Aslında üzerine futbol konuşulacak bir maç olmadı. Takımı İnönü'ye meşale ile uğurlayan taraftarın da amacı maç değildi aslında... Herşeye rağmen sezon boyunca mücadelesini gösteren oyunculara teşekkür etmek, gereken yerlere tepki vermekti asıl amaç. Taraftar gibi lige havlu atan bir çok oyuncu vardı sahada, inat edip skora isyan eden oyuncuların yetenekleri de ancak 1 puanı getirdi. Böylelikle Beşiktaş, mantıksal olarak uzaklaştığı zirve yarışından matemaktiksel olarak da şansını bitirmiş oldu...
Havlu atan oyuncuların başında Tello geliyordu. Sağ forvet olarak başlayıp, tamamladığı maçta bir çok pozisyonu "sol ayağına alma" hevesleriyle başladan bitirmiş oldu. Her zamanki şut, derin top arayışlarından eser yoktu. Kullandığı duran topların %70'inin, ön direği tutan rakip oyuncunun kafasında bitmesine rağmen, yine de takımın tek duran topçusu olma kredisini yine kullandı. Nadiren yaptığı "cepheye kesme" başarısını gösterip, hanesine bir asist yazdırmış oldu. Sakatlığından sonra iyiden iyiye "kaçak" ve "derin savunma" yapan Ferrari de havlu atanlar arasındaydı... Zaten ikinci yarıya başlayamadı. Skora isyan edenler ise; her zamanki standart oyununu oynayan Fink, Bobo, Üzülmez ve Necip'ti. Holosko ise çaba gösterip, heba etme arasında bir ikilem yaşayıp durdu maç boyu. Tabata'nın hareketlilik getirdiği dakikalarda, yine aynı oyuncunun tek topuyla Bobo'yu görmesi, Bobo'nun bireysel gayreti ve müthiş asistiyle golünü yaptı Holosko. Ama O da tanınmaz halde genel olarak...
Bobo bir gol attı, attırdı, penaltısı yendi. Ama transfer harekatında ilk öncelik santrafor, ilk tartışılan "Bobo yetersizliği" benim de anlayamadığım nokta bu zaten. "Bu takımdan hangi yabancı gönderilirse, üstünü başını yırtarsın?" sorusuna vereceğim cevap Bobo'dur. Böylesine kabız bir takımda (bkz: toplam gol sayısı) oynamasına ve de ilk devrenin büyük çoğunluğunda olmamasına rağmen 12 gol atma başarısı göstermiş, takıma alışmış, taraftara alışmış, taraftar da O'na alışmışken, etrafına adam akıllı kenar adamları, ortasahaya dikine de hareket edebilen bir ortasaha aramak varken neden santrafor?
Bana göre yapılacak ilk işlem, tam bir mevki erbabı olmadan duran top, şut kontenjanıyla sezon boyu oynatılan Tello'nun yerine, daha iyi duran top kullanan ve de "mevkisi" olan bir yabancı getirmek. Bu ister kenar forvet olur, ister ileriye hamle yapabilen ortasaha. Örneğin, Palermolu Simplicio'nun sözleşmesi bitiyor. Tam bir ortasahadır, zehir gibi de duran top kullanır... Yeste'nin adı geçiyor. O da normalde baklavalı ortasahanın önünde veya kenar forvetlerde oynayabilir. Duran toplarda da iyidir... Ama işte "normalde" diyorum çünkü uzun zamandır pek ses seda yok kendisinden... Bu sezon 11'ini sonradan girdiği toplam 19 maça çıkmış, 1 gol atmış. Bodoslama bir hamle değil de, son durumu takip edilip (ben bile inanmadım!) ilgilenildiyse olabilir...
Maça dönecek olursak. Görmeyi arzu ettiğimiz 3 gençten 2'si sahadaydı, buna da şükür... Oyundan alınan ortasaha seçiminde Necip yerine, Uğur'un tercih edilmesi ayrıca bir güvendir. Zaten Necip maç boyu hareketliydi, yeteneklerini göstermesi için biraz morale, güvene ihtiyacı var. Bu da oynadıkça, skora etki ettikçe gelişecektir... Rıdvan topsuz oyunda sırıtmadı, fakat daha etkili bir ofansif oyun bekliyordum... Uzun zaman sonra ilk kez forma buldu, normaldir... Kenarda ısınmaktan alev alan İsmail, İbo Abisi'nin solbeki 49 yıllığına kiralaması sebebiyle şans bulamadı yine...
Isınmak dedikde... Takımı şampiyon gibi karşılayınca meşalelerle, futbolcularda nasıl bir olumlu etki bıraktığı "Bobo'nun ruh halinden" belli oluyordu... Yine takımı alkışlarla uğurlamak, Necip'in saçını düzeltmesine bile alkış koparmak gibisinden herşey güzeldi. Güzel de, ısınan Serdar Özkan'a yollanan pet şişe de neyin nesiydi? O pet şişe sadece Serdar'a değil, yanında ısınan İsmail'in duygularına da atılmıştır. İsmail "bugün O'na, yarın iki kötü maçta bana!" diye düşünür. Öğrencilik yıllarını hatırlayın, bir hoca sınıftan birini dövünce, derinden hepimiz nefret besliyor ve sevgisizleşiyorduk O'na karşı. Bu durum da aynen böyledir. Bir futbolcu kötü performans gösteriyor diye mimlenmesi sadece zarar getirir...
Öyle veya böyle bu sezon da bitmiş oldu. Kalan maçları artık, forma Beşiktaş olduğu için, belki de şans bulurlarsa genç oyuncular için bekleyeceğiz. Ve derinden hesaplar yapacağız... Muhtemelen pahalı bonservisler verilen bir transfer sezonu daha geçireceğiz, umarım "planlı" şekilde hareket edilir de, seneye yine bu güzelim bahar aylarında meşaleleri "yenilsen de yensen de" gururuyla değil de, şampiyonu karşılama coşkusuyla patlatırız...
Beşiktaş 2 - Sivas 2
1 yorum:
bobo konusu bana göre tamamen kompLodur ! onun yetersizLiğini tartışanLar, yazanLar, çizenLer BEŞİKTAŞ'a kompLo kurma peşindekiLerdir bana göre. şu takımdan gitse gerçekten üst baş yırttıracak tek adamdır bobo !
serdar özkan konusunda da seninLe hem fikirim. bir futboLcuya haddini biLdirmek gerekiyorsa bunun yeri stad, zamanı ısınma hareketLeri zamanı değiLdir.
eskiden bunLarı iyi biLirdi bizim taraftarımız ama eskidenmiş o da demek ki.
Yorum Gönder