Birkaç gün önce yaşadığımız ayrılığa dair en anlamlı söz, zekası ve kalemi de en az gol dokunuşları kadar güzel olan kral Feyyaz’dan
gelmişti. “Aslında söylenecek çok şey var, ama o çok şeyi ifade edebilecek
kelimeler yok.”
90’ların ortaları, sonlarına doğru Beşiktaşlı olmak garip
bir duyguydu. Öyle ki, radyoda sadece adının geçmesi dahi tüyleri diken diken
etmeye yetiyordu. Belki çocukluk masumiyetidir bu. Ama o masumiyete dokunmayı
başarıyordu Beşiktaş. Çünkü sadece tuttuğumuz, hafta sonunda şevkle maçlarını
beklediğimiz bir takım değildi. Sahadakilerin her biri “bizim çocuklar” hissini
veriyordu. Sanki maçtan sonra bizim eve akşam yemeğine gelseler,
şaşırmayacaktık. Hiç dışarı çıkarken peşine takılmışlığımız olmayan onlarca abilerimiz,
hiç elini öpmediğimiz bir babamız daha olmuştu Beşiktaş sayesinde. O yüzden
kupaların, şampiyonlukların dışında her Beşiktaş maçı bizim için en güzel
buluşma günüydü. Mağlubiyette de galibiyette de en nefret ettiğimiz sesin
hakemin maçı bitiren düdük sesi olduğu günler.
Zaten bizim kuşak, başarıya çok alışmış camianın hafif
sallantıda olduğu döneme denk gelmişti. Beşiktaş şampiyonluktan koptuğu anda
aldığı skorlarla pek bir çekilmez takım oluyordu. İnönü’de Denizli’den 4
yiyebiliyordu mesela, çoktan düşmüş Şekerspor’a kaybedebiliyordu. Ama her zaman
stat tıka basa dolardı. İşte o dönemlerde farklı bir takımı tutan
arkadaşınızdan “Ya sen neden Beşiktaş’ı tutarsın ki?” gibi bir soruyla
karşılaşabilir ve Feyyaz’ın sarf ettiği söz o gün sizler için geçerli olabilirdi.
Söylenecek çok şey vardı, ama onlar içimize öylesine işlemişti ki zaten
kelimelere dökülmeye ihtiyaç duymuyordu.
Galiba o aidiyet hissini böylesine yaşamamızı sağlayan
yegane figürdü Süleyman Seba. Takımın önünde çektirdiği o meşhur pozda sadece
bir başkan görmüyorduk. Ekmek teknesinin önüne sandalyesini atmış, çatık
kaşlarının altında bile çocukları için canını vermeye hazır olduğunu
hissettiren babaları görüyorduk onda. Bağlılığı, dürüstlüğü, saflığı,
temizliği, karşılıksız ve hesapsız sevgiyi…
Şanslıyız ki Şeref Beyleri, Baba Hakkıları anılardan
dinleyen bizler Süleymen Seba’yı yaşadık. Ve şanssızız ki artık hiçbir şeyin onun
nefes aldığı günlerdeki kadar saf ve güzel olmayacağını biliyoruz. Çünkü biz,
Baba Süleyman’ı ve onun Beşiktaş’ını yaşadık.
8 yorum:
Ba transferi, Feyenoord maçları, Arsenal eşleşmesi, Seba'nın vefatı... Bu yazıyı da yazmasaydın polise haber vermeyi düşünüyorduk. Umarım her şey yolundadır.
Bu başlığı değersizleştirmek istemem ama Arsenal maçı öncesi, bir maç önü yazısı veya Beşiktaş analizi alabilecek miyiz senden? Yoksa Atiba'nın sakatlanırsa orta saha ve sağ bekte kim oynayacak sorusuna yaklaşık 3 aydır cevap veremeyen bir takım için ne yazayım mı dersin?
Valla bu tip maçlarda o yok bu yok demekten ziyade direkt keyif alma taraftarıyım
En çok keyif aldığım spor köşesi burasıydı hocam? Nerelerdesin sen böyle?
Öncelikle buradan da bu güzel insana Allah'tan rahmet diliyorum, mekanı cennet olsun.
Hocam bu maçı bir de sizin yorumunuzla tekrar izlemek güzel olacaktır. Bu maçı yorumlarsınız herhalde :)
arkadaşlar çok mahçubum ama sahiden fena halde yoğunum
neredesin be kardeş alıştık maç yazılarına bayağı bir eksiklik oluyor.maçlardan keyif alamıyoruz.:) lütfen
Senelerce cefa çekerek yazı yaz, tam sefa sürerek yazacağın dönemde blogu bitirdin be Mustafa...!
Yorum Gönder