Lakin bu maçta şöyle bir fark vardı; bireyler değil “takım”
bu skoru elde etti ve korudu. Tek devrelik hücum performansıyla skoru yakaladı;
pozisyon vermeden oyunu öldürdü ve aldı. 3-0’ı, 5-0 yapmaktan çok daha değerli
bir gelişmeydi bu: Oyunu öldürmek… Zira birkaç ay öncesinin Beşiktaş’ı, oyuna
değil taraftarın canına kastediyordu.
Beşiktaşlı oyuncuların üzerinde görünürde beyaz forma vardı;
lakin bir de görünmeyen mıknatıslar… Herkes birbirine çok yakındı, neredeyse
takım hiç birbirinden kopmadı. Sadece bazı zamanlar, savunmanın kendini geri
atmasıyla fazla içeri gömüldü; o kadar. Takım “yakın” oynayınca görüldü ki yağ
oranı su oranından fazla haliyle bile Batuhan; çok faydalı… Necip, meğerse iyi
oyuncu… Topu stoperlerinden alıp oyun kurmak zorunda olmayan Fernandes, aslında
güzel bir hücumcu orta saha…
Elbette Karabük’ün genel olarak zayıf, orta saha olarak daha
da zayıf olmasının getirdiği avantaj vardı. Ama bunu “avantaja” çevirebilmek
için de yakın oynamak gerekiyordu, Beşiktaş da hep onu yaptı. Özellikle orta
sahada Necip önderliğinde bir kuyu oluşturuldu. Yükselen, her iki savunmadan
dönen toplar; hep o kuyunun içine düştü ve sürekli Beşiktaş’ta kaldı. Bu detay;
savunma anlamında olumlu gözükse de, asıl
farkı hücum anlamında yarattı. Çünkü Beşiktaş o yakaladığı toplarla “yerleşik
savunmanın” üzerine gitmektense, “eksik ve dengesiz kalan savunmaya” karşı atak
geliştirdi ve kaçırdığı gollerde bile tat verdi.
Bireysel olarak vasat performans sergileyen yoktu; çok fazla
öne çıkan oyuncu vardı. Aralarında Fernandes’e “şeklen maçın adamı” dedik ama
asılında “fiilen maçın adamı” Olcay Şahan’dır. Söz konusu bütünlüğü sağlayan en
değerli çarklardan biri… Çok fazla koşuyor, bununla birlikte o koştuğu
mesafenin iki metresi bile boşa değil. Denge bozuyor, pres yapıyor, bir diğer
koşu yapanlara alan açıyor, iş alan savunmasına geçilince; isterse rakip kale
önünde kalmış olsun (bkz. tek başına yaptığı presle yakalığı pozisyon sonrası,
direkten dönen şutu) mutlaka pozisyonunu almak için geri dönüyor… Saygı duyulası.
Bugün performansı en merak edilen oyuncu şüphesiz yeni
kaleci McGregor’du. Sadece bir pozisyonda fikir edinebildik; İlhan Parlak’ın
çaprazdan karşı karşıya kaldığı an. Orada, “çıkış zamanlamasını” çok iyi
ayarladığını gösterdi açıkçası. Bodoslama değil, rakip forvet tam topu
tiklediği anda fırlıyor ve açıyı kapatıyor. Onun dışında, MacGyver geçseydi de en fazla 3-1 biterdi zaten de; kalede de bir "kaleci" olduğu çok belliydi. Bir de; ayağı çok düzgün. Batuhan evine gitse, yine bir şekilde topu onun kafasıyla buluşturacak gibiydi. Mutfakta "buzdolabında ne var acaba?" diye bakarken falan, gözümde canlandırdım da...
Uğur Boral’ın neredeyse ilk okuldan beri çok başarılı
olduğu; “soldan inip, sağla bitirme” gollerinden birini izledik. Savunmada da
başarılıydı, özellikle ters kademelerde beni çok şaşırtıyor. “Bravo Sivok” lafı
ağzımdayken, bir bakıyorum Uğur Boral vurdurmamış… Gerçi, yine de genel maç
performansına bakarsak “bravo Sivok” diyebiliriz. Zaten yakın oynayan bir
takımda, bu düzeydeki futbolcuların sırıtmaması gerekiyor. Herkes herkesin
kademesinde çünkü mesafe kısa olunca. Necip Hilbert’in, Sivok Veli’nin, Toraman
Necip’in, Olcay Uğur'un, sonra herkes Toraman'ın… Yok yok, bugün Toraman da gayet iyiydi savunmada. Görüyoruz ki Beşiktaş’ın
geçmiş dönemde “kötü futbolcu” değil, “kötü takım” problemi varmış.
Sezon başında arzuladığımız ve bir yazıda başlığa konu
ettiğim “daha sade, daha takım” prensibi yavaş yavaş işliyor gibi… Ağza bal
çalma değil, gelecek için bir ışık olarak algılayabiliriz bu görüntüyü. Çünkü
bu oyun, tesadüfle olacak gibi bir şey değil. Bu sadeliği ve takımı bozabilecek
şeyler de dışarıda değil aslında; içerideki “satılamayan” Portekizliler.
Sevenleri adına üzgünüm ama durum böyle. Batuhan bu haliyle bile Hugo’dan çok
faydalı; çünkü takım bütünlüğüne daha fazla uyum sağlıyor ve sahada daha çok
şey “arıyor”. Bugün Fernandes'e gol attırdığı ikili oyun, Berbatovvariydi...
Keza, hala neden vazgeçildiğini anlamadığım Drenthe; hem
takım savunmasını sekteye uğratmayacak, hem de her iki kanatta delici yapısıyla
ezber bozacak bir oyuncu olarak Quaresma'ya nazaran sisteme daha yatkın. A Planında olmasa bile; “ilk 14’de” düşünülerek,
bu tip maçlarda kolayca fark açabilecek, boş alanı driplingleriyle
doldurabilecek yapıya sahip. Hatta yerli alternatifi de mevcut: Erkan Kaş.
Bugün 110 metre engelli koşuşuyla, tek başına kontratak yaparak dikkatleri
üzerine çekti.
Velhasıl, bu Beşiktaş güzel… Bu Beşiktaş’ın üzerine bir şeyler
yazmak da güzel… Yeri gelmişken “neden maç öncesi yazısı yoktu?” sorusuna cevap
vereyim. Mustafa Denizli gibi yine sistem değiştirdim. Maç öncesi yazıları
belli bir noktadan sonra tıkanıyor. Zaten takımla ilgili diyeceklerimizi, maç
yazılarında fazlasıyla diyoruz… Bunun dışında; ayrı parantezle dikkat çekeceğim
detayları, herhangi bir zamanda ayrı başlık altında düşeriz. Daha verimli olur;
şunun gibi mesela…
39 yorum:
bir beşiktaşlı olarak senin yazılarını okumak takıma daha bir güvenle bakmamı sağlıyor. eline sağlık.
İlk olarak Veli-Necip uyumu üst düzeye çıkmış. Necip ileri çıkınca hemen veli geriye dönüyor. Biri adamın önüne basarsa diğeri arkadan basıyor falan. Baya iyilerdi. Necip'te bugün top kapma konusunda ki maharetini bol bol gösterdi. Hala top bizdeyken pozisyon alma sorunları olsa da çok iyi iş yaptı.
Batuhan'a gelince yanında her zaman indirebileceği fernandes'i görünce indirdiği toplarda rakibe gitmemiş oldu. Fernandes'le uyumları iyiydi. Ama yağlarını biraz daha atıp gerekirse düz koşu yapıp biraz kendini geliştirmeli. Uzaktan çektiği şutta Aybaba'nın direk kızması Batuhan'ın eskisi gibi lakayt oynuna Aybaba kelepçesi gibi olacak gibi.
Anlamadığım şeyler de oldu maçta. Mesela Akyüz niye holosko varken sağ kanat oynuyor? Holosko hızlı olsa da 2 stoper arasında eziliyor. Ve sağ kanattayken çok güzel performans gösterdi. Sürekli rakibin sol kanadının dengesini bozdu hilbert'le. Akyüz'den sağ kanat yapma pratiği bence çok gereksiz. Almeida'nın kalması haberi bu hafta en üzüldüğüm haberdi. Eğer giderse transfer yapılmasa bile Batuhan-akyüz ikilisi sadece lig için Düşük maaşlı takım için yeterli olurlar.
Maça 5 yabancı ile başladık. Bu da eğer drenthe transferi olursa yeri var demektir. Escude-sivok tandemi belki kalite olarak daha iyi ama uyum sorunlarını aşana kadar toraman-sivok'ta oynayabilir. Öyle oynanırsa da 1 yabancı yeri daha açılıyor.
Hızlı bir forvet gelecek deniyor. Holosko'nun yedeği olacak kalitede olmaz inşallah. Ve 1.6m euro'ya malolacak bir drenthe'de unutulmaz inşallah...
Kapalı savunmaya karşı Mehmet Akyüz'ün, testen Tuncay gibi arka direk koşularına bakmak için kenarda oynamasını anlarım aslında. Ama dediğin gibi, kontraya dönmüş yapıda onu kenarda tutmanın pek mantıklı yönü yok.
Ama bence bu daha çok bir savunma hamlesiydi. Holosko baya yorulmuştu, koşu alanı daha daralsın diye onu merkeze atmış, taze Akyüz'ü kanada çekmiş olabilir hoca.
Ben diğer rakiplerin genel havasına baktıgımda bu sene için ikinci olup şampiyonlar ligine gitmeyi başarı olarak görmeme rağmen geçen haftanın ikinci yarısındaki göze ve gönüle ve de modern futbol gerçeğine yönelik keyif veren belirli dakikalar bu maçla beraber daha da artıyor. Bu takım Drenthe ve son vuruş takviyesi ile ve de saha paylaşımını, pres zamanlamasını ve hücum koşularını alışkanlık haline getirirse şampiyonluk fikrini yüksek sesle konuşmamaız için hiçbir neden göremiyorum..
Bu maçtaki en büyük kazanım bence Batuhan oldu. Almeidanın geldiğinden beri yapmadığı kadar ince işler yaptı, gerek indirdiği toplar gerek sakladığı toplar gerek verkaçları gerek pasları ile topun bizde kalmasını üstelik tehlikeli pozisyonlar gelişebilecek şekilde bizde kalması sağladı. 2M€'ya satmıştık, 3e bile geri alsak 1M€'ya batuhanı adam etmiş oluruz ki çok önemli bir kazanım bence.
Transfer yapılacaksa eğer Necip-Veli-Olcay-Ferdi-Batuhan 5lisi bozulmayacak şekilde yani holoskonun yerine oynayabilecek biri alsın illa alınacaksa. Ki bence çok da gerek yok. Oğuzhan gibi bir adam yedek beklerken ancak ferdi satılırsa ortasahaya adam almak gerekir, Almeida satılırsa da forvete. Yoksa sırf lig için bence bu sene daha fazla para harcamaya gerek yok.
Bu arada taktiksel olarak gözüme çarpan bir olay: normalde 4lü savunmalarda atak hangi kanattan gelişirse o kanadın beki ileri çıkar diğer kanadın beki bekler 3lü savunma pozisyonu alınır. Bizde set hücumlarında top nerde olursa olsun iki bek de ileri çıkıyor ama bu sefer veli ve necip savunmanın önünde pozisyon alıyorlar. Böyle oluncak kanatta top sıkışmıyor, ribauntları da veli ve neciple toplayabiliyoruz. Fakat buna göre kontra planı yapan bir teknik adamla karşılaşırsak başımızı ağrıtabilirler.
Şu Rusya'nın bir Beşiktaş ekmeğini yiyemedi. Son dakika Almeida'ya yapışsa biri ne güzel olurdu. Hem Almeida'ya kaldı gözüyle bakarak, hem de hala santrafor aramayı pek anlamadım ben de.
Ama Drenthe gibi bir oyuncu, dediğim gibi A Planında olmadan bile "gitmesi" muhtemel birçok maçı Beşiktaş'a getirecektir. Bonservisi yokken, denemeye değer.
Zaten Olcay'ı kesmek hocanın şuan aklındaki son şeydir. Maçına göre Holosko ile değişmeli oynar söz konusu kanat oyuncusu.
Bahsettiğin şey benim de dikkatimi çekti. Hatta tüm takım rakip alana yerleşmişken Uğur bir pas hatası yaptı, terse atılan top pozisyon oldu. Akar-gider bir kanata sahip rakipler, o boşluğu değerlendirebilir. Ama o ribaund olayı o kadar güzel işledi ki; o falso gülün dikeni gibi. Katlanılır.
Necip'e alt yapıdan belli aşırı sempatim var. En yıldızlı kadromuzda bile en çok ona hayrandım. Geçen yıl takımla beraber o da düşüşe geçmişti. Şükür ki bu yıl takımla beraber o da kendine gelmiş. Ofansif yönünü biraz daha ortaya koyarsa enfes bir oyuncu olur bu takımda. Umarım sakatlık yaşamaz. Necip'i hep A.Madrid'e yakıştırırdım. Bilmem belki hayaldir bu. Ama iyi bir Necip izlemek, beni hayal kurmak kadar mutlu ediyor.
-Erkan Kaş böyle maçlarda, özellikle zemini bozuk deplasmanlarda daha fazla süre alarak kullanılırsa kesinlikle çok faydalı olur.
Konuyla alakası olmasada merak ettiğim birşeyi sormak istiyorum size.....Mehmet Akgün?.....He önceki teknik ekip tarafından geçmişte anlaşılmış olabilir(ki bunu da anlamam)....Süper ligde Hakan Aslantaş,Çağdaş Atan,Ekrem Ekşioğlu,Serdar Kurtuluş,Erhan Güven vs... gibi buna benzer birçok futbolcu yer almasına rağmen bu oyuncunun Beşiktaş forması giymesini gerektiren farkı nedir?
fikrimi değiştiriyorum, her ne kadar savunma yönü kuvvetli bir orta sahaya ihtiyacımız olsa da holosko yerine tekniği daha kuvvetli bir uzak forvet takımı daha iyi tamamlar diye düşünüyorum. takımın rakip yarı alanda kalmasını sağlar. holosko rakip kornerler dönüşü kontralarda iş yapan bir oyuncu genelde. oyunu rakip alana yığdığımızda takımın el freni görevini görüyor. bu halini gs maçınadaki performansı görmemizi engelledi.
tabi bu sene böyle, holosko varken oraya para harcamaya gerek yok denirse o başka. ama olcay ve erkan kaş'ın olduğu bölgeye drenthe'yi almaktansa diğer tarafa adam almak daha faydalı bence.
Drenthe gelirse Olcay'da sağ da oynatılabilir. Ayrıca dün twitter'da geçen laflara göre bir forvet alınıyormuş hızlısından. Bakalım kim olacak.
@ceyhun
+1. Son 3 sezondur en büyük sorun forveti ikileyememekti zaten. Uzak forvet oyununu oynayabilecek bir adam eksikliğini yaşadık hep. Kanatlarda Quaresma-Simao olunca hep ceza sahası civarında çoğalamama sorunu baş gösterdi.
Samet Aybaba maç sonunda "İki oyuncu almak istiyoruz, biri her iki kanatta da oynayabilen biri olacak, diğeri de forvet dedi."
Umarım kanat derken kastettiği uzak forvet oynayabilen biridir. Drenthe gibi yaratıcı bir oyuncu yerine, forveti ikileyebilen Ozan İpek gibi bir adamı çok daha fazla tercih ederim şahsen. İnşallah Samet Aybaba da böyle düşünüyordur.
Zaten hoca Pektemek'i santrafordan ziyade, bahsettiğiniz rolde oynatmayı planlıyordu. Şimdi onun sakatlanışıyla santrafor aramak bana tuhaf geliyor. Yani santrafor alınacağına; dediğiniz gibi kenardan içeri koşu yapabilecek bir uzak forvet daha mantıklı olur.
Bazı ateri oyunlarında "özel hareket" gibi bir şey vardır; hani bir tuşa basarsın sıkıştığın anda, canından da gider ama etrafını da götürürsün. :) Drenthe'yi ben öyle bir silah olarak görüyorum.
Bu eleman sağda da oynar, yeri geldi mi soliç de oynar; her şekilde önemli bir tehdit unsuru. Mesela 1-0'dan sonra 60'da at oyuna, maçı sağlama alsın. Ya da sıkışan anda kanatta sürprizli iş yapsın. Dripling halinde çok etkili paslar atabiliyor. Sadece 1.6 milyonluk maaşla elde edilebilecekken...
Mustafa Drenthe'yi bu kadar istiyorsa vardır bi bildiği diyorum. Atari örneği de çok isabetli olmuş. Drenthe gelirse öyle bi beklentiyle gelmeli, fazlası değil kesinlikle.
Ancak şuanda 8 tane yabancımız var ve 2 tanesi(Quaresma ve Almeida) atıl gibi duruyor. Bu saatten sonra bi faydaları olur mu? Pek sanmıyorum. Şahsen bir daha hiç bizimle alakaları olmasa çok sevinirim. Bu durumda transfer yapmak ne kadar doğru olur bilemiyorum. Satabileceğimizi sanmıyorum ikisini de. Büyük ihtimalle Mendes'in parmağı var bu işte. Hatta bi komplo teorisi uydurayım. Beşiktaş'ın başarılı olmasını istemeyen Demirören, Mendes aracılığıyla bu adamların transferini engelliyor olabilir :))
Tabii ki böyle bişey olduğunu sanmıyorum ancak hiç teklif gelmemesi de çok tuhaf.
@Wruce Bills
Quaresma ve Almeida'ya teklif gelmemesi hakkında iki futbolcuyu ayrı değerlendirmek gerektiğine inanıyorum.
Hem oynanan futbolun yapısı hem de daha önceki deneyimleri nedeniyle Quaresma'nın İtalya, İspanya ve İngiltere'de bir daha oynayabileceğini hiç sanmıyorum. Bundesliga ve Hollanda'da ise bazı istisnalar dışında katı bir ücret politikası var. Kimse bu paraları vermez. Portekiz takımları kriz nedeniyle ya topu dikmiş ya da sıkıntılı durumdalar. Geriye ciddi anlamda para babalarının yönetimindeki takımların olduğu Rus, Çin ve Arap pazarları var ve buralardan birkaç teklif haberi çıktı da. Ama vatandaş o liglerde oynamak istemiyorum diyerek kesip atmış.
Almeida biraz daha farklı durumda. Oynadığı forvet-golcü tarzı en son 90larda kaldı. İşte arada Sociedad'da, o da Nihat'la ikili haldeyken bir Kovacevic parlamıştı, o da kısa süre sonra söndü gitti. Dribling özelliği yok, pozisyon alma açısından ilk bakılacak özellik olan ofsayt işinde sıkça çuvallıyor, son vuruş tekniği kısıtlı, çapraz koşu-ceza alanı içini dağıtma kapasitesi de vasat. Bu tarz oyuncular kapanan bazı maçlarda ikinci yarı oyuna girip olmadık bir gol atar ve puan kazandırır. Bremen'de de aynen bunu yapıyordu, fazlasını değil. Böyle bir oyuncuyu kadrosunda oynatmak isteyenler olsa bile aldığı 2,5 milyon avroyu ödemek isteyeceklerini sanmam. Bir ara Boas işinden dolayı Tottenham lafı çıktı (Tottenham para saçmasıyla da bilinen bir takım olduğu için umutlanmıştım ben de). İşte fizikli güçlü adam tam Premier Lig'e göre tarzı yorumlar da yapıldı. Ancak 90 dakika kondisyon bakımından da çuvalladığı için zor iş orada oynaması.
Bana göre Mendes'in yaptığı bir plan aşikar: o da bu 3 oyuncuyu birlikte koz olarak kullanmaya çalışması. Almeida alakasızca sakatım vs derken beklenti, aynı Simao'da uygulandığı gibi bonservissiz, hatta belki üste para alıp serbest kalmaktı. Kulüp yemedi, kös kös geri döndü. Tabii Quaresma için de uygulanan taktik bu, farkı: -hala- taraftarın bir kısmınca desteklenmesi elini güçlendiriyor. Ona göre bir sıkıntı yok. Kalsa yine fahiş ücretini ve bonuslarını almaya devam edecek. Kulübün 5 kuruş almadan göndermesi durumunda belki çok rahat bir şekilde 2,5 milyona oynayacağı bir Avrupa kulübü bulacak, ya da 4-5 milyona Anzhi tadında bir yere gidecek. Gitmem demiş ama bizde çok uygulanmayan ama akıllı kulüplerin uyguladığı çok yıllı hesap nedeniyle bonservis ücreti olmazsa ve bu bedel yıllık ücretine yansıtılsa bal gibi de gider.
Şöyle ki, “bedel” hesabı yapan bu kulüpler önce dıdısı mıdısı toplam bir maliyet belirliyor, sonra da +/- marjlarını. İşte şu kadarı sözleşme bedeline giderse bu bedele karşılık, mesela en az 3 yıllık sözleşme gerekir, oturup bunu konuşurlar. Quaresma'nın, hem de ilk geldiği anda alması gereken para bana göre yıllık 2,5 milyonu geçmeyeceği için, bu hesapla bonservis ücreti olarak 7,3 milyon değil, 12 milyon avro ödedik. Söylendiği gibi Mendes'in açıktan 3 milyonu hüplettiği de doğruysa rakam 15 oluyor. İlginçtir transfermarkt geçen yıl piyasa değerini de bu rakamla yazmıştı :)
@sneijder
Abi kesinlikle katılıyorum görüşlerine. Ancak mesela Quaresma için Rusya'dan teklif varsa ve gitmiyorsa o daha büyük saçmalık. Hadi Çin ve Katar'ı anlarım da Rusya liginde ona talip olabilecek takımların tamamı ŞL ya da AL'de oynuyorlar ve istediği ücretleri de ödemeye yanaşabilirler.
Bence Simao'daki formül uygulanabilir yine. Şuanda faydalanma ihtimalimizin olduğunu hiç düşünmüyorum. Umarım bu parayı veriyoruz bari ara sıra oynatalım gibi bişey düşünmezler. Büyük hata olur öyle bişey. Eğer gitmeyecekse bi yere otursun parasını da alıyosa alsın. Devre arasında gider bu sefer kesinlikle. Hiç bir futbolcu 1 sene futbol oynamamayı göze alamaz. O saatten sonra ona talip olacak bi takım bulması iyice zorlaşır. Daha 29 yaşında böyle bir riski alabileceğini sanmıyorum. Bunu bizim kadar Mendes denen müsibet te biliyordur eminim.
Almeida'nın ise piyasası olduğunu düşünüyordum hep. Sonuçta Avrupa'da bir çok kulüp var hatalı transfer yapan. Ayrıca istatistikleri de fena sayılmaz. Ama dediğin gibi onun da yıllık ücreti sıkıntı. Kulübün bonservis beklentisi de var mı bilmiyorum.
Bence Almeida'yı en baştan göndermeyi düşünseydi Beşiktaş, talip çıkabilirdi. Çok geç kalındı yani; zaten plan dahilinde alan aldı alacağını.
Zarate deniyor; muhteşem olur tek kelime ile.
Gökhan Süzen transferi ile sanırım Drenthe transferi suya düştü. @Cartalete bu transferi değerlendirebilir misin?
Almeida takımın en büyük hatasıdır. Laf ettiğimiz Batuhan, Almeida'yı omzunda taşır. Onun gelip, Bobo'nun gönderilmesi 1 yıldır içimde yaradır.
Q7 için ise saydıra saydıra bir hal oldum yönetime. Bu işlerin yaz başında bitmesi gerekiyordu. Şu an takım olma görüntüsü ile bu sorun isimleri ve başarıyı Beşiktaş'tan daha yukarıya koyan taraftar güruhu için hasıraltı edildi. En ufak başarısızlıkta başlayacaktır Guareşma tezahuratı!...
Şu adamı gözünü seveyim ya kiralayın ya da bedelsiz bırakın (oluyorsa). Bu adamın bu saatten sonra kadroda olması, içimizde saatli bomba barındırmak demek. Hele hele 2 haftadır izlediğimiz takım olgusunda çok zararlı olur.
Süzen bir aralar çok tuttuğum bir oyuncuydu, 2 sene önce yazmıştım: http://cartalete.blogspot.com/2010/09/gokhan-suzen.html
Bir aralar derken, son dönemde pek oynatılmadı ve ben de çok takip edemedim İBB maçlarını.
Sol beke de, sol orta sahaya da güzel alternatif olur. Ayağı çok iyi özellikle.
Çok ses yapmasa da Gökhan acayip nokta bir transfer. Özellikle son 10 yılını solbek-solkanat-solaçık eksiklikleriyle geçiren bir kulüpte. Cartalete'nin 2 yıl önceki analizi gerçekten dikkate şayan. Zamanında önemli bir Avrupa maçında az biraz vasat üstü oynadı diye Uğur Meleke'nin Hakan Balta için "Gattuso gibi oynadı" benzetmesini biraz abartılı yaptığını düşünmüştüm. Cartalete tam kararında yazmış. Maliyet/performans oranı oldukça yerinde bir isim. Hele ki solbek sorunsalı yaşadığımız ülkemizde.
Şimdi bir bakalım, duruma göre oynayabileceklerin haricinde doğrudan "kompile" sol bölge insanı olarak: (iyileşince) Köybaşı, Uğur, Gökhan ve zaman zaman Emre. Şu anki pratikte ise son üç oyuncu. Bence bu maliyetle (Gökhan için kendisinin alacağı hariç 200bin verilecek deniyor) şamdak ayısı.
Anlaşılan şu ki Samet Aybaba kesinlikle çok yıllı düşünüyor. Bu yüzden Drenthe gibi benim de 1,6 milyonun rahatlıkla riske atılabileceğini düşündüğü bir isme razı görünmüyor. Çünkü bana göre bu kumar bu maliyete gayet deyse de, tutmadığında onun için geleceğin takımına atılacak bir el bombası. Saygı duyuyorum, ama laf olsun diye değil. Benim göremediğim neleri görüyordur oyuncuların arasında.
Bak şu işe. Sol taraf tamam da bu sefer de sağ taraf biraz eksik kaldı. Geriden ileriye elde Hilbert (son Karabük maçı tesadüf değildi, bu sezon çok iyi olacağını hissediyorum) zaman zaman Toraman ve Olcay, duruma göre Holosko var. Keşke Gökhan gibi uygun bir yerliyi de sağ taraf için bulabilseydik. Ara transferde durum netleşir diye umuyorum.
Samet Aybaba tek hedefin Zarate olduğunu söylemiş. Şimdiye kadar yaptığı işler gösteriyor ki onu istemesinin tek nedeni ismi veya yıllardır Serie A'da az çok pozitif işler yapması değil. Zarate'nin hem nokta golcü olabilmesi hem de gerektiğinde 4-3-3 formasyonunda yanlarda oynayabilecek joker yapısı en önemli neden. Aslında 4-3-3 oynayacaksanız zaman zaman Tevez'den bile etkili olabilecek bir isim. Çok daha hızlı düşündüğü için. Bence de Zarate olursa bu şekilde takımın hücum gücü 2 gömlek atlayabilir. Madem Drenthe olmayacak ve Gökhan'ı ucuza kapatıyoruz, kulüp tüm enerjisini ve kaynaklarını (ne varsa anlamında) bu işe verirse uygundur zannımca.
Kulübün yerinde olsam Almeida'yı ve Başar'ın dediği gibi Quaresma'yı vakit kaybetmeden bedelsiz şutlardım. Sosyolojik nedenlerden de ötesi, İkisinin yıllık alacağından ettiğin 6 küsür milyonluk tasarrufu yukarıdaki faktörlerle birleştirince Zarate işi de sorunsuz bitebilir.
Böylece Mendes ismiyle yan yana olan Fernandes harici bir tek oyuncumuz kalmaz ki, bu da ikinci şamdak ayısı olur.
Bu yıl GS'nin elinde patlar diyorum. Ama FB ne yapar eder bir şekilde kendini toparlar, toparlattırılır da diyorum. Diğer takımlar çoktan patladı bana göre.
Bilgisizliğimden: Transferde Emre Özkan da verilmiş. Bu beni düşündürüyor. Mesele potansiyel katkı farkı da değil. Keşke olmasaydı. Çünkü takım olmak derken çok kötü bir mesaj.
Şöyle bir durum söz konusu; Emre Özkan stoperimsi, Gökhan Süzen ise orta sahamsı bir bek. Emre'yi beğenen biri olarak, Beşiktaş sistemine daha uygun bir oyuncu aldı diyebilirim. Keza İBB'de, fazla zamanı kalmayan Ekrem Ekşioğlu'nun "stoperimsi sol bek" alternatifini de bulmuş gözüküyor. Her iki taraf, aradığını aldı gibi.
Ama dediğin gibi bu durum "düşündürücü". Hani yarın Ozan karşılığında Necip'i verme tehlikesi var bu prensiple. Umarım her genç oyuncuya; sırf bu seneki plan için "şuan işe yaramaz, verelim gitsin" gözüyle bakılmıyordur.
Aynen Cartalete. Sorun şu ki Samet Aybaba'nın elindeki en önemli koz bu takım olma meselesi. Mesela Uğur'un Mehmet Akyüz'le diş kırma meselesinde attığı gol gibi. Emre Akyüz kiralık verilseydi problem olmazdı ama görünen tapusuyla verilmiş. Emre çıkıp bunu ben de istedim, derse problem çok düşer, benim görüşüm.
Mustafa kardesim, yakin zamanda firsatin olursa, oyun bozan bir Besiktas mi yoksa Oyun kuran bir Besiktas mi tercih edersin, yada su an hangi tarz oyun duzeni Besiktas icin daha uyumlu ve eleverisli gibi bunu iceren bir yazi yorum bekliyorum senden.
Oyun bozan derken, kendi yarisahasina cekilen, rakibin oyunkurucularina -Cernat ve GS macinin ikinci yarisinda oldugu gibi Selcuk ornegi gibi- nefes aldirmayan, ani presle top kapip sonuca dikin egitmeye calisan bir Besiktas. Belediye macinda Velinin sakatlanmasiyle bu islemedi tabi orasi ayri.
Oyun kuran Besiktas ise, fernandesin ayagina bakip, yan paslarla oyunu olmayan kanatlara acmaya calisan ve zorlama bir Besiktas...
Benim yorumumdan benim gorusumu zaten anlamissindir, ben senin gorusunu merak ediyorum bu konuda...
Mesela Elazig macinda, Oyun bozmaya calisacak olan taraf Elazig olacaktir, yan toplarda uzun Ivesa icin kolay olacagindan bize kalan tek alternatif uzaktan ve yerden sutlar olacaktir. Birde inceden yagmur yagarsa, islem tamam olur o zaman. Belkide Mehmet Akyuzu bu yuzden ilk 11 gorebiliriz diye dusunuyorum. Neyse fazla dagitmadan yorumu bitirelim.
Gökhan Süzen performansının zirvesine çıktığı dönem 4-3-3'ün sol içinde oynuyordu. Hatta milli takıma kadar yükseldi ama sonra bir sakatlık yaşadı. Daha sonra da aynı performansı tutturamadı. Abdullah Avcı da daha sonra genelde sok bekte oynattı onu. Sol içten ziyade, sol bek pozisyonunu yedeklemek için alındı gözüküyor ama bek performansı tatmin edici olur mu, bilemiyorum.
Ayrıca evet, sağ bek pozisyonu çok boş kaldı. Hilbert yine bir sakatlık yaşarsa, Mehmet Akgün muhtemelen yeterli olmayacaktır.
Forvette Zarate olmayacakmış gibi gözüküyor ama harıl harıl forvet arayan takımda Fabrizio Miccoli nasıl düşünülmez, onu anlamıyorum ben. Batuhan'ın yanında leblebi gibi gol atar. 33 yaşında, en az 2 sene verim alırsın.
Bu blogta ilk defa yorum yazıyorum. Öncelikle yazılarınız gerçekten mantıklı ve umut verici hatta okuyan bir Fenerbahçeli arkadaşıma göre biraz tozpembe :) Neyse ben Ekşi Beşiktaşta Galatasaraylılarla uğraşmaktan bıkınca futbol konuşmak için buraya geldim ve bahsedeceğim konu olası son transferimizde izleyeceğimiz politika, adı geçen futbolcular tam da istediğimiz ve ihtiyacımız olan oyuncular yani Zarate-Ozan-Nene-Halil ihtiyacımız olan profilde oyuncular bakın yetenekte değil oyun karakterinde . Mesela ben Halili hiç beğenmem ama bu listede olmasının sebebi adı geçen diğer futbolcularla aynı karakterde olması bu demektir ki Beşiktaş savruk transfer yapmıyor Drenthe boşta hemen alalım demiyor çünkü senin sol kanadında Uğur Olcay iyileşince İsmail ve artık Gökhan var yani orayı şişirmeye sırf taraftarı memnun etmek için transfer yapmaya gerek yok peki bizim aradağımız karakter yani bu oyuncuların ortak özelliği ne ? Bu oyuncular ters kanattan hücum ettiğimizde forveti ikileyecek kanat oyuncuları. Kendi kanadından hücum edildiğinde ise içeri kat edecek ve arkasında ki beke koridor yaratacak oyuncular bizim bu hücum zenginliğine ihtiyacımız var çünkü göbek oyuncularımız skor üreten oyuncular değil veli-necip-fernandes. Neyse benim görüşüm bu umarım bir transferle kapatırız transferi Beşiktaşta herşey mükemmel olmasada yolunda gidiyor Allah yardımcımız olsun.
Aslında alkol problemi olmasa, buraya gelip saat 6'larda toplama riskini düşünmesem; Milevskiy de o sıralamaya girecek bir oyuncu. Hedef santrafor başladı ama Kiev onu sıklıkla kenar forvet oynattı. Fiziğne göre hızlı ve tekniktir. Ama dediğim gibi, sorunları büyük galiba.
Drenthe'yi daha önce de dediğim gibi; A planı için değil de özel hamle şansı olarak takıma katılsın istiyordum. Çünkü driplingle top taşıyacak oyuncu hiç yok takımda. Yeri gelir baskı kurulamaz, takım kendini arkaya atar; o tip bir adama ihtiyaç doğar.
Zarate hem o işi, hem de kenar forvet rolünü alabilecek; iki açığı birden kapatabilecek bir oyuncuydu.
Tozpembe olayına gelince, yazıda sanki uzak ara şampiyon oluruz imaları mı sezinleniyor içten içe bilmiyorum ama; benim mutlu olduğu şey takımda biraz akılla iş yapılması, belli bir sisteme bağlı olarak işlemesi; geçen yıl olduğu gibi bireylere bağlı, spontane takılan bir takım olmaması. Bu haldeki Beşiktaş'ı görmek beni mutlu ediyor, varacağı noktayı düşünmeden. Kaç maç daha gider, sonu nereye varır bilemem.
nene bi adım öne geçmiş diyorlar.
bonservisiyle gelecekse nene gelsin, kiralık adamlara karşı bi önyargım oluyor nedense..
Görünen o ki bugün 1 yabancı kesin alacaz. Kadro şöyle olacak herhalde..
mcgregor
hilbert-sivok-toraman-uğur
necip-veli
olcay fernandes transfer
batuhan
görünen o ki
batuhan-almeida
toraman-escude (escude oynadığında toraman ortaya necip dışarı)
mcgregor-cenk
arası epey bi rotasyon olacak sene içinde...
Eğer haber doğru ise Nene ile görüşmeler başlamış. Anladığım kadarı ile sol forvet ve nokta forvet oynuyor. Biraz solda yığılmamız olmadı mı diye sorguluyorum? Zira sağda sıkıntılarımız var. Bekte Hilbert-Toraman devşirme, açıkta Holosko-Akyüz devşirme gibi...
Eğer haber doğru ise yinede fevkalade bir forvet transferi yapmış oluruz. Hem golcü hem kanatta oynayabiliyor hem de Fernandes'in üzerinden serbest vuruş yükünü alabilecek gibi gözüküyor. Fransa'dan fenerbahçe'ye gelen oyuncuların katkılarını da görünce insanda iç rahatlığı oluyor. Özellikle fizik ve sertlik olarak Fransa'dan gelen oyuncular ligimize daha rahat adapte olabiliyor.
Her şeye rağmen, bu senenin en büyük transferi guareşmanın takımla ilişiğinin kesilmesi olacaktır! Unutmadan, 70lerin golcüsü Almeida ile de yolları ayırmak büyük kazançtır! Bu iki ilişik kesme yapılmadan yapılacak hiçbir transfer gerçek anlamda verimli olmayacaktır.
Nene hakkında ne düşünüyorsun Cartalate?? Bu transferin olma ihtimali çok yüksek ondan soruyorum.
Çok net söylüyorum; Nene transferi olursa, "en hesaplı" olması bir yana, Beşiktaş son 10 yılın en iyi transfer dönemini geçirmiş olur.
Hem çok kaliteli, hem de ihtiyacı karşılıyor.
Sessiz sedasız gelecek vadeden 17 yaşında bir kaleci, sol iç ve sol bek oynayabilecek bir rotasyon oyuncusu, ve şimdide sol ön yada forvet oynayabilecek, takımdaki yaratıcılık eksikliğini kapatacak (Nene yada bir başkası) bir yabancı...
Son bir kaç günün özeti....
Kısacası, yönetim ve teknik kadro en baştaki o sersemliği ve ürkekliği üzerinden attı sanırım, daha mantıklı ve akıllı işler yapmaya başladılar hemde tam Beşiktaş kültürüne uygun şekilde.
Umarım bunlar şans eseri oluşan bir durum değildir ve kalıcı olur. Q7 ve Almeida gönderilmeseler bile öyle yada böyle sezon ortası yada sonunda gidecekler. Emeklerine sağlık diyip teşekkür etmek ve elimizdeki güzel kadroyla mutlu olma zamanıdır şimdi.
Eskişehirli Ediz vefat etmiş. Çok üzüldüm gerçekten, neden bilmiyorum ama bu adama karşı hep bi sempatim vardı. Çok çok iyi bi defans oyuncusu değildi ama Beşiktaş'a 3.ya da 4. stoper olarak gelmesini istemiştim. Anne tarafından Eskişehir'li olduğumdan da çok sevinmiştim oraya transfer olunca.
Neyse diyecek bişey yok, Allah rahmet eylesin...
Ölümün her türlüsü soğuktur, hele de söz konusu genç bir insan olunca insanın kanı çekiliyor. Allah sevdiklerine sabır versin, çok zor...
Nene ve Zarate alınamadı. Yapacak bişey yok. Ama Forvet almak için vazgeçtiğimiz Drenthe keşke alınsaydı. Kadroya çok güzel bir derinlik katardı.
Gökhan Süzen'in Emre Özkan yüzünden olmaması sonucu inşallah emre'nin sonuda Aydin gibi olur. Bazı oyuncular kendini bilmez böyle hareketler yapıyor. İnşallah Beşiktaş'a zarar vermenin sonucunu görür.
Neyse takıma güvenimiz tam. Transfer yapmadık diye inş q7 kadroya katılmaz. 1 dk bile ona vermek onu ödüllendirmek olur.
@bjk_knights
emre ye böyle agir ithamlarda bulunman hic olmamis bence.Bi an icin kendini emrenin yerine koysan, seninle ayni yasta ayni bölgede oynayan bi oyuncu icin sevinerek besiktasi terk etmezdin galiba . Ben cok gereksiz buluyordum ugur ismail ve emre varken "cartalete nin sol ic fikrinden bagimsiz olarak tabii ki samet hoca onu ugura daha tecrübeli bir alternatif olarak düsündü bence"
zarate ve nene isimleri cok heyecanladirsada beni pek gercekci gelmiyordu aslinda bu sene böyle devam etmek bence zaten daha hos olani
Evet genel olarak Emre'ye bir yüklenme var. İşin iç yüzünü bilemiyoruz, elbet kendince önemli sebepleri vardır.
Mehmet Topuz'u helikopterle evinden aldıran dayatmacılıktan farkımız olmalı. Sakin olalım.
Nene olayında ben de fazlasıyla heyecan yaptım ve sonucunda hayal kırıklığına uğradım. Lakin "niye ne yapıp edip alamadılar!" demiyorum; zira bu mantık yüzünden batmanın eşiğine geldi Beşiktaş.
İyi tarafından bakarsak; yönetimin bir nebze "eskinin devamı" olmadığını görüyoruz. Eski kafa olsa, kendilerine laf gelmesin diye gidip yine Beşiktaş'ın olmayan parasıyla Nene'ye 5 milyon verirdi. Son dakika Tabata transferi gibi...
Ama şurada hata oldu gibi; Nene ve Zarate işini çok fazla sona bıraktılar. Daha önce netleştirip, olmuyorsa daha makul bir seçeneğe yönelebilirlerdi alternatif adına.
transfer mantalitesinin degistiginin bir baska güzel göstergesi transfer alternatiflerinin birbirine benzer yapida oyuncular olmasi
Eski yönetim carewin yerini ailton la doldurmaya calisan raulun alternativinin robinho oldugunu zanneden insanlardi
Keza Tigana 4-3-1-2'nin solu için, savunma tarafı kuvvetli bir soliç transferi istemiş; Ricardinho gelmişti.
Yorum Gönder