Yine her hattıyla yakın oynayan bir takım; aniden kazanılan toplarda, koşu paylaşımları yaparak (birbirlerinin yolunu tıkamayarak) çabuk çoğalma; sık sık denenen 2’ye 1’ler vesaire… Beşiktaş’ın sahadaki duruşu 3-0’dı evvela dün akşam. Çünkü yine futbolun temel prensipleri doğru uygulanıyordu sahada ve herkes o takım oyunu içersinde eteğindeki taşları döküyordu. Gerçi Oğuzhan’dan düşen taş epey kıymetliydi; Kripton’dan gelmeydi muhtemelen…
“Bu adam gerçekten Beşiktaş’ta mı?” diye düşündüm maç
boyunca, özellikle de üçüncü golün asistinde… İbrahim Üzülmez’in Gerard’a
yaptıklarından sonra; bir taraftan atıp, diğer taraftan geçme çalımının bu
kadar net uygulandığını görememiştik sanki. Ancak Oğuzhan’ın asıl güzelliği, o
görsel şovu asist olarak da sonuca bağlaması… Ve hatta, daha pozisyon öncesinde Hilbert’le
ikili oyuna girerken “bir şekilde ekmek çıkaracağını” hissettirmesiydi.
Aslında attığı golde de, basit bir pozisyon gibi görünse de içinde
derslik bir unsur barındırıyor. Zira orada genellikle, kalenin dibinde olmasına
rağmen “şut atan” oyuncular görürüz. Oğuzhan ise şuta değil, topun gol olmasına
odaklıydı sadece. O yüzden boş olan yere tıngırlamak yeterliydi… Yediği
kırmızıyla, kursakta kalan tatla birlikte anladım ki evet; Oğuzhan Beşiktaş’ta…
Neyse, nazarın bu kadarına da şükür edelim.
Bir hafta öncesine kadar, Fernandes’e pek ihtiyaç duyulmadan
Beşiktaş’ın rahat bir maç kazanacağı öngörüsü oldukça hayalî kaçardı sanki. Ancak
Kasımpaşa maçıyla tekrar “takım bütünlüğünü” vadeden Beşiktaş, Mersin
karşısında da yine o bütünlüğün getiriyle kazanmaya devam etti. Üstelik 10 kişi
kalınan dönemler dâhil; topu verse de oyun üstünlüğünü bırakmadan, pek
telaşlandıracak pozisyonlar vermeden, hatta farkı açacak pozisyonları da
bularak…
Aslında bugün Oğuzhan’ın kalitesinden artık yüksek sesle
konuşulması da, o takım bütünlüğünün bir başka eseridir. Çünkü artık sistem
kendi içinde yıldızını yaratıyor ve hemen her oyuncudan maksimum fayda almaya
başlıyor. Nitekim Holosko da, şampiyonluk senesine bir flash-back çaktı dün
akşam… Rakip defansın içinden değil, bildiğin yanından atıp geçmelere başladı; iyi
oynamanın moraliyle her pozisyonda var oldu neredeyse. Attığı gol sonrasındaki yüz ifadesini görünce;
Çukurca’dan aldığım tezkere aklıma gelmedi değil… Ama biz akabinde kolbastı yardırmıştık, o zamanlar o meşhurdu.
Maçta bir adet “asist öncesi pasa” imzasını atan ve
birçoğunda da direkten dönen Necip’ten bahsetmemek olmaz, tabi dili ısıraraktan…
4-1-4-1’in arka 1’inde oynayan bir oyuncudan ancak bu kadar hücum katkısı
alınabilirdi herhalde. Oğuzhan’ın yokluğunda bir öne çekilmesi ve yetişirse Toraman’ın
tekrar savunma önüne dönmesi (aksi halde Hasan Türk) muhtemeldir Bursaspor maçında. İşte o zaman bu
hücum aksiyonları, daha önemli ve zorunluluk haline gelecek…
Almeida artık fobilerine rahatlıkla “kalecilerle baş başa
kalmak…” yazabilir. Zira başka herhangi bir şeyden tırsacak bir tipe
benzemiyor. Fear Factor’de yılan dolu kazana atsan, elinde tivit; eşiyle
mesajlaşır… Rahatlığı sadece o
birebirlerde işlemiyor nedense. Evet, bence kazmalığından değil “kararsızlıktan”
kaçırıyor o golleri… Yine aşırsam mı, kaleciyi içeri mi soksam, yoksa geçsem mi
diye düşünürken açı daraldı. Neyse, güzel adam ama kızamıyorum… Zira epey
özveriyle oynamaya başladı. Zaten bu takımın genel olarak sevimli yüzü tam da
budur: Özveri… Bunu kaybetmesinler yeter, zaten zirveden pek fazla kopmazlar…
Arka sayfalardan:
Yaratıcı Pres
Eski Yeni Fabregas: Oğuzhan Özyakup
Arka sayfalardan:
Yaratıcı Pres
Eski Yeni Fabregas: Oğuzhan Özyakup
39 yorum:
Her ne olursa olsun, yinede ayaklari yere cok saglam basmak gerekiyor. Elazigida 3-0 la gectik, akabinde bir sersemledik tam sersemledik, insallah aynisi olmaz...
Evet sistem oturuyor gibi, ama sistem rakibe uygun oldugunda daha bir anlam kazaniyor. Yani topla oynamayi seven, surekli pas yapmayi seven bir rakipten ani kapilan toplarla, sok baskinlarla pozisyon kovalama sistemi. (Bknz. Gs maci)
Olcaydaki dusus halen devam ediyor abana sorarsaniz, bunun sebebi cok iyi irdelenmeli. Almeidanin performans artisida, her ne kadar istedigimiz duzeyde olmasada Bauthana cok bagli. Kadro ici yada disi o pozsiyon icin bir rekabet yaratti Batu. Pektemek de donerse tadindan yenmeyecek bir hal olacak. Nitekim, Karabuk macindan beri ilk kez begendigimiz Ugur Boral'daki alternatifsizlikde onu hep kotu yonde etkiliyor. Sanirim Erkan Kas'in biraz kendini gostermeye baslamasi onuda hareketlendirecektir.
Bursa macindada yine mucadeleci bir orta saha olacagini dusunuyorum. Nitekim Bursa da topla oynamayi seven ve cok pas trafigi yapan bir ekip. Bakalim onlara karsi olan Holosko tilsimi tutacak mi? Yoksa bu seneki goruntumuz olan gangnam style degil ama mehter style gibi iki ileri bir geri giden bir performansa mi sahit olacagiz?
Klasik olacak ama bence Bursa macinin sonucunu hakem tayin edecek gibi, umarim yanilirim...
Dun gece herkes iyi oynadi. Vasatin altina dusen "Ugur dahil" bir kisi bile yoktu. Muhtemelen Batuhan kadroya alinmadigi icin cok uzgundur (yani hic sanmiyorum ama umarim oyledir), zira dun onu bile diriltecek bir gundu diyebiliriz.
Oguzhan bu takimin yeni gozbebegi oldugunu dosta dusmana kanitladi. Kirmizi karti ise bariz bir caylak hatasi, gormezden gelinebilir. Ersan'a bir parantez acmak gerekirse resmi donusunu dunku mac ile yapti bence. Almeida guzel adam, iyi adam fakat bu takima devre arasinda tecrubeli bir golcu alinmasi gerekiyor. Yabanci bulamazsak Batuhan-Necati takasi bile buyuk fayda saglar..
Başından sonuna çok keyifli maçtı.Necip in kolundaki pazubant.oğuzhan ın hergeçen gün daha da faydalı olması.ve bişey dikkatimi çekti attığımız hiçbir golde fernandes yok(gol veya asist olarak) :)
Almeida da 3 haftadır aynı golü kaçırıyor hayırlısı diyecem ama atsın artık bunları :) holosko nun gol sevinci ve fernandes oyundan çıkınca m.akyüz ün otobüs te gençlerin hamile veya yaşlılara verir gibi yerini vermesi :)
Bu kadar güzelliğin yanında iki şey canımı çok sıktı.lig tv spikerleri artık çok sinir bozuyorlar.Bi de sahaya giren arkadaş.. kesinlikle o şahıs Beşiktaşlı değil bence.
Geçen hafta, "kazandıktan sonra kimse yazmıyor, burada herkes kaybedince yorum yazıyor" serzenişinde bulunmuştu bir arkadaşımız. Hemen kendisini üzmemek adına yazıyorum... :)
Arkadaşım buraya maçtan bir gün sonra totom kalkmış bir şekilde buraya BÜYÜK BÜYÜK yazıyorum. Şayet artık o kör olasıca sakatlıklar peşimizi bırakırda tam kadro 2. yarıya başlayabilirsek ve devre arasıda bir adet kaliteli adamı kadromuza ekleyebilirsek bu takım şampiyon bile olur. Ligi en kötü 2. bitirir.
Haa olmadı, ona da eyvallah... Şu futbol seviyesi sürsün 10. bile olsak fark etmez. Yeter ki 2 genci daha kadroya adapte edebilelim ve bu oyun mantalitesini oturtalım.
Teknik taktikten önce sahadaki takımın, büyük takım refleksine sahip olduğunu görüyorum. Bu çok güzel bir olgu, milyonları da harcasanız para ile elde edemeyeceğiniz bir şey. Hoca da artık Beşiktaş'ı çalıştırdığını farketmeye başladı sanırım. 7. haftadan sonra takımların ne olduğu belli olur demişti, hakikaten de 7. haftadan sonra iyi oynamaya başladık.
Pas oyunumuz oldukça iyi düzeye gelmeye başladı. Ne tür idman yapıyorsak ve bunu kim yaptırıyorsa helal olsun. Herkes boşa kaçmayı ve atacağı adamı iyi ezberlemeye başlamış. Bu hem atak kombinasyonlarını arttırıyor hem de verimliliği üst düzeye çekiyor. Bu konu açılmışken, Necip'in Toraman'a göre ön liberoda daha etkili olduğunu gördük. Toramana yakın bir enerji ile oynuyor ama pas oyununda daha başarılı. Bence maçına göre değişimli oynayabilirler. Toraman ne olursa olsun, mecbur kalmadıkça defans hattında oynatılmamalı (stoper, sağ bek)
Takım ile ilgili bir eleştirim olacak. Çok kolay kart alıyoruz. İlk yarı Hilbert (özellikle Hilbert daha önce de bu tarz kart aldı) ve Oğuzhan'ın kırmızısı gereksiz kartlar. Şu an takımın en büyük problemi bu ki çok önemli bir maç arefesinde Oğuzhan takımı yanlız bıraktı.
Yazımın başındaki inancı tekrar etmek istiyorum. Son 3 maça bakınca bu takımdan çok keyif alıyorum ve başarılı olacaklarına inanıyorum. Evet bu çocuklar üzerinde baskı unsuru yaratmaya gerek yok ama bu takım iyi bir takım. İyi takımlar, lig sonunda kendiliğinden iyi yerlerde olur. Hepimiz sene sonunda bunu göreceğiz. Yeter ki talihsiz sakatlık yaşamayalım ve gereksiz kart görmeyelim.
@başar
o yorum benimdi, biraz da o sebepten yazıyorum şimdi ben de:)
beşiktaşlının işininin bir şekilde ters gitmesi gerekiyor diye bir kaide var sanırım kainat düzeninde. arkadaş bir maçı da içimize dert edineceğimiz bir olay yaşamadan sonlandıralım yahu. oğuzhan'ın olmadığı bursa maçı çok zor geçer muhtemelen. ya da oğuzhan ile çok daha kolay geçerdi diyelim.
bir tek dileğim var, toroman yerine necip devam etsin artık. performansı düşmesin hoca da kesmesin. ha toroman savunmaya da dönmesin, hilbert ve necip'in yedeği olsun.
Alınan galibiyet skor taraftarlarını memnun etmiş olabilir ama lütfen gerçeklere odaklanın. Çünkü Uğur bir gol pası vermesine rağmen kademe hataları yaptı, Holosko gol atmasına ve sempatik olmasına rağmen yanlış yerde oynuyor ve bu ısrar takımın gol bulmasını tesadüflere ya da duran top organizasyonlarına muhtaç hale getiriyor. Bu maçta Samet hoca Oğuzhan'a ne kadar teşekkür etse yeridir. Çünkü eğer o olmasa belki gene kazanırdık ama ilk yarı 3-0 olmazdı. İlk yarıdaki 3-0'ın tamamı tekrar izleyin Oğuzhan'a aittir. Tek bir futbolcu üzerinden gittiğim sanılmasın ancak Samet hoca sanıyorum futbolu sadece çok koşmak zannediyor oysa çağdaş futbol çok koşmak yerine doğru koşular yapmayı olası kılıyor başarı isteyen takımlara. Bunu uygulatan teknik adam gelene ya da Samet hoca bunu anlayana ve takıma bu anlayışı getirinceye kadar bu maçta başta Fernandes olmak üzere kaçarak, saklanarak futbol oynayan oyuncular gözümüze hoş görünmeye, Olcay gibi sadece koşmaya odaklanmış futbolcular da savaşçı, cengaver diyerek aslında hak etmediği değer bol bol verilmeye devam edilecektir.
Oysa gerçek bu değil. Biraz daha fiziksel gelişi tamamlanmış Oğuzhan gibi oyun bilgisi temelli olan oyuncu sayısı arttıkça gerçekten modern futbol oynadığımızı ve sonrasında da özlenen başarılara ulaşacağımıza inanıyorum.
İnanın teknik analize girmek istiyorum ama elindeki futbolcu yapısına uygun alternatif hücum varyasyonlarına haftalardır kafa yormadığını, oynatamadığı futbolla üzülerek izlediğim teknik adamımızın Oğuzhan'a defalarca teşekkür etmesi gerektiğine bir kez daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu hafta Oğuzhansız kadronun Bursa gibi kompakt bir takıma karşı nasıl kısır kalacağı gün gibi aşikardır. Bakalım hafta içi buna dair bir çalışma yapılacak mı?
Hani şu 10 hafta geçmesine rağmen hala yapılamayanı.
Teşekkürler Ozzy..
Teşekkürler İbrahim Altınsay..
bu iyi futbolun başlangıcı aslında trabzon maçının sonudur. orada taraftarın maç sonunda iyi futbol oynayan takımını bağrına basması, oyuncuların özverilerine gösterilen saygı ve sevgi, bugün gelinen noktada oyuncuların oynadıkları oyundan zevk almasına yol açtı.. hocanın da takımdaki taşları yerine oturtması bu bağlamda önemli çünkü bu sistem defansta ersan sivokla daha da yücelecektir, oğuzhan fernandes ve orta alandaki üçüncü ismin birlikte yarattığı etkinlik, olcayın arkasında oyuncu ile olan uyumu, sisteme adaptasyonları, yine ters tarafta hilber-holosko'nun belli bir uyumu yakalaması takımın daha derli toplu görünmesine yol açıyor. mükemmel bir oyun şablonumuz yok belki ama mücadeleyi görmek, paylaşımı, yardımlaşmayı görmek güzel.. daha iyi kanat adamları ile oyunumuzun daha da zenginleşeceğine inanıyorum. forvetten ziyade öncelik gerek beklerde gerekse de onların önlerinde oynayacak açık oyuncularında.. tadından yinmez futbola ramak kaldı.. sakatlık ve cezaların minimum olması dileğiyle..
kolay kart yiyoruz ve bu kolay kartlar ileride bizi 3-5 maç üst üste tam kadro sahaya çıkamayacak duruma getirir demedi demeyin.Kolay kartları biz yemiyoruz hakemler veriyor onu ayrıca söyleyim.Oğuzhanın gördüğü ilk sarı kartı TT arena da herhangi bir gs li topçuya verecek hakem doğmadı daha ülkede.
hemen havaya girmemek lazım. mersin ligin kötü takımı keza yendiğimiz diğer takımlar da ligin en kötü takımları. kasımpaşa ve ts maçlarında da rakip izin verdiği için iyi oynayabildik yoksa bu takımın iyi oynadığı falan yok diyecekler vardır yine muhtemelen ama şunu görünce insan nasıl umutlanmasın ; "Hasan Türk 1993
Oğuzhan Özyakup 1992
Olcay Şahan 1987
İsmail Köybaşı 1989
Necip Uysal 1991
Ersan Gülüm 1987
Muhammed Demirci 1995
Mustafa Pektemek 1988
Kadir Arı 1994
Veli Kavlak 1988"
oğuzhan'ın bursa maçında olmayışı belki de iyi olabilir çünkü bursa maçında biraz daha sert geçecek orta saha mücadeleleri bekliyorum. veli ya da toramanın o maçlık oynamsı artı sonuç doğurabilir bu yüzden. kaza bela sakatlık olmadan şu yarıyı böyle bitirelim 2. yarı çok daha güzel galibiyetler bizi bekliyor bence.
Geçen sene Ankaragücü'ne görüp görebileceği son puanı veren bir Beşiktaş vardı; üstelik bugünden daha pahalı bir kadroyla.
Elbette bir maç sonrası "ligin tozunu atar Beşiktaş!" kanısını koymak ütopik ancak sahada bariz şekilde iyi giden işler var. Ve yaş ortalamasını da düşününce; zamanla daha iyi olacağı muhtemel olan şeyler bunlar. Zaten bu senenin ilk amacı, ideal bir yaş ortalamasıyla 1-2 sene sonrasının iskelet kadro ve oyun anlayışını oturtmak değil miydi? Beşiktaş da 2 maçtır; yapması gereken şeyi elinden geldiğince yapmaya çalışıyor. Bundan da övgüyle bahsetmek kadar doğal bir şey yok.
Nasıl ki bir film, o filmin yönetmeni kadar iyi ya da kötü olabiliyorsa bir futbol takımı da teknik adamı kadardır. Samet hocanın şu 10 haftalık süreçte gördüğüm tek ama önemli artısı takımdaşlık seviyesini yükseltmesi. Örneğin takımımızın yıldızı Fernandes geçen seneye oranla daha mı iyi oynuyor? Bence hayır. Sadece etrafında daha hareketli bir grup var. Ancak hareket te zamanlamayla birebir giden bir durum. Geçen yorumumdaki doğru koşudan kast ettiğim de aslında budur. Oğuzhan'ın ikinci golü tam anlamıyla doğru bir goldü. Golün doğrusu yanlışı mı var demeyin. Çünkü attığımız 19 golün hala çoğu duran top, bir kısmı karambol, ancak 4-5 tanesi ( mesela Karabük maçındaki 2. fernandes golü ya da Kasımpaşa maçındaki organize paslı 2. golümüz ) doğru goller. Burada iki seçenek var ya bu kast ettiğim doğru goller hafta içi çalışıldı ya da gol hazırlanışı tamamen orada oynayan oyuncuların spontane kurgusuyla oluştu.
Sadede geleceğim. Takım geçen senelere oranla elbette iyi yolda aksini iddia etmek safdillik hatta ayıp olur ancak şu futbolcu yapısına baktığımızda sanki hafta içi idmanlarda hücum varyasyonları üzerine daha fazla kafa yormak gerekiyor. Mesela önümüzdeki maçlarda kenar beklerin hücuma katkısına dair çalışmaları ya da eğer 4-1-4-1 devam edeceksek defansı öne çıkarmak gibi şeyleri görmeye başlarsak o zaman çok doğru yolda olacağız gibime geliyor.
Zaten defansın gerekli zamanda öne çıkarak alanı daraltması, takımı yakın tutan etkenlerden başlıcası. O yakın oyun da; sadece Fernandes'in ayağına bakmaktan kurtaran durum oldu.
Mesela 2. gol öncesinde Olcay topu kaptırdı ama hemen yakınlarında Necip olduğu için; o atağı sürükledi ve asist öncesi pasını attı. Kopuk bir takım söz konusu olsa, o top Beşiktaş kalesine pozisyon olarak sonuçlanırdı mesela.
ben söyle düsünüyorum, bir yandan fazla heveslenip havaya girmek istemiyorum,cünkü Besiktas'in son kez 3 mac üst üste kazandigini hatirlamiyorum. Yani Bursa'ya karsi kazanirsak ister istemez havaya girerim.
Öbür yandan bu takimin gecen seneden daha iyi olmasi bir gercek, bunu inkar etmek kesinlikle dogru olmaz, yani birazda hakkini verelim takimin. Mustafa Abi'nin dedigi gibi bizim takim gecen sene küme düsen takimlara karsi cok gereksiz puan kayiplari yasadi, gecen sene Manisa maclari haric rahat mac izledigimi hatirlamiyorum acikcasi, bunun akabindede liderin tam 22 puan gerisinde bitirdik ligi. Kötü takim diyoruz ama Trabzon Karabük ile, Fener'de Elazig ile berabere kaldi. Galatasaray'in gelecek 3 haftasi kolay gibi gözükebilir (Mersin, Karabük ve Elazig), ama bence yinede bu takimlarin bir tanesi sürpriz yapabilir.
Bizim icin önemli olan evde oynadigimiz maclari kesinlikle kazanmak yada maglup olmamak. Bursa'dan sonra Antalya deplasmani var, burada biraz zorlanabiliriz, ama unutmamak gerreki, Galatasaray orada cok rahat bir galibiyet aldi. Ondan sonraki hafta evde Akhisar ile karsilasiyoruz, o macta 100% 3 puan gerek, hani kötü/zayif dedimiz takimlara karsi rahat galibiyet almamiz gerekiyor.
Bursa karsisinda ben sahsen Hasan'i görmek isterim Oguzhan'in yerine. Yani atmosfer kesinlike gergin olacaktir, hakem büyük bir ihtimalle bunun altindan biraz zor kalkar, o yüzden Veli biraz tehlikeli olur bence, en ufak bir dengesizlikte bence sari kart gösterebilir. O yüzden Veli ile 10 kisi kalma ihtimali cok yüksek, veyahut cok tehlikeli bir yerde bir faul yapmasi. Genellikle ceza sahasi önünde cok dengesiz giriyor. Hasan hep daha teknik bir oyuncu, pas trafigini Veli'ye nazaran cok daha rahatlatir bence.
Çok haklısın cartalete. Ancak defansın öne çıkması için kenar beklerinin ya tekrar ediyorum hafta içi 4'lünün tek hat çalışması lazım. Örneğin bu konuda Hikmet Karaman 4 defans oyuncusunu birbirine iple bağlayarak ileri geri çalıştırdığını söylemişti bir röportajında. Bu bizde biraz zor çünkü ne ne Hilbert ne de Uğur bu bek önsezisine sahip değil. Onları da eleştiremem çünkü aslında onlar tipik 3-5-2 kenar oyuncuları. Schuster dönemini hatırlıyorum bu tek hat defans kurgusu açısından, senin birkaç yazını okudum ve onlarda yeterince ayrıntılı belirtmişsin. O dönemlerde arkaya adam kaçıran defans yaftası yapıştırılarak kabahat defansa atılıyordu ama asıl gözden kaçan şey orta saha ve hücum oyuncularının defansa gereken yardımı yapmayışı ve kompakt olarak ileri geri aksiyonlar alışkanlığı kazanamayışımız idi. O oyuncu grubuyla zaten olanaksızdı. Olmadı da.
Ancak bu oyuncu grubunda daha değişik şeyler yapılabilir. Mesela Erkan Kaş ve Emre Özkan ( gelince İsmail ) kanadı ile varyasyon çalışılıp Fernandes sağ iç ya da kanat gibi düşünülerek olası bir Oğuzhan yoklugunda kanattan oyun kuran bir yapı işlerlik kazandırılabilir. İşte benim Samet hocadan asıl beklediğim bu dokunuşlar aslında. Bundan sonraki maçlardada yogunlaştıgım sadece bu tarz şeyler olacak.
Çünkü teknik direktörlerin başarıları ardında yatan etken işte bu cesaretli dokunuşlardır..
Cartalete, maçtan sonra ne düşündüysem ya yazıda yada yorumlarında var yazıcak birşey kalmamış maç ile ilgili :)
Bursa maçı için hocanın iki seçeneği olucak, ya pas oyunu şablonuna uygun şekilde necip ve hasan ile başlıyacak oyuna veya sadece fernandesin ayağına bakmamak, ikinci bir hücum alternatifi yaratabilmek için olcay yerine erkan ile başlıyacak. Erkanın ortalarında ön direkte almeida arka direkte holosko tehlike oluşturacak. Tabi bu erkanın o günkü formuna ve ona gelen yardımlara da bağlı. Hasan-Necip-Fernandes-Olcay 4lü ile pas oyunu da denenebilir tabi ama daha önce beraber 11de çıkmadıkları için bu sistemi bozması bursa için daha kolay olur gibi.
@planck: abi bilmiyorum ben mi yanlış düşünüyorum ama bence olcay erkan'dan bir tık önde şu anda. olcay dahs sürekli bir presçi, topsuz oyunda daha doğru yerlerde duruyor ve kendisi topu almasa bile bulunduğu yer itibariyle diğer oyunculara daha geniş alan sağlıyor, ayrıca saatli bombamız uğur boral'ın önünde de daha iyi set oluşturuyor. buna karşılık erkan iyi dripling yapıyor, kolay adam eksiltiyor, kestiği ortalar daha isabetli ve tehlikeli. önemli sorunu ise, defalarca söylendiği üzere, "doğru karar". kısacası olcay doğru kararı alsa dahi yetenekleri her zaman uygulamasının önünde engel. erkan'sa bir alabilse doğru kararı quaresma'dan çok daha efektif bir hücumcu olacak. ertesi hafta için konuşuyorsak bana göre daha hazır olan olcay oynamalı. çünkü onunla kazanmaya daha yakınız ancak bu sene içerisinde erkan o bölge için hazırlanmalı ve gelecekte hangi sistem olursa olsun, beşiktaş'ın sol açığı denince, erkan o bölgede olmalı.
Ben de biraz Olcay tarafına yakınım. Olcay da takım bütünlüğünü sağlayan önemli elementlerden. Ve belki Erkan Kaş kadar rahat adam eksiltme özelliği yok ama attığı koşular ciddi şekilde defans dengesini bozuyor. En önemlisi de sürekli oyunun içinde. Trabzonda kaçırdığı gol mesela; son şişirilen topa bile ekmek çıkar mı diye gitti ve çıkıyordu da...
Erkan Kaş'ı bu zamanlar Adam Johnson misali B planı olarak kullanmak daha doğru gibi; hani hep söz ettiğimiz "ilk 14" oyuncusu olarak. 60 sonrası ister amaç rakibi açmak olsun, ister kontralarla skor avantajını açmak; her şekilde iyi bir silah olur.
Olcay i oguzhan in bolgesine cekip erkan kas i sol aciga almak en mantiklisi olur bence. Yoksa yine fernandes e cok yuk biner
yorum yazmak için oturdum ancak eralp türkmenoğlu sağolsun, zamandan tasarrufumu sağlamakla birlikte söyleyeceğim ne varsa hepsini çiziktirmiş :)
'bir takım,oyun kurucusu kadar konuşur' denir basketbolda. o sebeptendir ki gösterişsiz kadrosuna rağmen efes pilsen, naumoski ile ülke basketboluna çağ atlatmayı başarmıştır. bence bunun futbol için cover'lanmış hali de yine eralp'in yazdığı film yönetmeni alegorisini birebir karşılamaktadır. sahneler arası kopukluk, yanlış cast tercihleri ve 'duyan gelmiş' düzeyinde bir figürasyon...bence beşiktaş, budur.
gençlere şans vermek başkadır, pek çok maçı riske edip 2-3 genci takıma adapte ederek onları yetiştirmek başkadır. beşiktaş'ın ve maalesef taraftarların düştüğü yanlış da budur. çünkü hasan'ı kadir'i erkan'ı önce uğur boral gibi kariyeri boyunca iki sezon futbol oynamış ve hiçbir zaman 'olamamış', veli gibi modern futbolda hiçbir sıfatla anamayacağımız futbolcuların yedeği olarak tutup son yarım saatte oynatarak veya ofspor maçında ne yapacaklarını bilmez halde sahaya dağıtıp savruk savruk koşturarak asla istenilen seviyeye getiremezsin. ağır kaçabilir ama samet hoca kendini kandırırken maalesef bizleri de açık açık avutuyor.
futbol kültürü bulunmayan ve taktik disiplinden haberdar dahi olmayan bir hocanın elinde; belki de beşiktaş'ın metin-ali-feyyaz'dan sonra yakaladığı en değerli kuşağın heba olup gideceğini düşünüyorum. feda, mali disiplin, gençleşme ne zamandan beri taşralılaşma anlamına geliyor, merak ediyorum. unutmayalım; sivaspora, fenerbahçeye ve galatasaraya karşı sefilleri oynamış bir beşiktaş var karşımızda.
tekrara pek girmek istemiyorum ancak ortada bence pek de iyimser olmayan bir tablo var. ligin 10.haftasını gördük ve beşiktaş açısından fernandes ile (nasıl olduysa 'nihayet' hatırlanan) oğuzhan haricinde maç analizinde bahsedebileceğimiz bir oyuncu bulunmuyor. şöyle transfer yapalım böyle transfer yapalım demiyorum. takım sadece koşuyor. olcay'ın yahut da holosko'nun ön plana çıkabileceği tek bir plan, atak organizasyonu yok. rakibi doğru dürüst analiz ettiğimizi de sanmıyorum çünkü bulduğumuz gollerin hiçbirisi çalışılmış ve zayıf noktayı dürtükleyen goller değil.
daha önce de bir yorumda yazmıştım; geldiğini duyunca guti dönmüş gibi sevindiğim oğuzhan'ı beşiktaş'a altın tepside sunan ibrahim altınsay'a ne kadar teşekkür etsek azdır. eriksonn'a para kaptıran, quaresma'yı oynatamayan-satamayan ve iftiralar atan yahut da atılan iftiraları yalanlayamayan yöneticilerin olduğu bir kulüpte ibrahim altınsay küstürülebiliyor. gerçekten çok yazık.
cartalete'ten oğuzhan hakkında bir yazı beklediğimi birkaç hafta önce yazmıştım. gerçek bir teknik direktörün yönetiminde büyük bir yıldız olabilir. dikkatimi çeken; pas almadan önce sahanın fotoğrafını çekip oyunu nereye yönlendirmesi gerektiğine top ayağına değmeden karar veriyor ve yaşından beklenmeyecek bir özgüvenle oynuyor.
bence bu çocuğu getiren ibrahim altınsay tekrar çağırılıp, sezon başında düşündüğü van gaal'i de beraberinde getirmesi istenilsin. ben kefilim, birkaç sene içinde yerli ve beşiktaş patentli 4-5 yıldız kazanırız :)
Oğuzhan için elbette güncel, Beşiktaş'ta değiştirdiklerini konu alan bir analiz sunabiliriz.
Ama hemen hemen söyleyeceğim herşeyi, transfer olduğu anda yazmıştım.
Eski Yeni Fabregas
http://cartalete.blogspot.com/2012/06/arsenalin-eski-yeni-fabregas-oguzhan.html
cartalete, o yazını okumamıştım. aslında birkaç aydır takip ediyorum blogu, pek çok eski tarihli analizini de okumuştum ama gözümden kaçtı demek ki. sağol...ancak senin de dediğin gibi; güncel, beşiktaş'a kattıkları ve katabileceklerini taktiksel açıdan da işleyen bir analizi kastetmiştim.
son olarak da futbol konuşmayı gökmen özdenak-erman toroğlu düzeyinde başarabilen bir ülkede böylesine seviyeli ve kaliteli bir blog oluşturduğun için de gecikmiş teşekkürlerimi sunarım :)
O seviye ve kalite (şayet herkes böyle düşünüyorsa), daha çok sizlerin yorum katkısıyla yükseliyor; zira yeni şeylere kafa yormaya heveslendiriyor insanı. O yüzden ben teşekkür ederim.
Tibet arkadasım, eyvallah herşey için ama aklın yolu bir. Senden birkaç saat önce yorum yapmak dışında özel bir şey yapmadım. Yoksa sen ben gibi düşünen o kadar çok Beşiktaşlı tanıdığım var ki. Çünkü kısa vaadede bulutların ötesi değil de adım adım geleceği kurmak camiamızın her zaman temel prensipi olmuştur tarihi boyunca. Samet hocaya aşırı önyargım asla yok ve saygım da sonsuz ancak ben bu takımın, hocanın istediği devre arası transferleri sonrasındaki şablonuna bakıp daha sağlıklı bir değerlendirme yapmamız gerektiğini düşünüyorum. İlk yarı sonuna kadar da tek çaresi yüksek tempolu alan daraltan bir şablona ne kadar hücum varyasyonu eklenebilir onun derdindeyim. Çünkü Hocanın şu an bir B planı yok. Öte yandan Üzgünüm ama Van Gaal Hollanda bu şekilde devam ettiği müddetçe en az 2 sene hayal. Ancak bizim Şifo Mehmet ya da Fuat Çapa hocaların gelişimlerine odaklanacağım bu sene boyunca. Evet Cartalete iyi bir blog hakkaten. Tebrikler benden de sana..
Zaten Şifo Hoca, çok daha dar bir bütçe ve kadroyla, İBB'ye nazaran daha varyateli (sadece bozmaya değil, domine etmeye de yönelik) 4-3-3 oynatıyordu yıllardır. Ve mutlaka eline aldığı oyuncuyu yükseltme gibi bir özelliği vardı.
Abdullah Avcı'nın oradan, yüksek seslerle A Milli Takım'a getirilmesi ve Şifo Hoca'dan düne kadar hiç bahsedilmemesi; epey canımı sıkan bir durumdu. Zaten İbrahim Altınsay ile olan görüşmemde, illa yerli hocaya dönülecekse bence Mehmet Özdilek demiştim. Bu günlerde beni mahçup etmemesi güzel. :)
@tannhauser & Cartalete,
Erkanı seçmemin nedeni oyun içinde ayağına bakacağımız fernandesten başka bir oyuncu daha olması amacıylaydı. Yenildiğimiz hatta atak yapamadığımız maçlarda olcay sahada idi ve fernonun yükünü hafifletmek, pozisyon hazırlamak vs. gibi şeyleri göremedik kendisinden. Olcay, ferno ve oğuzhan oyunda ise o zaman daha anlamlı oluyor bence. İkisinden biri yok ise takım pas oyununu hakkıyla yapamıyacak, fernonun bireysel yeteneğine kalacağız, gol atsak bile Eralp'in söylediği "doğru" gol atma şansımız çok sınırlı olacak, tecrübe ettiğimiz bu. Takımın "bir şekilde" pozisyona girme şansının Erkanın oyunda olmasıyla doğru orantılı olduğunu düşündüğüm için Erkan diyorum. Erkan'ın ters kanadındaki oyuncunun da ceza sahasını zorlayacak devamlı forvet koşularını yapabilen bir adam olması gerektiği için Olcay yerine Holosko diyorum.
@Eralp ve tibet,
Söylediğiniz şeyler elbetteki doğru. Fakat bunlar "100% perfect" şeyler, ki böyle şeyler bizim takımın başına gelmez :) Futbol kültürünün ve taktik disiplinin hakkını verebilecek bir Türk teknik adam tanımıyorum ben. Ralf ve Gaal'dan başka gelme ihtimali olup bu özelliklere sahip adam da yoktu. Benim de daha önceki postlara yazdığım yorumlarda da belirttiğim gibi özellikle hucüm organisyonu bakımında teknik adamın takıma çok şeyler verebileceğini düşünüyorum ve çok eksikliklerimizin olduğu ortada. Fakat takım olmak da çok önemli bir kavram ve bu kadar kısa zaman içerisinde bu işi yabancı bir teknik adamın da yapabileceğini sanmıyorum. Sadece Almeidanın oynama istediğindeki artış bile birşeyleri anlatıyor. Önümüzde grubundan son anda 3. çıkıp gidip uefayı kaldırmış fatih terimin td olduğu bir takım örneği var. Tüm işler doğru olmasa da doğrusu yanlışına denk gelip birşeyler olabiliyor futbolda. Ve bizim ülkemiz için yanlışları bir anda yıkıp 10 numara doğru işlere başlamak gibi birşey mümkün olamıyor. Bu yüzden bunu en azından bir geçiş dönemi olarak algılamak, enseyi fazla karartmamak lazım diye düşünmek gerekiyor sanırım. Çünkü 3 hafta önce sahada gördüğümüz takım, taktiksel olarak da, takım anlamında da gelişme göstermiş durumda. Oturalım biraz daha izleyelim derim.
Sevgili @Eralp Türkmenoğlu
Ben Bursa maçına seninle iddiaya girerim. Ben pozitif duygular besliyorum ve takımıma güveniyorum. Ne olur, en fazla burada mor olur kalırım...
Arızalar evet var ama dikkat ederseniz çok daha iyi noktalara geleceğiz diyen herkesin ön koşulu İsmail, Pektemek ve kaliteli bir yabancı(mümkünse gol yüzdeli olan cinsinden)
Bu takım şampiyon olur demek evet "ütopik" ama takıma güvenmeye ve inanmamaya gerek yok. Beklentiyi yükseltmek evet haksızlık ama Trabzon maçı sonu gibi her şekilde size inanıyoruz demekte bir yanlışlık yok.
Ayrıca imkanları bizden daha iyi olmayan Antalya bugün lig ikincisi ise demek ki lig ikinciliği için iyi bir takım, çok çalışmak ve özgüven ile oynamak yeterli oluyor.
Son olarak, bu takımın ligi tepede bir yerlerde olacağına biliyorum ama 10. bile olsak benim için sıkıntı yok. Yeterki birkaç genç oyuncuyu monte edelim, iskeleti oturtalım ve oyun mantalitemizi geliştirelim.
Sevgili @Basar..
Direkt isim vererek yorum yazdığım için ben de Cartalete müsaaede derse cevap hakkımı kullanmak istiyorum ve en sondan başlayarak gidiyorum.
1- En büyük temennim aynen dediğin gibi takıma bu sezon en az 2 genç oyuncunun monte edilmesidir. Ancak yarışmacı takım olmak ve üst sıralarda kalmak bu işin olmazsa olmazıdır. 10. olmayı sıkıntı yapmayan o değerli romantikliğine saygı duyuyorum ama futbol o kadar romantik değil ve bu ülkenin çoğu zaman nefret ettiğim futbola bakış açısı senin o romantikliğine müsait değil. Keşke Beşiktaş başkanı çıkıp biz bu sene şampiyon olmayacağız, ilk 10'da yer alırsak bizim için sıkıntı yok ama gençl bir takım kuracağız dese ve camiası rahat karşılasa. Hayır Basar maalesef böyle birşey yok. İşte bu sürekli olarak başarı isteyen, şampiyon olunamayınca başarısızsın diye yerilen bu çarkta uzun vadeli planlamayı hele de basın önünde delikanlı gibi ifade edemiyor kimse. Sektörün çeşitli bileşenleri arasındaki uyumla o ülkenin futbol gerçeklerini iyi analiz etmek lazımdır. Ve benim gözlemlediğim bu bahsettiğim hususlara kafa yoran vizyonu geçen 8 seneye oranla daha farklı olan bazı kişiler var yönetimde. Hepsi demiyorum dikkat edin lütfen. Bundan dolayı da tekrar ediyorum her ne kadar Başkan Samet hocaya sen takım iskeleti kur dese de yarışmacı kimlikten ödün verirsen yanarız diye bir tembihte bulunmuştur. Bunun en somut ispatı da devre arasında transfer yapılmasıdır zaten. Yoksa Nene yerine Erkan tercih edilirdi.
2- İmkanları bizden daha iyi olmayan Antalya ancak 3 sene sonra bu hale geldi. Bir hale geldi demek için hala çok erken bence. Mehmet hoca'nın 4-3-3 görünümlü ama bazen baklava olabilen çok iyi alan yerleşimi öğrenmiş orta sahasının, bazen pas zamanlamasını doğru uygulama konusunda hala zaafları var ve bu da oynanan taktik gereği merkez defans oyuncularının arkaya adam kaçırma olasılığını arttırarak defansa negatif olarak dönüyor. Eğer izlersen Antalya'nın yediği çoğu gol böyledir. Kısacası bence Antalya seneye eğer bu şablon istirarını devam ettirirse çok süpriz bir takım olabilir ama tekrar ediyorum bu sene değil.
3- Bu takımın adı Beşiktaş ise o nerede oynarsa oynasın ona güvenir, inanır ve ardından giderim. Gitmişliğim de vardır. Mesela Bursa'ya alınmayan o otobüste olanlardan biriyim.
4- "Çok daha iyi noktalara geleceğiz" diyen herkesin ön koşulu 3 futbolcu ise vay halimize diyorum ben de. Zira ben mutlaka anlamışsındır sistemci biriyim. Ve o sisteme uygun futbolcu şekillenir. Mesela Olcay enteresan bir oyuncu ama henüz sistemimiz oturmadığı için bocalamalarda. Yoksa onun alan boşaltan koşularını hızlı algılayan bir ofansif orta saha oyuncusu bile çok gol bulabilip asist yapmalıydı şu 10 haftada. Öte yandan Pektemek'i bence bu sene unutun. Çünkü O tarz sakatlık yaşayan adamın en erken gelişi Mart- Nisan. Maç eksikliklerini de hesaba katarsak en doğrusu belki lig sonunda sonradan oyuna girmesidir. İsmail fark yaratacak. Buna eminim. Direkt bir golcüye de evet ihtiyaç var. Ama 30 yaş civarı bir adama 4 yıllık sözleşme yerine Orta Avrupa ya da Güney Amerika'da genç bir skoreri kiralasak daha doğru olur diye düşünüyorum. O kadar çok adam var ki oralarda.
5- Son olarak ben bu blogda iddialara girildiğini bilmiyordum ama eğer öyleyse öğrendiğim iyi oldu. Beşiktaşımızın hiçbir maçında karşısındaki rakibe oynamam, Beşiktaş görüşüme aykırıdır. Aman kimse de mor olmasın Başarcığım. Çünkü hepimizin ortak sevdası Beşiktaşımızdır.
Sevgiler..
Ben Başar'ın o "iddiaya girerim" cümlesinde; kendi doğrusunu kuvvetlendirme adına ironik şekilde kullandığını düşünüyorum. Zira aksi halde ciddi söylenmiş bir şey olsaydı bu, polemik yolunu açardı. Bu da benim yorum alanında isteyeceğim son şey olurdu.
Bahsi geçen "böyle mücadele etsinler, 10. olsunlar!" romantizmi zaten gerçek dışıdır bence. Çünkü Beşiktaş kadrosu, bu şekilde özveriyle oynadıktan sonra 10. olması zaten mümkün değil. Ha öyle bir şey olursa ciddi şekilde sorun var demektir; çünkü Süper Lig, o kadar da ulaşılmaz zirve yoluna sahip değil.
O konuda Eralp'e katılıyorum; bugün Oğuzhan yüksek sesle geliyorsa, bu skorlarla da bağlantılıdır. Skorlar iyi gittikçe, takım içersindeki genç oyuncuların güveni de gelir. Bu basit bir psikoloji kuralıdır zaten. Hani mağlubiyetlerde ben şurada iki cümle yazmaya zorlanıyorum, 19 yaşındaki çocuk nasıl sahaya çıkıp kendini kanıtlasın. :)
planck,
Bahsettiğin format aklıma yatmadı değil. Ama asıl farklı yönden bir artı yakaladım, kafamda canlandırdığım resimle birlikte. :)
Beşiktaş'ın bu sene gol bulmadıki en güçlü yolu duran toplar. Özellikle de, ceza sahası sol yan çizgisine yakın yerdeki; genellikle Sivok'un golle sonuçlandırdığı, Fernandes'in daha etkin şekilde kullandığı bölgeden olanlar...
Erkan'ın bazen zorlama gözüken ama mutlaka rakip adına ters işler çıkaran dripling yapısı; oradan çok duran top kazandırır. Bir zamanlar İbrahim Üzülmez'in o taşıyıcılığı, aldığı fauller; takımı önde tutan etken oluyordu nitekim. Zaten onu, 2000 model Deli İbo'ya çok benzetiyorum.
O açıdan düşünmemiştim Cartalete, haklısın o da bir avantaj ferno varken :)
Başar, Beşiktaş gibi bir takım hem 10. olduğu zaman ne iskelet oturmuş olur, ne mantalite yerleşmiş olur ne de oyuncu kazanabilmiş olur. Bu ancak Antalyada, Orduda veya Karabükte fln olabilir. 10.luğun getirdiği kaos ortamında oyuncu zaten gelişemez, kendi güven kazanamaz. Mantalite ve iskelet otursa bu sefer de zaten 10. olmazsın en kötü 4. olursun. Sen mübalağa ettin zaten büyük ihtimal ama benim açıklayasım geldi :)
İmkanlar hedefler:Bir optimizasyon problemi olarak BJK
Hiç haz etmediğim mühendislik jargonunu bu seneki meselemizi iyi özetlediğini düşündüğüm için seçtim...Eldeki imkanları gerçekçi hedeflerle ,en az maliyetle buluşturabilmek...Bu denklemin iki değişeni var...Biri hedefler ötekisi ise imkanlar...Tablo net ,öyle bol keseden hovardakılıklar için deniz bitti...Peki hedefler...İşte orda durum çatallaşıyor... Başı bulutlarda hedefler koysanız cüzdan elvermiyor, gerçekçi uzun vadeli hedefler koysanız, kabul edelim ki , futbol kamuoyunun,taraftarınızın vasatı ateş püskürüyor.....Benim gönlüm uç hatta dört sene sabıredip uzun vadeli planlamalardan yana ama kabul edelim ki bize plan değil pilav lazım denilen bir memlekette ikamet ediyoruz...Öyle olmasa, kanına Barca virusu bulaşmış biri olarak defanstan ayağa çıkan ,her hucumu planlanmış, akılla estetiği birleştiren bir takım için uç seneyi yakmayı tercih ederim...Ama hayat...Gerçekçi ol imkansızı iste sloganının ilk kısmına sarılmayı dayatıyor....
Samet hoca bu Türkiye gerceğinin farkında ,gerçekçi ve o yönde adımlar atıyor...Örneğin topa sahi olan ,arkadan oyun kuran bir takımın mevcut kadroyla çok zorlanacağını görüyor ve daha az riskli bir oyun planlıyor...Bu konuda da ilerleme sağladığını kabul etmeliyiz..Takım ilerde top kaptığında, yüzü kaleye dönük pozisyon aldığında oldukça organize kaleye gidebiliyor...Arkadan pasla çkmak ,organize orta saha varyasyonları ise hala zayıf...
Keza gençler konusunda da aynı gerçekçi uslubu benimsiyor hoca...Az risk alarak , ama gençlere de şans vererek bir denge tutturmaya çalışıyor ve bunu da başırıyor kanımca...Bu tercihinin ,taktik bilgi eksikliğinden değil, eldeki imkanlarla hedefleri dengeleme çabasından kaynaklandığını düşünüyorum...Hatırlamakta yarar var Milne bir taktik deha değildi, beş sezon aynı şablonu oynattı ve başarısı tartışılmaz...Barca Vlanovayı büyük bir taktik deha olduğu için takımın başına getirmedi...Ya da tersinden bir örnek, taktik dehası tartışılmaz Morinyo Real de ilk sezonunda çuvalladı...Diyeceğim o ki imkanları hedefleri akıllıca değerlendirmeden yola çıkmanın sonu hüsran oluyor....Bu çerceveden baktığımda pek çok kişinin aksine ben Samet hocayı başarılı buluyorum...Ama siz bana çok takılmayın; ben Luce ye hayrandım...Gidince neredeyse futbola küstüm...Del Bosque kalsın, sabredelim diye ne diller döktüm...Shuster defansı çok önde oynatıyor(ofsayt taktiğinin modası geçmiş diyenler bile vardı hatırlayın), ha bire gol yiyoruz diyenlerle ne çok tartıştım...Vazgeçmiş değilim...Günah keçileri bulup ,sırtına yüklediğimiz sorunlarımızla abad olmadığımızı görecek kadar yaşadım....siyah beyaz ölüm yaşam
Erkan'ın temposu ıyı tıpkı Emre gıbı her ıkı oyuncuda bunu Of macında gosterdıler zaten. Fakat buyuk takımda oynamak baskı altında dogru kararı vermek farklı bır yetı ıstıyor. Yalnız su da var kı bu yetenek oynayarak gelısebılır. Sadece bıraz daha sabır. Nene'ye para verılecegıne Erkan gelıssın. Ugur oynayacagına Emre oynasın. Oguzhan ıle bırlıkte bu 2 oyuncuyuda kazanırsak sampıyonlu kadar degerlı.
Sabah bir yorum yazdım, sanırım gelmedi. Eralp amacım polemik yaratmak değildi, böyle anladıysan senden özür dilerim. İddia da mecazi anlam yüklüydü, bir İzmirli olarak samimi dil kullanmayı seviyorum. Rahatsız olduysan kusura bakma, üslubuma ver.
Birkaç şikayet daha aldım bu konuda. Bazen yorumlar gönderilmiş gibi gözükse de, sayfaya ulaşmadığı oluyor sanırım. Böyle problem yaşayanlar kusura bakmasın lütfen.
Halet Rezaki BJK; şunu söylemem lazım. Yorumlarınızda melodi uyumu çok iyi. Hani birbiriyle çok bağlantılı akıyor, oldukça keyifli oluyor okuması. Tebrik ederim.
10. olmak ile ilgili birçok arkadaşımın itirazı var. Tam anlamı ile size katılamıyorum.
1 sene 10. olursak bir miktar gürültü çıkar, esas 2sene üst üste 10. olursak o zaman adamı tefe koyarlar! Hoş 10. olacağımız da yok ya... bence FEDA söylemi ile hoşgörü katsayısı normal bir sezonun kat kat üstüne çıktı, söylemimi de buna dayandırıyorum.
Takım iskeletinin çıkması da çok çok faydalı olur. GS, sadece Semih ve Emre Çolak'ı takıma monte ederek nereden baksanız 10 milyon €'yu kasasında tuttu. Oğuzhan, Erkan, Hasan Türk, vb. sezon sonu takım iskeletine oturmuş olmaları bu yüzden çok önemli.
Ara transferde gönlüm ne kadar Nene'yi istese de mantığım geçmişte Bobo'nun gelişi tarzı bir transfer (ucuz, potansiyelli, genç) istiyor. Karabük Emenike'yi bulabildiyse biz de henüz menejerlerin eline düşmemiş iyi bir yabancı getirebiliriz (scout ekibimiz ne düzeyde hiç bilemiyorum)
Bizim dediğimiz şey daha çok şu; Beşiktaş şu kadrosuyla ideal, geleceğe yönelik bir oyun planı uygularsa sahada, bu sene de ilk 5'den düşmesi mümkün değil zaten. Ki sen de bunu diyorsun aslında... Bu takım 10. olursa ben ses çıkarırım, zira 20 senedir net şekilde bilirim Beşiktaş'ı, en kötü haliyle 6. olmuştu. Beypazarı Şekerspor'un yendiği sezon, 97-98 galiba.
O değil de; Ağustus başında çizirttiğim Şekillenen Beşiktaş adlı sezon öncesi yazısında, bugünün ideal takımına yaklaşmışım epey :)
http://1.bp.blogspot.com/-p1Lqb7qQnO4/UBmNplxqTtI/AAAAAAAADSo/Hn_GVyasDHg/s1600/BJK-2012-13-4132+copy.jpg
her ne kadar samet aybaba oldukça ve genel olarak deli saçması bir futbol oynattığı takımı gördükçe karamsarlığın dibine vuruyor olsam da bu takımın fernandes'le ilgili sıkıntısı olmadığı sürece ilk 5'ten daha aşağıda yer edineceğini hiç zannetmiyorum. benim samet aybaba'ya ilişkin memnuniyetsizliğim ise yorumlarda da bahsedilen açık sözlülüğün yönetim tarafından gösterilmeyişidir. 'biz en az iki sene ligde başarı beklemiyoruz' deselerdi, bir nebze anlayışla karşılayabilirdim ve susup oturur genç iskeletin oluşumunu beklerdim. ancak mevzu bahis olan beşiktaş olunca, kulüp kayyuma gitmek üzere olsa da kimse bunları telaffuz etmeye cesaret edemiyor. bana kalırsa, iddiasızlığımızı örtülü biçimde açığa vurdu yönetim, samet-uğur-veli üçlüsüne bel bağlamak sureti ile...
bir de madem transfer yapacağız; oğuzhan örneği önümüzde, allah aşkına bir yönetici, artistliği bırakıp altınsay'dan rica etsin de şu işe bi el atsın. 'yardım ederim' demişti. yazıktır takıma, kaldırılamaz bi uğur boral, edu, escude faciası daha...
zaytung haberiydi; zinedine zidane, bonservisi elinde yıldız arayan beşiktaş yöneticilerini futbolu bıraktığına bir türlü ikna edemiyor, diye...aklıma geldikçe gülüyorum...imkanlarımız belli, hatta yok diyebiliriz ama transfer olsun diye, hele ki ucuzsa, kadroyu şişirmeye de lüzum yok...zaten egemen'i gönderip escude-uğur ikilisini transfer eden yönetime de asla güvenmem...
Ben Escude'yi kalite olarak o kategoriye koymam; zira bonservis ödenmeden, 1 milyon Euro'nun altında maaşla öyle bir oyuncuya sahip olmak kağıt üstünde başarıdır.
Ama Ersan'ın güçlü dönüşü, bence de bu transferi anlamsız kıldı. Buna belki öngörüsüzlük diyebiliriz. Zira aynı şekilde, üstelik Escude'nin maaşından iki kat fazlasını alarak takımda kalacak bir Egemen de; bugünün Ersan'ını göz önünde bulundurursak ıskarta kalırdı. Güçlü bir Ersan'ı, Egemen'e de değişmezdim ben.
" Güçlü bir Ersan'ı, Egemen'e de değişmezdim ben." cümlesi benim içinde geçerli. Zira hep söylediğim Sivok'un stoperde gerekli sertliği gösterememesi durumunu 2 maçtır ortadan kaldıran Ersan'ın rakibi ısıran oyun kuralları içi sertliğidir. Geçen yıl Egemenin Sivok ile uyumlu oyununun temeli olan sertliği şimdilerde Ersan dozunu arttırarak göstermeye ve güven vermeye devam ediyor. o sertlik beklere ve kaleciye güven veriyor. Çünkü stoper takımın ruhunu ve maça olan inancını gösteren bir mevkidir bence. Orada Yobo gibi yada NBA efsanelerinden Mutombo gibi “burası benim ve sen buraya giremezsin” tavırları takıma güven aşılayıp maçı kazanma adına bir etki oluşturuyor. Öyle ki inatla beğenmemeye devam ettiğim Uğur Boralın defansif dengesizliklerini kapatan Ersan onun varolan enerjisini ofansa vermesine yardımcı oluyor. Bu da son maçta Uğur Boralın doğru şekilde hücuma çıkıp Oğuzhana ustaca gol vuruşunu yapmasını sağlayan asisti kazandırdı.
Tabii defans bloğundaki uyumun bir nedeni de maçtan sonra röportajlar sırasında anlaşıldı. Sivok ve Mcgregorun nekadar yakın olduğunu ifade eden muhabir onları “ayrılmaz ikili” olarak tanıttı. Bu da beni geleceğe yönelik olarak umutlandırdı. Çünkü takım sporu yapan herkes bilir ki takımiçi arkadaşlığın üstdüzey olması başarının en önemli unsurudur. Yakın tarihte arkadaşlığı ileri seviyede olan yenilmez Henry,Bergkamp,Pires Arsenali hala zihnimizde.Barcelona örneğini zaten her konuda olduğu gibi burada da vermek gerek.Profesyonel takım sporları yapanların maç ve antreman dışında kalan zamanları birlikte geçirmeleri herzaman çok çok önemli bir psikolojik etmendir.Hatta bazı teknik direktörlerin bu birliktelikleri attırmak için özel çaba harcadığı söylenir (Mustafa Denizli).Dışarıda birlikte takılanlar sahada birbirine en çok yardımcı olanlardır.Sivok ve Mcgregorun arasındaki arkadaşlığın artması takıma ve özelllikle defans hattına uyum ve başarı getirecektir.
Oğuzhan konusunu şimdilik görmezden gelerek yegane eleştirimi yapmak istiyorum. Takım çok ve gereksiz kart görüyor. Gerçi bu durumdan sende yazında bahsetmişsin. Başarıya ulaşan takımların en önemli özelliklerinden biri de Türkiye ligi gibi hakem standartının hiç ama hiç olmadığı bir ligde kart görmekten elinden geldiğince kaçınması olmalıdır. Maç içinde gereksiz itiraz ve gereksiz faullerden sarı kart görmek rotasyonu dar olan takımı maç içinde veya bir sonraki maç için eksik bırakıyor. Bu konuda takım Samet Hoca ve ekibi tarafından acilen uyarılmalı.
Yorum Gönder