İspanya, Almanya 2006’da oynadığı daha ilk maçla Ukrayna’yı
4-0’la geçerken çok farklı bir takım olduğunu göstermiş; perdeyi kapatan Torres
ise turnuvanın "en iyi organize golüne” imza atmıştı. O maç; hem İspanya’nın
gelecek turnuvalarda daha fazla ses getireceğinin, hem genel kabul edilir oyun
şeklinin “hücum futboluna” doğru biraz daha kayacağının, hem de artık “güzel
santrafor” sıfatının Luca Toni’lerden, Torres’lere geçiş yapacağının
habercisiydi…
O İspanya ve Fernando Torres, 2008’de kupayı aldı… Ancak
İspanya, gün geçtikçe oyun felsefesini öyle bir noktaya getirdi ki; Torres bile
takım içinde statik kalmaya başlamıştı. Zaman artık David Villa zamanıydı…
Bosque Dünya Kupası 2010’da; Villa’yı tıpkı bir ‘vezir taşı’ gibi kullanarak,
bu muhteşem oyuncu sayesinde kupayı kazandı. Oysa her ne kadar kupaya rahat
ulaşmış gözükseler de; gruptan çıkma dönemi çok sancılı geçmişti. Rakiplerin
alan savunmasını açmakta sıkıntı yaşayan İspanya, İsviçre’ye mağlup olarak
başlamıştı turnuvaya. Bosque’nin Villa’yı 4-3-3’ün sol forvetine geçirişi, her
şeyin anahtarı oldu. Aksi taktirde Honduras maçı bile çok zor geçiyordu. Kaldı
ki, David Villa o maçta hak ettiği kırmızıyı almış olsaydı, bırakın kupayı
gruptan bile çıkamayabilirdi İspanya…
Euro 2012’ye yine herkesin favorisi olarak gidiyorlar ancak
David Villa’dan yoksunluk, çok büyük handikap. Gruptan çıktıları taktirde yine
oyunu bir şekilde lehlerine çevirir, finale kadar yürürler ancak; İtalya ve
Hırvatistan gibi alan sıkıştırmada çok uzman iki ülkeyi geride bırakıp, gruptan
çıkmaları o kadar da kolay olmayacak; Villa’nın sol forvet seçeneği, bu sıkışan
oyunlarda fazlasıyla aranacaktır… Kaldı ki Ada Futbolu ekolündeki İrlanda da;
aynı sebeplerle ve sert savunmasıyla sorun çıkarabilir.
Aslında Del Bosque’nin elinde çok iyi bir seçenek vardı; bu
sezon muhteşem bir futbol oynamış ve oyun şekli Villa’yla fazlasıyla örtüşen
Atletico Madrid’li Adrian… Adrian, tıpkı At.Madrid’de yaptığı gibi kenar forvet
rolüyle takımına hücumsal genişlik katabilirdi. Sırbistan karşısında attığı golle de, yaptığı ekstra koşuyla bunun bir örneğini vermişti. Ama kadro 23’e
düşürülürken, bana göre çok büyük bir hatayla evde bırakıldı. Şimdi elde kalan
hücum oyuncuların hepsi, dimdirekt stiker isimlerden oluşuyor: Torres, Llorente
ve Negredo…
B Planı için Llorente’nin kenarda tutulması yeterdi; Negredo
kadroda ‘fazlalık’ kaldı bana göre. Onun yerine; çok daha farklı tarza sahip
olmasıyla takıma “çeşitlilik” katabilecek bir oyuncu olan Adrian kadroda
olmalıydı. Ya da madem 3. bir santrafor isteniyorsa, bu Soldado olmalıydı… Yine
de İspanya’nın elinde rakip ceza sahasını daha sık zorlamak adına bir seçeneği
var. Katalanca’da “fırsatçılık, ummadığın zamanda gol atan” anlamını taşıyan: Pedro Rodriguez…
Guardiola’nın onu fazla yok sayması, Barcelona’yı her iki
büyük kupadan uzaklaşmasını sağlayan etkenlerden küçüğüydü. Büyüğü: David
Villa’nın kırılan ayağı… Pedro, Kral Kupası finalinde eskiye dönüş sinyali
vermişken, David Silva’nın yerine düşünülmelidir kesinlikle. Evet, Silva bu yıl
muazzam işler yaptı fakat futbolda doğru bir 11 kurmak için “en formdalar”
hatta “en kaliteliler” yerine “en uygunlar” gibi bir mantıkla yola çıkmak
gerekir… Bu yol da: Pedro – Torres – Iniesta üçlüsünü işaret ediyor. Ama biliyoruz
ki İspanya’nın sağ tarafında, asimetrik şekilde daha çok merkeze katkı verecek
olan David Silva’yı göreceğiz… Bu durumda Torres’in mutlaka 2008 hallerini az
biraz hatırlaması ve uygulaması gerekiyor. Aksi halde kenardan kalkacak
tabelayla: "Llorente, Navas gir; Busquets, Silva çık” olayına şahit olabiliriz
sıklıkla, tıpkı 2010’da olduğu gibi…
Son zamanlarda fazla oynamamasından dolayı dikkate alınmasa
da; Puyol’un yokluğu da kritik. Pique’nin tek eksiği olan ‘hantallık sorununu’
Puyol ya da Mascherano hallediyordu Barça’da. İspanya’da bunun Albiol
tarafından yapılması beklenecek ki; burada Sergio Ramos daha uygun bir seçenek
olurdu. Çok daha atletik bir oyuncudur nihayetinde. Böylece, sağbeke geçtikten
sonra hem kendini, hem de Atletico Madrid’i değiştiren Juanfran’a da yol
açılırdı… Sırbistan’la oynanan hazırlık maçında Ramos stoperde, Juanfran
bekteydi. Belki turnuvada da böyle olur…
İspanya mutlaka en büyük favorilerden biri ancak 2010’da
olduğu kadar güçlü değiller bana göre. Sadece bek bölgesinde iki sene öncesine
göre daha iyi durumdalar diyebiliriz; zira Capdevilla 49 yıllığına kiraladığı
solbeki, ona nazaran çok daha farklı yeteneklere sahip olan Jordi Alba’ya
bıraktı. Juanfran seçeneğini de düşünürsek, İspanya artık bek taraflarıyla da oyunu
daha rahat domine edebilir. Real
Madrid’de fazla defansif oynatılan Xabi Alonso da, Busquets’in varlığıyla
gerçek bir ‘merkez orta saha kalitesine’ sahip olduğunu milli takım içersinde
kanıtlayabiliyor. Bu da bir artıdır elbette ama sırf David Villa’nın yokluğuyla
bile “2010’daki kadar güçlü değiller” tanısını koymama yetiyor…
4 yorum:
Çok önyargılı olmak istemiyorum ,önyargıyı sevmiyorum ama Torresin bir iki maçını izledim. Torresdeki düşüşü net görüyorsunuz. Bazı şeyleri istesede yapamıyor artık. bir problemi var torresin. zihinsel olduğunuda düşünmüyorum. hava bükücü avatarın Ateş kralının Ateş bükme gücünü aldığı gibi Torresinde bişileri alınmış ve yerine konamıyor bir türlü.
İspanya kadrosunda en çok forvetleri merak ediyordum. soldado kesin olur diyordum. Torrese hiç şans tanımıyordum. Bence Soldadoyu arayacaklar bazı maçlarda.
İspanyanın işi daha bi zor. Gruplardan çıkamama ihtimalini yüksek görüyorum. ilk iki maçtan alınacak beraberlikler işleri iyice karıştıracaktır.
Bua rada İtalyada gene şike operasyonu yapılmış. Dünya kupasında işe yaramıştı bir önceki operasyon. Uğurmu yapıyorlar bu sefer ne.
Haklısın, Holosko'da da Torres'deki gibi bir durum oldu mesela. Moral falan bir kenara da; mevcut yeteneği de alındı sanki.
Torres bundan 3-4 yıl önce, belini her döndürüşünde topu istisnasız tavana, köşeye gönderen bir adamdı. Ürkütücü bir santrafordu, benim için en iyisiydi. Liverpoolluların bedduası mı tuttu nedir? :)
Torres neyse de, sonuç isim babında kolay vazgeçilir bir adam değil; bence de Soldado'nun en azından Negredo yerine yazılmayışı fiyasko. Ama asıl kilit nokta Adrian'dı bana göre.
2002'nin fransası olacaklarmış gibi geliyor bana. işin teknik boyutu bir yana yorgunluk ve bezginlik var gibi. bu oyuncular 4-5 yıldır sürekli final oynuyorlar çünkü. ister istemez bir düşüş olacak. özellikle xavi, iniesta ve xabi alonso vasat bir sezon geçirdiler. hele sezonun sonlarına doğru baya düşmüşlerdi. eğer toparlamazlar ise ispanya gruplarda bile tıkanabilir. ha oldu da toparladılar, o ne orta sahadır arkadaş!
"Futbol 11 kişi ile oynana ve sonunda Almanların kazandığı bir oyundur"
İspanya hala en keyifli takım olmakla birlikte, bu turnuvayı Almanya kazanacak gibi duruyor.
Yorum Gönder