Maç öncesi kadrolar açıklandığında, Fucile'nin yokluğunda Tabarez'in tekrar 3'lüye döneceğini tahmin etmiştim. Ancak, Caceres solbekte görününce gerçekler ortaya çıktı: Uruguay, "ön kanat oyuncularını pek öne çıkartmayan" bir 4-4-2 oynuyor, "golün kaderini" her zamanki gibi Forlan'ın yazmasını bekliyordu... İki takımın topa sahip olmaya çalışıp, ileri hamlelere yeltenmediği dakikada; Van Bronckhorst, Dünya Kupaları'nın şahit olduğu en muazzam gollerinden birini atıyordu... Sanki kale çok daha uzakta olsa da o top girecekti, topun üstüne "doksanın" adresi yazılmış gibiydi... "Bu maçı izlemeye değerdi" dedirtecek bir goldü, ama devamının gelmesi çok kısa sürdü...
Bu turnuvada "liderliğin" tanımını yapan ve her maç "cümle içinde kullanan" Forlan; kendisine emanet edilmiş gol kaderini, Uruguaylı'ları sevindirecek şekilde yazıyordu. O topu sol ayağına çektiğinde, golle süslenmesi gerekirdi; öyle de oldu... Kendimi bildim bileli, "milli takımlar" denince; güçlüler kategorisine her daim girmiş Hollanda için, çok büyük bir final fırsatıydı bu maç... Ciddi eksiklerle, "neden olmasın" tadında çıkmış Uruguay'a karşı tam zorlanmaya başlamışken, yine kısmet bir gol attılar... Zaten, ne zaman Hollanda "birşey oynamıyorlar bunlar" dedirtirse, o an için tehlike vardır... Bu maçta da öyle oldu; önce turnuvanın büyük yıldızı Sneijder meşaleyi yaktı, sonra da Kuyt ve Robben ikilisi uygulamalı olarak bir "kenar forvet dersi" vererek o meşaleyi "finale" taşıdı...
Maximiliano'nun golü, böylesine bir maçın en güzel seyirle bitmesini sağladı... Bir takımın sağbeki ileriye çıktığında, "sol ayağının içiyle" uzak direği görüyorsa; o takım kalitelidir ve buraya tesadüfen gelmemiştir... Son dakikalarda yaşanan karambol gol olabilir, her zaman Hollanda'nın yaşattığı durum terse dönebilirdi... Hollanda, "topun arkasında" nasıl oynayacağını öğrendiği ilk turnuvada, finale çıkmış oldu... Aslında önceleri ofansif olarak çok daha müthiş takımlar yakalasalar da, yarı final bile görememişlerdi... Bugün finaldeler. Modern futbolda artık kalite, topun arkasında başlarsa fark yaratılıyor...
Ancak bana göre bu maçla, finalde çıkacak rakiplerine sinyal vermiş oldular. Defansları biraz derin kalıyor ve ortasahaları "arayı kapatmakta" biraz ağır kalıyor Hollanda'da... Şayet rakip İspanya olur ve yine Xabi-Sergio ikilisiyle başlarlasa, çok fazla sorun yaratmaya bilir bu durum. Ancak; Müller'siz vaziyette İspanya'yı geçebilirlerse, Müller'le "hücumda çabuk çoğalan Almanlar", Hollanda karşısında kupayı alıp giderler diye düşünüyorum...
Eleştriyi eleştrimek sevmediğim bir durumdur. Ama bu kupaya zevksiz demek, bir insanın yeterince "futbolsever" olmadığına işaret eder bir yerde... Şu yarı final, herşeyiyle ama "herşeyiyle" tam "bir final maçı" gibi oldu. Bir finalden bekleyebileceğiniz herşey vardı... Zaten şunun şurasında 3 maç kaldı, artık biraz zevk almaya çalışmak gerek, öyle düşünülüyorsa bile...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder