Rüzgâra Karşı Yürümek

Dün akşam, turnuva boyunca en dikkat çekici bireysel performansı izledik Ronaldo’yla. İki maçtır beklenen şeyi son maça saklamış gibiydi; tamamen direksiyona geçmişti. Bunda elbette Hollanda’nın “rüzgâra karşı yürümesi” de çok büyük etkendi. Vasat bir atletle, topla dripling yapma şartıyla Ronaldo’yu 100 metrede yarıştırsak; büyük ihtimal Ronaldo kazanır ya da çok zorlar. Hollanda’nın iki farklı kazanma zorunluluğu, böylesi bir oyuncuya hiç bulamayacağı boş alanları bıraktı ve” iki gol, iki direk, iki kalenin içinden dönen asist” gibi bir performans geride kaldı.

Almeida; “beni niye artık kimse beğenmiyor, tercih etmiyor?” diye düşünüyorsa; Postiga’nın ilk golde ne yaptığına bakmalı. Orada Postiga, markaj altında olduğunu görünce “ofsayda doğru” gitmek gerine geriye hamle yapıp stoperi beraberinde çekti. Bunu sezen Ronaldo da içeri… Bazen akıllı santraforlar sahada hiçbir şey yapmıyormuş gibi gözükse de, en azından bu tip “gizli asistlere” imza atmalı. Takım bütünlüğü içersinde yer almalı. Almeida’da maalesef bu yok.

Portekiz orta sahasının aldığı pozisyona bakacak olursak, Fernandes’in de neden tercih edilmediğini görebiliyoruz aslında. O üçlü, çok iyi bir alan savunması uyguluyor ve “hızlı düşünüp, karar veriyorlar”. Çünkü bu takım gol atabilmesi için çok çok hızlı ataklar geliştirmek zorunda. Fernandes hem alan savunması hem de hızlı oyuna biraz ters düşmüş olabilir. Tabi, B Planı adına kadroda olmalıydı bence; orası ayrı konu. Portekiz’in grupta işleri zordu ancak sonraki tek maçlı turlarda, çok ters bir takım olabilirlerdi. Ve artık öyleler…

Her ne kadar adı “ölüm grubu” olsa da sonucu belliydi aslında. Daha ilk gruplar açıklandığında Almanya her maçını kazanır diye düşünmüştüm. Hollanda’nın fazla vasat kalması sürpriz oldu. Daha önce de bahsettiğim gibi; Hollanda’nın oyun planında sıkıntı vardı. İsterse tüm baba liglerin gol kralları kadroda olsun; agresif oynamadıkça o tip golcülerin anlamı azalıyor. Rakibi ne kadar önde karşılar, topu ön bölgede kazanırsan; o tehlikeli oyuncular da bir o kadar gol şansı elde eder. Yoksa işleri sadece Sneijder’in fantastik paslarına, Robben’in driplinglerine bırakırsan; sıfır puanla dönmek kaçınılmaz olur. Mevcut hocaları kalırsa, bence bizim maçlarda da çok zorlanırlar elemelerde.

Almanya maçları tekrardan Lineker sözünü hatırlatacak cinsten; sonunu bildiğimiz film gibi… Savunmada çok başarılılar bilhassa; hiç alan bırakmıyorlar. Zaten yedikleri iki golden biri uzun şut diğeri korner. Bunanla beraber çok çabuk ve hızlı çoğalıyorlar. Bunu aslında Rusya’da yapıyordu ama elendi. Almanya’nın farkı; çok iyi yerleşmiş rakiplere karşı da aynı etkinliklerini sürdürmeleri… Yunanistan, pek dert açmaz gibi; ancak sonrası olası rakipleri Fransa. Fransa’yı bu turnuvada çok beğendim, birlikte oynamayı çok beceriyorlar. Hiç kolay olmaz o maç Almanya için…

Hiç yorum yok: