Fantastik / Dram

Schuster, yeni sistemini ve as kadrosunu değiştirmeden; Şenol Güneş ise “ligi daha çok önemsiyoruz” sözünü doğrular şekilde bir 11’le çıkıyordu maça başlanırken. Üçü dışında, normal şartlarda ilk 11’de yer bulamayan bir oyuncu grubuna karşı, islim üstündeki Beşiktaş’ın kazanması normal sonuç olacaktı. Senaryonun sonu belli gibiydi ama ne türde işleyeceği soru işaretiydi…

Beşiktaş; bağlasan durmaz hücumcuları, kendiliğinden 4-2-4’e dönecek sistemiyle, “korkutucu” özelliğini taşıyordu aslında hâlâ… Hem rakip, hem de kendi taraftarı için geçerli bir şeydi bu. Malum, bu sistem sürekli baskı ve dikkat gerektiriyordu. Aksi durumda, yedek ağırlıklı rakibine karşı bile ters bir skor alabilir, film sürpriz bir finalle bitebilirdi…

Ama öyle olmadı, ilk yarı her anlamda Beşiktaş’ındı. Takım çok dikkatli ve baskılı oynuyordu. Maç resmen “koşu maçına” dönmüştü… Bununla beraber; oyuncular birbirine yakın oynayınca, defansı da hücumu da “takım” yapıyordu aslında. Mevki ayrımı yok gibiydi. Kağıt üstünde, sadece Aurelio “savaşçı” bir ortasahaydı. Ancak saflar yakın olunca, Beşiktaş’ın stoperleri hatta forvetleri bile, bir o kadar “ortasaha” ve “forvetti”. İsmail’i rakip ceza sahasında Simao’dan fazla gördük desek yalan olmaz. Tabi bunda taktiksel bir asimetrik durum da söz konusuydu. Hilbert çoğunlukla Quaresma’nın arkasında kaldığından, fazla çıkamadı. Quaresma’ya “top senin olsun” görevi verilmiş, sınırsız serbestlik tanınmıştı. Ya da bizim “Reis”, o hakkı kendine vermişti her zamanki gibi… Simao daha çok solda oynayınca, hücuma destek veren bek İsmail oluyordu bu sefer. Genelde Hilbert’i akarken görürdük. Demek ki mesele bekte değil “önde” imiş… Pozitif ayrımcılığımdan mı bilinmez, ama ben İsmail’de ciddi bir kıpırdanma, güven artışı görüyorum açıkçası…Böyle bir sitemde, eğer savunma da önde kurulmak isteniyorsa; “topun kaybedildiği noktaya basma” prensibi çok önemlidir. Beşiktaş gün geçtikçe bu konuda yol alıyor. Manisa maçında biraz, Buca maçında oldukça fazla, son Trabzonspor maçında ise tüm ilk yarı boyunca; oyun önde kabul edilip, topun kaybedildiği yere şok baskılar gerçekleştirildi.

Bir atak bitti, diğeri başladı. Top kaptırıldı, birkaç saniye sonra yeniden kazanıldı ve yeniden gol girişiminde bulunuldu. Sağdan orta açıldı, kimse dokunmadı ama yine soldan topu bir Beşiktaşlı aldı. Rakipte veya taçta sonlansa bile, yine baskı devam edildi… İlk yarı boyunca senaryo buydu; bir de üzerine Quaresma’nın, önce kuzeye sonra güneye ve daha sonra ağlara giden harika golü geldi. Zaten şuana kadar “normal bir gol” atmadı, hepsi jeneriğe girer herhalde. Sadece istatistik değeri taşıyan bir golü yok henüz… Neyse, ilk yarı her Beşiktaşlı için “fantastikti” diyebiliriz sanırım. Dakikaların 43.’ü gösterdiğinde, ilk yarının bitiyor oluşuna “inanamadığımı” samimiyetle söyleyebilirim…

75 saniyelik “n’oluyor lan?!” şeklinde geçen Trabzonspor baskısıyla ikinci yarı başladı. Hani neredeyse, 2-0 galip girdiği soyunma odasından, 2-2 berabere çıkıyordu Beşiktaş. Aslında tam olarak baskı denemezdi… Trabzonspor bir anlık presle, Ersan’ın uzun topunu yakaladı ve güzel bir gol attı. O sersemlik devam ederken ikincisi geliyordu… Onun dışında Alanzinho’nun birebir kaldığı pozisyon dışında, fazla sıkıntı yaşamadan üstün durumunu korudu Beşiktaş. İlk yarı Beşiktaş baskısıyla, ikinci yarı ise “dengede” gitti… Zaten bu takımın, aynı baskıyı devam ettirmesini beklemek hayalcilik olurdu; ben şahsen beklemedim de… Böyle bir şey için, ikinci yarıya 2-3 oyuncu değişikliğiyle birden girmek gerekirdi…

Aslında, skoru daha rahat korumak ve de çaktırmadan üçüncüyü bulmak adına tek bir değişiklik de yeterdi bana göre: Nobre – Fernandes. Hatta bu değişikliği 11’e taşımak gerek artık… Nobre’nin duran toplar dışında, Almeida’ya çok fazla yardımcı olamadığı, hızlı gelişen Beşiktaş ataklarına karşı “yavaş” kaldığı bu maçta da görüldü açıkça. Biraz “atıl” bir pozisyon oldu sanki Nobre’nin bölgesi… Hücum koşuları dışında, ortasahadaki pas trafiğine de olumlu şekilde katılamıyor hatta “kırmızı ışık” görevini alıyor maalesef…

Beşiktaş’ın bu sistemde; Nobre gibi “defansif katkıları olan forvet” değil de, “ofansif katkıları yadsınmaz” bir ortasaha gerekli. Yani Fernandes… Yine, klasik “kalça kuvveti” ile harika bir şut çıkardı ve Onur topu 90’dan aldı. Ayrıca Onur’un bu maçta ekstra iki kurtarışı daha vardı. Almeida’nın direğe giden şut öncesi kurtarışı ve Simao’nun frikiğinde “ayık” kalması… Liverpool maçı sonrası, “ne olur ne olmaz diye Gerrard’ın penaltılarını izledim” demişti. Sanırım, Simao’nun da frikiklerini izlemiş olacak ki; o pozisyonda uzak direğe vuracağını sezdi. Sağa bir adım dahi atsa, tıpkı Valdes’in avlandığı gibi topu kendi köşesinden içeri alabilirdi…Dakika 90+1 derken, Ersan’ı acı bir gülümseme eşliğinde yerde yatarken gördük… Ne olduğunun biz farkında değildik henüz, ama O farkındaydı… Tüm neşemi alan bir görüntü oldu bu, sonradan da korkulan haber geldi. Harika bir çıkış yakaladığı dönemde; üstelik Beşiktaş’ın da ona çok ihtiyacı varken, gelen 6 aylık ayrılık… Sivok’un sakatlığından daha da önemli bir kayıp oldu bu bana göre… Fantastik seyreden maç, Beşiktaş’lı için “dramla” sonlandı.

Muhtemelen birkaç gün sonra “Ersan ameliyat oldu” adlı bir haber göreceğiz resmi sitede. Orada Ersan’ı “pilot işareti” yaparken değil de; yamacında Serdal Adalı, elinde kalem, önünde sözleşme ile görsek ne güzel olurdu, yakışırdı…O zaman acım biraz dinerdi. Futbol anlamında “Pazar olsa da izlesek” dediğimiz Beşiktaş, bir de manevi güzellik yaşatırdı. Bugün geciken 3. gol, böyle gelmiş olurdu…

Son olarak; imkânı var mı bilmem ama Sezer’in transferini bitirmek gerek artık. Öztürk değil, Özmen olan. Yani aslında Beşiktaş’ın olan… Biliyorum, Rize “bizim de ihtiyacımız” var diyebilir. Ama son maçta yedek kalmıştı, cezayı kesmek gerek. Ya da Furkan Şeker’le ikame edip, Sezer’i bu tarafa çekmek gerek… En tasarruflu ve en kesin çözüm bu gibi duruyor. Zaten stil olarak Ersan’a da çok benziyor… Yoksa 4. alternatif; zaruri durumlarla oynamış ve asli yeri stoper olmayan birisi olacak mevcut kadrodan. Ayırca, “kayıp kademelerin aranan ismi Toraman” artık Guti’den öte banko hâle geldi, hayırlı olsun.

Serdar Kesimal, şu durumda inanılmaz bir transfer olurdu, çok isterdim. Ama Süleyman Hurma da bunun farkındadır. O yüzden, bu transfere karşılık olarak; stat ismine adını vermeyi bile önerebilir kendisi…


13 yorum:

Adsız dedi ki...

içim yanıyor ersanıma. acaba o bu sevginin farkında mı?
marmara ünibjk

selo dedi ki...

yazdıklarına katılıyorum. Nobre ileriye katkı olarak çok yoktu ama orta sahada bazen Guti ile yer değiştirdi ve çok top kaptı. İsmail'e en çok laf eden benimdir heralde ama dün ashley cole gibiydi her dakika ileri geri gitti ve karşısında Türkiye'nin en iyi sağ açıklarından Yattaraya karşı 2 3 hareket dışında çok iyi oynadı. Böyle devam ederse solda bir devrim olabilir diyorum. Maçın ilk yarısı bitmemeliydi harika oynadık bence ilerleyen haftalarda ilk yarılarda biten çok maç görücez bu gidişle. Kimse Simaoyu yazmıyor ama inanılmaz oynuyor kedi gibi kısa adımlarla öyle bir hızlanıyorki aklı çıkıyor insanın. Hugo Almeida çıktıktan sonra değerini anladım .Hugo inanılmaz pozisyon alıyor ve aşırı derecede havadan tutmak zor bu adamı.Bobo çok keyifsizdi 2 3 tane net pozisyonu biraz stres biraz gamsızlıktan kaçırdı umarım daha iyi olur. Peki Cartalate Trabzon'un 44 Faulune ne diceksin? Cüneyt Çakır'ın özellikle Ceyhun ve Mustafa Yumluyu oyundan atması gerekir diye düşünüyorum. Trabzon böyle sert oynarsa diğer anadolu kulüpleri ne yapar??

Bukan dedi ki...

Sondan başlayalım Ersan öyle bir hal aldı ki takımda iki kişinin alternatifi yoktu biri Guti diğeri de hem oyun hemde yabancı statüsünde dolayı Ersan o yüzden çok kötü oldu.

Mustafa İsmail konusuna gelelim işte görmek istediğim İsmail bu idi o kadar kızdık ettik ama genç futbolcu oyuna aç olucak koşucak çabalıycak. Maçın çözülme anı Almeida'nın golü öncesi İsmail'in Alanzinho'dan kaptığı toptur.Hataları eksikleri yok muydu vardı ama mücadele vardı sürekli bindirmeleri ile güzel oynadı. Diğer nokta ise Ersan sonrası düzen ne olacak ? Sanırım dua ediceğiz Toraman sakatlanmasın diye ve ön liberoda Necip Aurelio kullanıp defansa takviye Sivok veya Ferrari'yi yapacağız. Ama kimse Ersan gibi hızlı olmadığı için bu açıdan kötü oldu. Ve acilen bir defans oyuncusu şart alt yapıdan mı olur dediğin adamlar mı olur bilemem. Çünkü Ferrari 2 maç var 1 maç yok Toraman'da topukları arızalı o da maç temposundan patlayabilir. Geriye Sivok kaldı o da sakatlıktan yeni çıktı tekrar sakatlandı. Alternatif bir yedek lazım. Eğer alınmazsa bir oyuncu takım içinden ise sanırım bazı maçlar zorunluluktan Aurelio oynayacak Porto deplasmanında olduğu gibi.

2 sene önce bir fener maçı öncesi hepimiz ön liberoyuz demiştik sanırım bu seferde hepimiz stoperiz diyeceğiz :)

Muratonovic dedi ki...

cok guzel yazi tebrikler..
Shuster ligde her takimin 1960 model futbol oynamadigini gormustur sanirim, cok guzel bir mac oldu. Keske haftasonu Fener maci olmasaydi da Trabzonspor da as kadroyla ciksaydi, o zaman macin tadindan yenmezdi..

Adsız dedi ki...

Gerçekten Ersan Gülüm'ün sakatlığı tüm keyfimizi kaçırdı. Ben ona "next Maldini" diyorum, ve umarım bonservisi alınır ve senelerce BJK formasını giyer.

Bu sakatlıkla bence savunmadaki dengeler de iyice değişti. Göbekte Sivok-Toraman banko olacak ve böylece yabancı kontenjanından Hilbert de ekarte olmuş olacak, Ekrem oynayacak. Ferrari çok daha önemli bir isim haline gelecek.

Benim de 4. stoper için aklıma gelen alternatifler hemen Serdar Kesimal, Sezer Özmen ve Furkan Şeker oldu. Ömer Toprak ne durumda şu an bilmiyorum ama eğer sakat değilse bence alınabilecek en iyi stoper o olurdu.

Ya da Erhan Güven'i da gönderelim hem Sezer Özmen hem de Furkan Şeker gelsin. Valla çok memnun olurum.

Toprak

Adsız dedi ki...

Stoper konusu pek sorun olmaz.Sivokla toraman oynar avrupada sivok ferrari olabilir.Gerek duyulduğunda Fernandes ya da Aurelio da o bölgede görev yapabilir ki bence Fernandes çok da başarılı olur.
Sezerin geri çağırılması çok mantıklı olur ama son maçta yedek kalsada Ümit kayıhan tekrar formayı verecektir ona.Süper lige çıkmaya oynayan bir takımın savunmasını toparlayan adam sezer ve onu devre arasında geri çağırmak etik olmaz bence.Koray şanlı geri gelsin derdim ama hem ersan hem koray adanada kabul etmez.Emre Özkan vardı ona ne oldu acaba?
Bence yukarıdaki oyuncuların Serdar azizden falan eksiği yok.O yüzden maliyet te düşünüldüğünde daha mantıklı olanlar onlar.Tabi birde altyapımızdan oyuncular.

Adsız dedi ki...

Buca maçını izleyememiştim...sonrasında gazetelerde estirilen havayı da Buca nın gücünü düşünüp fazla abartılı buluyordum.Kafamda ikinci yarıda schuster in şablonuna karşı şüpheler de vardı doğrusu...Yine de Kupa maçını canlı seyretmeden peşin hükümlü davranmak istemedim ama tribündeki arkadaşlarla da endişelerimi paylaştım. Maçın başlamasıyla oyunun kontrolünü ele alamayan, yumuşak ortasahayla rakibe çok rahat pas yaptıran futbol canımı sıkmıştı ki gol geldi..tribünler çoşmuş, herkes beşiktaş'ı avrupa takımı ilan edivermişti...Ben mırın kırın ettikçe eğlenceyi bozan müzevir durumuna düşmüştüm...İkinci yarı başladı ve on dakika içinde, takımı Barcelona yapanlar bir anda yürekleri ağızlarında Manisa maçının skorunu sormaya başladılar ....

İşte gecenin özeti buydu...Schusterin transferler sonrası sistemi hakkındaki şüpelerim ne yazık ki doğrulandı...yumuşak orta sahayla , 4-2-4 dizilişi, üstelik kanatların defansif yardımlarının sıfır olduğu bir düzenin günümüz futbolunda karşılığı Rus ruletidir...Bu sadece dizilişle de alakalı değil...Sene başında bol pas yapan/yapmaya çalışan set oyunundan vazgeçip,tek derin toplarla hucumu düşünen bir sisteme geçmek, evet daha rahat gol pozisyonuna sokar takımı belki ama bütün olarak oynamayı , topu kaptırınca etkili kademeli pres yapma olanağını da elinizden alır...oyunu bir tenis maçına çevirir...Her kaybedilen topta ,orta sahadan kopmuş bir defans hattı ne yapacağını şaşırır... trabzon maçının özellikle ikinci yarısında yaşanan buydu...İlk yarıda bu kadar bariz ortaya çıkmaması guti ve marco'nun insan üstü gayretinin sonucuydu...Ama 30 yaş üstü iki adamdan dört kişilik emek beklemek de insafsızlığın danıskasıdı..İlerde Almeidayı pivot gibi kullanmak, orta saha -forvet mesafesini uzattır ve ikinci topları kazanmayı da zorlaştırır ki özellikle 2 yarıda buna fazlasıyla tanık olduk ...Biliyorum bir oyuncunun gol attığı gün bunu yazmak doğru değil belki ama bu sistemde ayağında top tutan , pas yapabilen forvetler gerekli gibi geliyor bana..onun için iddiamda ısrarlıyım Bobo bu düzende çok daha verimli olur...Sadece kendisi için değil takımın daha yakın, bütünlüklü oynaması da sağlar gibime geliyor... Bu maç-belki beni kötümser bulabilirsiniz ama- ; Trabzon'da ,Burak, Jaja, Selçuk, Colman, Umut, Serkan nın da oynamadığı dikkate alınırsa, özellikle belli bir kalitenin üstü rakiplere karşı alarm zillerini çaldırdı bende...umarım schuster, üç orta sahalı, oyunu tutup set oynayan, olabildiğince kompact haraket eden takım anlayışına geri döner..Hatta bu tür zorluk derecesi yüksek maçlarda marco-ernst-fernandez-guti li baklava orta saha seçeneği de göz ardı edilmemeli kanımca.çünkü günün futbolunda her takım orta sahası kadar konuşabiliyor...orada sağladığı hegemonya ölçüsünde etkili olabiliyor... Schuster bu günkü düzende ısrar ederse hemen pazar günü belediye kabusu basabilir Beşiktaş'ı...Umarım yanılıyorumdur..
Ersan'nın sezonu kapattığı haberiyle zehir oldu bu gece...Ne yazık ki yokluğunda ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu daha iyi idrak edeceğiz...acil şifalar dilemekten, biran önce geri dön arkadaş demekten başka bir şey gelmez elden.Yokluğunda işimiz çok ama çok daha zor olacak...
siyah beyaz ölüm yaşam

tearkan dedi ki...

Abi ben de tam Sezer'i soracaktım sana. Dünkü sakatlık sonrası ilk aklıma gelen o olmuştu.

Eğer çift forvet oynanacaksa benim aklımda hep Nihat var o bölge için. Kovacevic-Sociedad günlerinin hatrına hala bir umudum var kendisi için.

Schuster kafadan maçlara böyle başlamayı düşünmese bile, eğer ilk yarıdan skor üstünlüğünü elde edecek olursak, devre arasında yada ikinci yarının başlarında Nobre-Fernandes değişikliği yapmak mantıklı gibi duruyor. Sonuçta böyle bir baskıyı bir takımın 90 dakika sürdürmesi zaten hiç kolay değil. Üstüne biz bunu yaparken Guti (34), Aurelio (34) orta saha ikilisine sahibiz. Hatta bir de Guti-Ernst değişikliği ile hem orta sahayı dirençli hale getirmiş oluruz, hem de Guti'yi korumuş oluruz mümkün mertebe. 70'ten sonra hiç gözükmedi reyiz ortalarda.

borasahin dedi ki...

Oncelikle Ersan'a buyuk gecmis olsun diliyorum. Gercekten hem takim hem de kendisi icin yazik oldu.

Yalniz, futbolculuguyla ilgili abarti yorumlar yapildigini dusunuyorum. Benim futbol anlayisima gore Ersan an itibariyle "henuz" yeterince iyi bir savunma oyuncusu degil. Hatta Trabzon macinda iyi oynadigini da dusunmuyorum, vasat diyebiliriz. Golde topu uzaklastiramadi ki bu tip benzer hatalari, ayni sekilde uzaklastirma denemeleri, daha once de yapmisti. Brozek'in direge carpan kafa vurusunda yine feyk kosusunu yedi, aynilarini Eskisehir macinda da yapmisti. Alanzinho'nun kacirdigi pozisyonda da cevre kontrolu yapmadan ofsayt yapmayan calisan da kendisiydi, birileri fotolari bulabilirse kimin ne hatasi var ortaya cikar.

Dolayisiyla Ersan bu takimin stoper rotasyonunda birincidir diyenleri anlamis degilim. Goruntu itibariyle stoper rotasyonunun birinci oyuncusu Sivok'tur, gecen sene de Ferrari'ydi. Hatta Sivok bence Simao ile birlikte saglikli ise bu takimin degismez iki oyuncusundan biridir. Guti dahi benim gozumde sonra gelir. Butun sezonu Guti uzerine kuramazsiniz. Her neyse o ayri bir konu, bir gun basli basina konusulur. Ayrica Schuster'in gozunde Toraman Ersan'dan daha onde gorunuyordu.

Ersan pozisyon bilgisi olarak bence Toraman'dan daha iyi degil. Iyi konumlanip rahat oynayacagina, alelacele hamleye dayali bir tarzi var. Surekli last ditch tackle'lar goruyoruz. Fizigine gore atletik ve guclu o yuzden cusseli oyunculara karsi bir avantaji var fakat pirpir oyuncular karsisinda tam bir soru isareti. Bu bakimdan savunmadan iken surekli eskortluk yapan Toraman'a gore daha iyi gorunuyor. Topu kullanma konusunda da Egemen'den daha iyi degil hatta Egemen daha iyi diyebilirim, Tor'dan da ustun sayilmaz.

Schuster gerektiginde stoperlerden birinin on alan baskisina katilmasini istiyor. Tor Ersan oynarken genelde Ersan biraz daha onde gorunuyor, Tor arkayi supuruyor, bu durumun kendisi bile ilginc! Alakali bir noktadan yol cikarsak, Schuster'in Tor tercihinin sebebi Tor'un orta alana ciktiginda Ersan'a gore daha fazla metrekarede ayni etkinligi gostermesi olabilir.

Ozetlersek, bence Ersan an itibariyle Tor'dan daha iyi bir savunma oyuncusu demek zor, bir adim onunde kabul edilebilir, Tor'un 6 yildir bu isi ogrenemedigini dusunursek ben de "gencliginden dolayi" Ersan'a sans verilmesini isterim (belirli bir sure, ogrenip ogrenemedigini anlayana kadar) ama Ersan bu takimin 1 numarali stoperi su an icin asla degildir. Once Sivok, sonra da Ferrari gelir. Ferrari'nin muzmin sakatligi tabii onu ikinci siraya koymayi zorlastiriyor, yoksa taktiksel olarak bu oyun planinda oynayip oynayamayacagini hala net olarak test etmis degiliz. Sezon basinda kotu kadrolara denk geldi. Eger Ersan ogrenemez ve gerekli gelisimi gosteremezse ilk 11 oynayabilecek capta durmuyor. Sezon sonu mutlak suretle bir transfer lazim. Yurt icinde Serdar Kesimal oldukca iyi bir alternatif olabilir, cok izleyemedim ama Ersan'dan onde diye dusunuyorum, ozellikle pozisyon alma ve top kullanimi konusunda; yurt disindan da gurbetci bakilabilir, hatta bakilmalidir da...

Cartalete dedi ki...

Marmara UniBJK;

Taraftarın sevginin farkındadır, ama yönetimin de bu sevgiyi göstermesi ve işi resmiyete dökmek gerekiyor. Şu sıralar Ersan’ın bonservisi alınsa, manevi açıdan tamamen Beşiktaş’a bağlanır.

Selo;

İşte, Nobre’nin oynadığı bölge hücum katkılarından ziyade, ortasahadaki pas trafiğine katılmalarda ve top kazanma mücadelesinde ortaya çıkıyor. O nedenle Fernandes daha akılcı bir çözüm olurdu. Simao’nun üzerinde durursak, tıpkı Guti’de olduğu gibi bol bol klavye eskitir, yazı uzatırız : ) Çünkü o da, her zaman standardını oynayan ve standart oyunuyla bile bir takımı rahatlıkla değiştiren bir adam. Bugünlerde olduğu gibi… Fauller konusunda en iyisi hiç bir şey demiyeyim.

Bukan;

İsmail’in sürekli oynadığında “gelişeceğini” ön görüyorduk umutla ve de öyle oluyor gibi… Topun kaybedildiği yere baskı konusunda, şuan takımın en iyisi beklide. Eskiden faul yaptığı bu preslerde, artık temizce topu kapabiliyor. Önemli bir artı.

Muratonovic;

Teşekkürler. Schuster o açıklamasında, bazı Türk takımları için “gol yememekten başka bir planları yok” demeye çalıştı. Alakasızdı, zamansızdı ama haklılık payı vardı. Tabii, Trabzon’un sırf Liverpool deplasmanını izlese bile, Trabzon’un o kategori içinde olmadığını anlardı. Ki zaten o laf sadece Konya maçının stresindendi, Trabzon’la pek alakası yoktu. Fazla üzerinde durmaya gerek yok, sinir harbiyle söylenmiş bir laftı o.

Cartalete dedi ki...

Toprak;

Evet, muhtemelen Ekrem yeniden takıma girecek. Eğer son düzende devam edilecekse zaten 5 yabancı vardı, Nobre’li düzende Hilbert de oynayabilir. Ömer Toprak sakattı galiba, yoksa Kesimal’den bile ucuza mal olurdu emin ol…


Adsız;

Ferrari, sadece Avrupa maçlarında hazır olsun kabulüm zaten… Evet, aslında etik dışı olabilir Rize’den Sezer’i almak. Onlar da çıkmaya oynuyor… O yüzden Furkan’la veya Atınç’la ikame edelim dedim. İkinci ligte; Furkan – Sezer farkı çok göze batmayabilir ama üst düzey futbolda Sezer epey önde… Koray Şanlı için “ah ah” diyorum sadece.

siyah beyaz ölüm yaşam;

Benim de tereddütlerim var. Üstelik, bir tek Nobre tercihi bu durumu ortaya koyuyor. O nedenle anti-Nobre, ya da onun performansından rahatsız olduğumdan değil; takımın dengesini bozmaya değmeyeceğinden, bir ortasaha ile değişmesini makul buluyorum. Bobo konusunda aynı fikirdeyiz, Buca maçında sanırım bu konuya değinmiştim. Tabi bu da Almeida kötü futbolcu anlamı taşımıyor, bu maliyetle güzel bir transfer bence. İBB’de önde baskıya karşı koyamayan bir takım. Fener ve Kayseri maçlarında böyle oldu. Ama onlar da, her zaman bir anlık gafletlerden faydalanıyorlar. Beşiktaş’ın bu sistemi gaflet içinde olamaz; daha doğrusu “kontrollü” oynayamaz. O top bir kalenin önünde pozisyon olacak… Beşiktaş basarsa rakip kalede, gıygıya alırsa kendi kalesinde…

Tearkan;

Normal şartlarda Nihat daha iyi bir seçimdir. Ama o da Kovacevic dönemindeki gibi yardıray durumda değil. Kendisi de geçen bir programda itiraf etti; “bizim motorun beygiri düştü artık” dedi espriyle karışık. Nobre’nin ortasahaya defansif katkıları önemli, takım ayakta kalıyor topsuz oyunda bir nebze. Ama Guti’nin olmadığı ve Ernst – Fernandes gibi iki dinamik ortasahanın olduğu bir 4-4-2’de, ikinci forvet olarak oynayabilir Nihat bence.


Bora Şahin;

Öncelikle hoş geldin diyeyim, çoktandır gözükmüyordum özlettin : )
Sivok konusunda sükunete davet ediyorum : ) Herkes Sivok’un, takımdaki en değerli savunmacı olduğu görüşündedir eminim. Ancak Ersan için üzüntüleri belirtiken “Sivok’tan bile önemliydi” diyen biri olarak savunmamı şöyle yapayım; Portekizliler bollaşınca, elde yerli bir stoper oluşu çok önemliydi. Yani Sivok’u bu takıma zaten girmiş belledim, uzun zamandır hayalini kurduğumuz Sivok – Ersan tandemini görme ihtimalimiz vardı. Ersan, Elazığları dolanıp buralara gelmiş bir oyuncu. Yani “kendisini geliştirdiği” bir gerçek… Eğer ilk yılında bu kadar farklı göründüyse, çok çabuk senin kabul gördüğün stoper standartlarına da ulaşabilecek bir oyuncu bence. Ayrıca bugün bile; 7 yıldır bu takımın savunmasında olan Toraman’a göre çok artıları vardı. Pozisyon anlamında Ersan da çok iyi değil, ama Toraman’dan baya iyi. Ayrıca fizik olarak da farkı önemli; olduğu yerden sıçrama kabiliyetiyle bir çok doldur boşalt veya uzun topları karşılayan bir stoper. Sivok – Ersan, hem kontenjandan çok sıkıntı yaratmayacak, hem de “iyi tandem” denebilecek özelliklere sahip bir ikiliydi. Ayrıca Ersan’ın oluşu, zayıf maçlarda yerli tandem kullanma opsiyonunu da cepte tutuyordu. İnsanların Ersan üzüntüsü, onun bugün “çok iyi bir stoper” oluşundan ziyade, iyi bir yerli stoperi kaybetmekten ileri geliyor. Yerli ve stoper: bulunmaz hint kumaşı…


Fikir paylaşımları için herkese teşekkürler, elinize sağlık.

borasahin dedi ki...

Cartalete,

Tesekkurler, bir ara yurt disina ciktim, sonra da isler vardi :)

Sivok'un takimin 1 numarali stoperi oldugu konusunda hem fikirim, "mevcut kadro icinde" diyerekte sinirlandirayim, yani bizim aradigimiz stoper kalitesinin karsiligi midir yoksa daha mi iyisi dusunulmelidir ya da dusunulse de yapilabilir mi gibi konulari ayrica bir tartismak lazim diyeyim.

Ersan'in kendini gelistirme yonune, kararliligina ben de deginmistim, belki hatirlarsin, sen Avustrulya'larda dog, Elazig'a gel falan filan, bunlardan bahsettim, hatta onunla ilgili bir video'dan da soz etmistim, sanirim Adana'da oynarken cekilmis, orada Besiktas'i tuttugunu da soyluyor. Amma, bu demek degil ki Ersan gelisimine devam edecek, dogru mu? Gelisim gosterebilir de, gostermeyebilir de. Henuz bunu gorme serefine nail olmadik, zamani gelmedi anlaminda soyluyorum.

Simdi benim kitabimda :) soyle yaziyor: Eger bir takim yillar yili belirli bir oyun plani, anlayisi vs. uzerinde calismiyorsa ki bu suregelen bir aklin varligina isarettir gunun futbolunda kazanmak istiyorsan "savunma temelli" bir oyun kurgun olmali veyahutta en kotu soyle diyelim savunmayi boslayamazsin. Bir takimin stoper ikilisi maca gore degismez. Bu mac zayif mac su oynasin, bunlar degil, yok o oynasin, acikcasi boyle bir mantalite bana ters geliyor, dogru bulmuyorum. Stoper ikilisini her mac net olarak tahtaya yazarsin. O yuzden Sivok'u saglikli ise, dinlendirmem gerekmiyorsa hemen yazarim. Hilbert'i ben de begenirim, takimdaki en iyi sagbektir filan ama benim gozumde tam da bu nedenle rotasyona tabiidir. Hilbert oynatilmak isteniyorsa Sivok'u kesmeyi aklima dahi getirmem, orta saha veya ileriden bir yabanci kesmeyi dusunurum. Sivok benim icin o derece vazgecilmez su anda :)

Genel olarak her zaman bir yerli stoper gereklidir derim, bulabilirsen tabii. Neden diye soran olursa, Avrupa'dan hem atletik hem de defansif futbol akli geliskin oyuncularin bir turlu getirilememesinden dolayi. Bir suru nedeni olabiliyor. Soyle bir kombinasyonun en ideali oldugunu dusunurum: Bir tane lider, pozisyon almayi bilen, defansif futbol akli gelismis, topu ortalama uzerinde oyuna sokma becerisine sahip, ayni zamanda fiziksel yetileri de ayaga dusmemis bir savunmaci ve onu tamamlayacak atletik ozellikleri geliskin, ogrenme kapasitesi olan bir yerli. Ersan'in boyle bir kombinasyonun parcasi olarak dusunulebilir, bu durumda partneri Sivok'mu olmalidir, takimin genel oyun plani filan ayrica uzerinde dusunulmeli.

Tor ile kiyasina gelirsek, Tor'dan artilari var tabii ki, onlara degindigimi saniyorum. Tor'dan pozisyon bilgisinin iyi oldugunu dusunmuyorum, ihmal edilebilir. Fiziksel avantajlari var, daha bir stoper fizigine sahip, o yapidaki bir oyuncuya gore oldukca cevik, o yuzden kendi boyuna yakin forvetlere karsi bir hamle avantaji var ama Ersan'i kendi capinda ve hizli bir oyuncuya karsi gormedik, bunu da not edelim. Tor'dan bu yonde artilari var, ama hareketli ve pirpir oyunculara karsi Tor'dan iyi degil. Pino ve Porto'dan Falcao karisinda dustugu durumlarda ortada.Maalesef bu oyuncular Ersan'dan cabuk hareket ediyorlar, Ersan'in pozisyon bilgisi onu o mucadelenin icinde tutmaya yetmiyor. Bu da direk fiziksel avantaji ile oynadigi sonucunu veriyor. Bir iyi yan, bir kotu yan :)

Nazarimda Tor'un bir adim onunde, gencliginden dolayi Sivok ile birlikte ilk 11 formasini direk veririm. Tor konusundaki fikrimi biliyorsun, bana kalsa coktan Kesimal'la takas ederdim. Ferrari'nin fiyakasini sakatlik bozdu, ama yine de bence iclerinde Sivok da dahil en iyi savunmaci diyebilirim. Ersan'a Ferrari'nin savunma aklina sahip Sivok ozelliklerinde bir usta lazim. Nasil ki Simao Ismail'in ustasi oldu ise. Ayrica boyle lider bir savunma oyuncusu Cenk'i de gelistirirdi.

Koray dedi ki...

bugün bakıyorum herkes yarım trabzondur tutturmuş. Bence ideal trabzon kadrosu beşiktaşa karşı çıkan kadrodan çok daha ofansif , defansif özellikleri daha az olan bir takım. Şenol hoca tamamen bunu bilerek ilk yarıdaki beşiktaş oyununa karşı madara olmaktan çekindi. Tamamen beraberlik , kıstırırsam da 1 gol atar yatarım dedi. Bugün baktığın zaman Sağ bek serkan devamlı ileri çıkan bir oyuncu , onun ve yardıma gelmeyen Burakın boşluklarında simao , queresma cirit atarlardı. Sol kanatta Cale inanılmaz beli ağır bi oyuncu dönüşleri hiç yok , aynı durumda burda da söz konusu, ankaragücü maçındaki gibi yattara burak ilerde arkalarında cale serkan tam bir hezimet yaşatırdı trabzona. Bunun farkında olan Şenol hoca kendi tedbirini az gol yiyerek bitecek bir karşılaşma olarak aldı.