Gerçek Hayattan Alınmıştır

En son söyleyeceğimi, en başta söyleyeyim: Futbolla ilgilenmeyen insan, gidip en yakın mezarlığa yatmalıdır bence… Ağır oldu evet, ama gerçekten çok şey kaçırdıklarının farkında değiller. Bazen öyle maçlar oluyor ki; “gerçek hayattan alınmıştır” denen filmleri hiç aratmıyor, hatta gerçeği o an orada yaşanırken, biz de izliyoruz. Tıpkı bu akşam olduğu gibi…
Bakırköy de değil de, Londra’da dünyaya gelip Chelsea taraftarı olan bir şahsiyet olsam: Terry’nin kırmızısından sonra televizyonu kapatırdım muhtemelen. Daha sonra Ramires’in attığı şaheserimsi golü kaçırdığımı fark ederek, başımı ota sokardım… Ekran başında istemsiz şekilde alkış tutmam nadirdir, Ramires’in gol vuruşundan sonra kendimi o pozisyonda buldum.

Barça yine yenilikçi bir sistemle sahadaydı. Topla buluştuktan sonra 3-3-4 halini alan (hatta kenar savunmacılar bile hücuma destek veriyordu), top rakibe geçtiğinde yine ani prese başlayan, alan savunması gerektiği kısa zamanlarda ise Busquets’in gizli stoper rolüyle, savunmayı 4’lediği bir formasyon… Ama sonuç olarak, en değerli gol yolu aynıydı: Messi – Iniesta bağlantısı…
Chelsea, maç boyu bunu sağladı aslında ve turu getiren ana etken de bu oldu. O bağlantı bir kez gerçekleşti, o da golle sonuçlandı zaten. Iniesta plaseyi yaparken, sanki dünyanın en basit işiymiş gibi gösterdi... Onun dışında, Barça her ne kadar 90 dakika boyunca rakibi çevreleyip, alman kale oynasa da; ceza sahası içinde etkinliği düşüktü. Villa’ya gelmeden, Maxi Lopez bile arandı esasında… Barça, söz konusu futbolsa Rönesans merkezidir. Ancak, kalıplaşmış bir gerçek vardır ki; futbolda mutlaka “ceza sahası forveti” ihtiyacı doğacaktır. Barça’ya da birkaç maçtır böyle oluyor…

Guardiola bu sorunu Keita hamlesiyle çözmeye çalıştı. Nistepen kale alanı çevresine koşu yapabilecek isim olarak, o vardı kenarda… Lakin, Cuenca – Tello hamlesini biraz telaşlı bulduğumu söyleyebilirim. Hazır Chelsea’nin hiç çıkmaya niyeti yokken, oyundan Puyol alınabilir; Cuenca pekâlâ sol savunmacı (aslında maçın aldığı halle, 2. sol açık) rolünü üstlenebilirdi… Ama sonuç olarak, gol pozisyonuna girme sorunu yaşanırdı yine de.

Drogba’nın sıfırdan gol girişimi yapması, "yapılmışını" yani Ibarbo’nun Catania’ya attığı muhteşem golü hatırlattı… Sonrasında 2. sol bek oldu zaten oyun akışında. Yerine giren Torres, ayağına aldığı her topu rakibine teslim etti; onlardan birinde “hay bu işin…” diyerek koşuya devam edince, uzaklaştırılan topu önünde buldu ve fişi çekti… Böyle maça da böyle son yakışırdı.
Futbolsever olarak, finalde yeni bir El Clasico görmek isterdim. Ama Chelsea, bu maçtaki savunma mücadelesiyle turu hak etti. 10 kişi kalıp, 2-0 geriye düşüp, o psikoloji altında pür dikkat alan savunması yapmak (iyi savunma, iyi hücumdan da daha zordur bana göre) büyük iş… “İzlerken yoruldum” tabirini yaşadım, maç sonunda sağ bacağıma kramp girmişti resmen…

Chelsea, yıllar evvel 10 kişiyle sağlam durmayı Beşiktaş’tan öğrenmiş olabilir. Keza, Barça’nın 3-3-4’ümsü 3-5-2’sini de ilk Beşiktaş oynadı kendilerine karşı: Khlestov – Ümit – Erman / Karhan – Tayfur – Deli İbrahim / Nihat – Ahmet Dursun – Nouma – Münch… Bizim Mascherano’muz Ümit’di, Cuenca’mız da Nihat… Ama Nihat daha gelecek vaad ediyordu sanki. Zaten maç sonu Kluivert : "8 numaranız, neden büyük liglerde oynamıyor?" diye sormuş; iki sezon sonra hakikaten o büyük ligde Ronaldo'yla birlikte gol krallığında ikinci olmuştur Nihat...

Tamam, işi bir tarafından her seferinde Beşiktaş'a bağlayarak saçmalıyor ve abartıyorum. Ama ne yapalım, şu sıralar Beşiktaş’ı ancak nostaljilerle anmak istiyor insan…

9 yorum:

el fenomeno dedi ki...

güzel yazı olmuş eline sağlık ama çoğu kişi tarafından yanlış bilinen bir ayrıntıya değinmek istiyorum.Nihat 2002-2003 sezonunda 23 gol atarak, 29 gol atan Roy Makaay'ın ardından yine 23 gol atan Ronaldo ile birlikte gol krallığında ikinciliği paylaşmıştır. Herkes Ronaldo gol kralı Nihat ikinci olarak bilir lakin öyle değildir.

Cartalete dedi ki...

Aynen öyle olmuştu hakikaten, hatırladım ben de şimdi. Nedense kalıplaşmış bir yanılgı oldu o gerçekten. Teşekkürler, düzeltildi.

Celal Abbas dedi ki...

Barcelona için bu sene oyun sisteminde bir problem olduğu ,ceza sahası etkinliği için bir dokunuş gerekiyordu bunu bir türlü yapamadılar. Real madrid ve chelsea maçındaki olumsuz sonuçlar akılları başına getirip tedbir almlarını sağlayacaktır. eğer bu maçtan olumlu ayrılsalardı aynı düzen sanki devam edecekti. seneyede ceza sahası kısırlığı sürecekti.

Bundan 10 hafta kadar önce söylemiştim Barcelona maçlarına KGVar oynamak en doğru seçim diye. Chelsea 10 kişi kalınca barcelona için gol yeme tehlikesi dahada arttı diye söyledim kardeşime. Çünkü Chelseanin gol bulma planında herhangi bir değişiklik olmayacak gene aynı şekilde gol arayacaklardı. Barcelona ise defansında gevşeklik , bir rahatlama olacaktı.

real madrid maçında gol attıktan 2 dakika sonra ,chelsea maçında gol attıktan 2 dakika sonra gol yemeleri.
Chelsea maçında 2 maçtada 45.dakkalarda gol yemeleri bişileri anlatıyor. 90.dakkadaki golün anlamı yok ha 2-1 kazanıp elenmişsin hada 2-2 berabere yada 3-2 yenilmişsin önemi yok. tabii tarihe ve istatistiklere düşülen notlar ile bahisçiler hariç.

maç boyunca hep pedro hamlesi beklediim. ceza sahası içinde ayaağı düzgün oyuncu olarak bişileri değiştireceğini düşünüyordum. hiç denemedi. Keitayıda yapacağı koşular için değilde sanki fiziği ve belki uzaktan şutları için sokmuş olabilir.

yilmaz dedi ki...

ben beşiktaşa daha güzel bir bağlama yapayım.

Biz bunların ikisini de gol yemeden yendik eheehe.

Bunlardan herhangi biriyle önümüzdeki 5-6 sene oynayamayacak olmamız da var tabi :(

Fly like an eagle dedi ki...

Hakikaten enfes bir maç.. Futbolun 2 yönüne de ( savunma ve hücum ) her anlamda doyurdu bizi. Bunun dışında ben de Beşiktaşımıza şöyle bağlayayım sevgili Mustafa ve birazda eleştireyim seni. Kanımca fazlasıyla takip edilen bir blog yazarının, takımı tarihinin en zor günlerini geçirirken camiayı bu duruma getirmekte çook! başarılı olmuş Beşiktaşsever görünüp oysa amacı bambaşka olan yazarımsı-yorumcumsu-futbolcumsu-menajerimsi-başkanımsı şahısların enkazını en hızlısındna ortadan kaldırmaya yönelik kurtuluş reçete veya reçetelerine dair gerekirse hergün yeni pencereden fikir üretip bizlerle paylaşmak yerine, Milito- El clasico ya da dünkü maça daha duyarlı olması sence bambaşka ve asıl olması gereken sorumluluk değil midir? Belki de ben çok duyarlıyım ve belki de ilerleyen günlerde yönetimin hamlelerini görerek bunlara daha önem verip bizlerle paylaşacaksın. Tekrar ediyorum: Gün, sorunlara ve çözümlere karşı sadece topu yönetime atmadan biz taraftarlar olarak ta kafa yorma ve bunları paylaşma günleridir.. Sorumluluk sahibi ve sevilen bir blog yazarı olarak sednen beklediğim de nacizane budur. Sevgiler..

Cartalete dedi ki...

Yazmak bir heves işidir. Açıkçası Tayfur'un göz göre göre yeniden TD olmasıyla, o ufak hevesim de kırıldı. Ama bu Beşiktaş'ı yok saymak değildir. Yazı olarak olmasa da, işin arka planında az-biraz icraate geçmesi muhtemel birşeyler yapıyorum. Blogda da, çözüm önerilerimi sezon boyu paylaştım aslında. Felsefeyi değiştirmek gerek tamamen. Sezon çıksın, bazı kurtuluş reçetesi tarzında yazılar düşeriz elbet.

Celal Abbas ,

Hakikaten Pedro'nun yok sayılmasına ben de anlam veremiyorum. Tüm kupaların alındığı sezonda, her kritik maçta golü vardı. Şampiyonlar Ligi finali dahil olmak üzere...

Bir de, Messi'nin sağ forvet performansını da yok saymamak gerekiyor. Bana göre son sistemde kanatlardan biri atıl pozisyonda kalıyor. Onun yerine dediğin gibi Pedro ceza sahasına atılsaydı, kesinlikle rakiplerin başına daha fazla dert açılırdı.

Stoperlerin bile derin pas atabildiği takımda, sadece ceza sahası içindeki adam eksikliğiyle bu kadar hedeften kopulması inanılır iş değil.

rivaldo dedi ki...

Haftasonu Hasanın ilk 11 oynama ihtimali varmış.Bir yazı gelir belki o zaman :).

Bu da son a2 maçının golleri
http://www.youtube.com/watch?v=eWwpot6Ab4E

Cartalete dedi ki...

Yazı mı? Hasan Türk ve Beşiktaş temalı senaryo bile düşebilirim. :)

Ali İhsan'dan yine perfect bir asist gelmiş.

enorton dedi ki...

Elektronikçilerin tamircilerin sık sık kullandığı bir laf vardır: "çalışıyorsa elleme" :) TV, bilgisayar vs nedensiz bir şekilde çalışmıyordur, sonra birden tıkır tıkır çalışmaya başlar ama sen orasını burasını kurcalarsın birden çalışmaz olur ya aynen Barça'nın durumu da böyle...

Geçen sene makine gibi tıkır tıkır işleyen takımı işlemez ettiler. Artık guardiola mı yaptı, Kruif mu bilmem. Yok 3-4-3 yok 3-3-4 abi çalışıyorsa elleme :) Seni yenen yok zaten... Gidip Pedroyu kes, Pike yi kes, Maskeranoyu en geriye koy, stopersiz oyna vs derken hem ligde geri kaldılar hem ŞL den elendiler. Sürekli iyileştirme Kaizen, total futbol vs bunlar bir yerden sonra hikaye kalıyor eğer kazanamazsan.

Futbol denen bu harika oyunu güzel yapan şey sürekli paslaşmak, top tutmak değil aksine hırs, mücadele, gol ve sonunda KAZANMAK. Siz kazanamadıktan sonra isterseniz %99 topa sahip olun önemli değil.

Not: geçen gün birisi twitterda yazmıştı. Real Madridden Ronaldoyu çıkarsan, attığı golleri asistler vs Real yine birinci sırada ama Barçadan Messi yi çıkardın mı Barça 6. sıraya iniyor. Bu mu total futbol? Sadece bir oyuncunun eline bakıyorsun nihayetinde...