Bir Zamanlar Mağlup Ama Gururlu

Palermo her zaman için eksantrik bir takımdır ancak bu sene başına gelenler, önceki yıllarını kesinlikle gölgede bırakmıştır… Şüphesiz en tuhaf olay; sezon içinde kovulan bir hocanın, yeniden “aynı sezon içersinde” takımın başına geçmesiydi… Hatırlanacağı üzere, Udinese’nin klasik deplasman sapkınlarına maruz kalan Palermo; Sicilya’da 7 gol yemiş ve maçın hemen ardından başkan “bu akşam hocayla görüşeceğim, takımda kalması için bana Meryem Ana’nın gözükmesi lazım…” demiş, ardından Meryem Ana teşrif etmemiş olacak ki; Delio Rossi’nin görevine son verilmişti…Ara ara burada Palermo analizleri sunmuş; stoperlerin (özellikle Kjaer’in yerine alınan Arjantinli Munoz’un) arızalı olduğunu ve şuan için herhangi bir hocanın bu sorunu gideremeyeceğini savunmuştuk… Delio Rossi, bu sorunu “gol atarak” gidermeye çalışıyor; en azından Palermolular’a lezzetli bir takım sunuyordu. Ancak Cassani başta olmak üzere, eli yüzü düzgün adamların da Udinese maçında olmaması, kaçınılmaz sonu getirmişti.

Rossi’nin yerine gelen Cosmi’nin yaptığı ilk iş; savunmayı 5’lemek oluyor ve Palermo artık hücumda da etkisiz bir takım halini alıyordu… Sonuç olarak, yine Palermo genelde kaybediyor; kaybederken belki eskisi kadar fark yemiyor ama kazanma şansı da çok düşük oluyordu… Derken, bir de Sicilya Derbisi'nde Catania tokadı geliyor ve eski hoca Rossi “hacı sen iyiydin yine yaa!” mantığıyla yeniden takımın başına geçiriliyordu…Palermo, eski hocası Delio Rossi’ye yine bir saçmalıkla “hoş geldin” partisi sunuyor, 2-0 götürdüğü Cesena maçını 90+larda yediği 2 golle berabere sonlandırıyordu… Bir önceki Palermo hayatından dersler çıkaran Rossi’nin, ilk icraatı Munoz’u kesmek ve Goian – Bovo tandemini sabitlemek oluyordu. Goian’ın etkileyici performansıyla, Palermo yeniden kazanan takıma dönüşüyor ve Palermo’ya artık kazanmak için sadece iki (!) gol yetiyordu…

Dün akşam da onlardan biri oldu. 2-2’nin rövanşında Palermo’ya golsüz beraberliğin yaraması ve Milan’ın yemeden atacağı bir gole ihtiyaç duyması nedeniyle; maç 63. dakikaya kadar kilitlendi. Migliaccio’nun golüyle maçta dengeler karıştı, Milan Ibrahimovic’i sahaya sürerek yüklenmeye başladı…Çok geçmeden, “kontra ve Pastore” unsurları birleşince harika bir ara pası çıktı ve Van Bommel son adamı ceza sahasında düşürdüğü için penaltı-kırmızı kart ile cezalandırıldı. Duran toplar konusunda "Hierro model" bir stoper olan Bovo kaleciyi terse yatırdığında, sanki sahadaki takım Palermo değilmişçesine “bu iş bitti!” dedik… Ama aynı Bovo, bir dakika sonra kırmızı görerek sahadaki oyuncu adedini eşitledi. Bu çok sorun değildi belki ama; asıl sorun Bovo’nun yerine oyuna girecek olan isimdeydi: Munoz.

Munoz yine “sadece” omuz, kol, kalça koyarak hiç yerinden sıçramadan savunma yapmaya kalktı. Neyse ki Goian bu aralar çok formdaydı ve her hava topunu karşıladı… Ibrahimovic’in bağıra bağıra gelen golünde, dakikalar 90+2’yi gösteriyordu. Maç 5 dakika uzamıştı ve bu süre, Palermo’nun maçı geri vermesi için yeterli bir zamandı… Nitekim, ceza sahasına doldurulan bir topta Munoz, Ibra’nın beline hafif dokundu; Ibra uçtu… Hakem penaltı çalabilirdi, neyse ki Renzo Barbera’da Sicilya’nın yarısı toplanmıştı… Maç 2-1 sonlandı ve Palermo 32 yıl sonra Coppa İtalia finaline çıktı… Kim bilir; belki de bir zamanların mağlup ama gurulu hocası Delio Rossi, Palermo tarihindeki “ilk” Coppa İtalia’yı kazandırarak; bu sezonun hikayesini daha da masalsı şekilde sonlandıracak…

Son notlar:
Stoperler belki yalan ama Palermo’nun iki beki de İtalya Milli Takımı’nda 11 oynamayı hak ediyor: Cassani ve Balzaretti…
Milan 2011 yılında 3 kez mağlup oldu; biri Tottenham, ikisi Palermo'ya...
Finalde, ligdeki sıralamasıyla zaten Şampiyonlar Ligi potasında olan Inter'in rakip olacağını düşünürsek; Palermo'nun önümüzdeki sezon Avrupa Ligi'nde olacağını söyleyebiliriz...

2 yorum:

Cavagliere78 dedi ki...

Palermo'da 2.5 sene yaşamış ve şehri iyi tanıyan biri olarak şunu diyebilirm ki ( 2.ligden 1.lige çıktıgındakş tura da çıkmıştım. Herneyse, palermo hakkında daha önceki yazında da zaten belirtmişsin sevgili Cartalete ki orada özellikle scout sistemindeki önemi vurgulamışsın. Aslında O dönemdeki scout sisteminin başındaki adam PANTALEO CORVİNO'dur ki Fiorentina'ya geçerek S.Jovetic, Adem Ljajic gibi adamları getiren kişi de odur. Trabzonspordakine bzener bir şehir-takım bütünleşmesinin olmulu olumsuz sonuçlarını gördük geçen senelerde. Neler var? Tutku, sonuna kadar destek.. Ne yok? her büyümeye çalışan şehir takımlarının taraftarında oldugu gibi SABIR. Ve Zamparini bir başkan olarak Jesus Gilvari takıma zarar vermekte. Palermo kulübü cidden onun çiftliği gibidir. Siyasi bağlantıları da güçlü olduğu için ona kendi vazgeçmediği sürece onu ordan kaldırabilecek biri olduğunu sanmıyorum. Ancak başka bir "AĞA" gelirse.. Takıma dönecek olursak Munoz düşüncene katılıyorum. Abel hernandez azıcık güçlenirse Eto'o gibi olacaktır. İliçic ve Bacinovic bir Boban ya da Savicevic değiller. Pastore 2 seneye kalmaz gider. Kaleci Sirigu'dan söz etmek gerekiyor. Zaten hakkı yenilip adı cümlelerde geçmeyen bir diğer kaleci de Almeira'nın kalecisi Diego Alves'tir. Delio Rossi tal-kımını rahatltana bir hoca, statik bir sistem zorlaması olan biri değil. Palermo'nun futboluna bakın zaten göreceksiniz. Ancak Palermo şehrinin saygısını hele de kupa gelirse iyice kazanacak. Seneye Avrupa ligine gidecekler. İnşallah Beşiktaşımızla aynı grupta yer alırlar. çok güzel bir futbol izlerdik. Palermo'nun ilk hedefi Şampiyonlar ligi. 2006-2007'de Milanın sadece 3 puan gerisindeydiler ama 5.oldular. Çok yaklaşmışlardı ama gene "içsel" meseleler yedi bitirdi. Avrupa liginde gruptan çıkarlar çünkü takım artık ne oynayacağını biliyor. Ama serie A bambaşka ve oranın anahtar kavramı "SABIR" Kimbilir belki bu sefer çok istedikleri Şampiyonlar ligine giderler ama "AĞA" Zamparini bu, ne yapacağı belli olmaz!!

Cartalete dedi ki...

Teşekkürler Cavagliere78, Palermo şehrinin havasını solumuş birinden izlenimlerini okumak harika oldu :)

Palermo; tutku, sabırsızlık, bağlılılık konusunda bize çok benziyor aslında... Kötü sonuçta bir sağbekin ıslıklanması bile olmuştur nitekim...

Dediğin gibi, biraz sabırla Palermo mutlaka "kıyısından döndüğü" Şampiyonlar Ligi kapısından içeri girecektir. İki kez çok yaklaştılar...

Aslında biraz da kadro devamlılığı gerekiyor sanki. Pastore gittikçe değer kazanacak, orası kesin. En azından iki yıl daha kalsa; Cassani - Balzaretti - Bacinovic - Migliaccio - Nocerino iskeletinin önünde Palermo'nun taşıyıcısı olabilir...

Daha önceki yazılarımda, en azından stoper bölgesine direk "sonuç adamlarının" kazandırılmasını savunmuştum. Mesela Napoli, Campagnaro ve Cannavaro'nun müthiş performansıyla zirveye yürüdü. Palermo'nun gol bulma potansiyeli Napoli'den daha fazlayken, çok gerilerde kaldı...

Delio Rossi kalsın, kadro bozulmadan stopere bir iki net oyuncu alınsın; seneye ilk 4'e girer bence Palermo.

Sirigu da gerçekten çok iyi kaleci. Zaten İtalya Milli Takımı'na alınmaya başladı, Buffon'dan sonra devraalcaktır kaleyi.