Sakin Bir İstanbul Derbisi

Önde pres yapan ortasahasıyla, takım boyunu kısaltmış şekilde “net bir 4-3-3 oynayan” İBBSpor; rakiplerini tuzağına düşürmeye devam ediyor. Geçen hafta İnönü’den galip çıkan Abdullah Avcı, karşısında yine dirençsiz ortasahaya sahip bir rakip daha buluyordu bu hafta. Beklerini fazla çıkartmayan, önde baskıyla kazanılan topları “3 yetenekli” hücum oyuncusunun insiyatifine bırakan İBBSpor, sinyallerini daha maçın başında verdiği bir galibiyet daha aldı. Bunun nedenini daha net ortaya koymak için, öncelikle Kasımpaşa’nın oyun yapısına değinmek lazım sanırım…

Kasımpaşa, Yılmaz Vural döneminden bu yana “baklavalı” 4-4-2 oynuyor. Ya da, buna 4-1-3-2 demek daha doğru olur sanki… Bunu açacak olursak; bir defansif ortasaha, etrafında kanat özellikleri olan iki ortasaha, onların önünde forvet arkası ve çift santrafor… Bu şablonla başarılı olunmuş bir örnek sunacak olursak; Eric Gerets’in şampiyon yaptığı Galatasaray’ı söyleyebiliriz… Kasımpaşa da, bu oyun şablonuyla geçtiğimiz sezon izleyenlere zevkli ve gollü maçlar sunmuş, çoğunlukla istediğini alan bir takıma dönmüştü. Özellikle de, evinde oynadığı maçlarda Anadolu takımlarına karşı… Ancak, bu seneye girilirken belirgin bir değişiklik yaşanacaktı ortasahalarında. Murat Erdoğan’la devam edilmeyecek, O’nun görevi bu sezon Yekta’ya verikecekti… Yekta’nın geçtiğimiz sezon yürüttüğü “sağiç” pozisyonuna ise Varela transferi yapıldı… Varela, esasında çok önemli transfer ve iyi bir oyuncudur. La Liga’nın ortasınıf kanat oyuncularından biriydi. Bu maçta da, ilk yarıda Kasımpaşa’nın bulduğu yegane pozisyonlarının, yaratıcı demesek de “sürükleyici” oyuncusuydu. Ortasahayı topla geçtiği bir kaç pozisyonda etkili oldu… Ancak Varela, böyle bir sistemi kaldıracak şekilde ortasaha özelliklerine sahip olmayıp, net bir kanat oyuncusu gibi göründü. Kezâ Dimitrov’da da durum aynıydı…Yekta’nın da çoğunlukla forvet arkasında kaldığı Kasımpaşa ortasahası, İBBSpor’un ağına düşmekten kurtulamayacaktı…İBBSpor’un 3 ortasahası Zeki, Holmen ve Gökhan harika bir oyun ortaya koydu. Hem dengeli pozisyon alıp, bir çok pas arası yaptılar; hem de önde basarak top kazandılar. Bu durum; 3 yabancı stoperi birden eksik olan savunmalarına, pek iş düşürmedi diyebilirim… Üstelik, ortasahada kazanılan her top bir atak başlangıcı oldu. Orta forvet oynayan Tevfik, kesinlikle statik kalan bir santrafor olmayıp, sürekli oyunun içinde olan ve pas alışverişine dahil olan bir oyuncu. Bu durum; İskender ve İbrahim Akın gibi, gerekli zamanda paslı, gerekli zamanda sıfıra inmeye endeksli oynayan oyuncular için fazlasıyla önem arzediyor. İskender ve İbrahim; birbirine son derece alışmış, sürekli kanat değiştirerek oynayan ve bir kaç taktiğe bağlı kalmayıp, oyun içersinde çözüm üreten, önemli bir kenar forvet ikilisidir… İbrahim, çoğunlukla bir “forvet arkası” gibi de oynuyor ve atakları yönlendirebiliyor. İskender de, gerekli zamanda çok iyi bir ikinci forvet, hatta gizli bir santrafor olarak ortaya çıkıyor.

12. dakikada gelen golle, bunun güzel bir örneğini görmüş olduk. Ortasahada kısa ve çabuk paslaşmalarla gelişen atakta; cezayayı çevresinde topla buluşan İbrahim Akın, ender gelişen Ekrem Ekşioğlu bindirmesine karşılıksız kalamadı… Güzel bir pas alan Ekrem, çok bekletmeden yerden, ama defansın arkasına doğru güzel bir “kesme” top bıraktı, “sürpriz santrafor” Iskender de, klasik gol vuruşlarından birini yaptı ve İBBSpor’u 1-0 öne geçirdi… 50 dakikada gelen ikinci gol de şöyle gelişti; “ortasahaya yakın bölgede”, taç çizgisi kenarında topu kazanıp, İbrahim Akın’a aktaran isim “orta forvet” Tevfik oluyordu… İbrahim Akın, çabuk bir şekilde soldan inen İskender’e derin top bıraktı ve koşuşuna devam etti. Biraz Luis Henrique’nin, biraz da ortasahadan destek veren Merthan’ın “kademe” hatasıyla, arka direkte bomboş kalan İbrahim için, İskender’in harika ortasına dokunmak kaldı. Yine Luis Henrique’nin topa güdümlü davranması ve yine Tevfik’in “etrafını da oynatan forvet” yeteneğiyle, İBBSpor Tum’un ayağından 3. golünü buldu. Maçın sonunda da Kasımpaşa, kazandığı “temdit korneri” ile, Luis’in harika sıçrayışı sayesinde golü buldu. Ve maç 3-1 tamamlanmış oldu.

Tribünler malum; İBBSpor müzmin “seyircisiz” cezalı… Bu sebeple teknik direktörlerinin seslerini ve o anki düşüncelerini duymuş olduk… Mesela Abdullah Avcı; “Haydi İskender ! İbo ! Haydi oğlum, biraz daha hareketli !” gibi tembihleriyle; ortasahadan kazanılan topları, gol bulma adına bu iki oyuncunun insiyatifine bıraktığını gösteriyordu. Yılmaz Vural; maç boyunca “Haydi biraz canlanın oğlum!” diye götürdüğü serzenişini, belli bir süre sonra “Lan, canlanın lan!!” haykırışına çevirdi… Oysaki, Kasımpaşa’nın derdi canlı olmamak değildi. İBBSpor’un baskılı ortasaha oyununa, karşılık veremediler, hiç bir şekilde çözüm üretemediler… Rakibin 3 stoperinin de eksik olduğu bir ortamda; ne Ersen’e, ne de Şahin’e cezasahası içinde topu aktaramadılar… İkinci yarıya girerken; iyi oynayan Valera’yı mecburen oyundan alıp, Korhan’ı içeri atmak zorunda kaldı Yılmaz Hoca. Ortasahada biraz “direnç” karşılığı vermek istediler fakat pek olumlu sonuç vermedi bu durum da… İBBSpor, maçın başından beri hükmettiği oyunu rahat kazandı diyebiliriz…

Abdullah Avcı’nın takımı, can yakmaya bu sene de devam edecek. Açıkcası bir Türk takımının böylesine “modern” futbol oynuyor oluşu, beni heyecanlandırdı maç boyunca… Stoperleri döndüğü vakit, kemik gibi bir takım olurlar. Yılmaz Hoca, 4-1-3-2′siyle yine izleyenlere tat vereceği maçlar olacaktır. Ancak geçen sene topladıkları puanı, tekrar bulurlar mı? O konuda şühpelerim var… İki başkanın tribünde iftar sofrası kurması, ilginç ve güzel bir enstantaneydi. Ses yoğunluğundan vardığım tahmine göre, yaklaşık 20-30 civarındaki Kasımpaşa taraftarı, iki kez sesini duyurabildi. Birincisi, ikinci yarıya başlarken Yılmaz Hoca’ya sevgi tezahuratı; ikincisi ise klasik “Abdullah Avcı, yere yatsana!”…

İBBSpor 3 - 1 Kasımpaşa

Hiç yorum yok: