Koku: Bir Golcünün Hikâyesi



Sokaklar, aslında her futbolcunun ilk alt yapısıdır, profesyonel futbolun da özkaynağı… Çakış taşlarıyla süslü boş arsalarda düşüp, dizi yarmamak için ayakta kalmak; adam alışmada ilk seçilen olmak için her zaman en iyisini istemek ve sorumluluk almak öğrenilir. Bugünün futbolcuların mahallerine gidilse, yine bugüne benzer birçok hikâyeyle karşılaşırlar. Ancak Ömer Şişmanoğlu’nun futbol topuyla ilk buluşması çok farklı. O, bu oyunun nasıl oynandığını bile tam olarak bilmeden; kulübe yazılan kuzeninin peşine takılıp futbola mahallenin çok ötesinde başlıyordu. Tabi, orası Almanya’ydı ve burasıyla en büyük fark da buydu.

Bir hevesle futbola atılan 4 yaşındaki Ömer’in bu oyuna dair tek bir fikri vardı: Topu kaleden geçirmesi gerektiğini biliyordu. Ama sadece o kadar… İlk maçına çıkınca gözü bir topta, bir de kaledeydi. Nihayet beklediği an da geldi, top onun öne düşmüştü ve karşısındaki kale de bomboştu! Topa vurdu ve hayatının ilk golünü attı. Deli gibi seviniyordu Ömer, ama bu biraz ıssız bir sevinçti. Çünkü arkadaşları ona sarılmak için koşmak yerine, ters ters bakmayı tercih etmişlerdi. Evet, Ömer golünü atmıştı ama o kale, kendi kalesiydi…

Daha sonra eski bir futbol antrenörü olan babası, oğlunun bu anlattıklarını duyunca kenara çekti, ona futbolu temelinden öğretti. Ancak Ömer için pek bir şey değişmeyecek, bu oyunun sadece gol atma kısmını sevecekti… “Ben aslında her pozisyonda oynadım. Defansta, orta sahada da oynadım hatta kalecilik bile yaptım. Ama forvet oynamayı ve gol atmayı çok sevdim” diyordu Ömer. Bugünlerde ise futbola başlama sebebini, Beşiktaş forması altında da sergiliyor.


Her 65 dakikada, 1 gol

Beyazperdeye de uyarlanan Patrick Süskind’in “Koku” romanında kahramanımız, diyarlarca ötedeki gölün üzerinde yüzen ağaç dalına konmuş bir kelebeğin kokusunu alabilirdi. Benzer bir özellik Ömer için de geçerli ama sadece gole duyarlı. Daha ortada pozisyon yokken, birazdan doğacak karmaşıklıktaki golün kokusunu alabiliyor. Vuruş yeteneği ayrı konu, ama onu asıl farkı o müthiş altıncı hissi. Ömer de bunun farkında. “Bence bir forvet oyuncusunun her şeyden önce ‘gözü’ olması lâzım. Yani zeki olmalı, oyunu iyi okumalı ve gücünü akıllıca, ekonomik kullanmayı bilmeli. Her yere deli gibi koşmanın bir anlamı var mı!”

Nam-ı diğer Kibar Feyzo ama Beşiktaşlılar için ebedi kral Feyyaz Uçar’a göre bencil bir forvet yoktur. Özgüveni yerinde olan golcü vardır… Ömer’in sezgileri dışında kendisini gole hep yakın tutan bir diğer önemli özelliği de o özgüveni. Her açıdan, her şekilde kaleyi düşünebiliyor ve bu uğurda gol vuruşlarını da sürekli geliştiren bir oyuncu. Hal böyle olunca, geçtiğimiz sezondan bu yana 65 dakikada 1 gol ortalaması tutturması sürpriz olmaktan çıkıyor.

Kenar forvet yolu

Önder Özen’le Beşiktaş üzerine sohbet etme imkânı bulduğumuzda ona “Ömer’i transfer ederken, kenar forvette de (Olcay Şahan bölgesi) oynatabiliriz düşüncesi var mıydı?” diye sormuştum. Ancak Önder hoca onu planında sadece santrfor yedeğine yazmıştı. Aslında çok haksızda değildi. Çünkü Ömer’in, birkaç yıl önce Tam Saha’ya verdiği röportajda kendisinin de belirttiği üzere taktik eksiklikleri var. Kenar forvet bölgesinde oyun zekasını sadece gole için değil, takım resmi için de kullanmak gerekiyor. Top rakibe geçince bek önündeki yerini almak, yeri geldiği zaman orta sahaya kayıp pas opsiyonu açmak gibi…

Ömer’de o bölge için yeterince çabukluk, teknik beceri mevcut. Biraz daha taktik zekâyla, hücumun her bölgesinde düşünülecek bir silaha düşünebilir. Sadece Almeida’nın alternatifi değil, Almeida sahadayken de kenardaki yerini alıp, onu es geçen ortalara, paslara arka direkte cevap verebilir. Yani, onun hayat felsefesi adına çok da bir şey değişmez, belki eskisinden de daha çok gol atar.
Bazen en iyi savunma, farkı birden ikiye çıkararak yapılır futbolda. Beşiktaş, bunu uzun zamandır beceremiyordu ama artık “acil telefonlar” listesine Ömer Şişmanoğlu’nu da yazmış durumda. Ona ihtiyaç duyulduğu anda bir kulübe kadar yakınlarda olacaktır. Nasıl olsa artık hangi kaleye gol atacağını da çok iyi biliyor…

Mustafa Demirtaş / Hayatım Futbol Sayı 117





2 yorum:

planck dedi ki...

peki sadece gol atmaya odaklanmış bir oyuncunun günümüz futbolunda 75dkdan sonra oyuna girmekten başka bir yeri olabilir mi? jardelin bile zamanında ne kadar eleştrildiği ortada :)

beagle dedi ki...

Sadece savunma yapan önliberoların (zokora, mehmet topal, hürriyet vb); istatistik yapmayan 10 numaraların(ricardinho, fernandez), bitik fizikli veya sorumsuz, gol işlerine nadiren uğrayan ofansif kanatların (quaresma, simao, dentinho) ve Edu gibi tanımsızların top oynadığı günümüz futbolunda bir kişilik yer Ömer'e feda olsun. Jardel bulursak 2 kişilik kontenjan ve top beklerken yorulmasın diye piknik sandalyesi versek de olur :)