Arda, Nuri ve Hiddink'in B Planı

Bazı oyuncular vardır, direkt olarak üzerine plan yapılır. Teknik direktör; sıradaki maçı önce kafasında oynatır, senaryosunu da kendisi yazar… Ve o senaryoda da, bazı oyuncular esas oğlandır; onlar olmazsa, ya da erken kaybedilirse “film biter”. O zaman başka bir senaryo yazmak durumunda kalırlar; ya başka bir esas oğlan bulurlar, ya da birçok karakter üzerine kurarlar oyunu… Arda bunlardan biriydi, bunu sadece ben değil; Hiddink’de söylüyor. A Planı’nın artık kalmadığını, bir B Planı’na geçiş yapılacağını belirtiyor. Arda, şüphesiz yetenek olarak Türkiye’nin en önemli oyuncusudur, buna Mesut Özil gibi kimliğinde yazmasa da, kanı Türk olan oyuncular da dâhil… Ancak bizim ülkemiz, Arda’nın yeteneklerini, gelişimini bir şekilde sınırlamaya başladı birçok nedenle. Arda; 23 yaşında, önünde uzunca bir zamanı olan, gelişim için çabalaması gereken ve geliştirdiği vakit çok daha önemli yerlere gelebileceğinin farkında olan bir futbolcu gibi yaşamıyor artık. Galatasaray’ın sembolü olmuş, kaptan, ununu elemiş, ceketini asmış, artık bir tık üstüne gerek duymayan 35 yaşındaki adam gibi yaşıyor, ya da öyle yaşatıyorlar…

Galatasaraylı olmayan biri olarak, belki Arda’ya “gitsin – kalsın” deme hakkım yok. Ancak şunu söyleyebilirim; Arda için en hayırlısı çok yakın zamanda yurt dışı transferini yapmak olacaktır. Yeniden gençliğini ve gelişmesi gereken yeteneklerini kullanması, yeniden profesyonel gibi yaşaması, yeniden “futbolcu” olduğunu hatırlaması için. Aynı hayırlı durum, Galatasaray için de geçerli aslında. Buradan, Almanya maçı ve Hiddink’in B Planı’na geçecek olursak; Arda “hücumda topu tutmak, takıma zaman kazandırmak” adına çok önemliydi diyerek başlayayım… Ömer ve Servet’in hemen önlerinde de Aurelio’nun, kendilerini zamanla geriye atacak olmalarıyla, maç içince çoğunlukla “kaleden uzak” kalabilir Milli Takım. Burada tercih edilecek bir Tuncay seçimi, maçı tenis maçına çevirebilir… Topun iki kale arasında sıkça mekik dokuduğunu ve “hayal bu ya!” Türkiye’nin de bu “tempo” içersinde en az Almanya kadar pozisyonlar bulduğunu varsayalım. Yine de kazançlı çıkan Almanya olacaktır; çünkü onların hücum hattı gol bulmaya, yüzdeli oynamaya daha müsait. Mâlum: Mesut, Podolski, Klose ve Müller… Bunun dışında; hareketli bir oyundan kimin daha önce düşeceğini tahmin etmek, çokta zor olmasa gerek…

Ama işin farklı boyutlarına da baktığımız zaman; o bölgede için Tuncay’dan başkası da görülemiyor alternatif olarak… Hem topsuz oyunda Müller’e etkin savunma yapılabilecek olması, hem de bu ülkenin “uzak forvet koşuları” konusunda en başarılı ismi olmasıyla… “İleride topu tutamak” handikabı da, 4-2-3-1 gibi bir sistemde; Nuri’yi forvet arkasında kullanmakla aşılabilir. Zaten Nuri, önceleri hücuma yakın pozisyonlarda oynamış, daha sonra harika bir “ortasaha oyuncusu” olma hususunda önemli aşamalar kaydetmiştir. Emre’yi “insani karakteri” olarak Milli Takım’a yakıştıramayabilirsiniz, ancak futbol karakteri olarak takımın çok önemli bir dişlisidir. Her şeyden önce bir alışkanlık olmuştur Emre takım arkadaşları için. Örneğin sıkışan bir solbekin gözü Emre’yi arar, Emre de çoğunlukla bunun farkındadır. Baskı altında bir sigorta unsuru oluşturur, maçın temposunu ayarlar vesaire… Elbette Nuri de bunu yapabilecek bir oyuncu, zaten Dortmund’da yapıyor da…Ancak ben Nuri’yi Emre’nin yerine “zamanla” monte edilmesini (Azerbaycan, Kazakistan gibi resmi ya da her hangi hazırlık maçlarında, Nuri oraya da alıştırılabilinir.) ancak şu ortamda kendisini, bu tip forvet arkası pozisyonlarında değerlendirilmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Böylelikle Nuri’yi de Milli Takım’dan soğutmamış, “umutsuzluğa” sürüklememiş oluruz… Romanya maçında bu tip bir şey denenmişti; ancak forvet arkasında Emre, ortasahada Nuri vardı. Tam tersi bir durum daha olumlu olacaktır, “alışkanlıklar” adına da, daha doğru bir seçim olur… Her şeyin dışında, maçın Almanya ile oynanacak oluşu ve haliyle Nuri’nin üzerinde oluşacak ekstra motivasyonu da kullanmak gerek…

Maç ne olur bilmem, ancak şöyle bir kadroyla şansımız olur diye düşünüyorum. Grup liderliği isteniyorsa, bu maçtan beraberlikle çıkılmalıdır en azından. Aksi halde; Almanya’ya karşı orada yenilip, burada kazanılsa bile, grup liderliği çok zor olacaktır… Çünkü geriye kalan maçlarda Almanya’nın daha başarılı bir performans göstereceği fazlasıyla aşikârdır. Kaldı ki; bizim maçlar dışındaki en dişli deplasmandan 3 puanla çıktılar… Realist düşünecek olursak, şu Azerbaycan maçı daha önemlidir aslında. Bu tip maçlarda puan kaybetmeyen bir Türkiye, en iyi ikinci olarak da gidebilir 2012’ye…

Nuri demişken; insan gecenin 3'ünde gol diye bağırttırılır mı be kardeşim?

Hiç yorum yok: