Üzerinde kumanda ve ince belliyi barındıran mini sehpa karşısında, “hangi maçı izlesem?” çekimserliğinin ancak gece yarısında sol bulduğu bir Pazar günü daha geride kaldı. Gönül isterdeki gün, 13:30’da başlayacak Palermo maçıyla açılsın… Ancak halen Serie A kendisine yayıncı bulamamış durumda ülkemizde. Üstelik rekabet adına şuan en dikkat çekici liglerden biriyken… Link, mink aramayla da insanın hevesi kaçıyor. Zaten genelde hiç susmayan İspanyol spikerine denk gelerek, maç ne olursa olsun kendimi Meksika Clausura liginde falan hissediyor, konsantre olamıyorum…Neyse ki STV Haber’de PSV – Ajax maçının yayınlandığı haberi geldi ve futbol komasına girme seansı çok geçmeden başlamış oldu. O maçtaki en belirgin notum şu: Mertens Barcelona’da oynar. Hatta Alexis’e sulanmadan, 13’e PSV’ye giden bu çocuğa zıplamak çok daha maliyetsiz ve taktiksel anlamda uygun olurmuş onlar adına. Sebeplerini, ayrıca açacağımız bir Mertens başlığı altında sunarız. Maç 2-2 bitti, Ajax’ın son golü; bir zamanlar Beşiktaş’a dahi gelsin istediğim, son pivot santraforlardan Dmirtri Bulykin attı. O zamanlar; Euro 2004 surlarıydı sanırım. Eskiden kolay sonuca gitme mantığım varmış demek ki, şimdilerde fazlasıyla dudak bükeceğim bir oyuncu tarzına sulanmışım. Ama kendi dalında iyi bir oyuncuydu, o dönemde iyi kulüpleri yakıştırmıştım ona. Ajax’ı bulmuş sonunda yaş 32’yken. Saygılar…
Sonrasında Nani’ye her geçen gün daha çok hayran olduğumu fark ettim. Alex Ferguson, Ronaldo’dan sonra onu da yeteneklerini öldürücü şekilde kullanmayı öğretmiş sanki. Evelemek, gevelemek en aza inmiş. Alıp, açıyı yakalıyor ve doksanı buluyor. Bunu yaparken de “çok kolay bir işmiş” gibi gösteriyor, asıl fenası da bu… Maçta, Fernanda Torres’in “bitiricilik” tabirine yazdığı sözlük tanımına da tanık olduk. Attığı gol, tam da öyleydi… Ama Torrescan tatsız, bu belli. Bir türlü ne o formaya, ne de takım ona oturmadı, yakışmadı. İlk Atletico Madrid günlerinden bu yana ayrı tuttuğum forvetlerden biriydi. Onu bu halde görmek üzücü, gelsin Serie A’ya yeniden baş tacım olsun. Mümkünse Juventus.Sonra iki Arda izliyim dedim, iyi de ettim. Amigoya megafonla “Arda Turan” tezahüratı yaptıracak kadar iyi bir oyun ortaya koydu. Az önce Torres’in gol vuruşuna “bitiricilik tanımı” dedik, sanırım Arda’nın attığı gol paslarına da, asistin tanımı diyebiliriz… 'Golden önceki pas'tan ziyade, 'golü zorla attıran pas'lardı bunlar. Bir futbolcunun önündeki en büyük engel “baskıdır”… Onun dışındaki birçok şey klişeden ibaret. Futbolcu yetenekliyse ve baskı altında değilse, direkt oynar. Lig neresi olura olsun… Mesela eminim İsmail Köybaşı şu Atletico Madrid’in bekinde olsun, “bu adamı gönderdik mi şimdi?” diye sorar her Beşiktaşlı kendine. Arda saçma sapan diyaloglardan uzakta yeniden futbolcu olduğunu hatırlamış ve sonuç ortada.
Eskiden tek vuruş diye bir oyun oynardık mahallede, hala var mı bilmiyorum. Arsa kalmayınca, bu tip yaratıcı oyunlar da yalan olmuştur büyük ihtimalle. Her neyse, işte Cavani de Milan’la onu oynamış ve kazanmış… Sol, sağ, havadan, yerden fark etmeden net vuruşlarla hat-trickini tamamlamış. Napoli sağlam geliyor… En bariz eksikliklerini Inler’le kapattılar. Başarı, en aşağı geçen seneki kadar olur bu kesin. Yalnız, Aquilani’nin de golü güme gitmesin. Kafayla vole atmış adam… Maçın golleri burada. Alessandro Matri, yine Juve'nin gülü oldu bir maçta daha. Ancak golde Vucinic'in hakkını "büyüksün baba" diye bir not bırakarak teslim etmek lazım.Velhasıl, sıra Beşiktaş gününe geldi. Mecburen Süper Lig izleyeceğiz yani, alışkanlıktan… Bu seferki maç öncesi yazısı biraz farklı oldu, çünkü söylenecek çok şey yok bence. Kuralar çekilince biraz puslanan umutlar, Perşembe günü özellikle skor olarak güneş yüzü gördü diyebiliriz. Eskişehir maçının da moralsizliği bir nebze atılmıştır herhalde. Artık, kadrosunu dağıtan Ankaragücü maçıyla kazanmaya edeceksin… Bunun taktiksel analizi bile boş aslında. Guti, Ernst, Almeida ve Sivok kadroda yoklar, büyük ihtimalle 11 de belli yani. O 11 yukarıdaki değil elbet, o yine benim tutmaması 1.05 veren dizilişim. Reelde; Ekrem Hilbert’in yerine bekte; Edu santraforda, Simao kenarda oynar. Kalede de Rüştü olur yine herhalde…
Kendi 11’imin sebeplerini, hemen her maç önü & sonu yazısında belirtsem de yine kısaca açayım: kontenjan sorun oluşturmuyorsa Hilbert bekte oynar. Hem en iyi savunmacı hem en iyi hücumcu bek şuanki mevcut kadroda. Evet, savunmacı diye bilinen Toraman’dan daha savunmacı ve hücumcu diye bilinen Ekrem’den daha hücumcu… Hareketlilik & bitiriclik, Pektemek’i santrafor yapan ana etkenler. 4-3-3’de Simao ya da Quaresma’dan birine kesik atma arzumu artık saklamaya gerek yok sanırım. Son form durumları ve de Quaresma’nın İnönü’de bir başka oynaması sebebiyle bu seferki kafa iznini Simao’ya veriyorum… Sidnei'yi de nihayet göreceğiz bakalım, içimden bir ses "gol atacak" diyor. Ama nasıl performans gösterir bilemem...
İyi maçlar.
19 yorum:
Julio Alvesde Kadroya girebilmiş ayni Sidnei gibi onu da baya merak ediyorum.
http://www.youtube.com/watch?v=pw6Fgfu6SCs
Baya iyi şut tekniği var gibi ?
Abi, yazıların ayrı güzel de her haltı Beşiktaş'a bağlayabilmene bayılıyorum. Benim de bütün yazılar dönüp dolaşıp Galatasaray'a çıkıyor istemeden :)
geçen bi ismail dedim ortalığı 56ya verdiler bugün bi şey demiyorum eduya zeval gelmesin yeter :)
futbolculuğunu pek izleyemedik de nedense sevdim ben bu adamı baki gibi.. seviyoruz edu seni baki mercimek gibi :)
-----------Cenk------------
Ekrem-İbrahim-Sidnei-İsmail
----------Aurelio----------
-----Necip-------Fernandes-
Holosko------------Quaresma
----------Mustafa----------
Yoğun fikstürde rotasyon şart oldu. Savunmada Egemen ve İsmail hariç (Sivok bu hafta) herkes dinlendi. Malum rakip de zayıf. O yüzden bugün tandemde İbrahim-Sidnei ikilisini denemekte fayda var. Böylece Egemen de Bursa maçına fit çıkabilir. Bir tek İsmail kalıyor dinlenemeyen, onun yerine de 2.yarı Tanju girse diyecektim de ilk 18'e bile alınmamış!
Orta üçlü Necip-Aurelio-Fernandes maç koparılana kadar bozulmaz, daha sonra Veli ve J.Alves oyuna dahil edilerek, Necip ve Fernandes de dinlendirilebilir.
İlerde Mustafa ve Holosko gibi iki diri forvet adamının yanında Quaresma oynar. Simao malum formsuz. Edu ve V.Kavlak da maçın ilerleyen dakikalarında düşünülebilecek değişiklikler olur. Ama umarım Edu ilk 11'de başlamaz ve en baştan tadım kaçmaz.
Bu maç için beni heyecanlandıranlar:
1. Tabi ki öncelikle maçın İnönü'de olması,
2. Santraforda Mustafa'nın oynayacak olması,
3. Sidnei'in sonunda şans bulacak olması
4. Julio Alves'in sonradan oyuna girme ihtimali.
İyi maçlar!
balticman
sidnei iyi paslarla takımı ileri çıkarmada güzel iş yapacak ama arkasına adam kaçıracak gibime geliyor, bakalım bir zamanlarının wonderkid'i diye kakaladıkları adam nasılmış...
Vay Julio'ya bak sen... Cristiano model şut atıyormuş. Merak ettim iyice şimdi elemanı.
pclion,
Hiç sorma yahu, kendiliğinden oraya geliyor konu. Futbolseverden önce, bir taraftar olduğumuz içindir sanırım nedeni. Emmy Ödülleri Galatasaray'a bağlanamamış ama :)
isaac newton,
Zaten Beşiktaş'ta sembol olmuş oyuncuların birçoğu Edu tipinde adamlardır. Fazla yetenekli olmasa da, Beşiktaş için birşeyler yapmaya çabalayan oyuncu modeli olacak bence o da. Ki biraz rahat bırakılsa yapacak da :)
balticman,
Holosko da olabilir doğru. Hatta maç dışarıda olsa, top taşıma özelliğinden o da yazılabilirdi 11'e. Ama iç maçlarda Edu'yu daha uygun buluyorum.
Gerçi Holosko, Holoskoyken; birçok kritik maçın açılış golünü atmıştı özellikle şampiyonluk senesinde, çoğu da İnönü'deydi. Ama o zamanlar topla akarken, "yürü bea!" diyen sesler, şimdilerde kaptırsa da iki küfür yapıştırsam ensesine diye meyil dokuyor.
ceyhun,
Evet, ufak Sidnei analizimde ben de o özelliğine dikkat çekmiştim. Lucio vari çıkışları var topla, pas yeteneği de baya iyi. Aslında fiziğine rağmen baya hızlı da, o fiziği toparlanmamışsa sorun olur tabi.
Rotasyon için ideal maçlardan biri hakkaten. Her zamanki gibi kişilere değil kollektif uyuma bakacağım. İkincisi olursa zaten istenen ve özlenen futbol kendiliğinden gelecektir. Edu, Sidnei, Pektemek ve Alves ( eğer oynarsa ) daha dikkat edilerek izlenecek oyuncular elbette. Ben her zamanki gibi takım oyununa bakacağım, kişisel özellikler umrumda değil.
Ben bir bayan taraftar olarak seyircisiz maçlara kadın ve cocukların alınması konusunda fikrinizi merak ediyorum. Paylaşırsanız sevinirim.
Ayşe S.
Bu yazi cok hosuma gitti, ne bileyim Atletico, Napoli filan... iki takimida cok ama cok severim. Arda ve Diego cok iyi gidiyor su anda, ikisi bana kalirsa birbirine benzeyen oyuncular ama Diego daha bitirici, Arda daha fazla gol attiran, ama cok güzel bir takim olmus harbiden.
Italya ve Fransa ligi aslinda fazla ilgimi cekmez ama senin su gecenler Napoli hakkindaki yaziyi okudukdan sonra bir bakayim dedim, ve rahatlikla söyleyebilirimki Napoli Italya liginden en sevdigim takim oldu, Palermoda fena degil aslinda ama Pastore gittikten sonra fazla ilgimi cekmiyor. Su Cavanide ne adammis beee... bir sagdan bir soldan bir de ortadan atti, bir ucarak atsa komple olacak. Altyapidan böyle bir oyuncu ciksa keske.
Arsenali taraftari oldugum halde ManU-Chelsea macini kacirmadim tabiki, ManU biraz balli gibime geldi, sevmedigimden olabilir, ama cok iyi bitiriyorlar isi. Bizim Quaresmada Nani gibi bir iki adam calimlayip pasi verse bizi zor tutarlar ama bizimkisi biraz dozunu kaciriyor.
Bu arada Torres bir atti, bir de öyle kacirdiki, atiigi golu unutturdu. Nefis kosu yapip, kaleciyi mükemmel gecip golü atamamak günah sayilir. Ondan sonra donup kaldim zaten. Lukaku hic gözükmedi, Anelka her zamankiki gibi süper, birde Ramires cok hosuma gitti.
Besiktasa gelirsek Carvalhal Hilberti fazla düsünmüyor gibi, gecenler zaten Hilbert Alman dergisine verdigi röportajda beni neden oynatmadigini anlamiyorum degip, mutsuzlugunu dile getirmisti. Birde kendi blogu var, ordada oynamam biraz zor diyor.
Zaten Carvalhali bazen anlamiyorum, Tanju niye kadroya giremiyor, Burak'da sakat degilse bir oynasada görsek, ne bileyim, Simao dinlense biraz.
Ankaragücü ne kadar gücsüz gözüksede can yakabilir, dikkatli olmak lazim. Zaten ben bizim 100% kazaniriz diyebilecegim mac göremiyorum, maalesef o rahatligi ve büyüklügü göstermiyor takim.
Bu arada nihayet Youtube'a Necip videolari eklenmis, ne zamandir bekliyordum, gayet güzel gözüküyor.
http://www.youtube.com/watch?v=5CWbe8tkQeA&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=ys91MIri7EM&feature=mfu_in_order&list=UL
birde Ismaili sevdirecek video :)
http://www.youtube.com/watch?v=a13IJWn-WXc&feature=mfu_in_order&list=UL
Takım oyunu oturmuyor ki. her maç birinin öne çıkması gerekiyor. yoksa her maç hüzün. ama onun icin de zamana ihtiyac var bence. tahminlerime gore carvalhal su anda savunma yapma uzerine egilmiştir daha cok. zamanla atak yapmayı da ogretir takıma. en azından oyle umuyorum. o zamana kadar kişisel yeteneklerle mac kazanırsak super olur.
Necip oynarsa gol bekliyorum ben.Carvalhal cezasahasına koşu yapan ortasahaları seviyor galiba.Veliyi tutmasınıda buna bağlıyorum.Necip de bu tip koşuları sıklaştırmaya başladı.Biraz daha kaleyi düşünse çok daha iyi olacak.
Sidneide artık oynasın.Santrafor Edu olacak gibi.Bugün Pektemeğin oynaması Edunun da ilk deplasmanda oynaması daha iyi olurdu.
Ayşe Hanım,
Bu konunun farklı boyutları var, iyi ve kötü olmak üzere.
Ben öncelikle seyircisiz maçların tamamen kalkmasını dilerdim. Mesela para cezası arttırılsın, daha da öte durumda puan silinsin vesaire... Çünkü futbolda, oyunla tribünleri ayıramayız. Mesela seyircisiz bir El Clasico bile ne kadar tadında olur ki? Ben izlemem açıkçası.
Kadın ve çocukların olacağı tribün görüntü açısından çok hoş olabilir, ancak ses atmosferi olarak maçlar nasıl olacak onu merak ediyorum :) Çünkü gerçek futbolsever bayanların bile, en az futbol kadar tribün coşkusundan da haz aldığını biliyorum. KEza çocuklar için de öyle. Ben 11 yaşımda ilk maçıma gitmiştim, sahada olan bitenden daha fazla tribündeki atmosfere hayran kalmıştım. Bir başka dünyaydı...
O yüzden, futbolda bu iki olgu ayrılmamalı bence. Kadın elinin değdiği herşey güzel olur, tribünlerde bayan sayısının artmasını isterim. Ve bence bu yönde uygulamalara gidebilmeli. Mesela hala çoğu statta kadınlar için tuvalet bile yok... Fedarasyon bu tip işgüzar kararları bırakıp, bu şekilde yoğunlaşmalı.
Bir de işin gerçekçi tarafına bakıp, iyi yönünü görebiliriz. Ülkemizde futbolsever kadın sayısı ciddi şekilde artıyor. Yani oturup taktiksel tartışma bile yapabildiğim birçok bayan arkadaşım var benim de. Mevcut stat durumları kadınların maça gitme hevesini kırabilir, ancak böyle bir uygulamayla rahatlıkla maçlara gidebilirler. O açıdan güzel oldu sanırım.
rüştü
toraman sidnei egemen köybaşı
aurelio
necip fernandes
simao edu q7
beklenen kadroymuş. özellikle forvet bölgesinde, yoğun maç temposu nedeniyle yaşayabileceğimiz sıkıntı rotasyona gitme gereğini doğuruyor aslında. az biraz burak kaplan izlesek hiç fena olmazdı. orta sahada da hazır kadroya girmişken alves'i bi görsek keşke. rotasyon gerekli olsa da takımın fazla üstüyle, başıyla oynamadan iki yada üç oyuncunun direk onbire konmasını tercih ederim şahsen.
ne adamsin beee, sidnei gölünü atti :)
Çok pis hissederim :)
Oyun olarak yine bişey yok. bursa maçı öncesi takımın kendisini çok sıkmamasını anlıyorum ama 2. atmamız lazım biran önce. Şansa parti adamlar bir tane atar 2 puanı bırakırız mazallah.
cok kötüsün ya bir degil iki :D
Bugün 2 DM'li bir 4-3-3 ile oyuna başladık sanki, 4-2-1-2-1 gibi. Golü yedikten sonra değişti tabi bu sistem. Sistem değiştiğinde Mustafa solda Simao ortada Edu merkezi santrforda çok saçma oldu bence. Aklın yolu birdir, eğer Mustafa'yı oyuna sokuyorsan ilerde Mustafa-Edu çift forveti yapar, kanatlarda Q7 ve Simao ile sağlı sollu yüklenirsin... Neyse... Carlos hocadan iyi bilecek halim yok ya!..
Maçın adamları şüphesiz Fernandes ile Sidnei idi. Sidnei resmen kaliteyim diye bağırıyor. Cenk konsantrasyonunu iyice kaybetmiş, çok üzücü. Simao ise oyuna ağırlığını koyamıyor son zamalarda farkındaysanız.
Bugün yine futbol yoktu, 2 duran toptan maç kazandık. Bursa'da işimiz zor. Edu ile başlarsa çok zor. Pektemek demek gol demek!
balticman
Bursa deplasmanında oyunu, onları üstümüze çekecek şekilde kurarsak galibiyet alırız. Yok illa biz hücum edicez dersek asla ve asla galibiyet alamayız. Olay bu kdr basit.
Yorum Gönder