu savunmada, topla buluştuğu zaman da hep en iyi seçeneği kullandı ve uyguladı. Son dakikadaki röveşatası kazara girse zaten, hemen en yakın yetimhaneden bir çocuk evlat edinip, adını Egemen koyardım herhalde.Aylardır 11 yüzü görmemesi rağmen, özellikle savunmada sıkı bir performans gösteren Hilbert’e de ayrı parantez… Golünden ziyade, ters kademelerde Crouch’un önünden aldığı hava topları çok daha değerlidir, zaten 11’e yazma sebebi budur benim için. Pas oyununda en çok sırıtan adam oldu ama o kadar afallama doğal.
Quaresma da bir başkaydı. Topu aldığı zaman insanı beklenti içine soktu, öyle bir günündeydi. Dediğim gibi, her zaman manasız gözüken şutlarına bile kızılacak durum yoktu bugün, plan o olmalıydı zaten… Her zaman değil, en azından bu tip değerli maçlarda takımla bütünlük oluştursun yeterlidir. Zaten Hilbert’i bu şekilde her zaman görebilecek bir oyuncu olsa, Chelsea, Barça, Inter formalarından en azından biri hala üzerindeydi.
Sivok da kritik müdahaleler yaptı, Fernandes ara-ara nasıl bir potansiyel olduğunu ortaya koydu vesaire… Gözüme kötü gelen kimse yoktu, bazı yan toplarda Rüştü hariç. Ki, zaten kaleciye markaj işini abartmalarından dolayı Rüştü’yü hiç görmüyordum duran toplarda, o ayrı… Adamı tost yaptılar her taçta & kornerde… İnönü’de pek tutmaz o iş, hakem daha sık faul çalar diye düşünüyorum. Zaten taçlarda Delap bu kadar açılırsa arkaya, ensesinin Beşiktaşlı balgamıyla tanışma ihtimaline 1’e 1.30 veriyorum…
İyi oynanmış bir maç ama elde pek bir şey yok. Biraz ikili averaj avantajı var işte… Ama kendi adıma söyleyeyim, şu maçla güven ve umut kazandım. Aynı şey takım için de geçerli olabilir…
40 yorum:
muthis yazi bir noktaya dikkat cekmek isterim nacizane , yanlis anlasilmasin kesinlikle ofansif degil.Ikinci yari Necip'in oyundan dusmesinin sebebi q7 simao ve fernandes'in surekli birbiryle paslasmasi ve Necip'in tam tabiri ile topsuz oyunda kalmasi hele bir pozisyon varki necip savunmanin arkasina tam bir ingiliz ortasahasi kosusu yapmistiki simao cok net oraya birakabilcekken yanindaki jimi hendrix' e verdi topu.Saygilar
Çalınan bence ucuz penaltıyla iyi oynadığımız bir maçta bir Beşiktaş klasiği olan “Kursağa tıkamak” duygusunu yaşamak üzücü.Pennant girdikten sonra sol kanattan pozisyonlar verdik fakat bunun sebebi oyundan düşen Simao’nun İsmail’e yardım etmemesiydi diye düşünüyorum.Genelde Querasma bu konuda aksar ama dün gece Hilbert ile birlikte sağ kanatta iyi bir performans gösterdiler.Keşke Simao değişiklği daha önce yapılsaydı.Bugün yorumlarda ihale yine Edu ya kalmış görünüyor.Edu bu insanlara ne vaat etti yada kulübede ki hangi isim dün gece için daha çok şey vaat ediyordu bilmiyorum fakat Simao’nun pasında vurduğu top gol olsa Edu’nun ne kadar iyi futbolcu olduğundan bahsedilirdi.
Carvahal’ın yavaş yavaş olması gereken kadroyu buluyor olması sevindirici umarım ligde yine Ekrem denemelerini görmeyiz ve Hilbert tercihini devam ettirir.İsmail’deki defansif gelişimini görmek gerçekten sevindirici ve umarım güven kazandıkça hücumda da daha çok sorumluluk alır ve sahip olduğu yetenekleri kullanır.Kendine güveni artıkça dün bir pozisyonda olduğu gibi;ceza sahasına girip aldığı topu rastgele ortalamak yerine geriden koşarak gelmenin sahip olduğu hızla sıfıra inip daha tehlikeli bir pozisyon hazırlayacaktır(inşallah )
Egemen Korkmaz...Bu adam transfer olduğunda Bursa geçmişine ve geçen sene Guti’ye yaptığı faule bakılarak ne adamlığı kalmıştı ne kazmalığı.Bana göre bu senenin en istikrarlı faydalı oyuncusu konumunda.Topu oyuna sokma ve savunma anlamında 10 İbrahim Toraman gücünde.Oynadığı takım taraftarlarının çok seveceği belki bu yüzdende rakip taraftarların sevmeyeceği tarzda bir oyuncu.Umarım hep böyle devam eder
Mehmet
Gerçekten karakterli oyun örneğiydi, her maç böyle oynayın canımızı yiyin =)
Evet oyun tam anlamıyla başlıktaki gibi karakterli tam bizim sevdiğimiz tarzdaydı.Ve maalesef yine çok pis bir mağlubiyet daha ekledik İngilizlere karşı.Maç esnasında oyun 1-1 olduğunda hislerim 2. golü yiyeceğimzi söylüyordu.Tüm totemlerime karşın 2. yedik maalesef.Çok uzuz hatta adaletsiz bir penaltı çaldı hakem.Aynı hakem maç içinde Marco'sürekli belinden iten Crouch'a müthiş tahammül gösterdi.Marco bu maç gerçekten müthişti.Aksayan 2 kişi maalesef Edu (kondisyon sorunu yüzünden)ve Simao (daha cesur olmalıydı maç içinde diye düşünüyorum)oyunun bir kalibre ileri gitmesini engelledi.Maç içerisinde çok babasın BOBO diyesim geldi.Ama yinede Carlos Carvalhalın çıkarttığı takımı ve oyuncu değişikliklerini yerinde buldum.Herkes bir Holosko in_-Edu out hamlesinin olması gerektiğini söylüyor ben aynı kanıda değilim.Oyun Holoska tarzı bir oyun değildi Edunun tüm yorgunluğuna rağmen daha caydırıcı olduğunu düşünüyorum bu tarz bir rakip ve oyun için.Dünde belirtiğim gibi Egemen stoperde veİsmail bek bölgesinde (zaman zaman çok kritik hamle hataları yapsada ) çok başarılıydı.
Neyse çok uzun bir yazı oldu kusura bakmayın dün gecenin vermiş olduğu sıkıntı ve stresten birazda
Serdar
başta yüzümüzü kara çıkarmayan hilbert'e, zaman zaman disiplinden kopsa da aradığımız futbolu takıma entegre olarak oynayan quaresma'ya teşekkür etmek lazım.
geçen senenin günah keçisi egemen de kalbimize girmeye başlıyor. itiraf etmesek de egemen'in oyun stili en çok beşiktaş'a yaraşıyor. gerektiğinde kavga eden, kavgasını hakemin gözünden kaçırmayan...
rüştü 20 yıllık kariyerinin özetini göz önüne serdi. diyecek fazla bir şey yok. top sektirme korkusundan zıplayamaması çok fazla değinilmeyen noktalardan biri. diğerleri her yerde yazılmış zaten.
aurelio çok ufak bir iki hata hariç görevini harika yerine getirdi. türk pasaportu da varken biz ernst'i çok özleriz gibime geliyor. üzülsek mi sevinsek mi?
necip'le cenk'te harika bir özellik var. türk oyuncularda çok bulunmayan bir özellik. ikisi de duygusal değiller. antalya maçındaki kötü oyunundan eser yoktu necip'in. nasıl bir oyuncu olduğunun fragmanlarını sergiledi.
penaltı pozisyonunda sivok'a faul yapan crouch'un hareketi gözden kaçtı, ancak beldeki el görüldü. o el orada olmayacaktı be sivok. savunmadaki zayıf halka.
ismail olma yolunda hızla ilerliyor. bazı sakarlıkları var, onları da üstünden atarsa gelişiminin meyveleri daha çok güze batacak.
simao yine yoktu. ama en azından olduğu dönemlerde sırıtmadı. savunmaya yaptığı yardım da gözden kaçmadı. yavaş yavaş açılacak umarım.
fernandes, klasik fernandes. oyunu güzelleştirdi. gereksiz hareketlerle yüreğimizi ağzımıza getirdi. benim açımdan ne onunla ne de onsuz. quaresma'ya değip bu maçlık da olsa oyununu takıma daha fazla faydalı hale getiren değnekten onun da nasiplenmesi lazım.
edu'yla ilgili gerekenleri yazmışsın. bence hem o tek fırsattaki vuruşu iyiydi hem de yediği onca dayağa rağmen sinmeyişi. gol atmadığı sürece eleştirilmeye devam edileceği aşikar. "bu adam niye oynatılır, anlamıyorum" diyenlere, "evet, anlamıyorsun, sorun sende" demek istiyorum. bu maç için en uygun alternatif oydu ve o oynadı.
carlos hoca oyuncu değişikliklerini geciktirmeseydi, kazanamasak bile ikinci yarı direncimizi daha fazla koruyabilirdik. sanırım son hamle şanslarını erken kullanmak istemedi. ama bu sefer de çok geç kaldı. oyundan düştüğümüz anda müdahale etmeye başlamalı. bunun haricinde dehşetliydi. sadece rakiplere değil, kendine de bakması bile yeter. kendi hatalarını tekrarlamayan bir hoca.
yaz boyu siyahın zindanından bakmış olsak da beyazın aydınlığına çıkmamız yakın.
Elinize sağlık yazı çok güzel olmuş. Özet olarak Holosko hamlesi zamanında yapılsa puan veya puanlarla ayrılabilirdik. Çünkü Simao hariç herkes elinden geleninin fazlasını yaptı dün.
Yazınızda böyle bir maçta Sidnei'in sahada olmaması konusuna değinmenizi de isterdim. İsmail yerine Sidnei oynasa bence daha yararlı olurdu. İsmail de fena oynamadı ama bu maç ona uygun bir maç değildi hele ki takımın hava hakimiyeti en yüksek elemanı kenarda beklerken.
D.Kiev bu sene kötü galiba maçlarını izleyemedim ama İsrail'den beraberlikle ayrılmışlar. Artık Kiev'den en az 1 puanla ayrılmak bence şart oldu.
balticman
Delap'a ıslak havlu veririz tribünden :)
Marmara Üniversitesi
Pulis üç değişikliğini de doğru yere, doğru zamanda yaptı. Buna karşı daha erken müdahale edilebilirdi. Ama zaten bu kalasların attıkları her kornerde her taçta tehlike yaşıyorduk, hani "adamlar hamle yaptı da golü bu sebepten yedik" diyemiyorum ben. Walters ve Whelan hamleleriyle orta sahayı dengelediler, Etherington pert olunca da kanat etkinliğini Pennant ile yakalamaya çalıştı.
Carvalhal reyis de giderek doğruyu buluyor. Dünkü pas ısrarı ve hareketlilik çok umut vericiydi, bunu sürdürürsek güzel işler yaparız. Bence uzak forvet olarak Pektemeki de kullanmaya başladığı zaman voltranı tamamlamış olacak. Pektemek pas oyununda da çok fazla sıkıntı yaşamaz. Bu oyunun ve doğruya yönelik hamlelerin devamının gelmesini diliyorum.
Maç hakkında diyebilecek başka birşey yok, oyundan çok memnunum hatta daha açık söyleyeyim, oyun böyle olunca skor pek de umrumda değil. Üzüldüm, sinirlendim evet ama kaybedeceksek de böyle kaybedelim. İki tırt golle. Penaltı pozisyonu, hakemin maç içindeki birçok yanlışından biriydi.
Bikaç söz de bu futbol takımı forması giydirilmiş 11 büyükbaş hayvandan oluşan Stoke City hakkında etmek istiyorum. Başka bir yer olsa "Size de, sizin oynayacağınız oyuna da, atacağınız taça da, hocanızın şapkasına da..." diye kalaylamaya başlardım. Oynadıkları şey futboldan başka her bir halta benziyor, pragmatizm de bir yere kadar, seyir zevki denen birşey var. Göya futbolun beşiği olan İngiltere'nin bir takımıyla mı oynadık yoksa "Bülent Başgaaan" Sivasının büyüme hormonuna yüklenmiş haliyle mi maç yaptık bilemedim. Zaten kendilerinden tutkuyla nefret ediyordum, şimdi daha da fazla nefret ediyorum. Bu çirkin oyunlarına da, sebebi ne olursa olsun, saygı duymuyorum. Bütün maç kasap havasından başka hiçbirşey oynama, otobüsü çek kalenin önüne, topu ileri şişir, taç at korner at, tırt gollerle galip gel. Bunları arka arkaya yazınca bile içim daralıyor.
Direk yazıdaki mesajdan alıntı yapalım hatta, bence futbol "8 pas yapın, araya adam kaçırın, trivelayla köşeyi bulun = 1 gol" dur, çağdışı "Dövün, depin, kafa vurun" değil.
Kerem
Öncelikle güzel yazi olmus.
Dün Aksam kesinlikle iyi oynayan takim kazanmadi.
Kadro secimi Rüstü haric iyiydi, bu macta Cenki oynatirdim, keza Rüstünün yan toplarda iyi olmadigi belli, belki kariyerinde en büyük eksikligide buydu, zaten ilk golde bundan dolayi geldi.
Allah biliyor, her duran tokta yüregim azima geldi.
Stoke City'nin oynadigi futbol görülmeye deymez acikcasi, NoatSamisa'nin yazdigi gibi bir nevi Rugby oynuyorlar, Sivok'un mactan sonra dedigi gibi resmen dayak yediler sahada. Ama sunu belirmeliyimki, Fernandes ve Necip vucudlarini müthis kullandi, maci ingilzceden izledim ve Spikerler Fernandese hayran kaldilar.
Top Quaresmaya gelincede bekliyorlardi ne yapacak acaba bu adam diye.
Besiktas ama bu sezonun en güzel futbolunu oynadi, belkide son sezonlarin en iyisini, müthis zevk verdi, bizim Takim top cevirebiliyormusda bizim haberimiz yokmus, gelecege ümitlendiren bir Futbol, Carvalhalin dedigi Besiktas taraftari memnundur bu perfomansdan.
Mac öncesi yazinda belirtigin gibi, böyle rakibi dize getirmenin tek yolu Quaresmadir, bana kalirsa süper oynadi, özellikle ilk yarida, bencillikle alakasi yoktu, ikinci yarida topu biraz daha fazla ayaginda tuttu.
Simao ne yazikki yine cok pasif kaldi.
Necip-Ernst degisikligine tam anlam veremedim, cünkü Necipin hic yorulmus hali yoktu. O dakikalar Edu'yu cikarip Pektemeki oyuna soksa belki Stoke'un o pres dönemini bozabilirdi, ki Edu tam o dakikalar cok pasif kaldi.
Hilbert iyi oynadi, ofansif kosulari iyi.
Bu arada Taraftarida unutmamak gerekir, Ingilterede Ingilizlerden fazla ses cikardilar.
Ümit ederimki Besiktas dün aksamki oyun anlayisini degistirmez, yavas yavas oyun tarzimizi oturtmamiz lazim.
Kiev'in berabere kaldigini düsünürsek, isler iyi gidiyor.
Stoke City'nin topu Beşiktaş'a verdiği konusunda bir yanılgı da var. İşi o kadar basite indirgemek, bu takıma büyük haksızlık bence. Stoke City'nin topu dolaştırmamıza izin verdiği oldu ama kendi yarısahalarına geçtiğimizde, mutlaka pres koydular. Oyuncular hepsi, tez canlı bildiğimiz Necip dahil, baskı altında çok güzel top çevirdi. Gol de böyle bulundu zaten.
Örneğin, Rangers Bursaspor'a "topu vermişti" gerçekten. Onlar direk cezasahası içine gömülmüştü, Bursaspor topla geziyodu atıl alanda, Ertuğrul Sağlam da "ne oynadık" demişti. Ama bu maç öyle değildi kesinlike...
İkinci yarıdaki fark, onlar takımı tazeleştirip, pres gücünü yükselttiler, biz ise düşmüş oyuncularla devam ettik. Özellikle Simao... Bundan da yazıda bahsedildi zaten. Ayrıca "karaterli futbol"dan kasıt sadece pas yapmak değildi, Beşiktaş sinmedi, o ucuz penaltıdan sonra bile çok dağılmadı.
Bu tezi ortaya koyan sevgili Ekrem M.Sc; katılmadığın için değil, gecenin köründe 2 saat yazılmış bir yazının altına "yersen..." tabirini geçtiğin için yorum oynaylanmadı, bilesin. Kimseyi yemiyorum burda, aklımdan geçen neyse onu yazıyorum.
Ama görünen o ki, genel olarak herkes memnun. Takıma güven ve saygı duyma durumu devam ederse, bu Beşiktaş'ı da olumlu etkileyecektir. Bir takıma öncelikle kendi taraftarı inanmalıdır zaten...
Carvalhal maça iyi hazırlık yapmış beğendim stokea nasıl oynanması gerekiyorsa öyle oynattı takımını bazı eksikilikleri olsada. Mesela ilk yarı topa sahip olma fikri çok iyiydi. ancak atakları çok olgunlaştıramadık. burada eksik kaldık.
yazında belirttiğin edu hamlesini ben bilmiyordum dediğin gibiyse oda güzel bir düşünce şimdi düşününce çok güzel fikir.
Beşiktaş duran topları kullanırken çok saçma kullandı. Duran toptan bizim stokea karşı etkili olmamız mümkün değildi. Duran topları ya paslaşarak yeniden oyun kuracaktık. yada duran top için gelenler yalancı koşularla defansı kaleye doğru sürüp ceza yayının orada boşluk oluşturup oraya kullanmalıydık bence.
Stokeun oyuncu değişikliklerine kadar çok iyiydik. oyuncu değişikliğii ile stoke pres yapınca oyunda tempo arttı carvalhal işte burada hamle yapmadı değil cesaret edip yapamadı. Aslında carvalhalde biliyordu simaonun çıkıp ernstin girmesini yada edunun kenara alınmasını ancak carvalhal bildiği halde gördüğü halde cesaret edip yapamadı.
Niye yapamadı niye cesaret edemedi bilmiyorum. Beşiktaşlılar carvalhalı eleştireceklerse yada ileriki haftalarda çekinmeleri gereken konu bu. carvalhal bazı şeylere cesaret edemiyor yapmaya görse bile farkında olsa bile. Mesela Fatih terim ezilmez bu şekilde yada Mustafa denizli yada şenol güneş.
Bu şununda işaretidir bence işler kötü gittiğinde carvalhal artık neyden çekiniyorsa işleri nasıl düzelteceğini bilse bile o cesareti bulamayacak ve kendine yazık edecek. harcanacak.
Cartalete,
Herkes oynanan futboldan memnun bile olsa sonuç: Stoke 2-1 Beşiktaş. Stoke tarzı bir takımın bu sezon kendi sahasında Chelsea'ye, Machester'a, Liverpool'a kaybetmemiş olması Beşiktaş için gerçek bir ölçü olamaz çünkü Beşiktaş'a karşı o büyük takımlara karşı oynadıkları anlayışla oynamadılar. Adamlar bize karşı resmen hücum oynadı galibiyet için sahaya çıktılar. Kapansalar zaten 3 gün oynasak gol atamazdık.
Bu takımın bize nasıl oynayacağını bile bile hava hakimiyeti en üst düzey oyuncumuz olan Sidnei'in 11'de düşünülmemesi, ilk 11'de formsuz Simao yerine veya 2.yarıda Edu yerine Holosko'nun düşünülmemesi (ki tam Holosko'luk maçtı), diğer oyuncu değişikliklerinin geç kalmasını hata olarak saymayıp iyi oynadık ama kısmet değilmiş mi desek acaba?
Not: Ben olsam 2.yarının başında ruh gibi gezinen Simao'yu çıkarır Sidnei'i sokardım ve İsmail'i öne atar Egemen'i solbeke çekerdim. Edu yerine de Holosko'yu sokardım. 1-1 iken! (Bana kalsa zaten en baştan Holosko'yu oynatırdım o ayrı konu.)
Bu arada milli takım kadrosu açıklandı yine Necip Uysal yok. (Egemen, İsmail ve Aurelio var.)
balticman
Beşiktaş kesinlikle sinmedi stoke a karşı çok iyi mücadele etti. Bu mücadelesi kesinlikle alkışlanmalı beşiktaşın. herşey skor değildir. Hakemin rüştüye yapılanları görüp müdahale etmesi gerekirken yapmamasıda onları cesraetlendirmiştir. Hakem rezaletti.
Umarım rövanşta bu yapılanlara müsaade etmeyecek iyi bir hakem atanır.
hiç haketmedik yenilmeyi.
portekizliler hep kendilerine pas versinler. sorna neciple al ver oynamaya çalışan q7 topa gitmedi diye necipe kızsın. e adam gitmez tabi top mu veriyonuz! top ona atılmadığında kızsın şikayet etsin!
bu durumdan çok sıkıldım!
Benim sahada sinik gördüğüm tek futbolcu maalesef Simao.Daha delici ve yürekli oynamasını bekliyordum.2.yarıda bir pozisyonda cezasahasına soldan girdi ama nedense çok ürkek bir şekilde devam etti ve isabetsiz bir ortayla pozisyonu bitirdi.
Serdar
fitbol,
Çok haklısın aslında, ben de "abartıyorsun" refleksinden çekindiğim için, Necip'in çıkması manasızdı diyemedim. Bahsettiğin gibi, onun düşmüş gibi görünmesi aslında Simao'nun düşmesi sebebiyleydi.
Fernandes de ilk yarıdaki gibi olmayınca, ortada pas oyunu pek kalmadı. Necip'in kendi kendine paslacak hali yoktu nihayetinde...
Mehmet,
Tamamen paralel düşünüyorum. Egemen için bahsettiğiniz cümle, bu tip oyuncuların kaderidir: "Oynadığı takım taraftarlarının çok seveceği belki bu yüzdende rakip taraftarların sevmeyeceği tarzda bir oyuncu." O yüzden, ben zamanla Egemen'i seveceğimizi tahmin ediyordum aslında.
Serdar,
Edu'nun çıkmaması bence de mantıklı, Holosko girecek olsa bile Simao'nun yerine girebilirdi. Edu da kenara geçer, İsmail'e daha faydalı olurdu. Ya da yazıda bahsettiğim gibi; Necip sol öne geçer, Ernst ortaya gelirdi vesaire.
tannhauser ,
Aurelio milli takıma bile kapak atmış tekrar, yakışır :) Gerçekten çok büyük oynadı. Zaten bu tip ortasahanın arkasında süpürücü olarak takılırsa, kötü oynama ihtimali yok gibi. Sorunu, bazen açık alanda terk edilmesi. Schuster onu 2'li ortasaha oynattı, insanların sevgisizliği öyle başladı...
İsmail, sahiden çok önemli bir testen geçti... Oluyor.
balticman ,
Bence de takım boyu açısından Egemen bekte, Sidnei'yi ortada düşünmüştüm. Ama potansiyel genç oyunculara güvenen bir hocaya lafım olmaz, sonuçta böyle de fena olmadı. Topa sahip olmak adına İsmail'i tercih etmiş olabilir. Ki ilk yarıda ortasahada birçok dönen top alıp, pas oyununu sürdürdü.
Ben de Holosko'nun girmesini çok bekledim, hatta bir ara tribünler inlemişti Filip Holosko diye, Ernst'e dönüldü sanırım... Edu'nun çıkmaması doğal, fizik olarak oyunda ve duran toplarda avantaj sağlıyordu. Yukarıda dediğim gibi, Edu Simao'nun yerine kanada geçer, İsmail'e yardımcı olurdu; Holosko da iyice önde basmaya başlayan Stoke için tehlike arzederdi. Ama birşey yapılmalıydı, çok bekledi hoca evet. Sonuçta ortada gitmeyen birşeyler vardı.
Kerem,
Yorum komple, maçın güzel bir özeti şeklinde ama Stoke City ile ilgili paragraf bambaşka... Beni benden aldı :)
Ilyas ,
Hakikaten taraftar muhteşemdi. Hilbert'in golünden sonra, İngiliz tribünlerine "yaa işte böylee" hareketi çeken ağabeye saygılar :)
Celal Abbas,
Hakikaten kaleci faullerine bu kadar musamaha gösterildiğine inanamadım. Rüştü'nün Allah korusun, boynunun kırılması mı gerekiyordu? Her duran topta boynunun altında, hem sağdan hem soldan dirsekler girdi yani hiç istisnasız. Rövanşta adam gibi bir hakeme denk gelmek ümidiyle...
-
Teşekkürler herkese, ellerinize sağlık.
Pamukk
İlk yarıda pas çemberlerine diğer oyuncuları da kattıklarında, hayat çok daha güzeldi aslında... Sırf bu sebeple Noatsamisa ile "11'lere 2 Portekizli sınırı getirilsin" kampanyasına kalkışmıştık vaktiyle :)
Hadi Quaresma neyse de, Fernandes her zaman takım için oynamalı çünkü pozisyonal olarak çok kritik bir noktada. Şu "yetenekli çocuğum" triplerini bıraksa güzel olacak.
Nasıl ki 3 maçtır kötü oyuna rağmen 3 puan aldığımız lig maçlarına "sonuç iyi ama futbol kötü" diye eleştiri getirdiysek. "Sonuç kötü ama futbol iyi" diye övgü getirmeliyiz bu maça. Evet, bence de sadece Simao'nun etkisiz oyunuydu dün gece tek kötü olan. Ama ona da hak veriyorum, kaç maçtır 90 dk çıkarıyor. Sanırım Egemez, İsmail ile beraber en uzun süreleri Simao aldı. Takım iyi,hoca güzel, Hilbert sağ bektir. Bu böyle biline.
Ayrıca geçen yıl bir karar almıştım. Necip alınana dek Milli Takımı desteklemiyorum diye. Hala devam edeceğim buna.Ayrıca bu kez ''Selçuk Şahin'in olduğu bir orta saha rotasyonunda niye yok''diye değil, bilakis 11'de olmasını düşündüğüm için tavrımı koyuyorum. Almanya'ya karşı Necip'ten başka kim aklına gelebilir ki ?
"Bugünkü duran top uygulaması çok ilkeldir. yaklaşık 7000 m²lik alanı 20 oyuncu (kaleci hariç) kontrol ederken, yani 1 oyuncuya normalde 350 m²lik alan düşerken, 500 m²lik ceza alanı yaklaşık 16-17 oyuncu ile dolacak... top içeri sert vurulacak... bir oyuncunun saçına değecek ya da değmeyecek... gol olacak ya da olmayacak...
futbol bu kadar ucuz mu?
beyin nerede? doğru karar nerede? zeka nerede? paylaşılan zeka nerede?
evet, futbol bu kadar ucuz..."
Serpil Hamdi Tüzün
dünkü maçın özeti ve bizim içimizin burkulmasını Serpil Hocanın Simon Kuper'e yazığı mektuptaki şu satırlar ne de güzel özetliyor.
Herkes çok güzel şeyler yazmış, bir şeyi eklemek istiyorum. dün akşam özellikle ikinci yarı golü yediğimiz dakikadan 10 dk öncesine kadar oyun bizim kontrolümüzdeydi, sonra Stoke biraz baskı yaptı, yorulan orta sahamız topu beklere, bekler stoperlere stopler de Rüştü'ye verdi. rüştü de sağolsun her topu ya taça, ya rakibe ya da dan diye iler vurdu ve o toplar da duvara çarpar gibi geri döndü. Bence kırılma anı buydu.
Beşiktaş eğer böyle pas futbolu oynamak istiyorsa top kaleciye geldiğinde stoperler yanlara açılmalı, orta saha yaklaşmalı ve kaleci de Valdes misali sürekli pas yapmalı. Dün geceki malubiyetin ana nedeni bence buydu. Çünkü top bizdeyken rakip sadece seyretti, o zaman topu sürekli bizde kalması lazımdı. Bizim stoperler, bekler, kaleci alışmış sıkışınca taça, kornere atmaya ama adamların beklediği buydu. Penaltı kazanmış gibi seviniyorlar taç kazanınca :)
Maçı izlerken olası bir Stoke City - Barcelona maçı hayal ettim acaba nasıl olurdu diye, Avrupanın en kısa takımı en uzuna karşı...
Neyse hoca iyi yolda, takım iyi yolda... Ben her geçen gün daha fazla umutlanıyorum takım adına... Cartaleteye ve tüm yorum yazan arkadaşlara çok teşekkürler...
çok güzel düşünce 40 kere söyleyebilirim olsun diye. malesef portekizli hocamı iyi hoş da bunu uygulayamaz:)
fernandes +olarak sakallarını da kessin lüflen
@enerton
Aynen katılıyorum yazdıklarınıza. İnanır mısınız dün aynı şekilde benim de maçı izlerken aklıma "ulan acaba kısa boylu Barça ile bunlar maç yapsa ne olur" sorusu geldi.
Ve salisede, Barça bunlara top mu gösterir ki bunlar birşey yapabilsin diye bu soru için kızdım kendime. :)
Aynı şekilde Beşiktaş da mümkün olduğunda topa fazla sahip olmalıydı. Bu takımın panzehiri buydu aslında...
balticman
Güzel bir maç analizi olmuş. Benim vurgulamak istediğim nokta İsmail: dünkü maçta Simao kadar belkide daha fazla, en kötü oyuncumuz bence İsmaildi. İsmail bir bek olarak yetersiz bir futbolcu. Bir bekin en önemli birincil görevi savundugu kanattan orta yaptırmamak, ikinci side ters kademeye girerek defensa yardımcı olmak. Malesef İsmail bir bekte olması gerek mutlak özelliklten yoksun, yani sürekli orta yaptırıyor, ağır bir futbolcu ve çok kolayda çalım yiyor. Pozisyon bilgisi de olmadığı için terse kademeyede giremiyor. malesef İsmailin yetenekleri bu kadar ve otuz yaşınada gelse bugünkünden farklı olmayacak.
North
Eduya laf edenler dun oynadigimiz maci okuyamiyorlar. Edu dun gece cok aktifti. Hareketli cevik olmak baska bir sey aktif olmak baska. Edu deneyimi ve fizik gucunu son derece faydali kullanan bir futbolcu. Dunyanin en iyi forveti yada Besiktasin "aradigi adam" mi bilemem .Ancak eldekiler icinde gorevini yerine iyi getirdigi kanaatindeyim.
Bence butun hesaplari altust eden Simaoydu. Simao istikrarli bir vasatlik tutturmak uzere. Kulubeyi coktan hakettigini dusunuyorum.
Sahada Gutiye yer bulamadim ama onun yeteneklerine ihtiyac olan cok yer vardi. Bir sihirli degnekle Necip'e "Guti Power" eklemek isterdim.
Dunku oyunu goz onune getirince Alves'in bu takimda faydali olabilecegi sezgisine kapildim.
not:
Devre arasinda top sektiren ekrem de cok iyiydi.Umarim Ekremi daha sik devre arasinda top sektirirken goruruz.
saygilar
Erhan H.
Sağbekte Hilbert olsunda takımın geri kalanı nasıl olursa olsun.Alternatifi olmayan tek isim bence.
Serdar
bizim takimin bu kadar yuksek yuzdeyle pas yapmasinin onemli etkenlerinden birisi de zemindir. kimse deginmemis fakat bir daha bir ingiliz takimiyla eslesmedigimiz surece boyle guzel bir zeminde oynama ihtimalimiz ve dolayisiyla bu pas yuzdesine cikma ihtimalimiz zayif bence. egemen kesinlikle yilin transferidir. Necip'ten sonra bu yilin kirmizi formasinin arkasina ismini yazdiracam boyle giderse. Bir stoperde o sol ayak nasil gelisti incelemek lazim...
Şu ana kadar yorumlarda bahsedilmemiş ama, Mustafa abinin yazıda linkini verdiği Hilbert’in golünün videosu birçok önemli veri veriyor bizlere.
1) Edu’nun golde büyük katkısı var. Önce orta sahaya yaklaşarak pas trafiğine katılıyor, duvar oluyor. Bu da rakip stoperlerin dikkatini çekiyor ve Edu’yu takip ediyorlar. Sonrasında Edu arka direğe doğru bir koşu yaparak stoperleri oraya çekiyor. Bu da Hilbert’in önünde golü atarken kullanacağı alanı yaratıyor. Ayrıca stoperleri götürerek, geriden hızlanarak gelen Hilbert’i rakibin ağır sol beki Huth ile teke tek bırakıyor. Videoyu 12. saniyede durdurunca Hilbert’in teke tek kalışını ve önündeki alanı net bir şekilde görebilirsiniz.
Edu bunları hep yapıyor ama, genel olarak böyle topsuz oyundaki katkılar çoğu futbol izleyen kişinin umrunda olmadığı için Edu gibi oyuncular, hele bide überyıldız leblebici fetişi olunca, her zaman hedef tahtasında oluyor.
2) İsmail’in ileri çıkışı, ve topu aldıktan sonra yaptığı içeri kat, Edu’nun sahte 9 oyunu+arka direğe hareketlenmesi ile pozisyonu hazırlayan hareket oldu. (Ayrıca bu hareketle Simao için de büyük bir alan yaratıyor, ama bu sonraki maddenin konusu...)
İki bek bir golde ancak bu kadar etkili olabilir. Bundan daha fazlası ancak bir bekin ortasında öteki bekin arka direkte bitip golü atması olur.
Ayrıca yaptığı koşu ve verdiği pastan sonra, hemen geriye geçip yerine dönmesi de dikkat edilmesi gereken birşey, göya savunma bilmeyen(!) bir oyuncudan bahsediyoruz.
3) Simao’nun yapmadığı uzak forvet koşusu. 5. saniyede İsmail’in içeri kat etmesi ile beraber, Simao’nun önünde alan açılıyor, o da buraya hareketleniyor. 12. saniyede Hilbert’in kaleye yönelmesi ve Edu’nun ön direğe ufak bir hareket yapması ile savunmanın dikkati kendilerine göre sola çekiliyor, ve Simao için daha da fazla alan oluşuyor. Ama görüyoruz ki, Simao koşuya devam etmemiş ve açıkta kalmış. Orada arka direğe doğru koşu yapsa, olası bir seken topu tamamlayabilirdi.
Quaresma ve Simao beraber oynadığında, hangisi topsuz bölgede ise, bu uzak forvet koşularını yapmıyorlar. Bu yüzden arkaya açılan topları alamıyoruz, alsak da taç çizgisine yakın alıyoruz. Kısacası, ileride bu sebepten çoğalamıyoruz. Antalyaspor maçının ilk yarısında bunu çok iyi yapmıştık. Her pozisyonumuzda ceza sahasında ve çevresinde toplu oyuncu hariç en az 3 kişi ile çoğalıyorduk.
Hafife alınacak birşey değil uzak forvet koşuları, Burak Yılmaz bu sayede bu seviyeye çıktı, Pedro bu tip koşularla Barcelona kadrosunda önemli bir yer edindi. Bugün yaptığımız pas trafiğine ve hareketliliğe bunun gibi uzak forvet koşularını da eklersek çok daha etkili hücumlar ederiz. Ki elimizde bu tip koşuları yapacak Pektemek, Holosko o bölgede kullanıldığı zaman Edu, gibi oyuncular var. Bu oyuncuların beklerine yapacakları savunma yardımları da ekstra bir artı yön.
Ayrıca zeminden bahsedilmiş, maç öncesinde sürekli zemini sulamış adamlar, pas kalitesini oldukça etkileyen bir olay oldu bu. Fernandes-Simao verkaçında Fernandes’in topa yetişememesine sebep oldu mesela, kuru bir zeminde Fernandes o topu alıp kaleciyle karşı karşıya kalırdı.
Kerem
Quaresma'nin Avrupa ligi ve Turkiye ligi (ozellikle deplasman) performansi/motivasyonu cok farkli oluyor, nu konuyla ilgili birseyler yapilmali.
Ismail'deki cikis, Egemen, Fernandes ve Aurelio'nun performansi sevindirici.
Yalniz su hakeme de birsey demek lazim. Adamlar ceza alanina her top gonderisinde Rustu'yu engelleyip faul yapti, onun disinda her oyuncumuzu itip kaktilar hakem hepsini calmadi, ama boyle ucuz bir penaltiyi verebildi, garip.
Birde Carvalhal harbiden dersini calisiyor, BJK'yi hic bu kadar yerden ve paslasarak oynamaya meyilli gormemistim, tamamen baski altinda bile muthis top cevirip bos adami bulduk, bunun bir direktif oldugu cok belli. Insallah diger maclarda da bu dusunce devam eder.
Yenilgiye fazla uzulmeye gerek yok, hala 4 puanimiz var ve grupta iddiamiz suruyor. Bu sekilde oynarsak her turlu cikariz gruptan.
3 puanımız var, ama gariptir ki 4 puan yanılgısını yaşayan çok gördüm, yalnız değilsin :) Kalbimize 1 puan yazdık bu futbolla sanırım...
Rövanş maçında Stoke City'nin işi çok zor, hakemin maçı böyle yönetme şansı yok. Taraftar şimdiden bilenmiş durumda. İnönü'de, rakip bir takımın ve hakemin sindirildiği son maç Bursaspor maçı. Orada insanların amacı tezahurat yapmaktan öte, Bursaspor'u çıkartmamaktı. Stoke maçında da aynı etkiyi bekliyorum.
Yine çok güzel yorumlar gelmeye devam ediyor, hemen aynı şeylerden bahsedeğim için pek ekleyecek birşey bulamıyorum. Teşekkürler.
Ama North, bence İsmail konusunda o kadar karamsar olmana gerek yok :) Süper değil, ama pozisyon bilgisi adına gelişme yaşıyor. Olduğu bölgede sert savunma yapamadığı ve kolay çalım yiyebildiği de bir gerçek. Önde basınca güzel top alıyor ama birebirde eksik kalabiliyor. Bu da fizikle doldurulacak, giderilebilecek bir özellik. Keza pozisyon bilgisi de maç oynayarak daha çok gelişir. Yani 30'una kadar böyle olması için bir neden yok bence.
Şu haliyle bile Türkiye'nin en iyi solbeki.
asıl söylemek istediğimi unutmuşum. yazının ilk paragrafının son cümlesine katılmıyorum. ben keyifli ama üzgünüm :) umnutsuz hiç olmadım.
bi-polar
Bu ara Neçipin Stoke karşı Videosu
http://www.youtube.com/watch?v=xbAjLJmD5I0
1:05 100% Fernandesden kapmıştır Kalçasını böyle kulanmayı.
1:35 de rakip oyunçu yaklaşa onuda indirirdi Neçip.
Bu videoda en beğendiniz hamle nedir?
Şahane video, aslında her hamle güzel. Ama 18-19. saniye arası iki kişinin baskısı altındayken, geriye yerine cepheye dönmesi harika.
Bu arada videoda "Necip ilk yarıda neden iyiydi?, ikinci yarıda neden kötü göründü?" sorularına da cevap var.
Necip'e ilk yarıda çok yakın oynanmış, özellikle Simao ve Fernandes. Ama ikinci yarıda bu yoktu... Necip, iyi bir takımda mükemmel bir yardımcı oyuncu olur şu haliyle. O yüzden, iyi oynaması için etrafında da iyi oynayan oyunculara ihtiyaç duyuyor.
Bu arada IK3BJK sen misin, ya da başka biri mi bilmiyorum da; ellerine sağlık diyorum.
Necip bizim Scholes'umuz olacak inşallah ben onun oyununu görüyorum Necip'te! Siz ne düşünüyorsunuz?
Serdar
Quaresmanin direkten dönen topu bende gecen seneki Bobo'nun Porto'ya karsi yapmis oldugu mükemmel sutun etkisini yapti biraz.Girseydi cok saglam olacakti.
Serdar,
Belki Necip, Scholes kadar yüksek pas ortalaması sağlayan, radarları açık, oyunu her şekilde yönlendirebilen uçuk bir ortasaha oyuncusu olmayabilir. Ama Scholes'da olmayan özelliklere de sahip. O yüzden, güven kazandıkça komple ve benzersiz net bir ortasaha oyuncusuna dönüşebilir.
Hani "modern ortasaha nedir?" sorusuna cevap verdi bu maçın ilk yarısında özellikle.
bu stoke city'nin oyun anlayışını eleştiriyoruz da, bizim anadolu takımları kadar da değiller, quaresma çok rahat top aldı, önü boştu hep, o yüzden iyi oynadı bence zaten. burda o kadar rahat oynatmıyorlar.
Bugün Erkan Kaş çok iyi oynadı.Güzelde bir asist yaptı.Geçen seneye naaran daha az çalım denemesine girip sürekli en doğru tercihleri yapmaya çalışıyor.Hem sırtı dönük hem de kanatta çok iyi top saklayabiliyor.Bu sene daha bir takım oyuncusu olmuş sanki.Hüseyin kalpar kiralık oyuncuları tercih etmeyen bir hoca.Erkan ilk 11 e girdiğine göre antremanlarda da ciddi performans göstermiş olmalı.Maç esnasında taraftarları defalarca ayağa kaldırdı.Zamanla sezerde mesutun yerine ilk 11 e yerleşecektir.
Evet ben de ilk yarısını izledim o maçın, Erkan rakip kaleye gitme adına en önemli güçtü. Fiziği, sürati tam bir futbolcu. Ama ondan, oyunun daha çok içinde olmasını isterim; bunu yapabilecek kapasitesi var çünkü. Sadece çizgiye bağımlı olmamalı. Twitterda da dile getirdim kendisine bunu, daha iyi olacak inşallah dedi. Bakalım :)
Bu arada genç milli takımlar bazında fedarasyon yetkilisi Selim Şakarcan'a sordum A2 ligini, kesin konuşmasa da 17 Ekim gibi başlayacağını belirtti.
A2 ligi 6 Ekimde başlıyormuş.Bu sene statü biraz daha farklı.9 takımlı gruba koymuşlar bizi.
Yorum Gönder