Güzel oyun tarifi kişiye göre değişir elbette. Benim için;
rakip kornerinden sonra uzaklaşan topu dört kişiyle kovalayan, birisi oyundan
düştüğünde ona en yakınındakine kademe aldıran, kötü pas sonrası bile arkadaşına
başparmağı işaretiyle “iyiydi…” diyen, yanındakine atılan tekmeyi kendisi yemiş
gibi irkilen oyunculardan kurulu takım güzeldir, haliyle sahadaki oyunu da…
Tabi ki bu işin manevi tarafı… Ancak sahadaki teknik
tarafından da bakacak olursak; üretkenlik eksikliğini yüksek tempo yaparak,
yakın oynamaya çalışarak, -bir önceki konuda bahsettiğimiz gibi- ön alanda baskı
uygulayarak kapatmaya çalışan ve de genellikle kapatan bir Beşiktaş’ın
varlığından söz edebiliriz. Ve en önemlisi de Fernandes’e hem duygusal hem de
taktiksel açıdan bağlı bir takım söz konusu. Ona “gel geri” demektense; takım
olarak önde baskı yapılıyor ve böylelikle kalenin çok yakınlarında, sıklıkla dengesiz yakalanan savunmalara karşı
topla buluşturuluyor. O da böyle bir planda yapabileceklerinin küçük bir
fragmanını sundu bu akşam…
Bülent Uygun’un hemen her gittiği takımda aşılamaya
çalıştığı gibi bugün de, ‘rakibi orta sahada döndürmeden, direkt hücumlara
kalkma’ amaçlı olarak yine ön alanda pres uygulatıyordu. Beşiktaş’ı bu durum zorluyordu da açıkçası…
Fernandes’in, kendisine döner bıçaklı savunma uygulamasına rağmen ortaya
koyduğu muhteşem futbol, o baskıyı kıran ana etkendi.
Beşiktaş’ın ilk yarıda tam olarak iyi görüntü vermemesinin
bir başka önemli sebebi de; yarım kalan presleri... Eğer hücumcular ve hatta
orta sahalar önde prese kalkışıyorsa; o takım resmini kaybetmemek için
savunmanın da orta sahaya kadar çıkıp, aradaki bağlantıyı koparmaması gerekiyor
(bir zamanlar Ersan’ın yaptığı, hatta bu sebepten sakatlandığı gibi...). İlk
yarıda Beşiktaş’ın stoperleri bunu pek uygulayamadı. Kendisini hakemliğe teşvik
eden adamla, Bilica’yı Fenerbahçe’ye büyük stoper diye öneren adamın aynı
olduğunu düşündüğüm Kuddusi Müftoğlu; Sivok’un pozisyonunu atlamasaydı, o küçük
görünen defo bir çuval inciri berbat edebilirdi…
O pozisyon öncesi şekilde görüldüğü gibi; pası atacak olan
Köksal topu kontrol etmeye çalışırken, Beşiktaş’ın takım savunması gayet
dengesiz gözüküyor. Çünkü her iki beki ve orta sahaları önde kalmış durumda. Böylesi
durumlarda geriye kalan oyuncuların, işi set hücumuna bırakmadan; direkt olarak
topun olduğu yere baskı uygulaması gerekiyor. Bunu yapabilecek isim, Köksal’a
en yakın duran Fernandes… Ancak stoperler o kadar geride bekliyor ve kopukluk
yaşatıyor ki; o da mecburen Hilbert’in boşalttığı bek kademesine doğru
hareketleniyor ve Köksal’a çok rahat pas imkânı sağlanıyor. O da Sivok’un
arkasına harika bir uzun top atarak, koşuşuna çok önceden başlayan Faubert’e avantaj
sağlıyor ve –bana göre- kırmızı kartlık olay yaşanıyor…
Oysa bu görüntünün tersi durumları da yaşandı sıklıkla ve
onlar, Beşiktaş’ın kalesi yerine ‘karşı kalede’ pozisyona dönüştü. Hatta biri
gol oldu: Hilbert. Golün asisti ise taraftardan… Çünkü ikinci yarıda müthiş
kademelerle iki adet kritik top kaptı ve bunlar tribünden büyük alkış aldı. Bunu
her zaman yapıyordu oysa, ama en çok bu akşam ödüllendirildi… Böylelikle morali
ve akabinde kendine güvenini sağlıyor;
golde kararlı şekilde driblinge kalkıp, şutunu atıyordu.
Bir eylem eğer çevreden gelecek herhangi bir tepkiden
korkmadan yapılıyorsa; %90 olumlu
sonuçlanacaktır. Bu maçta taraftar azdı belki ama hep sahanın içindeydi; genelde
olumlu hareketlere refleks verdi. Uğur Boral sürdü topu taca attı, Holosko
Olcay’ın muhteşem ara pasına ıska geçti, Batuhan birçok pasa ağır kaldı, yeri
geldi birileri reklam panosuna ara pası attı, vesaire… Ama hiçbirinde, son
yıllardır klasikleşen ‘homurtular’, geleneksel olarak seçilen ‘yılın kazmasını’
ıslıklamalar yoktu. Böyle olunca yarın bugün; Uğur topu çeker taca değil,
köşeye vurur; Holosko ıska geçtiği topa bu kez hafif dokunur, kaleciyi geçer ve
Olcay muhteşem tek paslarına devam eder, bu kez onlara Batuhan ve diğerleri
uyanır…
Kısacası; bugünkü taraftar sezonun genelinde aynı görüntüyü
verirse, Beşiktaş sahasında oynayacağı kalan 15 maçın minimum 12’sini kazanır
bence. Çünkü takımın yapısı da, oyun planı da, santraforları da buna müsait.
Tüm bu söylediklerimden; “bilet fiyatları pahalı oldu da böyle oldu” sonucu
çıkmasın lütfen… Ama şu sonucu çıkarabilirsiniz; Quaresma’yı değil de öncelikle Beşiktaş’ı
görmek için stada giden taraftar “Beşiktaş’tır”. Bundan daha öte övgüm yok…
Bu arada; bence önce Sivok sevinmiş, sonra da bilim adamları
acilen toplanıp golü icat etmişler.
45 yorum:
necip ilk yarıda da çok iyiydi ama golü attıktan sonra süperstar'a bağladı resmen. müthişti, izlemekten büyük keyif aldım. bi de rakibe kırmızıya çalar sarı kartlık o hareketi yapmasa, bunlardan vazgeçse keşke. ama tek kelimeyle harika top oynadı bugün.
beşiktaş'ın en büyük eksiklerinden birisi de pas seçimleri. pas hataları olabilir ama bir tarafta arkadaşın boşken diğer tarafta iki adam arasında kalmış kişiye pas veriyorsan orda sıkıntı var demektir. bu zamanla ve özgüvenle aşılacaktır diye umut ediyorum.
bugün bir şey daha tecrübe edildi bence, oğuzhan ön libero değil, necip'in görevini alamaz. bugün öyle gözüktü, bilmem katılır mısınız?
Oğuzhan oyun görüşü ve pas yeteneği konusunda Necip'in önüne çıkıyor elbet. Ancak Necip'in pozisyon alışı ve takım presine katkıları; mevcut sistem için daha gerekli etken. Kaldı ki senin de bahsettiğin gibi; kendine güveni geldikçe topla çıkışlarda da etkili olabileceğini gösterdi. Ki ben ona Iniesta diyordum alt yapıda bu özelliği sebebiyle...
Yani; bence de Oğuzhan -maçına göre Necip'in bölgesinde de oynayabileceği gibi- genel planda Olcay ve Fernandes'in alternatifi gözüyle bakmak daha doğru gibi.
olcay bugün cok iyidi göze cok hos gelen verkac lar ve ara paslari yapti
inanilmaz pres yapiyor son harektlerin biraz eksik kalmasida bu kadar kosturmasi galiba
Erkan kas in pozisyonunda takinin genc oyuncusunu sahiplenmesi de cok hosuma gitti dogrusu bu tip durumlarda aklima hep goal filminin mexicali cocugun ingiltere de altyapida oynarken olan bi sahnesi geliyor
Dün İnönü'deydim. Maçı stadyumdan seyrederken aksayan noktalar hemen belli oluyor. Fernades ve Olcay dışında boşa kaçıp pas isteyen olmaması pas oyunu yapmamıza engel oluyor. Necip ve Veli araya girmekte ve pozisyon almakta iyi olsalar da Pas için boşa kaçmada yoklar. Bu yüzden Sivok ve Toraman defanstan oyunu kurmakta çok zorlandılar. Dün akşam Olcay'ın tek pasları hızlı pozisyona girmemizdeki en önemli etkenlerden biriydi. İlk yarı Fernandes'in direkte patlayan pozisyonu da Olcay'ın tek pasıyla geldi. Devre arasında yapılacak Nene ya da Zarate transferi bu takıma sınıf atlatır diye düşünüyorum. Holosko yerine oynayacak daha kaliteli bir kanat forvet, Merkez santraforumuzu da işle hale getirecektir.
Rakibi düşünmeden söyleyebilirimki; takım görüntüsü çok hoşuma gidiyor, geçen senelerde korkudan ayağına top almaktan korkan Necip, çalım atmaktan kaçan ve her topu önündekine atan Hilbert bile çılgın attılar ikinci yarıda... Holosko bile tam olması gerektiği gibi oynadı, sakin dengeli ve paylaşımcı. Batuhan ve Almeida'dan hangisi günündeyse onunla devam edeceğiz bu anlaşıldı, ama şu resimde Almeida, 3 gömlek daha iyi durumda bence.
Birde devre arasında, ileri uç için 2 güzel adam bulabilirsek, bu takım çok daha dengeli bir takım olabilir.
Taraftar içinde bir teşekkürü hakettiler diyebilirim.
Güzel yazı olmuş her zamanki gibi.
Son paragrafla ilgili bişeyler söylemek istiyorum. Umarım yönetim bilet fiyatlarında indirime gitmez ve kendini takımın önüne koyan, takıma destek olmak yerine kendi şovunu yapan, futbolculara her türlü hakaret etmeyi kendinde hak olarak gören, her sene en az 3-4 maç saha kapattıran o anlamsız güruhun BJK ile bağları zayıflar ve kopar. Dün yine sonlara doğru kendi şovlarını yaptılar ve maçla alakasız işlere girdiler. Eksilin ve azalın demek istiyorum sadece.
Takıma gelirsek, herşey olması gerektiği gibi. Yavaş yavaş önde pres futbolunu takım sistemi haline getirmeye başlıyoruz.
Sahaya bakınca 2 eksik görüyorum sadece, sol bek ve sağ açık.
Uğur yetersiz kalıyor bence, İsmail sağsalim döner ve o formayı alır umarım. Sağ açıkta da keşke Holosko'nun 4-5 yıl önceki hali olsaydı.
Son söz Fernandes için, tamam iyi süper ama sanki biraz Quaresmalaşmaya başlamış. Çok net 3-4 pozisyon aklımda, arkadaşına verebilecekken kendi zorladı, anlamsız çalımlara girdi.
Necip de Veli de inanılmaz iyi tackle yaptılar bu maçta, hilbertle beraber zannedersiniz italya milli 3 adam var sahada :)
İlk yarıda fernonun sağdan içeri kaçtığı pozisyonda direkten dönen topu ve soldan olcayın (ya da uğur muydu) girip topu tribüne attığı pozisyonlar hazırlanış olarak 10 numara pozisyonlardı. Bir kaç post önce "yaratıcı", "kurtarıcı" oyuncu sıkıntısı çekilmesi sadece teknik direktör yetersizliğidir, hucüm varyasyonları çalıştırılarak bunun üstesinden gelinebilir dediğimde anlatmak istediğim tam olarak böyle pozisyonlardı. Bu yüzden bunları görmek beni çok mutlu etti. Ama tabi 2 değil koca 90dk da 7-8 tane böyle pozisyona girebilsek hiç fena olmaz. Burada ayrıca iki nokta daha var, birincisi kontrada değil set hucümunda bu pozisyonları yaratabilmiş olmamız ikincisi de rakibin defansının sağlam olmaması. İlk faktör bizim için çok değerli bir olay ama fakat lakin bunu takım savunması ve bireysel olarak savunmacıların iyi olduğu takımlara karşı da görebilirsek dadından yenmez :)
Bedavacılar tribünden temizlenmeye başlıyınca maçı daha fazla yaşan ve müdahil olan bir tribün görmeye başladık. Tabi hala anlamsız yersiz şeyler yapılıyor ama bu da bir iyiye gidiş.
Bu sene takimi ilk kez stadtan izledim dun gece. Ben de macin 10. dakikasinda Oguzhan'in yerine necip'în, toraman'in yerine escude'nin, batuhan'in yerine de almeida'nin oynamasi gerektigini dusundum. Nedenlerine gelince; Toraman inanilmaz derecede gereksiz uzun oynuyor. Surekli bir amator kume stoperi tadinda topu batuhan'a sisirme telasinda, daha 10. dk'da ayagina gelen her topu sisirdi. Bu fernandes'in oyununu ciddi bozdugu gibi topun cabukca rakibe gecmesini sagliyor. Necip'in yerine Oguzhan'in alinmasi konusunda degisiklik yapilinca yanlis oldugumu anladim zira oguzhan cok yumusak bir cocuk. MAcin basinda necip'in olmamasi ortasahayi yumusatacagi gibi veli'ye ek yuk bindirecektir. Oguzhan'in fizik olarak guclenmesi sart. Almeida Batuhan deigisikligi olunca da aslinda cok da birsey degismedigini gorduk. Webo ikisinin toplaminin 2 kati kadar daha faydali oyuncu. Besiktas gibi bir takima daha iyi bir golcu istiyor insan. Ozetle duran toptan gelen goller olmasa mac yine zora girebilirdi. Ve olcay gun gectikce daha da yildizlasiyor gozumde. Basiyor, kapiyor, arapasi atiyor, sut cekiyor.. adam cok kaliteli beyler, 2 vakte kadar milli olur. Bir Olcay formasi aldiracak bana sonunda herhalde..
dün yazıyı beklerken uyumuşum ne yazık ki :) geç de olsa yazını okumak büyük keyif her zaman ki gibi.
maça gelicek olursak aynen senin dediğn gibi bir önceki yazı bu maçın konusu olabilir çok net biçimde. hatta bursa maçında holoskonun attığı golün fotosuna çok benzer bir pozisyondu hilbert'in attığı gol pozisyonu. (holosko yine sağdan kaçmakta)
@Tyler2Durden1
maçtan sonra sosyal medyada yorumlara baktım. olcay'ın çok kötü olduğunu söyleyen bir çok yorum görüp şaşırdım. kendi kendime "acaba yanlış maç mı izledim" diye sordum hatta. neyse ki sen ve mustafa da benim gördüklerimi görmüşsünüz. içim rahatladı sayenizde :)
olcay'ın 2.yarının sonlarına doğru yarı sahada yaptığı bir pas hatası vardı. sonrasında bizim yarıya doğru müthiş bir depara kalkıp topu tekrar kazanmamızı sağladı kendisi. emeinim hepinzin aklına gelmiştir o pozisyon. işte bu gibi görüntüler beni inanılmaz mutlu ediyor ve bu görüntüleri bu sene çok göreceğz gibi. bu umutla yorumumu bitireyim yoksa yazdıkça yazacağım :)
beni de mezarımdan uyandırdı fernan. soruları alayım??
Kuddusi Hoca lütfen hakemliği bıraksın! Sivok'un faulünü ve kırmızısını ve Erkan Kaş'a yapılan insanlık dışı faulü es geçti. Hoca bunlar es geçilecek pozisyonlar değil, sayende muhtemelen haksız 3 puan kazandık!
Skor, pres, Necip, Fernandes, Olcay'ın pası... hepsi çok iyiydi de dün gece en çok hoşuma giden olay, Sivok'un verilmeyen faülü dışında neredeyse 0 pozisyon vererek maçı tamamlamamız. Birkaç senedir zayıf rakiplerden mutlaka 1 gol yerdik, şimdi sanki gol yememeye doğru gidiyoruz.
Bu çok önemli çünkü iç saha maçlarında kullanabileceğimiz duran top, iki uzun forvete top şişirme, ön alana şok pres, Fernandes veya Olcay ile 2ye 1 gibi değişik gol atma silahlarımız mevcut. Gol yemediğimiz sürece mutlaka 1 gol buluruz havası var takımın. Arada işlerin ters gittiği süpriz 1-2 maç illa ki olacaktır ama sezonun geneli için iç saha maçlarında çok umutluyum.
Eğer bu strateji devam ederse ve iç saha maçlarında tavan puanı bulabilirsek ligin sonu için süpriz yapabiliriz. En büyük handikapımız, malesef ilk 11' yedekleyek oyuncu sayısının çok az olması. Eğer işler iyi giderse, devre arası 1, ideailinde 2 takviye ile bugün süpriz olarak nitelendirdiğimiz, sezon sonu realitesi olabilir.
Şimdilik bunları konuşmak için çok erken ve şu an esas oynadığımız futboldan keyif almaya bakıyoruz biliyorum ama Beşiktaş her zaman iddialıdır.
Ben sadece şunu söyleyeceğim maça dair.Ne güzel gerginlik ne güzel itiş kakış yaptı arkadaş bizim takım öyle.Almeida ilk gelen ilk tepki koyan olması itibariyle gözüme sevimli bile göründü o hengamede.
"benim için; rakip kornerinden sonra uzaklaşan topu dört kişiyle kovalayan ........... oyunculardan kurulu takım güzeldir" maçın özetinde gördüğüm gibi irkildiğim ne güzel bir sahnedir öyle.. defalarca izlenesi, tekrar tekrar görülesi, izlenirken gözleri yaşlarla doldurası bir pozisyondu ve hakikaten istenen sadece buydu.. İyi gidiyorsunuz beyler, Allah yolunuzu açık etsin..
Aha Newton bağlandı hakikaten :) Selam Isaac'cim ben Mustafa... (Hemen yumuşanır ya böyle)
Olcay gerçekten muhteşem bir oyuncu. Hani "oğlumuz çok mücadeleci ama yeteneksiz" grubundan değil. Hem çok mücadeleci -ki boşa benzin yakmayarak koşanlardan- hem de gayet yetenekli. Dün Fernandes dışında onun tek toplarını algılayan olmadı. Holosko'ya attığı derin top, hızını düşürmek için topun üstünden dokundu, yuvarladı falan... Gol olmalıydı o...
Evet, Fernandes'in zorlama çalımları beni de geriyor. Hani topun kaybedilmesini falan geçtim; tehlikeli yani. Şuursuzca kendini yola atan çocuğun arkasından koşan anne psikolojsine giriyorum... Tekmeye ramak kala atıyor geçiyor, bir ara topun üstüne bastı falan, dizi dönüyordu...
Sola Nene, Olcay Holosko'nun yerine sağa, İsmail'in sağlam bi şekilde takıma dönmesi ve gençlerden Hasan, Oğuzhan ve Erkan'dan ekstra 12. adam performansıyla sonuna kadar gider bu takım...
ben sabah beş gibi okudum yazıyı. ilk cümlede şoka girdim. "mustafa, yorumcu isaac newton'a laf mı sokuyor" filan dedim kendimce. kafa basmadı. yalnız şunu anladım, bana göre beşiktaşlı newton, o gavur newton'dan daha meşhur, daha tanıdıkmış.
ahmet kural işler güçler'de: "üç aydır bir golüm var, futbolcu olsam, kesin beşiktaş'a transfer olurdum" dedi geçen hafta. ( http://www.startv.com.tr/dizi/isler-gucler/video-galeri/sayfa/1/ahmet-murata-ruyasini-anlatiyor ). o günler geride kaldı, ahmet efendi. tamam golcüler çalışmıyor ama "takım" her hafta 3 atıyor.
benim söylemek istediğim çoğu şey söylendiği için sadece farklı bir noktaya değineceğim. geçen senelerde beşiktaş'ın bir sorunu varmış. bu sorun bu sene ortadan kalkınca sorunun farkına varabildim. genelde bülent başgan tarzı, ilk 15 dakikada kilit oyunculara sertlik uygulama çakallığına başvuran takımlara karşı sinirlenip, oyuna hakeme küsüyordu takım. bu maçta bu olmadı. o sertliğin devam ettiği dakikalarda oyuna dahil olamadık ama yılmadık da. bu dahil olamama da oyunun sıkça durması da etken tabi. zihinsel üstünlüğü ele aldıktan sonra da ağır ağır gerilettik rakibi. bu güzel.
kapalı bilet fiyatları konusunda, yönetim geri adım atacakmış sanırım. umarım böyle bir şey olmaz. sevdasına yer ve fiyat biçen insanlarla beşiktaş tartışmanın hiç alemi yok. yıllardır gs'ye, fb'ye gönül vermişken, yaptığın jestlerle gönlünü çeldiğin 14 yaşındaki vanlı çocuğa "beşiktaş ancak kapalı'dan sevilir" mesajı vermenin alemi yok.
böyle duygusal yazılar yazılıyor. hani kapalı asıl sahiplerinden başkasını kabul etmiyormuş da, o yüzden boş kalmış. bence insanlar her maçta kapalı'da rahatsızlık çıkaran bir kısım beleşçinin oraya gelmeye devam edip etmeyeceğini gözlemiyor. eğer yönetim yeterince dayanabilirse kapalı yavaş yavaş dolmaya başlayacak ve profil değişecek. bunun da bir kötülüğü yok. orta vadede bile değil, kısa vadede kazanan beşiktaş olacak. zaten "değişim"e karşı çıkan anarşist de bizim topraklardan çıkar.
Isaac Newton'dan lafa girince, benim de aklıma yorumcumuz isaacnewton geldi aslında ve gelip atıf yapacağını tahmin ettim :)
tannhauser sertliğe karşı koyma konusunda bence önemli bir değerlendirme yapmış, benim de dikkatimi çekti. Aslında bizim de Veli, bazen abartsa da Necip, Olcay, savunmacılar hepsi birer sert oyuncu. Hani gözünü sakımazlar, çata-çat oynarlar.
Geçen sene belli bir noktadan sonra sakınıyorlardı ama, ben de bu pencereyi açmak istiyorum. Bence bu sene takımı daha fazla sahipleniyorlar. Çünkü sahadaki oyuncuların hepsinde emek ve samimiyet var en başta, herkes birbirine inanıyor.
Buradan da Çebi'ye sorulan "Quaresma'nın dönüşünü diğer oyuncular da istemiyorlar diye duyduk, siz ne diyorsunuz?" sorusuna "kesinlike öyle bir şey var..." demesini hatırlatayım.
Bu takım, kesinlike bize bir iskelet sunacak. box2boxMC ve birçok arkadaşın dediği gibi; kenar forvete Nene tarzı bir oyuncu eklentisi ve bana göre hücumlardaki esnekliğe uyacak daha hareketli bir santrafor, gelecek planlarında olmalıdır.
abi yemin ediyorum bu sezon sahada bu beşiktaş'ı izlemek, necip'in sivok'un o kolları iki yana açıp deli gibi koşturmasını görmek kadar güzel bir şey varsa o da bunları senin yazılarında okumak. her daim vasatın üzerindesin zaten de son birkaç yazıdır yardırıyorsun, döktürüyorsun, tanımlara tanım ekliyorsun, kelimelere kifayet katıyorsun. vallahi helal olsun. eline, zihnine sağlık.
bir de yazacağım, hep aklımdan çıkıyor. olcay hafiften chuck norris'e mi benziyor. ben mi yamuluyorum.
Maci seyredemedim ama ozetine baktim. Bence de takimimizin bu seneki mottosu "compact" olmali, nokta. Bu durumda kisilerin defosu daha az gorunecektir ama yine de bundan korkarim. Neden derseniz, hep iyininin daha iyisinin, mukemmelin daha mukemmelinin aranmasi taraftari oldugum icin basarinin eksikleri maskelemesi, yoneticilerin gozunu kor etmesi beni her zaman korkutmustur. Ki Besiktas soz konusu olunca nedense boyle olmustur. 100. yil sampiyonlugu sonrasi takimin acilen revizyona ihtiyaci oldugunu dusunuyordum, yapilmadi, sonra abuk sabuk olaylar vs.
Ben de genel manada kritik olarak belirtilen isimlere katiliyorum:
Ismail. Tam da futbolunu gelistiriyorken sakatlandi. Umarim daha saglam doner ve gelisimine devam eder. Ayrica hocalar da onu daha verimli kullanmali -> Bakiniz: Ismail, top calma, ilk topa baski, orta sahaya dogru hareketlenme, Bielsa...
Holosko yerine kalitesi daha yuksek, esnekligi olan bir oyuncu. Kah ikinci forvet, kah sag ve sol kanatta uzak forvet oynayabilecek, kanallari (defans - orta saha, stoper-bek arasi) zorlamasini bilen, gol becerisi ve sansi olan, topu ayagina aldi mi bomba zannetmeyen biri vs. vs.
Toraman. Bu ismin bir sekilde 11'den cikmasi lazim. Stoperde hic guvenmiyor ve yetersiz buluyorum.
Q7'nin takimdan en kisa surede sutlanmasi.
Almedia'nin Q7'nin gidisinin hemen sonrasinda gonderilmesi. Istedigi kadar iyi oynasin, potansiyel belli, 2.5 M Euro etmez.
Bence de bu takimin net bir ileri uc oyuncusu eksikligi var. Fernandes disinda pas yapabilen bir oyuncu olmadigi icin topu ayagindan tutan bir hedef santrfora bu takimin oyun planinda net bir sekilde ihtiyac var. Almedia bunu yapabilecek kapasitede biri degil. Batuhan yapabilir, zaten Karabuk macinda bunu bir nebze gosterdi. Benim sezon basinda Enaramo tarzi bir oyuncu derken vurguladigim buydu, topu ayaginda tutabilecek bir hedef/pivot santrofor. Mevcut takim yapisinda fiziksel yetersizliklerinden dolayi Pektemek'in isi zordu. Pektemek'i nedense Klose'ye benzetiyorum. Daha hareketli ve kombinasyonlu bir oyun tarzindan basarili olabilir. Uc forvet konusunda birbirinden farkli taktik alternatif saglayan 3 tane isim olmali. Bunlarin yapilari bu sene icinde iyice ortaya cikar. Yine ayni seyi soyleyecegim ama Almeida 2.5 M Euro aliyorsa, bu takimin net santraforu benim diyebilmeli. Su ana kadar gordugum kadariyla boyle bir yetenek yok. En kisa zamanda gonderilmeli.
Adaş ellerine sağlık malum maçlardan sonra tv yorumcularını izlemiyor gazetelere göz atmıyoruz sizlerin yazıları arkadaşların yorumları bize yetiyorda artıyor bile .
bilet fiyatları düşmesin diyen arkadaşlara şaşırmamak elde değil , takıma olumsuz etki eden futbolcu ıslıklayan adamlar gelmesin demek güzel tamamda neden ben gidip kapalıda maç izleyip takıma destek veremiyeyim ki.
Hem dün kapalıda olup derdi tasası Beşiktaş olan adamlar bugün eski açıkta olan arkadaşlar neden onlar kapalıda olmasın ki .
mustafa kaya
Holosko oyundan cikarken alkislandi ya ben daha cok rahatladim :) Deginilecek bircok guzel nokta var, hemen hepsi özetlenmis zaten. Olcay yeni Pancu olma yolunda emin adimlarla ilerliyor. Nazar degmesin.
Yine de quaresma sesleri iyice kisilana kadar mumkun oldugunca cok kazanmamiz, ozellikle de icerde puan kaybetmememiz gerekiyor.
@mustafa kaya: box2box'ın mutlaka kendine göre sebepleri vardır kapalı konusunda. ben kendiminkileri yazmaya çalışayım. 7.000 nüfuslu bir tribün kapalı ve homojen bir yapı değil. ki olmaması da zenginliğin kendisi zaten. ancak bu zenginlik içerisinde beşiktaş'a zarar veren unsurlar da var ve bu unsurlar artık kapalı'nın temel tayfası tarafından özümsenip daha iyi bir "şey"e dönüştürülemiyor. burada serdar bilgili dönemi, localar, demirören'in loca yıkma vaatleri ve demirören döneminin taraftar üzerindeki etkisi vs diye devam edilebilir. 100. yıldan itibaren beşiktaşlı olmaya başlayan jenerasyon maalesef yoğunlukla beşiktaşlı olmak kültüründen nasibini almamış dejenere gençlerden oluştu. işte bu adamlar da var bu tribünde. ayrıca beleş bilet olayı da var. bu bedavacılık konusu açılınca hemen oraların belli başlı tayfası savunmaya geçiyorlar. alen markaryan ilginç metaforlara boğulmuş yazılar yazıyor mesela. oysa sorun onlar değil. onlar bedava biletle girse ne olur, girmese ne olur. bedava biletle girip beşiktaş'a zarar veren gruplar var ve bunlar cımbızla temizlenemiyor.
yönetimin kapalı'nın parasal değeri konusundaki ifadeleri de haklı. elan kapalı'ya giden insanlar burası için kan döktüklerini, belirli bir tarihe sahip olduğunu, bu tarihin de tribünün manevi tapusunu kendilerine verdiğini belirtiyorlar. yani bedavacı olmayanlar da diyorlar ki "arkadaş ben burası için kan döktüm, can verdim, bu yüzden buranın fiyatlarını benim ödeyebileceğim ölçüde tutmak zorundasın". e ama burası çok sorunlu görünmüyor mu zaten. ekonomik değeri yüksek olan bir bölgeyi ajitatif argümanlarla kendine mal etmeye çalışmak ne kadar doğru. aslında çok uzağa gitmeye gerek yok, benzer hadiseler fenerbahçe stadının yenilenme sürecinde tribün gruplarıyla aziz yıldırım arasında da yaşandı. ilgili gruplar, biz gelmezsek stat dolmaz, dolsa da tezahürat olmaz, olsa da tadı olmaz vs vs vs, dediler. o statta bedava bilet çok aza indirildi. stat gayet doldu, rakip üzerinde baskı da kuruldu. maça gelen seyirci profili değişti. en nihayetinde bu durum fenerbahçe'nin lehine oldu.
çarşı'nın kendi kendini feshetme ve kısa süre sonra "şaka yaptık" tarzında geri dönüşünden itibaren sancılı bir revizyon sürecinde olduğu açık. bu süreci yönetemediği de. bu grup hiç hazzetmediği ama her takımın ateşli taraftarının asıl yeri olan kale arkalarına geçmeli ya da stadı terk etmeli. aksi takdirde beşiktaş'a fayda sağlamıyorlar. sağlıyorlar diyen varsa matematiksel olarak ispat etmeli.
bana garip gelen bir husus ise çarşı'nın yeni açık'ı değil de eski açık'ı mesken tutması. oysa hem konfor (tamam konfor abartılı) hem de stat hakimiyeti bakımından yeni açık eski açık'tan kat kat önde. aradaki fiyat farkı da abartılı değil. yeni açık tercih edilerek oradaki gruplarla farklı bir sinerji yaratma yolu tercih edilebilirdi.
son olarak beşiktaş burada ya da bir başka yerde yeni bir stat yapacak, bu sezon da kapalı taifesinin kale arkasına alıştırılma süreci bir nevi. nasıl ki quaresma'yı beşiktaş'ın önüne koyanlar varsa bir de kapalı'yı ve belirli tribün gruplarını beşiktaş'ın önüne koyanlar var. nasıl ki quaresma'yı beşiktaş'ın önüne koyanlar bunu yaptıklarını kabul etmiyorlarsa ikinciler de kapalı'yı ya da tribün gruplarını beşiktaş'ın önüne koyduklarını kabul etmiyorlar. ancak dışarıdan açıkça gözlenebilen gerçek bu. bense sadece beşiktaşlıyım. beşiktaşla ilgili bir konuda beşiktaş'ın önüne herhangi bir değer koyan insan öncelikle bu duruşu düzeltmelidir.
not: burada söylediklerimin hiçbir mustafa kaya'ya yönelik suçlama değil. yalnıza bilet fiyatlarının düşmesini neden istemedğimi gerekçelendirmeye çalıştım. mustafa'yla da umarım daha iyi tanışır, fikirleşiriz. uzun yazı için üzgünüm.
@tannhauser kapalı konusunda bütün yazdıklarına sonuna kadar katılıyorum. O kapalının ortasındaki "kutu" dedikleri yer, Tüpçü yönetiminin popülist anlayışla seçimleri kazanıp 8 sene sonunda bizi getirdiği noktanın bir sembolüdür.
Bu sene yeni açıktan kombine aldım, kapalıdan almama sebebim fiyatı değil orada rahat edemeyeceğimi düşündüğümdendir. Umarım bu fiyat politikası aynen devam eder ve şu çılgın BJK taraftarı profilinden kurtuluruz.
Bu çılgın taraftarında futbol takıma herhangi bir faydası olduğunuda düşünmüyorum. Son 10 sene iç saha galibiyet oranlarında FB %84, GS %76, BJK %68. Tamam son 10 senede takım kötüydü belki ama kendini dünyanın en iyi taraftarı olarak gören bi grubunda takımın performansına bundan daha çok etkisi olması lazımdı.
Yanlız şu an ki BJK takımı çok büyük iş yapıyor, yönetimin yanlışlarını eleştirmek için hazır kıta bekleyenleri, kapalıyı, Quaresmacıları, 2 büyük varcıları, BJK averaj takımı olurcuları kim varsa susuturuyorlar, helal olsun çocuklara...
@tannhouser
İnanılmaz iyi bir yorum olmuş.
Belli grupları Beşiktaş'ın üzerinde tutanlar, kendi şovlarını yapanlar, Guarejmacılar... Beşiktaş'a inanılmaz zarar veriyor.
Bu mantalite dakika bir lay lay lay. Maçı izleyen? Maçın gidişatına göre tepki veren? Oyuncuya maç içerisinde moral destek veren? Tamam tezahuratta iyiyiz ama stadyumda maç izlemek tezahürattan ibaret değil! rakip korner atarken tezahurat yapmak neyin nesidir?
Senelerdir bu profilin değişmesi gerektiğini, burasının çarşının pazarın değil Beşiktaşlının takımı olduğunu düşünüyorum. Yönetim bu konuda adım atıyorsa, kendilerini tebrik ederim.
Başlıkla birlikte, taraftarlık konusuna asist yapmışım sanırım, güzel muhabbet dönüyor :)
Ben de biraz değineyim. 5-6 sene öncesine kadar kutu diye tabir edilen yerde birçok insanla muhabbetim vardı, olmasa da mutlaka merhabalaşmışımdır... Öncelikle orada bedava bilet kovalanmadığını, kovalayanın da çok az olduğunu söyleyebilirim. 2000'li yılların başına kadar toplu alım indirimi vardı kombinelerde; çok cuzzi geliyordu ama sonuçta insanlar para veriyordu. Bir süre sonra o kalktı, herkes neyse onu vermeye başladı. Ha, arada bir çift turnike olayları oluyordu ama statta yaşanan ölüm sonrası onun da önüne geçildi.
Ancak şu var; oradaki arkadaşların direkt saha ile ilgilenmedikleri bir gerçek. Yani gelenek güzel ama; gelecekte orada daha yüksek bedelle oturan ve bununla birlikte sahayla daha direkt ilgilenen, anlık tepki veren taraftarın yerleşmesi bence de olumlu olacaktır.
'Kapalı olmazsa olmaz' gibi bir mantıkğa ben de alışmış değilim. Zamanında kan döküldü eyvallah da, gidip o tribünü Fenerli'ye vermiyorlar sonuçta, yine Beşiktaşlı oturacak. Daha düşük geliri olan bir zamanlar kapalıda maç izleyebilenler (benim gibi mesela) açıklarda da Beşiktaş'tan mahrum kalmazlar.
Sonuçta taraftarlık ruhu 'taşınmaz' değil ki belli bir bölgeye odaklanılsın. Nereye giderse orayı güzelleştirir. O ruh Eski Açığa taşınsın, ne değişecek ki...
Tannhauser´in "100. yıldan itibaren beşiktaşlı olmaya başlayan jenerasyon maalesef yoğunlukla beşiktaşlı olmak kültüründen nasibini almamış dejenere gençlerden oluştu" yorumunu cok dogru buluyorum.Bu rahatsiz oldugumuz taraftar profilinin büyük bir cogunlugunu teenagelar ulusturuyor zaten o yaslarda bende bedava bilet almak mactan önce zilzurna sarhos olmak eve gelince golleri bile kimin attigindan haberdar olmamak gibi seylerin pesinden heyecanla kosmustum , tabii ki yasini basini almis fulltime bu gibi seylerle ugrasan kimseler asil problemi yaratan.
Ben klubumuzun aziz yildirimin gösterdigi kararliligi gösterebilecegini sanmiyorum en azindan levent erdogan gibi yöneticilerimiz oldugu müddetce.
Benim aklima gelen en basit cözüm yeni yapilacak stadin kapasitesini yüksek tutup dordmund gibi ucuza bu tip gruplara kombine imkani saglanabilir ama mümkünse kameralarin pek görmedigi tribun bölgelerinden :)
bedava bilet konusunu açayım. dediğim gibi, olayları gayet dışarıdan izliyorum. kutu'nun kemik tayfasından kimseyi de tanımıyorum. şahsi kanaatime göre bu tayfadan kimsenin bedava bilet kovalayacağını zannetmiyorum. ancak şahit olduğum olaylar genelde sponsor biletleri üzerine oldu. bu sene forza'da paylaşılmış ama ben hiç kapalı sponsor bileti görmemiştim. oluyormuş :) bir takım apaçi çocuklar numaralı sponsor biletlerini kapalı fiyatına ya da biraz daha yüksek fiyata karaborsa yapıp, aldıkları parayla da kapalı bileti alıyorlar. sistem bu şekilde, ne derece kurumsaldır bilemiyorum.
kendi adıma ben de stada gittiğim zaman maç izlemeye değil, tribünün ritmine ayak uydurmaya, o birlikteliği yaşamaya gidiyorum. genelde de sonrasında maçları indirip tekrar izliyorum. ama o apaçilerde bir farklılık var. bir nefretin dışavurumu. yani nefret zaten var da, bunu dışarı akıtmak için "beşiktaş sevgisi" araç olarak kullanılıyor sanki.
ben p.tesi aksami turmikeden cift kisi gecirilmeye calisildim. yakinlasitigim eleman at hirsizindan hallice oldugundan ses etmedim isten cikmis damat ferit modunda oldugum icin.. diyecegim sudur ki turnikeden cift gecisler aynen devam :)).. kapalinin seyir zevkiyle benim izledigim yerden (gec kalinca yeni acigin en ustune kaldik amk) aldigim seyir zevki arasinda buyuk fark var. bunun fiyatlara yansimasi da hayet dogaldir. ben alamiyorum diye ucuzlatilsin demek bana pek akilci gelmiyor. Alamadigim bircok sey var hayatta onlar da ucuzlasin @allahcc. Seyircinin anlik tepkisizligine gelirsek, fernandes'in yedigi asiri tekmeleri de, hakemin bizden gayri tum takimlara kartalr konusunda toleransli davranmasinin da sebeplerindendir tepkisiz seyirci. Biz bize yapilan faule aninda tepki koymaktansa zeki muren'den sarkilar soylemeyi seven muzik korosu tadinda bir seyirci grubuyuz galiba :))
İşte sadece tribün ritmine odaklı kalınırsa, yukarıda yazılan %68'lik iç saha galibiyet oranını ancak bulabiliyorsun :)
Avrupa maçlarında tezahurat işe yarar, çünkü onlar için farklı bir şey ve genelde afallıyorlar. Liverpool gibi bir takım bile... Ama Süper Lig takımları buna alışık. Burada anlık tepkiler sahaya ve hakeme etki ediyor.
Beşiktaş'ın son dönemde en büyük sorunlarından biri iç saha avantajını kullanamaması. Büyük takım ne olursa olsun, içerde kolay kolay puan vermemeli. Geçen sene Karabükspor'un iç sahada daha çok galibeti var yahu Beşiktaş'tan...
ya ritme uymak için gittiğimden hep açıklara gidiyorum. her tribünün bir misyonu olmalı işte. benim gibiler açık'ta, senin gibiler kapalı'da olsa sorun çözülecek. ama "biz kapalı'da şarkı söyleyeceğiz" inadı sorunlu.
Doğru, yeni açık 3. kattan kendini yırtsan da anlık tepkilerde etki sağlanmaz. Kapalı-numaralı o işi yapar, açıklarda da klasik Beşiktaş tribünü ritmi sağlanır.
şimdi şöyle bir haber gördüm 1903'te: http://www.haber1903.com/Besiktas-4432-sponsorlara_verilen_biletler_stat_disinda_satiliyo.html
yorumlar çok güzel gerçekten. ortak fikir bu politikanın devam etmesi yönünde. ben de bu şekilde düşünenlerdenim ama maç sonu t.kıran ve daha sonra l.erdoğan'ın açıklamalarından sanki bu politikadan vazgeçilecekmiş gibi hissediyorum.
bu güzel yorumlardan sora fernandes'in sakatlandığı haberini paylaşmak istemezdim ama sanırım g.antep maçında oynayamayacak.
Eh, zaten iki kez üst üste üç farklı kazanan Beşiktaş için biraz fazla mutluluktu. Bekliyordum böyle bir şey.
"karabük maçında 3-0 yaptınız gol yemeden maçı bitirdiniz. "bir yanlışlık olmuştur herhade" dedik "olur hatadır. onlarda hata yapabilir. sonuçta onlar da insan" dedik ama bu kadarı fazla. ardarda 3 farklı galibiyetlere biz buna alışık değiliz arkadaş.
gol yiyin kurbanınız oluyum. ailecek gerildik. başımıza bir şey gelmesinden korkuyoruz."
elazığspor maçından sonra ekşisözlükte "kavruk leblebi" nickli arkadaş bu yorumu yazmıştı. sanırım birçoğumuz korkuyorduk böyle bir haberin gelmesinden.
bu kötü haberin ardından bir soru sorayım "fernandes olmadığı zaman nasıl bir oyun yapısıyla, nasıl bir 11 ile oynamalıyız" senin görüşlerini merak etmekteyim mustafa.
Oyun şeklini ve planını hiçbir şekilde değiştirmeden; Fernandes'in yerine Oğuzhan'ı kullanarak bence. Öncelikle oyuncuya da moral açısından bu yola başvurulmalı. Olmazsa Olcay ortaya, Erkan Kaş sola gibi klasik 4-4-1-1'e çalma takıma da dönülebilir.
samet hoca'nın 2.yi tercih edeceğini düşünüyorum ben. erkan kaş'ın top taşıma özeliğini düşünerek. elazığ maçında fernandes'in drekten dönen topunun pası, holoskonun önüne alamadığı pas ve velinin sol çaprazdan sol ayağıyla vurduğu pozisyondaki pas olcay'dan gelmişti. ortada oynarsa pas açısından faydalı olabilir diye düşünmekteyim. oğuzhan'ı henüz tam izleyemediğimiz için tam fikir sahibi olamadım.
bir de son bir soru olası uğur boral sakatlığında (Allah korusun) orda oynayabilecek bir sol bekimiz var mı? ersan ve escude'ye o mevkide güvenemiyorum çünkü.
Emre Özkan var işte ama Uğur'dan beklenenleri yapamayabilir. Stoperimsi bir bek.
Samet Hoca o alternatifi alt yapıda arıyor. Hafta arası hazırlık maçlarında Koray diye bir çocuk denenmiş, ben tanımıyorum. Ama iyi performans gösterdiği söyleniyor.
bana göre şanstır. henüz kendini bulamamış bir g.antep (her ne kadar yaralı takımlar tehlike arz etse de), puan kaybının telafisinin olacağı, ligin başları. bu yüzden iyi bile oldu. fernandes olmadan neler yapacağız göreceğiz.
bir de samet aybaba'nın refleksini merak ediyorum. sonuçta herkesin bir sebebi var samet aybaba'yı sevmemek için. bu durum da yeni bir test. bundan da başarıyla çıkar umarım. ben olur da fernandes oynamazsa, genel oyun planında bir değişiklik yapmadan oğuzhan'a fernandes görevi vereceğini düşünüyorum. ki bu yanlış olur. fernandes'in hücum katkısı bir yana savunma sertliği de var. çoğu zaman ileri uç elemanlarıyla beraber ve bazen daha çok pres yapıyor defanslar üzerine. oğuzhan'da bunu yapacak fizik, kondüsyon ve sezgi yok maalesef. bakalım ne olacak.
Olcay ortaya, Oğuzhan sola gibi bir formul de bulunabilir. Ki Oğuzhan bence de fiziki sertliği yakalayana kadar çizgiye yakın oynatılması ideal.
emre özkan ile ilgili ibb'ye takasta gitmeyi kabul etmemesinden sonra kıralık listesindekilerle antreman yapıyor diye haberler okumuştum doğru değil o zaman?
bence de oğuzhan'ın fiziki yeterliliği yok henüz o bölge için. o yüzden mustafa'nın dediği olcay'ın ortada erkan'ın solda olacağı düzen daha mantıklı geliyor bana. olcay ortada yine boğuşur presini yapar, erkan da solda olcay kadar pres yapıp fiziğiyle ayakta kalabilir.
Bence Olcay Fernandes'in yerine oynama konusunda fazla aceleci ve dağınık olacaktır. İlk 4 maçta görünen o ki Olcay tek pas oyununda bütün sezon bizi mest edecek ama Fernandes'in bölgesinde oynayacak adamın biraz daha topu ayağında tutacak, oyunu soluklandıracak, arkadaşlarının ileri çıkmasını sağlayacak bir oyun yapısında olması lazım.
Kadro içinde bunu yapacak tek kişinin Oğuzhan olduğunu düşünüyordum ama Elazığ maçında Necip-Oğuzhan değişikliğini görünce Samet Aybaba'yla aynı fikirde olmadığımızı anlamış oldum. 3-0 olmuş bir maçta 90 dk Fernandes'i oyunda tutmakta biraz gereksizdi. Takımın tek alternatifsiz adamının yerine oynayacak adamı denemek için ideal bir maçtı ve Aybaba bu fırsatı kullanamadı. Zamanında Alex'te full 90dk sahada kalırdı ama adam saha içi aktif dinlemenin kitabını yazmış, bizim Ferdy Veli'den sonra maçın en çok koşanı olmuş. Bi dur bi dinlen arkadaş, ne zoluyorsun kendini, alırsın işte bacağını eline daha 4. haftadan.
Bence SA Fernandes yerine Oğuzhan'ı oynatacaktır orta sahada.
2.bi opsiyonda Gaziantep'in tehlikeli hücum gücünden çekinip şöyle bi 11 görebiliriz.
Mc Gregor
Hilbert-Sivok-Escude-Uğur
Toraman
Veli Necip
Holosko-Batuhan-Olcay
2 hafta peş peşe ligin futbol düzeyi olarak zayıf 2 takımıyla maç yapmak ve rahat skorlarla yenmek işin acıkcası moral açısından çok iyi oldu. 2 zorlu maçtan sonra ilaç gibi geldi. takımın düzeyini Antep maçı sonrası daha iyi değerlendirebilirz bence. çünkü antep fenere 3-0 yenilmesine rağmen çok pozisyona girdi. organize bir takım. sonuç açısından değil ama futbol açısından Beşiktaş'ımızın düzeyini daha iyi anlayabiliriz diye düşünüyorum.
Yorum Gönder