Holosko ve Bir Miktar Pres

Beşiktaş çıkabileceği doğru 11’lerden biriyle sahadaydı. Sivok – Escude tandemi; Toraman’la desteklenen dinamik orta saha ve en standart halinde bile “ceza sahasına da giren kanat” yapısıyla böyle maçlarda ufak ama büyük farklar yaratabilecek bir Holosko... Planda Galatasaray’dan topu alıp, hükmetme yoktu; realist yaklaşımla rakibin o üstünlüğü kabul edilmiş ve ona karşı bir tez hazırlanmıştı: Maça değil “kavgaya giden” orta saha ile rakipten çalınacak ani toplarla, direkt hücum.

Ancak bu durum ilk yarıda pek yaşanmadı; üzerine Galatasaray’ın bilindik hücum presi eklenince üst üste 3 pas yapılamaz oldu. Topu saklama ve yönetme adına tek seçenek olan Fernandes’e de özel baskılar uygulanınca; gelişi güzel  şekilde uzun oynamaktan başka çare kalmadı Beşiktaş için. O uzun topları haliyle Pektemek alamıyor, çoğu da taca gidiyordu. Galatasaray önde karşılanmayınca da; orta sahadaki kalabalık anlamsız hale geldi.

Holosko’nun golü, Beşiktaş’ın maçın genelinde uygulaması gereken planın küçük bir demosu sonucunda oluştu aslında; ama o bile yetti. Hücumun devamında Veli baskıya devam etti ve önü açık olan Holosko’yu nefis gördü. Sağ çapraz, Holosko’nun en ölü halinde bile gol bulduğu bir köşeydi zaten.

Fatih Terim, Beşiktaş’ın yine orta sahada baskı uygulamayacağını hesap ederek; Melo'yu dışarı alarak Emre’yi orta alana çekip, Amrabat’la 2. devreye başlayarak bir “winner” hamle yaptı ama bu ters tepecekti. Zira Beşiktaş ikinci devrede, oyunun genelinde karşı presle ayakta durdu. Böylece Emre bu hengamede kayboldu ve orta saha tamamen Beşiktaş’a teslim edildi. Taç çizgisi kenarında ufak bir üçgen, Veli’nin ufuk açan pası ve sonrasında Olcay – Holosko inadıyla bulunan gol… Beşiktaş saha üstünlüğünden sonra skor üstünlüğünü de ele almıştı.

Tam da burada; Galatasaray’ın iyice boşalttığı arka alanda “top taşıyacak” ve final pasını iyi yapacak bir adam eksikliği yaşıyordu Beşiktaş. Adı geçen Drenthe gibi mesela... Böylelikle her ne kadar pozisyon verilmese de Galatasaray’ın üçüncü golünü beklemek yerine; maç koparılabilirdi. Ya da eldekileri gözetirsek; yorulan Holosko’nun yerine Oğuzhan alınabilir, hem direnç hem de topla sağlıklı çıkma ortalaması artabilirdi. Samet Hoca o hamlede biraz geç kaldı sanki…

Her şeye rağmen Beşiktaş; “Holosko ve bir miktar presle” dahi maçı kazanabilirdi, söz konusu penaltı hatası ve o hata için harcanan “çaba” olmasaydı… Halihazırda Bülent Yıldırım, nazarımda “kötü hakemlik”ten ziyade, hakemlik normlarını barındırmayan –daha net tabirle “hakem değil”- kategorimdendir. Sadece bu maçlık değil, birkaç yılın verdiği emarelerdir bu kanıya varmamda sebep. İkili mücadele olur, eğer tehlikeli bir kontraya gidiyorsa topu kapan adam, pozisyon mutlaka “fauldur”… Uzun bir top atılır, bayrak kalkar; top zaten kalecinin ellerine gitse de düdük çalar, illa endirektle başlatır… Pozisyona kendisi daha yakınken yan hakem “penaltı” der ve anında uyar; hata yaparsa zaten o yapmıştır. Eyyamcıdır, “neme lazımcı”dır…

Beşiktaşlı  bu hakem kararlarına bağışıklık gösterse de; o kadar absürt şeyler yaşanıyor ki yine aynı şiddette acıtıyor. Ceza sahasının epey dışında olmayan bir müdahaleyi yan hakemin penaltıya uyarlaması; olağan şeyler değildir pek. Keza geçen sezon Melo’nun golüne değil, 4. hakemin alakasız şekilde, ortalık da hayli gerginken hatalı bir taç kararırına imza atması da “olağan” şey değildi. Ama bunlar İnönü’de olağan hale gelmeye başladı…

Bireysel performanslara gelecek olursak; bugün her ne kadar çok fazla baskı yediği için etkin olamasa da; etkin olabileceği tek pozisyonda kötü tercih yapan Fernandes kalp kırdı. Üzerine sistem kurulan bir adam kötü oynayabilir, ama en kritik anda kötü tercih yapamaz. 3’e 2 giderken orada son pası verebilmektir “yıldız” olmak; kalenin 70 metre uzağından üç kişi arasından çıkmaktan ziyade…
Toraman için süpürücü orta saha “yan mevkisi” değil, ana mevkisi olarak görülmelidir artık. Çok iyiydi, keza Veli de öyle… Olcay ilk yarıda kayıptı; atmosfere alıştıkça hep oyunun içinde oldu, iyiydi… Holosko; ne kamp gördü ne hazırlık maçı, ona rağmen bu performans… Hilbert, Sivok standartlarını oynadılar, Escude her yüksek topu aldı; pozisyon bilgisiyle toparlayıcı oldu. Boral’ın tek handikabı “telaş”. Başına bir gün bir şey gelecekse, bu telaşından gelecek. Yoksa taktiksel olarak sol beke sıcak gözüktü; Elmander'e vurdurmadığı ters kademe mesela...

Cenk, yine teknik değil ama mantık hatası yaptı yediği ilk golde. Oraya giden top “çelinir”, tutulmaz… Ama şaka maka çabuk unuttu yine; maçın geri kalanında kopmadı. Batuhan, aslında Pektemek sakatlanmadan önce de girmeliydi. Onun varlığıyla zorlama atılan uzun toplar; Beşiktaş kalesine değil Galatasaray kalesine doğru indi daha çok. Holosko yorulmasaydı, o toplardan birini yakalardı. Hazır olmamasına rağmen faydalı oldu. Es-Es’de iyice geliştirdiği “sol çaprazdan, sağ üst&dışla uzak direk” şutlarını denedi ama güçsüzlükten etkili olamadı mesela… Zamanla, İnönü’de birçok maçı getiren adam olacaktır.

Mustafa Pektemek… “5 Element” atıfım vardır hatırlanırsa; Beşiktaş’ın rahatlıkla 11’e koyabileceği yerliler konusunda… Onlardan 3’ü diz sakatlığı yaşadı, bu kadarına “şanssızlık” demek hafif kalıyor artık. Almeida gitse de forvete gerek yok diyordum ama artık var sanırım. Keza plan 4-2-3-1’le devam edecekse; Fernandes’in satışına hayır demeyip, yerine alınacak Batalla gibi Totti familyasından kopmuş bir trequartista sistemi çok şenlendirir.

Bu arada Burak Yılmaz da iyiydi. Tanju’yu geçemedi ama farklı bir konuda Arif’in apoletini kaptı diyebiliriz. Bugün henüz doğmamış çocuklar, o 60 yaşına geldiğinde parkta yürürken “dikkat et Burak Dayı, düşmeyesin heheh” diyeceklerdir arkasından…

Yıllardır kazanılamayan deplasmanla sezonu aç, sonra ligin en iyisiyle içeride oyna… Beşiktaş bunca zorluğa, yenilenen takımına ve duvar gibi fikstüre rağmen ayakta kalmayı başardı, en azından kaybetmeyerek...  Maç sonunda taraftarın, onca sinir harbine rağmen takımı sahiplenmesi güzeldi. Beşiktaş kazansa da kaybetse de bunu “takım olarak” hak edeceğini ve genel olarak, belki “güçlü” olmasa da “doğru oynayan taraf” olarak kazanmaya yakın olacağı günlerin emaresini verdi.

32 yorum:

Tyler2Durden1 dedi ki...

benim icin sezonun aclis maci oldu
besiktastan cok keyif aldim
fikstür belli oldugundan beri besiktasin bu macta güzel bir performans sergileyip
anti semetcileri quaresmacilari tekrar kendine getirecegini düsünüyordum büyük ölcüde beklentilerim gerceklesti hatta ne yalan söyleyim;) buragin kendini birakmasina hem hic sasirmadim hem de üzülmedim mac 3-2 bitseydi besiktasin cok sansli oldugundan söz edilecekti 4. golü bulamadigimiza tabi ki üzülebiliriz ama gs nin de ilk yarida umut ve co. ile harcadiklari hic azimsanicak gibi degil yani mazlum toplumumuzda her zaman cok sevilir burak bu hareketle sansli besiktas yerine hakki yenmis bir besiktas imaji ortaya cikardi ve bence uzun vadede camianin takima sahip cikmasi anlaminda bugün kaybedilen 2 puan cok rahat göz ardi edilebilir.Son olarak batuhan pek degismemis ama onu böyle kabul etmek lazim mustafaya her zaman tercih ederim onada acil sifalar dilerim ama bu sakatlikla belkide artik bu uzak forvet konusu kapanir yada bu macin hatrina holosko artik o pozisyonda sürünebilir
djibril cisse benim gönlümden gecen striker

Cartalete dedi ki...

Güzel bir sosyolojik tahlil. :) Aynı şeyi ben de düşündüm. Camianın takıma dönmesi adına böylesine 3-3'lük skor, 3-2'lik galibiyetten daha etkili olabilir.

Tyler2Durden1 dedi ki...

bu saatte bende baska besiktasa kafa yoran insanlar olmasi cok hosuma gidiyor yorumu hemen onayladigin icin tesekkürler
suan aklima gelen sol bek icin ne kadar gönlümden tigana sans verdiginden beri emre gecsede ugurun bugünkü performasi beni olumlu yönde cok sasirtti en azindan yillar sonra sol kanatta ters kademe sorunu gözüme batmadi acikcasi

handyman dedi ki...

Yorumlarını genelde çok beğenirim. Ancak şu ibrahim Toraman ve ön libero konusunda kimse beni ikna edemez. İlk yarıda izlediğim aciz 3 pas yapamayan Beşiktaş karşısında resmen utandım. Necip Uysal'ı her zaman Toraman yerine tercih ederim. Beşiktaş gibi bir takımın ön liberosu her topa atlayıp aldığı topları şişiren bir adam değil, geriden verdiği paslarla topu saklamasıyla takıma güven veren bir adam olmalıdır. Ayrıca takımda müthiş bi özgüven eksikliği vardı ta ki 3. golden sonra Beşiktaş futbolcusu olduklarını ve karşılarında ki takımın Barcelona değil sadece galatasaray olduğunu anladılar. Umarım bu özgüven önümüzde ki maçlarda da devam eder.

Basar dedi ki...

Bugüne kadar ne sen ne de biz burada hakem ile ilgili yazmadık.

Hakem sadece 8 metre öteden görüp, 40 metre ötedeki hakemin uyarısı ile çaldığı penaltıda değil Beşiktaş'ın her ani atağa kalkışında yapılan faullere sarı kart çalmaması ile de kendini çok güzel hissettirdi! Sanıyorum bu faullerin çoğu Toraman'a yapıldığı için kart çıkartası gelmedi... Gs bir Avrupa maçı oynuyor olsa Aydın mutlaka kırmızı kart görürdü.

Bir parantez de Burak Yılmaz'a açmak lazım. Gs camiası bu çocuğa sahip çıksın, bu çocuk Arif'in güvercin takla penaltı rekorunu kırar. Şenol Hoca ile çalışırken hepimizin saygısını kazanmıştı ama tekrardan Beşiktaş'ta oynarken protesto edilen kimliğine geri bürünmüş.

Maça gelirsek, siyah ile beyaz gibiydik. İlk yarı utandım, ikinci yarı ise gururlandım. İkinci yarıdaki oyunun dakikasının artmasını, ilk yarıdaki oyunun dakikasının azalmasını umuyorum. DÜnkü maç, kuşku ile baktığım birçok öğeyi aklımdan sildi. Batuhan sezon öncesi kampına katılmasına rağmen neden hazır değil anlamıyorum. Bence takıma çok faydası olacak. Umarım yanılmam.

box2boxMC dedi ki...

Maçın üzerinden saatler geçmesine rağmen sinirim hala geçmiş değil. Kendini fanatik BJK li olarak tanıtan Burak beyfendiden böyle bir şerefsizlik görmek enteresan oldu. Yıllar sonra yeni açıkta yine aynı kale arkasında yine bir GS maçında Fevzi'nin topu ayağının altından kaçırmasındaki kadar hayal kırıklığına uğradım açıkçası penaltı çalındığında.

Maç boyu hem futbolcu kalitesi hem oyun yapısıyla Ağır sıklet boksörle sinek siklet arasında gibiydi.Ivan Drago'nun ilk maçta Rocky'yi patakladığı gibi saldırıyordu GS. Dünkü maçta BJK kırmızı, GS siyah beyaz formayı giyseydi ben yine siyah beyaz formayı tutardım herhalde. Kahrolası ezileni tutma piskolojisi... Bu eşitsizliğe rağmen çok iyi mücadelemizin karşılığı bu iğrenç penaltı olmamalıydı.

Kadro kalitesi düşüklüğünü örtebilmek için çok daha değişik taktiklerle (3-5-2 mesela) bu dezavanatjı kapatmak gerektiğine inanıyorum. Herkesin oynadığı ve şifreleri çok belli 4-2-3-1 ile çok başarılı olacağımızı düşünmüyorum. Hoş dünkü maçta daha çok 4-1-4-1 oynadık ama o da zaten 4-2-3-1 in defansif versiyonu.

Holosko herhalde maçın adamı seçilmiştir. İşte tamda bu yüzden takımda kalmasını istiyordum. Şu taktikte forveti ikileyecek adam Holosko'dur. Bu işide Pektemek'ten daha iyi yapacağı kesindir.

Pektemek'in sakatlığı çok üzücü ama bence şu taktikte oynayacaksak BJK adına faydalı bile oldu diyebilirim. Çok net Pektemek TR liginde nokta santrafor oynayamaz, Sağ açık oynayamaz. Tek oynayacağı düzen 2'li forvettir, e bizde onu oynamıyorsak Pektemek bu sene istenileni veremeyecekti.

Batuhan biraz daha form tutarsa hedef santrafor için vazgeçilmez olur.

Olası Drenthe transferi tam aranan kan olabilir ama bu seferde takım alemci kontenjanını doldurmuş olacak. McGregor, Fernandes, Batuhan, Drenthe. Alemlerden alemlere akarlar artık :)

Fly like an eagle dedi ki...

Maçtaydım. Taşlar yavas yavas yerine oturuyor ama birkaç şey gerçekleşirse takım olma adına daha da güzel günler bizi bekliyor hem de ne günler .. 1- Fernandes gene gönülsüzdü. Bence takımla olan bağı falan yok. Mental olarak ta artık bu takımın oyuncusu değildir. Onun yerine Oğuzhan artık ilk 11 girmelidir. 2- Batuhan hazır değil ama bu hali bile topu rakip ceza sahasında tutmamıza yetti. Ama dediğin gibi formunu buldugunda bu lige fazla bir golcü olur. 3- İlk yarıda defansımızın 5-6 defa arkaya top kaçırmasını beraber az maç oynamamaya yani iletişimsizliğe bağlıyorum. Ancak defans oyuncuların özelliklerine bakarsak şahsi kanaatim bu takım 3-5-2 sistemiyle çok daha iyi olurdu. 4- Bazı maçlar vardır o maçlada galip gelmektense böyle artık kanıksadığımız emek hırsızlığı ile canımızın yakılması bütünleştirici olur. İlk mesajı yazan arkadasa katılıyorum sanki takım kimyamıza büyük katkıda bulundu bu hırsız Burakın penaltısı.5- Sonuç olarak Almeida, Fernandes, Quaresma artık ciddi sorun olmadan bu takımla ilişiği sportmenlik ve medeni şekilde çözülmeli, bilemiyorum şu an boşta kaliteli bir golcü var mı ama -Bence Djibril Cisse doğru isim değildir o tarzda Holosko var gördük - mutlaka bir tek vuruş golcüsü, olursa Drenthe ve bir 11 belirleterek sık sık maç yapılması gerekmekte.. Haa bi de Muhammed vardı değil mi?? :DD

Bjk_KnightS dedi ki...

yaa ben şu kadroyla 4-2-3-1 denenmesine karşıyım. Sene başından beri tartışığımız 4-3-1-2 oynansa çok daha başarılı olur. Batuhan'ın yanına Holosko ya da daha iyi santrafor, forvet arkası oynayan Olcay daha başarılı olabilir. Ayrıca bu gönülsüz oyuncularla bende yolun ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Fernandes'in gitmesi takımı çok etkileyecek olsa da yeri doldurulamaz değil bana göre. Hakan Özmert bile( her sene takım değiştirmesine rağmen) gayet yararlı işler yapıyor bu lig de. Oğuzhan veya Hasan türk'te denenebilir orada ekstra para vermemek için. Ön libero'da da Toraman ya da Necip oynar. 2.orta saha ise artık veli'nin oldu. Kimse alamaz gibi gözüküyor.

dominic molise dedi ki...

drenthe gelirse taktigimiz bence 3-5-2 olmalidir

tor-sivok-escu
hilbert-olcay-necip-veli-dren
holos-batu

e.t. dedi ki...

hani geçen gün söylenmişti ya, 'samet hoca ne yapsa, bir bildiği vardır diyeceğim artık' tarzı birşeyler. hakikaten öyle. benim bu takıma da hocasına da güvenim, inancım, desteğim tam. böyle de giderse, taraftarımızın da kısa sürede aynı düşünceler altında toplanacağını düşünüyorum.

yatağa uzanıp maçı aklımda tekrar oynattıktan sonra aklıma cartalete'nin bu ayın başında yazmış olduğu 'şekillenen beşiktaş' başlıklı yazısı geldi ve 'şekillenen beşiktaş'ı her hafta yeniden tanıyacağımızı düşünmeye başladım.

ve işler yolunda giderse, hem bu sezon, hem de önümüzdeki yıllar için umutlu olmak adına çok sebebimiz var.

şahsi düşüncem, batuhan'ın almeida'dan çok daha faydalı olacağı yönünde -ki kaçıncı dk hatırlamıyorum, ortasahada alıp, topu saklayıp, dönüp, holosko'nun önüne doğru attığı bir ara pas geliyor aklıma ve indirdiği sektirdiği toplar- ve yine geçen günkü programda 'veli mevkisinde tr'nin en iyilerinden' sözü; cidden veli geçen seneki veli değil, ya çok şey katmış oyununa, ya hoca faktörü ya da üzerindeki heyecanı atmış. ben çok faydalı, sakin, hücum ve savunma anlamında doğru işler yaptığını düşünüyorum.

bqlv dedi ki...

ben de maçtaydım. takımın tüm maça yayılan mücadeleci kimliği taraftarın 90 dakika boyunca maçtan kopmamasını sağladı, quaresma'yı da resmen unutturdu, 2. yarı yukarda oturduğu kimsenin aklına bile gelmedi :)

kendi adıma uzunca bir zamandır bu kadar içime sinen bir oyun hatırlamadığımı fark ettim. Evet eksikler hatalar vs. var hepsi konuşulur; ama maçtan çıkarken herkesin içi rahattı. ortak söylem: "helal olsun"du. çünkü maçtan kopmayan, eli belinde gezmeyen, sürekli bir şey yapmak için çabalayan 11 kişiyi malesef bahsettiğim uzunca bir zamandır izleyememiştik.

son olarak, yorumlarda genel olarak pek bahsedilmese de olcay'ın dünkü oyununu inönüde ilk maçı ve hatta derbisi olmasının etkisiyle tamamiyle acelecilikten kaynaklanan hatalarına rağmen özellikle defansif anlamda çok beğendim.

Basar dedi ki...

Dünkü maçla ilgili kafama sadece tek soru takılıyor. Eğer Melo 90 dakika oynasa, ikinci yarıda aynı performansı gösterir miydik? Bence dünkü maçta Fatih Terim çok büyük hata yaptı.

Bu soruyu lütfen Melo'nun sezon öncesi kampı yaptığını da farz ederek kendimize soralım.

Cartalete dedi ki...

Fatih Terim Melo'yu çıkararak Beşiktaş'ın ikinci yarıda orta sahayı hükmetmesinde "yardımcı oldu". Ancak tamamen ona bağlayamayız, Beşiktaş da zihnini temizleyerek ve oynaması gerektiği gibi oynamaya başlamıştı.
Keza geçen sene Necip girince aynı şekilde baskı uygulamıştı Beşiktaş, Necip Melo'nun ayağından 2 top almıştı.

Bu arada Toraman için hep oynasın demiyorum; oynayacaksa hep orada oynasın, ana mevkisi artık orasıdır diyorum. Elbette maçına göre; Veli - Hasan (Oğuzhan) daha ideal olacaktır. Ama bu tip maçlarda Toraman çok faydalı olur, dün olduğu gibi. Bir de topu yumrukladıktan sonra Bülent Yıldırım'a bir sözü vardı ki; tam aklımdakini söyledi. Tekrar sevmeye başladım.

Unknown dedi ki...

Tam Fatih Terim'in hatasını kimse yazmamış derken son yorumlarda tartışıldığını gördüm. Çok doğru tespit. Ben her zaman söylerim. Sadece futbolda değil, birçok oyunda merkezde üstünlük önemlidir. Melo'nun oynadığı yere Emre'yi oynatmak eğer futbolu biliyorsa Beşiktaş'ı küçümsemek, hem de çok küçümsemektir. Bana sorarsanız ama futbol bilmemesinden. Zira bir milli maçta da yapmıştı bunu. Ve benim en ağırıma giden de bu durumdaki GS'yi yine çirkef oyunlarla yenemememiz. Yan hakemin sattığı penaltıdan önce Batuhan'ın gayet temiz aldığı topa faul çalan orta hakem de ifşa edilse iyi olur.
Beşiktaş ilk yarıda yapamadığı önde basma işini ikinci yarıda yapınca üstünlük sağladı. İlk yediğimiz golü izlerseniz Selçuk en etkili olduğu bölgede 3 Beşiktaşlının karşısından yaptı ortayı. Her ne kadar dönen topun şutu gol olsa da Selçuk'a orada pas yaptırırsan bela olur.
Bu maçın kahramanı tartışmasız Veli'dir. Geçen seneye oranla çok daha etkili. Özellikle 3. golde Olcay'a attığı pas özlediğim hareketlerdendi.

BJK4EVER dedi ki...

Olcay sasirtti beni. Ciddi anlamda iyiydi. Isin yetenek kismi zayif ama hucum fundamentali cok iyi. Holosko ne kadar kaleye yakin olursa etkili olur, ne kadar kanada yaklasirsa sac bas yoldurur. Cift forvetli baklavali sisteme ben de sicak bakiyorum acikcasi. Onliberoda macina gore Toraman/Veli, onun onunde 2'li olarak Veli/Necip/Fernandes/Oguzhan, forvete yakin Olcay/Oguzhan ve forvette Almeida/Batuhan/Holosko. Boylece cogalma sikintimiz olmaz, orta sahada yeterince hakimiyet kurabiliriz ve beklerin gununde olsa baya baya ofansif bir takim cikar ortaya hatta. Bence her halukarda 4-2-3-1 veya 4-3-3'ten kat kat iyidir boyle bir sistem.
Karabukspor maci ilerisi icin ciddi bir referans olacak bence. GS macinin 2. yarisinda gorduk ki hcuum pres yapinca, geriye yaslanmayinca, orta saha-forvet mesafesi 30 metrelere cikmayinca bu takim en azindan basa bas oynuyor. Hos, bence hala yetenek ve yaraticilik konusunda sikinti var, yarin oburgun GS kadar bos alan vermeyecek Anadolu takimlarina karsi bu gorunecektir, ama saldirma istegi bile fark yaratabiliyor, o kesin bence.

Tuco Salamanca dedi ki...

drenthe transferi yalan olmuş.

aman yaratıcı oyuncumuz olmasın zaten, iyi oynar falan, başımıza taş yağar.

forma-aşkı dedi ki...

http://formaaski.blogspot.com/2012/08/besiktas-galatasaray.html

Basar dedi ki...

@Tuco Salamanca

İç yüzünü bilemiyorum ama bence Drenthe transferi Mustafa'nın sakatlanması ile kapandı.

Kaleci, 2 stoper, sağ bek ve Fernandes banko ise geriye tek yabancı hakkı kalıyor. Ya Holoşko ya da Almeida (herkesin takımda kaldığını düşünerek yazıyorum)

Bu durumda Drenthe transferi suya düştü.

julian-kerem dedi ki...

Cartalete,
Dunku maca kadar senin Toraman bir tek on libero oynar gorusune katiliyordum. Yine de ayni sekilde oynarsa orada oynar gorusum var. Ama dunku macta beni cok dusunduren iki gozlemim oldu:
1. Toraman siklikla defansa cok yaklasiyor. Bu durumda stoper tandemi defans cizgisini geriye cekiyor. Bekler, baklava orta sahaya ve hucuma destek vermek icin hafif ileride olduklari icin arkalarina atilan her ters top ofsayta takilmadan tehlikeli oluyor. On libero olarak stoper etiketli futbolcu kullanmanin tehlikesi bu. Sivok da ilk geldiginde orta saha oynarken Zapo'ya yardima gelip takimi geriye cekiyordu.
2. Bunun dogal sonucu olarak orta sahanin geri kalani da surekli geri kosmak ve Toraman'la mesafeyi kisaltmak istiyor. On alanda pres yalan oluyor. Besiktas forvette kaptirdigi toplari ancak kendi ceza sahasi onunde tekrar alabiliyor. GS gibi yarim ay set hucumunu iyi yapan takimlara karsi bu onemli bir handikap.

Ligde GS disinda bu kadar top yapan pek bir takim yok. Belki IBB. Ikisiyle de oynadik biz. Bundan sonra cogunlukla kapanan takimlara karsi oynayacagiz. Olcay, Veli, Holosko gibi futbolculardan verim alabilmek icin Besiktas'in mutlaka topu kaparak hizli hucum yapmasi lazim. GS'nin Selcuk ve Emre'yle topu dolastirip atlet forvetlerine attiklari paslari bizim atmamiz pek mumkun degil. Pektemek disinda zaten o tip araya kosular yapabilen forvetimiz de yok. Bence dun Toraman'in oynadigi yerde Necip oynamali - ve kendisine arkasi donuk oyuncuya yaptigi her faul icin 100 sinav cezasi vermeli. Onun disinda top kapma, alan kaplama ve orta sahayla butunlesme adina iyi isler yapacagini dusunuyorum. Ondeki uclu simdilik Veli - Fernandes - Olcay garanti gibi. Forvette de Batuhan - Holosko birbirlerine uyarlar diye dusunuyorum. Oguzhan, Hasan Turk ve Almeida da ilk 14'un geri kalan isimleri.
Onun disinda TylerDurden ve sen bu beraberligin genc kadroya ve teknik direktore duygusal kredi actigindan bahsetmissiniz. Buna katiliyorum. Yalniz bu tip yari-kazanimlarin bir de riski var. Eksiklerin tamir edilmemesi. Dunku mac ilk golu GS atmis olsaydi cok kotu taraflara gidebilirdi. Besiktas ikinci yari toparladi ama skorda surekli onde olmanin manevi etkisi ve Terim'in orta sahada yanlis tercihleri de onemli etkenlerdi. Takimin tecrube ve beraber oynama aliskanligina ihtiyaci var ama taktiksel ve bireysel denemeler de devam etmeli. Samet Hoca'ya guveniyorum. Insallah o da bu maci sadece kuvvetli bir rakiple oynanan macta alinan dik bir galibiyet olarak goruyordur. Daha fazlasi degil. Riza Hoca Fener'i 4-3 yendigi zaman hepimiz cok sevindik ama o galibiyet Besiktas'i bir yil geri atmisti benim fikrime gore.
Yorum derken roman oldu. Kusura bakma.

Cartalete dedi ki...

Evet, zaten satır aralarında "önde basmayınca, orta saha kalabalıklığı anlamsızlaştı" derken bundan da bahsetmiştim. Pozisyonlar birbirlerine karıştı. Hatırlattığın gibi; Denizli'nin Sivok-Ernst ikilisi de bu sorunu yaşıyordu. Zaten ikili orta sahadan biri olmaları zor bu tip oyuncuların. Ancak 4-1-4-1'de; Pepe model kullanılabilirler.

Öndeki 5'li set halinde pres yapınca; seken topların çoğunu aldı Toraman. O halde faydalı oluyor.

Ama tabi idealde; yukarıda dediğim gibi Veli (Necip) - Hasan (Oğuzhan) seçenekleri daha uygun.

Drenthe konusunda da heveslenmiştim.

Totti dedi ki...

Takım biraz daha sertlik kazanırsa ve ön alanda presi alışkanlık haline getirebilirse geçen sezonun Simeone etkisini yaşatabilecek gibi Samet Aybaba.

ceyhun dedi ki...

drenthe konusunda ben de heveslendim ama kimi keseceğini düşününce çok gerekli bir transfer olmadığına karar verdim. En muhtemel isim olcaydı. Holosko forveti destekleyen kenar elemanı olduğu için kanat özellikli oynayan isim olcay. Kaldı ki drenthe olcay kadar da oyunun içinde olan, hücum pres yapan bir isim değil sanırım. Olcay ile dönüşümlü oynayacak birisi yerine iki ön libero tandanslı olmayan veli veya toroman yerine oyuncu alınmalı bana kalırsa. Bir de forvet ihtiyacı elzem oldu tabi mustafanın sakatlığıyla.

Cartalete dedi ki...

Hakikaten Simeone de, At. Madrid'in oyun yapısı da önemli rol model.

Drenthe işinin yatmasını ben Quaresma'nın olası dönüşüne yoruyorum. Öyle bir şey olacaksa; hem kontenjan hem de sistem anlamında biri fazlalık olurdu.

gökhan dedi ki...

bizim orta sahaya ihtiyacımız var. öyle mücadeleci, azman, pahalı bir adam şart değil. almanya, fransa civarlarından kelepir bir adam yeter. temposu düşmesine rağmen ernst 1 yıl daha idare ederdi aslında ama hiç düşünmeden sildiler. dediğim gibi özel bir topçuya ihtiyaç yok, aklıyla o alanı kapatsın yeter. hatta son çare olarak escude-ersan ikilisine dönülüp(toraman varken hayal tabi) sivok'u bile orada kullanabiliriz. udinese zamanında orda oynamışlığı var ama öncelik tabi ki transferde.

bir de kalan son holoskosever olarak; son iki yılda olduğu gibi, bu adam futbolu hatırlarsa, şampiyon olabiliriz iddiam yine hortladı. en kötü şampiyonluğa oynarız, çünkü iyi bir holosko 15 civarı gol demek. son 2 sezonda ligden kopmamızın asıl sebeplerinden biri şu uzak forvet meselesiydi. eğer holosko ilk iki sezonunda olduğu gibi katkı verecekse, büyük fark yaratır. tabi geçtiğimiz yıllarda da ara ara hortlayıp sonra yok oluyordu ama umarım bu sefer kalıcıdır.

planck dedi ki...

Takımların emekleme dönemlerinde şans önemli bir faktördür. GS maçında da özellikle ilk yarı bunu yaşadık. Normalde bizim takımın şansıyla ilk yarı golsüz geçerdi. GS de 2'den fazla atardı. Sanki bizde FB şansı vardı onlarda BJK :) İkinci yarıdaki toplanma ve hamlelerle maç dengelendi allahtan. Oğuzhan fernodan hızlandırılmış duran top dersleri alsa da sonra formayı da alsa sevinicem artık. 3e 2 gittiğimiz pozisyon gibi daha çok pozisyon yaşarız biz fernoyla. Ama oğuzhan olsa fernonun topu ayağından çıkartacağı sürede biz golü atmış dönüyo oluruz. Veli hakkaten 10 numara aşama kaydetmiş, td katkısı mı nasıl oldu ben anlamadım :) Aynı aşamayı fbli selçukta da görüyoruz, çok ilginç şeyler bunlar :) Pektemek için üzüldüm, herhalde o da müzmin sakat forvetler listesine girecek artık. Çok güçlenmesi lazım bu sakatlıkların önüne geçemebilmesi için, tabi biraz da şans lazım.
Başlıktaki göndermeyi de beğendim, her takasta haberinde artık klasikleşmiş olan holosko art bir miktar para söylemine güzel bir gönderme olmuş :) İlerde Holosko artı baya bir asist demek umuduyla :)

Tuco Salamanca dedi ki...

burak kaplan ve tanju kayhan'ın son durumları hakkında bilgisi olan var mı?

A2'ye mi gönderildiler? tamamen gözden çıkarıldılar mı?

Cartalete dedi ki...

Eğer bir insanın zihninde memnuniyetsizlik varsa, bu kolay atlatılır şey değildir. Zamanla büyür. Para ediyorken 9-10'a vermek gerekiyordu Fernandes'i bence.

Mesela baklava oynayacaksak ki kadroya en uygunu o gözüküyor; Colman soliç için makul mesela, mezarcılık gibi olmazsa. :)

helldoradotcom dedi ki...

Colman bence de cok cok iyi bir transfer olurdu ortasaha icin. Q7 ile takasa girseler tadindan yenmez. hatta q7+almeida bile olabilir...

Adsız dedi ki...

Ben sizin kadar iyimser düşünemiyorum maalesef arkadaşlar. Planck arkadaşın dediği gibi; maçın ilk yarısını en az 2 farkla mağlup kapatmamız tamamen şanstı. 2. yarıda Beşiktaş toparlanmış gözüktü. Fakat değişen bir şey yoktu esasında. Bunun en büyük sebebi yazıda da belirtildiği gibi Terim'in yanlış oyuncu değişiklikleri ve hamleleri oldu. Beşiktaşım kendi sahasında %40-%60 gibi bir topa sahip oranıyla mahkum bir oyun oynuyorsa ben iyimser düşünemem maalesef. Üst üste 5 pas yaptığımızı haıtlayan var mı arkadaşlar? Sadece 5 pas ? 1-2, 3. pası yapmadan topu rakibe teslim ettik hep. Maç boyunca geriden ayağa pasla çıktığımızı hatırlamıyorum. Sürekli geriden ileriye doğru uzun şişirme toplar. Cenk Beşiktaş gibi bir takımın kalesini nasıl hala koruyor anlayabilmiş değilim. Atletico Madrid maçında yediği laubali golden sonra hemen gönderilmeliydi. Fakat ne hikmetse tam tersine maaşına %100 zam yapıldı. Takım 2 pas yapamıyor, Fernandes'ten sonra tek topa sahip olacak oyuncu olan Oğuzhan maçı kenardan seyrediyor. Tıpkı Aybaba'nın seyrettiği gibi. İnönü Stadı'nda GS bizi maç boyunca %60-%40 gibi bir topa sahip olma oranıyla eziyor ve Ricardo Quaresma tribünde oturuyor. Düşünüyorum düşünüyorum bir türlü mantıklı bir açıklama bulamıyorum ben. Burak Kaplan ve Tanju Kayhan'ın Beşiktaş'ta oynayabilecek kalitede futbolcular olduklarını düşünmüyorum. Şu an yapılacak en akıllıca şey halihazırda kulubüyle ipleri koparmak üzere olan Colman'ı alıp gelmek olur şu aşamada.

candideyadaiyimserlik dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Cartalete dedi ki...

Kadir,

Topla oynama ortalaması bir takımın çok fazla lehine gözükmesi, o takımın rakibi "ezdiği" anlamını taşımıyor.

"Direkt hücum" diye bir şey vardır futbolda; bazen topu rakibe teslim edip, presle karşılık vererek hızlı ataklara çıkmak bir tercihtir.

İlk aklıma gelen örnek; Arjantin'le Almanya'nın karşılaştığı Dünya Kupası maçı. Orada da Arjantin %60'a yakın topa sahipti. Skoru hatırlıyor musun? 4-0 Almanya...

Beşiktaş da bu tercihi yaptı. Tabi, ilk yarıda o presi ortaya koyamayınca Galatasaray'ın topa sahip olması anlam taşıdı, sürekli ceza sahasını zorlamaya başladılar. Ancak ikinci yarıda öndeki baskı, işleri değiştirdi. Bunu sadece Terim'in hamlesine bağlayamayız. Aslında bunları yazıda da bahsettim, tekrara giriyorum.

Yani illa iyimser ol diye demiyorum ama o topa sahio olma istatistiği için kötümser olma diyebilirim. Samet Hoca'ya maç öncesinde sorsan, "top en az %60 oranında Galatasaray'da kalır" derdi mesela.

Ayrıca Quaresma bir takımın topa sahip olma ortalamasını arttırmaz. Ha, o direkt hücumlarda daha etkili olurdu dersen; haklılık payın olurdu.

Adsız dedi ki...

Cartalete;

Beşiktaş hakkında iyi şeyler yazmayı o kadar çok isterdim ki... Takımımı kendi sahasında bu kadar mahkum oynarken görmek inan içimi sızlatıyor. Gururuma yediremiyorum bir türlü. Hani sanki maç İnönü'de değil de Arena'da gibiydi. Hangisi ev sahibi takım hangisi deplasman belli değil. İki takım hakkında bilgisi olmayan yabancı birini getir, ev sahibi takımın GS olduğunu düşünür. Almanya örneği güzel. İspanya'da Barcelona maçları da genelde böyle oluyor. Ama bizim durumumuz biraz farklı. Senin dediğin şey kontra atak futbolu. Biz kontra oynamadık ki. Kontra oynamak farklı, 3 pas yapmaktan aciz olmak çok farklı. Maçtaki ilk şutumuzu 34. dakikada attık biz. Sahamızda oynadığımız bir maçta ilk şutumuzu 34. dakikada atıyoruz düşünebiliyor musunuz? Biz İnönü'de Barcelona, Liverpool, Manchester, Porto'ya karşı bile böyle oynamadık. Denizli döneminde bile! Batalla gibi bir adama ihtiyacımız olduğu açık iken, transfer sezonunun kapanmasına 10 gün gibi bir süre kalmışken, neyi bekliyoruz hala anlamıyorum. Sağ bek devşirme, sol bek devşirme, ön libero devşirme... Fernandes'ten 10 numara yapma çabaları. İleri uç desen ya forvet sisteme uymuyor ya da sistem forvete... Neden hiç kendi mevkisinin adamı olan oyuncular oynamıyor bizde onu da anlamıyorum. Bence 2. yarının son 30 dakikasındaki Beşiktaş üstünlüğünün sebebi önde baskı değildi. Formsuz Melo'nun bir başka formsuz oyuncu Ambrabat ile değiştirilmesi ve Emre Çolak'ın Melo'nun bölgesine çekilmesiydi. Yani Fatih Terim'in taktiksel hatası. Quaresma'nın olması en başta rakip oyuncuların üzerinde baskı yaratırdı. İkincisi, GS baskılarının arttığı dakikalarda, oyunu soğutup baskıyı kırmak için Batuhan'ın yaptığı gibi yalandan yerde yatmak zorunda kalmazdık. Yada Cenk degaj yapmadan önce vakit geçirmek zorunda kalmazdı. Üçüncüsü Burak Yılmaz'ın yaptığı şeyin orjinalini Quaresma pekala yapabilirdi. Adam eksiltip, rakip oyuncuların kart görmelerine, oyundan atılmalarına, penaltı yapmalarına sebebiyet verebilirdi. Her şey mi kötü, hiç mi iyi yanlarımız yok dersen elbette hayır. Fizik gücümüz fena değildi mesela. Fakat eksiklerimiz çok. Umarım gereken takviyeler yapılır.