Kupa Reyisi Fernandes

Canavar gibi final oldu… Simao son penaltıyı gol yapınca; üstümden tren geçmiş fakat sağ kurtulmuş gibi hissettim kendimi. En son bu duyguyu, Çukurca’dan teskereyi alınca hissetmiştim sanırım… Hararetli bir maç oldu; o hararet hepimize yansımıştır eminim. Hatta bu enerjiden elektronik ahalisi de etkilenmiş olacak ki; odamda da garip bir yanık kokusu var, maç anında başladı hala gitmedi. Hangi aletten geliyor çözemedim, neyse…


Beklenen bir 11 sahadaydı ancak, aynı ölçüde beklenti duyduğumuz Beşiktaş baskısını pek göremedik başlarda… Yine 3’lü gruplar halinde dağılmıştı takım; savunmacılar, orta sahacılar, hücumcular şeklinde. Öndeki grup arkaya, ne de arkadaki grup öne yaklaşıyordu. Bek bindirmelerini bile nadiren gördük… Aslında Schuster zamanındaki öne çıkan çizgi savunma bu bağlamda iyi oluyordu. Çünkü arkayı öne çekmek, öndeki oyunculara savunma adabını öğretmekten daha kolaydı… Her zaman yinelemişimdir, o dönemdeki hatalar ortasaha tercihleriydi…

Bugün ortasaha tercihleri yerinde olmasına rağmen kopukluk sürüyordu. Yukarıda bahsedilen nedenlerin yanında; Guti’nin bu maçta da fizik olarak hiç iyi bir görüntü vermemesi etken oldu… Onun geriye yanaşıp pas trafiğine katılması, birçok şeyi değiştirebilirdi. Bugün 105 dakika sahada kalmasına rağmen, topa en az dokunduğu maçı geride bırakmış olabilir…

Guti’den beklediği performansı alamayan Beşiktaş, Fernandes’le ayakta kaldı… Bugün Fernandes’in harika oyunu “denge” unsuru oldu. Savunma önünden aldığı topları yönlendirmesi dışında, bulunan iki golün de asisti ondan geldi… İlkinde, nadiren topsuz oyun koşuşu yapan Quaresma’yı harika gördü; görmekle kalmadı, topu ağzının içine attı… Ama o ağzına atılan topu, nefis bir göğüs kontrolüyle gol yapmak da ayrı marifettir. Zaten gol, vuruştan önce o göğüs kontrolüyle geldi diyebilirim…

İskender Alın’ın yarattığı sıkıntılar (sayılmayan gol dahil olmak üzere) dışında, çok fazla pozisyon vermedi Beşiktaş ilk yarıda. Yeri gelmişken İskender’e değineyim; bu adamın yedek kalmasını pek anlayamıyorum. Bana göre Burak’tan sonra, ligin en iyi yerli uzak forveti… Belli ki Holosko’yu sevdiler. Kupadan da finale çıkarak yaklaşık 2.5 milyon Euro gibi bir gelir elde etmişler. O parayı + İskender’i rica edelim, Holosko’yu verelim derim… Mimlendikten sonra tekrar kendini ispat etmesi zor olabilir Holosko’nun buralarda…


İkinci yarıda, Guti başta olmak üzere fiziki bir düşüş yaşandı. Bununla beraber İBB oldukça baskın olmaya başladı… Penaltı, sonrasında Rüştü’nün koltuk altından topu geçirme “tecrübesiyle” durum 2-1’e geldi… Sanırım her neyi yaktıysak, bu dakika olmuştur… Beşiktaş’ta ciddi bir çöküş yaşanıyor, bu gole cevap verme umudu pek taşınmıyordu. Neyse ki bir duran top kazanıldı; Fernandes öldürücü yere kesti ve Sivok; “en sevindiğim goller listesine” adını ekledi…

Tayfur Hoca’nın bu dakikadan sonra “fişi çekmesi” gerekirdi diye düşünüyorum. Hilbert – Ekrem, Guti – Onur değişiklikleriyle takım dinamizm kazanabilir; Onur Almeida’nın indirdiği toplara daha yakın olabilir, Hilbert’le de hem savunma daha güvence altına alınır; hem de İBB’nin çok kötü savunduğu sol tarafı daha sık geçilebilirdi… Ama o hamleler çok geç kaldı, hatta yapılmadı bile kabul edilebilinir…

İBB’nin maçı çevirme adına gösterdiği eforun yan etkileri, uzatma dakikalarında kendini göstermeye başladı. Israrla oyundan alınmayan Guti’yi ekranda bile göremememize rağmen; Beşiktaş yeniden bir baskı kuruyordu… Daha ilk 5 dakikada, 3 adet gollük şut çıktı. İkisinde Hasagiç inanılmaz çıkardı… Diğer uzatmada ise her iki takım da penaltılara razı gibiydi; bir tek Fernandes’in işi bitirme niyeti vardı ama yeterli olmadı…

Penaltılar; Almeida vurmuş gol olmuş, ben topu görmedim –şahitlerim var-. İkinci penaltıda Fernandes topu tavana takınca, “kupa reyisi” apoletini takmıştı benim için… Aurelio, eminim Hasagiç’le birlikte “kaçırır lan bu!!” diyenleri de terse yatırmıştır… 4. penaltıda ise halen avantaj Beşiktaş’tayken Hilbert topun başına geldi. En iyi penaltıcının 5. sırada olmasını pek anlamam. Simao 4.’yü atsa, iş 5. atışlara kalmayacaktı belki de… Neyse, rakibin direkten dönen topu yerine; Simao’nun golüyle çıldırmış olduk, o bakımdan iyi oldu…

Cigano çetesinin penaltı golleriyle kupanın gelmesi manidar oldu. Almeida’nın sevinci muazzamdı… Takımı kısa sürede bu kadar benimsemeleri güzel. Seneye umarım daha iyi bir takım yapısı kurulur da; bu ağabeylerimizden daha etkin bir verim elde ederiz… Bu yapıyı oluştururken, Guti’yi artık düşünmemek lazım. Bu maç performansı ya da bir önceki maçta stadı terk edişinden bağımsız olarak; Los Angeles teklifi herkes için fırsattır. Guti’yle bir yıl daha gitmez, ayrıca hiçbir sisteme gözü kapalı yazılamaz şu haliyle maalesef…

Bobo da gideceğini açıklamış. Malumun ilanı oldu, ama yine de insanın içini hüzün kaplıyor… Çok uzun bir süredir vardı, çok da temiz adamdı, başarısını söylemeye gerek yok sanırım. Nitekim çocuk twitterda paylaştığı soldaki fotoğrafla başarısını gözümüze sokuyor, altına “bu 4. oldu!!!” diye not düşerek. Belki de en az katkısının olduğu kupa budur, Mersin maçı dışında pek gözükmedi. Olsun ruhu yeter, öncekilere sayarız…. Kazara da olsa, Beşiktaş’ın scout modeli kokan tek transferiydi belki de. Ve tutmuştu… Yolu açık olsun.

Finali başarıyla atlattık, yoksa ligin son iki haftasında bütünlemeye kalıyorduk malum… İşin yoksa Antep’i yen, ondan önce puan kaybetmesini bekle… Moral çöküntüsü yaşayacak bir takımın bunu başarması çok zordu. Şimdi kalan 2 maçta bizim çocukları göreceğiz, Tayfur Hoca da teyit etti; “zaman bu zamandır, düşündüğüm bütün gençleri oynayacağım” dedi, bakalım…

Belki bazı insanlar Avrupa Ligi’ni dış kapının mandalı olarak görebilir, ama benim için çok önemliydi. Beşiktaş’ın bir seneyi boş geçmesi demek; 5 sene süreyle o puansız yılının acısını “UEFA sıralamasında” çekmesi demek olacaktı… Hem gruplarda, hem de elemelerde işler zorlaşacaktı. Ayrıca; “vermedi İtalyan!!!” falan demeden bir sezon geçmez…

Teşekkürler Beşiktaş.


Not: Blogspot'tan kaynaklanan bir sorun nedeniyle son yazılar silindi; tekrar ekledim. Ancak yorum kısımları geri gelmemiş oldu. Bizden kaynaklanmayan (hep bunu yapmak istemişimdir, Alman rejisi yüzünden hep bunlar : ) sorun nedeniyle özür dileriz...

22 yorum:

Adsız dedi ki...

ah be bobo. niye birkaç kopmuş maçta sinirlenip rakibin ayağını eline vermedin, niye bir ikisinin ağzına çakmadın? niye bar-pavyon gezip taraftarın disko mihmandarı olmadın. niye efendi efendi topunu oynadın. uğur inceman'dan ara pası, serdar özkan'dan orta bekledin isyan etmedin? niye be çocuk.

ttarlabasi dedi ki...

Maçın adamı kesinlikle Manuel Fernandes'ti. İnşallah kalır. Müthiş bir futbolcu, resmen ben futbolcuyum diyor her hareketiyle.

Guti yüzünden BJK 10 kişi oynadı. Guti iyice gözümden düştü artık. Fizik olarak da kafa olarak da tamamen bitmiş. Umarım gider.

Guti pozisyonundaki eksiklik yüzünden santrfor ile kanat hücumcuları birbirine çok uzak kaldı. Ayrıca, oyun kurucu yani bir ofansif ortasaha olarak forvet arkasından hücuma dikey destek de veremeyince hücum anlamında tamamen kopuk bir Beşiktaş ortaya çıktı. Guti'nin defansif yönüne hiç değinmiyorum bile. Çünkü geldiğinden beri bağlayamadığı hücum ve savunma bloklarını, dün Fernandes ve Necip'in müthiş performansları halletti.

Bobo gidiyormuş. 5-6 senedir vermiş olduğu emekler için teşekkür ediyoruz. Tek üzüldüğüm nokta bedavaya gitmesi. Almeida, Bobo'dan çok daha üst düzey bir santrfor bence. Forvette; Bobo, Nobre, Nihat gitsin bir Forlan gelsin yeter.

Artık Avrupa Ligi'ni de garantilediğimize göre kalan maçlarda gençler şans bulacak. Umarım en azından 2 tanesi önümüzdeki sezon kadroda olur. Favorilerim: Rıdvan ve Furkan, sürprizim: Erkut.

Adsız dedi ki...

Eline sağlık, Eskişehir macında kupayla tur atılsın, 4-5 genç oynasın, bizler de mest olalım..Bu arada Guti de utanmadan seneye Beşiktaştayım müjdesi vermiş..IBB'yi resmen 10 kişi eledik..Ernst olsaydı, dunku Fernandes Gutinin bölgesinde o iştahla show yapabilirdi gibime geliyor.. (MTG)

rivaldo dedi ki...

Ben fernandesi o kadar beğenmiyorum.Yeteneği,fiziği çok iyi ancak saha içinde çok ciddiyetsiz oynuyor.Gereksiz yere 2-3 kişinin arasına girip, basit oynamaktansa sürekli zoru kovalıyor.Ayrıca geldiğinden beri istikrrsız bir performansıda var.Fernandes ernstten çok daha iyi bir futbolcudur belki ama ben her zaman ernsti tercih ederdim.Tabi, bonservisi alınan bir fernandes eğer daha ciddi oynayacaksa, o zaman maliyetine göre düşünülebilir.Ancak bence bu koşullarda alınmamalı.

Aynı şekilde gutininde gitmesi gerektiğini düşünüyorum.Guti seneye bu seneden daha fazlasını vaadetmiyor ne yazıkki.Zaten kalırsada sırf adıyla kalacaktır bu takımda, tıpkı dün 110 dakika oyunda kaldığı gibi.

Sivok dün iyiydi.Galatasaray maçındada öyle.Sivok zaten türkiye şartlarında iyi bir stoper.Eğer gelecek stoper çok iyi değilse, ya da egemen, ibrahim gibi oyuncularla tandemi yerli yapacaklarsa sivok kalsın isterim.

Dün heyecandan simao topun başına geçene kadar izlemedim penaltıları.Ama kazanmasakda çok üzülmezdim.Çünkü yine benzer transfer politikasından korkuyorum.Forlan neysede birkaç tane daha bu profilde oyuncuyla gelecek sezon çok daha zor geçebilir.

Son olarak bu takıma kim gelirse gelsin formamda bir süre daha bobo yazacak.Benim için bir futbolcunun kalitesi, popülerliği değil takımı için neler yaptığı önemlidir ve bobo şuan kadromuzda takıma en çok yarar sağlamış futbolcu.

Cartalete dedi ki...

Aslında Fernandes o tekniğini, güvenini biraz daha zamanlı kullansa çok faydalı olacak.

Fernandes gibi rahat topu saklayan, topla rakip arasına iyi vücudunu koyan ve her şekilde olumlu pas çıkaran; gerektiğinde topla kateden bir oyuncu takımını çok rahatlatır. Hele de 4-3-3 düzeninde, ortasahalardan biri mutlaka bu model olmalıdır.

Ama Fernandes bazen bu işi abartıyor, topu ayağından çıkarma zamanlamasını iyi ayarlamadığı anlar oluyor. Çabuk oynaması gereken yerlerde de, kalabalık içine atıyor kendini vesaire...

Aslında zaten oynamadığı bir takımdan, yine kaosun içine düşen bir takıma geldi. Burada da "bu takımın adamısın" havası verilmedi son 3-4 maç hariç. Şuan o da biliyor ki; Ernst yok diye sahada...

Belki bonservisi alınsa, takımın ana unsurlarından biri olduğu güveni verilse; böylesine aşırı dozda topla oynamayacak. Bana daha sorumluluk sahibi bir oyuncu olabilirmiş gibi geliyor. Denemekte fayda var... En azından adam futbolcu.

.

Teşekkürler.

Cartalete dedi ki...

Bir de yazıyı kontrol ederken farkına vardım; hiç Necip'ten bahsetmemişim...

Necip şuan takımın en değerli oyuncusu, dün o olmasaydı işler çok zora girerdi. Ama şu var ki; Necip'in bu performansları artık bana çok olağan geliyor, kayda değer bile görmüyorum sanki :)
Bu Necip için iyi birşey aslında...

17 yaşından beridir, birgün Beşiktaş'ın kilit adamlarından biri olacağı belliydi. Bunu; direk A Takım planlarında düşünülen, ilk sezonda başardı. Helal olsun, Allah nazardan saklasın...

Cartalete dedi ki...

Yapılan yorumlar, öncelikle mail olarak kontrol için bana geliyor. Hala duruyormuş; şu şekilde ekleyeyim tekrardan.

"Adsız" şöyle demişti...

ah be bobo. niye birkaç kopmuş maçta sinirlenip rakibin ayağını eline vermedin, niye bir ikisinin ağzına çakmadın? niye bar-pavyon gezip taraftarın disko mihmandarı olmadın. niye efendi efendi topunu oynadın. uğur inceman'dan ara pası, serdar özkan'dan orta bekledin isyan etmedin? niye be çocuk

"Toprak" şöyle demişti...

Maçın adamı kesinlikle Manuel Fernandes'ti. İnşallah kalır. Müthiş bir futbolcu, resmen ben futbolcuyum diyor her hareketiyle.

Guti yüzünden BJK 10 kişi oynadı. Guti iyice gözümden düştü artık. Fizik olarak da kafa olarak da tamamen bitmiş. Umarım gider.

Guti pozisyonundaki eksiklik yüzünden santrfor ile kanat hücumcuları birbirine çok uzak kaldı. Ayrıca, oyun kurucu yani bir ofansif ortasaha olarak forvet arkasından hücuma dikey destek de veremeyince hücum anlamında tamamen kopuk bir Beşiktaş ortaya çıktı. Guti'nin defansif yönüne hiç değinmiyorum bile. Çünkü geldiğinden beri bağlayamadığı hücum ve savunma bloklarını, dün Fernandes ve Necip'in müthiş performansları halletti.

Bobo gidiyormuş. 5-6 senedir vermiş olduğu emekler için teşekkür ediyoruz. Tek üzüldüğüm nokta bedavaya gitmesi. Almeida, Bobo'dan çok daha üst düzey bir santrfor bence. Forvette; Bobo, Nobre, Nihat gitsin bir Forlan gelsin yeter.

Artık Avrupa Ligi'ni de garantilediğimize göre kalan maçlarda gençler şans bulacak. Umarım en azından 2 tanesi önümüzdeki sezon kadroda olur. Favorilerim: Rıdvan ve Furkan, sürprizim: Erkut.

"rivaldo" şöyle demişti...

Ben fernandesi o kadar beğenmiyorum.Yeteneği,fiziği çok iyi ancak saha içinde çok ciddiyetsiz oynuyor.Gereksiz yere 2-3 kişinin arasına girip, basit oynamaktansa sürekli zoru kovalıyor.Ayrıca geldiğinden beri istikrrsız bir performansıda var.Fernandes ernstten çok daha iyi bir futbolcudur belki ama ben her zaman ernsti tercih ederdim.Tabi, bonservisi alınan bir fernandes eğer daha ciddi oynayacaksa, o zaman maliyetine göre düşünülebilir.Ancak bence bu koşullarda alınmamalı.

Aynı şekilde gutininde gitmesi gerektiğini düşünüyorum.Guti seneye bu seneden daha fazlasını vaadetmiyor ne yazıkki.Zaten kalırsada sırf adıyla kalacaktır bu takımda, tıpkı dün 110 dakika oyunda kaldığı gibi.

Sivok dün iyiydi.Galatasaray maçındada öyle.Sivok zaten türkiye şartlarında iyi bir stoper.Eğer gelecek stoper çok iyi değilse, ya da egemen, ibrahim gibi oyuncularla tandemi yerli yapacaklarsa sivok kalsın isterim.

Dün heyecandan simao topun başına geçene kadar izlemedim penaltıları.Ama kazanmasakda çok üzülmezdim.Çünkü yine benzer transfer politikasından korkuyorum.Forlan neysede birkaç tane daha bu profilde oyuncuyla gelecek sezon çok daha zor geçebilir.

Son olarak bu takıma kim gelirse gelsin formamda bir süre daha bobo yazacak.Benim için bir futbolcunun kalitesi, popülerliği değil takımı için neler yaptığı önemlidir ve bobo şuan kadromuzda takıma en çok yarar sağlamış futbolcu.

Cartalete dedi ki...

Aslında Fernandes o tekniğini, güvenini biraz daha zamanlı kullansa çok faydalı olacak.

Fernandes gibi rahat topu saklayan, topla rakip arasına iyi vücudunu koyan ve her şekilde olumlu pas çıkaran; gerektiğinde topla kateden bir oyuncu takımını çok rahatlatır. Hele de 4-3-3 düzeninde, ortasahalardan biri mutlaka bu model olmalıdır.

Ama Fernandes bazen bu işi abartıyor, topu ayağından çıkarma zamanlamasını iyi ayarlamadığı anlar oluyor. Çabuk oynaması gereken yerlerde de, kalabalık içine atıyor kendini vesaire...

Aslında zaten oynamadığı bir takımdan, yine kaosun içine düşen bir takıma geldi. Burada da "bu takımın adamısın" havası verilmedi son 3-4 maç hariç. Şuan o da biliyor ki; Ernst yok diye sahada...

Belki bonservisi alınsa, takımın ana unsurlarından biri olduğu güveni verilse; böylesine aşırı dozda topla oynamayacak. Bana daha sorumluluk sahibi bir oyuncu olabilirmiş gibi geliyor. Denemekte fayda var... En azından adam futbolcu.

Bir de yazıyı kontrol ederken farkına vardım; hiç Necip'ten bahsetmemişim...

Necip şuan takımın en değerli oyuncusu, dün o olmasaydı işler çok zora girerdi. Ama şu var ki; Necip'in bu performansları artık bana çok olağan geliyor, kayda değer bile görmüyorum sanki :)
Bu Necip için iyi birşey aslında...

17 yaşından beridir, birgün Beşiktaş'ın kilit adamlarından biri olacağı belliydi. Bunu; direk A Takım planlarında düşünülen, ilk sezonda başardı. Helal olsun, Allah nazardan saklasın...

ttarlabasi dedi ki...

H.Türk'ün profesyonel yapılmamasının ilginç olduğu kadar uzun süredir genç milli takımlara çağırılmaması da enteresan. Şu an U18 milli takımında bulunan Atınç ve Cumali ile aynı yaş grubunda fakat Hasan U17'den sonra yaklaşık 2 senedir (son maçı: 10.12.2009) hiç çağırılmamış.

Her ne kadar milli takımlara çağırılıp-çağırılmama çok belirleyici bir kriter olmasa da, bu oyuncunun hem profesyonel yapılmayıp hem de milli takımlara uzun zamandır çağırılmama olayı birleşince ortaya tuhaf bir soru işareti çıkıyor. Kaldı ki genç milli takımlarda, A milli seviyesinde hissettiğimiz gibi bir Beşiktaşlı ayrımcılığının olduğunu sanmıyorum, görmüyorum daha doğrusu.

Bu arada Okay Yokuşlu'nun peşine B.Dortmund ve B.Münih gibi Almanya'nın devleri düşmüş. Umarım Beşiktaş burnunun dibindeki böyle bir yıldız adayını kaçırmaz. Biz transfere başlayana kadar piyasada Türk ortasaha oyuncusu kalmayacak gibi. :)

Ama gözden kaçan bir yıldız adayı daha var. O da G.Birliği'nden Soner Aydoğdu. Uygun bir maliyetle transfer edilebilese ilk etapta oyunkurucuya alternatif olur tabi ama zamanla fiziğini kuvvetlendirir ve kendini kanıtlarsa büyük bir yıldıza dönüşebilir. Genç Türklerden sol ayağında en çok Sergen edası gördüğüm oyuncu açıkçası..

Cartalete dedi ki...

Genç Milli Takımlar'da ayrımcılık var mı bilmem. Ama kesinlike bir işgüzarlık var...

Ali Kuçik, Süper Lig'e kiralanıp, bağırınca ancak ümit milli oldu. Keza Volkan Ekici varken, halen Emre Çolak üzerinde duruluyorsa o da bir soru işareti... Keza Oğuz'un hiç ümit milli olamamsı da komedi.

Gökhan Gönül'ün bir kez bile milli olmadığı kategoriden bahsediyoruz.

Benim için kesinlikle, ucundan kıyısından kıstas değil milli takımlar.

Cankurt gibi bir adam bile gitmemeye başladıysa, Hasan Türk'ün de kesik yemesi doğal.
Bu arada aldığım haberlere göre, artık kendisi sözleşme yapmaya yanaşmıyormuş.
Sanırım bir Orhan Gülle vakaası daha geliyor...

ttarlabasi dedi ki...

Genç milli takımlar derken ümit milli seviyesinin altından bahsetmek istedim aslında. (U16-17-18-19 özellikle)

Fakat verdiğiniz örneklere gelince; -muhalefet oluyormuşum gibi düşünmeyin ama- Ali Kuçik'in tam yaşında hatta erken bir yaşta (19,5 yaşında) ve zamanında ümit milli olduğunu düşünüyorum ve Emre Çolak'ı da çok yetenekli buluyorum.

Volkan Ekici A takıma çıksın veya U21'de oynasın diyebilirsiniz fakat GS'de uzun zamandır A takım kadrosunda bulunan ve maçlarda şans verilen Emre Çolak'ın bir kere bile A takım ile idmana çıkarılmamış Volkan'ın yerine çağırılması çok normal bence.

Burda işgüzarlık derken genç milli takım antrenörlerine biraz haksızlık olur çünkü kulüplerin değer vermediği oynatmadığı oyuncuları görmemeleri ya da hazır bulmamaları normal.

Cankurt'u tanımıyorum açıkçası fakat O.Gülle'den sonra H.Türk de kaçarsa çok yazık... Tayfur'un derhal sözleşme imzalattırıp son 2 maçta şans vermesini isterdim.

Cartalete dedi ki...

TFF bünyesinde, genç oyuncular konusunda çok değerli çalışmalar var. Uğraşanların arasında güzel Beşiktaşlılar da var. Ben büyük resimden bahsetmiyorum zaten...

Ancak "kadronun toparlanmasında" işgüzarlık, hatır gönül olayları "her yerde olduğu gibi" genç milli takımlarda da var bence...

O yüzden ben, gözümle gördüğüm potansiyele inanırım. Milli Takımlar bazında güzel istatistik yapmaları da önemli tabi...

Ancak potansiyel olmadan (teknik,fizik,kafa yapısı olarkak oyuncunun geleceği), o istatistikler yalan bir sayfada kalır. Nitekim Avrupa Şampiyon'u, Dünya 4. u17 takımının bugün %70 falan alt liglerde...

Nasıl ki; kendi takımında oynamayan oyuncular A Milli olabiliyorsa, alt yaş gruplarında da kendi a takımına çıkıp, çıkmamasından bağımsız; yeteneklerine ve potansiyeline göre değerlendirmek lazımdır diye düşünmekteyim.

Söyleyeceklerim bunlar son olarak :)

Cartalete dedi ki...

Bu arada,
İstatistikler yalan söylemez!

Ali Kuçik, u21 elemelerindeki gol krallığı yarışında 2. sırada.

ttarlabasi dedi ki...

Sizde biliyorsunuz ki genç oyuncularda bir "hali hazırdaki kapasite" ve bir de "potansiyel kapasite" olarak 2 değerlendirme söz konusu.

Halihazırdaki kapasitesi yaşıtlarına göre üst düzeyde olup da ilerleyen senelerde yok olan oyuncuların olması bu onların potansiyel kapasitelerinin düşük olmasından (teknik direktörler tarafından iyi kestirilememesinden) kaynaklanmakta. Örnek: Berkant, Okan Koç, Tevfik Köse vs.

Bir genç milli takım seçerken de özellikle hali hazırdaki kapasitesini göz önünde bulundurup seçmek doğru olanı zaten. Bu yüzden de bunların arasından yaklaşık %30'unun üst seviye futbolcu çıkması normal gibi.

Bu arada Cankurt hakkında sağolun önceki yazılarınız sayesinde haberdar oldum. "Ahlak"ın da milli takıma seçilme konusunda önemli bir kriter olduğuna kanaat getirdim. ;)

Cartalete dedi ki...

O konuda hocası görüştü, BJK TV'den bir muhabir görüştü, en başta ben de twitterdan görüştüm. Ben yazmadım dedi, olay kapandı.

Tanıyanlar düzgün çocuk diyor. E tam yükselirken de bu kadar salak olmaz herhalde dedik, inandık. Kapandı o konu :)

ttarlabasi dedi ki...

Eyvallah. Burda bu konularda fikir alış-verişi yapmanın keyfini yaşıyorum sakın ha yanlış anlaşılma olmasın.

Konunun özü olarak başa dönersek H.Türk'ün hem pro yapılmaması ve 2 senedir de genç milli takımlara çağırılmamasının başka bir boyutta (ahlaki mesela) nedeni olabileceğini düşündüm. Tuhaf bir soru işareti buydu yani. Bilmediğimiz birşeyler mi var şekli :)

Soner Aydoğdu hakkında da bir yazı bekliyorum ilerleyen zamanlarda. Teşekkürler. İyi geceler!

Cartalete dedi ki...

Yok yok, yanlış anlaşılma yok.
Soner fizik olarak hazır hale gelene kadar; bizim eldekiler "olur" gibi, Volkan - Erkut - Mami... :) O yüzden o topraklardan öncelikle Pektemek'e yoğunlaşmak gerek.
İyi geceler.

rivaldo dedi ki...

Bence de genç milli takım kriter alınmamalı.Yarın hasan A takımın bir maçında 10 dakika süre alsa çağırılır milli takıma.Aynı şekilde Beşiktaş a2 deki a oyuncusu yerine ondan daha geride olsa bile anadoluda A takımda oynayan b oyuncusu seçilir genelde.Birde Gs ye özgü sürekli seçilen oyuncular var.Onlard 15 yaşından beri sürekli seçildiği için belkide yeterli gelişim göstermese bile milli takımda devam ediyor.Yaza kadar cumali, atınç milli değildi, şimdi banko oynuyor.


A2 takımı altaya 6-4 yenilmiş.Kadroyu görünce gol sayısı normal geldi.Ortasahasız çıkmışız sanki.Furkan, doğukan gitmedi,oğuzda yedek başlamış.Ama a takım antremanında atınçla, mertcan vardı gördüğüm kadarıyla.Tayfur hoca madem oynatmayı düşünüyor neden antremana almıyorki.Üstelik volkanda a2 ile başlamış yine.Eskişehir maçında düşünülmüyor galiba.

Benim izlediğim kadarıyla mertcandan daha önce forma giymesi gereken birçok oyuncu var bu takımda.Tayfur hoca bu konuda duygusal davranmıyordur umarım.

Bu arada altay maçında forma giyen ahmet özerde yetenekli bir oyuncu.Hem oyun hemde sarışınlığıyla erkuta benziyor.

Cartalete dedi ki...

Bu Erkut'tan seri üretim var herhalde :)

U17'de de Metin vardı, yine solak ve sarı. Kanatlarda oynuyor. U13'te de Mete bu tip bir çocuk..

rivaldo dedi ki...

Metinde a2 maçında ilk 11 çıkmış zaten.Geçen senede erkutun yerine oyuna girdiğinde belli etmişti yeteneğini.

u13 deki mete benimde dikkatimi çekmişti.Biraz araştırmıştım, geçen sene 1 yaş büyüklerle yine u13 liginde gol kralı olmuş.Erkuttan gibi değilde biraz ronaldo(abartı oldu biraz:)) tarzında direk kaleye giden bir çocuk.Yaşıtlarına göre çok fizikli ve aşırı hızlı.

Cartalete dedi ki...

Evet Mete daha bir kaleye güdümlü. Fizik olarak da, u18 dese inandırır. Abartı değil... Hadi bakalım.

tannhauser dedi ki...

ikide bir alıp durduğumuz kupayı canlı canlı görmek bu seneye nasipmiş :)

kayseri güzel geçti. forza'dan okuduğum kadarıyla trenle gelenler arasında densizlik yapanlar varmış ama onun haricinde ben bir olaya şahit olmadım. kayserililer beşiktaş'ı desteklememekle beraber beşiktaşlıların varlığından oldukça memnun görünüyorlardı. sadece esnaf değil, meydandan geçen halk da büyük bir ilgiyle toplanıp tezahürat yapan taraftarı izliyorlardı. bunda büyük oranda küfürsüz tezahürat eden ve kayserililerin içki konusundaki hassasiyetlerini gözeten takımdaşların katkısı vardı mutlaka.

kale önünde, beşiktaşlıların yoğun olarak toplandıkları bölgede tabelasıyla, şunuyla bunuyla bir "çarşı fastfood" görmek beni şaşırttı. bayağı da iş yaptı hani. "çarşı kahvaltıya doyacak" gibi yazıların asıldığı dükkanlar da yok değildi :)

stadı herkes çok beğendi ama ben pek aynı fikirde değilim. maç izlemek için güzel olabilir ama takım desteklemek için tam bir facia. akustik sıfıra yakın. stat sesi yutuyor resmen. kale arkasında başlayan bir tezahürata katılmak için iki üç kez tekrarlanmasını bekledik maratonda.

daha yazacak çok şey var ama yoruldum yazmaktan. son bir şey yazayım. biz dört kişi gidecektik maça, son gün dördüncü gelmeyeceğini açıkladı. daha önce söyleseydi blog'u yorumlayanlardan birine bedelsiz verebilirdim. gişe önünde üniversite öğrencisi bir çocuğa bedelinden sattım bileti. maçı da yan yan izledik.