Akıl, Yetenek ve Karakter

Bundan yıllar önce, Süleyman Seba Salonu’nun pota arkasında asılı duran; “Beşiktaş’ın son şampiyon takımı” formalarını gördükçe, bir yandan geçmişe, bir yandan geleceğe bakıyor gibi hissediyordum. Çünkü o formaların, daha çok zaman orada kalacağını ve yenilerinin eklenmeyeceğini tahin ediyordum üzülerek…

Basketbolun futboldan en bariz farkı, tamamıyla bir “yatırım” işi olmasıdır. Güçlerin arasında “güçlü” bir takım kurmazsan, ayakta kalma ihtimalin sıfırdır. Beşiktaş genelde Fatih Solakların, Muratcan Gülerlerin çıktığı sadece alt yapıdan oluşan takımlarla mücadele etse de; bazen sponsorsuz zamanlarında bile çok iyi oyuncular yakaladığı olmuştu. Ama imkânlar “güçlü takım” oluşuna izin vermedi hiçbir zaman. Thompsonları, El Aminleri, Vardaları, Bud Eleyleri, Şarapçı Ayusoları izlerken “acaba nereye kadar gideceğiz?” gözüyle bakıyorduk. Çünkü Beşiktaş’ın önünde daha ciddi yatırım yapan, daha geniş kadrolar kuran rakipleri vardı. Birisini geçsen, diğerine mutlaka takılıyordun…

Bugünlerde ligde, geçmişe göre “güçlü takım” sayısında artış var; Beşiktaş içinse durum çok farklı değildi. Yine dar rotasyon, bütün play-off 7 kişiyle oynandı neredeyse… Ama bu takımın farkı, sahadaki ilk 5 ve kenardaki kaliteli bir uzun desteğiyle; dar ama “güçlü” bir takım olmasıydı. İnsana “nasıl olsa kazanırlar” dedirtecek kadar kendine güven, cesaret; en önemlisi de akıl ve yetenek sahibiydi Beşiktaş…

Bu takım, dar rotasyonuyla katıldığı tüm kupaları kaldırırken; biraz da klişeleşmiş şekilde “yüreğe” bağlandı mesele. Oysa bu takım, Beşiktaş tarihinde her hangi bir spor takımının en başarılı sezonunu geride bıraktı. Sadece yüreğe indirgersek, ortaya konan olayı biraz küçümsemiş olur, ciddi bir yanılgıya düşeriz. Kaldı ki, mesele mücadeleyse; Efes de aşağı kalır değildi. Vujacic, Keremler vesaire; parkeyi yaladılar her maçta. Bazen hırstan beyne kan gitmedi, dünyanın yuvarlak oluşuna bile itiraz edecek duruma geldiler.

Beşiktaş yetenekli, fizik olarak dinamik ve “karakterli” oyunculara sahipti. Bunlara sahip olan bir sporcu, mücadeleyi de otomatikman sahaya koyacaktır zaten. Örneğin Atatürk de “zeki, çevik ve ahlaklı” demiştir, orada da bir yürek, mücadele ibaresi yok… Çünkü ahlaklı (karakterli) bir sporcu; zaten mücadele anlamında ne yapması gerektiğini bilir. Buna, yetenek ve kenardaki coach’tan gelecek “akıl” desteği eklenince; ortaya “şampiyon takım” harmanı çıkıveriyor işte…

Bonsu, Ersin, Hawkins, Yağmur, Arroyo; basketbol adına her şeyi yapabilen bir 5’di… Belki yetenek anlamında Yağmur biraz geri planda kalıyor ama onun varlığı, Arroyo’nun daha skora yönelik oynamasını sağlıyor; savunma, topu getirme konusunda yap-boz’u tamamlıyordu. Kenardaki Zoran Erceg jokeri, bir önceli finalist 2005 Beşiktaş’ına göre en bariz farktı… O zamanlar sadece Varda’ya bağımlı kalan Beşiktaş; 4 ve 5 numarayı layıkıyla oynayan 3 oyuncuya sahipti bu kez. Bir de Serhat Çetin var tabi… Takımda en tez canlı, yanlış karar veren adamıydı belki ama; o sahadayken, Beşiktaş skorerlerini dinlendiriyorken, en azından savunma olarak ayakta kalıyordu.

“LeBron James değil de, biraz o işi görecek yan sanayi versiyonu lazım…” amacıyla dünyayı gezsek, en fazla Hawkins kadarını bulurduk herhalde. Adamda her şey var; bazen 2’ye 1 hücuma karşılık tek başına savunma yaparken, heybetli bir şekilde sabit durması bile rakibin eli boş dönmesini sağlıyor… Bazen takımın skor yükünü çekiyor, bazen son maçta olduğu gibi; rakip tamamen onun bu özelliğine odaklanınca, o da pasörlüğünü konuşturuyor… Bir de tam bilmiyorum ama; play-off boyunca en fazla sahada kalan oyuncu olmuş olabilir tüm basketbol tarihinde.

Velhasıl, bu takım yürekten öte şeyler ortaya koydu. O yüzden, az olsalar da rakiplerine ağır bastılar.. Yeri geldi, Kartal’ın bile eli titremedi. Maçta stres boyutu arttıkça, daha çok ayakta kalan onlar oldular. Coach Ataman, her maçı en ince detayına kadar "görerek" oynadı. Yeri geldi rakibe kalan son 7 saniyelik hücumda bile işi şansa bırkamadı; pivotu, tam saha presi daha başarılı yapacak bir kısayla değiştirdi...

Şahsım adıma şampiyon olacaklarını; Fenerbahçe serisinin ilkinde, Ersinsiz oynayıp imkânsızdan çevrilen maçla hissettirdiler. Bu takımı biraz geç keşfettim. Basketboldaki istikrarsızlık, bende odaklanma sorunu yaşatmıştı geçmişte… Ama şahsen hiç de hak etmediğim şampiyonluklar getirdiler bana, hepsine helal olsun. Sene başından beri takımı takip edip, lokavt sonrası alaycı akım karşısında durup, her zaman bu takıma inanlar; taraftar bazında gerçek şampiyonlar. Umarım sponsor sıkıntısı yaşanmaz da (ki o kadar imkanı olup, şu takıma sırt çevirecek Beşiktaşlı zenginler; monopoly’deki gibi kötü bir zar atıp, iflasa otursunlar diyesim var); Euroleague tadı neymiş, aynı takımla yaşarız.

2 yorum:

delSolar dedi ki...

Ne bicim camiayiz anlamiyorum ki, dünkü istifalar sonrasi su mükemmel sampiyonluga bile gölge düstü, sampiyonluk unutuldu tüm camia Altinsay ve Bilge istifalarini konusuyor, zaten baskan macta bile yoktu. Buyuk ihtimalle buyuk hoca ericsson ile anlasmaya calisiyordur, yazik oldu guzelim sampiyonluga. Sen 37 yil sonra sampiyon olmussun gündemdeki olaylara bak. Isi bilende durmuyor birakip gidiyor iste. Altinsay` in basin aciklamasi her seyi anlatiyor.

Göreve gelir gelmez gece gündüz çalıştık ve kısa zamanda ortaya bir "Yeniden Yapılanma Projesi" çıkardık. Beşiktaş dengeli, gelişmeye açık, dinamik, mücadeleci ve çağdaş bir takım olacaktı. Bunun için, şimdiye kadar Beşiktaş'ta verdiğinden çok alanların tasfiye edilmesi, edilemiyorlarsa "Fulya'da Düz Koşu"ya yollanmaları gerekiyordu. Teknik Direktör bu stratejiye göre seçilecek, Ümraniye ve Özkaynak Düzeni buna göre yapılandırılacaktı.
 
Projeyi uygulamaya başlayınca Başkanımızdan ve Futbol Komitesi Başkanımızdan yeterli desteği göremedim. Projeye ilişkin kuşkular ve kararsızlıklar doğmaya başladı. Son olarak teknik direktör konusunda bilgim ve onayım dışında adımlar atılınca görevde kalmama artık gerek duyulmadığını anladım. Artık bir işlevi kalmayan bu görevden ayrılmak zorunda kaldım.

Üzülerek aldığım bu kararda, komite üyesi öteki arkadaşlarımla ya da bazı yönetim kurulu üyeleri ile olan anlaşmazlıkların etkili olduğu tamamen asılsızdır. Böyle anlaşmazlıkların olduğu tamamen uydurulmuş haberlerdir.
 
"Yeniden Yapılanma Projesi"nin Beşiktaş ve ülke futbolu için tek çare olduğuna inancım tam. Bu yolda atılacak her adımda, istek olursa, elimden gelen her türlü desteği göstermeye devam edeceğim.
 
Konunun böyle kapanmasını diler, saygılar sunarım.

Celal Abbas dedi ki...

Başlık herşeyi özetlemiş. Böyle kazanılan şampiyonlukları çok seviyorum benim için çok değerli.Aynı zamanda bir yol haritasıda.