O nedenle, maç her iki taraf için de özelin ötesinde ‘resmi’
gibiydi… Bu da Türkiye galibiyetini bir diğer anlamda da ‘özel’ yapıyordu. Ayrıca
bu bir dostluk maçı olmasına rağmen, Portekiz’in FIFA sıralamasında yükseklerde
yer alan bir takım olması; Türkiye’nin normal bir resmi maç galibiyeti kadar
puan almasını sağladı. Dünya Kupası 2014 yolunda eleme grupları belirlenirken
Norveç’in 1. torbada yer alması şaşkınlık yaratmıştı mesela… Sebep tam da
buydu; özel maçlardaki başarıları. Yani bu maç, asla 'gazozuna' değildi. Onu öncelikle belirtelim...
Umut Bulut, üzerinde taşıdığı ‘Avrupai futbolcu’ normlarına
rağmen; sırf gol kaçırıyor diye kazma ilan edilen bir adamdı. Hala birçokları
için öyle kalmış, bu maç bir “tesadüf” niteliği taşımış olabilir. Evet, ideal
bir santrafor değildi belki Umut. Ama santraforluk dışında birçok şeyi
yapabiliyorken; aynı zamanda ideale yakın bir santrafor olmasıydı onu özel
kılan. Mesela topsuz oyundaki disiplini, fiziği; santraforluktan kalma gol
koşularına, şutlarına karışınca ortaya böyle ‘iş değiştiren’ bir adam ortaya
çıkıyor: Portekiz’de olmayan bir kenar forvet modeli... Dün akşam, en ideal
bölgesinde oynadı ve orada da kalmalı.
Bu hazırlık turu, sırf Sercan Sararer gerçeğiyle tanışmak
için bile faydalı oldu. Yeteneklerini direkt olarak sonuca bağlayan ender
Türklerden… Bunun da sebebi, sadece gen olarak Türk kalması olabilir. Yani
aslında “Türkçe bilmiyor” diye eleştirilse de; onu sahada farklı kılan şey tam
da bu… Sonradan Pektemek, Tunay destekli, Umut – Burak – Sercan üçlüsü şuana
kadar en ideali duruyor. Hem sürprizli, hem de skorer bir hücum hattı…
Portekiz karşısında bu üçlüye Arda ile destek verildi ve
sistem 4-2-3-1 gibi seyretti. Rakibe göre böyle de çıkılabilir elbet; hatta
gerideki orta ikili Selçuk-Nuri bile olabilir. Zayıflara karşı böyle oyna, topu
eve götür mesela… Ama idealde; Selçuk-Topal-Nuri gibi bir üçlü göz kırpıyor. Ve
evet, şu hazırlık turunun sonunda göze batan şey; Abdullah Avcı’nın A
Planı’nda, Arda’nın 11 dışında kalma ihtimali…
Maçta oldukça baskı yedik; bol bol duran toplar verdik. Ama
her ikisinde de birer pozisyon dışında pek net fırsat yoktu. Maç içinde sağlam
durmamız, takımın çok yakın oynayarak savunma yapması sayesinde oldu. Hatlar
kopuk değildi, delik bulamadılar… Ama bu savunmayı biraz daha kaleden uzakta
yapmak, daha sağlıklı olur gelecekte… Onca duran toptan, Almeida dışında
pozisyon verilmeyişinin tek ve gerçek sebebi ise; nihayet görülen alan
savunmasıdır… Adam adamayı yüz yıldır deniyoruz; olmuyordu. Sonunda olmayan bir
şeyin üzerine gitmeyen bir hoca geldi.
Winger cenneti Portekiz’de ise işler karışık. Zor bir grup
mücadelesi öncesinde pek iyi sinyaller vermiyorlar. Maçta neredeyse her
şeylerini ortaya koymalarına rağmen; tamamının ilk kez bir arada oynadığı
savunmaya karşı etkili olamadılar. Bunun ana etkeni Eusebio’nun jubilesinden bu
yana aynı; santraforsuzluk… Pauleta, daha çok Serkan Aykut gibi klasik golcü örneğiydi. Modern santrafor normlarına uygun bir Nuno Gomes vardı; o biraz form tutunca Euro 2000'de takım level atlamıştı mesela... Keza Postiga da Euro 2004'de o farkı yaratmıştı. Şimdilerde yine dönüp dolaşıp Postiga'ya bel bağlıyorlar nitekim...
Bana göre bunun en ideal çözümü Ronaldo’nun santrafor
bölgesine kaydırılmasıdır. Evet, böyle “görüntüde” Ronaldo’nun etkinliği düşmüş
gibi olur ama takımın alacağı sonuçlar çok farklı olur. Portekiz’in bir Umut’u
bile olmadığından, çoğu zaman bireysel ayaklara bakıyorlar. O bireysel ayaklar
da (bilhassa Ronaldo), bir adam eksilttiğinde kaleyi görebilecek bölgede
oynarsa, skoru değiştirme şansı daha fazla artar. Düz mantık, ama futbolda çoğu
zaman düz ve basit mantıklar işlemiştir… Aksi taktirde; 2 metre ofsayttayken elini kaldırıp pas isteyen Almeida ile işler zorlaşacak. O sahneyi görünce ister istemez sinir kat sayımda artış oldu; alışkanlık...
Hamit’in Ronaldo’dan yediği çalımdan sonra, hiçbir şey olmamış gibi olay yerinden uzaklaşması ve yine Ronaldo’nun, Almeida’yı duvar olarak (futbol tabiriyle değil, bildiğin topu direkt vurdurdu ve geri aldı) kullanması maçın ilginç enstantaneleriydi… Önce Quaresma, bugün de Almeida; Portekizlilerce fişlendi. Bu takımdan seçin iki adam (Ronaldo dahil), alın geçen seneki futbol disiplini altındaki Beşiktaş’a koyun; bir yıl sonra bu kez onlar aynı senaryoyla karşılaşırlar… Eskiden de sırıtıyorlardı, ama hiçbir şey yapmadan 1.5 yılı geride bırakınca iyice sırıtmaya başladılar. Neyse, en azından "şu adamları Beşiktaş oynatamıyor" savının bir yanılgı olduğu ortaya çıkıyor. Yine de umarım hem Quaresma hem de Almeida biraz kendine gelir de, Beşiktaş'tan kasaya bir miktar para bırakarak uzaklaşırlar.
Bir de anlamadığım bir durum var, özellikle sosyal medyada
dikkatimi çekti; “sakin olalım beyler” gibi bir temkinlilik söz konusu. Yahu,
bunu yapması gereken ve maçı tekrar tekrar detay yakalamak için izleyecek olan,
işi bu olan bir adam var zaten. Sen niye zevkini törpülüyorsun? En son Lefter’in,
Metin’in attığı gollerle mağlup ettiğin, sonra yarım asır gol atamadığın ülkeyi
yenmişsin… Çok da güzel goller olmuş... Bırak kendini; sevin, keyif al gitsin…
4 yorum:
güzel bir galibiyet. ama almeida için üzülmedim diyemem. çünkü bu adam oynamazsa biz bunu nasıl satacaz. biraz iyi oynasa da satsak iyi olurdu. ama senin de dediğin gibi ferguson bir zamanlar ronaldo forvet, rooney winger oynatıyordu. portekizde de ronaldo forvet oynatılabilir. ya da forvetsiz çıksınlar daha iyi :D
almeida'nın zararından kurtulurlar.
Evet Ferguson'un düzeni altındaki santrafor Ronaldo iyi örnek. Kupayı aldıkları son ŞL finalinde Ronaldo ortadaydı; Tevez ve Rooney kanatlarda oynamıştı mesela ve daha çok savunma yapmışlardı.
evet öyle olmuştu ve iyi pas yapan bir orta saha ile ronaldo çok verimli olabilir forvette. ya da 4 6 0 da oynayabilirler ki muhtemelen almeida'lı sistemden daha iyi olur.
Güzel yazılarınız'dan dolayı sizlere teşekkür ederim..
Yorum Gönder