Maç Öncesi: Stoke City – Beşiktaş

Gün boyunca, ara-ara maçı kafamda oynattım kendimi Carvalhal’in yerine koyarak. Hatta bu empati işini öyle abarttım ki, eve girerken “olá!” diyerek merhabalaştım. Şaşkın bakışlar içersinde yemeğimi yedikten sonra kafam daha iyi çalışmaya başladı. Vardığım sonuçla ise, Quaresma’yı direk affettim. Yapılacak bir şey yoktu… Hem bunun açılımını daha iyi yapmak hem de maçın öncesini daha bir yaşamak için, sözleri Stoke City’den açmak gerekiyor…

Tahammül seviyem elverdikçe, Stoke City’nin yayınlanan maçlarını izleyemeye çalıştım. Aslında nasıl bir takım olduklarını ve neyi amaçladıklarını çözmek için, 5 maçını izlemeye gerek yok. 15 dakika bile yeterli… Türk takımlarından örnek verecek olursak, Bursaspor’la benzerlikleri var. Defans 4’lüsü ve önlerindeki 2 ortasahaları derinde (ortasahada Delap sabit, yanındaki oyuncu Whelan ya da Whitehead oluyor) ve alan savunması yaparak bekliyorlar, çok fazla ileri çıkış izinleri yok. Ancak hem uzun top, hem de hızlı kanat oyuncularını kullanarak; çabuk atağa kalkabiliyorlar… Hem uzun top oyunu hem de kanat akınları için oldukça iyi malzeme var ellerinde. Uzun zamandır Premier League tozu yutan, kanat denince akla gelen isimlerden ikisi Stoke City’de: Etherington ve Pennant.Uzun toplar için de, elini biraz düzeltse basketbolda da rahatlıkla 3 numara oynayabilecek bir tip söz konusu: Peter Crouch. Aslında diğer forvetleri Jones, bana göre daha tehlikeli bir adamdı. O da uzun bir oyuncu oldukça, ama bunun yanında çok kuvvetli ve daha hareketli. Olmaması bir avantaj… Son maçlarda olduğu gibi, Beşiktaş karşısında da Crouch’un etrafında dolanan adam Walters olacaktır.

Top oyundayken pek bilinmez bir takım değiller. Bekler dikkat kesilir, stoperler de Crouch’a yeterince top aldırılmazsa, Stoke karşısında iyi bir savunma yapılmış olunur. Ancak asıl olayları oyunda olmayan top, yani korner, frikik hatta taç… Mihajlovic’i hatırlarsanız, Inter, Lazio görecek kadar kaliteli bir oyuncu değildi, ancak belki de Dünya’nın gelmiş geçmiş en iyi frikik uzmanıydı. Sırf bu özelliğinin hatrına, forması hep ilk 11 duvarında asılıydı. Adam sırf Serie A’da 27 frikik golüne sahipti… Aynı durum Delap için de geçerli. Futbolculuğu desen, pek bir numara yok. Ancak taçlarda topu eline alınca durum değişiyor… Savunma 4’lüsü komple uzun ve bunlara Crouch da ekleniyor. Hatta ortasahadaki iki isim de pek kısa sayılmazlar… Bazen sağbekte Wilkinson oynuyor ama rotasyon sırası Huth’da gibi…Mourinho, Chelsea zamanlarında onu forvet olarak oynatıyordu acil gol arayışı ihtiyacında. Savunmacıya göre, gol bulma ihtimali bir hayli yüksek bir oyuncu o da. Carvalhal’in “THY’den yardım gerekecek!” cümlesi düşündürüp, güldürten cinsten yani…Beşiktaş’ın da hesaplamalarını buradan başlatması gerekiyor. Takımı yeterince uzun tutmak gerek, yoksa oyun içersinde istediği kadar denge sağlansın; bir duran topla her şey biter… Ortasaha ve kanatlarda zaten çok uzun oyuncuya sahip değiliz, o yüzden işe beklerden başlamak gerek. Toraman yok, ama Hilbert kadroda. Tehlikenin farkında mısınız bilemem ama Ekrem de kadroda… Bu maçta Ekrem’i oynatmakla, Harlem’de sırf takı olarak üzerinde 50 kilo metal taşıyan bir abiye “ne ayaksın lan sen?” demenin hiçbir farklı yoktur intihar manasında…

Crouch, stoperleri yanıltıcı hamleler yapıp, arka direğe hareketlendiği oluyor sıklıkla… O yüzden Crouch savunmasını sadece stoperler penceresinden bakmamak lazım, beklerle de eşleşebilir. Hem bu sebeple, hem de genel olarak takımın boyunu uzatmak adına Hilbert ve Egemen tercihi şart… Zaten tıpkı Stoke’un yapacağı gibi, Beşiktaş’ın da beklerini çok fazla çıkarmaması gerekecek. Benim için bu maçta bek oyuncuları, atıl bölgeye düşen topları alsın ve hemen ortasahaya aktarsın yeterlidir.

Stoke City derinde ve oldukça “dar” bir çemberde alan savunması yapıyor. Zaten bek bindirmelerinin çok etkili olacağını sanmıyorum, aksine onların hızlı kontrataklarına zemin oluşturur. Beşiktaş’ın bu maçta yapması gereken, Stoke City’nin boş bırakacağı alanda sık pas yapmak ve zamanla kendine güvenini kazanmak… Temposuz futbol Beşiktaş’ın işine gelir, bakarsın maçın sonlarına doğru bir tane sıkışmış, Trabzon’un Inter’e yaptığı gibi kazanıp dönmüşsün…İşte tam bu noktada da Quaresma mevzusu açılıyor. Derinde bekleyen ve iyi alan savunması yapan takımlara en iyi çözüm; bireysel olarak bir oyuncunun 2’ye 1 gerçekleştirip, uzun şut kullanmasıdır. Nani de buna benzer bir gol attı hafta sonunda… Kabul etmek gerekir ki, bazen insanı çıldırtsa da, bu bahsettiğimiz akınları yapabilecek tek oyuncu Quaresma’dır Beşiktaş’ta. Zaten bu özelliği olmasaydı, Beşiktaş geçen yıl gruplara bile kalamayabilirdi…

Viktoria Plzen’in gayet baskın oynadığı ilk yarıda, kalktığı dripling ve kazandırdığı penaltı. Rövanşında bireysel hamlesi ve tavana giden trivelası. Her iki Helsinki maçlarında attığı jeneriklik goller… Bunlardan sadece birini yapsa, Stoke City deplasmanında çok güzel bir skorla dönülebilir. Ayrıca, rakibin baltamtrak savunmasına kart problemi de yaşatabilir…

Ama bunları yapabilmesi için, mutlaka içeriye kat ederek ve imkanı varken 2’ye 1’leri gözden geçirerek oynaması lazımdır… Sıfıra inmesinin pek bir manası yok. Zaten Edu da, böyle bir oyun için uygun santrafor. Ayrıca Holosko’yu da sağ taç çizgisinden ayırmamak gerek. Solda hiç yapamıyor… Ha annesinden, ha sağ kanattan ayırmışsın; iki durumda da öksüz kalıyor…

Hem rakipten, hem de çıkmasını istediğim 11’den yeterince bahsettiğimize göre maçı bekleyebiliriz. En başta dileğim, maç adına anlatacağımız güzel anılar olsun. Sinmiş bir Beşiktaş’ı görmek, mağlubiyetten daha acı… Direnç göreyim, gerisi önemli değil. Zaten o kadar da ürkütücü bir rakip değil Stoke City. Sadece biraz dikkat ve özgüvenle bu takım şampiyon Porto’dan puan aldı Dragao’da… Yine dileğim aynı: dikkat ve özgüven… İyi maçlar…

30 yorum:

Unknown dedi ki...

Kadroya Ernst haric katiliyorum. Ernst son Antalya macinda hic hazir gozukmedi onun yerine topu yiyen Necip'in oynamasi gerektigini dusunuyorum.. Ortasahayi devamli direncli tutmak icin ilk ve ikinci devre donusumlu de oynayabilirler..

Adsız dedi ki...

Umudum, oradan gerekirse mağlup ama ciddi sakat verilmeden dönülmesidir..

Alper Sarıkaya

Cartalete dedi ki...

Yazıya o notu düşmeyi unuttum. Ben de Necip ve Ernst'in paylaşımlı oynamasını dilerim, en çok efor o bölgede sarfedilecek çünkü...
O yüzden maç başında Ernst'in tecrübesine ihtiyaç var, ortama alışınca Necip girer 60'da, direnç sürer.

Sakatlık ihtimali beni de ürkütüyor. Maçın hakemi Premier Lig değil, Avrupa Ligi standardlarına göre kart çıkartacaktır. Tek dayanağım bu.

Bjk_KnightS dedi ki...

ya nedense ben ernst ve fernandezin beraber oynamasına hic saglıklı bakmıyorum. orada necip bence kesin olmalı. ayrıca ben hocanın holosko tercihi konusunda supheliyim ama son macta ki holosko'Yu kesmemesi lazım. ekrem tercihi de cidden kafayı yedirir. ama nerdeyse eminim hocanın oynatacagına. bilmiyom onda ne buluyor ama birseyler buluyor demek ki. ayrıca hoca bu macta ismail'i de ilerde de oynatabilir ama bence o da cok gereksiz olur. hücuma fayda saglaması icin biraz alan bulması gerekiyor. edu yerine pektemek'i isterim ama pektemek'i cok doverler bu macta ondan dolayı faydalı olamayabilir.

Adsız dedi ki...

-----------Rüştü-----------
Hilbert-Sivok-Sidnei-Egemen
----------Aurelio---------
-----Ernst------Fernandes--
Holosko------------Quaresma
----------Pektemek---------

Ben de kaç gündür bu maçı düşünüyorum kafamda. 11'lerimizde 2 fark var: Rüştü ve Pektemek.

Ben aynı Necip&Ernst tercihimizdeki gibi Rüştü'yü tecrübesiyle kalede görmek isterim. Havadan gol aramak bizim adımıza saçma olacağı ve kontraataklarda ağır kalacağı için Edu yerine Pektemek'i hızlı bir ileri üçlünün merkezindeki biçilmiş kaftan olarak görüyorum. Böylece fizik ve defansif yönü sağlam, ileri üçlüsü hızlı akıncılardan oluşan bir deplasman 11'i çıkardım.

Huth hala bildiğim Huth ise (yarma&hantal) aynı kanatta oynarlarsa Quaresma onu şebeğe çevirir. Pektemek aralara iyi kaçar. Holosko da moralli ve diri. Bu üçlü eğer erken gol yemez bir de ilk golü biz atarsak Stoke'u perişan eder.

Ama çok sevdiğim Carlos reyis sağbekte Ekrem'i santrforda Edu'yu arkasında da Simao'yu oynatır gibime geliyor. Hatta Bursa maçındaki 11 gibi bir 11 ve oyuncu tercihleriyle çıkacağı söyleniyor. Gerçekten böyle yaparsa işimiz bence çok zor.

balticman

stalker dedi ki...

iki sapına kadar britiş kanat hücumcusuna karşı egemen-toraman/hilbert çok elzem dediğin gibi. vurdukları yerden ses getiren bir takım savunmasına karşı bizim direncimizin başlayacağı yer de bu oyuncular olacak.

quaresma'nın anahtar olma özelliğinden ziyade, erken kart görerek oyununu iyice saçma sapan bir hale sokması, atılma ihtimalinin belirmesi beni krkutuyor. adım gibi eminim ki en az 20-25 dakika sudan çıkmış balığa dönecek takım. o arayı hasarsız atlatıp oyunu dengelemek psikolojik dengeyi sağlayacağı gibi gayet düz bir takım olan stoke'un avantajlarını da elinden alacak.

necip konusunda da aynı fikirdeyim. kolay kart görme sorununu aşamadı bir türlü. son bölümde -tabii oraya kadar ulaşabilirsek- kullanmak lazım.

stoke avrupa'daki 2. maçına çıkıyor. epl-avrupa ligi standart farkları hususunda bir çalışmaları olmuştur muhakkak ama bu kadar kompakt ve kalın bir takımın o inceliği gösterebileceğine pek ihtimal vermiyorum. iyi ya da ortalama bir hakemle epey sorun yaşayacaklardır.

sinmeyelim yeter, diyorum ben de. ama çok da umutlu olmadığımı söylemem lazım.

Adsız dedi ki...

Öncelikle, dizilişten başlamak istiyorum. Kesinlikle diagramdaki gibi 4-3-3 ile oynamalıyız. Orta sahada onlardan 1 kişi fazla ( 3 v 2 ) olursak orada net bir üstünlük sağlarız. Orada yapacağımız presle topları kanatlara açmalarını engellersek, duran top dışındaki en önemli silahlarından birini pasifize etmiş oluruz. Zaten göbekte yetenekli adamlar oynamıyor adamlarda, sağlam bir presle orta sahanın kontrolünü almakta zorlanmayız. Ernst/Necip Aurelio Fernandes orta sahası ile bunu yapabiliriz.

Orta sahayı kontrol altına alırsak eğer, Tony Pulis’in muhtemel hamlesi 2. forveti geriye çekerek orayı dengelemeye çalışmak olacaktır. Bu da Crouch’a vereceği desteği kısıtlayacaktır ve Crouch’un ileride yanlız kalmasını sağlayacaktır.

Beklerin bindirme yapıp sıfıra inmesine pek gerek yok katılıyorum, birinci işleri Pennant ve Etherington’ı kontrol etmek olmalı. Onları ortaya girmeye zorlamalı, ki ortada kalabalık olacağımız için, ve rakip kanat oyuncularının özelliklerini de göz önünde bulundurursak orada kaybolacaklardır. İçe çalım özellikleri sınırlı oyuncular, pek ara pası atan adamlar da değiller. Boy ortalamasını yükseltmemizin de gerekli olduğunu göz önünde bulundurursak Egemen ve Hilbert en mantıklı seçimler gibi duruyor. İkinci işleri de, dediğin gibi, bölgelerine düşen “dönen topları” alıp orta sahaya aktarmak olmalı.

Ayrıca, oyunun merkezini önde kurmamız gerekli. Crouch kaleden ne kadar uzaksa o kadar etkisiz bir oyuncu. Stoke’u kalemizden ne kadar uzak tutarsak, etkili duran top şansı bulma ihtimalleri de bir o kadar düşer. ( Pennant ve Etherington arkaya kaçabilir, evet. Ama buna önlem olarak da bekleri direk karşılarına koyduk zaten. ) Savunma hattını önde kurmamızın bir avantajı da, dönen topları toplama konusunda olacaktır.

Stoke geride o kadar dar oynuyor ki, resmen 4 stoperle oynuyorlar. Ve kenarlarda alan bırakmayı göz önüne alıp dar kalmaya devam ediyorlar. Çünkü boy ortalaması çok yüksek bir savunma ve ortaları iyi karşılıyorlar. Bu yüzden kenardan ortalar yapmamız pek anlamlı olmaz. Daha çok, yazıda bahsedildiği şekilde hücum etmemiz lazım. Quaresma ve Fernandes’in Edu ile gireceği verkaçlar, çekecekleri uzaktan şutlar, eğer alan bulurlarsa Holosko’nun önüne atacakları loblar önemli olacaktır. Burada Edu’nun sahte 9 oyunu da önemli olacaktır, stoperleri eğer Edu’nun derine gelişlerini takip ederse, uzak forvet koşuları için alanlar yaratılmış olacak. Eğer takip etmezlerse verkaçlar için alan oluşmuş olacak. Kenar forvetlerin sürekli içeri hareketlenmeleri lazım bunun için, özellikle Quaresma’nın soldan topla dalışları etkili olacaktır. Ağır, tek hamleli Stoke savunmasına sıkıntı yaratacağı aşikar... Sunderland Stoke’a 4 attığı maçta bir gol de böyle geldi, soldan içeri kat + lob + uzak forvet koşusu şeklinde.

Quaresma ve Fernandes’in, özellikle Quaresma’nın, bu maçta ekstra motive olacaklarını düşünüyorum. Avrupa maçlarına farklı bir kafada çıktıkları aşikar. Yarın büyük bir Quaresma performansı izleyebiliriz.

Santraforda da kesinlikle Edu oynamalı. Bu güreş – rugby takımı kırması takımla oynarken fizik gücümüzü olabildiğince yüksek tutmamız gerekiyor. Pektemek henüz fit olmadığı için bu maçta 11 başlarsa sıkıntı yaşar. Maçın gidişatına göre Simao, İsmail, Pektemek gibi hamle şanslarımızın olması da güzel ayrıca.

Neyse, oyun tarzlarından dolayı Avrupa’da en tiksindiğim takım olan Stoke hakkında bu kadar uzun bir yorum yapmış olmam da kaderin bir cilvesi olsa gerek :). Bu deplasmandan 1 puan bile çıkartmamız bizim için iyi olacaktır, çünkü Stoke’u İnönü’de yeneceğimizi düşünüyorum. Deplasmanda gerçekten kötüler. Bir de Maccabi gidip Kiev’den puan alırsa, tadından yenmez.

Kerem

ihsan dedi ki...

Güzel bir Stoke analizi olmuş Mustafa abi. Ellerine sağlık. Jones sakat, kadroda olmayacaktır. Etherington da sakattı. Maça yetişme ihtimali var. Ama teknik direktörleri çok önemsemiyor Avrupa Ligi'ni sanki. Onu da oynatmayabilir. Beklenenin aksine 2 farklı kazanacağımızı düşünüyorum. Ben ligi ve avrupayı farklı düşünüyorum. Ne kadar eleştirsek de, son 2 yıldır takım iyi avrupa maçları çıkarıyor. Onlardan biri olacaktır.

Melih dedi ki...

İngiltere deplasmanları her zaman siyah ya da beyaz olmuştur bizim için. Bu da herkeste bir umutsuzluk ve heyecan yaratıyor aynı anda. Ben eğer sakatlık yaşamadan 90dk.yı tamamlayabilirse Quaresma'nın maçın adamı olacağına inanıyorum. Ayrıca bu maç Rüştü'nün yüksek toplardaki tereddütlerini kaldırabilecek bir maç değil. Bu sezon ilk defa kadroyu tutturman dileğiyle :)

Melih dedi ki...

Ayrıca 4-2-3-1'deki performmanslarını göz önünde bulundurursak orta sahada göbekte Ernst'i iç pozisyonunda Aurelio'yu değerlendirmek daha mantıklı olabilir. Sonuçta Ernst'in pozisyon alma becerisiyle yaptığını Aurelio takipçiliği ile yapmaya çalışan bir oyuncu ve fiziğini geri kazanmış bir Aurelio'yu (bu sezonki performansıyla keşke o da gitseydi yorumumu bana yedirdi şu ana kadar) orta sahanın en gerisinde kullanmak zorunda değiliz artık.

Adsız dedi ki...

kadro tercihine İsmail dışında tamamen katılıyorum.Bence İsmail bekteki yerini almalı çünkü son maçlarda çok formda ve bu oyunda kesinlikle iyi bir sol bek performansına gerek var.Ayrıca Crouch 'la başedebilecek tek stoperi sol bekte kullanmamalıyız.Egemen harici diğer stoperler biraz yumuşak kalır gibi

Pamukk dedi ki...

Marc Wilson and Matthew Etherington have knocks and are doubtful" #bbc


twitterdan

Adsız dedi ki...

Artık modern futbolda 4-3-3 sistemini iyi uygulayan takımlara baktığımız zaman yavaş yavaş bir modifikasyon söz konusu. Aslında bu modifikasyon ileri üçlüden başladı: içe kateden ters ayaklı kenar forvetlerden sonra bir de sahte 9 muhabbeti çıktı. Neyse sadede geleyim anlatacağım konu savunma kurgusuyla alakalı;

Şimdilerde dikkat ederseniz DM diye tabir ettiğimiz önlibero mevkisinde CM diye tabir ettiğimiz merkezi ortasahalar kullanılmaya başlandı: J.Mikel, R.Meireles, S.Keita, G.Barry, Y.Toure, M.Essien, I.Denisov vb gibi. Böylece hücuma daha çok katkı verebilen, pas trafiğine %100 katkıda bulunabilen çift yönlü oyuncular önlibero mevkisine geçti.

Önliberolar biraz daha hücumcu arkadaşlar olunca, oluşan defansif zaafiyeti kapatmak için bazı büyük takımlar savunmaların ortasında önlibero özellikli stoperler kullanmaya başladı: Busquest, Mascherano, Pique, Kompany vb gibi.

Böylece topa daha fazla hakim olarak -diğer bir deyişle top rakibe daha az bırakıldığı için- hem daha hoş futbol hem de kendi kalelerinden daha uzak bir oyun sağlandı.

Bunları anlatmamın tek nedeni merkezi ortasaha oyuncumuz NECİP UYSAL'dır. Ondan bir oyun kurucu olmayacağı belli. Merkezi ortasaha oynarken bile hücum özellikleri sırıtıyor. Önlibero olsun dendiğinde de şüpheyle yaklaşılıyor. Fakat, yukarıda anlattığım gibi bir kurguyla, ilk başlarda süperlig maçlarında arkasındaki Sivok hatta Toraman ile iyi bir ortaklık kurarak çok başarılı olabileceğine inanıyorum. Sivok'un Udinese'de S.Prag'da ve milli takımlarında zaman zaman ortasaha oynamış bir isim olarak bu işi çok iyi yapabileceğine inanıyorum. Hatta M.Denizli zamanında maç içinde hem stoper hem önlibero kaydırmalı sistemde oynadığı maçlar da olmuştu. Böylece Necip önlibero oynarken iç pozisyonlarında Fernandes'in yanına daha kreatif bir oyuncu ekleyerek en büyük problemimiz olan pas trafiğindeki sıkıntıyı çözebiliriz.

Savunmanın içine gömülen önliberoya hayır diyorum! Artık geçerli olan ortasahaya gömülen stopeler... Maç öncesi yazısı ile alakasız olduğunu düşünseniz de ilk 11'e Aurelio yazarken Necip'i yazamamak çok koyduğundan yazdım hepsini.

balticman

enorton dedi ki...

BEŞİKTAŞ : Rüştü, Hilbert, Sivok, Sidnei, Egemen, Necip, Aurelio, Ernst, Simao, Quaresma, Edu

Haber 1903

BEŞİKTAŞ: Rüştü, Ekrem, Sivok, Sidnei, Egemen, Ernst, Aurelio, İsmail, Quaresma, Simao, Edu

Lig TV

İki kadronun da ortak noktası sol bek Egemen oynayacak sanırım hoca Bursa maçındaki kadro ile çıkacak. Bu yüzden lig TV nin kadrosu daha olsı gibi gözüküyor, İsmail'i yine sol ilerde kullanacak. Hilbert ise malesef yedek :(

İki kadronun bir diğer ortak noktası ise Fernandes ikisinde de ilk 11 de yok!

Cartalete dedi ki...

Burada bir iyi, bir kötü haber var maça dair.

İhsan ve Pamuk'un dikkat çektiği üzere Etherington maçta olmayabilir, ki öyle olacak gibi. Çok iyi bir gelişme. Pennant, Etherington'a göre daha tahmin edilebilir bir adam. Ayrıca kornerleri de Etherington çok etkili kullanıyordu...

Kötü haber ise, herkesin ağız birliği yapıp Ekrem'i sağbeke koyması. Doğru bir istihbarat değildir umarım.

Fernandes'i oynatmazsa saygı ile karşılarım, bu maçta direnci yüksek ortasahalar görmek istemesi normal. Ancak çift kanat + forvet arkası gibi bir sistemin Stoke karşısında tutacağını sanmıyorum.

Fernandes yoksa, Necip'le ortasaha 3'lenmelidir bana göre.

Hayırlısı artık...

Bjk_KnightS dedi ki...

simao'da bu karsılasma da oynamamalıdır ama simao fernandez ismail 3lusunden biri oynamak zorunda duran top acısından ama tabii bu takıma karsı duran toptan gol atmayı dusunmekte ters olabilir. onun icin q7e duran topları emanet edip oynatılmayadabilir. bugun kaleye de duran top basarısızlıgından dolayı rüstü yerine necip gecmeli.

Adsız dedi ki...

İşte Beşiktaş'ın 11'i:

-----------Rüştü-----------
Hilbert-Sivok-Sidnei-Egemen
------Necip----Aurelio-----
---------Fernandes---------
Quaresma--------------Simao
-----------Edu-------------


Bu maçta Edu yerine Pektemek olmalıydı. Hatta Simao yerine de Holosko olabilirdi. Carlos reyisin defansif seçimleri her maç 10 numara ama hücum seçimlerinde "benim futbol anlayışıma göre" sıkıntı var. Keşke Almeida sakatlanmasaymış. İddia ediyorum, bu maçta Edu ile olmaz. İnşallah yanılırım.

balticman

Cartalete dedi ki...

Oyun mantığı olarak ilk defa hocayla bu kadar eş düştük sanırım. Sadece arada bazı oyuncu seçimlerinde farklılık var.

Simao tercihi, Etherington tehlikesinin ortadan kalmasıyla gerçekleşmiş olabilir. Rüştü seçimi de realist sayılır, her ne kadar havalanacak toplar şimdiden beni düşündürtse de... Cenk'in çıktığı üst düzey maç sayısı 20 yoktur, Rüştü ise üst düzey futbolda neredeyse 20 yıl var. Sırtı ona dayamak normal.

Belki de ilk kez, Necip'in oynatılması, kendi kadromda tutmayan bir oyuncu seçimi olarak kayda geçti :) Normalde ısrarla ben yazarım, hocalar oynatmaz. Sorumluluk kendisinde olmasına rağmen Carlos başkan Necip'e güvenmiş. Yakışır, haydi rastgelsin çocuk...

tannhauser dedi ki...

@balticman: pektemek'i yeni i.mansız olacak diye hasretle beklemekle beraber antalya'nın nispeten yumuşak defansıyla bile kavgada gücünü korumayı başaramadı. bunun sebebi sakatlık büyük ihtimalle. bu yüzden edu'yla 60 dakika uğraşıp, yorulmuş bir defansa karşı girmesi gibi bir plan varsa, bence pektemek'in yanda oturarak başlaması daha olumlu bir karar. simao yerine holosko ve almeida keşke olsaydı temennilerine ise sonuna kadar katılıyorum.

@cartelete: nesip hususundaki tartışmalara katılmamak için şu ana kadar direndim:) son maçta necip de ernst de kötüydü. aralarındaysa çok önemli bir fark vardı. necip denedi ve olmadı, ernst denemedi olmadı. bu şekilde olmayan iki oyuncu varsa benim tercihim her zaman deneyenden yana olur. ve umarım hilbert bizi utandırmaz. adamı kadroya sokana başta sen olmak üzere göbeğimizi yırttık sanki.

son olarak quaresma-fernandes ortalama üstü oynarsa gol atarız gibime geliyor. ceza sahası içine girmekte güçlük çektiğimiz açık. carlos hoca sonrası dönemdeki en önemli silahımız duran toplarda da etkin olamama ihtimalimiz yüksek. dolayısıyla uzaktan şut denemeleri konsunda cesaret verdiyse hoca, maçta bunu anlarız. ve eğer bu maçtaki en yüksek gol atma ihtimalimiz olan uzaktan şutlar denenirse fark da yesek hocaya yükelenenin ağzına ağzına vururum.

Cartalete dedi ki...

tannhauser,
Ernst ve Necip'in son maçtaki durumları, bir cümleyle ancak bu kadar güzel anlatılır. :) Haklısın.

Ama bizim ülkemizde, deneyip de yapamayan adamın kazma ilan edilmesi pek uzun sürmüyor. O yüzden, işi bilen adam saklanmayı tercih ediyor bir müddet sonra. Ondan sonra biz de buralarda "bu takım niye uzak, niye paslaşma yok?" şeklinde inleyip duruyoruz.

Resmi 11'de İsmail bekte, Egemen Sivok'la birlikte tandemdeymiş sanırım. Çok da itiraz edemem, neyseki Hilbert hala sağbekte.

Adsız dedi ki...

CartaleteBlog Mustafa Demirtaş
Borsa mı, Beşiktaş 11'ini mi takip ediyoruz arkadaş... Son durum: Egemen Sidnei'nin yerinde stoperde, İsmail bekte.

haha (:

Büyük ihtimal ilk 11 30dk önce degistirmistir yoksa haber1903 dekiler bilene egemeni sol bek olarak yazmislardi.

Ismail ve Necip icin güzel bir sans bence kendilerini gösterebilirler oralarda.

Adsız dedi ki...

Yani kimse alınmasın ama böyle bir İngiliz takımına karşı hem de deplasmanda tek santrforda Edu'yu oynatmak futbolun hangi doğrusuyla örtüşüyor? Bu adamların arasından hava topu mu alacak, aralara mı kaçacak, son vuruş ustası da biz mi bilmiyoruz? Bırakın bütün bunları rakibi rahatsız bile edemedi ve 90 dk resmen 10 kişi oynadık.

Burda Carlos hocayı da sonuç 1-1 iken en azından Edu-Holosko değişikliğini yapmadığı için mağlubiyetin en büyük sorumlusu olarak görüyorum.

Hadi Simao da formsuz ve fiziği yetersiz ama onu anlarım, sonuçta Simao Sabrosa'dır, skoru her an değiştirebilecek meziyetleri vardır: frikik vb. gibi. Ama Edu gibi adama 90 dk sabretmenin mantığı nedir ben anlayamadım. Çok sinir oldum, anlatamam...

Egemen'e tebrikler.

balticman

Adsız dedi ki...

cartalete , eduyu bir tek ben mi beğeniyorum? bence çok kaliteli bir futbolcu...

Marmara Üniversitesi

Cartalete dedi ki...

Yoo, yalnız değilsin Marmara Üniversitesi. Bu maçın Edu'ya yıkılması kadar komedi birşey yok bence, şayet öyle bir mantık varsa tabi. Emre Tilev önce gitsin, Edu'ya gol bölgesine doğru kaç kez top atılmış; ya da Beşiktaş'ın atak seçimleri Edu üzerine miymiş, hatta Stoke City içerdeki maçlarında cezasahasındaki adamlara kaç kere gol attırmış ona bir baksın.

Adsız dedi ki...

Cartalete,

Stoke City içerdeki maçlarında cezasahasındaki adamlara kaç kere gol attırmış ona bir bakıldığı zaman bu maçta Edu tarzındaki bir forvetin oynatılmaması gerektiği sonucu çıkmaz mı? 1.90 boy ortalamasındaki bir savunmanın kucağına Edu'yu vermek ne kadar mantıklı? Geriden gelecek bir forvet oynatılması daha doğru olmaz mıydı? Hadi ilk 11 başladı peki 60. dklardan sonra o bölgede bir değişiklik olsa fena mı olurdu?

balticman

Cartalete dedi ki...

Stoke bu sezon 6. iç saha maçına çıktı, 3. golünü yediler. Biri biz, diğeri Nani verkaçla uzun şut, öteki de Thun'un 4-0'dan sonra dikkatsiz savunmaya attığı gol.

Ki, karşılarında olan Torres, Javier Hernandes, Suarez, Defoe, Pavlychenko falan her şekil santrafor çıktı.
Bu adamların en iyi olayı, dar alandaki alan savunması. Edu burada yemdi, görevi savunmayı merkezde tutmak, dikkati orada toplamaktı. Böylece uzun şut imkanları doğdu, maçın planı buydu yani...

Belki Stoke üzerimize gelince, Holosko'yu koymak mantıklı olurdu. Ama sözü Edu ile açmak, ona çok büyük haksızlık. Görevini yaptı, bir kez topla buluşturuldu gollük bölgede, orada gayet iyi şut attı.

Pektemek'in bu insana benzemeyen savunmada tek forvet oynatılmaması çok normal bir futbol doğrusudur bence.

Gerisini maç yazısında değiniriz artık.

Adsız dedi ki...

Pektemek'in henüz yeterli fizik seviyeye gelemediği için oynatılmamasını anlayabilirim (bu arada Pektemek daha ne kadar zaman sonra hazır hale gelecek?!) ama bu maçta ilk 11 olarak veya sonradan sokularak Holosko çok efektif kullanılabilirdi.

Benim eleştirim Edu'nun kabiliyetsizliğinden ziyade Carlos hocanın oyuna müdahalesinin yetersiz olması ile alakalı.

Edu'nun anlattığınız planı uygulamak için kullanılması kabul edilebilir ama 90 dk bunda ısrar etmek ne kadar doğruydu? Benim eleştirim Edu üzerinde Carlos hocaya aslında.

Ve bence aynı hizada -yani forvet arkası hizasında- santrforsuz bir Q7-Holosko-Simao tercihi daha doğru olabilirdi. En azından 2.yarı denenmeliydi. Çünkü golü yiyip 2-1 olduktan sonra bunlara gol atamayacağımız çok belliydi.

balticman

ihsan dedi ki...

Maç falan umurumda değil Mustafa abi. Yaşım 21. Bu yaşıma kadar, ne olursa olsun, takımımla, taraftarımla gurur duydum. 8-0'ı gördük hata onda, bunda demeden ''Beşiktaş Ulan'' dedik, gerisine laf söylettirmeyiz dedik. Ama bugün bence sahada en iyi futbollarından birini oynayan, tek eksiği gol yememeye and içmiş bir savunmaya bir gol daha atamayan bir takım vardı. Ama Edu'ya kaldı tüm ihale. 2 sezondur sürekli İsmail'e yıkıldığı gibi. Aslında bilinçaltı çok net. Yıldız futbolcu sevdası. Beşiktaş ve taraftarı böyle değildi. Ne oldu bize ? Bugün o savunmaya değil Edu, Drogba, C.Ronaldo çare olamazdı kanımca. İsmail, taş gibi oynadı bence. O pozisyon hatalarından eser yoktu. İsabetli pas oranı gayet iyiydi. Bu bile bu maç için, bende kârdır. Seviyorum takımımı, ama taraftarı bilemiyorum.

ihsan dedi ki...

Ayrıca yerine oynatabileceği oyuncular varken, böyle bir maçta İsmail ve Necip'e bu takımın asıl oyuncularısınız dercesine 11 oynatan Carvahal reyise bin teşekkür. Ve Pascal'dan sonra eksikliğini hissettiğimiz asi ruh edasını bir nebzede olsun tattıran Egemen'e de ''hoşgeldin'' demek istiyorum. Yıkılma sakın.

tannhauser dedi ki...

ilk yarıdaki beşiktaş'tan çok memnun kaldım. tek tek oyuncu performansı yazasım geldi ama sadece kötülerden bahsetmeli. ama maç sonrasının arkasına yazayım ben de.

yalnız beni dehşete düşüren bir noktaya değinmeden edemeyeceğim. bize gol atmanın formülü bu maçla iyice açığa çıktı maalesef. topla oynayan bir rakip, bu antalya olabilir, eskişehir olabilir, stoke olabilir, takımımızı afallatıyor. ikinci yarıda topa sahip olmak için elinden geleni yapan stoke'a karşı holosko hamlesi mükemmel olacaktı. onlar baskı kurarken ya ince paslarla holosko kaçırılır ya da yine holosko kanada geçirilip savunma direnci artırılarak ondan beklediğim kaçma görevi q7'ye verilirdi. bu bize ya gol getirir ya da en azından baskıda zorunlu hafifleme sağlardı. sonuçta adamlar ilk yarıda edu'nun akıp giden bir oyuncu olmadığını çok iyi gördüler ve bu güvenle saldır stoke city'm oley moduna girdiler.

takım oyunu anlamında iki büyük sorun kaldı beşiktaş'ta: (1) yukarıda bahsettiğim topa sahip olup basan takımlara karşı soğukkanlılığını yitirmeden oynamak. top rakipteyken de etkinliğini sürdürmek, (2) ilk yarı performanslarını ikinci yarıya da taşıyabilmek. carlos hoca bunları da tespit edip çözümlerse takım içinde bu kadar yazıp çizmeden, bira-patatesle seviyeli beraberlikler eşliğinde maçımızı izleyebiliriz. biraz sabır.

@ihsan: yalnız değilsin.