Kaybederken Kaybetmek


Maçtan sonra yazmaya pek elim gitmedi, donmuştu da zaten… Şimdi çözülmüşken bir iki şey dökeyim, fazla uzatmadan. Çünkü maça dair söylenecek çok şey yok. Aslında bu maçın ışığında genele dair söylenecek çok şey var ama o kadar halim yok…
Schuster zamanında da 3 gol yenerek kaybedilen bir Manisaspor maçı vardı, hatırlarsınız. Sonradan Onur Bayramoğlu falan girmişti oyuna, iyice yığılmıştı Beşiktaş rakip kaleye. O mağlubiyet beni ve birçok Beşiktaşlıyı hiç sarsmamış, aksine umuda sürüklemişti. Çünkü görüyorduk sahada olup biteni;  o takım bugün kaybediyordu ama uzun vadede kazanan taraftı. 

Öğreniyordu çünkü takım bir şeyleri… Önde oynamayı, savunmayla birlikte rakibe basıp alan daraltmayı, topu rakibe teslim ederek değil, hakimiyeti altına alarak oynamayı vesaire… Genç oyuncu desen, o da oynuyordu o dönemde. Santrfor yoksa Ali Kuçik oynuyordu mesela, öyle 38’de de değil; anca ciğeri yandığı zaman 70’den sonra falan alınıyordu oyundan: Bursa maçındaki gibi…

Bir de dün bir maç kaybedildi, aynı zaman da sezon da öyle… Ki benim için sezon geçen hafta bitmişti. O takım, psikolojik olarak ilk 2’ye giremeyeceğini o gün belli etti. Dün akşam da teknik olarak… Sene başındaki Almeida – Fernandes ısrarının da tam anlamıyla nedeni ortaya koyuldu artık. Beşiktaş ancak tesadüflerle pozisyon bulabilirdi. O tesadüflerin başlıca sebepleri; Almeida’ya uzun top, Fernandes’le duran top…

FEDA ile alakası yok bu işin, bir takım kendi sahasında –hele de bu soğukta full çeken tribünler önünde- en azından dönen topları alacak kadar biraz baskı kurması için, tesadüflerin dışında pozisyon yaratabilmesi için öyle muhteşem bir kadroya sahip olmasına gerek yok. Onlara “winner” havasını yansıtacak bir teknik direktör yeterlidir…

Mesele tam da bu zaten… Zirveye çok yakın değilken bu takım yine bir şeyler yapıyordu. Ne zaman ki Fenerbahçe maçı kazanıldı ve ortaya hedef konulur gibi oldu; takımın ve kenar yönetimin winner karakterden çok uzaklarda olduğu görülmeye başlandı… E Beşiktaş da her zaman 3.lüğe oynamayacağına göre…
Beşiktaş’ın kaybetmesi değil, kaybederken hiçbir şey kazanamaması acı veriyor. Üstelik; taraftarların ilgisini, 38’de otomatikman kenara alınan bir oyuncunun özgüvenini, “büyük takım” resmini de kaybediyor…

78 yorum:

turkkant dedi ki...

İkinci yarı 9 haftada 3 maç kazanabildik sadece. Sivas ve Fener maçlarında da aslında iyi oynamadık. Uğur'un kendini attırması, Fener maçı son dakika filan 2 galibiyet aldık. Yani net diyebileceğimiz tek galibiyet var 9 haftada. Elazığ maçı.

Bu neyi gösterir? Mustafa'nın yazısınnda dediği gibvi, İyi hocalar, "winner" hocalar kritik maçlarda ortaya çıkar. Hedef maçlarda S. Aybaba çuvalladı. Özellikle Fener maçı sonrasındaki bu iki maçtaki halimiz, hoca hafta içi takımı maça konsantre etmek için ne yapıyor diye düşündürtüyor insanı. Herşeyi anlarım da Trabzon ve bu maçın ilk yarısındaki pasifliği anlayamam.

Seneye Aybaba ile devam mı? S. Aybaba'nın bu takımı şampiyon yapmasının (gelecek sene de) çok çok düşük ihtimal olduğu bir gerçek. Peki nasıl olsa seneye de para yok, genç, gelecek vadeden, sistemi olan takım kurabilecek mi diye soralım.

23 yaş altı Oğuzhan pres yapmayı öğrendi mi? Hayır. Allah vergisi yetenekleriyle oynuyor. Merkez orta sahası oyuncusunun mutlaka öğrenmesi gereken pres yapma, pozisyon alma filan gram ilerleme yok. Aynı dönemde bir de Real'de, ondan çok daha güçsüz bir fiziği olan Luka Modric'deki gelişmeye bakın, ne dediğimi anlarsınız.

23 yaş altı Necip pas kalitesini artırdı mı? Pozisyon becerisi gelişti mi?

Muhammed, Hasan Türk, Erkan Kaş vb. bir ilerleme sağlandı mı?

Eğer bu sezonu ilk ikide bitiremezsek (ki bitiremeyiz) boşa gitmiş bir sezon, her şeyiyle 'feda' bir sezon. Rıza'nın 4-3'lük Fener galibiyeti gibi, 'anılık' bir Fener maçı dışında vasat bir Türk hocayla anlamsız sezonlardan biri daha...

golatankaleye dedi ki...

(Biraz uzun olacak ama okuyup yorum yaparsanız sevinirim.)
FEDA denilecekse, gençlere gerçekten önem veren ve takıma sistem yerleştirmeye çalışan, Schuster tarzı bir TD çok rahat getirilebilirdi. Ragnick ve Bielsa isimleri geçmişti sene başında. O tarz isimlerle anlaşılıp, sil baştan gerçek FEDA deme şansını kaçırdık, İ.Altınsay şansını kaçırdığımız gibi.
Şuan futbolun başında Altınsay, Teknik koltukta Ragnick veya Bielsa olsaydı, takım gerçekten gençleşip yapılansaydı, şuan 10. sırada bile mutlu ve umutlu olurdum. Eminim Büyük çoğunluk da benim gibi düşünmekte.
Herşey biryana; Uğur Borala Dentinhoya verilen fakat Salih Uçana verilmeyen paralar. İnsanın gerçekten içi yanıyor.
Son olarak; yeniden yapılanma treninin kaçtığını düşünüyorum. Gelecek sezon için yapılacak tek şey Şenol Güneş ile anlaşmak. Tecrübe-Taktik biryana, yerli oyuncuların seviyesini yükseltmesi umutlanmaya yeter. Necip, Oğuzhan, Pektemek, Köybaşı, Ersan gibi genç ve yetenekli oyuncuların seviyesinin 1-2 basamak yükselmesi gelecek adına müthiş olur. Sil baştan yapılanma artık zor ama böyle bir yapılanma zor değil.

beagle dedi ki...

Şu ana kadar biraz olsun topçu olma potansiyeli olan gençlerin oynatılması umudum vardı. Gücü sadece gençlerin onurlarını kırmaya yarayan, özde "iyi" olmayan bir hoca tarafından bu sezon ve bu maddi koşullarda ihtimalen gelecek 3-4 sezon rezil edildi. Büyük ihtimalle Muhammed Demirci de sözleşme yenilemeden ayrılmaya çalışacak. Bu sezonun kayıpları Sezer,Muhammed,Erkan Kaş, Mertcan Aktaş,Metrcan Demirer ve Burak Kaplan artı oynatılmayarak kaybedilme yoluna girilen Recep, Fevzi, Furkan gibi genç forvetler. Solbekdeki gençleri hiç saymıyorum Gökhan Süzen kadar oynayacak Ümit'i hiç düşünmedik bile.

Şimdi herkesin aklında ya biraz daha uğraşalım belki 2. oluruz var. Nereye oluyoruz arkadaş, bu takımın toplayacağı puan 55-60 onunla da 3-6 arası bir yer olur ancak. Boşverin UEFA kupasından gelebilecek 1-2 milyonu, 2 tane genç futbolcu kazansan 10 milyon Euro masraftan kurtulursun. hele satılabilir adamlar kazanırsan bir de artısı var.

Sevgili Sivok'umu bir kere daha gözünüze sokmadan geçemeyeceğim. 2. gol öncesi topu ortalayacak oyuncuya yaklaşımı gene komediydi. Tespitim kesindir. Bu adamı değil TFF Süper lig, Avrupa'da kızlar liginde stoper oynatmazlar. Çıtkırıldım girişini bir de toptan korkup arkasını dönme ile birleştiriyorki lisedeyken takımımda yapsa cidden tokat atardım. Ya erkek gibi dur ya da çık git diye... Beşiktaş taraftarının %51'i hala sorunu kalecide forvette arıyor. Bu adam orada kontenjan doldurdukça bu takım iflah olmaz.

Emre Özkana yapılana acayip gıcık olmakla beraber çıkmadan az önce takım arkada 2'ye 2 yakalanmışken bir ağırdan geri dönüşü var. Sanki savunmacı değil 10 numara. Büyük olasılıkla kondüsyonu bu lig için çok yetersiz durumda. Müdahelelerini, gücünü, cesaretini beğensem de galiba 20 dakikada nefesi tükeniyor. Bu sene başını idmansız geçirdiği için kesin sonuca varmadan bir yaz kampı geçirtmek lazım.

Son sözüm de Fernandeze. Kaleyi gören 2 frikiğine bir bakın, bu adam klasik frikik ustası değil. Sadece "hızlı düşen top" stiline sahip ki sert ortaları kafa golü atılmasını mümkün kılıyor. Ama oyunun akışında golden çok uzak bir adam, son yıllarda Tello ve Delgado ondan iyi frikikçilerdi. Sergeni hiç kıyaslamayalım. Top saklaması süper ve takımın yıldıza benzer tek oyuncusu ama ilk fırsatta para ederken elden çıkarılması lazım. O oldukça işler bir sistem kuramayacağız. Ne 10 numara ne başka birşey...

Cartalete dedi ki...

Sivok görüşüne, Trabzon maçında ceza sahasında sağ çaprazda yediği bir çalımla sana yaklaşmaya başladım. Feyk falan değil, adamın topu çekmesi yetti... Kadıköydeki Gökhan'ın ilk golü de öyle. Severiz, sayarız da "ürkütücü" bir stoper değil gerçekten.

Dün maçı çok net görebileceğim bir açıdan izledim. Birçok soru işareti kafamda net belirdi haliyle. "oyun içindeki" Fernandes'in yaptığı için çok daha etkilisini yapacak adam bulunur, 2-3 milyona hem de...

Cartalete dedi ki...

Onun dışında ilk iki yorumda arkadaşların bahsettiği şey de kritik. Bu sezon oynayan oyuncular fabrika ayarlarında kaldı, gelişen yok gibi. Halbuki sıralama olarak bir yere gelemiyorsan, en azından bu yönünle umut vermelisin...

herstreamingmind dedi ki...

Son bir iki aydır bir kavram kargaşasını kafaya takmış durumdayım. Şöyle ki genç oyuncuya şans vermek ve genç oyuncu geliştirmek aynı kavramlarmış gibi görülüyor. SA bu gün en göze batan yerliler olarak tanımlayabileceğimiz bir çok oyuncuya ilk defa forma veren hoca olabilir, peki bunlardan hangilerini en üst seviyelerine çıkardı? Yani oyuncu geliştime konusunda herhangi bir referansı var mı? ŞANS VERMEK DEĞİL GELİŞTİRMEK. Bu açıdan baktığımızda en başından beri iddea edildiği gibi bize uygun değildi bence.
Bir başka takıldığım nokta Emre Özkan. Takılıyorum çünkü genç oyuncular-BJK ilişkisinin özeti ve micro hali kendisi. Takas gitmediği için üvey evlat ilan edildi ki o takastan gelecek oyuncuya ihtiyacımız olmadığını (sol bekten başka yerlere iyi bir alternatif kendisi diyenleriniz olackatır ama bizim acil ihtiyaç olmayan ve büyük gelecek vaad etmeyen yani ortalama bir oyuncuya 1 milyon verme lüksümüz yok, en başından beri yoktu.) artık tartışmıyorum bile. Sonra aylarca tek başına idman yapan bu çocuğa ki bu durumda süper kondisyon falan bekleyemeyiz kendisinden + maç eksikliği olması normal 2-3 gün arayla kupa ve lig maçında şans verildi. Kimse kusura bakmasın ben iyi niyet göremediğim gibi kötü niyet görüyorum bunda. İlk maçta önündeki Erkan Kaş'la beraber gayet iyiydi sonra batırdı ve BJK'nin oyuncusu değil hoca haklıymış yorumları dolaşmaya başladı twitterda falan. Son iki maçtır da günah keçisi oldu. Aranızda hoca ne yapsın aksayınca müdahale etti diyenler olabilir ama ilk yarı 1000 maç batıran Uğur'a kaç kere müdahele edildi?
Özetle bir sene uçtu gitti. Seneye sil baştan yapamayız çünkü o kredi bu sene tüketildi. Seneye kimse FEDA deyip yarıştan kopup, oyuncu yetiştirmeye müsama göstermez bence. Keşke yanlışlar görülse ve taraftarı karşılarına alma ihtimaline karşın bir gerçek yeniden yapılanma hamlesine girişilse ama çok zor.

Clamoroso78 dedi ki...

Bu camianın salt başarı için herşeyi mübah gören camialardan farkı, taraftarının koşullar ne olursa olsun hem hafıza hem de yüreklerinde reytingi düşmeyen aidiyet duygusudur.

Futbolun çok basit ve ama edinmek için o oranda zaman isteyen temel ilkelerini gözardı ederek ve bu ilkelere sahip olmayınca sonuçları birebir etkileyen saha dışı faktörlere sığınarak, yalvararak hemen her şeye o an sahip olmak ve bunu sürekli istemeyi yıllardır yaşam felsefesi haline getirmiş bununla övünmeyi gelenekselleştirmiş rakiplerle mücadele etmeye çalışıyoruz gücümüz yettiğince.

Çok uzun saha içi tespitlerim var ama sinirli olduğum için kısa kesmek en doğrusu. Bence çok rahat şampiyon olabileceğimiz bu seneyi rakipler ağır puan kayıpları yapmazsa ve bizde kalan 26 haftada göremediğimiz futbolu oynamazsak ( ki benimkisi sülale boyu polyanna ) muhtemelen 4-6 arası bitiririz. Taktiksel çapsızlıgı, büyük camiaya her anlamda hafif geldiğini defalarca ispatlayan Samet hoca ile sene sonunda yollar ayrılması ve yerine arkadaşımın dediği gibi genç bir toplulukla tıpkı 90'lardaki jenerasyon gibi bir oyuncu grubu kuracak ve her sene bu geçlere aşama kaydettirecek bir teknik adamla anlaşmanın en doğru hamle olacağını düşünüyorum.

Beşiktaş gibi bir camianın tdsinin
" Bizim bir gizli hedefimiz var" demesi ile zamanında schuster'in "Bu Barcayı yeneyemeyiz." demei arasında zerre fark yoktur..

Seneye yapılabilecek en büyük yanılgı bu hoca ile devam etmektir..

Cartalete dedi ki...

Ben işin demeç kısmında değilim. Takımın üzerinden baskıyı çekmek için iddialı konuşmamayı anlarım. Ama iş saha içine gelince, sen yine de "kazanma" odaklı düşünmelisin ve bunu hissettirmelisin.

Nitekim iş sahaya gelince 4-2-4 gibi bir sistemle Barça'nın ağzına basıp, 4 atan da Schuster'di. Porto deplasmanında oyun formatından ödün vermeyip, takımın orasıyla burasıyla oynamayıp, savunmasını öne çıkararak denk bir oyun oynatan da Schuster'di. O sahne bana yeter, sonrasında öncesinde ne konuşursa konuşsun.

Clamoroso78 dedi ki...

Cartalete..

Elbette taktiksel anlamda ve futbol vizyonu anlamında şu anki teknik adamımız Schuster ile kıyaslanamaz. Kesinlikle katılıyorum sana.

Ayrıca Schuster'in, Del Bosque'nin talihsizliği hepimizin malumu. Umuyorum uygun tüzük hazırlanır ve derhal kulüpten ihraç edilir.

Sezon başından beri saha içinde geleceğe yönelik birşey göremiyorum. 26 haftadır taktiğimiz ne bilmiyorum. Hani beyefendi sağladı dediğimiz ve çok övülen birlik beraberliğin neden olduğunu da söyleyeyim.

Oyuncular arasındaki ücreti dengelediğimiz için bu arkadaşlık dostluk oldu. Yoksa Samet hocanın yemin ediyorum hiçbir katkısı yok. Bu beraberlik fiyat dengesini yapan yönetimin başarısıdır.

Hem sahada oynattıgın futbolun futbol literatüründe bir tanımı olmasın hem de ezik td profilinde gizli hedef maskaralıgına gir

Bence takım mükemmel oynasa da 35 puan farkla lider de olsa Beşiktaş camiasının teknik adamı gizli hedef dememeli.

Ben bu fikre kaybettiğimiz maç sonunda değil Eskişehir maçı sonrasında ve devre arası kampından itibaren sahip oldum. Sezonu heba edelim ama aşama kaydeden en az 3 genç kazanalım diye umdum.

Sonuç?

Evet bana ukala deyin ama elimizde gizli hedefli ve çok afedersiniz 35 yılını bu futbol dünyasında geçirmesine rağmen vermesine rağmen futbolun doğrularına dair benden fazla bir bilgisi olmadıgına emin oldugum teknik adam bozuntusu sırf feda senesinde güya kimse kabul etmediği ve o elini taşın altına sokup cesuryürek profili oluşturuldugu için üstümüze kaldı.

Belki seveni de vardır onlar da kusuruma bakmasın ama Beşiktaş söz konusu olunca birileri kral çıplak demeli..

Demediğimiz için 8 sene yaşamadık mı??


beagle dedi ki...

Bu blog, futbola sevdası biraz daha derin bir Beşiktaşlı grubun tartışmasını sağlaması itibariyle klübün belli oranda yararlanabileceği kritik bir bakış yaratıyor. Genel uzlaşı biraz zaman aldı ama sanırım bazı sonuçlara yaklaştık:

- Genç oyuncuları yetiştirebilmek için klüp öncelikle 2 şeyi hazır etmeli:
1- Futbol sistemi olan, ruh hali dengeli ve Beşiktaş gibi takım için mutlaka winner bir teknik adam ve futbol idaresi.
2- Takımın filizleri yeşerirken güç alacağı gövde/omurga. Daha net kelimelerle takımı maçta tutacak, gençlere örnek olacak ve rakibin guardı düştüğü anda 2 tane çakacak adamlar.

Madde 1 için İbrahim Altınsay + onun seçeceği herhangi bir teknik direktör veya Ali gültiken + hırslı biraz da tecrübeli bir teknik direktör formülleri diyebilirim.

Madde 2 için McGregor-Necip-Oğuzhan-Olcay-Escude-Niang grubu belli oranda iş görür aralarına muhakkak çok daha keskin bir ofansif adam ve fiziksel caydırıcı 1 stoper ve 1 orta saha gerekli. Dikkat edin Kasımpaşa'daki Barış'ın yanında Almeida bile çocuk gibi kalmıştı. O kadar net yenilmemiz bir tesadüf değildi. Yalçın tecrübeli ve sert, Barış çok güçlü ve gençti...

Diğer genel sonuçlar:
- Samet Aybaba FEDA sezonunun gençleştirme, yeniden sistem kurulumu gibi hedeflerini gerçekleştirmekten uzak kalmıştır. Hiçbir umut yoktur. Gelecek sezona başlaması ağır bir taraftar antipatisi ile klübe büyük zarar verebilir.

- Takımın omurgası olarak düşünülen Stoper, Orta Saha, Forvet noktalarındaki 3 yabancı Sivok, Fernandez ve Almeida isimlerinin çok altında performans vermekteler ve bu isteksizlikten değil sonuç üzerine etki etme kapasitelerinin eksiğinden kaynaklanıyor.Temel görevlerini gerçekleştirecek yetenekte değiller. Para etme ihtimalleri olduğundan kısa sürede satılmaları ve bu bütçe ile yerlerine belki isimsiz ama çok daha etkili adamlar alınmalıdır. Aynı teknik direktörde olduğu gibi savunamayan ve gol atamayan bu sözde yıldızlar ile gelecek seneye başlamak bir kayıp sene daha demek olacaktır.

- Genç oyuncular ile ilgili büyük bir kafa karışıklığı ve ağır negatif ortam oluşmuştur. Önerim: Acilen genç oyuncuların A takımla karşılaşacağı/ veya amatör rakiplere karşı beraber oynayarak kaynaşacağı perşembe ligi benzeri bir klüp içi sistem oluşturup, başına da psikolojik yönetim özelliği güçlü bir sorumlu konmalıdır. Orhan ve Erkuttan sonra Muhammed de kaybedilirse sorun kangrene dönüşebilir.

- Ne yazık ki bir diğer uzlaşılan konu ise gelecek sene yeni bir Feda sezonu başlatmanın bu kadar kolay olmayacağıdır. Yönetim ve gençler üzerinde daha büyük baskı olacaktır.

Ericson, Samet Aybaba ve Dentinho gibi başarısızlıklara rağmen bu yönetimin yaklaşımı taraftarca destekleniyor. Sadece daha doğru kararlar almaları ve daha doğru teknik yöneticiler ile çalışmaları gerekiyor.

Unknown dedi ki...

Besiktas'a Besiktas kadar bir hoca getirilmistir. son zamanlarda Besiktas'a bir kac beden buyuk hocalar getirilmisti. Aykut Kocaman cok daha iyi mi soruyorum size? Neden o zaman fener her yil kafaya oynuyor? Babalarimiz bizi kandirmis arkadaslar. Uzuluyorum. 36 yillik hayatimda toplasaniz 4 tane kafasi calisan yonetici cikti; Seba, Bilgili, Gureli, Altinsay ama hepsini top tufek kovaladi bu camia. Nedense kaliteli adam/yonetici barindirmiyorlar? Samet de liderlik gerektiren en onemli rolun sahibi yapiliyor iste! Hem de Ibrahim Altinsay'in gonderilmesi pahasina. Biz de havalara giriyoruz Feda diye! En iyi ihtimalle 4. olur bu takim. Formasi 3. olur diyenlere soyledim bunu.

gringozapata dedi ki...

Geçen hafta ve bu hafta takımı izlerken aklıma hep aynı soru geldi. Bizim teknik kadro, Samet Ulvi ve Recep bu takımda şampiyonluklar yaşamış, kupalar kaldırmış, bu takımın en başarılı zamanlarında forma giymiş adamlar değil mi? Sahadaki takım, şampiyonluk rakipler tarafından altın tepside defalarca sunulmasına rağmen, nasıl maçları çekip koparacak iradeden yoksun olabiliyor? Nasıl bu kadar korkakça mücadele ediyor ve oynanan her maçta rakibin cesareti, oynadıkça, dakikalar ilerledikçe artıyor? Şampiyonluğa oynayan takım iradesinden yoksun olmak Beşiktaş'lıya en çok koyan şey, yoksa biz de biliyoruz bu takımın yetenek ve oyun zekası olarak FB ve GS ikilisine yaklaşamayacağını. Ama TR liginin kendine has bir realitesi var, kadronuz üst düzey olmasa da hız, tempo ve mücadele ile yarışı sürdürebilirsiniz. Bursaspor bu ligde şampiyon oldu, çok mu aman aman bir kadrosu vardı. Veya Sivas 2 sezon son haftalara kadar yarışta kaldı, çok mu iyiydi kadrosu. Hayır, sadece istediler, mücadeleyi bırakmadılar. Bizim kadromuz o zamanki Bursa'dan da Sivas'tan da daha iyi, ama ligin 2.yarısında anlamadığım bir şekilde tempomuz düştü, mücadele gücümüzü kaybettik, mücadele edip top kazanamadıktan sonra da en önemli artımız olan hızın da bir esprisi kalmadı. Allah aşkına 3 haftadır Selçuk İnan'ı izliyorum, adam resmen bir taraflarını yırtıyor, Sneijder geldi diye. Bizim futbolcularımız ise doğru yaptıkları hasletlerden de uzaklaşıyor, Oğuzhan ve Olcay Selçuk İnan'ı çok iyi izlesinler, onun gibi koşup top kazanmadıktan sonra yeteneğin önemi yok. Son olarak tekrar teknik ekibe döneyim, şampiyonluk yaşamış, o ortamı solumuş adamlar olarak yönettiğiniz takımın topa ve rakibe karşı bu kadar pısırık futbol oynaması aklıma sadece bir ihtimal getiriyor. Siz yönettiğiniz takıma inanmıyorsunuz...

Övünç Şentürk dedi ki...

Sezon başında yaklaşım farklıydı abi.

Samet Aybaba o zaman da birinci tercih değildi.Zibilyon tane hocayla görüşüldü , büyük çoğunluğu bütçeden bir kısmı işine karışalacağını bildiği için tercih etmedi.

Samet Aybaba düşük profil , para sıkıntısı çıkarmaz , git dersin gider , gel dersin gelir.Biraz fazlaca göze soktuğu menajer ilişkileri dışında vasat bir teknik adam.2 defa Türkiye Kupası kazanmışlığı var.Aynı kupayı teknik adamlığı çok tartışılacak Hagi , Ziya Doğan , Tayfur Havutçu gibi teknik direktörlerinde cv'sinde var.

Şimdi sene başında durum bu değildi , Beşiktaş FEDA demişti.Yüksek maaşlı oyuncularla yolları ayırıp en azından bir iskelet yakalama derdindeydi.Çok olumlu görmüştüm ben bunu ama Samet Aybaba bir şekilde Almeida ve Fernandes'in üzerine takım kuracağım dediğinde zaten anlaşılmıştı bence " Gizli Hedefi".

Şimdi adamların istatistikleri ortada ammavelakin ana parçalar olarak bizi geleceğe taşırlar mı irdelenmeli.

Gelecek hedefi yapıyorsanız en önemli şey yerli kadronuzun ya çok potansiyelli ya da hali hazırda milli takımı zorlayan adamlardan olması gerekiyor.

Bakıyoruz A milli takıma 1 oyuncu , Ümit milli takıma 1 oyuncu , u20'ya 1 oyuncu , u17'ye 1 oyuncu veriyor Beşiktaş takımı.

Neyin geleceği abi bu ? Bunun üzerine mi gelecek kuracağız biz ? 3 kuruş para için Salih Uçan'ı kaçırıp , gidip Dentinho'ya 1 m € para veriyoruz.

Ortada gelecek kurulacak bir çekirdek filan yok.Eğer Altınsay kalsaydı çok büyük ihtimal Fernandes'i ve Almeida'yı göndertir , Alper Potuk , Aykut Demir , Salih Uçan , Musa Nizam gibi adamları aldırır en azından üzerine gelecek kurulabilecek bir iskelet oluştururdu.

Ben Samet Aybaba'yı hiç bir plan veya plasızlık ile ilgili suçlamıyorum.Ben Samet Aybaba'yı Beşiktaş teknik direktörü olabilecek , teknik , taktik , motivasyon ve fizik kalite anlayışından yoksun olduğu için eleştiriyorum.

Beşiktaş'ın başında Hikmet Karaman'da olsa , Yılmaz Vural'da olsa , Mesut Bakkal'da olsa Beşiktaş şu an zaten en az bu pozisyonda olur mu olmaz mı ? Olurdu bence.Peki Lucescu olsaydı ?

İşte cevap burada zaten.Samet Aybaba ne çekirdek kurabilecek ne de günü kurtarabilecek potansiyel , öngörü ve karizmaya sahip değil maalesef.

BJK4EVER dedi ki...

O kadar da karamsar degilim. Bu sene hicbirsey olmamissa bile Olcay ve Oguzhan'i kazandik. Ersan sakatliktan sonra dondu ve onu kazandik. Toraman bir ivme yakaladi. Seneye bu oyunculara Ismail ve Mustafa da katilacak. Yerli kadromuz yine fena degil bence. Ki milli takimi kistas olarak gormuyorum ben. Bekir'in, Caner'in, Emre Colak'in alindigi ama Toraman'in hicbir zaman giremedigi bir takimi ciddiye almam.

Ama hedefler, yapilanlar ve yapilmak istenenler pek ortusmuyor, orasi kabak gibi ortada.

Sene basinda Aybaba'ya nispeten sicak bakmamin tek nedeni genclere karsi olan tutumuydu. CV'si dusuk ama Genclerbirligi, Trabzon ve kismen Bursa ve Buca'ca genclerin onunu acmis bir teknik adamdi. Gozunu kirpmadan 16-17 yasinda oyunculari sahaya suruyordu. Sezon basi da iyi sinyaller verdi. Hazirlik maclarinda Berat, Mertcan, H.Turk, Muhammed bol bol sans buluyordu. Ligin ilk haftalarinda da Erkan ve Hasan Turk forma sansi bulmustu. Ancak yavas yavas oyle bir noktaya geldik su birakin su an ilk 11'de bir gencin oynamasini, ilk 14'e giremiyorlar neredeyse. Girenler de 35. dakikada cikiyor zaten.
Sezon basinda 2 rota vardi bizim icin; ya nispeten dusuk bir butce, ama akilli bir transfer politikasi ve Gerets, Daum, Lucescu, M.Denizli gibi kurt, winner bir hoca ile sampiyonluga oynayacaktik, ya da sampiyonlugu tamamen birakip Ersun Yanal, Samet Aybaba, Ralf Rangnick gibi tamamen sifirdan sistemli bir takim kurup genclere sans verecek bir hoca ile uzun vadeli bir yatirim yapacaktik.

Ancak su an ne 1'i tam basarabildik, ne 2'yi tam basarabildik, elde var sifir. Ve su an oyle bir goruntu var ki, seneye cizecegimiz rota da belli degil, ancak o rotada hedefe ulasamayacagimiz da gun gibi ortada.

Noat Samisa dedi ki...

Schuster evine giderken takımın 25 haftada 36 puanı vardı. 7. sıradaydı, ikinci devre Buca maçından sonra bir tane düzgün maç oynamamıştı. Anca 37 gol atıp, 29 tane yemişti. Maç başına 1.5 bile değil.

Kasımpaşa maçında takım en az 5 net pozisyon kaçırmışken Schuster'i anmak, bana göre büyük haksızlıktır.

Cartalete dedi ki...

Schuster'i anarken her hangi bir derece başarısından bahsetmedim, zaten kaybettiği bir maçla örnek verdim. Yani olaya puanla yaklaşman biraz garip olmuş.

Ben o günkü takımın ne öğrendiğine, bugünkü takımın ne öğrendiğine bakıyorum. Hangisinin Beşiktaş'ın 1-2 yıl sonraki hedefiyle ölçüşüyor gözüyle bakıyorum.

Ayrıca Samet Aybaba o zamanki gibi bir maç trafiğiyle uğraşsa; Avrupa Ligi'nde ne yapardı, lige nasıl yansırdı merak ediyorum. Mesela Sofya'da sadece kontrol, pas yaparak Beşiktaş'ın bir kazanması var... Aybaba ile öyle bir şey mümkün müydü, bilemiyorum.

Aslında biliyorum, her kulvarda patates olurduk.

Neyse işin özü şu zaten; bu sene zaten bir beklenti yoktu, sırlama açısından Aybaba ile bir problemim olamaz. Çok şey kaybetmedik; ama kazanmadık da... Kazanacak gibi de durmuyoruz. Her sene ben böyle ne çıkarsa bahtımıza gibi bir sezon istemiyorum açıkçası.

Clamoroso78 dedi ki...

@Noat Samisa..

Burada bence Cartaletenin Schuster ile alakalı tespitinde bahsettiği şey o girilen 5 pozisyonun tesadüfi mi yoksa bilinçli bir organizasyonla gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Görünen o ki ona göre ( bana göre de ) o pozisyonlar bilinçlice değildi. Tam bir halı saha futbolu estetiğini andıran girişimcikler diyelim. Aslında 26 hafta tam anlamıyla şunu oynuyoruz diyeceğimiz bir sistemimiz de olmadı. Sorun futbolcu yapısı da değil. Sorun malum..

26 haftalık hücum aksiyonunuz sadece Almeidaya top şişirme ve onun indirdiği toplara pres ise ve bunun dışında bir hücum seçeneğimiz yoksa orada asıl haksızlık hala bu teknik adamın yetersiz olduğu gerçeğini ertelemektir diye düşünüyorum.

Başkan bozuntusu tarafından alınan tutarsız kararlarla geçen rezil 8 senede sadece Schuster ya da Del bosque'ye sabır gösterilse şu an başka şeyler konusuyor olurduk. Ana kavramımız sabır ve teknik adama kuracağı yapıda zaman vermek ise ben tek salisemi vermem Samet hocaya.

O süreçte başkan tarafından ergence harcanan teknik adamlardan birine süre tanınmayıp, teknik taktik yetersizliği gün gibi aşikar olan bir hocaya süre verilirse 8 senedeki yapılanma yanlışının başka bir çeşidini yapacağız gibime geliyor.

Bunun sebeplerini açıklarsam uzunca sürer bu yorum ama sanıyorum herkes gibi sene sonunda bir değerlendirme yapacağım ve eminim ki ağırlıklı olarak buradaki arkadaşların eleştirileri ile benzer olucak bu tespitler. Çünkü aklın yolu bir.

Öyle bir 8 sene geçirdik ki bunun sancıları için en az 2 sene gerekiyor ve herkesin ortak beklentisi bu 2 sene içerisinde en azından daha sonrasında futbol doğrularına sahip bir futbol takımı omurgasına sahip olmak. Üstelik bu ülkede zor olan bunu sıralamada üstlerde olarak yapma zorunlulugu maalesef.

Umarım Fikret Bey bu durumu çok iyi okumuştur ve gereğini sene sonunda yapıp en azından gelecek seneden başlamak üzere gerçek bir futbol devriminin ilk adımını atar.

Bu yolda ise önceliğimiz ve ihtiyacımız samimiyettir.

Biz dünyanın en samimi ve emekçi taraftarıyız. Dünyada hiçbir futbol ülkesinde bu kadar sistemli şekilde kollanan 2 rakibe karşı topyekun mücadele eden bir futbol takımı yoktur. Ve bu yıllardan beri böyledir bundan sonra da bu sistem değişmeyecektir. Biz samimi sevgilerin başka hiçbir sevgiye değişemeyeceği bir sevdaya hükümlü bir taraftarız.


Bu kavram Samet hocada var sandım. Gerek uygulamaları gerekse demeçleri ile yanılmışım. Var diyen varsa da lütfen benim göremediğim şeyleri aktarsın. Belki de önyargılarım bazı şeyleri görmeme engeldir. Ama nedense sanmıyorum.

Kısacası Noat Samisa, her taraftar haklı ve doğal olarak kendi hacminde sever ve destekler takımını. Taraftar olmanın en büyük hazlarından biri de budur hepimizin malumu.

Ama Schuster'i eleştirirken anti tezi olarak Samet hoca ve oynattıgı halı saha futbolunu göstermek bana göre haksızlık ötesi bir tespittir..











Cemege dedi ki...

Kırmızı formadan uğur yapan, menemenle takım ruhu oluşturan, yenilince malzeme bu diyen, 2 maç yenince gizli hedefi olan ajan edasında caka satan, herşeyden önemlisi cartalate'nin de dediği gibi Winner ruhu olmayan adamdan bize hoca yapmışlar adınada Feda diyorlar.

gundelikci dedi ki...

@BJK4EVER
takımın arada kaldığı tespitine sonuna kadar katılıyorum. ne şampiyonluğa oynayacak bütçesiz tecrübeli kadro ne de genç kazanımı çok olmadı bu sezon.
bir de genele dair düzeltilmesi gereken bir durum var salih'i biz kaçırmadık istediğimiz zaman teknik direktör yoktu, o yüzden gelmedi, salih'in kendi açıklaması bu. boşuna fener'i uyandırdık( aykut'un hiç bir genci takip edeceğine inanmıyorum), hatta samet aybaba bizde olsa oyunucnun tercihi biz olurduk gibi.

bu takımın bu seneki durumu bu bence, değişen bir şey yok hala, yalnızca son iki haftadır görece temposuzuz. trabzon maçı gibi neredeyse durarak onadığımız maçta, bu da kaçar mı diyeceğimiz net pozisyonlarımız var. dediğim gibi bu sezon buydu ve bu oldu, gelecek sezon için ben çıkarım yapamıyorum ama holmen gibi isimler anılırken çok da iyimser değilim doğrusu.

ilk 2 için şans bence hala var ama ligde de beşiktaşta da belirli bir durum yok. fenerbahçe'nin dün oynadığı oyunla kaybetmesi, bizim kasımpaşa maçında puan kaybetmemizden daha adaletliydi bence. ama futbol ve türkiye ligi dinamikleri, ve özellikle bu sene bolca şans faktörleriyle lig durumu bu halde.

korhansemih dedi ki...

Yeter...
Herkes övsede sevsede ben Toromanın vizyonunu hala görebilmiş değilim. Şu maç kaybedilebilir ancak Toroman bir daha kazanılamaz.
Anlamıyorum. Çünkü Fernandes gerideyken Toromanın deli gibi ileriye koşması anlamsız.
Anlamıyorum, bir oyuncuya pas atarken niye 1 de değil 2 de değil 3 te hatta 4 te atarsın topu?
Ben artık Toroman mancınığını görmek istemiyorum arkadaşlar. Süpürücü orta saha değil abiden başka birşey olamaz saha. Malesef durum bu.

Övünç Şentürk dedi ki...

NoaT'ın Schuster özelinde ruhsuzluk ve tembellik ile ilgili problemi var ki bu konuda hepimiz sıkıntılıydık zaten.

Adam işini ciddiyetsiz yaptı abi bu bir gerçek .

Ama şu durumda beklenenleri daha fazla karşıladığı da inkar edilemez.Gençlere şans vermek olsun , ısrar edilse dominasyon getirebilecek bir sistem olsun .

O kadronun başına Samet Aybaba'yı , bu kadronun başına Schuster'i koysak ne olurduyu irdelemek lazım.

Bir de ben Olcay'ın performansının seneye devam edeceğini pek sanmıyorum.Evet adam da golcü vuruşu var patlayıcılık da var ama yine üzerine takım kurmak için önemli olan şey yok : istikrar !.Maç içersinde bile istikrarı yok Olcay'ın.İnşalla yanılırım.

Cartalete dedi ki...

Schuster gittiğinde uzun uzadıya yazmıştım; biz adamdan ne istediğimizi bilemedik. Hem geleceğin takımını kur diyip, hem de saçma sapan yıldız grubunu verip "al bunları oynat" dedik.

Neyse mesele Schuster'e yazık edildi olayı değil zaten şunu örneğini vermek için kullandım;
1- Teknik adam sıralama olarak başarılı olamıyorsa; takıma oyun formatı, karakteri konusunda yol kat ettirmiş olması, oyuncuların gelişiminde katkısı olması gerekiyor.

2- Adam direkt sıralama olarak başarılıdır, ilk 2'ye sokup Beşiktaş'a CL'den gelir kazanma yolunu açmıştır, o zaman diğer kısmına bakmazsın.

Ben şu anda ikisini de göremiyorum. Yani gelecek yıl da devam etmek için bir nedeni yok.

Unknown dedi ki...

ne yalan söyleyeyim, noat samsa arkadaşımızınki hariç, ilk defa tüm yorumlara katılmaktayım..

@ herstreamingmind
hocam, benim sezon başından beri her platformda söylediğim bu idi..samet aybaba genç oyunculara süre verir sadece..ne zaman aynı cümleyi yazsam samet hocayı beğenen arkadaşlar hemen necip'teki (ne yönde olduğunu hiç anlayamadığım) gelişmeyi örnek verip en hafif tabiriyle haksızlık ettiğimi söylerlerdi :) mustafa dostum, polemik amaçlı yazmıyorum, bu blogda hep dikkat ettim, kızmayasın haa :)

faulsuz top çalamayan ve sadece koşan veli'yi beğenmeyip, futbol literatüründe hiçbir yere koyamayacağımız 'çok koşup yaldır yaldır hücum etme' taktiğini fetişleştirdik..halen necip aslında şurada belki burada işe yarar diye konuşuyorsak, acı ama necip olmamış ve olamayacak, olsa da 'olmasa da olur' denilebilecek bir futbolcu olma yolundadır..oğuzhan'ın yeteneğinin üstüne tek bir artı özellik konulamadı, yedek bırakma tehdidi demoklesin kılıcı gibi tepesine asıldı..ersan'ın özgüveni çökertildi..cenk (zaten beğenmezdim ama) bitirildi..çok beğendiğim ve beşiktaş'ın da milli takımın da on beş yıllık sol kanat sorununu çözebilecek erkan kaş bir kenara atıldı..hasan türk ortada yok..junior messi ise carvalhal'in on beş dakikalığına samsun maçında sahaya sürmesinden sonra formaya hasret kaldı..kadir arı nerede, kimse bilmiyor..tanju, burak hepten silindi..ahh pardon, feda senesi bu, öz kaynağa dönen takımın şampiyonluk potasındayken 'gizli hedef'leri var ve altyapıdan yetişenlerden sadece istikrarsız necip oynuyor..çünkü gençleşiyoruz :))

sevgili arkadaşlar, bu ülkenin otuz yıldır en büyük sorunlarından birisi 'liyakatsizlik hükümranlığı'dır..nerede en yeteneksiz varsa bulup yükseltir, övüp yüceltir, sonra da yerin dibine batırırız..kimse oturduğu koltuğun adamı değil bu memlekette..müezzin genel müdür, manken şarkıcı, şarkıcı tiyatrocu, tiyatrocu torbacı olur..romantik samimiyet gösterileriyle bizleri kandırıyorlar..yönetim de samet de..sneijder oyuna girdiği dakikada iki günlük dentinho'yu sahaya süren ayaklı kompleks bu takımın başına zaten yakışmıyordu ve geçmişinin hatırına içimde tuttuğum azıcık kredisini de o anda bitirdim..

ücrette adalet sağlayacaksan uğur-mcgregor-dentinho üçlüsüne verdiğin parayla bir futbol dehası getirip beşiktaşın ve milli takımın on senesini kotarabilirdin. getirmedin, çünkü bu takım taşralaşıp iddiasızlaşmazsa ilk tökezlediğinde istifa çığlıklarının yükseleceğini biliyordun..

köylülükten, komplekslilikten, beceriksizlikten avcundaki şampiyonluğu, şampiyonluk olmasa bile 2.likle şampiyonlar ligi biletini yitirdin..feda olsun boşa bir sezon daha :)

seneye hiç ragnick-bielsa-van gaal hayalleri kurmuyorum, en azından şenol güneş'i getirelim, hiç değilse ağır oturaklı, tecrübeli ve futbolcu yetiştirmeyi bilen çok saygın bir hoca..acaba biz darbeyle yönetime el koyup schuster'i mi çağırsak yeniden ? :)

uzattığım için özür dilerim...sevgilerimle..

Unknown dedi ki...

bu arada mustafa dostum, yazı ve özellikle başlığı gerçekten güzel olmuş..eline sağlık..

Cartalete dedi ki...

"Özkaynağa dönüş, son transferini yapan oyuncular yerine potansiyel gençlere yönelme, bir oyuncuyu alırken bir dahaki satıştan kar olasılığını hesap etme gibi durumlar; akıl ile yönetilen ve gider-gelir açığı gittikçe büyüyen kulüplerin zaten ana stratejisi olmalıdır. Gönül isterdi ki; teknik direktörün değil, kulübün seçimi bu yol olsun ve bu yolda gelecek teknik direktör; düşük bütçeli ve genç bir takıma hem modern bir sistem aşılasın, hem de o sistem içersinde oyuncuları geliştirsin. Jurgen Klopp, Rangnick ve hatta Sinisa Mihajlovic gibi…"

http://cartalete.blogspot.com/2012/06/samet-aybaba.html

Daha Samet Aybaba gelirken durum buydu abi benim için, ben de oyuncu geliştirmenin farklı bir şey olduğunu biliyorum. Ama kadrodaki birçok oyuncu Aybaba ile "çıkış" yakaladı, orası bir gerçek. Necip, Holosko, Almeida; en azından form olarak böyle değildi. Ha bunu maaş dengesine de yorabiliriz belki, takımın o konuda kafa rahatlığı yaşaması; alttakileri üste çekilmesi, üsttekilerin alta çekilmesi falan...

Cartalete dedi ki...

Eyvallah. Necip'e de pek haksızlık etmeyelim. Önce genç oyuncuların hangi hocalarla çalıştığına bir bakmak lazım, ne kadar geliştiğini irdelemeden önce.

Burak Yılmaz da 25'ine kadar çıt kırıldım, şahsi oynayan, gereksiz bir kanat/forvetti kimilerine göre.

Unknown dedi ki...

sevgili mustafa, atıf yaptığın yazını anımsıyorum, ben de aynı noktadayım işte..

samet aybaba'nın yarattığı takımdaşlık duygusunun hakkını da hep teslim ettim, 'bunun için teşekkür edip yollayalım' dedim..ancak yazdıklarına ek olarak belirtmeliyim ki; portekiz çetesinin dağıtılması ve gereksiz yabancıların gönderilmesinden sonra ücrette adaletin sağlanmasının ben bu çıkışta etkili olduğunu düşünüyorum...teknik-taktik gelişimi değil bence, sadece takımdaşlık duygusuyla istekli ve hırslı oynuyorlar(dı)...çünkü takımın lideri belli, şımarık çeteciler kanatlarda cirit atmıyor...necip'in de holosko'nun da geliştiğini düşünmüyorum..sadece fırsat bulup coşkulu oynadılar..

madgoat dedi ki...

Bu blogu ve Noat Samisa’yı yıllardır yakından takip etmekle birlikte hiçbir zaman Beşiktaş üzerine tartışmak , yazmak içimden gelmezdi. (Demirören etkisi nedeniyle beklide…) Fikret Orman dönemi ile herkes gibi benim içimde de özlediğimiz Beşiktaş’ın ortaya çıkacağına dair umutlar yeşerdi. Ta ki Samet Aybaba ile anlaştığımızı öğrendiğim ana kadar. Yaklaşık 20 yıl boyunca Türkiye’de gezmediği takım kalmayan, çalıştırdığı takımlardaki en büyük başarısı Türkiye Kupası kazanmak olan bir teknik direktör ile gelebileceğimiz yer en fazla bu olabilirdi bence. Çünkü bir antrenörün geçmişi (futbolculuk ve teknik direktörlük kariyeri gelebileceği nokta açısından çok fazla ipucu barındırdığını düşünüyorum). Üst düzey lig veya kupalara kenarından köşesinden (bu bulaşma yardımcı antrenör düzeyinde bile olabilir) de olsa bulaşmayan bir teknik adamdan çok fazla gelişme göstermesi beklenmemeli. Bu bağlam da benim anladığım hem Fenerbahçe, hem Beşiktaş kendi Fatih Terim’ini yaratmaya çalışıyor belki ama her ikisininde seçimleri oldukça hatalı gibi. Özellikle Galatasaray’ın ve Fatih Terim’in geçtiği yolları iyi analiz etmek gerekiyor . Fatih Terim’in ve Galatasaray’ın geçmişine baktığımızda Jupp Derwall’i, Mustafa Denizli’yi ve Sepp Piontek’i bir kenara ayırmak gerekiyor bence. Çok uzatmamak gerekiyor ama Beşiktaş’ın vizyon anlamında Jupp Derwall’e ihtiyacı vardı ve hatta bence bulmuştu. Lucescu döneminde gerçek anlamda üst düzey futbola hem mental hem teknik olarak yaklaşan bir Beşiktaş vardı. Ama arkasındaki gerçek hikayenin ne olduğunu tam olarak bilemesekte birileri tarafından bu süreç durduruldu. Ve sonrasında gelen müthiş bir vizyonsuzluk ve sorumsuzluk sonrası maalesef bulunduğumuz konuma geldik. Arada geçen süreçte bence Schuster’i gerçek bir fırsat olarak görsem de zamanlama ve Schuster kişisel özellikleri(egosu, açık sözlülüğü..) maalesef Türkiye’ ye hiç uygun değildi. Yapılması gerekeni zaten herkes benden önce yazmış belki ikinci bir Lucescu (tecrübe anlamında) bulmak zor ama Beşiktaş’ın Kayserispor’un yaptığını yapıp bir Prosinecki bulması çok zor olmamalı.En olmaması gereken şey ise tekrar Beşiktaş’ın çocuğu muhabbetlerine (kastettiğim Mehmet Özdilek, Ertuğrul Sağlam vb..) geri dönülmesi. Maalesef 20 yıldır kısa dönemler haricinde üst düzeyde yarışmacı bir takım olamadık ve kendi çocuklarımız çok iyi birer Beşiktaş’lı, olsa da sınıf atlamak için başka çocuklara ihtiyacımız var gibi..

forma-aşkı dedi ki...

Yazmayayım desemde,olmuyor.

Bu takım -bana göre- Ertuğrul Sağlam'ı gönderdiği zaman - o görevdeyken başka biriyle görüştüğü zaman- bu durumlara düşeceğinin sinyallerini verdi.Çapsız,vizyonsuz,şampiyonluk getiremez denen adam gitti Bursa'da aldı şampiyonluğu,hem de çatır çatır top oynatarak.Ertuğrul'dan sonra Beşiktaş ne yapmış,1 şampiyonluk almış.Nasıl almış Ertuğrul'un kurduğu takımın başına gelen Mustafa Denizli ile.Ertuğrul olsaymış şampiyon olamazdık tabi,herkes bu konuda hem fikirdi.Peki çok başarılı,büyük Beşiktaş'lı Mustafa Denizli ne yapmış ertesi sene kendisine koca camiayı yalvarta yalvarta kulübün başına gelmiş.Lig tarihinde bir daha göremeyeceğim kadar kötü top oynatmış.yani kendi kurduğu takımla,kendi sezon başı kampıyla çuvallamış.sonra arkasına bakmadan kaçmış,3 büyüğü şampiyon yapan adam apoletini de cebine almış.Çok kopuk olacak yazı biraz da acelem var aslında,şimdiden affola.Neyse Ertuğrul Sağlam'ın Beşiktaş istatistiklerine de değinmeye gerek bile duymuyorum.73 puan ile şampiyonluğun gelmediği bir sene ve 6 maçta 14 puan ile onurlu bir şekilde görevini bırakan bir adam.Tabi Liverpool'dan 8 yeme hikayesine gelmek gerekir.Ertuğrul Sağlam tuttuğu her topu rakibin öüne bıraktı ya da top uzaklaştırırken adama nişan aldı,bu yüzden gitmeliydi,haklıydı Beşiktaş'lılar.Sahi kimdi o maçta stoperler biri Diatta idi sanırım ama birini hiç unutmam,fedekar kaptan Toraman.taraftarın taptığı adam.Ne kazanmış Beşiktaş,Toraman stoperken çok net koca bir hiç.Şampiyonluk senesinde ya sağ bek oynamış ya da ön libero.Pozisyon bilgisi sıfır,rakamla 0.topu oyuna sokamaz,beceremez ama Beşiktaş'ın kaptanıdır,fedekardır,her topa atlar.ona laf söyleyen taş olur.Sadece bu sene yediğimiz gollere baksak yeterli bu adamın ne kadar stoper olduğunu anlamak için,bir de orta sahaya geçti bir iki maç iyi oynadı.stoperde onu beğenen herkes!! adamın yeri orta saha dedi,defansta bu yüzden başarısız dedi! ne yaptı Toraman orta saha oynarken Beşiktaş 10 kişi galatarasay'ın kalesine bile gidemedi,top tutamadı,MAÇ tutamadı.Tek suçlu o mu,tabii ki değil.Bir de Manuel Fernandes var tabii.Yana doğru çok iyi çalım atar,Anadolu maçlarında öne doğru attığıda olur.Büyük maçlarda ortada gözükmez,top kapmaz,rakip bozmaz.ama iyi frikik kullanır,o olmasa Beşiktaş küme düşer.onun olmadığı ligin ilk yarısının son 4 maçı Beşiktaş en iyi topunu oynar nedense,orta sahada top tutar.hızlı hücuma kalkar,orta sahada top kaybı düşer.ama onun top kaptırması normal,ona ayak uyduracak kimse yok bizde.Fenerbahçe'de olsa oooooooo,fenerbahçe öttürür.Bir de çok iyi bir özelliği daha var 1 farkla öne geçilen ve rakibin guardının düşeceği 2 ye 1,3 e 1 poziyonlarda çok iyi top ezer.Boş arkadaşına atmaz,topa iyi basar,iyi ezer.

forma-aşkı dedi ki...

Samet Aybaba;sezon başından beri sahip çıkıyoruz.Beşiktaş maçlarında o anlamsız,haddini bile aşan sevinçlerini büyük Beşiktaş'lı,bu takımın başına gelmek istiyor,bunu da Beşiktaş'ı yenerek yaparım zannediyor diyerek kendimizi avutuyoruz.Sezon sonu yaklaşıyor,bir kere gerçekten winner bir adam değil,burası net.Olabilir mi ben de sanmıyorum.İkincisi taktik konusunda çok sıkıntılı,oyuncu değişiklikleri,kadro kurma -hadi sıkıntı var diyelim- hep başarısız.oyuncunun psikolojisinden anlıyor mu sanmıyorum,kafa olarak maça iyi hazırlayabiliyor mu sanmıyorum,aslında sanmıyorum bile yanlış,hazırlayamıyorum,çok açık.Trabzon maçı onun en önemli sınavıydı,boş kağıt verip çıktı.Bir de bazı fotbolculara makası rahat atıyor.Onlarla güzel oynuyor.Toraman'a dokunmuyor mesela,dokunamıyor.Galatasaray maçının ilk yarısını ve Emre Özkan'ı,Gökhan Süzen'i çıkardığı maçları izleyelim beraber onunla.2 çift laf eder,susarım.

Tanımam,etmem,hayatımda 10 metre yakınına gelmedim.Gönlümden geçen hoca Ertuğrul Sağlam'dır.Samet Hoca'ya sezon sonu teşekkür edilmelidir.Büyük Beşiktaş'lı sıfatıyla ortada dolaşanlar bu takımı başıma bela almayayım,para yok,pul yok diyerek kaçarken o ne olursa olsun bu görevi üstlendi.Seneye galatasaray ve fenerbahçe vites yükseltir.O çok istedikleri Barca-Real vari bir lig için yanıp tutuşanları sevindirmeyelim.Bu sene son saniyelere kadar sonuç ne olursa olsun bu takıma destek olalım,bu sene bize yaşattığı bütün güzellikler için.Samet Hoca'yı çağıralım tribünlere dargın ayrılmayalım,avuçlarımız patlarcasına alkışlayalım.

planck dedi ki...

Bu haftanın geleceği fener galibiyetinden sonra belliydi benim için. Çok konuştuk daha önce, söyliyecek yeni birşeyim yok bu açıdan.
Fakat bazı oyuncuların "kariyerlerinin en iyi" sezonunu yaşamalarını ben kendimce şöyle açıklıyorum: aybabanın hücum düşüncesinde (defansta olduğu gibi) herhangi bir sistematik bulunmamakta (hızlı hücumları saymazsak), yaptığı şey oyuncuları yüreklendirip çok oyuncuyla hücuma çıkmak, bir çok oyuncuya katı sınırlar çizmeden normal bir antrenöründen çok daha fazla serbestlik vermesiyle oyuncuların perforsmanslarının artmasından ibaret. Böylece oyuncular ofansif özelliklerini rahatça kullanıyorlar, doğaçlama gelişse de birçok pozisyona girmemizden ötürü herkesin skora katkısı artıyor ve herkes iyi bir sezon yaşamış gibi oluyor. Olcay, Holosko, Almeida, Fernandes gibi oyuncular için durum böyleyken Necip ve Toraman içinde hoca katı sınırlar çizmediği için oyun içinde çok daha aktif ve yararlı görünüyorlar. Fakat oyuncu geliştirmek bu değildir, zira bu sene herhangi bir eksik yönünü gideren, geliştiren bir oyuncumuz oldu mu? Benim gözüme çarpmadı açıkcası. Oyuncular zaten güçlü olan yanlarını verilen özgüven ve serbestlikle daha çok ortaya koyabildiler o kadar. Bu yüzden bu "en iyi sezon" lafı biraz göz yanılması gibi geliyor.

Cartalete dedi ki...

"Şans vermek vs geliştirmek" konusu başlı başına ayrıca vurgulanması gereken bir şey zaten. Ortaya konan "çıkış" maaş dengesiyle birlikte bence planck'ın söyledikleriyle de alakalı.

Mesela Tigana zamanında alenen belli oluyordu oyunculardaki gelişim. Aynı zamanda adam 2. de yapmıştı takımı yani.

Narcos44 dedi ki...

ilk defa Beşiktaş'ın bir teknik direktöründen iliklerime kadar nefret ediyorum.

Uzatmaya gerek yok. Inşallah önümüzdeki iki üç maçta fark yeriz de gönderirler onu. .

Övünç Şentürk dedi ki...

Bence oyuncularda gelişim olarak gördüğümüz şey tamami ile özgüven .Almeida dahil bütün oyuncularımızın üzerindeki baskı bir güzel alındı sezon başındaki sloganla.

Belki de Samet Aybaba'nın yaptığı tek doğru şeydi takım üzerindeki baskıyı kırmak.Nitekim ne zaman işin içine hesap kitap girse , liderlik şansı gelse bizim takımın eli ayağına dolanıyor , baskıyı kaldıramıyor .

Rakibin içinden geçmeye çalışıyor dediğimiz Filip Holosko'nun Eskişehir'e attığı golü hatırlayın mesela.Salt bir özgüven golüydü o.

Bu da aslında taktisyenden çok motivasyoncu olduğu söylenen Samet Aybaba için başlı başına kocaman bir eksi zaten.

Ben Fenerbahçe maçını nasıl kazandık hala anlamıyorum.1-0'dan sonra 10 dakika daha baskı kursalar dağılacak bir Beşiktaş varken geriye çekilmeleri filan belki psikolojik olarak Samet Aybaba'nın burada uzun kalması için bir taktiktir.

İlk yarıda oynadığımız maçları hatırlıyorum da Beşiktaş'ın hücumunda inanılmaz bir akışkanlık vardı.Almeida dahil sürekli boş koşular atılıyordu , yerden dikine paslar verkaçlar , uzak forvet koşuları vardı.Ön alanda çıkmaya çalışan rakibe yapılan şok pres vardı.Kazanılan toplarla bir anda çok hızlı ve kalabalık bir şekilde rakip kaleye giden bir takım vardı.Yapılanlar tesadüfi değildi.

Ne oldu da yine durağan oynayan , bir türlü takım halinde hareket edemeyen , kendi sahasından ayağa pasla çıkamayan , her şeyi duran toptan bekleyen bir takım olduk ben çözemiyorum.



herstreamingmind dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
helldoradotcom dedi ki...

Samet Aybaba ve Levent Erdogan kulupten uzaklastirilsin, Ibrahim Altinsay "tam yetkiyle" tekrar goreve getirilsin. Bu recete ile gelecege umutla bakmamak olanaksiz! Diger turlu ikinci bir trabzonspor olmaktan baska bir sey olmaz bizden.. Her sene son sekiz haftaya girilirken potaya basa bas giren rakiplerimizi izler eski sevgiliyi anan ergenler gibi Lucescu'yu, Seba'yi, Milne'i anar aglariz.. Recete belli fakat bizde bunu uygulayacak yonetim yok!

Basar dedi ki...

Sevgili Yönetim (çokta umrunuzdaydı ya yazım...)

Ben Seba, Gordon Milne ekolünde büyümüş, yetişmiş bir Beşiktaş taraftarıyım. Benim vizyonum, birçok Beşiktaşlı gibi bir hoca ile uzun vadeli çalışmaktan yana.

Anladığım kadarı ile sizlerin de benzer bir perspektifi var. Fakat bu Samet Hoca ile olmayacak. Kendisi Türkiye 2. liginde bir takımı çalıştıracak kapasiteye sahip bir hoca.

Uzatmayayım, birkaç gün önce Fikret Başkan'ın seneye Samet Hoca ile devam edeceğini okudum. İyi niyetinizden şüphe etmiyorum ama Samet ile seneye bu senekinden de beter yerlere geleceğimizden emin olunuz. Beşiktaş'ın başında 10 yıl kalsa hiçbir zaman birşeyle başaramayacak.

Feda'ya devam mı? Tamam edelim ama Rıza Hoca var, Şifo Hocamız var, Fuat Hoca var... Bu işi layığı ile yapabilecek ve arkasında uzun süre durulabilecek başka evlatlarımız var. Lütfen Samet'te israr etmeyiniz.

Saygılarımla.

Not: Bazen masraf kısıyorum diye yapılan hamleler (kötü bir hoca ile çalışmak) uzun vadeli daha kötü sonuçlara yol açar.

Basar dedi ki...

Bir satır arası... Fikret Orman: "seneye de Avrupa'ya alınmayabiliriz" benzeri bir cümle okudum. Eğer doğru ise bu habere sevindim.

Önümüzde kendimizi toparlamamız için, gençler ile takviye edilmiş bir takım oluşturmak için yeni bir zaman dilimi daha olacak.

Bu yılı bütçe sebebi ile Samet ile geçirmek zorunda kaldık. Yanlışın neresinden dönsen kardır. Seneye daha doğru bir ekiple yeni bir başlangıç yapabiliriz.

Sıkınma gocunma yönetim. Hala arkandayız, olmaya da devam edeceğiz. Yapacağınız ufak bir hamle. Samet'e ve yol vermek...

kapgan dedi ki...

http://skorer.milliyet.com.tr/mehmet-ciftci/isletilmeyen-cevher-escude/YazarYazisi/1682190/default.htm

benimezson başından beri meraak ettiğim asıl konu bu. escude neden tercih edilmiyor...

Unknown dedi ki...

@ heldoradotcom
önerine kesinlikle katılıyorum. ayrıca bu yönetimin bana kalırsa ücret kısıntısından ve t-shirt projesinden başka hiçbir projesi yoktu. q7 meselesinde ve eriksonn skandalında bu avamlıklarını da apaçık ortaya koydular. samet aybaba'nın getirilmesi ise asıl 'çilek' oldu :)

derler ya; bir insanı büyü ile öldürebilirsiniz ama kahvesine de bir miktar arsenik koymanız gerekir, diye..o hesap; menemen partisiyle kolej havasına dönmek iyi güzel de bunun için az biraz öz-kaynak düzeni de gerekiyor.

mustafa dostum, inat yapar gibi, yetenekli dediğin, yazdığın kim varsa harcadı samet aybaba:) kimse farkında değil ya da sadece sitem ediyor..beşiktaş feda sezonunda on senesini feda etti; gizli hedefler, menemen partileri yolunda..

oğuzhan, samet gitmezse biter. muhammed kadroda tutulup 23-25'ine kadar genç yetenek kontenjanından süre alır. erkan kaş (ki en üzüldüğüm) anadolu takımlarının parlak kanat oyuncusu olur. hasan türk başaltı takımların gediklisi haline gelir. kadir'i de artık kim alıp ne yaparsa ?

bence vakit geçirmeksizin ibrahim altınsay döndürülüp prosinecki takımın başına geçirilsin, gençler teslim edilsin ve (almeida hariç hangisi için bonservis alabiliriz bilmiyorum ama) almeida, sivok, hilbert, mcgregor, dentinho(zaten kiralık), (tereddütteyim ama) escude ve takıma defansif-ofansif hiçbir katkısı olmayan ve bu haliyle de kimseyi yedekleyemeyen veli kavlak gönderilsin..

o zaman beşiktaş oluruz :))

Narcos44 dedi ki...

Sadece o konu mu?

Daha neler var neler?

Oğuzhan, Hasan Türk, Erkan Kaş, Gökhan Süzme, Tanju, Dentinho vs. vs.

Ne olursunuz biri bana sezon sonunda gideceginin garantisini versin. Yoksa yemin ediyorum yaşam enerjim kaybolmak üzere. ..

rivaldo dedi ki...

Bu sene en azından altyapıda çok güzel işler oluyor. A2 takımımız çok üst düzey potansiyele sahip oyuncular olmasa da oldukça güzel bir takım oyunu sergiliyor.Himmet Ertürk, Ömer Arslan, Veysel Gökcan gibi istikrarlı ve ve takımın önemli dişlileri olabilecek oyuncular var.Diğer yaş gruplarında da çok yetenekli oyuncular transfer edilmiş.Hem sistem hem de Bahçeşehir Üniversitesi ile yapılacak projeyle tesis anlamında da altyapı oldukça gelişecek gibi duruyor.
Yarın saat 14.00 da Fb Tv de U17 takımımızın maçı var.Şuan en yetenekli oyunculara sahip takımımız denebilir.Golcü Furkan, uzak forvet Ender Burak, yaratıcı oyuncu Tayfunla izlemesi çok zevkli bir hücum hattı da var.Vakti olanlara tavsiye ederim.

ceyhun dedi ki...

Abi kusura bakmayın ama dentinho, süzen, niang gelirken tek 'kesin' ve kendinden emin laf etmeyip şimdi "bu adamlarla olmayacağı belliydi" tarzında konuşan,

iki hafta önce fenerbahçe'yi yendiğimizde takımla gurur duyup şimdiki yenilgilerde o takım başkasıymış gibi davranan,

almeida, fernandes, oğuzhan gibi oyuncuların sakatlıklarından ve dolayısıyla performanslarının düşüklüğünden t. direktör sorumluymuş gibi bütün suçu hocaya yıkan,

bu üç oyuncunun performansları normal seviyedeykenki takımın durumuyla şu anki durumunu göz önünde bulundurmadan direkt hocaya sallayan adamlardan

...gına geldi.


benim de hocayı çokça eleştirdiğim noktalar var. mesela hasan türk'ün bir türlü takıma adapte edilememesi, erkan kaş'ın neredeyse hiç 'ciddi' bir şans elde edememesi gibi.

takımın almeida'ya top şişirme dışında bir taktiği zorlamamasına bakıyorum ve kızıyorum ama oğuzhan ve fernandes beraber oynamadıkça ortasahadan veli ve toroman(necip) ile top çıkaramamayı görüyorum. şişirme taktiğini de anlayabiliyorum.

bana kalırsa takım sakatlıklar ve buna dayalı formsuzlukları atlattığı anda ilk yarının sonlarındaki halini yakalaması zor değil. sahada kendine güvenerek oynayan bir takım olunca yedekten hasan da girer muhammed de. ama kaybedilen bir maçta muhammed'i oyuna almak, hocadan bu değişikliği beklemek doğru olmaz.


oyun kurarken savunmasına ve diğer takım arkadaşlarına pas opsiyonu yaratmayan veli ve toromanlı bir ortasahaya sahipseniz hocadan yeni şeyler denemesini beklememeniz gerekir.


sorun şu ki beşiktaş şanssızlık eseri kaybettiği onca puanın tersine şu iki maçta biraz şanslı olsaydı bu eleştirilerin hepsi rafa kaldırılacaktı. skor dışında bir şeyler söyleyelim derim.


ha bir de istikrar isteyip ama bununla olmuyor durumu var. ben istikrar isteyip başarısız giden bir takımda hocanın kalmasını isteyen bir taraftar grubuna pek rastlamadım, özellikle beşiktaş'ta.

@cartalete

üstad tigana döneminin artılarının hakkını verelim eyvallah ama ben hala dört stoperli oynadığımız o takımdan nefret ettiğim kadar başka takımdan nefret etmedim sanırım. baki'nin sol bek toroman'ın sağ bek olduğu bir takımdı o.

Cartalete dedi ki...

Takımdan nefret etmen doğal, aslında sağbekte Mustafa Doğan vardı daha çok. Ama malzeme oydu. Hani bugün "kötü kadro" ilan edilen takım, o günkü kadronun yanında net şekilde Real Madrid kalır.

Adam yokluktan Tandoğan'ı sol forvet oynatmışlığı bile vardı, hem de en kritik Leverkusen deplasmanında.

Basar dedi ki...

Sevgili Ceyhun,

"ha bir de istikrar isteyip ama bununla olmuyor durumu var. ben istikrar isteyip başarısız giden bir takımda hocanın kalmasını isteyen bir taraftar grubuna pek rastlamadım, özellikle beşiktaş'ta"
cümlesini üzerime alıyorum.

Bana ve benim gibi düşünenlere haksızlık ettiğini düşünüyorum. Hocanın gitmesini başarısız olduğu için istemiyorum. Bu hoca ile 10 yıl çalışsan takıma verebileceği bu kadar.

1)Hocanın çalıştığı kondüsyoner, menejer vb. hemşeri, ahbap çavuş ilişkilerine dayalı, profesyonel değil.

2)Hoca birçok maçtan sonra oyuncularını basına malzeme etti. Beşiktaş'ın hocası oyuncusunu şikayet etmez, neyse kendi içinde çözer.

3)Kişisel networkü ile basın üzerinden taraflı tarafsız herkese Samet 'takımı gençleştiriyor' imajını oturttu. Takımın ilk yarıdaki sahaya çıkan yaş ortalaması 27! Yenildiğimiz GS derbisinde, "tecrübeli" galatasarayın yaş ortalaması ile "genç ve tecrübesiz" Beşiktaş'ın yaş ortalaması aynı.

4) Daha işin teknik, taktik kısmına gelmedik bile...

Son olarak, bizler istikrar isterken 20 yıllık teknik direktörlük hayatında hiçbir istikrarı olmayan bir hocadan bahsetmiyorduk.

Şu soru ile yazımı tamamlayayım. Beğenilerimizi bir kenara bırakalım, Rıza Çalımbay kaç yıldır Sivas'ta, Şifo Mehmet kaç yıldır Antalya'da, Ertuğrul Sağlam kaç yıl Bursa'yı çalıştırdı? Yukarıdaki rakamlardan en düşüğü kadar yıl Samet Aybaba aynı takımı çalıştırmış mı?

ceyhun dedi ki...

@başar

söylediğin her şeye katılıyorum başar fakat olaya biraz daha dışardan bakmak gerektiğine inanıyorum. Hocanın artıları eksileri mevzusunun dışında düşünüyorum. Bir kez hocanın istikrarsız olmasının sebeplerinden biri aybaba ise daha önemlisi türkiye'deki futbol algısıdır. Aybaba'nın beşiktaş'tan önce antrenörlük yaptığı dönemlerde yani son 15 yıllık süreçte kaç hoca iki yıl üst üste sezonu tamamladı ona bakmak lazım. Bir elin parmakları kadardır herhalde sayı, diğerleri istisna kalıyor.

Onun dışında hoca değişikliği belki faydalı da olacaktır fakat istikrar mevzusu malesef başarıya endeksli bizim ülkemizde. şu güne kadar rıza çalımbay, tigana, ertuğrul sağlam takımın başına getirilirken de istikrar hedeflenerek getirildi fakat bir şekilde konu 'tamam ama bu hocayla da olmuyor' tavrına geldi. Bu hocalar başarılı olsa zaten takımın başında durmaya devam edeceklerdi. Mevzu hocaların eksik yönlerini düzelterek çalışmaya devam etmek olmalı yoksa bu hocaların hepsinde hatalı noktalar bulmak pekala mümkün.

Ben hocanın takımla ilgili tespitlerinin sezon başından bu zamana kadar bakıldığında genelde doğru bir mantıkla hareket etmeye çalıştığını görüyorum. Kaldı ki holosko, fernandes, olcay ve almeida'dan alınabilecek üst düzey verimi almayı başardı bugüne kadar. Takımdaki eksikliğin de saakatlık ve form düşüklüğüne bağlı olduğunu düşünüyorum. En azından sene sonu gelmeden hocayı ipe çekmemek gerektiğine inanıyorum. Kaldı ki futbolun geyiği olma yolunda ilerlese de ferguson veya rjkaard(nasıl yazlıyordu bu ya:) gibi hocaların da ilk zamanlarında ümit vermemesine rağmen bir süre sonra takımlarını belirli bir seviyeye çekmeleri ciddi bir zaman gerektirdi. Onlar için de ama bu hocayla olmuyor denebilirdi vaktiyle.

Unknown dedi ki...

@ Ceyhun
hocam, başar gibi ben de üstüme alıyorum 'gına gelme' sitemini. başar'ın yazdıklarını benim cevaplarımın bir kısmı olarak da kabul edebilirsin.

hocaya insafsızca yükleniliyorsa o zaman vicdanlara seslenerek sakin sakin sorarlar;
1-)almeida sakat sakat neden oynatılıp en formda zamanında 1 ayına daha sebep olundu ?
2-)ismail köybaşı'nın durumuna ne demeli ? ikinci kez nasıl sakatlandı? yok mu bu kulübün hipokrat yeminine sadık kalacak bir doktoru?
3-)amatör kulüp müyüz, nasıl olur da 'kendisi ısrar etti' diye sakat ve daha da kötü olma riski bulunan fernandes oynatılır ? ki bu über-yetenek valencia'dan nasıl ve neden o kadar ucuza alınabildi ?
4-)oğuzhan neden bu kadar sık sakatlanıyor ?
5-)ahbap çavuş ilişkisiyle kondisyoner alınır mı? ahbabı değilse, bir teknik direktör bunlara kızıp masaya yumruğunu vurup yönetime raporunu göndermez mi?
6-)bir teknik direktörün tek işi 3-5-2 , 4-4-3 müdür ?
7-)batuhan neden döndürüldü, neden medyaya yem edildi? q7'de soruluyordu, aldığının karşılığını veriyor mu diye? kıyas yapmıyorum ücreti ama batuhan karşılığını verdi mi? vermedi..kimin cebinden çıktı parası ?
8-)ersan, hilbert, cenk, mcgregor vs nasıl taşlatıldı, yuhalatıldı ?
9-)veli'den birşey beklememek gerekiyorsa, neden ısrarla kadroda tutulur? hadi tuttun, oğuzhan varken sen nasıl olurda gs-fb'ye karşı ilk on bire faulsüz top çalamayan, şut atamayan, pas veremeyen, sadece koşan veli'yi koyarsın ?
10-)dentinho geldiğinde kimse kesin birşey söyleyemezdi, çünkü youtube videoları haricinde bilen eden yoktu.
11-)gökhan süzen'den şikayetçi olana rastlamadım,pek çoğumuz da mustafa da yazdı faydalı bir transfer diye.yeni gelen ve aslında sol bek olmayan bir adamdan köybaşı etkisi bekleyemeyiz.
12-)niang konusunda tek eleştirilen husus,yaşlı olmasıydı. adına ve profesyonelliğine saygıdan kısa vadede turbo etkisi yaratacağı düşünüldü, nitekim de gayretli oynuyor.
13-)şans eseri parlayan oğuzhan'dan başka genç var mı? yok..o halde planlama mantığı yerlerde sürünüyor demektir.
14-)tüm bunlardan samet aybaba'dan başka kim sorumlu olacak?

sevgili dostum, yazdıklarımı şahsi alma..ben sadece yüklenmemin sebebini anlattım..ki pek çok arkadaş da bilir, sezon başından beri bu takımın olmayacağını, samet aybabanın amatör mantaliteye sahip olduğunu yazdım..

bir de şanssızlık bir olur iki olur üç olur..en az sekiz maç sayarım burada beraberlikle bitirmek zorunda kaldığımız saçmasapan taktiksel gafletler ve teknik beceriksizlikler yüzünden...

bir de 'gına geldi' lafına takıldım, açıkçası..bu blogun tarzına pek uygun olduğunu düşünmüyorum..ben bir kez sinirle yazdım, mustafa haklı olarak uyardı ve hep dikkat ediyorum..güzel bir frekansta futbol konuşuyoruz, bence biraz daha dikkatli olunmalı..
sevgiler saygılar..

Övünç Şentürk dedi ki...

Abi istikrar güzel bir kelime ama taraftar sayısı belli bir kitleyi aşmış hiç bir kulüp için 1. öncelik değildir.

1. öncelik her zaman başarıdır.Başarıda istikrardır :)

Del Bosque'lerin , Capello'ların , Schuster'lerin hatta Mourinho'ların bile başını yiyen şey başarısızlıktır.

Orta çapta bir takımda , Kayseri , Bursa , Stoke City , Parma , Sevilla gibi taraftar baskısı az olduğu için 5 senelik planlar kurulabilir ama büyük takımlar için böyle bir durum yok.

Ortaya koyduğunuz projenin karşılığını hemen almak zorundasınız.Çünkü göreviniz alttan aldığınız bir olguyu üste taşımak değil . Üstte olan bir olguyu üstte tutmak ki çok daha zor bir şeydir aslında.

Beşiktaş bir proje takımı değil , olamaz , genetiği buna müsaade etmez.Çünkü Beşiktaş büyük yatırım yapıyor.

Bu sezon bile 3.lük için en büyük adaylardan olan Bursaspor ile maaş bütçeleri arasında 2 kattan daha fazla fark var.

İşe olması gereken mantık ile baktığınızda Beşiktaş için 3.lük bir başarı değildir.Bir hedef te değildir.Olması gerekendir.

Ben ısrarla Beşiktaş kadrosunun "malzeme bu" şeklinde değerlendirilmesine karşı çıkıyorum.

Beşiktaş'ın mevcut kadrosu son derece yeterli ve eğer adam gibi bir transfer politikası olsaydı , Escude alındıktan sonra Sivok'ta bu kadar ısrar edilmeseydi , Uğur Boral yerine Eneramo'ya o paralar ödenseydi ve Almeida yokluğunda bu kadar çaresiz kalmasaydık , Sezer gibi , Dentinho gibi , hatta Ekrem Ekşioğlu'nu bile kesemeyen Gökhan Süzen gibi adamlar yerine Diego Buonanotte , Robert Acquafresca ,Alou Diarra gibi yok pahasına kiralık verilen adamlara yönelip eksiklerimizi kapatsaydık hatta kayseri'den gönderilen Malik Fathi sol beke alsaydık şu an bizim için harika bir sezon geride kalıyor olabilirdi.

O bakımdan kadro sebebi ile yapılan bütün şikayetleri haksız buluyorum.

En son Samet Aybaba " Mecburiyetten Mehmet Akgün'ü ön libero oynattım " gibi bir laf etti ki adamın geçmişinden bu kadar bir haber olması bile başlı başına skandal değil mi ?

Unknown dedi ki...

@ Övünç
taşra takımına dönüştürüp özellikle iddiasızlaştırmak dediğim şey de bu idi..kadro, yıldız fetişistlerinin gözünde 'izlenmeye değer' olmasa da ŞL biletini çok rahat alabilirdi..

merak ediyorum, schuster'in takımını hücum futbolu oynatıyor, burası türkiye diye eleştiren herkes nasıl oluyor da samet aybaba'nın coşkulu bir takım yarattığından bahsediyor? her maç ortalama 2 gol yerken biz halen dentinho'yu kiralık getiriyoruz..üstelik olcay ve erkan kaş sol açıktayken, stoch gibi müthiş bir yetenek yanıbaşında haber göndermişken..anlamak mümkün değil..

uzun vadeli plan yapılır..ama yönetimin bu yolda gerçek bir taktisyeni getirip açıkça 'önümüzdeki iki sene ne kazanırsak kardır' açıklamasını yapması gerekir..gizli hedef denilerek takım üstündeki baskı hafifletilemez..ayrıca da neden baskı olsun, biz gençlerle oynamıyoruz..hepsi gayet tecrübeli oyuncular..neresinden tutsan elinde kalan bir yönetim anlayışı...

helldoradotcom dedi ki...

Samet Aybaba'ya onun anlayacagi dilde sorulmasi gereken tek soru "Hocam Besiktas'in formasi su ligde kacinci olur?" Muhtemelen 3. diyecektir. O noktada da "Hocam o zaman sen ne ise yararsin!" demek isterim. Bunca yildir hali/haksiz gonderilen hocalara haricten sallamak kolay tabi!
Daha kasimpasa macinda bile aciktan hedef vermeye korkan adam ileride CL eleme macinda dahi korkudan kulubeye si.maz mi?

Basar dedi ki...

@ Ceyhun
Yukarıda sıraladığım sebeplerden ötürü hocanın ipini sezon ortasında kesmiştim. Lig devam ederken değişikliğe gitmenin bir anlamı yok ama şu ara yeni bir hoca ile anlaşıp, mayıs sonunda kendisine teşekkür edilmesi menfaatim,ze olur diye düşünüyorum.

Kendisinden bir Ferguson çıkması için artık biraz geç. Hoca 58 yaşına gelmiş, kariyerinde çalıştırdığı 16.takım. Hoca artık kariyerinin sonlarına yaklaşmış ve Beşiktaş'a gelerek zaten kariyer zirvesi yapmış.


@Övünç
tek itirazım var, bu takımlarda genelde 2 yıl kredi verilir. Bizim vakamızda 2. yıl bize çok fazla kayıp yaşatacak. Sebepleri zaten gayet güzel yazmışsın, yazdık...

ceyhun dedi ki...

ben kendimi tekrarlayarak fikrimi şöyle özetleyeyim:

başarılı bir takımın hocasıyla uzun süreli çalışmak istikrar değil başarının devamı için uygulanan bir olağan devamlılıktır. istikrar ise başarı, başarısız ya da vasat bir performans dahilinde hoca ile çalışmaya devam etmek, planlanan projeye takımı, kulübü adapte edebilmekle ilgilidir. bu süre içinde puan kayıpları, sakatlıklar, hatalı transferler, yanlış tercihler olur fakat projenize ve hocanıza güvendikçe aynı teknik ekiple çalışmaya devam eder hataları azaltarak giderek yükselen bir ekip yaratırsınız.


burada konuşulacak bir çok konu, cevap verilmesi gereken bir çok soru var fakat ben totale bakıyorum.

benim için bu seneki takım skor koruma ile, geride oyalanma ile uğraşmayıp 'bir şekilde' ileri oynamayı kendine yöntem belirlediği için bile desteklenirdi. sırf bu sebepten shuster başımın tacı bir hocadır. ertuğrul sağlam'ın istanbul belediye karşısında 1-0'a yatan ve 80'de golü yiyen takımının yanında bu takım çok daha heyecan verici benim için. eksiğiyle (pek yok ama) fazlasıyla ben aybaba'nın takımından memnunum.


eleştirdiğim ise takım tabelada üstünken eleştirilerin minumuma inip üstün değilken maksimuma çıkması. bu mantık ile hiçbir hoca ile istikrarlı bir sürece giremeyiz, mümkün değil. shuster "taraftar bizi ıslıklamıyor çünkü güzel futbol izlettirmek istediğimizi görüyor" diyordu. ben samet hocanın takımında da bu havayı görüyorum. bu seneki beşiktaş kadar aksiliğe uğrayan başka takım da az görülür.

sakatlıklar ile ilgili hocanın sorumluluğu nedir bilmiyorum, hata kendisinde de olabilir. fakat hocanın "doktorlara ve oyuncuya soruyorum, olumlu cevap alırsam oynatıyorum" dedikten sonra bana laf düşmüyor.

teknik ekiple ilgili her sene aynı manzaraya şahit olunca ben de doluyorum bir süre sonra ama alınganlığa sebep olduysam özür dilerim. kimseye ukalalık yapacak kadar bilmiş görmüyorum kendimi.

kalabay dedi ki...

50 kusur yorumdan anladigim TUrkiye de genc, vizyonu genis 1 (bir) adet teknik direktor yok..
Yazik

BJK4EVER dedi ki...

Ceyhun,

O teknik ekibi getiren kim veya isteyen kim? Samet Aybaba, ki bununla ilgili Eksibesiktas'ta gayet aciklayici ve net bir yazi var.

Takimi onde oynatmak mi dedin? Bunu GS deplasmaninda neden yapmadin? Trabzon macinda ben o coskulu futbolun ceyregini gormedim.

Ben Besiktas'ta hala bir futbol felsefesi, bir mentalite goremiyorum. Almeida'ya sisir, duran toplari kullan, kazandigi topla yaldir yaldir kos, sistem asagi yukari bu.

Ben bir antrenorden takimi ileriye tasimasini beklerim. 25. hafta oldu hala ayni golleri yiyoruz. Defansa bir care bulamadi ve defansif hatalar soruldugunda 'vallahi bende bilemiyorum ne olacagini' diye cevap bir antrenor var ortada. Bu cevap bile aslinda istikrar adina bu hocada diretmenin manasiz olacagini gosterir.

Ki diger teknik eksikliklerden bahsetmedim, cunku defalarca yazilmis.

Senin ne demek istedigini anliyorum, ancak Samet Aybaba'nin uzun vadede getirilmesinin nedeni genclere sans vermesi. Bu noktada bile projeye ihanet eden kisi kendisi, bu saatten sonra niye diretelim ki?

Ki ben her antrenore gitsin diyen biri de degilim. Keske Mustafa Denizli, Tigana, Del Bosque su anda takimin basinda olsaydi. Bunlar takimi ileriye tasiyan, kaliteli antrenorler.

Ama Samet Aybaba ile olmayacagi gun gibi ortada. Mesela Werder Bremen hala Thomas Schaaf ile devam ediyor istikrar adina, sonuc ne?

Övünç Şentürk dedi ki...

Abi öncelikli olarak algılardaki hatayı düzeltmek için örnek verdim.

Hani biz her cümleye Türkiye'de veya Beşiktaş'ta diye genelleyerek başlıyoruz ya , hah işte orada 1. yanlış var.

Alex Ferguson ,Arsene Wenger dışında yeri garanti olan başarıya endeksli olmayan istikrarlı bir tane teknik direktör var mı Avrupa'nın Top 100 kulübünde ?

Jose Mourinho dahil yok.

İnanıyor musunuz ki Fatih Terim , Faruk Süren döneminde 4 sene üst üste şampiyon olmasa Onu Uefa'ya götüren yolda ilerleyebilir miydi ?

Samet Aybaba'nın ilk geldiği zamanda anlatılanlar ile sonrasında gerçekleşenler arasındaki sıkıntı benim ilk yaklaşımımı etkiledi.

Abi bize söylenen Quaresama ,Simao ,Ernst gitmeli , giderler düşürülmeli , sezona beklentisiz başlanmalı ki o zaman bile söylemiştim Beşiktaş kadrosunun yetersiz olmadığını.Evet bizim için zor bir sezon olacaktı belki ilk 5'e giremeyecektik ama Erkan Kaş , Hasan Türk , Mertcan Aktaş gibi adamlar kadroya girecek , Necip , Oğuzhan gibi adamlar oluşacak çekirdeğin merkezi olacaklar iyi bir yerli rotasyonu yakalacaktık , masrafları düşürüp borçları ödeyecektik.Bu bağlamda benim için ideal değildi ama Samet Aybaba kabul edilebilirdi.

Sonrasında yaşanan Altınsay karmaşası , hesapta yokluk içindeki takımın yaptığı birbirinden gereksiz transferler , saçma sapan yardımcı antrenör , kondüsyoner seçimleri , baştaki söylemin inandırıcılığını kaybettirdi.

Evet Beşiktaş sezon başı ortaya sistemsel olarak bir plan koydu zaman zaman iyide uyguladı ama olan biten bu kadar.

Ne bu plan üzerinde istikrar sağlanabildi ne de üzerine bir şey konulabildi , ne oyunculara öz güvenden fazla bir şey verilebildi ne genç oyunculara şans verilebildi , ne maaş ödemeleri fark yaratabilecek kadar kısılabildi ne Beşiktaş'ın Avrupa'ya gitmesini sağlayacak eski futbolcu borçları kapatıldı.

İşin kötüsü bu plandan başka hiç bir şey çalışılmamış olduğu o kadar belli ki.Beşiktaş bütün yaz çok adamla hücuma çıkma çalışmış.Takımın tek defansif mantalitesi yediğinden çok gol atmak.Aksi takdirde kimse ligin sonuncusu ile birlikte en fazla gol yiyen takım olmamızı açıklayamaz.Mevcut fikstürde ligi en fazla gol atan takım olarak bitireceğimizi de sanmıyorum.

Samet Aybaba dürüst bir adam aklından geçeni konuşuyor ama burası onun yeri değil.

Burada oyuncuyu basının önüne atamazsınız , burada aynı oyuncuyu üst üste 2 hafta 35. dakikada sahadan çıkarıp " ondan çok üzüldüm" diyemezsiniz , burada 18 yaşında 2.ligin en az gol atan takımının en az gol atan forvetini transfer edip maç kurtarması için taraftarın önüne atamazsınız , burada her maçtan sonra "şanssızlık" ve "yapacak bir şey yok" açıklamasını yapamazsınız , burada üst üste 6 futbolcu darbeye bağlı olmayan adele sakatlıklarından uzun süreler takımdan uzak kalınca " şanssızlık , kondüsyonerlerimiz iyi çocuklar kendilerini geliştiriyorlar" diyemezsiniz , burada takımınız ligin 3 büyükler dışındaki bütün takımlarından en az 2 kat daha fazla maaş bütçesi varken " kadromuz kısıtlı , zor şartlarda mücadele ediyoruz " diye şikayet edemez.

Samet Aybaba mevcut şartlarda idareten bir seçim olabilirdi , ne o şartlar baki kaldı , ne de Samet Aybaba buranın hakkını verebileceğini kanıtlayabildi.

gundelikci dedi ki...

"kadro bu" şeklindeki açıklamayı da ben üzerime alıyorum ama alınganlık yapmıyorum=)

kendi adıma söylemek istediğim sene başından beri oynadığımız oyunun bu olduğuydu. yalnızca son iki maçtır daha temposusuz ve yineliyorum durarak oynadığımız bu iki maçta olcay'ın üç niang'ın iki ve diğer unuttuğum çok net pozisyonları var, onlar gol olmuş olsa bugün fazladan 5 puanımız olacaktı ama oyun anlamında yine tüm seneden farklı bir durum olmayacaktı. kaldı ki kasımpaşa maçı bu sezon belki de en az pozisyon verdiğimiz maç olabilir. sivok ısrarı en başından beri kötü diyorum ve diyoruz ama sözleşme yenilenmediği için tefe konulacaktı yeni yönetim.
hocanın uzun vadede getirecekleri ile benim de derin şüphelerim var ama bugün ragnick gelmiş olsa ve 10. olsak, teneke bağlayıp yollayacaktık yüksek ihtimalle. sene boyunca hep savunmaya çalıştığım samet hoca'nın ersan hamlesi benim taşma noktamdı ama ersan tarafında böyle bir sıkıntı yok gibi.
türkiye'de 2 seneden fazla kalan teknik adam sayısı istisna isimler dışında yok. mehmet özdilek'i de taraftara kalmış olsa geçen sene yollamışlardı çoktan. rıza hoca ise bu seneyi bitirip ayrılır diye düşünüyorum.
eğer istikrar=başarı ise mustafa denizli ve lucescu gibi isimeler var. mustafa hoca hep bir senelik başarıları var bilindiği üzere, lucescu eer ki gelirse başarıyı yakalar ama uzun vadeli olacaksa transfer ücretlerine bir bakılmalı derim.

geçen sene koch vardı ama adele sakatlıkları yine tavandı bizim takımda bu arada hatılayın.

holosko ve sivok kademeli düşecek yabancı sayısıyla iyice sıkıntı olacak yeni yapılmış sözleşmeleriyle. takıma seviye atlatacak yabancı zorunluluğu iyice belirginken çıtayı bence çok aşağı çekecekler.

beagle dedi ki...

Ben 3. hafta Samet'den umudu kesmiştim ama çok çabuk olduğu için sayılmadı :)

U-17 maçına baktım, Tayfun ve Furkan olmadan takım sistemimiz pek yaratıcı değildi. Halbuki Ender'in FB'nin tümüne 1 gömlek üstün olduğu belli idi. Güzel olan şey, A takımımızdaki eziklikten eser yoktu U-17'de. Her oyuncu güvenle topa basabiliyordu, ah bir de arkaya adam kaçırmasaydık... Gene de sahada ayakta durabilen bir Beşiktaş'ı yenildiği maçta bile izlemek güzeldi.
Demekki A takımı izlerken afakanlar basmasında sorun bende değil, sahadaki toptan korkan, top istop edemeyen futbol özürlüleri sahaya koyanda. Tekrar iddia ediyorum, A2,U 17 ve U18 karmamıza Fernandez, Almeida + 2 koşan adam (Necip, Olcay mesela)'yı koyun A takımın kalan adamlarını rahat yenerler, öyleki 10 maç üstüste falan yenerler.

Holosko, Hilbert, Sivok,Uğur Boral, Veli vb vb bunlar sahada forma doldurduğu sürece bu takım iflah olmayacak...

Holosko'nun perfomansı artmışmış, Veli koşuyormuş, Sivok akıllıymış, bunların oynadığı maçlardaki derbi sonuçlarına bakın, gözü topçudan anlamayana cevap tabelada yazıyor. Holosko 20 gol atsa ne olur, tahminen 150 tane gol kaçırmış, 1500 de top kaybetmiştir 20 golü atana kadar...

Övünç Şentürk dedi ki...

@gündelikçi

Abi yanlış yerden yaklaşıyorsun.

O goller olsa diye giriyorsun da o gollerin olmadığı 15 tane maç geçirdik.

Şanssızlık dediğin bir bilemedi iki hadi senin güzel hatrın için 3 defa olur.

Bir sezonda 15 defa şanssızlık onlar olsa başka şey konuşuyorduk olmaz.

Sürekli Olcay kaçırmasa konuşuyoruz ee kaçırıyor abi demek ki biz her hafta bunu konuştuğumuza göre.Bu bir şanssızlık değil ki , bu adam kaçırıyor genel itibariyle , bundan sonra da kaçıracak onlar da şanssızlık olmayacak buna önlem alacaksın o zaman.Bu adamı antrenmandan sonra bir saat karşı karşıya gol atma çalıştıracaksın o zaman.

Beşiktaş'ın maç kazanması için en az 3 gol atması gerekiyorsa 5 pozisyona girmesi de yeterli bir sayı değil ayrıca.

gundelikci dedi ki...

@övünç
söyledğin şey doğru. ben de bu yüzden bu sene oynadığımız oyun hep buydu, o beş puanı almış olsak da bu olacaktı diyorum. bu yüzden kasımpaşa maçında 3 yediğimiz skor ile kayseri de ilk 15 dakikada 2-3 olabilecekken 3-0 alıp medyaya "acaba" dedirtip sonrasında bocalamaya başladığımız oyun arasında çok uçurum yok, hatta tespit amaçlı kasımpaşa maçında totalde daha az posizyon var diyorum.
en verimli sene yada değil ilgilenmiyorum bir burak yılmaza bakıyorum yarım pozisyonu gol yapıyor, direk hatırladığım çizgi üzerinden vurulamayan 3 pozisyonumuz var bizim de mesela.

olcay ( bu seneye özel çok seviyorum kendisini belirteyim) özelinde ise attığı gollerde bu kadar net gol vuruşu olan bir adamın ciddi manada bitiricilik sorunu olduğunu düşünmüyorum. iki haftadır göstere göstere vücudunu sola yatırıp kalecinin sağına vurmaya çalışıyor, bence bu sıkıntı mental. bence o "acaba" yediğimizden fazlasını atalım oyunumuzda atma kısmına darbe vurdu.

Cartalete dedi ki...

İşte aslında aynı oyunu oynatıp, maçın kaderini o ufak kelebek etkilerine bırakmak en büyük sorun.
"Haydi beyler hücuma kalkıyor, haydi beyler kaptırdık geri koşuyoruz" mantığıyla haftada bir maç oynarken bile takım bitti. Seneye daha da duman oluruz. Bu açık ve net...
O yüzden şahsım adıma Aybaba'ya herhangi bir nefret duymamam hatta bence yine de Denizli geleceğine, onun gelmesinin daha iyi olduğunu düşünmeme rağmen; seneye bu iş net şekilde yürümez yani.

gundelikci dedi ki...

@ cartalete, benim de seneye konusunda derin şüphelerim var samet aybaba konusunda belirttiğim gibi. ama seneye ne olursa memnuniyet sağlanır onda daha da şüpheliyim. örneğin prosinecki 2. yarıda iyi ama ilk yarıdaki duruma ne kadar tahammül edilir, yada rakipler kayserispor'a karşı oynadıkları oyunu beşiktaş'a karşı oynar mı? istenilen yapılanmanın neresinde oluruz? alt yapımızda da biz çok sevsek bile sıkıntılar büyük gibi samet hoca'ya çok kızmakla beraber ilk 11'deki hasan türk'ten buraya nasıl gelindiğinde hasan türk'ün de ufak olmayan payı vardır diye düşünüyorum. ve yabancıların durumu gerçekten krıtik, sivok, holosko, almeida bu adamlar takımın galip gelmesini alışkanlık haline getirecek isimelr değil bence. yani biz bu adamların yaptıkları katkıyı konuşmak durumunda kalıyoruz, çünkü katkıları ekstra.

Basar dedi ki...

Değinmeden edemeyeceğim... Hocamızın "uğuru" kırmızı formadan bıkkınlık geldi!

Hazır "uğuru" da kaçmışken, sezonun kalan kısmında siyah-beyaz formayı görmek istiyorum!

Kırmızı forma esbab-ı mucizesi bile Samet Aybaba hakkında çok ipucu veriyor aslında...

sampi dedi ki...

Selamlar,

Yönetimin de Aybaba'nın da hataları bol, yine de ben güvertede yamuk yumuk yerlere koşulmasına rağmen geminin doğru yöne ilerlediğini düşünüyorum. Neticede tek bir Q7 hamlesi 10 tane dentinho hatasından daha kıymetli.

Takımın birincil sorunu organizasyon ve yönetimden ziyade kadro kalitesi. Bu geçmişten gelen şişirilmiş ve dengesizleştirilmiş kadro kaynaklı, bir senede gelinen nokta benim için tatmin edici.

Kasımpaşa maçında önlibero Toraman sol için çıkması gereken topa gittiği için yer kaybediyor. Stoperler kendilerine engelsiz deparla gelen rakiple karşı karşıya kalıyor, kalede de yerli süzgeç var. İster Lucescu 4-3-3 yazsın, ister Capello ister Samet Aybaba, önlibero yerini kaybediyorsa hakikaten "yapacak birşey yok." Belki enerjisiyle 5 kere 2. hamleyi yapabiliyor ama maç içerisinde çok fazla kaybolduğundan kontralarda hep düzensiz yakalanıyoruz. Takımın yerleşim hataları (Mehmet Akgün'ün iki hafta üst üste yedirdiği iki ters kademe hatası golü) Samet Aybaba'nın maçtan sonra abudik gubudik konuşmasından daha yapısal bir sorun. Tabii bu gereksiz gizli hedef vs. konuşmalarını onayladığım anlamına gelmez ama o tip detaylara takılmıyorum pek.

Takımın yeniden yapılanan milli takımdaki iki genç oyuncusu antrenmanla alakasız olarak diz bağı kopardı. BJK gibi kadrosu 13 kişiden ibaret bir takım için azımsanamayacak bir eksiklik oldu. Arkadaşların bahsettiği genç oyuncu gelişimi ilk 11'de oynayan 25 yaş altı iki oyuncu eksik olarak başladı.

Benim görüşüm bir oyuncunun makul bir şekilde orta vade katkısı vermesi için yaşının 23-27 olmasıdır. Örneğin Olcay genç sayılabilir çünkü önümüzde beş sene bu takımda sırıtmadan yer alır. Q7'nin hayatında tutturamadığı gol ortalamasını deli dana gibi koşarak ve takıma 12 km'lik destek vererek yapan bir adamın son vuruşunu tartışmak bana sağlıksız geliyor. Genç lafını kullanırken biraz abartıya kaçıyoruz. Ben 20 yaşında birinin takıma girip hemen adapte olmasını ve sonuç vermeye başlamasını beklemiyorum. Sinan Kurumuş gibi potansiyeli olan biri muhtemelen heyecan kaynaklı 60 dakikalık rezalet oyunla bir sene kaybetti. Aynısını Hasan Türk ve Muhammet özelinde yaşamamız bence çok olasıydı, onun için bu sene kadroda olmaları benim gözümde yeterli. Yavaş yavaş entegre olurlar, en azından düşünüldükleri ortada.

Sivok, Holosko, Oğuzhan, Olcay, Köybaşı, Pektemek, Fernandes, Almeida üzerinden takım kurulabilir ve bu takım bana Simao-Q7-Guti balonlarından çok daha fazla iş yapar gibi geliyor. Hepsi koşuyor, hepsi karakterli oyuncular. Gelecek sene maç kurtaracak bir kaleci, Ersan'ın gelişimi ve en önemlisi Ernst'in bize ilk geldiği anki hali çok farklı bir takım olacaktır. Bu kadro yaş olarak 3-4 sene beraber oynayabilir ve o noktada şampiyonluk adayı olacaktır. Yukarda saydıklarımdan 6'sı bu sezon esas oğlan rolüne alındı ve en azından belli bir formu hep tutturdu. Yani üstüne inşa edilecek birşey ortaya koydular. Maalesef bunu Uğur Boral ve İbrahim Toraman'ın yanında koydukları için verdikleri meyveler kısmen çürüdü.

sampi dedi ki...

Beşiktaş son 9 senedir her sene hoca değiştirip takıma format atıyor. Ben şu noktada gereksiz buluyorum çünkü hiçbir hocada camia mutabık kalamıyor. Avrupa'da öneleme maçında adam adama savunma yaptıran Rıza Çalımbay'la gelmiş geçmiş en kötü BJK kadrosuyla 2. olup kupayı alan, bu süreçte bir sürü genç oyuncu yatırımı yapan Tigana aynı ölçüde hışımla gönderildi. Herkesin kendine göre doğruları var. Bana göre Tigana Beşiktaş'ın Demirören'den beri başına gelen en güzel tesadüftü ama taraftar Gökhan Zan & Güleç'li kadro niye defansif oynuyor diye çıldırıyordu takımın boyunun bu çapsızlıkta 25-30 metre olmasına rağmen.

Bugün geri istenen Ertuğrul Sağlam CL'de her maç ebleyip fark yerken camianın çoğu tarafından yetersiz bulunuyordu. O zamanın Dentinho'su Higuain'di, Diarra'sı Escude. Onun için bunun sonu yok. Çapsız kadroya çaplı Rijkaard/Ragnick falan bence uymuyor, böyle kadroya böyle hoca daha gerçekçi. Yoksa ten uyuşmazlığı oluyor, Zico-Irak gibi zoraki duruyor.

Bence basın ilişkilerini yürütecek ve baskı kaldırabilecek akil bir yönetici (Mustafa Denizli) ile az ve öz transfer ile bu senenin kazanımlarını gelecek senelerde realize edebiliriz.

Son olarak İnönü'deki başarısız sonuçları kısmi olarak taraftara bağlıyorum. Takımdan soğukkanlılık beklerken çoğu zaman stres kaynağı oluyor. 25 yaşında oyunculardan beklediği olgunluğu biraz kendi göstererek taraftarın baskı-heyecan-gaz-şiddet dengesini daha iyi tutturması lazım. GS 2-0'dan Ordu maçını çevirirken biz 0-0'da ilk yarı heba edince homurdanırsak bu takıma haksızlık etmiş oluyoruz.

Unknown dedi ki...

@ sampi, soğukkanlı yorumların için tebrik ederim. Bu blogu bir yıldan uzun süredir takip ederim, hiç bu kadar soğukkanlılığın kaybedilip, sil baştan yapalım moduna girildiğini görmemiştim. Bahsettiğin pektemek ve köybaşı sakatlıklarının gs'deki muadili yarı şiddetinde ve yaşlı as oyuncuya denk geldi (ujfalusi) ve adamlar ciddi savunma krizi yaşadılar. Bizim ise ne stoperler iyi, ne orta saha iyi iken, milli takıma aday sol bek ile forvetten sakatlık nedeniyle hiç faydalanamadık. O kadro darlığında, takımın asist yükünü çeken almeida ve fernandes, ki almeida skor yükünü de taşıyordu, çok uzun süre takımdan ayrı kaldılar. Seneye daha az maç kaçıran bir 18 oluşturmak 1. Öncelik olmalı. Artı bir ön libero, yerli bir kaleci ve mümkünse bir sağ açık.


Basar dedi ki...

@Unknown

Sevgili arkadaşım malesef soğukkanlılığımızı kaybetmedik. Keşke kaybedip, duygusal yorumlar yazıyor olsak.

Bizim bakış açımızla malesef hocadan fayda gelmeyecek. Kendisine gelmeden de karşıydık, sezon ortası da karşıydık, sezon sonunda da karşı olacağız.

Yazmayayım diyordum ama artık mecbur hissediyorum. Lütfen vikipediaya girip, siz de inceleyin... Hoca 4'ü aynı kulüp olmak üzere toplam 16 takım çalıştırmış. Bunların 3'ü küme düşerken, 8'inde de görevi sezonun bir yerinde sonlanmış. Teknik direktörlük kariyerinde sadece 1 maç Avrupa maçına çıkmış (Trabzon-Villa Real, intertoto kupası maçlarını saymıyorum) Kariyerinde gördüğü yenilgi, kazandığı maçlardan fazla.

Daha ne yazayım? Gelmesi baştan büyük bir hataydı. Sezon sonu teşekkür edilmesi hatanın neresinden dönersen kardır sözünün canlı örneği olacaktır.

tannhauser dedi ki...

@basar: abi şu kırmızı forma olayına hakikatan bir çözüm bulunması lazım. oğlum 3 yaşında, siyah-beyaz diye bağırıyoruz, kafası karışıyor sabinin. ciddiyim.

Adsız dedi ki...

Benim oğlum da 4 yaşında, ben de ona anlatamıyorum kırmızı formayı :)

Cartalete dedi ki...

Abi ben 30 yaşındayım bana da anlatamazsınız :)

İki maçta bir berabere kalınan formanın neresi uğurlu onu anlamış değilim en başta. "Yenilmemenin uğurlu" sayılması başlı başına loserlık değil mi? Ben bunlara katlanamıyorum işte.

BJK4EVER dedi ki...

Ya onu birak da bir hocanin forma renginden medet ummasi zaten basli basina bir sacmalik segil mi?

gundelikci dedi ki...

ben hocaya ne başta karşıydım ne de şu anda ama derin şüpheler doğuruyor yaptıkları, bunu söylüyorum. ersan konusu gibi yerlerde şüphelerimin haksız çıktığını da söylüyorum.

kırmızı forma olayı da aslında verdiğim ragnick örneği gibi bence, bu seneye kadar tüm forumlarda, bloglarda en çok istenen şeydi ve direk taraftar için çıkartıldı kırmızı forma ama şimdi samet hoca oyuncular uğurlu sayıyorlar hikayesinden sonra insanlar iğrenmeye başladı. sahada oynana oyunun büyük bölümünün psikolojik olduğunu kabul edersek(ki ben ediyorum, bocalamanın büyük sebebi olarak bunu gördüğümü de söylüyorum)oyuncu uğurlu bu forma diyorsa, giymeyin demenin ne manası var ki?

bir de teknik direktörlük referansının bir geçerliliği yok bizim ülkede, inanmıyorum ben. eğer siz de fenerbahçe'nin kapasitesinin altında oynadığını düşünüyorsanız benim gibi, aykut kocaman'ın cv'sinde minimum uefa çeyrek final yazmasına içerlemek lazım. ankaraspor da bir olayı yoktu ama bir şekilde uefa çeyrek finali oynamış teknik direktör oldu. şansını bulamayan adamın yapabileceği çok şey yok. bülent uygun iki sene üst sıraları karıştırdı ama en sağlam adımları altyapıdan atan bucaspor'u ne hale getirdi. iyi bir teknik direktör mü bülent uygun?

@ tannhauser, kartalist
öncelikle Allah bağışlasın
89-90, 90-91 nostalji maçlarını kullanın tavsiyem=),8 numaralı futbolcuyu seyrede seyrede Beşiktaş'ı sevdim ben. bu seneki kaos yorar yavrucakları.

Cartalete dedi ki...

Niye giyiyorsunuz değil, niye uğurlu diye soruyoruz. Şu formayla şansla kazandığımız bir Fener maçı var, misliyle de kazanacakken kaybedilen puanlar daha ağır basıyor.

Sadece "yenilmemenin" böyle bir uğura bağlanması, beni yaralıyor abi bu kadar basit. Şuana kadar Avrupa maçları ve kritik derbi deplasmanları hariç, beraberlikten mutsuz ayrılmış biri olarak bana tuhaf geliyor.

gundelikci dedi ki...

ben sanırım anlatamıyorum kendimi. sahadaki oyuncu biz mantıklı sayalım yada saymayalım bir talepte bulunuyor bunu söylüyorum. eğer ki işim motivasyon tarafını kabul ediyorsak, haksız nedenle bile olsa oyuncunun isteğinin kırılmasının bir mana teşkil etmiyor.
oyuncular için bu eleştiriyi getirmiştim zaten, şampiyonluk yarışı, contender takım psikolojisi, nedir bilen yok diye. özellikle yabancı oyuncular fenerbahçe ve galatasarayı daha üstte görüyorlardır sanırım. en uzun zamandır türkiyede olan holosko 1 beşiktaş şampiyonluğu gördü sonuçta. fener'i son saniye golüyle yenip taraftar biraz fazla coşunca yeni yabancıları düşünemiyorum bile.

Basar dedi ki...

Hehehe benimki daha 1,5 :)) Şu an için sadece gollerden sonra havaya atıyorum. Bol gollü bir sezon geçirdiğimiz için şikayetçi değilim :)

beagle dedi ki...

Kültürümüzde "olmayacak duaya amin demek diye bir deyiş var". Blogdaki topluca isyanın sebebi bu

@sampi
Sivok, Holosko, Oğuzhan, Olcay, Köybaşı, Pektemek, Fernandes,
Almeida ile takım falan kuramayız.Kale artı savunma eder 5- 1 önlibero konduğu takdirde Oğuzhan,fernandez,Holosko,Pektemek,Olcay ve Almeida 6 adamını zaten kullanamıyorsun. Hadi Pektemeği Almeida veya Holosko'ya yedek ettin, bu adamları ful verimde kullandın, Oğuzhan 2-4, Fernandez 5 Olcay 5-7 Holosko 5-7 Almeida(+Pektemek) 15 iyi senaryosunda 35-45 gol atarsın. 60-70 golden aşağı bir halt olmayacağından senin yazdığın kadro üzerine takım kurulamaz.

Diyeceksin bu sene holosko ve olcay çok attı, e arkayı açıp yiye ata gittiğimizden öyle. Böyle de bir halt olmadığı 2,5 maçta 1 galibiyet istatiğimizden belli.

Sorun şu ki taraftarımız doğru bir takımı hayal etmeyi bile unuttu. iş bu kadar vahim. Küçük takımlığa giden yol bu...

Hayalimizdeki topçu tiplerini de örnekleyeyim Simao,Guti falan değil Rıza Çalımbay,Ali Gültiken, Feyyaz Uçar, Gökhan Keskin, Şifo mehmet, Recep Çetin, Walsh, Amokachi, İlhan, Zago, Münch, hatta Delgado, Karhan, Johnsen, Alpay vb... Bu adamların her biri asıl işlerini iyi yapıyorken diğer açılardan da takımı batırmıyorlardı.

herstreamingmind dedi ki...

Ekşibeşiktaştaki bir arkadaş şöyle güzel bir yazı yazmıştı http://eksibesiktas.blogspot.com/2013/03/bugunden-yarna.html. Yazının özeti "Beşiktaş bir oyuncunun vasatlığına anca ve anca bu oyuncu gelişme sürecinde olduğu için vasatsa, gençse ve gelişeckse katlanmalı." Her oyuncunun tek tek değerlendirmesi de mevcut merak edenlere. Bizim sorunumuz bu işte "bunla şöyle idare ederiz" kafasıyla takım planı yapıyoruz, yetkili kişiler yapıyor. Oysa biz bugünü idare ediyorsa da yarın ciddi bir şeyler verecek adamların peşinde olmalı, üzerine takım kurmalıyız. Yazıda en beğendiğim cümle ise " Beşiktaş'ın yarınında olmayan adamın bu gününde de olmaması lazım "cümlesi. Seneye belli ki yine Avrupa'ya gidemiyoruz. Şampiyon olamadık gelirklerden mahrumuz, üstüne bir de ŞL geliri de gelmeyecek yani bu sene yarınımızda olmayan ama günü kurtarması için alınan adamalrdan dünya kadar zarar ettik, çünkü günü de kurtaramadık. Avrupa işinin olmayacağını kulübün hesabını-kitabını tutanlar başından beri biliyordu yani bu takımda Uğur gibi veteranların yeri yoktu ve Manu, Hugo gibi para edecek adamalrı da elimizde tutma lüksümüz yoktu. Seneye Avrupa'da olamamak hem maddi (ki ŞL olmazsa maddi girdisi yok gibi) hem manevi bir yaradır kabul ama bu bize gerçek bir yeniden yapılanma için verilmiş son şans belki de ve bunu yukarıda bahsettiğim şeyleri göz önünde bulundurarak iyi değerlendirmemiz lazım.

Centrocampista dedi ki...

Yönetim feda senesi ve özkaynak kullanımı ifadesini belirtmişti sezon başında doğru mu? Doğru. Td nin buna göre seçilmesi gerekiyor muydu? Evet. Td adaylarının buna yönelik olmasi önce bizi sevindirirken sonra Beşiktaş'ın çocuğu uygulaması yüklendi. Ahbap çavuş ilişkisiyle teknik kadro oluşturulması önermesine sonuna dek katılıyorum. Salih Uçan td belirsizliği sebebiyle alınamadı, Fenerbahçe araya girdi deniyor. Td si belli olmayan Beşiktaşta bu yeteneği ilk kim zikretti madem, görüşmelere niye başlandı? Söylentiler yükseldiğinde kulüp zaten td siz değil miydi? "Aa dur lan daha td belli değil, vazgeçelim" denmiş olabilir mi allahasen? Çok saçma bir bahane, hele ki Salih Uçan ve Emre Güral gibi iki adamı kaçırdığımızı düşünürsek delirtiyor beni. Tüm transferleri SA mı yaptı sanki? Hiç mi yönetici transferi yapılmadı bu sene?

Sonra İbrahim Altınsay istifası. Oğuzhan'ı bize hediye edip gitti, tek tesellim. Td seçiminin SA'dan yana olması, bu kararda Levent Erdoğan'ın aktif rol alması, Altınsay'ın düşünce yapısına uymayan bazı konular görevini kısa süreliğine yapmasına neden oldu. Bi rica etsem "levent erdoğan samet aybaba" yazar mısınız google'a? 2007 haberinde dile getirmiş adam samet isteğini. Zaten yıllar boyu Beşiktaş td değişikliği yapacakken SA'nın adı hemen hortlamaz mıydı? O esnada başka kulüpte ne yaptı, başarısı ne gözetilmeksizin hoca adaylarından olurdu (bi de kulüp farketmeksizin Winfried Schaffer vardı ismi dolaşır dururdu, aklıma geldi nedensiz) Levent Erdoğan oluşturdu kulisi, SA geldi hoşgeldi. Her yönetim listesinde yer alan, oy getirisi yüksek bu amcamın istekleri doğrultusunda belirledik vizyonu gepgeniş hocamızı, çok güzel gerçekten. Gençleri oynatacakmış, çok sağol.

Bence özkaynak falan düşünülmedi. Dostlar alışverişte görsün diye gençler hazırlık maçlarında oynatıldı, bu durum asıl kadronun oturmasını da geciktirdi. Oğuzhan'ın 11'e yerleşmesi, Toraman'ın önliberodaki yeri vs. kadronun son halini almasi zaman aldı. Gençler türkiye kupası'nda oynatılacak şekilde düşünüldü, elenince de at çöpe. Erkan Kaş'ın adını en son ne zaman duymuşuz bakın? Aralık ayında en son 17 dakika oynamış sadece. Bu adam altyapıdan gelen bence fiziksel olarak en hazır adamdı. Noldu? Mazi kalbimde yaradır.

Çok gol atılabilmesine dürüstçe belirteyim çok çok seviniyorum, son 3 sezonda sırasıyla 47,53,50 gol atmışken çıldırıyordum gol fakiri halimize, gerçekten güzel rakama ulaştık. Ama naptık? Scala dönemi gibi yediğimizden fazla atma mottusuyla sezonu sürdürdük. Bir allahın kulu da demedi ki yav 5 atarken niye 3 yiyoruz? (burda denmiş olabilir, muaf tutarım) Sol bek problemini çözücez, yabancı kontenjanında kaleci var Escude'yi oynatamam (hazır değil dediği de oldu) derken yedik 26 haftada 38 gol. Isaksson'u da analım bu bağlamda; sene başında SA istememişti sanıyorum.

Devre arası yönetim feda zihniyetiyle alakası olmayan transferler yaptı sonuçların gazına gelerek. Çok korktum 2. Tabata yolda mı diye. Ahmet İlhan Özek, Lualua, Sezer Öztürk, Webo, Holmen... Allah dedim. Türkiye'de iyi kötü bilmem ben ama devre arasında çakarlar arkadaş. Sonra Dentimintobello geldi, Niang geldi, çok ucuz dendi. Niang reyizdir bişey demem ama Dentinho da nedir? 1.5 yıllık kiralama kontratı mı olur? Dentinho'nun tek referansı youtube ve Lucescu. Zannedersem tek eksiğimiz cambazdı. Çocuğun GS maçında kulübe önü gerginliklerinden birinde şaşkın ötesi ifadesini gözlemleyebilen oldu mu? Tam bir "neden geldim istanbul'a" travması. Mustafa'nın bir yazısında belirttiği rahatsız adamlara o kadar çok ihtiyacımız varken bu kardeşi nerden buldunuz?

Buraya ansiklopedilerce yazsak da futbol ticari bir sektör, en ideal 18'i buraya en fosforlu kalemlerle çizsek de gerçeğe varamayacağız. ah yönetimden bu blogu okuyan olsa diye inanın nasıl dua ediyorum bilemezsiniz. ama en iyisini onlar bilir tabi. beşiktaşlılıktan çok yönetimde olmayı ticari avantaja dönüştürüp heybesini dolduran fakir edebiyat üstadları bilir.

sampi dedi ki...

@beagle

Sivok (çek milli, avrupa şampiyonasında çeyrek final oynadı), Holosko (slovak milli, dünya kupasında oynayan tek oyuncumuzdu, kanat forveti olarak bekini boşlamadan 8 gol attı), Oğuzhan- Olcay (bu sene kazanım diyebileceğimiz genç oyuncular), Köybaşı - Pektemek (a milli), Fernandes - Almeida (portekiz milli).

Şimdi bu oyuncular bir takıma baz olamıyorlarsa (en yaşlısı 84'lü) o zaman hangi şartlarda hangi kalitede oyuncular bularak şampiyonluğa oynayacağız?

Arkayı açıp koş-koş futbolu oynadığımız doğru. Ama rakip ceza alanına 4-5 kişi girebilecek kadar diri bir takımın arkada referans noktası olacak bir toparlayıcısı olsa (en iyisi busquets, bjk ayarında cisse veya johnsen) başı kesik tavuk gibi davranmayacak takım. Neticede rakip Dany'li Semih'li tandeme sahip GS veya Bekir'li Christian'lı FB. Yani belli bir seviyenin altına düşmedikten sonra beraber oynamak, gençlik vs. gibi etkenlerle vasat üstü oyuncular (yukarda sayılanların hepsi) iyi bir takım yaratabilir.

Samet Aybaba'nın yerine daha iyisi gelecekse kabulüm, ama çapı doğru tutturmak lazım. Olcay'a Guardiola taktik vereceğine Recep Çetin hadi evladım desin daha faydalı olur.

Benim hayalimdeki yapılanma eldeki takımı bozmadan iki-üç transfer, en önemlisi 90 dakika nerede duracağını bilen bir defans önü toparlayacısı. Geri dörtlüden top istemekten korkmadan baktığı yere pas atabilmesi de gerekiyor elbette. Hoca olarak da Mustafa Denizli Genel Koordinatörü pozisyonunda olmak şartıyla Metin Tekin.

Açıkçası beni Rıza Çalımbay, Ertuğrul Sağlam vs. tatmin etmez. Denenmişi var. Çalımbay iyi niyetli ve kutsal saydığım biri, ancak Aybaba'yla yaş harici bir farkı yok, üstelik adam adama savunma - Kürşat'ı aldırmaya çalışma gibi kırık notları var. Ertuğrul Sağlam'ın ben arkasında dururken camia Avrupa'da 4'er 8'er yediğimiz için kovdurdu. Tekrar bu döngüye girmeyi anlamlı bulmuyorum. Mehmet Özdilek'in de Samet Aybaba'dan fazlası olduğuna dair şüphelerim var. Antalyaspor'un mental olarak test edildiği yerlerde takımı yönetemediğini düşünüyorum (geçen sene küme düşme mücadelesi, bu sene Avrupa potasına girilmesi).

Taraftarın bakış açısını gözden geçirmesi lazım. McGregor gibi Britanya'da oynamış, kendi milli takımında aktif bir adam gelmiş. Dil tutmuyor, önündeki dörtlü sürekli rotasyona girmek durumunda kalıyor. Daha ilk senesi, hayatında ilk kez antrenmandan sonra baklava yiyor. Takım ortasahada pozisyon almayı bilmediği için sürekli kontraya maruz. Sonra adam gol yiyince (ki Cenkvari yumurtlama değil) gönderelim yenisini alalım. Peki alalım da Demirören zamanında bu mantıkla borç yapmadık mı? Kimi ne kadara alabiliyoruz? Aynı golleri Sinan Bolat yiyince bu sefer onu gönderelim muhabbeti edecek miyiz?