Usta ve Çırak #13-33

Hiç olmadık bir zamanda, kendisini eskilere götüren şeylerle karşılaşabilir insan. Bazen bir şarkı, bazen bir mekân, bazen bir film yapar bu etkiyi... Mesela Geleceğe Dönüş serisinden herhangi birini ne zaman izlesem, filmin sonlarını “uyu artık Mustafa saat kaç oldu!” baskısı altında geçiririm sanki… Çelik’in Hercai parçasını ne zaman dinlesem, ergen bunalımına girer ve ertesi gün olmayan okulumu asasım gelir, vesaire vesaire…

Bugün de bir adamın oynadığı futbol, beni milenyuma götürdü. İnternetle yeni tanışan bir genç olarak; herhangi chat kanalına girip, bot olmayan bir kızla muhabbete giresim geldi… Hepimiz yaptık, birbirimizi yemeyelim. 90’ların sonu, 2000’lerin başında U18 olup da, bunu yapmayan bizden değildir… Neyse, sulandırmayayım.

Messi’nin bugün tanıştığı “Nesta’s vintage tackle” olayından, bizler yaklaşık 10 yıl önce de farkındaydık. Tabi o zamanlar topu alıp, bir de servis yapıyordu. Şimdi ancak dışarıya atabiliyor, ama o da yeter… Bir insan; 1 yıldan uzun bir süre boyunca toptan uzak kalsa, halı sahalara bile dönmeye korkar olur. Ki ben öyleyim… Ama Nesta çim sahalara döndü. Dönmekle kalmadı, o ana kadar Milan’ın en çok başı ağrıyan bölgesine yeniden ilaç oldu. Ve daha da önemlisi, Boneralarla oynaya oynaya mundar olma noktasına gelen Tiago Silva’nın potansiyelini yüceltti…

Bugün Nesta Usta’nın ve çırağı Tiago Silva’nın, Barcelona karşısındaki direnişine tanık olduk. Ara ara Seedorf’un bile solbek kademesinde göründüğü alan savunması içersinde oldukça sağlam durdular. Öyle ki, maçın 85 dakikasında “ortasahadan çıkış yasağı” gelmişti Milan’a. Böylesine tek taraflı maçta ayakta kalmak, çok büyük bir tandem savunması gerektirir. Nesta bunu 2000’de Hollanda karşısında yapmıştı Cannavaro ile birlikte. Bugün yine o esintiler vardı…

Maçın tüm golleri güzeldi. Pato’nun golü, “uzayıp gitmek” tabirinin sözlük tanımıydı. Barça’nın ilk golde Messi tüm savunmayı çöpe attı, Pedro her zamanki gibi tamamladı… Her takımda bir Pedro olsa, kaleye paralel giden ortaları daha az izleriz. Eskiler beleşçi der, şimdilerde buna off the ball diye modern bir tanım getirdiler ve bu oyuncuların hakkını verdiler…

Barajın 1.5 metre üstünden gitmesine rağmen, bir anda irtifa kaybeden bir top gördük Villa’nın frikikte. 5-10 dk sonra aynı yerden bir daha yakaladı. Bu kez Messi baraja abandı; muhtemelen Hagi’nin Kopenhag’daki finalde Şükür’e attığı bir bakıştan göndermiştir Villa o anda… Sonrasında klasik İtalyan işi… Barça, 2-1 bitsin der gibi oynarken Milan da “buna razıyız” konumunda. Hatta buna öyle inandırdılar ki, maçın 2-1 bittiğini sanan Barçalı futbolular olabilir… Tiago Silva, Barça’nın kısa alan savunmasını iyi değerlendirdi. Havadayken, tüm kaslarından kuvvet alıp kafayı vurdu…Milan için, Avrupa Kupaları’nda kendine güvenini getirecek bir başlangıç. Barça için ise, klasik sezon başları hastalığı… Onları ayrı kılan 3 temel özellik var: herkesin pas oyununa katılması ve bunu durağan yapmamaları; stoperler dahil olmak üzere, ataklarda bir anda cezasahası içinde çoğalabilmeleri ve yine stoperler dahil olmak üzere, pozisyonları çok yüzdeli bitirebiliyor olmaları… Bugün sadece “al-ver” olayı işledi. Gollerde de, önce Messi’den sonra da Villa’dan bireysel yetenek patlaması yaşandı. Yarın bugün kale alanında çoğalmalar atar; takriben 1 ay sonra da maçlar Barça adına 3-0 başlar yine…

Velhasıl; güzel maçtı diyelim. Ve “efsaneler yaşlanmasın” diye noktayı koyalım.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Bir de Inzaghi reis oynasaydı tadından yenmezdi

ihsan dedi ki...

Haftasonu Juve'de Del Piero ve Pirlo resitalinden sonra dün Nesta'yı da görünce ''acaba İtalya Milli Takımı gençleri bırakıp şöyle efsane bir kadro mu yapsa'' diye aklımdan geçirdim. Sadece nostalji adına. (Çelik ayrıntısı güzeldi :) )

Cartalete dedi ki...

Nostalji adınayı bırak, özellikle Pirlo, Del Piero ve Nesta böyle giderse ihtiyaç olacak yani :) Zambrotta da toparlamış baya.