Hiddink'in başlangıç stratejisine çok karşı gelemezdim açıkcası. Topa sahip olmaya güdümlü, topsuz oyunda kuvvetli, dengeli, golü oluruna, bir başka deyişle "bireysel yeteneklere" bırakmış bir taktik vardı maça başlanırken. Nitekim sahada; Arda gibi ezber bozabilen, Tuncay gibi beklenmedik anda "saçma goller" atabilen, Hamit gibi topa insani olmayan vuruşlar yapabilen isimler de mevcuttu. Ancak; küçük bir oyuncu tercihi hatası, bana göre bu "oluruna bırakılan" gol girişimlerini, tek bir tarafa (Arda'ya) bağımlı bırakmıştı... Üçlü ortasaha oynuyorsanız, bunlardan en az ikisi hücumlara katılmak zorundadır. Zaten birini "forvet arkası" oynatırsanız, sistem otamatikman 4-3-3'den çıkıp, 4-2-3-1 düzenini alacaktır. Bugün Aurelio ile birlikte oynayan Selçuk, Manisa günlerindeki "hücumu destek veren" ortasaha etiketini bırakmış, tıpkı Aurelio gibi önstoper tadında bir "defansif ortasaha" olmuştur iyiden iyiye... Zaten, Trabzon'da da oynadığı pozisyon, bugün Aurelio'nun oynadığı pozisyonun aynısıdır. Durum böyle olunca, zaten Hamit'in "uzak forvet oyununu" becerememesinden ve Sabri'nin hücum çıkışlarında etkisiz olmasından kısırlaşan sağ kanat; Selçuk'un da "saklanan" oyunu sebebiyle iyice yok oluyordu. Orada, iki taraflı oynayabilen bir ortasaha tercihi yapılsaydı, durum daha farklı olabilirdi...
Necip'in milli takıma alınmayışıyla birlikte, bunun taktiksel nedenlerini arayan bir yazı sunmuştuk... Planın 4-4-2 veya 4-2-3-1 üzerinden gidildiği öngörüsünde bulunmuştuk orada. Ancak, bugün ilk yarıdaki sistem gösterdi ki, Hiddink'in planlarında 4-3-3'de gayet varmış... Ve bu durum; Necip'in ve Ceyhun'un alınmamasındaki hatayı büyültmüştür bana göre. Madem planda 4-3-3 vardı; aynı sistemi oynayan Beşiktaş'ı ve Trabzonspor'u "başka bir takım haline" getiren bu çocukların alınması gerekirdi...
Eldekilerden buna en uygunu Hamit'ti... İkinci yarıya girilirken aynı sistemle devam edilseydi; Hamit sağiçe alınır, sağ forvete başka bir isim bulunurdu. Ancak "sağ forvet" oyununu oynayabilecek isimlerden Sercan ve Kazım'ın tribünde, Volkan'ın Bursa'da oluşuyla başka bir çözüm arandı. O çözüm de; Semih'i santrafora alan, Tuncay'ı forvet arkası yapan, Hamit'i klasik bir kanat oyuncusuna çeken 4-2-3-1 sistemiydi. Bununla beraber milli takım, ilk yarıya nazaran hücumlarda otomatikman "bir adam fazla" olacaktı... Bunun semeresi de çabuk alındı; ilk 2 dakika sonunda gol bulundu. Tuncay'ın alakasız iki topu kovalayıp, Kompany'e yedirttiği iki sarıyla birlikte, Türkiye toplam sayı olarak da bir fazla oynamaya başlayınca, herşey daha iyiye gidecekti, gidiyordu... Semih, konu santrafor olunca Türkiye'nin 1. adamıdır. Bugün yine denge bozdu, gol kokladı, buldu... Artık rakip reaksiyon gösteremez derken; yine bir duran top hatası sebebiyle durum 2-2'ye geldi. Onur, şuan için harika bir "file bekçisi", ama "kale alanı bekçisi" değil henüz. Komple kaleci olması için daha zamanı var...
2-2'den sonra milli takımın gösterdiği tutum; benim için en önemli ve en değerli hareketti : sakinlik... Hiddink'le sistem adına, kadro adına, ayağına bakılan isimler adına değişen pek bir şey yok. Ama bu sakinlik, özellikle "iç saha" maçları için yeni bir şeydi... Normal şartlarda, 2-2'den sonra dağılıp, topu havalara dikmemiz gerekiyordu. Nitekim bu gözler, Nihat'a top şişirdiğimizi bile görmüştür zamanında... O nedenle; kötü bir gol yenmesine karşın, takımın ısrarla ayağa oynamaya devam etmesi, golü yine organize ataklarla bulmaya çalışması güzeldi. Öyle bir atakta da golü bulduk. Ne Gökhan, ne de Hamit; ayağına alır almaz "telaşla" orta yapmadılar... Paslaşıldı ve Gökhan, topla en uygun pozisyondayken içeriye yöneldi. Burada da; çok iyi oynarken baldırına basılmış Arda'nın şutu; baldıra basıp cezasız kalmış Fellaini'nin ayağına çarparak girdi, mânidar oldu... İsmail, topla çıkayım derken kaptırdığı bir iki top dışında iyiydi, ilk golün hazırlayıcısıydı. Aurelio ile yaptığı son dakika paslarını, Beşiktaş'ta da göreceğiz yakında. Tuncay çok gözükmese de, inanılmaz denge bozdu. Enerjisini faydaya çeviren bir oyuncudur zaten her zaman. İkinci yarıda en zor görev O'nundu. Hücumlarda Semih'in etrafındaki forvet, savunmada ise iki ortasahanın önüne geri koşu yapan "ek kuvvet" olarak oynadı...
Emre, yine sıkışılan toplarda can simidi oldu ortasahada. Topla telaş yapmaya başlayan Emre'ye döndü, O da hep iyi yönlendirdi. Aurelio gayet faydalıydı; savunmanın arasına girmesiyle, bir çok topun oyuna "olumlu" sokulmasında etkili oldu. Arda maçın yıldızıydı, her ne kadar tekmeden sonra oyundan biraz düşse de... Özellikle ilk yarıda; ortada fol yok, yumurta yokken bireysel yeteneğiyle pozisyonlar yarattı. Hamit iş bitirdi... Stoperleri de gayet uyumlu ve duran toplar hariç hatasız buldum. Özellikle savunmaya öne çıkarttığımız anlarda da sırıtmadılar. Bunda tek ve yanlız forvetin Lukaku olması da etken tabi... Hazard en baştan beri oynasa çok sıkıntı olurdu. Nitekim, son dakikada bel kıra-kıra cepheye yönelmesinde hepimizi kitlemiştir sanıyorum. Ercan Taner de kitlendi, 9 kere "maç bittiea" dedi o hareketlerden sonra... Almanya'da ne yapacağız bakalım... Portekiz maçı hariç, kötü oynadığımız bir "büyük maçı" hatırlamıyorum desem yeridir. Öyle olumlu bir referansımız var. Onun dışında bir çok yönden ağır basıyorlar, hayırlısı...
7 yorum:
bence ilk yarıda savunma çok geride kaldı. özellikle servet, bazen bizde ferrari'nin yaptığı gibi geri attı kendini. bu da ilk yarıdaki kısırlığın nedenlerinden biri olabilir bence.
semih'in girmesi de zaten olması gerekendi. ilk yarıda arda, 2.yarıda da emre baya iyi oynadılar. maç esnasında rıdvan dilmen hamit için dedi ama bence ismail için daha çok geçerli maç ilerledikçe açılma durumu. ilk aklıma gelen geçen sene kadıköy'deki fenerbahçe maçı. orada da 2.yarı daha iyi oynamıştı.
yine de 2.yarının başında 1-1'i çok erken bulmamız çok iyi oldu. gol gelmese kontrataklardan sıkıntı yaşanırdı muhtemelen.
necip, nuri ,ceyhun, volkan şen gibi oyuncular da oynatılmaya başlandıktan sonra hiddink'le birlikte baya iyi takım oluruz bence.
aurelio da özellikle ilk yarı hücumlara hiç destek veremedi, fenerbahçe'deyken bu kadar arkada beklemezdi. yine de schuster ernst'in yerine oynatacak diye düşünürsek, ernst'in de geçen yıllara göre daha az ileri çıktığını düşünürsek, bizde de buna benzer görevde oynar heralde aurelio.
milli maç arası da bitsin bir an önce de beşiktaş'ı izleyelim artık :)
İşte, sonuçta savunma da öndeki duruma göre pozisyonunu alıyor. Ortasahadan bağımsız olarak önde basayım deseler, aynı hizada çizgi oluşturabilirdi savuma ve ortasaha :) Ki bazı anlarda o tip görüntüleri gördük. İlk yarıda çok gömülü kaldı ortasaha.
İkinci yarıda elbet savunmayı da ileri çıkması için telkinde bulunmuştur Hiddink. Çok adamlı basınca rakip çıkamadı, savunma önde pozisyon aldı ikinci yarı...
Öyle veya böyle gayet zevkli bir maç oldu açıkcası, Euro2008'den bu yana böyle tat almamıştım bir milli maçtan. Ama yeter tabii, artık Beşiktaş gelsin :)
Aurelio'ya sınırlarını çizgiğin vakit, aynı temposunda oynuyor. Beşiktaş'ta da Ernst'in pozisyonu, sınırları çizilmiş bir bölge. Oldukça faydalı olacaktır...
İsmail'in durumu biraz özgüvenle alakalı bir durum sanki. Katılıyorum, zaman geçtikçe açılıyor. Örnek olarak Bursa maçını da verebilirim, şampiyonluk maçı... İkinci yarıda Necip'in de katkılarıyla, nerdeyse maçı çeviriyordu tek başına.
bu maçla alakasız olacak ama stoch bugün rusya'ya da bir gol atmış. fenerbahçe maçında toraman'ın sağ bek oynaması gerekir bence. hatta hep sağ bek oynasa o da olur da, yabancı kontenjanı için diğer maçlarda stoper oynaması daha doğru olabilir.
akşamdan beri fener maçı için toraman'ın sağ bek oynadığı bir 11'de 5 türk bulmaya çalışıyorum, genelde 4'te takılıyorum :)
stoper ersan, ya da santrafor nobre/nihat gibi bir şey olmazsa ernst yerine aurelio o maça 11'de bile çıkabilir bence.
Yerli-yabancı marjlarına bakınca, en az farkın Aurelio - Ernst eşleşmesinde olduğunu görüyoruz aslında.
Hatta bazı özellikleri sebebiyle Ernst'in önüne bile geçebilir... Direkt ortasaha olarak, Ernst Aurelio'dan çok daha iyi. Ama sınırları çizilmiş bir defansif ortasaha bölgesi için (ki artık Ernst böyle oynuyor) bugün izlediğim Aurelio daha faydalı olur.
Özellikle sıkışan stoperlerin yanına yanaşarak, topun oyuna sağlıklı ve risksiz girmesini sağlıyor çoğunlukla. Sanki Schuster'in Ernst'ten istediklerini, Aurelio yapabiliyor...
O yüzden en mantıklısı o maçta Aurelio ile çıkmak.
Stoch'un golünü izledim, o sıra canlı izliyordum maçı. Topu açısına çektiğinde gol olur hissini uyandırıyor. Onun dışında ortasaha özelliği, yönlendirmesi de var. Toraman sağbeke şart, hatta önüne Hilbert de şart...
Toraman Zapo Ferrari İsmail
......Necip Aurelio Guti
....Hilbert..Bobo...Quaresma
sol bölgede sıkıntı var gibi, ama Hilbert'in geri dönüşleri, Necip'in cepheye yardımlarıyla; topsuz oyunda 4-4-2 savunmasına döner bu düzen. Eğer takım boyu kısalırsa, Quaresma ve Bobo'nun da ufak çapta geri dönüşleri durumu 4-6-0'a bile dönüştürebilir savunma anlamında...
aynen aynen, en doğru 11 bu olur gibi. gerçi daha 10 gün var, oynanacak maçlar var. beklenmedik şeyler de olabilir.
sol taraf için ben çok da problem olmaz diyorum. quaresma'dan dolayı gökhan gönül'ün rahat rahat ileri çıkacağını sanmıyorum, hem tam olarak sakatlığı da atlatmadı daha, kolay değil hem sürekli bindirme yapıp hem de quaresma'ya karşı baş etmesi. yabancı sınırı fener için de dert olabilir. dia'yı oynatmaya kalkarlarsa, hele aykut'un cristian'dan vazgeçmediğini de düşünürsek, çok fazla yabancıları oluyor. o yüzden m.topuz oynar bence, o da fizik gücü iyi olsa da yetenekleri çok yüksek olmadığından fener de kendi solunu kullanır bence ataklarında.
Sizin aklinizda kalan Emrenin basarili oyunu rakip on kisi kaldigindaydi sanirim.Halbuki milli takimin ilk yarida yoklari oynamasinin sebebi Emreye yapilan presti.Emre butun cikis toplarini istedi ve aldi ama dikene oynayamadi rakip onbir kisiyken.Ya kendi yari alanimizda faule maruz kaldi yada yana veya arkaya oynamak zorunda kaldi.Oyleki butun cikis toplari ona atildi.Aurelionun hic bir yaratilicik ornegi gostermedigi macta en yakin pozisyonda Emreye baski yapilacagini bilmesine ragmen ona atti.Bu anlamda Aurelio orta sahaya yardim amacli biraz daha insiyatif alabilir toplari dikene oynayabilirdi.Tum organize gorevi goren toplarin Emreye veriliyor olusu oyunu basitlestirdi.Rakibin yapttigi baski milli takimin ataga cikmasini onledi.Bunun yaninda Tuncayin orta sahadan uzak olup en uc forvet gorevi ustlenmesi oyunun topla oynanmasi gereken bolumunu zayiflatti rakip yari alanda tutulmasini engelledi.Tum is Ardanin ve Hamitin uzerine kaliyordu ki dedigim gibi rakip Emreyi istedigi gibi topla cikartmayinca hamle ustunlukleri Belcikaya verildi.Ikinci yari Semihin forvete gecmesiyle Tuncay biraz daha geriye alinarak orta saha ve forvet arasina esneklik getirildi.Rakibin on kisi kalmasida Emrenin uzerindeki presi zayiflatinca rakip sadece gol aksiyonu olusumu umudunu duran toplarda buldu.Eger Belcika Hazardla oyuna baslayip Ismailin yada Sabrinin uzerine surulmus olsaydi daha cok atak yerdik.Bizim Ismailden solbek olmaz.Bu cocuk ofansta topla ne kadar iyiyse topsuz defansta o kadar kotu.Gaziantepte kim,sen gelecegin sol bekisin diye bu etiketi uzerine koyduysa onun futbol bilgisinden yuzlerce kez suphe ediyorum.Ismail bacaklari orta yapmak istiyor,ara pasi atmak istiyor,topla dripling yapmak istiyor ve bunu beceriyorda.Kafasi hep hucumda.Ama defansif anlamda bir o kadar zayif.En yakin argumani bizim Helsinki macinda Ismailin bariz hatalari yuzunden 5-6 tehlikeli atak yedik,ikisi direkte patlayan biri Cenkin sakiz gibi uzanarak cikardigi pozisyonlarinda icinde oldugu.Besiktasta onunde Uzulmez gibi bir etalon olmasina ragmen bu cocugun fizik ve mental eksiklikleri yuzunden gelisimini bek olarak tamamlayamicagina eminim.Ismailin kariyerinde vasat bir sol bek damgasi yememesi adina acilen hocalarin hatadan donup bu cocugun orta saha sol ic,sol cizgi hatta belki abartiyorum sol acikta gelismesini saglamalidir.
ubih,
Evet ikinci yarı için bahsediyorum Emre'nin başarılı oyunundan. Zaten ilk yarıyı çok ölçü almadı, Arda'nın dışında reaksiyon gösteren yoktu.
İkinci yarıda olan hücum esnekliği olmadığından, her yol tıkalıydı.
İsmail'i aslında savunma anlamında geçmişe nazaran daha iyi gördüm. Bir kaç kontrayı kesti hatta. Ama topla çıkarken kelalaka toplar kaptırıyor. Son dakikalarda Aurelio ile kısa paslaşmalarında olduğu gibi, çoğunlukla risksiz oynaması gerekir bir bekin.
Onun dışında, ileriye çıkıp pas opsiyonu oluşturması ve bu hazırlık paslarında olumlu şekilde destek vermesi önemli. Topa sahip olmak isteyen takımlarda, bu tip bekler gereklidir.
Ben çok ısrarcıyım kendisinden. İsmail soliç, solön de oynar, ama bu yeteneklerini bek bölgesinde gösterdiği vakit fark yaratır.
Yorum Gönder