Niang ve Pres


Milli maç aralarında fizik olarak geriye giden oyunculara alışkınızdır. Bu oyuncular, nüfus kâğıdındaki bilgilere göre gençtirler ayrıca… Bu kısacık arada, kendini iki yıl öncesine geri yükleyen, o müthiş patlama gücünü bir nebze yakalayan, oyunun sürekli içinde olan, her hücumda mutlaka bir ayağı topa dokunan Mamadou Niang, yaşlı mı oluyor şimdi?
Sadece, top rakibe geçtiğinde pas yollarını nasıl tıkayışını izlemek bile ayrı ders niteliğinde. Topsuz oyundaki doğru koşuları; topu aldığı anda aldığı kararlar, verdiği paslar… Futbola bakışı hala çok genç Mamadou Niang’ın. Biraz parayı bulunca 23 yaşında “hobi olarak” futbol oynamaya devam edenlerden çok daha makbuldür. Zaten böyle giderse –sakatlık falan çıkmazsa- seneye de kalması, hiç maceraya girmeden bir açığı kapatmak demek olabilir Beşiktaş adına. Çünkü bu adam, net şekilde fark yaratıyor…


Beşiktaş’ın Mersin karşısında yaptığı en güzel iş, topu kaptırdığı anda “haydi beyler kaptırdık, geri koşuyoruz!” demek yerine, aniden karşı preslere kalkmasıydı… Sürekli yapılmamasına rağmen, o hamleler Mersin’i kaleden uzak tuttu. Zaten bu felsefe, kafaya oynamak isteyen takımların en az renkleri kadar değişilmezi olmalıdır. 

Tabii içersine Oğuzhan gibi yetenekleri de serpiştirerek… Oğuzhan’ın pres gücü eksiği varsa, kazanması adına “sahada” zaman vermek gerekir. Zira hiç kimse oturarak gelişemez, öğrenemez… Beşiktaş gelecek sene yeniden üçüncülüğe oynamak istemiyorsa, elindeki yeteneklerinin üzerine gitmek zorunda. Oğuzhan, yerli oyuncular arasında bu takıma birkaç kalite gömleği giydirecek başlıca adam olduğuna göre…

Niang ve pres, bu akşamın ardından tat bırakan şeyler... Yine hastane çift forvet olmasaydı, iyiydi... Bu kadar sakatlık şanssızlık olamaz herhalde.

40 yorum:

EC dedi ki...

Merhaba.. uzun zaman olmustu size yorum birakmayali..
maci izleyemedim evden uzakta oldugum icin ama internet portallarindan takip edebildigim kadariyla kaleci ile basimiz hala dertte.. Feda Yilinda neden 3cu kaleciye bir sans vermezki Samet Aybaba ? Arsenal de ve diger Premier Lig ekiplerinde , Atl. Madride kaleciler kac yaslarinda eldivenleri giyip sahalarda boy gosteriyorlar.. bizde 25 yasinda adam hala genc.. 17 yasindaki ise cocuk muamelesi goruyor.

Dinazorluktan vazgecmek zor is..

Necip i hic duymadik sahadamiydi?

Almeida ve Fernandes i sene sonunda satmak ve genclestirme baabinda Muhammed ve Oguzhan ile gobegi kilitleyip, daha faydali ve surekli oyuncularla ilerletmekte fayda var bu takimi..

Samet Aybaba olur mu bu takimin basinda..??? dilerim olmaz..

Bursa macindan da hic umidim yok bu arada..

ECO - Vancouver - Kanada.

tannhauser dedi ki...

takımın bütün defoları bir bir ortaya çıktı resmen. tesadüfen iyi olan şeyler varmış, onları gördük.

fernandes resmen, "kendi zamanımda kendi işimi, beşiktaş'ın zamanında beşiktaş'ın işini yaparım" cümlesini kurdu samet aybaba'ya. anlayacağını zannetmiyorum. sene olmuş 2013, orta sahaya kadar top almaya giden santrafora stoperle markaj yaptıran antrenörden bahsediyoruz.

toraman'ın savaşçılığını, kabullenmeyen yapısını sevdim hep. ama o hamleyi yaptıktan sonra bariz lag yaşayan ve ardından göğsünü ileri doğru çıkararak kaleye yönelen oyuncunun arkasından koşan videosu bir bitmedi ki. o yüzden size savunamıyorum elemanı. bu maç da o enstantaneyi eksik etmedi.

veli'nin koşu kalitesine bir şey diyemiyorum. sezon başında ve geçen sene veli için kurduğum tüm cümleleri yuttum. on tane veli düşünün, dört ciğerle maç boyu koşsun, müdahalelerin yarısında sert fauller yapsın. söküp alabildiklerinin yarısından çoğunda da arkadaşlarına pas atmaktan aciz kalsın böyle bir takım diri kalabilir mi. 35. dakikada hepsi yere serilir alimallah.

cartalete, sen hep gökhan süzen'in asli yeriyle ilgili vurgu yaptın ama ben gökhan'ın sol iç ve açık görevlerini de sorgularım. sırrı süreyya'nın esprisini çalarsak. idris naim şahin'in iç işleri yaptığı, gökhan süzen'in beşiktaş'ta futbol oynadığı ülkede, herkesin bir şeyler olabileceğine dair umudu olur. mersin'in sol bek de oynayabilen sağ bekini alsak gökhan'dan daha iş çıkarır sanki.

hafta içinde "benim türk futboluna kazandırdığım oyuncular belli" şeklinde açıklama yapan bir teknik direktörün, necip uysal isimli canavarı nasıl kaybettiğinin sorulması gerekir.

hilbert. her ortası karşısındaki rakibin ayağına takıldığında "oh, oradan geçse direkt kale üzerinden dışarı çıkardı" cümlesini kursam da sözleşmesinin yenilenmeyeceği neredeyse kesinleştiği bir dönemde sahadaki en fazla kartala benzeyen iki isimden biriydi.

tannhauser dedi ki...

ben bu maçı kazandık da saymıyorum. ilk gol de "ele çarpma" diye değerlendirilebilir dense bile, bence o el istemli veya istemsiz o şekilde açılmışsa, oyuncu da bunun neticesinde avantaj sağlıyorsa, eldir işte arkadaş. ikinci yarı durum 2-1'ken niang'ın eliyle kestiği/eline çarpan topun da penaltı olması gibi.

sezonun ilk yarısının son bölümünde beşiktaş gibi oynadığımız maçlar, bariz gazdan ibaretmiş. daha önceki posttaki ersun yanal tartışması masaya yatırılmalı bence. orada tam anlaşılamadığımı düşünüyorum. ersun yanal'ın milli takımda kazandığı tecrübe doğru bir örnek değil. çünkü basının ağırlığını taşıyamadığı için kendinden taviz verip ayrılmak durumunda kaldı. demem o ki; şu puan durumunda ersun yanal'ın takımı olsa, ben ertesi sene için ve daha ertesi sene için umutlu olurum. savunurum. ama buradan savunmam bir işe yaramaz. bizim işe yaramaz basın, ne hikmeyse samet aybaba'yı çok seviyor, ama ersun yanal'ı anadolu takımlarının ötesine layık bulmuyor. bu anlamda arka çıkacak bir yönetim olursa, ersun yanal gelsin. ama yoksa vakit harcamaya değmez. geldiği anda fark yaratacak bir teknik direktörle başa güreşmek daha mantıklı. gelecek kurtarmak bu yönetimin harcı değilse, hiç yoktan günü kurtarmak için bir şeyler yapılsın. ersun hoca'nın reputasyonuna zarar verilmesin. bir de ersun yanal'da hafif bir dediğim dedikçilik seziyorum. ankaragücü ve gençler'de isteikleri olmadığın ayrılmakta hiç tereddüt etmemişti. biraz ergin ataman profesyonelliği biraz da ibrahim altınsay romantizm'i var hoca'da. kısacası teknik adamlığına sözüm yok ancak saha dışı faktörler onu başarıdan alıkoyacaktır. birisi şakayla karışık yılmaz vural demişti. bence yılmaz vural şimdi gelsin, son 7 hafta bir gaz gidebiliriz. artık diğerlerinin sonuçları ne olur bilmiyorum ancak en azından saldıran tat veren bir takım izleriz.

çok yazdım, benim vaktim, sizin de sabrınız tükendi. herkese iyi geceler. tüm söylediklerimin ötesinde ben umutsuz değilim. sahada bir beşiktaş görmek istiyorum. pek çoğunuz gibi onu gördüğümde, heyecanlanmam, sevnmem, gurur duymam için kazanmasına gerek olmuyor. bu gece kazandı ve yukarıdakilerin hiçbirini yaşayamadım.

Unknown dedi ki...

2 haftadır maçların tamamını izlememiştim, bugün izleme fırsatı buldum ve keyif almak bir yana fenalık geçiriyordum. Takım milli maç arasında iyice geriye gitmiş, ruhsal bütünlükte kopmuş gibiydi. Takımın hali, Carvalhal döneminin sonlarında herkesin ayrı telden çaldığı zamanları andırıyordu.

Niang az sayıdaki olumlu şeyden biriydi. Maçın en iyisiydi. Fernandes'te oldukça moralsiz haline karşın skoru doğrudan belirledi. 3 puan pek umut verici değil takım kırılgan olmayı da geçmiş bitme eşiğine gelmiş gibi göründü.

Almeida meselesi en sevdiğim bir kaç oyuncudan biriyken bir an evvel kurtulalım durumuna getirdi beni. Hep umut veren, hayal kurduran ama hiç gelemeyen bir objeye döndü. Hakikaten ilk yarı takımının çok kritik bir parçasıydı. Gene uzun süre yok.

İskeleti 3-4 sene önce kurulan bu takım ara form halindeki bu sene miadını doldurdu gibi görünüyor. O kadar sıkıldım ki bu akşam toptan revizyon isteyene de artık eyvallah diyeceğim.

Mucizevi bir sıçrama olmazsa Bursa'yı deplasmanda yenemeyiz hatta yeniliriz büyük ihtimalle. Yensek 2.lik potasına girme şansı var ama görüntü çok kötü birde sakatlar var.

Clamoroso78 dedi ki...

@tannhauser:

"...pek çoğunuz gibi onu gördüğümde, heyecanlanmam, sevnmem, gurur duymam için kazanmasına gerek olmuyor. bu gece kazandı ve yukarıdakilerin hiçbirini yaşayamadım.

Tüm bir organizasyonu bu cümlen yeterince özetlemiş.

Üzerinde önce başkan sonra da transfer komitesinin kafa yorması gereken bu cümle işte.

Futbol takımımızın başarılı olduğu yıllara baktıgımızda o başarı istikrarı için hep aynı devrimci darbe ile karşılaşıyoruz. Bu darbe gerçekleşmesi için o dönem koşullarında ya para yokmuş ya da varolan para boşa saçılmış artı iç karışıklıklar had safhaya çıkmış.

Evet çok iyi biliyorum. Hem böyle bir yapılanma yapıp hem de üst sıralarda yer almak bu ülkede çok zor. Özellikle saha içi sonuçları istendiği gibi olmadıgında "kurban " aranan bir sistem var tüm kulüplerde ve maalesef başkanlar da kendilerini kurban olarak görmedikleri için ilk işleri teknik adamı değiştirmek oluyor.

Ben de çok isterim MUFC gibi son 50 senende 2 TD ile devam etmeyi. Ancak burası Türkiye. En fazla Gordon-S.Hamdi- S. Seba üçgeni kurulabiliyor istenen futbol ve başarı istikrarı için. O da ancak inanılan projeye her birimiyle sahip çıkarak ve ezdirmeyerek oldu.

Fikret başkan, ekonomik duruma öncelik vermek zorunda oldugu için futbola dair ne düşündüğünü bilemiyoruz. Ancak değerli başkanımız Süleyman Seba gibi tüm birimleri ile yepyeni bir futbol yapılandırmasına iç ve ya dış mühraklara kapılmadan başlarsa ve Gordonumuzu ve Serpil Hocamızı bulursa gelecek adına neden umutlanmayalım?


nkonrat dedi ki...

Kendini TD sanan S.A. bir demecinde "Veli'nin koşu kalitesi iyi" demişti. Onun nicelik ile nitelik arasındaki farkı bilmemesini yadırgamamıştım ama bu blogta da benzer bir ifade okuyunca 'Veli'nin koşu kalitesi' meselesine değinmek istedim. Kalite sözcüğü nitelik atfetmek için kullanılır. Bir şeyin nicelik değerine bakılarak onun nitelikli olduğunu iddia edemeyiz. Veli'nin çok koştuğu herkesin malumu ama bu koşuyu yaparken nitelikli şeyler yaptığını kim söyleyebilir? Veli'nin tek bildiği şey "çok" koşmak; S.A.'nın tek bildiği şey de en çok kim koşuyorsa onu oynatmak. Sonra da basının karşısına çıkıp anlamını kendisinin de bilmediği laflar etmek. Lütfen şu şahsın dediklerini çok fazla kaale almayalım.

Cemege dedi ki...

Haftalardır vasat futbol oynayan takımın meğerse mazereti varmış, baskı altındalarmış efendiler.Neyin baskısı fedayı her fırsatta başarısızlığın kılıfı sanan Sir Aybaba ve yöneticilerimiz inşallah takkenin düştüğü bu haftalarda keli görürler de seneye feda yerine sefa süreriz.Kalemiz, kanatlarımız, ortasahamız problemli.Gökhan'ı bırakın İsmail Köybaşı bile sol bek değil.Savunma yapmayı bilmeyen pozisyon alamayan bek olur mu? Orta sahada gelişemeyen genç Necip'imiz var.Genç yaşta Beşiktaş forması bulan bir adam senelerdir bir adım ileri gitmez mi? Veli denilince sinirlerim bozuluyor.Bu adamın Beşiktaş'ta ne işi olur.Kafası koparılmış tavuk gibi ordan oraya amaçsızca koşmaktan başka yaptığı birşey olmayan ayağındaki topu ileri oynamayı akıl edemeyen adam Beşiktaş ilk 11'inde.Holosko, Olcay Ersan haftalardır yokları oynuyor.Herşeyden kötüsü Aybaba'nın vizyonunu olmaması.Küçük düşünen komutanın askerlerinden zafer beklenebilir mi?

Övünç Şentürk dedi ki...

Abi sen çok optimistsin bence.

Niang ve mutsuz Fernandes'in bile çok kolay domine edebilişi dışında Beşiktaş adına konuşacak hiç birşey yok.

Sezon başında 25-30 dakikalık premier league seviyesinde tempo yapıyordu bu takım.Bu tempoyu 60 dakikaya çıkarırsa Beşiktaş en az 20 puan farkla şampiyon olur demiştim , Beşiktaş o tempoyu arttırmak yerine frenlemeyi tercih etti.Kötü yaptıklarını düzeltemediği gibi iyi yaptıklarını da daha ileri götürmek yerine geriletmeyi başardı.

Teknik kadro yanlışları var , oyuncu seçimlerde yanlışlar var ama en azından motivasyon var ama dün itibariyle gördüğüm o da gitmiş gibi.

Üzülüyorum ya.Şöyle bir sezonda çok ihtiyacımız olan CL biletini elimizin tersiyle ittik ki zaten mevcut durumda best placed play off'u geçmemiz büyük ihtimalle seri başı olacak olmamıza rağmen çok zor ...

Ayrıca biliyorum sende çok seviyorsun ama Beşiktaş'ın sol taraftaki probleminin sebebi bekler değil bildiğin Olcay ...

Cartalete dedi ki...

Niang ve ara ara yapılan karşı presten başka neden bahsettim ki ben optimist olayım?

Zaten önceki yazılarda bu kenar yönetimin altında takımın ileri adım atamayacağından bahsettik. Burada maçta olup bitenden bahsediyoruz, her seferinde "bu hocayla olmaz" demeye gerek yok sanıyorum.

utaman dedi ki...

Maçta dikkatimi çeken birkaç nokta vardı. İbrahim öne doğru çıkıp rakibi orta sahada karşılamaya gittiği anlarda genelde takım boyu çok uzun kalmıştı. Çevresi boş olduğu için hemen hemen tamamı başarısızlıkla sonuçlandı ve defans SOS verdi. Yalnız ikinci yarıda, gayri ihtiyari takım boyunun kısa kaldığı anlardan birinde Ersan orta sahada topu karşıladı ve çok etkili bir şekilde hücuma dönebildi takım. Takım boyu mevzusu yetenekli oyuncuları etkilediği kadar, yeteneği sınırlı Veli gibi oyuncuları da çok etkiliyor. Veli'nin pas boyu uzadıkça isabet inanılmaz derecede düşüyor. Pres yapması gereken alan büyüdükçe -pozisyon bilgisi de yeterli düzeye ulaştırılamadığı için- yaptığı baskı anlamsızlaşıyor ve faulle sonuçlanıyor. Aslında faydalanılabilecek özellikleri bile bizim takım için handikap oluyor.

Burada Veli'nin beynine oksijen gitmemesinin de etkisi var tabi. Yoksa topun karşı takımın tehlikeli bölgesinde kaldığı bir çok pozisyonda faul yaparak rakibin rahatlamasına yardımcı olmazdı. Bu sadece Veli'ye özgü bir durum da değil. Ersan da bizim tehlikeli bölgemizde rakibe faul yapıyor, Necip de, Hilbert de... Bu da bizi başka bir noktaya götürüyor bence. Teknik kadro Ersan ve Necip gibi oyuncuların gelişimiyle ilgilenmediği gibi hangi bölgelerde faul yapılmaması gerektiğini de tahtada çalışmamış.

Bu kadronun sakatların da döndüğü haliyle bu ligde her zaman şampiyonluk yarışında olacağını ve bazı bölgelerinde Fener ve Gs kalitesinden yukarıda olduğunu düşünüyorum. Tabi bu zenginlikleri kullanabilecek ve eksiklikleri giderebilecek bir teknik kadro ile. Samet Aybaba ilk yarı itibariyle başarılı bir görüntü çiziyordu. İkinci yarıda takımın üstüne koyacağını düşünenlerdendim. Ama Schuster ve Carvahal tecrübelerinde olduğu gibi, yine bir teknik direktörümüz ikinci yarıyla beraber bulduğu doğruları da kaybetti. Sürekli üzerine koymak, gelişmek gibi olgular bize çok uzak kalmaya başladı.

Aslında şu futbolcu izleme komitesinin yanına bir de teknik direktör izleme-inceleme komitesi kursak oradan bir şey çıkar mı ki :=)

beagle dedi ki...

tannhauser, M. Wörns ve Uygar Y. ben de +1 diyorum.

Yıllardır heyecanla beklediğim Beşiktaş maçlarını artık izlerken fenalık geçirip kanal değiştiriyorum. İlk 5 dakika ve Veli'yi izledikten sonra afakanlar bastığında oyun açıyorum. Birşey oynarken spikerin sesi kale alınır birşeye işaret ediyorsa maça bakıyorum.

Maça baktığım bir andan örnek, Necip orta çizgide topu aldı. 2-3 adım solunda Veli sabit. Necip efendilikten topu Veliye verir. Solda rakip yarı alan orta kısmında oyuncumuz bomboş. Yaklaşık 15 metreye ayak içi az falsolu pas gerekiyor. Veli ölçüp biçip topu sola doğru 2-3 metre sürdükten sonra açık farkla taça vuruyor... Beşiktaş şu anda 3 pas üst üste yapamıyor, seçilen oyuncular bunu yapabilecek kapasitede değil. Niang katılmamış olsa bu takım 5-6 puan daha aşağıdaydı ki bir bakın sıralamada ne demek bu.

Bu takım Carvalhal döneminde bu hali almıştı zaten. Aybaba ise durumu pekiştirdi. Yani sistem zaten berbat. Bu 4-3-3 diye satılan 4-5-1 çift önlibero da düşünüldüğünde 6-3-1 oluyor. Golü yaratma ve rakip alanı kullanma büyük oranda 4 zavallıya kalıyor. Sakatlıklarda bakılması gereken konularda biri de bu. Fernandez oldukça sağlam biri olup top saklamasa bu zavallı 4lü iyice duman olur. Tek başına Muhammed'i o ateşe attığımızda gördüğümüz de buydu. Muhammed umutsuz değil sistem ve teknik direktörün mentalitesi umutsuz...

Şu andan sonra yeniden yapılanmada görev alacak yönetici ve teknik direktörlerin Beşiktaş kimdir, tercih edilen stili nedir bakması gerekli. Beşiktaş 6-7 oyuncuyla savunma yapıp hakem hatasıyla maç kazanınca kutlama yapan anadolu yakası büyüğü değildir.
Kendi evinde rakibi sahasına kapatamayan, pas, orta, şut yetenekleri kısıtlı bir takımı menemen niyetine ancak kısa süre satabilirdiniz. Sattınız bitti. Seneye ne bilet ve forma satabilirsiniz.

Ligin sonu gelmiş sahasında galiba 14 maçta 22 puan toplamış Beşiktaş. 7 galibiyet bile etmez. Bizim Van Gaal, Klopp, Heynkes gibi adamları bekleme sabrımız olur. Yerel ligden iyi seçilmiş Terimvari bir çözüm de destek görür. Ama yerel çözüm bir şartla çalışır, takım adım adım iler giderse. Yani gelecek adam hazırlıklı ve kapasiteli olmalıdır. İdaelde tek adam yerine iyi bir menejer ve kabul edilir yerel hoca.
Ersun Yanal için adamın kişisel antipatikliği dolayısıyla imkansız diyorum. Liderlik özelliği yok, Beşiktaşı sevecek biri değil. Kayıp bir sene daha olur.
Bir sürü kaliteli adam almamız gerektiğinden Zico ilginç olabilirdi. hocalığından çok onunla çalışmaya iyi adamlar gelmesi büyük artı. Prosinceki Bobo'suz maçları düşersek oldukça başarılıydı ve ismi iyi transferler sağlayabilir. Ya da A sınıfından Van Gaal tarzı bir çözüm gelecek...

Övünç Şentürk dedi ki...

Benim derdim hoca değil abi.

Bunların hepsi birbiriyle bağlantılı şeyler.Hocanın kalmayacağı besbelli zaten artık.

Adam Azerbeycan'da maç yapıp geliyor sabah 9'da istanbul'a iniyor uçağı sonra öğlen 2'de tepecikspor'a karşı hazırlık maçına çıkıyor , hafta sonu sakatlanıyor.

Ben bunu yapan adamın hocalığını konuşmam zaten.

Ama buna ses etmeyen bir ortam oluştu.3. kez adeleden sakatlanan adamı kimse sorgulamıyor.

Sinirim tamamiyle 1 senenin boşa harcanmasında , çok çok iyi bir fırsatın kaçırılmasında.

overdoze sinirlendim biraz yediğim penisilin iğnelerinin etkisi büyük :)

Cartalete dedi ki...

Yok yani, ben de farklı bir şey düşünmüyorum. Optimist deyince yazdıklarımdan farklı bir şey mi algılanıyor diye şüpheye düştüm. :)

Cartalete dedi ki...

Hatta Almeida'nın o maçta oynatıldığını da yeni duydum, Trabzon maçından sonra bir tane Beşiktaş haberi okumuyorum açıkçası. O kadar kopuğum şu sıralar.

Basar dedi ki...

Arkadaşlar bende Beşiktaş'ın yalan maçını seyretmektense, yalan dünya isimli sitcomu izlemeyi tercih ettim dün. Yanlış anlaşılmasın, maçı açtım ama sonra kapattım...

Yaklaşık 12-13 senedir çeşitli forumları ve blogları takip ediyorum, taraftarın bir hoca ile ilgili bu kadar aynı fikirde olduğunu ilk defa görüyorum.

Normalde hocanın lehtarları ve gitmesini isteyenleri olur, tartışmalar ve hatta tatsızlaşan atışmalar olur... Sağlıksız gözükse de sağlıklı birşeydir aslında bu çünkü hocanın eleştirilecek yönlerinin yanı sıra taktir edilecek yönleri de olduğunu gösterir. Bu yıl herkes sükunet halinde hemfikir!

Yönetim biraz forumları, blogları takip ediyor mu acaba? Sevgili yönetim, milyonlarca teknik direktör var diye düşünme çünkü bu takımla yatan kalkan taraftar gerçeği görür. Sana ihtiyacın olan analizi karbon kopya gibi ortaya koyar.

Şu an muhtemelen Samet ile tasaruf yapıyoruz diye düşünüyorsunuz. Yanılıyorsunuz, bu arkadaş Beşiktaş'ın geleceğinden çalıyor. Bu sene bol sakatlıklar ve takıma adapte olmamış gençler dışında akılda kalır hiçbir şey yok. Taraftar size geniş bir kredi açtı, şu an kimse sizi eleştirmiyor. Eğer seneye de bu arkadaşla devam ederseniz, hem paranıza hem de emeğinize yazık olacak.

Basar dedi ki...

@tannhauser

Abi Ersun Yenal'ı tartışalım, çok iyi olur. Geleceğini hiç sanmam.

Açıkcası benim şu anki pozisyonum, kim olursa olsun pozisyonu. Bundan daha zararlı bir hoca olabileceğini sanmıyorum. Bu yıl 3-5 arası bitireceğiz ama verdiği zarar önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacak.

Şaka yollu da olsa Yılmaz Vural'ı söyleyen bendim. Valla son 7 haftaya cuk oturur, en azından hem bizim hem de oyuncuların kaybolan ilgisini tekrardan odaklar. Şu günden daha pozitif oynarız.

tannhauser dedi ki...

geleceğini ben de zannetmiyorum. ama gelecekse de, ersun yanal tipinde bir adamın ilk sezonu sonunda başarısız "addedilip" gönderilecek olması, gelmesini de anlamsız kılar zaten. gelir gelmez sihirli dokunuş yapan hocalardan değil. uzun zamanda yaptığı dokunuşun etkisi hemen tükenen adamlardan da değil. bir mourinho takımını o gittikten sonra toparlayabilmek her babayiğidin harcı değil. mustafa denizli de öyle bir adam. başarıya giden kısayolu görüp, takımını başarıyla o yolda idare eden admalardan istiyorum ben artık. yönetim bahsi açmak zorundayım. bu yönetimin gelişinde yaptığı levent erdoğan hamlesi, temel karakterinin dirayetsizlik olduğunu gösteriyor. farklı açılardan oldukça pozitif yönleri olsa da dirayetsiz bir yönetimle uzun vadeli teknik direktör birbirine uymuyor. sene başında çıkıp samet aybaba üzerinden dört yıllık bir plan yapmak ne kadar amatörse, öyle ya da böyle sene sonunda samet aybaba'nın gidici olduğunun açıklanması da bir o kadar amatörce, birinden birini yapmayacaksın. samet aybaba'nın kimyası bozuldu. fernandes'le ilgili açıklamaların altında yatan sebep de bu bence. sene sonunda başarız olan gidecekse, fernandes'i başarısız göstereyim istedi samet aybaba. ama adam, aynı hafta, iki metre önündeki topa koşmadığı maçta, gitti bir gol attı bir de rakip oyuncuya asist yaptı. samet aybaba çok basit bir dönemde şirazesinden kaydı. bunu bile kaldıramıyor adam.

aklımda bir isim de yok. keşke teknik direktörlerin de üzerine bir ekip olsa, iki üç tane teknik direktörü sene içerisinde kimisini yedekte tutsa, kötü yönetti mi kızağa çekip diğerini takımın başına sürse :)))

maçtaki görüntü bende şu intibaı yarattı. artık takımda iki baş var. biri fernandes, diğeri samet aybaba. fernandes ertesi sene kalmak istiyorsa, ona intisap edecek oyuncular olacaktır. samet aybaba'ya da toraman, olcay, g. süzen, veli sahip çıkar. oyuncular arasında birlik ve dayanışma da yalan olur. son kale. menemene koyduğu yumurtalardan takımın harcını karsa daha iyiydi.

Övünç Şentürk dedi ki...

Abi gelecek sene büyük ihtimal yine Avrupa geliri yok , Olimpiyat Stadı'na kalacağımız için stad geliri de olmayacak.

Meteliğe kurşun atan bir takım olacağız gibi duruyor.Şu pozisyonda aklı başında hiç bir hoca kariyerini riske atmaz.Yine piyango bir Beşiktaş'ın çocuğuna büyük ihtimalle Rıza-Şifo'dan birine kalır.

Bu sene yapmadığımız revizyonu o kadar çok arayacağız ki ... 5 senelik bir periyodun temellerini atmak varken , ziyan edilmiş bir sezon.

Tek umudum duyduğum bazı transfer hamlelerinin nihayete ermesi ...

Bence Holmen-Oğuzhan müthiş bir ikili olabilir.İkiside olması gerektiğinden bir saniye fazla tutmuyorlar topu ayaklarında.

tannhauser dedi ki...

transfer deyince almeida ve fernandes'in sözleşme fesih bedelleri (bonservis yazmamak için kastım) ne kadar olur sizce? ikisinden 12-13 milyon euro kazanmak müthiş olur bence.

Basar dedi ki...

@tannhauser
İsteğin makul. Dedim ya şu an kim gelse kötüsü olmaz.

Fernandes-Almeida en fazla 7-8 eder. Bir sezonda 3 defa sakatlanan adama çok fazla para veren çıkmaz. Fernandes'i de Katar'a satmayacaksan 5'ten yukarıya müşteri zor bulunur.

Övünç Şentürk dedi ki...

İkisinin de 1'er senelik kontratı kaldığı için ciddi bir para geleceğini sanmıyorum.

Tek şansımız sersem bir Rus kulübü.Orada da Mendez ile aramızdaki sorunlardan ötürü oyuncuların arıza yapacağını da düşünüyorum .

Dediğim gibi sene başındaki fırsat kaçtı artık.

Beşiktaş gelen teklifleri beğenmez , 1 boş sezon daha geçirir bu adamlarda bedavaya gider.

Benim öngörüm bu yönde.

planck dedi ki...

Fener cash 10M€ verse fernoyu satar mısınız?

tannhauser dedi ki...

@planck: cash 7+salih uçan'a, yanında veli'yi de veririm.

planck dedi ki...

bu arada başka bir blogda arkadaş uğur boral'ın seneye avrupaya gidemeyeceğimizi söylediğini yazmış.. o zaman şampiyon olup titleı alamadıktan sonra 2. olmuş 8. olmuş ne fark edicek?

http://subjk.blogspot.com.es/2013/04/ugur-boral.html

tannhauser dedi ki...

o yazıyı sabahtan okumuştum. gider miyiz gidemez miyiz bilmiyorum. ama ne olursa olsun. uğur boral ve menajerinin restaurantta gördükleri bir insana boşboğazlık etmeleri kalitelerini çok iyi ortaya koyuyor.

planck dedi ki...

Abi oğuzhan ve salih'in beraber oynayabilmeleri için takımın başında klopp'un arkalarında da xavi alonso'nun olması lazım bence :) o 3M€'yu alper için harcayabiliriz ama, almeida'dan da 2-3 bişey kazansak üstüne koyar alırız belki alperi. ayrıca denkleme veliyi sokarsan fener 5den yukarı vermez :))

Övünç Şentürk dedi ki...

Bu arada muhabbet geçmedi ama 2 forvetinin sakatlandığı ve uzun süre oynayamacağı çıkarken ki suratlarından bile belliyken , Holosko'nun acayip formsuz olduğu bir dönemde , antrenmanların en iyisi denilen Dentinho yerine oyuna Escude'nin alınması ile ilgili de konuşmamışız :)

Abi her maçta Hoca'nın yetersizliğini konuşmak baygınlık verdi derken son derece haklısın da her hafta başka bir yetersizlik göstermeyi başarıyor kendisi ...

Cartalete dedi ki...

Daha önce beğenmediğim hocalar oldu ama en azından üzerine eleştiri yazma hevesi veriyorlardı. Valla Aybaba'yı eleştirme enerjim bile yok artık :)
Ligin bitmesini bekliyorum sadece. Öyle maç maç da ne oldu ne bitti, gördüklerimi yazarım işte.

planck dedi ki...

seneye aybaba kalırsa valla barça kombinesi alıcam beşiktaş maçlarını da anca burdan takip ederim, çekilmez bu çile..

beagle dedi ki...

:)))

Son yılların en matrak umutsuzluk beyanı. Samet Aybaba gerçekten herkesi birleştirdi. Bu da herhalde tek başarılı olduğu şey.

Ligi 55 puan altında bitireceğimizi ciddi ciddi düşünüyorum da içimde Akhisar bizim maça kadar küme düşmediyse 50 puanı da göremezsek korkusu var. Ligde bulunduğumuz yere ve puana göre de para kazanıldığını da düşünürsek Samet Aybaba'nın oldukça büyük bir fırsat maliyeti yarattığını söyleyebiliriz. Yıllık 4m Euro'luk teknik direktör olayına karşıyım ama oyunculara 2,5 verilen durumda 1-1,5 Milyonluk kariyerli bir hoca gayet normal olur.

Cartalete dedi ki...

Tepecik BLD devreye 1-0 önde girdiği için Almeida'yı oyuna sokmuş galiba :)
Bursa maçında forvet kalmadı diye Pektemek'in dizini eline vermeyelim de.

Unknown dedi ki...

Bende Pektemek'in hazır olmadan sürüleceğinden endişeliyim. Kadro kaybını geç adamların kariyerlerini de bitiriyoruz, Almeida zirve yapıyorken her deparda bağı atan duruma geldi, özgüven kaybı da yaşayacaktır.

Ersun Yanal'dan hiç hazetmiyorum. Kısmen bilimsel çalışmaya meyilli, fark yaratabilen bir adam katılıyorum fakat daha önceki yorumların birinde de geçtiği üzere Beşiktaş'ı sevmeyecektir. Biz de ona ısınamayız hem karakter hem de ilişkiler açısından Bülent Uygun'dan farkı yok gözümde. Daha iyi hoca olmasına karşın Bülent'i getirecekleri zaman vereceği tepkiyi veririm. Şifo'nun potansiyel olduğuna dair bir emare göremiyorum. Rıza'nın da yapabilecekleri belli.

Seneye de Avrupa'ya gitmeme olasılığı konuşuluyor. İnönüden de uzak kalacağımızı düşünürsek zirveye oynama şansımız daha şimdiden düşük. Bu sene yapısal gelişimin temelleri atılamadı. Gelecek sene bahsi geçen faktörlerden ötürü bir şans daha olabilir. İyi bir planlama ve gerekiyorsa kadroda da maliyeti düşürüp potansiyeli arttıran yeni bir revizyon yapılabilir. Yönetimin bir şansı daha olacaktır ancak sonsuz değil, gelecek seneyi iyi kullanmalılar. İşsiz ve heyecan arayan ancak güvenilir bir futbol altyapısı olan muhtemelen yabancı olmak durumunda bir hoca bulmak çok zor değil. Önemli olan bir yapı gelişim şekli belirlemek. İstenelere uygun hoca bir şekilde bulunur ve bütünsellik-tutarlılık ilişkisi kurulursa birden fazla yoldan başarıya ulaşılabilir. Ancak bir yandan da Eriksson'a giden Tamer Kıran tablosu vahim bir başka hamle korkusunu da yaratıyor. Zorlukları sıçratıcı evreler olarak görmeyi beceremezsek geleceği kaybederiz. Seneye viraj daha da keskinleşecektir. Bahsi geçen niteliklere uygun hocalara örnek vermek gerekirse; Co Adriaanse iyi ve uyumlu bir türk yardımcı antrenörle hem alt hem üstyapıda kurtarıcı olabilir, Yuri Semin ile çok farklı bir yapı oluşturulabilir, Steve McClaren, Twente'den ayrıldı galiba. Fred Rutten de iyi adamdır ama Vitesse'de şimdi.. bunlar ilk akla gelenler. Prosinecki'de genç, lider özellikli ve umut vadeden görünümüyle ilgi çekici.

Unknown dedi ki...

Martin O'Neill'da boşta şu anda.

tannhauser dedi ki...

@cartalete: (her ne kadar fanatik haberi olsa da)

samet aybaba mersin dönüşü mustafa pektemek'e uçakta "kendini hazırla, bursa maçında sana ihtiyacım var" dedi.

@planck&beagle: geniş aile diye bir dizi vardı. sanırım en güzel esprisine ben denk gelmişimdir. "italya 3. liginden bir takım tutuyorum. takip de etmiyorum. moralim de bozulmuyor."

planck dedi ki...

@Martin

Ersun benim de sevdigim adamlardan değil fakat Levent Erdogan ve turevleri yonetimde var olduklari surece ben inanmiyorum ki onerdigin isimler takimda is yapabilsinler. Arkasinda dur(a)mayacak bir yonetim varken yabanci td getirmek bana cok dogru gelmiyor bu yuzden turkleri icide en mantiklisi olduguna inandigim ersun'un ismini ortaya attim.

gundelikci dedi ki...

biraz sinirim geçsin, maç sıkıntısından nükseden depresyonum haiflesin diye bekledim ama olmadı.
samet hoca beni hala şaşırtabiliyor, ne düşünüyor bilmiyorum ama ısrarla kendi ayağına sıkıyor. rol bile yapıp oyuncuları sahiplense herşey kendi adına rahat olacaktı ama benim gibi bir romantiği dahi kaybetti. ayrıca baskıyı sadece 3 adama yaptıracaksan sahadaki veli'nin ve olcay'ın bir anlamı yok sonuçta. haftalardır formsuz diyoruz ama holosko hep buydu, topsuz koşuyla rakibini geçecek topu bir kere dürtüp vuracak, fazlasını istemek saçma. bu kalitesiz yabancı meselesi seneye başımızı çok ağrıtacak gibi, bir de bunun üstüne holmen'in hala istenmesini ben gerçekten anlamıyorum. kimin ikamesi olacak bu adam? satılacak fernandes'in ise cevap, bence olamaz, onun bir iki tık altı idareten deniyorsa, o idare eden yabancılar bizde baya fazla zaten. bizim takımın ihtiyacı olan ön libero da değil, oğuzhan'ı da kesmesini istemiyorsak ne yapıcaz bu adamı merak ediyorum. hugo viana'yı on kere tercih ederim, oğuzhan gibi yeni bir değere ise bayılırım.
gerçekten bir izleme komitesi raporu olursa ortada, bir çok seçenek yaratılabilir diye düşünüyorum. milli maç arasında samet aybaba belli bir tavsiye üzerine hırvatistan-sırbistan maçını izlemişdir diye umuyorum. fransa, portekiz gibi artık üst klas liglerin henüz altyapısı olmamış, nispeten niş bir pazar. samet aybaba'nın gidişiyle ibrahim altınsay'ı geri döndürebilecekse fikret orman, zaten çantasında bir kaç tavşanla gelecektir. hatta pescara'nın düşeceği düşünülürse daha önce kaçan ante vukusic bile getirilebilir.

Övünç Şentürk dedi ki...

Abi revizyon treni geçti artık.Zira bu sene yabancı sınırı düşüyor.Bundan sonraki süreçte geçen sene 1 milyon € olan adam direkt olarak 3m € olacak.

Yani önümüzdeki yıl büyük ihtimalle çöp sene olacak.

Ya Kayserispor'a bağlayacağız , Almanya 3. liginden veya Bundesliga Takımlarının a2'lerinden adamlar toplayıp olsunlar diye ümit edeceğiz ya para harcayacağız ya da a2 takımından 3-4 adam alıp biranda katkı vermelerini ümit edeceğiz.

Bence sözleşmesi biten Holmen , Eneramo , Erman Kılıç gibi hem ligi bilen hem de belli bir seviyedeki bedava adamlara yönelmek biraz hedefler konusunda sıkıntı yaratabilir ama yapılabilecek en makul şey konuşulan Avrupa senaryosu gerçekleşirse .

Övünç Şentürk dedi ki...

Bu arada Futbol Koordinatörlüğüne Zeki Önder Özen'in getirilmesini istiyormuş Tamer Kıran.

Son bir kaç ayda duyduğumuz tek olumlu haber olabilir ama hemen örümcek kafalar atlamış " Fenerli o , Beşiktaş'ın çocukları gelsin vs vs "

Açıkçası Metin Tekin'de aynı oranda etki sahibi olabilir ama fark etmez.Orada modern düşünen , bazı şeyleri sorgulayan , kimsenin adamı olmayan , takımın gereksinimlerini iyi analiz edebilen birine ihtiyaç var.

planck dedi ki...

Yönetimden birilerinin isteğiyle bir yere getirilen insanlar ne kadar kalifiye ve profesyonel olurlarsa olsunlar o getirenin adamı oluyorlar en azından o yafta ile iş yap(ama)mak durumunda oluyorlar. Bugün Kıran ister, yarın Erdoğan arkasında basına laf eder..

Gordon dedi ki...

Bu blogu yeni keşfettim, bu tarz blogların varlığından bile pek haberdar değildim doğrusu. Çok beğendim, herkesi, tebrik ederim.

Beşiktaşlılık kimliğini anlamaya çalışarak yorumları okumaktayım. Beşiktaş'ın son 10 yıldaki düşüşünde, Gerek kulübün yeni sosyal pazarda hangi ürünü pazarlayacağına karar verememiş olması, gerek ise kendinden daha güçlü Firmalar (FB,GS) ise simetrik bir yarışa girmek zorunda hisstemesi yatıyor.

"Şerefli ikincilik" sloganı bir pazarlama tekniği idi ve doğru tüketiciye ulaşmıştı. Şimdi ise kimdir Beşiktaşlı tüketici, ne almak ister belirleme çalışmaları sağlıklı yapılamadığından, antrenör ve futbolcu seçimleri sağlıksız olabiliyor.

Ben 80 nesli Beşiktaşlıyım. Neyin yapıldığına değil, nasıl yapıldığına baka ve o nasılı Beşiktaşta görerek sevinmiş bir futol tüketicisi.

Benim gibi tüketicilere bu Blogda da rastlamak çok hoşuma gitti. Yine de değerli yorumlrın önemli bir bölümü leştirilerinde sonuçları, kısa vade başarıları arzulyor, umursuyor.

Yanlış anlaşılmasın kimin ne isteiği eleştirilemez. Kimse benim gibi dinazor olmak zorunda değil. Ama başarı arzusu, süreçlere kayıtsız bırakacak kadar fazla olan tüketiciler için Beşiktaş iyi bir ürün değil. Asla FB,GS kadar başarılı olamayacak zira iki kulüp de Başarı odaklı tüketiciye en iyi ürünü vermeye devam ediyor. Bu derece büyük ve güçlü kulüpler eğer birbirlerini yiyerek açmalamazsa meydanı kimseye bırakmazlar.

İkinci sınıf bir futbol klübü olarak Beşiktaş son derece alternatif bir ürün sunmalı ve mücadeleye bir nevi asimetri katmalıdır. Ancak bu şeklde yine kemik bir taraftar gurubu çeker. Yoksa sonuçlardan memnun olmayan taraftar maçlara da gelmeyiz der.

Buün bu tarz bir ürünü 80ler ve 90lardaki kadar rahat pazarlamak kolay değil. Zira taaftar sahasında kaybedilen maç sonrası mutsuz ise ve yuhluyorsa yönetici de panikleyip öndeki maçı kazanmayı düşünüyor. Ürününü iyileştirmeyi ya da şekillendirmei değil.

80 lerden 90lara Beşiktaşın başarısında bir etken olarak, o renklerin temsil ettiği değerlerde kendini bulan insanların sinerjisi ve bu değerlerin büyük guruplara hitap etmesi vardı.

Bugünün Beşiktaşı içi boş bir dükkan. Alabilecek hiç bir ürün yok neredeyse. Bu tabi ki değişecektir. Zira dükkanlar kar etmek ister ve bir çözüm bulacaktır. Ama günümüz sosyal yapısı (Türkiye'de) geçmiş yıllardaki gibi alternatif bir ürüne meyletmeyi zorlaştırıyor.
Bu sebeple Beşiktaş'ıniçinde bulunduğu kriz oldukça aşılması zor bir hale geliyor.

Bu uzun ve sıkıcı yazıyla değinmek istediğim ana fikir ise, başarı hedefi ile çıkılan her yolun sonunda Beşiktaş en yi ihtimalle arada edinilen bir kaç kupayla övünmek zorunda kalacak. Halbu ki sadece renkleri ve armasıyla bile tatmin edici olabilen ve ürününü rahatlıkla satabilen bir klüp olabilmek bence 21. yüzyılda Bşiktaşın ve Beşiktaşlının en büyük başarısı olacaktır. Bunun için antrenör ve futbolcu seçimleri değil, yönetici ve strateji seçimleri daha önemli diye düşünüyorum.

Blogda verilen yer içn teşekkür ederim...