Gel 28 Nisan Gel...

Maçın ilk yarısında Inter, çok fazla tempoyu arttırmayıp, golü oluruna bırakan bir mentaliteyle sahadaydı. Bu da, ortasahada baskı göremeyen Barcelona'nın işine geliyor ve akabinde golü de getiriyordu. Golü yedikten sonra Inter, tıpkı haftasonunda Espanyol'un yaptığı gibi, önde basmaya başladı Barcelona'ya. "Barcelona'ya ancak ve ancak, önde basan ve top aldırmamaya endeksli bir oyun panzehir olur" tezi de tekrar doğrulanmaya başladı böylelikle...
Cevap golünün ilk yarıda gelmesi, Inter'in ikinci yarıya daha moralli ve daha az risksiz çıkacağı anlamını taşıyordu. Baskıya devam eden Inter, Barcelona savunmasını dengesiz yakaladığı 2 pozisyonda daha golü buldu. Maicon her zamanki değerli hücum katkılarından birini daha yaptı. Son gol bana ofsaytmış gibi gelse de, Milito'nun takipçiliğini alkışlamak gerek. O kafanın kaleye vurulacağı belliyken bile, topun kendisine düşme ihtimalini göz önünde bulundurdu. Bu özelliğiyle ve bitmek bilmeyen çapraz koşularıyla tam başa bela bir santrafor...

Burnuna alan darbeyle Maicon yerini Chivu'ya bıraktı. Maça solbek başlayan Zanetti, sağbeke geçerek savunma anlamında yine gerekenleri yaptı. Adeleleri iflas eden Milito da yerini mimli çocuk Balotelli'ye bırakıyordu. Bu dakikadan sonra, hücuma katkı sağlayamayan bekleriyle, önde basmayı da bırakmış ve sadece savunmayı düşünen bir Inter izlemeye başlıyorduk. Guardiola'nın hamlesi ise "musluğu kapama" anlamını taşıyordu. İbrahimoviç'i kenara alıp, Abidal'ı sahaya süren Barcelona, Maxwell'i de öne atarak bir 4-6-0 düzenine dönüyordu. Ama Barcelona 4-6-0'ı, hani stoper Pique'nin bile cezasahasında cirit attığı bir sistem...

Kötü bir tek pas sonrası tribün tepkisini arkasına alan Balotelli de maçtan kopunca, ileriye hamle yapma şansı hiç kalmayan Inter için, artık amaç tamamen maçı bu skorla bitirmek oluyordu. Pique'nin, benim diyen forvetin yapamayacağı hareketlerin ardından, kaleye yönlendirdiği topu Lucio, Messi'nin bir iki şutunu, Pedro'nun rovaşatasını Cesar çıkarınca, öyle de oldu; maç 3-1 Inter'in lehine sonuçlandı.

Bir gol, iki asistiyle maçın adamı Milito'ydu. Saygı duyulacak futbolcusu ise Zanetti. Maçın rengini değiştiren adam da, kritik dakikada gol yapan ve Inter'in ortasahadaki tek yaratıcı gücü olan Sneijder'di...

Nou Camp'ta rakibine 2 fark yapmak Barcelona için çok zor bir iş değil... Barca'nın sihirli ayakları, Nou Camp'ın çimlerine değince daha da bir işliyor....
Ama rakip de, 6 senedir bu kupayı bekleyen Morinho'nun Inter'i. Inter'in o maçta da mutlak gol bulması gerek. Aksi taktirde catenaccionun Barcelona'ya işleyeceğini sanmıyorum.

Her halukarda o maçta kıyamet kopacak. Barcelona, çok çok uzun bir süre sonra kendi sahasında oynanacak rövanşa "tur elinde olmadan" çıkacak. Morinho da akıl oyunlarını, beyin damarlarını zorlarcasına ortaya koyacak.
Yani... Gel 28 Nisan gel diyoruz...

Inter 3 - Barcelona 1
20 Nisan 2010
Şampiyonlar Ligi Yarı Final İlk Maçı

Hiç yorum yok: