İtalya futboluna ‘90’lı yıllardan kalan aşkla bağlı olanlar
için hala öncelikle Serie A’yı izliyor olmak kaçınılmaz bir durum. Ligin tarif
edilmez büyüsü dışında pek fazla neden aranmaz. Ancak son dönemde Serie A, o
“neden arayanlar” için de fazlasıyla güzel seçenekler sunuyor. Cristiano
Ronaldo’nun Çizme futboluna gelişi ve orada ayrı bir hikaye peşinde koşması bir
yana, lig hem futbolcu hem de teknik adam konusunda fazlasıyla “yeni yüz”
vadediyor. Serie A’da neredeyse bütün takımlar etkileyici scouting ağına sahip,
hemen hemen her formanın altında “kim bu oyuncu?” diye merak ettirecek farklı
bir oyuncuyla tanışabilirsiniz. Örneğin bu sezon Serie A’da gol atmayı oldukça
kolay gösteren Genoa’lı Piatek ilginizi çekebilir, Polonya menşeili yeni bir
Lewandowski girişiminin başladığına tanık olabilirsiniz.
Aynı şey teknik adamlar için de geçerli ve bunun en iyi
örneği Maurizio Sarri. Bugün Chelsea’de kısa zamanda oturtmaya başladığı oyun
tarzıyla fırtınalar estiren Sarri, henüz 5 yıl öncesine kadar Serie B’de takım
çalıştırıyordu. Yine Sarri’nin yolundan giden ama Serie A’da fark yaratma
mesaisine çok daha erken başlayan Roberto De Zerbi, o bayrağı devralacak gibi
gözüküyor. Sassuolo’nun 39 yaşındaki teknik adamı ağırlıklı olarak tercih
ettiği ofansif 4-3-3 ile hem güzel hem de “kazanan” oyun felsefesiyle şimdiden
damakta lezzet bırakmayı başarıyor.
İlk çıkış Foggia’da
Futbolculuk dönemine Milan alt yapısında başlayan Roberto De
Zerbi, 10 numara pozisyonunda oynamış ve daha çok alt liglerde boy göstermişti.
Serie D takımı Darfo Boario’da başladığı teknik adamlık kariyerinin asıl
çıkışını, futbolculuk yıllarında en iyi dönemini geçirdiği Foggia’da yaşadı. Serie
C’de yer alan ekiple normal sezonu grubunda ikinci sırada tamamlarken, ligin en
çok gol atan ve en efektif oynayan takımını yarattı. Her ne kadar Foggia o
sezon play-off’lar sonucunda Serie B’ye çıkamasa da De Zerbi üst ligdeki
takımların dikkatini çekmeyi başarmıştı.
Önce Palermo’yu tercih ederek cesur bir karar aldı. Öyle ki
kulüp sahibi Maurizio Zamparini daha önce 60’tan fazla teknik adamla yollarını
ayırmış, gece viskisini içerken bir anda hocasını kovan bir başkan olduğu
apaçık ortadaydı. Kötü giden 7 maç sonunda De Zerbi de Zamparini’nin
koleksiyonuna eklendi. Geçtiğimiz sezon Serie A’nın en zayıf ekibi Benevento’yu
çalıştıran genç teknik adam, sezon boyunca sadece 6 galibiyet alabildiği takımına
cesur, hücuma yönelik bir futbol oynatmış ve her şeye rağmen “yenilikçi”
olduğunu kanıtlamıştı. Böylelikle içinde bulunduğumuz sezonda, çok daha akılcı
yönetilen ve kadro olarak hiç de fena isimlere sahip olmayan bir takımda
kendini daha iyi gösterme fırsatını yakaladı: Sassuolo.
İdolü: Pep Guardiola
Bu yazı kaleme alınırken Sassuolo’nun Serie A’da 5 maçta 10
puanı bulunuyor, üstelik Inter ve Juventus gibi takımlarla oynanmış olmasına
rağmen. Ancak yeşil-siyahlıların De Zerbi sonrası asıl farkı, hücuma yönelik ve
yenilikçi 4-3-3 sistemiyle ligin güzel futbol oynayan takımlarından biri
olması.
De Zerbi, teknik adamlık kariyeri öncesinde yine İtalya’nın
alt liglerinde boy gösteren Pasquale Marino’nun üç farklı takımda
yardımcılığını yapmıştı. “Pascquale Marino, benim öğretmenim gibidir” diyen De
Zerbi, kendisine hücum futboluna ağırlık vermeye dair cesaretlendiren ismin de
yine Marino olduğunu söylüyor.
“Her zaman top hakimiyetine odaklanmak, geriden sağlıklı
oyun kurmak, gole ulaşmak için çeşitli yollar denemek ve sürekli denemek,
topsuz oyunda her zaman hareketli olmak… Bunlar benim olmazsa olmazlarım ve
teknik adamlık karakterim.” Roberto De Zerbi
Her ne kadar öğretmeni olarak Marino’yu işaret etse de De
Zerbi’nin Katalan efsane Pep Guardiola’dan da fazlasıyla etkilendiği bir
gerçek. Hatta 2013’te bir stajyer teknik adam olarak Münih’te Pep Guardiola’yı
ziyaret ettiği de biliniyor. Zaten oyun tarzı onu fazlasıyla andırıyor.
Sahte 9 Boateng
De Zerbi’nin Guardiola ve hatta Klopp esintisi sunmasının en
belirgin örneği, en uçta Babacar gibi şahane bir 9 numaraya sahip olmasına
rağmen öncelikle Kevin-Prince Boateng’i sahte 9 olarak kullanması. Boateng,
4-3-3’ün en ucunda pozisyon almasına rağmen tıpkı Liverpool’daki Firmino örneği
gibi sıklıkla orta sahaya yaklaşıyor ve derinde aldığı topları kenarlardan
içeriye forvet koşusu atan Berardi, Di Francesco gibi oyuncularla buluşturuyor.
Sadece kenar forvetler değil, orta sahanın merkezindeki iki
oyuncu Alfred Duncan ve Konyaspor’dan hatırlayacağımız Mehdi Bourabia da ceza
sahası çevresinde gezgin bir rol üstleniyor. Bu iki orta saha geriden oyun
kurulurken iki stoper ve önlerindeki Locatelli’ye yakın kalarak, topun karşı
yarı sahaya kendi kontrollerinde –yani gelişi güzel uzun top olmadan- çıkmasına
yardımcı oluyor ve top karşı yarı sahaya geçtiğinde ise hemen rakip ceza sahası
çevresine koşu atıyorlar. Oyun kurulurken enlemesine olarak geniş pozisyon alan
oyuncular, oyun hücuma doğru döndükçe birbirleriyle olan mesafeyi daraltmaya
çalışıyorlar. Bu oyun, De Zerbi için asla tesadüf değil çünkü Foggia döneminden
bu yana üzerinde durduğu felsefe tam olarak buydu.
“Geliştirici” teknik adam
Roberto De Zerbi’nin bazı oyuncular üzerinde özel etkisi
oluyor. Boateng’e verdiği yeni rolle birlikte Milan döneminden sonra yeniden
hücum oyuncusu olarak fark yaratmasını sağladı. 2013’te Türkiye’de yapılan U20
Dünya Kupası’nda dikkat çeken Alfred Duncan, tam olarak oyun stiline uygun bir
sistem buldu ve gittikçe performansını yükseltiyor. Stoper Gian Marco Ferrari,
geriden oyun kurulumunda aslında çok bir savunmacı olduğunu daha net şekilde gösterdi.
Berardi ve Di Francesco ise birer kenar forvet olarak her 4-3-3’te olduğu gibi
elbette en parlayan oyuncular.
Genç hocanın asıl farkı ise oynattığı tarzı Juventus
deplasmanında da değiştirmemesi. Cristiano Ronaldo’nun ilk gollerini attığı ve
2-1 kaybettikleri maçta, kendi evinde topu rakibine vermeyi pek de tercih
etmeyen Juve karşısında %51 oranla daha fazla topa sahip olmuşlardı. Ve aslında
Cristiano’nun ekstra motivasyonu olmasaydı, puan da alacaklardı. Şu sıralar
Roberto De Zerbi elindeki oyuncu kalitesiyle oynatabileceğinin maksimumunu
yapıyor gibi ama hala istediklerini tam olarak yansıtmış değil.
Daha iyi nasıl olabilir?
De Zerbi’nin aklında hep topa sahip olmak var, o yüzden
direkt hücumlar yerine genellikle sakin ve dengeli ataklarla rakip kaleye
iniyorlar. Ancak takımına kazandıracağı ekstra bir özellikle hem topa sahip
olma oyununu hem de direkt hücumları aynı anda yapabilirler. De Zerbi’nin
Sassuolo’suna level artıracak o şey: Karşı pres.
Aslında De Zerbi, Foggia döneminde “topu kaybedildiği yerde
pres yaparak geri kazanma” yolunu seçiyordu. Yani aslında bu fikir zihninde var
ancak eldeki kadrosu, buna pek el vermiyor. Çünkü orta sahasında Milner’ı,
Wijnaldum’u yok. Mevcut oyuncularla yine savunma çizgisini öne çekiyor ancak
orta sahanın biraz gerisinde topun arkasına geri koşturarak, kompakt savunma
yapmayı tercih ediyor. Belki Duncan karşı prese uygun bir oyuncu olsa da
Locatelli ve Bourabia o gerekli tempoya sahip değiller. Şayet gelecekte
dinamizmle, topla oynama kalitesini aynı anda kendisinde barındıran oyuncularla
çalışmayı başarırsa, De Zerbi ne denli üst seviye bir teknik adam olduğunu daha
net şekilde kanıtlayacaktır. Bu bağlamda Sassuolo’daki şansını daha önce
yakalasaymış, Sarri sonrası Napoli onun için kaçınılmaz olurmuş. Ama yakın zamanda benzer bir büyük fırsatla karşılaşacağı ve adını elit teknik adamlar arasına yazacağı kesin gibi gözüküyor.