Bek Forvet: Marcelo


Dün akşam bildiği üzere Real Madrid – Manchester City maçı vardı; Dzeko’nun golünden itibaren insana su bile içirtmediler. Aslında çok yaklaşmıştım ama Dzeko’nun sağı gösterip, vücudunu da ona göre ayarlayıp; bir anda kayarak yakın direğe vurunca, Casillas’la birlikte ben de terse yattım. Mutfağa gideceğime kendimi bir anda banyoda buldum... Büyük golcü!

Modern futbolun gereksinimleriyle birlikte artık orta alan oyuncuları, bilhassa da kanatlar; kendi takımları atak halindeyken “forvet” olabiliyorlar. Ancak Marcelo buna başka bir boyut getirdi. Basketboldaki pivotlar gibi kullanmaya başladı sahayı; savunmadayken klasik bek alanına, hücumdayken ise direkt olarak rakip ceza sahasının sol köşesine bayrağını dikiyor. Böylelikle dün akşam Man City’nin yaptığı gibi, ceza sahasında sıkı gömülen takımlara karşı kilit açma adına kritik bir rolün sahibi oluyor. Atacağı golü de, önceki iki şutunda hissettirmişti zaten. Bir kere de ‘kötü vurayım’ demedi…
Aslında bu işi Lahm başlatmıştı ama Marcelo iyice standart haline getirdi o git-gel durumunu. Real Madrid’in bildiğiniz ekstradan bir kenar forveti daha var her maçta. Inter’li Nagatomo da o seviyeye yaklaştı ama o daha çok çizgiye bağımlı oynuyor. Marcelo ise çok daha aktif, sahanın her bölgesinde var. Ver-kaçlara giriyor, duvar oluyor, kale alanına koşu yaparak rakip savunmanın dengesini bozuyor… Direkt olmasa da, dolaylı olarak da birçok golde katkısı var kesinlikle.

Benzema’yı Ronaldo’nun sakatlık sonrası haline çok benzetiyorum. 1996-99 arası Ronaldo’dan ise henüz daha gelmedi, geleceğe de benzemez… Real Madrid gole hemen reaksiyon vermeseydi maç çok sakata gelebilir, Mourinho yırtılmayı bırak, çim izi bile almayan takım elbisesiyle o galibiyet sevincini yaşayamayabilirdi. Benzema’nın alışı, dönüşü ve sadece belinden kuvvet alarak net bir şut çıkarışı; klasik Ronaldo gollerinden biriydi. O da bazen plaselerine güvenir, karşı karşıya durumlarında daha ceza sahası dışındayken vuruşunu yapardı.

Cristiano’nun golünde ise top; denize parelel atılan taş gibi gitti. Fileler olmasaydı daha bi’ 20 metre daha seke ske yol alırdı sanki… Nasıl bir vuruş tekniğiyse artık. Goal filminde Nunez’in şutları bile bu kadar ‘hayal ürünü’ değildi…

9 yorum:

Celal Abbas dedi ki...

Ben Ronaldonun Şutuna hayaran oldum. Cidden müthiş bir vuruş tekniği idi. Çok kısa mesafede sert ,hemen düşüşe geçti ,acayip bir vuruşdu. çok güzel bir goldü. Bilardoda vuruş şekillleri vardır. Basitçe üstüne vurursanız diğer topa çarptığında öne doğru hareketine devam eder. Ortasına vurusanız yerinde kalır ,altına vurursanız geriye doğru hareket yapar. Futbol topunuda bu şekilde düşünüp değişik vuruş teknikleri üretmek mümkün aslında. Futbolcularda bunun farkında olarak topun neresine dokunduklarına ve ayaklarının neresiyle vurduklarına göre topun nereye nasıl hareket edeceğini tahmin etmek zorda değil. Ronaldo sanki dikeye yakın dönme vererek çok iyi sert şut çıkarıyor

yilmaz dedi ki...

ronaldo bu maçta frikiklerde de bu tip vuruşlar denedi. aslında her zaman yapıyor bunu. gol bala gitmiş gibi görünüyor her zaman, ama öyle değil. adam ısrarla böyle deniyor hep. tam tersine emek işi bence.

bu arada, sıkışan bir maçta nasıl hamleler yapılır, kimler oyuna alınır, son toplar nasıl kullanılır, tam derslik bir maçtı. realli oyuncuların ite-kaka gitmek yerine hep ceza sahasının içinde pas yapmaları ve hep en müsait pozisyonu aramaları bizim büyük takımlarımıza da (ya da diğerlerini zittir ettim, sadece beşiktaşımıza :)) ) ders olur umarım. Ayrıca mourinho reyiz'e de sinpaştan bi ev alırız umarım günün birinde :p

~Poseidon~ dedi ki...

Günümüzde o kadar fantastik futbolcular olmasına rağmen ben hala "il fenomeno" yu deli gibi özlüyorum.

Bu gözler hala daha iyisini görmedi...

Cartalete dedi ki...

90'lı yılların sonundaki Il Fenomeno, benim de gördüğüm en iyi futbolcuydu. Eksik yoktu adamda.

~Poseidon~ dedi ki...

http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=26631393

aslında benim gözümde neden en efsane olduğunun açıklaması bu entryde oldukça güzel anlatılmış.

Çok büyük futbolcuydu çook.

Cartalete dedi ki...

http://cartalete.blogspot.com/2011/02/ronaldoyu-almak-yok.html

Ben de böyle bir şey yazdıydım vakt-i zamanında.

~Poseidon~ dedi ki...

Valla eline sağlık nefis bir yazı olmuş. Gözlerim doldu okurken.

Hatırlarsan bir ara Denizli döneminde Ronaldo dedikoduları çıkmıştı. Ne heyecan yapmıştım kaç gün uyku uyuyamadım. Tabii ki sakat bu adam yaramaz diye kestirip atmıştı Mustafa Hoca.

Cartalete dedi ki...

Hatırladım, ben de çok isterdim.

Ama asıl 2000'deki şu dedikodu yok mu...

http://arsiv.zaman.com.tr/2000/07/24/spor/spordevam.htm

Havalanını bırak, mancınıkla kendimi fırlatır direkt uçağı karşılardım gökyüzünde.

~Poseidon~ dedi ki...

Evet bak bunu da unutmuşum. Böyle dedikoduya can kurban :)