Zamanının Ötesindeki 7 Türk Futbolcu


'80’lerin sonu, '90’ların başı Türk futbolu için devrimin yavaş yavaş başladığı dönem sayılabilir. Jupp Derwall, Gordon Milne gibi hocaların önderliğinde antrenman sahalarının çime dönüşmesi, sahalarımızdaki toprak kısımların da yavaş yavaş çime geçmesi, taktik futbolunun daha çok ön plana çıkmasıyla bu oyunda Avrupa standartlarına yaklaşmaya başladık ve bugünlere geldik. En azından kulüp bazında, önemli bir eşik atladığımız kesin…

Bazen, "Keşke o dönemin yıldızlarından bazılarını bugünün futboluna taşıyabilseydik…" diyor insan. Çünkü o dönemde öyle yeteneklere denk geldik ki, şayet imkan olsa ve onları Marty McFly DeLorean’ine atıp, bugünün futboluyla buluştursak değerleri daha da katlanırdı.

İşte zamanının çok ötesinde performans sergilemiş 7 Türk futbolcu.

Feyyaz Uçar


Ülkenin gelmiş geçmiş en iyi golcülerinden olmasına rağmen kariyerinde tek bir gol krallığı var. Milli takımda forma giyme sayısı da pek yüksek değil. Ancak onun döneminde, yani '80’ler sonu, '90’lar başında fırsatçı golcüler daha revaçtaydı. Zaman Tanju’ların zamanıydı. Ancak o günlere dönüp, tekrar Feyyaz’ı izlediğimizde 30 yıl sonrasının ideal forvetini görüyoruz.



Kusursuz bir bitiricilik özelliği vardı Feyyaz Uçar’ın. Kaleyi gördüğünde iki ayağıyla da topa vurabiliyor, açısı ne olursa olsun çözüm üretiyordu. Onun haricinde, etrafını besleyebilecek kadar iyi pas özelliği ve elbette oyun zekası… Bugünün futbolunda kendisine üst düzey Avrupa liglerinde çok kolay yer bulabilirdi.

Rıdvan Dilmen


Yıllar sonra anlaşılan, “normal olmayan” bir yetenek de Rıdvan Dilmen. Hala onun kadar iyi bir driplingçi kenar oyuncusu gelmedi ülkeye. Üstelik o top sürmelerini çamurlu, balçıklı sahada, hafif oyun kurallarını kullanan tekmeler arasında yapabiliyordu. En önemli özelliği de topla giderken yaptığı ani frenlerle rakip defansı olduğu gibi oyundan düşürmesiydi. "Hepsini yok et!” tuşu gibi bir şey vardı elinde.

Bugünün oyununda, takım mesafeleri çok daha kısa tutulacağından topu rakip kaleye daha yakınken alır, sonuca çok daha şiddetli şekilde etki ederdi. Günümüzde bu tip oyuncular 20 milyon euro’nun aşağısında transfer yapmıyorlar. Rıdvan Dilmen de aslında tam bu zamanların oyuncusuydu.

Mehmet Özdilek


Günümüzde artık topu ayağına bekleyen, gezgin olmayan, orta sahada pas oyununa katılmayan, gol bölgelerine sızmayan 10 numaralara yer yok. Biraz forvet, biraz da merkez orta saha havası verebilen 10 numaralar küresel ısınmaya bile çözüm üretebilirler. Bugün 4-2-3-1 varyasyonlarını oynayan her takımda bu tip oyuncuları görüyoruz. Şifo Mehmet de eskilerden bir oyuncu, ama resmen bugünün 10 numarası…

Mehmet Özdilek, ligimizin gelmiş geçmiş en golcü orta sahalarından biri. Üstelik o dönemde orta sahaların gole yakın olması daha zordu. Bugün kısalan mesafelerde bu ihtimal daha fazla, yani Şifo Mehmet 30 yıl sonra futbol sahalarına adım atmış olsaydı, bugün bir golcü kadar tabela değiştirebilen bir 10 numara izlerdik. Hatta Guardiola, Sarri gibi hocalar onu gezgin 8 numara rolüyle, 4-1-4-1 sisteminde orta sahaya koyardı. Biz de oyunun iki tarafında orta saha sanatı icra eden bir oyuncu izlerdik.

Tugay Kerimoğlu


Onun kıymetini yeterince bilmediğimiz, “yaşlandı artık” dediğimiz dönemde Avrupa’ya açılıp, 29’unda dahil olduğu Ada futbolunda 10 yıl üst düzey futbol oynamasından belliydi. Ama aslında Tugay Kerimoğlu, Premier Lig’de yarattığı o efsanenin bile üzerinde bir kariyere sahip olabilirdi.



Adrea Pirlo’yla başlayan ve teknik, pasör orta sahaların savunma önüne çekildiği dönemde, yani 2000’li yılların ortalarında Tugay hala genç bir oyuncu olsaydı, dünya futbolundaki yeri Pirlo tipi oyuncuların bulunduğu salonda olurdu… "Topu koşusunu gösteren oyuncunun ağzına atan"orta sahalardan biriydi. 2002 Dünya Kupası elemeleri baraj maçında Avusturya’ya gol atan Okan Burak’a yaptığı gibi. Şut özelliğinden sanırız bahsetmeye pek gerek yok.

Hami Mandıralı


'90’larda çocuk olanların aklına "Bam Bam!" denince iki şey düşer: İlki Taş Devri’nde Barni Moloztaş’ın oğlu, ikincisi ise Hami Mandıralı. Onun çıkarttığı "şaka gibi" sert şutların bırakın benzerini, yanına yaklaşanı yapabilen var mı? Galiba yok… Üstelik bugünün topları, gol sayısı artsın diye daha da bilimsel yapılıyor. Rüzgar desteğini daha güçlü alıyor. Hami Mandıralı’nın vurduğu toplar bildiğimiz, çamura girdikçe daha da ağırlaşan dümdüz meşin futbol toplarıydı. Ve her şutu inanılmaz sert olduğu kadar, epey de isabetli gidiyordu.

Bugün şut kalitesi iyi olan oyuncular, hemen ayağına test taraftaki kanatlarda oynatılır. Çünkü bu oyunda en değerli şey her daim şutör oyunculardır. Hami, sol forvetteyken aldığı topa biraz içeri kat ederek öyle bir vurur ki, ortada ne 4-3-3 kalır ne de 3-5-2… Üstelik Hami Mandıralı sadece şuttan ibaret değildi, o, topa vuruş yeteneğini pas olarak kullanabiliyor, topla önünü boşaltacak kadar dripling yapabiliyordu. Tam bugünlerin sol forvetiydi…


Metin Tekin


Böylesi bir efsanenin, kariyeri boyunca sadece 78 lig golü atmasının altında şöyle bir neden yatıyor: Bir 30 yıl kadar erken doğmuş olmak... Metin Tekin, Beşiktaş’ın gelmiş geçmiş en büyük hücumcularından biri. Metin-Ali-Feyyaz üçlüsünü sağ kanattaki fuleli driplingleriyle tamamlayan Metin Tekin, aslında çok da iyi bir golcüydü. Ceza sahasına iyi sızardı, çok da sıçrama yeteneği vardı. Aslında tam da bugünün kanat oyuncularından beklenen özelliklere sahipti.

Artık gol bölgesine sızabilen kenar oyuncuların, en az forvetler kadar tabela değiştirme şansı var. Nitekim bugünün Beşiktaş’ında Babel, en az Cenk Tosun kadar gole yakındı. Yakınlaşan takım boyları, yükselen tempoyla birlikte kenar oyuncuların gol bölgelerine sızmaları artık daha çok ihtiyaç oldu. Metin Tekin bugünün futbolunda işin hem dripling tarafını yapan, hem de 1.82’lik boyuyla arka direkte toplara kafa vuran, harika şutlar atan bir kenar forvet olurdu. Değeri de Bitcoin’den hızlı yükselirdi.

Ünal Karaman


Onun adını duyunca hemen akımıza bir türlü gol atamadığımız İngiltere’ye karşı çektiği ve direkte patlayan harika şutu gelir. O şutlar Ünal Karaman’ın standardıydı aslında… Rakip kaleyi öylesine kolayca sarsabilen orta sahalara çok fazla denk gelmedik. Ancak Ünal Karaman’ı farklı kılan başka özellikleri de vardı. Orta sahada adam eksiltebilir, uzun veya kısa paslarla kilit açabilirdi. Oldukça da kuvvetli bir oyuncuydu.



Onu bugünün futbolunda izleyebilseydik, Premier Lig takımlarının ellerini ovuşturan bir merkez orta saha havası verebilirdi Ünal Karaman. O bölgede oynayacak oyuncunun her işi 10 üzerinden en az 6’lık bir ortalamayla yapabilmesi beklenir. Ünal Karaman o beklenen özelliklere 8’lerle cevap verirdi. Komple bir orta sahaydı.

Hiç yorum yok: