Neyse...

14 gün içinde oynanmış 5. Beşiktaş maçı ve yaşanan tek puan kaybı… İlk bakışta oldukça kabul edilir gözüküyor ki zaten maç öncesinde de “artık puan kaybı lüksü vardır Beşiktaş’ın” diye not düşmüştük. Lakin maçın bir an gelmesine rağmen ufak hamle hatalarıyla (ya da hamlesizlikle) kabul görmemesi ve golün 87. dakikada yenmiş olması asıl iç acıtıcı sebep.

Beşiktaş ideal 11’le yakın bir takımla sahadaydı. Aslında “ideal” sözcüğünü kullanmamız bile, başlı başına bir Carvalhal gerçeğidir olumlu anlamda. Fakat aynı sözcük eleştiri odağı da oluşturabilir; “3 gün sonra Stoke City maçı var, takım yorgun. Neden hala ideal 11?” gibisinden bir soru sorulabilir. Ama ben buna pek değinmeyeceğim. Çünkü tıpkı Manisa maçı gibi bugün de, gayet ekonomik oynanarak kazanılabilirdi. Çok da yaklaşılmıştı…Beşiktaş’ın bu oyun tarzında Quaresma çok daha fazla değer kazanıyor. Çünkü o yokken, topun rakip kale yakınlarına taşınması, yine aynı bölgelerden duran top kazanılması çok güç oluyor. Aslında böyle bir alternatif de var kadroda, şu sıralar muhtemelen “Simao ve Quaresma yokken, 1 dakika bile oynayamıyorsam acaba aslında ben yok muyum?” gibi hayatı sorgulama evresine girmiş olabilir. Evet, 3 maçtır ısırmaktan buharlaşan Burak Kaplan’dan bahsediyoruz…

Maç öncesinde sürpriz ata oynatıp “pek tercih edilmesini istemesem de, sanki Almeida iyi maç çıkaracak” gibisinden bir söz etmiştim. Beşiktaş hiçbir dakika önde pres uygulamayınca, Almeida iyice anlamsız bir hal aldı; baskı yoksa, iyice değersizleşiyor… Necip’in bireysel oyunu ve mükemmel pasıyla gole de çok yaklaştı fakat daha topa vurduğu anda kaçıracağını belli etti… Bu haliyle Beşiktaş,ancak bir duran top golüyle açılış yapabilirdi, öyle de oldu. Pektemek’in “Ali Gültiken vari” gol şansı, yine çok hayra geçti…

Bundan sonra yapılacak iş çok belliydi aslında… Pektemek merkeze geçer, Almeida’nın yerine daha enerjik bir kanat oyuncusu alınabilirdi. Burak, hatta hiç olmadı Ekrem… Ve iyice önde basmaya başlayan İBB’ye karşı duracak, taze bir ortasaha atılabilirdi oyuna. Zaten 2 maçtır en iyi topsuz oyun performansını gösteren ve bu maçın da büyük bölümünde çok koşan Fernandes, oldukça oyundan düşmüş haldeydi.

Derken kenardan Toraman göründü. Aklımda iki senaryo vardı: ya Almeida’nın yerine oyuna girip, savunma önüne geçecek; böylelikle Fernandes de Holosko – Pektemek’in arkasında, topu alıp onları kaçırma görevini görecek ve daha az koşacak. Ya da direk olarak Fernandes’in yerine girip, Ernst içe çekilecek… Ama öyle olmadı. Çıkan Pektemek oldu, Toraman ise sağbeke geçti… Hilbert'in öne atılması da, Holosko’nun sola geçmesi demekti… Ofsayt çizgisine, en fazla metro istasyonlarındaki sarı çizgi kadar dikkat eden Almeida ise, en uçta yalnız kalacaktı.Sağdaki Holosko ile, soldaki Holosko arasında çok fark vardır. Onun sağdaki futbolculuğuna 3 milyon Euro paha biçiyorsam; soldaki haline 150 bin Dolar (Euro bile değil) belki veririm. Çünkü o kanatta dripling yapmayı da, topsuz oyunda savunma yardımını da, gol koşularını da unutuyor. Sağda ise hepsini yapabiliyor… Mesela o sağda kalsa, golü getiren orta hiç yapılmayabilirdi. Ve Hilbert de bekte kalsa, mutlaka arka direğe koşu yapan Tevfik’i fark ederdi… Ufak bir hamle, tüm takımın dengesini bozdu. Belki de normal olan puan kaybı, aslında hiç ortaya çıkmayacakken uyandırıldı… Ki doğrusunu söylemek gerekirse, İBB 87'de bulsa da gole her zaman daha yakın durdu. Maçta ara-ara önde pres uygulandı, Webo olsa o top kazanımlarından daha fazla ekmek çıkarabilirlerdi. Doka'ya da, "27 yaşına kadar nerelerdeydin?" diye sordum maç boyunca. Standartların üstünde bir kenar forvet, tıpkı Holmen'in yine standartların üstünde bir ortasaha olduğu gibi.

Neyse, play-off nedeniyle çok şey de fark etmeyecek zaten. Carvalhal’in belki de kalan en bariz, hatta tek eksiğini (oyuna müdahalesizliğini) gelecek maçlarda gidereceğini umuyor, çok da kafaya takmaya gerek yok diyorum… Ama işte, sonuç olarak puan kaybı yaşanacaksa; bari şu adamları dinlendirseydik. Burak ne yapıyor, Alves 3. dakikadan fazla oynarsa kurbağaya falan mı dönüşüyor bir görseydik. Milli maç arasında bile top oynayan, artık ekmek alırken bile refleks olarak bir sonraki müşterinin kademesine giren Egemen’i tribünde bir görseydik. Zaten Webo da yoktu, Atınç oynasaydı mesela… Fernandes’in kornerleriyle tanışsaydı 2 metrelik boyuyla. Neyse…

Not: Bu maçı daha farklı bir anlatımla, Hayatım Futbol 'un çıkacak yeni sayısında da değerlendirdim. Vakit bulur da, oraya da bir göz atarsanız sevinirim...

22 yorum:

selo dedi ki...

Her zamanki gibi çok güzel yazmışsın ellerine sağlık.Bende bu maçtan bir puan kaybı bekliyordum ama kendi kendime dedimki stad full olur baskıyla falan alırız.Ama ne dolması neredeyse bomboş olacaktı stad.Ben birazda bu yönden eğilmeye çalışıyorum takım haftalardır İstanbulda değil mis gibi pazar günü maç ama kimse gelmiyor.Kimse biletler pahalı demesin açık tribünler gayet uygun fiyatla.
Dolmadığı için stad Hasagiç outu 45 saniyede kullanır uyarı almaz. Adamlar yerlerde yatar senin adamının ayağına basar 2 3 saniye tepki alır sonrada golünü atar gider.Eskiden insanlar korkardı şimdi ise tribünde show yapmaya çalışan insanlardan oluşuyor tribün.Kimse bana dakika 85de 1-0 ve baskı yemeğe başladığımız sırada gündoğdu tezahüratını açıklayamaz gerçekten afedersiniz ama aptallıktan başkada birşey değil.

Maçta pek bişey demiyorum artık pil bitmişti.Hocamız geç müdahele etti direk golü atınca bence Toramanı göbeğe alacaktı hilbert olduğu yerde kalacaktı daha mantıklı olurdu.Neyse olan şeylerin arkasından yorum yapmak kolay.Hocamızın oyuna müdahelede biraz yetersiz olduğunu kabul ediyorum.Allahtan playoff var ondan bu puan kaybı kötü değil.

onkaplan dedi ki...

pektemek'i stoke maçına dinlendirmek için çıkarmış da olabilir, iyimser bakmaya çalışırsak...

box2boxMC dedi ki...

bu skoru koruyamama durumu iyice can sıkmaya başladı artık, Stoke-G.Birliği-FB-Haifa-İBB.
Bence çalışkan hocamız Carvalhal'ın buna da bir kafa yorma vakti geldide geçiyor bile. Forvet çıkarıp defans soktuğun zaman zaten hem kendi takımına hem rakip takıma ben geri yaslanıyorum mesajını veriyorsun. Lucescu ve Schuster zamanı öne geçtiğimiz maçı kaybetmezdik, şimdi öne geçtiğimiz her maçta mutlaka gol yiyoruz. Haydi Carlos Reyiz buna da bi çare bul artık.

helldoradotcom dedi ki...

Ilk olarak sunu belirtmek isterim dun izledigim ibb tas gibi bir takim. santrayla onde baski kurdular ve mac boyunca tatli sertlik devam etti. hatta bir ara iyi ki quaresma oynamiyor yoksa coktan ya atilmisti ya da tekmelerden bezip oyundan dusmustu diye dusundum. haifa macini da tribunden izlemis biri olarak cok net soyleyebilirim ki dun izledigim ibb onlardan cok da iyi bir takim. en azindan iyi antrene olmus duzenli bir takim huvviyetindeler. dunku oyundan sahsen zevk almadim desem yalan olur. saha da ciddi bir mucadele vardi. Necip maca gereksiz bir faulle baslasa da takima ciddi anlamda katki vermeye basladi. eskiden sadece defansif anlamda olan bu katki veli'nin varligiyla hucum yonunu de gostermeye basladi. sonra bu yasta bir genc icin gecmiste soyledigim olumsuzluklar geldi, vicdan yaptim.. Almeida'nin kacirdigi gol yabanci bir forvetin kacirma luksunun olmadigi cinsten. pozisyon bana uzak kalede ceyran etmis olsa da cok net oldugu macka otelinden goruldu.. bu ibb'yi baska bir derbide stadtan izleyip bize karsi ozel bir nefretleri olup olmadigini merak etmiyor degilim...
son olarak federasyonun su baskin forma renklerine birsey yapmasi gerekiyor.. dun sahada sanki besiktasli yoktu... nasil bir fosforlu turucudur o arkadas.. federasyon birsey yapmayacaksa bizim de bir goz cikaran formamiz olsun diyecegim..

enorton dedi ki...

Maçın geneline bakarsak iyi oynamadık, zaten bunca eksiklik ve yorgunlukla üstelik Stoke maçı öncesi iyi oyun da beklemiyordum. Denizli döneminde 2-0 kazandığımız maç gibi tatsız tuzsuz ama bizim kazanacağımız bir maçı hayal ediyordum. Almeida'nın kaçırdığı (zaten atsa şaşardım) pozisyon dışında pozisyonumuz da olmadı. Duran toptan şansımızın da yardımıyla dolü atınca tamam dedim bu iş bitti. Ama canımız ciğerimiz Carlos hocamız maçın içine etti. Değişiklikler faicaydı, skor açısından söylemiyorum bunu. Oyun olarak müthiş ezildik, resmen tek kaleye döndü maç. İyice gömüldük, gol resmen bağıra bağıra geliyorum dedi. Almeida gibi kazma dururken Pektemek'i çıkarmanın mantıklı bir açıklamasını göremiyorum.

bunun dışında hoca haftalarca Ernst'i oynatmadı ama şimdi de bokunu çıkardı. Adam resmen son dakikalarda yürüyecek hali yoktu. Ernst - toraman değişikliği olsa anlardım. Ya da Alvesi oyuna alıp ilerde top tutmamızı sağlayabilirdi. Ama biz zaten çok yorgun olan Hilberti öne attık, solda verimsiz olan holoskoyu sola, sahada yürüyen bir almeida da olunca top bizim sahada oynandı. Ernst de yorgunluktan düşünce top ceza sahamızın çevresinden çıkmadı. Zaten golden hemen önce aynı pozisyon yine gelişti sol kanadımızdan. İsmail iki İBB linin arasından topu kornere atmayı başarmıştı. gol resmen geliyorum derken hocamız da bizim gibi seyretti malesef, yaptığı müdahaleler de negatif etkili oldu.

Senin yazının başlığında da dediğin gibi neyse diyoruz hepimiz,aslında çok üzülmezdik ama 87 de golü yediğimiz için üzüldük. Şu Stoke maçını alalım sonrasındaki maçları da kayıpsız geçip devre arasına çıktıktan sonra hocamız bu rotasyon meselesine çözüm bulmalı.

Burak, Ekrem, Mehmet Akyüz, Atınç, Alves daha çok rotasyona girmeli. Devre arasında da Edu ve Sidnei gönderilmeli bence. Aslında yapabiliyorlarsa Almeida da gönderilmeli, durdukça zarar vermeye başlıyor bu gidişle... Bir Elmander'e bakıyorum bir Almeida'ya :(

Cartalete dedi ki...

İBB çok bütün bir takım gerçekten, zaten şu ara karşılaşılacak en zor rakipti Beşiktaş için. Ara-ara önde baskılar yaptılar, gole de açıkçası daha yakınlardı.

Doka 27 yaşına kadar neredeymiş, keşfedilmemesi ilginç. Oldukça standart üstü bir kenar forvet. Beşiktaş'ın XXX-Pektemek-Quaresma üçlüsünü tamamlayacak nitelikte. Keza ortasahadaki Holmen de öyle, ligin üstünde bir ortasaha açıkçası.

tannhauser dedi ki...

ben cihan haspolatlı'yla başlayacağım. fatih terim'le karakteri tam olarak oturmamışken çalışan tüm futbolcularda aynı garip tavırlar olur mu be yahu! eleman maç boyu kendini yere attı, sağa sola çemkirdi durdu. sinirlerim oynadı resmen.

selo tribünden bahsetmiş. bence o kadar da kötü değildi tribün, pek çok kez tezahürat kesilip tepki verildi filan falan. gündoğdu okunmasını da normal karşılıyorum. tribünün kendi yapısı içerisinde var bu. stadın dolmaması konusunda da taraftarın kendini biraz çarşambaya saklaması etkindi bence. sonuçta bu maç kaybedilse bile bu takımın ilk dörde kalması büyük ihtimal. ama stoke maçında orada olmak daha önemli. kombinen ya da kum gibi paran yoksa bu iki maçtan birini seçeceksin illa. ben de seçimimi stoke maçından yana kullanırdım.

gerçi yazıda bahsetmişsin ama pektemek'in bu golü manisa'ya attığından daha değerli bence. tamam vuruş tekniği, hız, teknik vs gibi konular eyvallah ama bir golcü durması gerektiği yeri bilmiyorsa, hissedemiyorsa bunların hiçbir faydası olmuyor. çok spektaküler goller atabilirsiniz ama tabelada (lok et dı tebila) -1- yazar en nihayetinde. 15 barajını aşacak yetenekte bir golcünüz yoksa da başarı şansınız kalmıyor. kısacası yıllardır aranan leblebici pektemek mi acaba. bir de statta anonsu yapılırken, anonsçu "pektemek" dedikten sonra tribün "gol demek" diye bağırsa ne güzel olur.

ben kendi adıma ibb maçıyla ilgili bir şey hissetmiyorum. stoke maçına kilitlenmiş durumdayım. takım da ibb maçına çıkarken benim şu andaki durumumdaydı sanırım. yeterince dinlenebilirse fernandes'in maçı olur. her bölgede ayağa yerden pas yapacak 1,5 oyuncumuz olsa kazanmamız için hiçbir sebep yok. ha bir de ilk maçtaki aurelio performansını kim gösterecek?

Cartalete dedi ki...

Bence de tribünlerdeki boşluğun sebebi büyük oranda Stoke City. Zaten Stoke City maçını açıkta izlemek istesen; yoluydu, arkadaşlarla iki bişey yemekti, içmekti derken minumum 100 lira gider. O yüzden insanlar buna göre ayarlamıştır kendini, keza Stoke maçını çevremden biliyorum ki daha Delap'ın o mancınık vari taç atışlarından sonra bilenip, gitmeye karar verildi. Uzun zamandır bekleniyor yani.

İdeal bir0 futbolcunun gollerinin %10'u jeneriklikse, kalan kısmı normal olmalı zaten. Pektemek de öyle. Quaresma'nın normal gol atamaması bir eksiği aslında, normal gol atacak yerlere gitmiyor çünkü. Pektemek de tam tersi... Manisa maçında yaptığı iş, tamamen onun ekstra güzelliğidir dediğin gibi.

BJK4EVER dedi ki...

Sinirleniyorum arkadas. Futbol zor bir olay degil, herkes burada ayni seyden bahsediyorsa, ayni seyleri dusunuyorsa neden senede 500.000 euro alan profesyonel bir adam bunu yapamiyor? Neden? Neden? Artik antrenorun bariz hatasindan puan kaybetmek istemiyorum arkadas, biktim yahu!

Sonucta hicbirsey fark etmiyor, playoff var ve puanlar yariya inecek, telafisi var, ama bu kadar bariz antrenor hatasiyla goz gore gore mac gidince sinirleniyorum abi, cildiriyorum.

Yillardir adam gibi 1 tane mantikli dusunen antrenor gelmedi, hepsinde var bir bokluk....

planck dedi ki...

Antremanları izleyemiyoruz ama Mehmet Ali ve Burak şu periyotta bile 20 dk zaman alacak şansı bulamıyorlarsa bir yanlış var ortada. Ya antremanlarda iyi performans sergilemiyorlar ve hoca güvenmediği için oyuna almıyor veyahut hoca tamamen görmezden geliyor. Sezon başında Almanlarımızı da oynatmadığını düşünürsek ve bu alman adamların antremanda düşük performans gösterme gibi bir durumları olamayacağını da hesaba katarsak, yine aynı durum oluyor olabilir ve bu durumda hata CC'de gibi görünüyor bana. Türk oyuncular almanlar gibi profesyonel olmayacakları için bir süre sonra bu çocukları kaybederiz. Ama tabi şu 5 ayda düzelttiği hatalarına bakarsak CC için bunu da düzeltir umarım diyebiliyoruz.

Adsız dedi ki...

abiler kusuruma bakmayın da bu carvalhal amca q7/simao ikilisini sakatlanana kadar birlikte oynattı. simao sakatlanıp q7 tek kalınca takım güzel oynadı. bunun dışında pozitif bir etkisi çok yok gibime geliyor. hilberti ernsti gereksiz kesti zamanında. almeida ısrarını anlayabilen kimse var mı bilmiyorum. geçen sene bobo elimizdeyken bile almeidanın oynatılması anlaşılabilirdi ama bu sene formunu bulmuş bir pektemekin dalga geçer gibi oyundan alınmasını anlayamıyorum. ve yine carvalhalin maç sırasında hamle yapamıyor oluşu bir tek beni mi sinirlendiriyor. oyuncu değişikliği hakkı sadece puan kaybına yol açacak şekilde kullanılıyor. neyse arkadaş carvalhale gıcık falan olmuyorum ama biraz abartıldığını düşünüyorum sadece.

Adsız dedi ki...

ahamda tayfur çıkıyor şimdi ayıkla pirincin taşını...

sezmik

Cartalete dedi ki...

Güzel, geçmiş olsun. Şimdiye kadar yatmaları ayıptı zaten hiçbir şey yok tapelerde.

Bu haldeyken kalkıp hocalık yapamaz zaten. Benki 5 ay askerlik sonrası kendime gelemedim bir süre, bu adam içerdeydi. Alsın eşini, çocuğunu tatil neyn yapsın, dinlensin baya bir süre. Carvalhal kalsın takımın başında.

planck dedi ki...

Şubata kadar kesin bulaşmaz Tayfur Hoca bu işlere. Ondan sonra da danışman fln olur belki.

Adsız dedi ki...

Takımın başında Carvalhal kalır da; Tayfur'unda makus talihi..Tribün-Hoca-Hapis-Tribün..Ancak Tayfur elbet bir gün takımın başına geçicek..O zaman takımın bu günkü artık kalıplaşmış unsurlarını göze alırmı; yoksa her hoca gibi ben yeni bir sistemlemi geliyorum der yada bunları konuşmak için çok mu erken bilemedim..

sezmik

enorton dedi ki...

haklısın cartalete ama burası Türkiye, devre arası Tayfur hoca takımın başına geçer bence...

Buarada üçüne de geçmiş olsun diyorum, bundan sonrası için de artık herkes daha dikkatli olur umarım. iBB olayında suç var mı yok mu mahkemelerin sonucunda göreceğiz ancak bence durum en azından etik değildi. Beşiktaş'ta görev yapan kimse de bu işlere (Maç öncesi rakip oyuncuya transfer teklifi vb. *Şike değil*) girişmesin artık.

Cartalete dedi ki...

Aslında bu da etik mi değil mi bilemiyorum. Mesela Fifa bile, sözleşmesinin bitimine 6 ay kalan oyuncularla görüşülmesine karşı çıkmıyor. Tamam burada oyuncular kulübe bağlıydı ama mantık aynı mantık.

"Eğer şöyle oynarsan, böyle yapmazsan..." gibi bir cümle sarfetmedikçe, çok da etikdışı bulmuyorum aslında. Anladığım kadarıyla sorun şöyle kaynaklandı, göya kulübün haber olmadan İ. Akın'la falan görüşülmüş. Ki o da menajerinin saçması aslında. Serdal Adalı'ya göre başkanlarıyla da transfer konuşulmuştu önceden.

enorton dedi ki...

Bu konulara blogda hiç girmediğini biliyorum, konuyu açtığım için de özür dilerim. İddianameyi okuduktan sonra aklıma takılanları kısaca yazayım. Bu konuda daha da yazmam söz :)

Öncelikle kişilere yapılan uygulamalar açısından bir sürü adaletsizlik var. Örneğin hakkında 12 yıl istenen Tayfur hocamız aylardır içerdeyken hakkında 21 yıl istenen Göksel Gümüşdağ ve 18 yıl istenen Sadri Şener dışarda gezdi. hukukçular daha iyi bilir ama tutuklama için 3 ana sebep vardır. 1- Delilleri karartma şüphesi, 2- yurtdışına kaçış, 3- kuvvetli suç süphesi.

Şimdi Adalı ve Tayfur hoca zaten yurtdışından kendi rızaları ile gelip ifade verdiler :) Delilleri karartma şüphesi de olamaz çünkü olay kaç ay önce olmuş. Mesela TFF 2. başkanı Gümüşdağ delil karartmak için daha uygun görevde. Kuvvetli suçu bırakın tapelerde suça benzer hiçbir şey yok. Yani bu insanların aylardır içerde olması bile saçmalıktı.

Diğer duruma gelirsek ise İBB başkanı transfer olaylarından benim haberim yok diyor. Bu çok da önemli değil gibi zira önce futbolcuyla prensipte anlaşılır ve sonra kulube gidilir. Ancak en önemli husus menajer sürekli olarak telefon konuşmalarında ve sms lerde bu maçta sıkmayın, kasmayın gibi cümleler kuruyor. Kupa giderse Tayfur hoca da gider o zaman sizin transfer işi de yatar diyor. Bu açık. Peki menejere bunu BJK tarafı mı söylüyor yoksa kendisi mi uyduruyor bu da belli değil. Tayfur hocanın konuşmalarda böyle bişey yok ancak Serdal Adalının Bursada menajer ile yaptığı görüşmenin ses kaydı yok, burda ne konuşuldu bilemiyoruz. üçüncü durum ise ben burayı anlayamıyorum. Koskoca iddianamede menajer yusuf Turanlının ifadesi yok! O bu konuda ne diyor bilemiyoruz. Savcının asıl üstünden durduğu nokta ise maçtan sonra İskender'e herhangibir transfer teklifi yok. Sonra bizim başkan YD ise ben iskenderi tanımam, İbrahim Akını da zaten almazdım diyor :)

Yani buralar biraz karışık ama şike yapıldığına dair ortada bişey yok. Ancak dediğim gibi bence Beşiktaş takımının hocası, yöneticisi bu gibi durumlarda aklı selim davranıp şu kupa finali geçsin de öyle görüşmeye başlayalım demeliydi. Ben böyle düşünüyorum. Neyse çok uzattım kusura bakmayın...

Cartalete dedi ki...

Amacım "kesin suçsuzlardır" gibi bir kanıyı ortaya koymak değil zaten. Bu girişimi gerçekten bizim maçta top oynamasınlar diye mi yaptılar, bunları ancak kendileri bilir. Dediğin gibi iddianame ile ilgili konulara girmedim, doğru dürüst okumadım da. Beşiktaş'la alakalı konuları da ister istemez ezberledik. Ki neresinden tutsan elinde kalacak bir konu...

Ben olayın maç öncesi transfer teklifi kısmındayım. Yani bu yapılmayan birşey değildi. Ahmed Hassan Beşiktaş'a imzalamışken gol attı, keza Veysel de öyle. İki durumda da şampiyonluğa gidiyorduk, hatta Veysel'in golüyle puan kaybettik falan. Yine Akın da finalde gayet sağlam oynadı, çıktı rahatladık hatta. İskender yarım metre ofsayttan gol attı. Yani sahaya yansıyan birşey olsaydı rahatsız olurdum. Teşvik oldu da mı, sahaya yansımadı onu bilemiyoruz tabi. Şubat'ta bakacağız artık ne olacak...

Bence de, hiç girmesek daha iyi bu konulara. Çünkü bu kanunu ortaya koyanlar bile şuan işin içinden çıkamıyor. Çok saçma bir ortam var, hiç üzerine konuşasım & okuyasım yok.

rogerio da silva bobo dedi ki...

Carvalhal çok büyük hata yaptı.Bu maça ne pahasına olursa olsun yedek kadroyla çıkmalı idik.Çıkan bu kadro ile Stoke City maçını da kaybettik bence.Adamlar yedek kadrolarıyla gelecek ve bize göre daha dinlenik olacaklar.

Dar bir kadromuz olsa Carvalhal'in tercihine saygı duyabilrdim ama şu kadroyla asla.Resmen varlık içinde yokluk çekiyoruz.Alves,Burak Kaplan,Mehmet Akyüz,Holosko,Edu ve diğerleri bu sıkışık fikstürde bile oynayamayacaklarsa elimizde tutmanın bir anlamı yok.Carvalhal da bundan sonra fikstürümüz sıkışık diye ağlamasın bir zahmet.

Cartalete dedi ki...

Zaten, umarım yaşanmaz ama eğer Stoke City'e bariz şekilde "yorgunluk" nedeniyle kaybedilir ya da berabere kalınırsa, bu maçın asıl eleştiri noktası belirir. Oysa, zaten ideal takımla da çıkılsa zorluk yaşanacağı belli ve play-off nedeniyle anlamsızlaşmış maça yedek oyuncularla çıkılsa, kimsenin diyecek sözü olmazdı. Olsa da boş konuşurdu...

ceyhun dedi ki...

az önce fenerbahçe'nin bursaspor ile maçının özetini izledim. sanırım 39. dk'da golü buldu fener ama o dakikaya kadar bulduğu pozisyonların yarısını biz belediyeye karşı 90dk'da bulduk mu diye düşündüm izlerken(geçen günkü yorumumdan sonra direkt aklıma bu geldi:)

ayrıca beşiktaş da golü yine duran toptan ve ciddi tek pozisyonunu da necip'in kaptığı topla tek pastan buldu. iki pas yapmadan yani...

iyi oynadığımızın düşünüldüğü maçların hangi birinde ciddi paslaşmalarla rakip ceza sahasına girip gol pozisyonları bulan bir takım olarak iyi oynamış olacağız hala beklemekteyim. guti'den sonra öyle bir beşiktaş yok bence.