Haklıydın be Cumali… Porto 1 – Beşiktaş 1

Ah be Bobo… O direkten dönen top içeri girse; zirvede bırakır, bir daha maç falan izlemezdim diyerek söze başlayayım… Maça başlayan kadro “itiraz” sebebiydi aslında. Tartışılan, son dönemde formsuz ve güvenini kaybetmiş oyuncu sayısı fazlaydı. Ama yine de “kötü kadro” diyemiyordum; çünkü o 11’in daha zayıfı, İnönü’de Porto’yu neredeyse yeniyordu...

İlk maçtaki düzenin aynısı vardı. Bazı yüzler değişmişti elbette; Tabata’nın sağiç rolünde Guti, Nobre’nin forvet arkası pozisyonunda Nihat (bazen Tabata ile değişiyorlardı), Zapo’nun yerine Ersan, Ernst’in bölgesinde Aurelio ve Necip’in bölgesinde de Ernst. Genel olarak daha olumlu bir değişim diyebilirdik buna, bir de bu takımın her halükarda “karakterli” oynayacağını biliyordum. O nedenle o “saf” umudum devam ediyordu…

Evet, Schuster’in kararlarına, kadrosuna, sistemine itiraz edebiliriz. Bazen “maalesef” der ve haklı da çıkarız. Ama şu var ki; bu takım Schuster’le karakterli bir oyun oynuyor. Bu hiç bozulmadı, ya da çok az bozuldu… Böylesine “Şampiyonlar Ligi” kalitesindeki bir takımdan, karakterli oynayarak puan almak, belki galibiyeti kaçırmak; takıma gerekli özgüveni vermiştir sanırım…

Kötüleşen kadro ve üst üste “yenilme” buhranı, Sivasspor karşısında bir nebze atlatılmış olsa da; 2-0’dan sonra bile skorun yeniden sıkıntıya girmesi, takıma gerekli özgüveni geri getirmemiş olabilirdi. O nedenle bu maç iyi bir fırsattı. Porto maçından alınacak bir beraberlik bile, “takımın kendine güvenmesi” açısından, ligdeki 5 maçlık galibiyet serisine bedeldi… O puan geldi, üstelik “çok tartışılan” iki oyuncunun “iyi performanslarıyla” gelmesi, ayrıca bir mutluluk sebebiydi…Holosko ve Nihat… “Top kendisine geldiğinde, Schuster’in gözü başka bir tarafa dalıyor heralde” gibi, tek bir oynama sebebi olan Tabata’nın yerine, Holosko’nun oyuna dahil olması bir çok şeyi değiştirdi ikinci yarıda. Aslında kendi stili olan “boş alana hareketlenme” özellikleriyle de değil; etkili paslarıyla oyunu yönlendirmesiyle faydalı oldu en başta. Bir paralel derin pasta Nihat’ı, bir de çizgide Hilbert’i kaçırdı. İkisi de güzel pozisyon oldu… Ayrıca, sürpriz forvet koşuşuyla da harika bir golün eşiğinden döndü. Bu “forvet koşuları da”, Tabata’ya nazaran artılarıydı…

Nihat, aslında ilk yarıda da geçmiş maçlara nazaran kıpırdanmış gözüküyordu. Özellikle, ortasahanın derinlerine kadar gelip, bir iki kez top çaldı ve önemli paslar attı. Attığı gol ise tarifsiz; bana sandalye kırdırdı… Resmen Inzaghi gibi sevindik. Nihat’ın golüne şaşırır hale gelmemiz, asıl “şaşırtıcı” nokta esasında… Uzun şut konusunda bu toprakların yetiştirdiği en önemli isimlerden biriydi zaten Nihat. Esenlerspor günlerinden beridir “şut çalıştığını” kendinden büyük, o dönemin futbolcularından duymuştum. Uzun zamandır tatildeydi futbolu, bu bir geri dönüş olur umarım…

Hatırlanacağı üzere, geçenlerde A2 maçı değerlendirmelerine sunarken; Cumali ile yaptığım küçük muhabbetten paylaşımlar yapmıştım. Cumali; “Holosko olsun, Nihat Abi olsun; çok iyi durumdalar aslında. Ama basından, taraftardan çekiniyorlar, çok şey yapmak istiyorlar ama baskı altındalar.” demişti. Haklıydı… Kolayca oyuncuların üzerini çizmemek lazım, Holosko’nun da, Nihat’ın da gerçek potansiyellerini biliyoruz, yaşadık… Gerekli olan şey, özgüvenlerini geri kazanmalarıdır. Bu yol biraz da “bizlerden” geçiyor… Top bu adamlara geldiğinde “kötü vurursan ağzına sıçarım!” dercesine bir uğultu yükseliyor, bunu itiraf etmek gerek… Biraz bu baskıyı çekmek, destek vermek lazım… Ne kaybederiz?

Hiç mi destek vermedik? Diyen çıkacaktır elbette… Verildi ama o zamanlar “son derece doğal sebeplerle” bu oyuncular formsuzdu. Biri sakatlıktan çıkmış, uzun süre oynamamış, bir de yaz kampı geçirmemişti. Diğerinin ise tarak kemiği kırılmış ve son dönemde düzenli oynatılmamıştı… Ancak şimdi iyi duruma gider gözüküyorlar… İhtiyaçları olan şeyi yineliyorum; “özgüven”…Bu maçla birlikte, bu takıma “umut beslememiz” gerektiğini yeniden hatırladık. CSKA deplasmanda Rapid Wien’i yenerek bir güzellik yaptı, Avrupa’da işler tıkırında… Devre arasına girerken zirveye de mümkün mertebe yakın olunsun; bir Sivok’un dönüşü bile çoğu şeyi değiştirir…

Ersan, bir ıska haricinde müthiş oynadı… Çok önemli bir testten daha geçti. Hele ki; Portoluların “gol!” seslerini kursakta bırakması inanılmazdı… Satın alma opsiyonunda bulunan miktara çok demiştik ama yanıldık galiba. Adanaspor’un 3.5 milyon doları hayırlı olsun…

Gol harikaydı, ama Bobo’nun topu girmese bile apayrı bir güzellik ve arşivlikti... Bu arada; maç bitmesine rağmen Hulk’a dikkat edelim lütfen…

14 yorum:

Adsız dedi ki...

ne kadar hata yaparlarsa yapsınlar kızamıyorum bu takıma ya, schüster etkisi midir...
kubilay

ceyhun dedi ki...

bu takım shuster'le güzel, necip'le güzel olduğu gibi. keza ersan'la, cumali'yle, guti ve quaresma'yla.

bu akşam guti'nin takıma olan güvenini kaybetmek üzereydik. bir ara takımın sadece guti için gol atmasını istedim. adam elinden geleni yaptıkça diğerleri çakılı duruyordu sahada malesef ernst de dahildi bugün onlara. neyse ki atlattık. evet guti'nin yükünün alınması ve diğerlerinin de elini taşın altına sokması gerekiyor. sonradan oyuna giren necip'in mücadelesi ortada... hadi artık sen de dön quaresma, sahada takımı için oynayan bir diğer isim ol.

bu arada nihat'ı ne kadar özlemişiz be abi, gözlerim doldu neredeyse.....

Erdal dedi ki...

İkinci yarıdaki oyun bizi güzel günlerin beklediğini gösteriyor. Özellikle formsuz oyuncuların form tutmaya başlamasıyla birlikte oyun içindeki organizasyon alternatiflerimiz de artacak. Son maçlarda iyice Guti'nin eline bakar olmuştuk, eğer Nihat ve Holosko bu düzeyde oynamaya devam ederse, Q7'nin de dönüşüyle gol konusunda sorun çözülecektir diye düşünüyorum.

Ersan da bu formuyla formayı bırakmaz. İkinci yarı Sivok-Ersan ikilisi ile (biri dengeli, diğeri pis işleri yapacak karakterde olduğu için) defansta uyum yakalanacaktır diye düşünüyorum. İlk yarı sonunda puan farkı 5'ten fazla olmazsa, ikinci yarı bu ligin tozunu atarız inşallah.

voodoo girl dedi ki...

nihat'la ilgili tepkilerde (daha önce ekşi beşiktaş'ta da mevzusu olmuş) bir noktayı gözden kaçırmamak gerek. ben dahil etrafımdaki pek çok taraftarın nihat'a kızma sebebi beklenenin altında performansından ziyade sahadaki tavırları. ben maç izlerken nihat gol kaçırdığı zaman sadece üzülüyorum ama başkası gol kaçırdığında ya da hatalı bir hareketi olduğunda, nihat onun attığı pası alamadığında vs bağırıp çağırınca kan beynime sıçrıyor. ben nihat'ı sahada küçük fatih terim olarak değil, 91'li oyunculara ağabeylik yaparken görmek istiyorum. derdim bu.

Cartalete dedi ki...

ceyhun, Erdal;

Son dönemde Guti'yi değerlendiren yegane oyuncu Bobo'ydu. Bu durumdan Guti'nin de sıkılmaya başladığını görüyordum. Quaresma'nın dönüşü, Nihat ve Holosko'nun yükselen moraliyle "Guti'yi değerlendiren" oyuncu sayısı artacaktır.
Bir de topa 88 kere dokunup ancak istop eden Tabata da biraz daha az sahada görülürse iyi olur.

voodoo girl;

Aslında ben de Nihat'ın o Terim kılığından rahatsızım. Hatta kendimi ayırmıyorum, tribünde tepkiyle belli etmesem de Nihat'a sallayanlar arasındaydım.
Ama ben, o Terim havalarını da yine aynı nedene bağlıyorum: Kendine güvensizlik... Bozuk moral.

Tribünlerdeki genel tepkinin performansa bağlı olduğu açıkça ortada aslında, mesela ben Holosko'nun Terimcilik yaptığını görmedim :)
Benim de bahsettiğim konu burası zaten; bir oyuncunun üstünü çizmekle hiç bir şey kazanamayız. Ama negatif elektriği çekersek, çok şey kazanabiliriz.

borasahin dedi ki...

Ufak capli bir mucize gercek oldu ve 1 puani almayi basardik, cok cok iyi bir sonuc! Hic umudum yoktu acikcasi!.. Beraberlik iyidir, kazansa idik pek adil olmazdi :)

Porto'nun iki maci da 11 kisi tamamlayamamasi ilginc gercekten! Istanbul'da kalite farki ve hadi Hakan'i gectim, Zapo'nun bariz hatasi kazanmalarindaki en onemli faktorlerden biriydi, buna karsin kendi sahalarinda da "cok iyi" gorunmediler. Tabii ki genel anlamda bir kalite farki bariz sekilde ortada fakat eger biz ilk 11 ve 18'in ortalama kalitesini birbirine yaklastirabilirsek Porto'nun bir alt level'inda kendimize kolaylikla yer bulabiliriz. En azindan bana oyle gorundu...

Kasimpasa'nin toparlandigina dair birseyler duydum. Eger o maci da zorlansak bile yukari dogru ivmelenen bir oyunla alirsak Gencler maci oncesi iyi bir moral kazanmis oluruz. O maci da alir ve herhangi bir sakatlik durumu olmazsa GS maci oncesindeki Konya karsilasmasinda pik yapariz diye tahmin etmekteyim.

tannhauser dedi ki...

şu tepkiler konusunda bir iki bir şey karalamak istiyorum. ama önce cartalete; tamam anladık, akıl gönüle üstün çıktı. daha toraman lafı edersem ne olayım. tribün kendisinde takımı motive etmek üzere bir misyon biçiyor. bu gayet de doğru bir misyon. temel misyon buysa, bir futbolcuya gösterdiğin olumlu olumsuz tepkiyle bu misyona katkıda bulunmak önceliktir. e her futbolcu da bir değil! deli ibrahim'e negatif tepki koyarsan tribünden, içinden "haftaya o lafları tıkacam ağzınıza" der. deli gibi çalışır ve bu sefer de hakkını vermek zorunda kalır taraftar. ama nihat, holosko, arıkan böyle oyuncular değil. maç içinde tepki koyulduğu anda dağılıyor bu adamlar. ertesi maça da "ya hata yaparsam, milyonlar önünde bana küfrederlese" düşüncesiyle çıkıyorlar. sakınan göze de çöp batıyor haliyle. hep pozitif eleştiri olsun demiyorum. ama eleştirinin amacı ortada olan bir hatayı düzeltmekse eleştiri ona göre yapılır. sen nihat'a "beşiktaş'ın çocuğuymuş, üç milyona herkesin çocuğu olunur" dersen bu cümle doğrudur ama hiçbir şeyi düzeltmez. nihat'a yanlışlarını gösterip bunları düzeltmesini sağlayacak bir üslup fayda sağlayacaktır.

maalesef tribünde bu tarz davranış sergileyenlerin ortak özelliği "forma aldım, atkı aldım, bilet aldım. maaşlarını ben ödüyorum." ifadelerini sıklıkla kullanmaları. o zaman en büyük beşiktaşlı'nın da yıldırım demirören olduğunu kabullenmemiz gerekir. borç olarak verdikleri bir yana hibe ettiği paralarla bu unvanı hak ediyor!

her şeyi tribüne, tepkiye bağlıyor gibi görünüyor olabilirim. öyle değil. ama tribün tepkisi de performans düşüklüğünde bir etkendir ve ortadan kalkması bir merhale olacaktır.

"hep destek tam destek", "yensen de yenilsen de" sloganlarının bir kısım taraftar için afili laflardan ibaret olduğunu görmek beni çok üzüyor. 32 yaşındayım, bu saatten sonra Barcelona çok kazanıyor, onların taraftarı olayım diyecek halim yok. tribündekilerin de öyle. bağlandınız bir kere bu aşka. yolu yok çekeceksiniz, isyan etmenin faydası yok, yol belli, eğin başınızı usul usul, yürüyün...

Cartalete dedi ki...

Bora;

Şöyle bir beraberliğin ardından, Galatasaray maçına kadar oluşa bilecek fikstür ancak bu kadar güzel olabilirdi... Moral, sakatların dönüşü ve iyi fikstür. Galatasaray maçının ardından bambaşka bir sırada görebiliriz Beşiktaş'ı diyerek bir Mustafa Denizlilik yapayım :)

tannhauser;

Dediklerine kesinlikle katılmakla beraber; aslında Üzülmez'in de tepkilerden dağıldığı, özgüvenini kaybettiği dönemini hatırlatırım... Bomboş giderken, arkasındaki adamın formasına asılıp, yere atladığı maçları çok eski değil.
Ne zaman ki; taraftarda genel karı olarak "Delimizdir, ne yapsa yeridir!" gibi bir düşünce sardı, İbo çıkışa geçti...
Şuan biliyor, yaptığı orta yeni açığa gitse de pek bir tepki gelmeyecek. O özgüvenle oynuyor ve yaşı ilerlemesine rağmen, artık önünde boş alan bulunca tıpkı Scala dönemlerinde olduğu gibi akıp gidiyor...

bacon1903 dedi ki...

Ya deginmeden gecemiyecegim.Ilker Yasin yeter!!!!Jubile yap allahini seversen.Bjk maci anlatma Allah askina!!!Hulk cikmis hulk asagi hulk yukari???Herkese nihat diyor hilbert o ilker yasin???Cildirtti yine...

ederlezi12 dedi ki...

İlker Yasin Mod :

- Top Boboda Bobo , Hayır hayır Nihat ...

( Bahsi geçen futbolcu Holosko )

Cartalete dedi ki...

Ehehe.. Bir ara Nihat ilk yarı boyunca hem sağbek, hem de forvet arkasıydı zaten :)

Maçın telaşından farketmedim de; asıl bomba lafı şuymuş: "Şimdi Porto, çok tehlikeli bir noktadan korner kullanacak."

tearkan dedi ki...

Adam oyundan çıkalı yıl olmuş hala Hulk'a dikka tedelim diyordu ilker yasin. Maç bitti hala gol yiyoruz geyiğine dönmedi Allah'tan.

Bu arada bu yurtdışında futbolu öğrenmek ne güzel bir şeydir. Toraman'ın 30'unda beceremediğini Ersan 23'ünde yapıyor.

Adsız dedi ki...

Bu arada sezer iyice formayı kaptı galiba bugünde ilk 11 deydi.İyi oynamış diyolar.Erkanda oyuna giren ilk oyuncuymuş.2 sene sonra Ersanla Sezer beraber oynarmı diye tartışılırmı acaba.İkiside sol ayaklı ya.

Cartalete dedi ki...

İyi oynamayı bırak, direk maçın adamıydı.
18'lik olmasına rağmen, taktik ve pozisyon bilgisi en iyi seviyede olan oyuncuydu sahadakiler arasında.