Golsüz Keşmekeş : Antalyaspor 0 – 0 Trabzonspor

Şenol Güneş, sezon başından bu yana ısrar ettiği ve Liverpool maçları hariç (ki o maçlarda da gayet olumlu bir oyun vardı) genelde istediği skorları da elde ettiği bir “4-3-3 sistemi” üzerinde duruyordu. Ancak bu maçta bir değişiklik göze çarpıyordu Trabzonspor’da; son maçlarda çok iyi oyun çıkaran, “neden milli takımda yok?” diye sorgulatan Ceyhun kenardaydı, Alanzinho ortasahada… Alanzinho elbette ki, Ceyhun’un görevini yapması adına sahada değildi, forvet arkası gibi bir pozisyonda maça başlıyordu. Bu da otamatikman sistemin 4-2-3-1′e dönmesi demekti… Bu seçiminin nedenini en iyi Şenol Hoca bilir şüphesiz. Ben şunu söyleyebilirim ki; Trabzonspor bu seçimle birlikte, hem hücumsal, hem de savunma anlamında geçmiş maçlarını aratıyordu. Selçuk ve Colman’ın yanlız kaldığı ortasahada direnç sorunu yaşandı. Anfield’da bile vazgeçilmeyen “önde basma” felsefesini izleyemedik bu maçta Trabzon adına… Sol forvet oynayan Umut’un, savunmaya dönüşleri gayet iyiydi. Kezâ Jaja da, bir forvet için gereğinden fazla “savunma yardımı” yaptı diyebilirim. Ancak, Alanzinho ve Yattara’nın topsuz oyuna dahil olmaması, dönen topların Antalyaspor ortasahasında toplanmasına neden olacaktı… Glowacki’nin, “karşılayan stoper” rolünü Giray’dan beklemek iyimserlik olurdu. Glowacki’nin yokluğu; Trabzonspor’u “takım boyunu kısaltma” adına etkisiz kılan nedenlerin en büyüğüydü…

Takımına her fırsatta devamlı “dönen toplar!!” diye seslenen Mehmet Özdilek, Trabzonspor’a nazaran daha dirençli bir ortasahayla karşımızdaydı. 4-3-3 sistemiyle oynayan Antalyaspor’un ortasahasında; Kerem-Proment ve Ertuğrul üçlüsü vardı. İçlerde oynayan Kerem ve Ertuğrul, daha çok işin savunma tarafını yapabildiler. Hücumda etkinlik anlamında, nispeten Kerem daha arzulu olsa da, biraz “düz” kalındı… Caen’den transfer edilen Proment ise, zaten görevi itibariyle “önstoper” gibiydi… Bu durumda Mehmet Hoca’nın “dönen topları alma” isteğini gerçekleştirdi Antalyaspor, ancak “pozisyon bulma” anlamında, bütün maç Necati ve Tita’nın ayağına bakıldı. Biraz da Dijehoua’nın ara koşularına tabi… Böyle pozisyonlarda da Onur, önsezisiyle Dijehoua’ya geçit vermedi, her ne kadar arada “ölüm tehlikesi” atlatsa da. Zirâ, kaslardan dolayı bacağı bacak olmaktan çıkmış Dijehoua, bir kaç pozisyonda Onur’un üstünden tam sıçrayamayıp, kafasına darbe vurmuş oldu istemeyerek de olsa…Trabzonspor’un bol hücumculu 11′i sebebiyle “gollü geçeceği” beklenen maç; Antayaspor’un rakip planlarını “ortasahadaki direnciyle” yok etmesi sonucu kısır bir görüntü aldı. Ama şu var ki; bu kısırlık “net pozisyon” anlamındaydı. Aslında maç tempolu ve “sanki her an birşey olacakmış gibi” oynandı. Seyir zevki vasat üstüydü diyebilirim… İlk yarıda iki takım adına da gol girişimleri vardı, ancak 2 tanesi çok netti… Bu fırsatlardan ilkini, 30. dakikada Antalyaspor yakaladı. Aslında Trabzonspor hücumdayken, Umut’un sıfıra inip, geriye çıkarttığı topa kimse dokunamayınca, pozisyon Antalyaspor kontra atağına dönmüş oldu. Devamında Dijehoua; kaleciyle birebir kalmasına karşın, Onur başarılı şekilde açıyı kapattı. Bu pozisyonda yazının başlarında “topsuz oyununu” övdüğümüz Jaja, kendi cezasahası önüne kadar gelmişti…

38. dakikada stadyum ışıkları kesilene kadar, başka da önemli pozisyon olmadı. Zaten, verilen uzun arada koyacak pozisyon bulamayan Lig TV; Dijehoua’nın fantom kamerasıyla çekilmiş baldır görüntülerini sundu bol bol. Tam da Musa Çözen, can sıkıntısından kendini “çim sahada yaşayan diğer canlıları tespit etme” işine vermişti ki, ışıklar geri döndü neyseki… Oyuna dönülmesinden kısa bir süre sonra; Antalyaspor ortasahasının kaybettiği topta, bu kez net fırsatı yakalayan Alanzinho oluyor, 40. dakikada kaleciyle birebir kalmışken golü bulamıyordu. İkinci yarıda tempo nispeten daha düşmüştü ilk yarıya nazaran. Bu devrenin en kritik anı; yine Alanzinho’nun kaleciyle birebir kalıp, değerlendirmediği, maçın 3. ve son net gol pozisyonuydu. Dakikalar 57′yi gösterirken Egemen; önce rakip atağını önledi kaptığı topla. Akabinde, bir sonraki oyuncundan da topu kurtarıp, Umut’a doğru “dikine pas” kullanarak, takımını çok önemli bir kontra atağa kaldırmış oldu. Umut ise, harika bir zamanlamayla arkaya koşu yapan Alanzinho’yu gördü, sonucu ise malum; az önce bahsettik… Burada asıl önemli olan şey; bir savunmacının ufakcık bir hücumsal katkıyla, takımına harika bir gol ortamını sağlamasıydı. Egemen, baskı altındaki bir stoperin topu oyuna “olumlu” sokmasıyla, ne denli bir kazanç sağlandığını göstermiş oldu. Aynı Egemen, 74. dakikada bu kez direkt olarak iyi bir uzun top attı. Ancak Burak, ilk kontrolü yapamadığından önemli bir fırsatı tepmiş oldu… Egemen, maç boyunca savunma anlamında da çok diriydi. Dijehoua gibi bir oyuncuyla ikili mücadelelerden bile galip çıktı çoğunlukla. Bununla beraber, iki kez de takımına pozisyon hazırlaması, maçın adamı olmasına yetecekti şahsım adıma. Zirâ Trabzonspor’dan öne çıkan pek bir isim yoktu başka. Antalyaspor ise, takım olarak iyi bir savunma yaptı. Herkes standardını oynadı, birini öne çıkartmak haksızlık olurdu…Oyuna hamleler konusunda Şenol Güneş; 59. dakikada Ceyhun-Colman değişikliğiyle birlikte, Alanzinho’nun sol kenara geçeceği klasik bir 4-4-2′ye geçiş yaptı. Ancak bu durumun pek fark yarattığını söyleyemeyiz… 77. dakikada ise, Alanzinho-Barış değişimiyle birlikte, 4-3-3′e dönerek en azından topsuz oyun dengesini sağlamış oldu Şenol Hoca… Mehmet Özdilek ise; şablonunu değiştirmeden, sadece yorulan bir kaç oyuncunun yerine taze kuvvet manasında hamlelerde bulundu…

Gelecek adına konuşursak; ben Trabzonspor’un yolunu, Ceyhun-Selçuk-Colman ortasahasıyla daha “uzun” görüyorum. Alanzinho, Yattara ile birlikte dönem-dönem sağ veya sol forveti paylaşmalı. Ancak, bir kenarda mutlaka denge açısından Umut olmalıdır… Jaja ise, Trabzonspor’un 4-3-3′üne, Teofilo’dan çok daha önemli katkılar yapacaktır. Bugün biraz sistemsizlikten ortaya çıkamadı. İyi organize olmuş bir takımda, hareketli oyunu, tekniği, hızı, fiziği ve müthiş şutlarıyla “ezber bozacaktır” çoğunlukla… Antalyaspor ise bu görüntüden çıkması için, hücum oyuncularının daha efektif olmasına bakacak. Çünkü ortasahadan ve beklerden gerekli katkıyı alamıyorlar… Necati, bu yapıya daha uygun bir “orta forvet” sanki. Zaten geçen sezon Dijehoua sakatken, Necati orta forvetti ve takımını sürüklüyordu. Tita’nın karşı tarafında uzak forvet oyununu gayet iyi oynayacak bir oyuncu ise mevcuttur; Kenan Özer… Sene başında, Beşiktaş’la sözleşmesi bittiği için bedavaya alınan oyuncu, “kenar forvet” kavramına son derece uyacak yeteneklere sahiptir. Ve inanıyorum ki bunu zamanla gösterecektir.

Hiç yorum yok: