El Harezmî Grubu

Varela 87. dakikada ıska geçer, ama top daha tehlikeli bir ayağının önüne düşer, vurur gol olur; ortalık karışır… Portekiz kazanınca; bir sonraki maçta hem Almanya tekrar kazanmasına rağmen hiçbir şeyi garanti edemez, hem de Hollanda yine kaybetmesine rağmen hala elenmiş sayılmaz… Grubun son maçları sonrası işler, olası bir “üçlü averaj” durumuna kalırsa, en kral matematik profesörünü de getirsek; tırtlar…
Nani dün akşam büyüleyici bir oyun oynadı Portekiz’de. Maçın genelinde daha çok Cafu’ydu, gerekli zamanlarda ise Nani… Sağ kanatta her şeyiyle denge unsuru oldu, çok kritik toplar kaptı; takımını hızlıca atağa kaldırdı. Bir asist yaptı, diğerini de Ronaldo yedi… Kaçırılan o net pozisyon; Bento’ya verilen bir mesajdı aslında.  Ronaldo merkezde olunca, Portekiz’in hızlı atakları daha bir pozisyona dönüşebilir. Böylelikle iki maçtır kenardan oyuna girip, işleri değiştiren Varela’ya da yer açılır. Nani – Ronaldo – Varela ile; çabuk, şutör ve denge bozan bir üçlüye sahip olunur.

Bendtner, sırtı dönük oyununun üstüne bir de kale alanına yaptığı koşuları ekleyince; sıradan bir santraforken, “Avrupa’nın sayılı santraforları” mertebesine yükselebiliyor. Portekiz karşısında bunu yaptı; iyi oyunun üstüne iki gol attı. Ancak Danimarka’yı asıl ayakta tutan bölge; Kvist ve Zimling’in var olduğu ikili orta sahası. Son maçta Zimling sakatlanıp çıktı, Poulsen de onu çok aratmadı. Dinamik oyunlarıyla fark yaratıyorlar; bilhassa Stuttgartlı Kvist, bir nevi “saçlı Ernst” gibi… Kopenhag bu yıl şampiyonluğu Nordjaeland’a kaptırırken; onu çok aramış olmalı.

***
Van Bommel – de Jong ikilisinden, bir Kvist – Zimling (Poulsen) dinamizmi gelemedi bir türlü mesela… Hücum bölgesine oranla çapı gayet düşük olan savunma hattına yapışık oynuyorlar. Bu halde; ileride iki gol kralını, iki asist kralı da desteklese; Hollanda için çok şey değişmiyor. Bir türlü rakibi önde karşılayamıyorlar, hep yerleşik savunmaya karşı hücum yapmak zorunda kalıyorlar. Rakip Almanya olunca da, ancak mükemmel bir uzun şutla gol bulma imkânı oluşuyor. Van Persie’nin sol ayağını söküp, sağına taktığı anda olduğu gibi…
2002’deki Rommedahl, 2004’deki Robben, 2008’deki Arshavin… Eski turnuvaların parıldayan wingerları, bu turnuvada pek bir kayıplar. Özellikle Robben, kendine güvenini oldukça kaybetmişe benziyor. Her ne kadar Juve’de boş bir sezon geçirse de, “neredesin Elia?” dedirtecek kadar “delicilik” sorunu yaşıyor Hollanda. Bu durum ikinci yarıda, Sneijder’in eski Ajax günlerinde olduğu gibi sola kaydırılmasıyla değiştirilmeye çalışıldı. Ama pek olmadı, çünkü Sneijder’in de takımına olan güveni sarsılmışa benziyor…

Marwijk’in yaptığı en büyük hatalardan biri de; savunmadaki dengeyi sarsmadan, gerekli zamanda forveti ikileyebilecek olan Kuyt’ı unutup, durumu santrafor sayısını arttırmakla çözmeye çalışmasıydı. Kaldı ki; çift santraforun sahada anlamlı olabilmesi için, öncelikle oyun anlayışını değiştirmen gerekir. Rakip kaleden 70 metre uzakta savunma yapmaya devam edersen, sahaya Van Basten, Van Nistelrooy’u atsan da bir şey değişmez…

Almanya’yı da öyle ön presle bozmak kolay değil elbette. Schweinsteiger diye bir adam var, her an atacağı bir ters topla; o ana kadar gözükmeyen Podolski, Müller kanatlarını hayata döndürebilir. Çok iyi alan savunması yapıyorlar, aralarında 5 numarayı neredeyse Beckenbauer kadar hak eden bir Hummels var. Hem çok cengaver, hem de çok sakin…  Müthiş bir 'taktik savunma' becerisine sahip, aynı zamanda da topla iyi ilişkilere... Bu haliyle şuan piyasının Thiago Silva ile beraber en "özel" stoperi diyebiliriz.
Mario Gomez, nesli tükenmek üzere olan “klasik golcü” familyasının son üyelerinden. Bu nedenle hala tam olarak sevilmiş, benimsenmiş değil. Oyun içinde gözükmez, hareketli değildir. O işleri ondan daha iyi yapan birçok santrafor bulunur; ama özellikle ikinci golde yaptığı “bitirici vuruşu” çok az oyuncuda görürüz…

Danimarka son maçta Almanya’yı tek farkla yener, Portekiz de Hollanda’yı mağlup ederse; bu 3-2’lik maç, hem Danimarka’ya hem de Portekiz’e ilaç gibi gelir… Çünkü bu üçlünün arasında oynadığı maçlarda averaj eşit olursa; gol fazlası Danimarka ve Portekiz’in lehine işler… O yüzden Almanya kaybedecekse tek farklı ve gol yağmuru olan bir maç sonucu kaybetmeli, ya da daha kestirme yol olarak; “kaybetmemeli”… Eğer bu üçlü arasında averaj ve gol sayısı da eşitse; gruptaki genel averaj durumuna (Hollanda ile oynadıkları maçlar da dahil) bakılır. O da eşitse ülke sıralamasındaki durumları; o da eşitse (ki mümkün değil) fair play’e, o da eşitse “yaş mı, kuru mu?” demekten başka çare kalmaz.

Hollanda da, Portekiz’i yenip; Almanya’nın da Danimarka’yı mağlup etmesini bekleyecek. Portekiz yine tek farklı kaybederse, Danimarka’ya 3 gol attığı için avantajlı. O yüzden Hollanda’ya iki fark gerek… Bu bitik halle nasıl olacak o iş, bilmiyorum. Almanya ve Portekiz, gruptan çıkar gider gibi gözüküyor.

Hiç yorum yok: