Kazanma Refleksi Olan Bir Takım: Porto

Öncelikle bu “kazanma refleksi”nden bahsedilen şeyi açıklayalım. Bazı takımların standart bir oyunları, ilk 11’leri yoktur. Anlık duruma göre, rakibe göre, skora göre değişim gösterirler. Görünürde taktik diziliş aynıdır ama oynanan oyun farklıdır. Ama yine de kazanmak için bir çözüm bulurlar. Tabii ki burada oyuncuların kalitesi önemli. Özellikle hücum tarafında sürprizli hamle yapacak oyuncuların çokluğu, sahada biraz doğru takım resmi verdikten sonra skoru yakalatır. Beşiktaş da geçen sezon böyleydi aslında. Bu bakımdan Porto, Beşiktaş’la tarz olarak oldukça benzeşiyor.

Bir önceki sezon, yani 2015/16’da Beşiktaş daha bir sistem takımıydı. Orta sahada Atiba, Sosa, Oğuzhan değişmiyordu, takımın santrforu net olarak Gomez’di. Maçlarda istenilen olmayınca kanatlarda hamle yapılıyor ya da forvet Cenk’le çiftleniyordu. Ancak sahada standart bir oyun ve hücum çeşitliği vardı. Takım cepheden de delebiliyor, kanatlardan da gelebiliyordu. 2016/17 sezonunda ise Sosa – Talisca değişikliğiyle bu durum değişti. Beşiktaş 4-1-4-1 oynayan sitem takımından, Talisca’yla daha çok 4-4-2 gibi görünen belki sistem takımından uzak ama bireysel kaliteyle bir şekilde maç kazama refleksine sahip olmuş bir takıma dönüştü.

Kaleden uzakta savunma


Porto bu sezon 4-4-2 oynuyor ve ileri uçtaki iki oyuncu da santrfor kıvamında oluyor. Onlardan biri normal şartlarda mutlaka Aboubakar, ancak cezası Beşiktaş maçında da sürecek. Bu ciddi bir avantaj. Çünkü Aboubakar komple santrfor görünümüyle bu sezon Avrupa’nın sayılı isimleri arasında girdi. Medel’in istatistiklerini araştırırken dikkatimi çekmişti, Konfederasyon Kupası’nda Aboubakar’a karşı Ronaldo’lu, Andre Silva’lı Portekiz’e karşı olduğundan daha fazla zorlanmış. Vincent hakikaten fiziğiyle, zorlayıcılığıyla rakip stoperleri döven bir santrfor. Olmayacak olması Beşiktaş için ciddi avantaj.

Porto’nun hücumunda Tiquinho ve Marega’yı izleyeceğiz büyük ihtimalle. İkisi de golün her türlüsünü atabilen oyunculardan. Özellikle Tiquinho fiziğine nazaran oldukça teknik, etrafını da oynatan bir santrfor. Marega ise kenar forvette de rol alabilen, topla da kat edebilen atletik bir oyuncu. Kiralık gittiği Guimaraes’de harikalar yarattı ve bu sezon takımında kaldı. Kenarlardaki Corono ve Brahimi de sıkça ceza sahasını zorluyor. Eğer karşısında kendi ceza sahasına gömülmüş bir rakip görürse, orta sahadaki Oliver Torres bu dörtlüyü ciddi anlamda beslemeye başlıyor. Hatta bazen topla bizzat ikili oyunlara girip, gol pozisyonlarına girebiliyor. Tüm bunların ışığında Porto’ya karşı gömülü savunma yapmak intihar denilebilir.

Quaresma’nın “Quaresmalığı” kilidi kırabilir


Elbette kaleye yakın savunma yapmamak, tamamen hücum yapmak anlamına gelmiyor. Beşiktaş’ın alan savunmasını, orta saha ve savunmasını yakın tutarak orta saha dolaylarında başlatabilir. Lyon deplasmanında özellikle bir süre bu sistem çok başarılı uygulanmıştı. Böylelikle hem Porto’nun etkili dört hücum oyuncusu kaleden uzakta tutulur hem de orta sahada kazanılan toplar daha yüksek ihtimalle karşı atağa dönüşür.

Porto da savunmasını önde kuran bir takım. Bu sebeple Beşiktaş’ın baskı yememesi ve rakip atağa çıkabilmesi için topla kat edecek oyunculara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyacak. Eldeki iki santrfor da o tipte değil, Babel de yetenekleri olmasına rağmen topla kat etme konusunda biraz geri gitti. Daha çok kısa mesafede oynayan, golcü bir kenar oyuncusuna dönüştü. Top sürüp, ezber bozma konusunda Talisca ve Quaresma’ya ciddi iş düşecek. Aslında tam Lens’lik maç ama fiziği ve fazla kiloları ona bu maçta 11 kapısını açmayacak gibi gözüküyor. Bu nedenle Quaresma, çok fazla “şöyle bir şov yapayım da eski takımıma neler kaçırdığını göstereyim” moduna bürünmezse, her zamanki Quaresmalığı çok işe yarayabiliriz. Quaresmalık: Top sürüp, adam eksiltip, savunma ile kaleci arasında öldürücü ortalar yapmak… Beşiktaş’ın gol şansı için birinci seçenek bu gözüküyor. İkincisi Talisca. Sürpriz forvet koşusuyla, uzaktan atacağı şutla ve tabii Quaresma izin verirse kullanacağı bir frikiklere dengeleri bozabilir.

3 yorum:

alper dedi ki...

4-4-2 ye karşılık 4-2-3-1..Bu geride iki Porto forvetine karşılık 2 stoper (pepe-tosiç) kalacağımız anlamına gelir.Keşke Adriano yerine daha sert,düz,standart bir sağ bekimiz olsaydı bu maç için.O yüzden Adriano'nun birincil görevi sağ beki koruyup kollamak kadar stoperlerin kademesini de gözetmek olmalı.Bu maç özelinde Adriano'dan hücum performansı istemiyorum.Sol bek Caner ileri geri çalışmasına devam etmeli ve top kaybı yapmama konusunda azami gayret göstermeli.Orta sahada sayısal üstünlüğümüz olabilir bu dizilişlerle.Bunu da avantaja çevirip pas oyunu ve kalitesi ile rakibi öldürmeli ve geri itmeliyiz.Babel'in rakiple geri geleceğine dair endişem yok.Q7 de rakiple geri gelip Porto hücümlarında orta sahayı 5 ler defansına yardım ederse kafamda oynattığım maç sonucunda 1-2,1-3 lük skorla sahadan galip ayrılırız.Bizim tek forvetimize karşılık onlar büyük ihtimal sol beklerini öne atıp Q7 ve Adriano kanadını zorlamayı planlayacaktır.Kim rakibini geri iterse ibre o takıma döner.Q7 nin Telles'i hücuma destekten alıkoyması lazım.Oyunun döneceği yer bizim sağımız onların solu olacaktır.Allah utandırmasın.

carlito dedi ki...

İlk gol tam olarak birinci ve ikinci seçeneklerin birleşmesiyle gelmiş :) ikinci gol de daha çok Talisca'dan bekleyeceğimiz bir vuruşu Cenk'in yapmasıyla gerçekleşti..
rakibin baskısını ise belli bölümlerde engelleyemesek de sadece iki net pozisyon vererek savuşturmayı becerebildik..
genel anlamda analizle uyumlu bir maç izlemiş olduk, elinize sağlık..

Leipzig maçı içerde olsa da daha zor geçecek, eğer geçen sene içerde oynadığımız Napoli maçına benzer bir stratejiyi daha iyi şekilde uygulayabilirsek o maçı da tecrübemizle kazanabileceğimize inanıyorum..

Cartalete dedi ki...

Evet, özellikle Talisca'nın attığı kafa golü tam anlamıyla aklımda oynadığım oyunda Beşiktaş'ın bulacağı gol çeşidiydi :)

Leipzig maçında da Negredo'dan bir şeyler bekliyorum. Direkt olmasa da dolaylı yoldan kilit olacak gibi.