Kartpostal Gibi Gol





Normalde tribüne atılan forma geri gelmez, içerisinde bir futbolcu olup olmadığına bakılmadan. Zaten o an Ersan’la kucaklaşan Beşiktaşlının onu geri vermeye pek niyeti yoktu. Galiba son anda Sivok’un sakatlığı, Dany’nin sakarlığı akla geldi; haftaya da lazımdı!

Nasıl güzel ve haklı bir sevinçtir… Öyle bir hava vardı ki hem ıslatan hem de üşüten. En candan sevgiliyle bile bir sonraki pazara plan yaptıran. Hele de buluşma yeri İstanbul’da ufak çapta kasırganın görüldüğü tek mekânsa, aşktan çok daha fazlası gerekliydi. Beşiktaşlının ayrımı olmaz, ama dün akşam çamura bulanacak formayı yalnız bırakmayan Beşiktaşlı, çok güzel Beşiktaşlıydı. Nasıl ki kimi gol sonrasında, asist yapan oyuncuya “Bu gol senin!” dercesine koşulur ya… Ersan da öyle yaptı, en çok hak edene koştu.

Aslında gol de hak edenin sahibini bulmuştu. Ersan, zamanı epey geriye almış. Trabzonspor’a karşı oynadığı bir kupa maçında, takımı galipken ve son dakikalar oynanırken, hala daha önde pres yaparak sakatlandığı o anın öncesine… Üst üste yaşadığı ağır sakatlığın getirdiği ürkeklik, artık pek gözükmüyor. Yine topla birlikte çıkmak isteyen, gözünü sakınmadan müdahaleler yapan, hep daha fazlasını isteyen Ersan, geri dönmüş. Hoş gelmiş. Franco’yla da çok güzel ikili olmuş. Biri aklını, diğeri enerjisini koyuyor birbirlerini tamamlıyorlar; Tango ve Cash gibi…
Zaten Beşiktaş’ın son haftalardaki en büyük farkı, savunmada çok güçlü durması. Bırakın pozisyon vermeyi, neredeyse bir aydır Beşiktaş ceza sahasının içine girmek yasak. Hal böyle olunca, bir atıp kazanıyorsun. Dün akşam olduğu gibi… Aslında geçen haftaya nazaran tek fark buydu. Elbette Gökhan Töre, Oğuzhan gibi yaratıcı ayaklar eklenince, daha galibiyete yakın duran, daha efektif oynayan bir takım vardı. Özellikle de rüzgar arkasından eserken. Ama gol yine “oluruna” bırakılmıştı. Geçen hafta aynı dakikalarda Uğur içeri atamadı ama Ersan başardı.

Takımın iyi yaptığı ve iyi yapamadığı şeyler aynı, sene sonuna kadar da böyle devam edecek. Bu kadar çaba sarf eden, Önder Özen’in tabiriyle forması sıkıldığında yerlerde ufak göletler oluşturacak takım, hele de adında Beşiktaş yazıyorsa; daha ferah dakikalarda ikiyi, üçü atıp çoktan maçı koparması lazım. Ama olmuyor. Nedeni hücumdaki kalite eksikliği… Artık seneye kısmet.

Bugün Slaven Bilic en hareketli, en istekli ve maç sonu demeciyle en “Beşiktaşlı” maçını oynadı. Kazanmayı en çok o arzuladı. Oyuna müdahalede pasif kalmadı ki bu en çok eleştirilen noktasıydı. Hatta müdahale biraz fazla kaçtı. Oyundan düşen Şişmanoğlu’nu bir başka santrforla değiştirmek (Pektemek) makuldü ama üzerine Holosko’nun da bir orta sahayla değişmesi, biraz erkendi. Takımın ritmi bozuldu, dönen toplar Eskişehir’de kalmaya başladı, orta sahada daha eksik kalındı. 
Ama Kerim Frei’in girişiyle, o toplar ceza sahası çevresinde etkili oldu. Topla koordinasyonu çok iyi ve takımının hücumda dağılması için zaman kazandırıyor, Olcay’da olmayan şey… Bir de o golü getiren faulü kazandıran adam vardı tabi, parantez değil paragraf açmak gerek.

Pektemek – Holosko hamlesinden sonra orta sahanın tüm yükü üstünde kalmıştı, maçta da her zamanki gibi kilometre yakma şampiyonuydu. Ama sanki o dakikada bir enerji gömüsü bulmuştu da ısrarla topa hakim olacak takati bulup, faulü kazandırdı: Veli Kavlak! “Askerleriyiz” mottosuna sarılacak kadar onu tutmayanlar bile, eminim ki pazartesi erkenden en yakın Veli Kavlak Şubesi’ne giderek, tecili bozdurup askerlik işlemlerine başlayacaktır. Ben öyle yaptım!

Beşiktaş 1-0 Eskişehirspor
9 Mart 2014




16 yorum:

babilazizi dedi ki...

merhaba;
maçı/takımı/oyunu değerlendirirken çevresel faktörleri asla göz ardı etmemek gerekiyor. tarladan hallice bir saha, koskoca reklam platformlarını savuran rüzgar ve o soğuktaki yağmur...
açıkçası bu şartlarda beşiktaşımızın ilk yarıda oynadığı oyun muhteşemdi. sürekli arayan, üretmeye çalışan, pas yapan/yapmaya çalışan bir takım.. ilk yarıdaki tempodan sonra ikinci yarı oyundan düşeceğimizden korktum, 50 ile 75. dakikalar arası bu korkum kısmen gerçekleşti. ama yapılan oyuncu değişiklikleri ve eskişehirin oyundan düşmesi 75. dakikadan itibaren oyunu tek kaleye çevirdi. üretkenlik açısından yapacak bir şey yok ama bilic' in ilk yarının sonunda formsuz fernandes ısrarı gibi, şimdi de olcay ısrarı var... kerim frei oyunda olduğu kısa zamanda iyi işler yapabileceğini gösterdi. gerçi buradaki derdim, kerimin oynaması değil.. olcayın formsuzluğudur.. yerine birisi denenmeli.. uğur boral da çok yararlı olabilir. nihayetinde olabilecek tüm olumsuzluklara rağmen takımın bu noktada olması büyük başarıdır. bu olumsuzluklara rağmen bu noktadaysak, olumsuz faktörler düzeldiği an neler olabileceği fikri beni çok heyacanlandırıyor.

Basar dedi ki...

Tam bu Oğuzhan ile olmayacak acaba seneye Oğuzhan'ın pozisyonda Gökhan oynasa, kanada da yine yetenekli bir adam alınsa nasıl olur diye sorgularken Gökhan ortaya çekildi. Tabi ikinci kısmı eksik kaldı...

Gökhan daha iyi mi olur bilemiyorum ama 10 numarada da oynayabiliyor. Oğuzhan'dan da daha iyi oynuyor!

Maçın sonuna doğru yeni görev yeri sola geçti, burada da oldukça faydalıydı. Yanılmıyorsam dakika 84'te Eskişehir'den tam 4 evet yanlış okumadınız tam dört kişi ona basıyordu. Tabi açılan bu boşluğu Gökhan pası çıkartabilmesine rağmen değerlendiremedik o ayrı!

Ben kendi hesabıma son zamanlarda Motta'yı da beğeniyorum. Sağ kanata da bir Motta koyabilsek oyunumuz inanılmaz fark eder.

Burada hep Olcay fanı olarak yazdım ama bu ara biraz dinlendirilse faydalı olur. Bence Uğur'u biraz deneyelim.

Denense iyi olur diye düşündüğüm bir fikrim daha var:
İç saha maçlarında 3-5-2 veya 3-6-1 oynasak. Bence Franco tam bir libero kıvamında. Geride Atiba-Veli, ortada Gökhan-Oğuzhan, kanatlarda Uğur ve Kerim. Eğer iki forvet oynayacaksak Kerim yerine Mustafa veya Olcay'ı Almeida'nın yakınına yerleştirebiliriz.

Bu formül ile GS'nin iç saha performansına yaklaşacağımızı düşünüyorum. Aksi durumda iç saha maçlarımız inanılmaz zor geçecek. GS'den tokadı yiyen bize karşı pür dikkat kapan Allah kapan oynuyor. Zira bu maçların bu kadar zor geçmesinin sebebi, GS ile 2 hafta ara ile aynı iç saha maçını oynamamızdır. Onların dış sahada oynadıkları ile içeride oynayacak şekilde fikstürümüz değişmiyor, bu yüzden stratejiyi biraz kurcalamakta fayda var.

beagle dedi ki...

4 kişi basma olayı benim de dikkatimi çekmişti ama topu kaybetmedikten sonra hiçbir mevkide çoğunluk olmamamız vahimdi.
Top bizdeyken inanılmaz hareketsiz bir takımımız var. Mustafa dışında ileriyi karıştıran kimse yok. Bu yüzden çok kolay durduruluyoruz.

Olcay da bu formuyla gerçekten çekilmez oluyor. Olcay, Veli, Serdar, Jones, Holosko grubu eski düşük futbol zekalı, kalas yoğunluklu günlerimizi getiriyor. 2 tanesi lazım, 3 tanesi zarar bu adamlardan 3-4 ü saha olunca takım tanınmaz hale geliyor. Biri Biliç'i bu açıdan uyarmalı.

Maçta sahada Holosko'nun kolay top harcamasının takımda Gökhan, Pektemek gibi oyunculardan pas almamasını sağlayacak derecede kronik problem olduğu görüldü. Artık bu Slovak kardeş ile vedalaşma zamanı. İyi niyetli olsa da yeteneksizliği itibariyle takım onu reddediyor.

Franco takıma Trabzon deplasman 65. dkda dahil oldu. O zamandan beri TS, GS, Antep deplasmanları dahil 6-7 maçta 3 gol yemiş durumdayız. 0.5'in altında. Son maçlarda kalecimiz ile karşı karşıya kalan kimseyi hatırlıyor musunuz? Gittikçe hızlanıyor ve iniş/çıkış göstermiyor. Her maç biraz daha iyi ve güvenli, üstelik gol öncesi pozisyonlarda çok kritik "tackle"lar yapıyor. Bu çocuğu eleştirmeye çok meraklı olan medya da ise bu konuda hemen hiç yazı yok. FB maçında tank forvet enflasyonu karşısında ne yapar bilemem ama maden bulduk galiba. Caydırıcı stoper bir sürü bulunur, zeki, toparlayıcı, kademeye yapan olan zor bulunurdu.

Bu arada Biliç basın toplantısında İngilizceyi etkileyici, doğru stres ve sertlik ile kullandı. Taktik başarısızlıklarına rağmen takıma bu dakikada bu isyanı vermesini çok takdir ettim.

turkkant dedi ki...

Ben yine yorumların aksine, vasat ki vasat bir Beşiktaş gördüm. İkinci yarının başından beri öyle yavan, öyle sıkıcı bir top oynuyoruz ki olumlu yorumlara hayret ediyorum. Oynanan oyuna sevinmek değil, utanmak lazım.

Maçları kollektif bir uyum, bir hücum harmonisiyle değil, ikinci sınıf takımların formülü olan, disiplinli oyna, Allah yardım etsin Almeida vursun gol olsun-olmasın, son dakika karambol attın-atmadın mantığıyla, yani tamamen zar atışıyla kazanıyoruz ya da berabere bitiriyoruz.

Beşiktaş büyük bir takımsa bu futbolu ben pek kabullenemiyorum. Göreceksiniz Fener'i yenemeyeceğiz, ligi de üçüncü bitireceğiz. Sezon bitince, geriye bakacağız ve şunu göreceğiz. GS en kötü sezonunda bizim önümüzde bitirmiş, FB'den 10 puan fark yemişiz, kupadan birinci turda elenmişiz, çoğu fos çıkan ikinci sınıf transferler, fos çıkan ara transferler, elden kaçan Fernandes-Almeida...

Önder Özen'miş formayı ıslatmakmış filan bunlar da bana gülünç geliyor, çünkü zaten Beşiktaş 1-2 sezon hariç genelde çok mücadele eden ama kalite sorunu çeken bir takımdı. Burada yeni bir şey var da biz mi göremiyoruz? Bu formülün ne getirdiğini görmek isteyen de son 15 senedeki "başarıya" bakabilir.

Cartalete dedi ki...

Bana da "çok iyimsersiniz ya" diyebilmek için şu yorumları bir şekilde "muhteşem oynadık" yazılmış gibi yormak gülünç geliyor :)

Formayı sıkmak cümlesinin sonunu tekrar oku istersen.

planck dedi ki...

turkkant, sanırım takımın hucüm performansı için vasat diyorsun ki çoğu kişi bunda hem fikir. yoksa ben 15 senedir takım veya en azından hucüm hattı formsuz olsa dahi 5 haftalık (içinde derbi deplasmanı da olan) bir periotta her maç en fazla yarım pozisyon vererek takım savunmasını çok iyi yaptığımız bir zaman luce dönemi hariç hatırlamıyorum. portekizli saflardan sonra da ihtiyacımız olan şey budur: topsuz oyunda sahaya doğru yerleşim, alan daraltma, ön alanda baskı. takım da bunları iyi yapıyor. son haftaların problemi ise hucüm oyuncularının formsuzluğu + set hucümlarında bile hızlı oynama isteği. herkes mustafa gibi oynar oldu, 1-2 tık daha sakin oynasak bu problem de azalacak gibi geliyor bana. ha çalışılmış hucümlar yapabiliyor muyuz, pek sayılmaz. kim yapabiliyor, kimse. bu sene için modern futbol açısından önemli olan kısım bana göre büyük oranda başarılmıştır. ama biliçin hala öğrenecek çok şeyi var (bunu yazmazsak yanlış anlaşılıyor :) ).

Huzeyfe dedi ki...

Bu iyimserlik, kotumserlik, cok iyi oynadik, vasat oynadik tartismasinin alt metinleri oldugunu dusunuyorum artik ben. Ayni seyleri soyluyoruz surekli.
Kimse gumbur gumbur sampiyonluga kosuyoruz demiyor ama inkar edilemez bazi gelismeler var. Bilic'te, Tore'de, Almeida'da, defans organizasyonunda.

Kendi adima, sadece sunu soylemek istiyorum, Pedro icin yaptigim elestirileri buyuk bir zevkle yalayip yutuyorum bu aralar. Bi Alves muhabbeti vardi, urkuten defans falan filan :)
Akil herseyden ustun. Pedro ayak tenisi oynasin yine izlerim, o kadar.

emruli dedi ki...

Ne kadar zorlasam da bu olumsuzluğu anlayamıyorum. Pek çok yanlış transfer yapıldı doğru ama yüzde yüz doğru transfer yapabilen bir takım var mı? GS ve FB'nin son 2-3 senede yanlış yaptığı birer ikişer transfere baksak bizim bu seneki transfer bütçemize ulaşırız. Bu sene, camianın büyük çoğunluğunun hem fikir olduğu, biri (motta) tartışılabilir 5 tane direk 11 oyuncusu transfer etmişiz. Planck'in dediği gibi lucescu dönemi hariç ilk defa en azından savunmada ne yaptığını bilen, oyuncuların form duumuna göre zaman zaman organize hücumlar da yapabilen bir takım olduğumuzu düşünüyorum. Çok formda dediğimiz Almedia'nın attığı neredeyse her golün aynı olması tesadüf mü?

Bilic maç içi taktiği anlamında yetersiz olabilir ama sene içinde oldukça geliştirdi kendini. Belki romantik bakıyorum ama Mancini-GS ilişkisi fazla profesyonel. Bu sene şampiyonluğa rağmen bitse hiç şaşırmam, uzun vadeli olacağını hiç düşünmüyorum. Ama Fikret Orman - Önder Özen - Bilic üçlüsünde istikrar sağlarsak sanki Türkiye'de futbola bakış konusunda devrim yapacağız gibi geliyor bana. Bunun için İhtiyaç duyduğumuz en önemli şeyler: stad, bütçe ve nokta transfer. Futbol iyi futbolcu ile oynanıyor, takım halinde kötüyken bile kazanabilmelisin, bence bu sene en önemli eksiğimiz bu. Ancak önümüzdeki sene için transfer piyasasında konuşulan isimler transfer aklı konusunda iyi sinyaller veriyor.

Biz bu kötü GS'yi geçemiyorsak başarısız adlediyoruz ya kendimizi, acaba GS forumlarında stadı, parası ve lobisi olmayan Beşiktaş'ın nasıl olur da sadece 2 puan önündeyiz diyorlar mıdır?

beagle dedi ki...

Bu sene "lobisiz"lik tanımında biraz değişim var. Demirören yönetiminin aldığı her nefes yanlıştı. Takımı çekeriz, hakemi bitiririz vb vb vb. Kasımpaşa maçı tahkim sürecinde maç tekrarı değil 3-0'ı talep eden, aslında hukuken geçerliliği olmasa da olayın marketingi için üniversiteden rapor almayı akıl eden ve tezini böyle sunan bir yönetimimiz var. Ayrıca stad da ülkede klübün yaptığı tek stad olarak yükselmekte.

Tartışmalarda düzeyli kalışı da bir nebze medya desteği sağlamaya başladı. Unutmayın ülkenin %75i rakipleri tutuyor. Zaten ali cengiz olayları bizim işimiz değildi. Saygınlığımız silahımızdı.

Bu seneye 50-50 giren Orman yönetiminde bu sene doğru/yanlış oranı çok düzeldi. Pedro'nun sahada tutunabilmesi bu ortamın sonucu.

@turkkanta katıldığım kısım, tamam kompakt takım olduk da hücumumuz hala berbat. O da oyuncu seçimleri ve cesaret ile ilgili. Oğuzhan'ı merkezde kullanamayacaksak, Cenk Tosun'a Olcay'ı kestiremeyeceksek bu iş zaten olmaz. Biliç'in oyuncu seçim yeteneğinden hala ciddi kuşkum var. Aslında yok. Kötü seçimci, kötü taktisyen. İyi takım kaptanı. Yanına taktik eksiklerine müdahele edecek birini koymak en iyi çözüm.

Coolio dedi ki...

@beagle

Bilic konusunda aynı kuşkuları yaşayıp aynı sonuca bende varıyorum. Kuşkularım ortadan kalkıp kötü seçimci olduğuna son maçta 4. hakemin yanında Holoskoyu görünce karar verdim. Holoskoyu hala savunanlar olabiliyor özellikle de Beşiktaşlılığı konusunda ama çok komik geliyor bana bu savubma. O zaman Süreyya'yı kaptan olarak çıkaralım sahaya, ondan iyi beşiktaşlı yoktur o kadroda. Haytımda gördüğüm en eblek, en yeteneksiz, en salak futbolculardan biri sanırım.

turkkant dedi ki...

Aslında demek istediğim basitçe şu. Orta sahada 2 bozucu orta saha artı Oğuzhan gibi merkez oyuncusundan bozma OM ile oynarsan az pozisyon verirsin bu gayet normal. Haliyle pozisyon vermemiz ve az pozisyon bulmamız tamamen seçimlerle ilgili. Ve bu formül asla sonuç getirmez, getirmeyecek de, göreceksiniz viraj maçlarında hüsrana uğrayacağız.

İşin zor yanı, Fernandes-Oğuzhan gibi iki yaratıcı oyuncu ile, kanatta "forvetten bozma" (Pektemek-Şişmanoğlu vb.) bir oyuncuyla oynayıp iyi savunma yapabilme. Büyük takım olmak bu yönde gitmek, yoksa her takım göbeğe 2-3 tane zibullah koymayı bilir. Özetle pozisyon vermemiz garip değil, oyuncu seçiminin doğal sonucu. Ama bu takımın kalite koyamaması da işi doğal sonucu. Ve bu ikinciyi değiştirmek bu kadro yapısıyla mümkün değil.

Franco konusunda ben de tükürdüğünü yalayan gruba katılacağım galiba:)

Mustafa "seneye kısmet" demiş de şunu sormak lazım 13 milyon euro para harcanıp bilmem kaç tane oyuncu bu kaliteyi artırmak için yapılmamış mıydı? Takımda üst kalite diyebileceğimiz maksimum üç oyuncu var (ki Oğuzhan hale olmuş değil), diğer ikisini muhtemelen sene sonu kaybedeceğiz. Artık "Cenk Tosun"la kalite işimizi çözeriz(!)

gundelikci dedi ki...

@turkkant

hangi maçlardır viraj maçları? zira gs ve ts maçları geride kaldı. fb'ye yenileceğimize dair argüman nedir, ilk yarı ile aynı kadroyla oynuyor fb hatta eksikler, bizde etki eder etmez jones var, eksi etki mi bekliyoruz.
artık şu fernandes'i yaratıcı oyuncu olarak görmekten rica ederim vazgeçelim topyekün, haftalardır kenarda kendisi gibi mevzusu da azalarak bitsin. jones fernandes'e göre 5 kere daha ileriye dönük oynuyor bu oyunu, fernandes'in sezonun ilk yarısında girdiğinden daha fazla 2 maçta ceza sahasına girmiştir, o yüzden defansta eli belinde geziyor diye jones'u ofans anlamında fernandes'in arkasına atıp, takıma da burdan sağlamcı oynuyor demek argüman anlamında zaten yanlış.
olmamış bir gökhan töre kaybından eleştiri getirmek ve bunu genel kalitesizlik tabanına yaymak da sadece vurmak için vurmak gibi.

melo da bu lige gelirken, bok gibi bir referans listesiyle geliyordu adamın yaptığı ortada. atiba da gösterişsiz cv si ile fark yarattı gayet. yani kalite ortaya koyduğuyla oluyor gayet. tolga, atiba, franco, hatta şu formuyla ersan gayet kalite sayılabilcek isimler. bu formuyla selçuk inan'ın şu anki halinden daha kaliteli oğuzhan, yada mevki bazlı konuşursak jones. yalnızca forvet, forvet arkası ve sağ bek olarak gerideyiz denebilir gs'den.

ceyhun dedi ki...

oğuzhan'ı orta ikilide kullanabileceğimiz bir formül üretemez miyiz üstad? bir ön libero, önünde oğuzhan ve yeni transfer gibi?

planck dedi ki...

turkkant,

Valla ferdinin top cambazlığını, 5 kişinin arasından çıkışlarını çok defalar gördüm ama yaratıcılığı hiç kalmamış aklımda. Yaratmaktan ziyade özellikle hızlı hücumda el freni işlevi görüyordu. Ozzy ile beraber oynadıklarında en büyük işlevi rakibi üstüne çekmek ozzy'e alan açmak oluyordu ama sırf bunun ve duran topları içinde savunma yapmaz haldeyken oynatılamaz herhalde.

Bu arada 5 haftada 3 pozisyon vermek için dmc ile oynakla açıklanacak kadar basit değil abi, biliyorsun. Ayrıca bizdeki oyuncular dmcden çok mcye yakınlar bence ve zibullah olmaktan da uzaklar fiziken. Hücum anlayışı oturdukça ve takımın kendine güveni arttıkça onların da katkılarını daha çok görücez gol yollarında. Ki aslında son haftalarda veli bu açıdan gayet iyi gidiyor.

Kalite konusunda tabi ki hepimiz daha kaliteli oyuncular isteriz ama takımda birşeyleri oturtmadan, ortak aklı yerleştirmeden en kalite adamları getirip hadi çıkın oynayın dediklerinde halimiz malum. Harcanan 13M€ konusu tartışmalı, haklı olabilirsin fakat ben yine de seneye devre arasını beklemek gerektiğini düşünüyorum bu derece pesimist yorumları yazmak için. Bu teknik kadro iki yabancı transferi yaptı ve ikisi de mevkilerinin en iyileri arasındalar ligde. Kiralık motta fiyat/performans oranı en yüksek isim belki de 3 büyüklerin transferleri arasında. Jones ise görücez ama cvsi çok iyi. Ayrıca Cenk ülkede 25 yaş altı en iyi hücum elemanlarından birisi, neden ordan vurmak istedin bilemiyorum.

beagle dedi ki...

Takımın şu anki hali bıçak sırtı. Ne iyimserler emin, ne kötümserler. 3-4 ay önce kafamdan FB kadrosunu geçirdiğimde Beşiktaş'dan kim o 11'e girebilir diye düşündüm. Kesin girer dediğim 0 idi. Elimizdeki en olası adamlar Tolga, Oğuzhan ve Almeida idi ki onların da Volkan, Emre/Alper veya Emenkie/Sow'u kesmesi kesin değil hatta çok zordu.

Bugünkü formlar itibariyle Tolga, Franco, Ersan, Oğuzhan, Atiba, Almeida grubu ciddi ciddi zorlar, bir iki delik açardı.
Demek ki tek tek yıldızlar eklenmedi ise de "sinerji" yaratmaya başladık.

Önümüzdeki sene için anlaşma dedikodularını ciddiye alırsak
Tolga, sağbek(belki musa),Franco, Ersan(caydırıcı yabancı),İsmail(motta) - Atiba(veya sağlam bir dmc), Oğuzhan (Veli,Jones), Hunt(!), Töre(Olcay), Cenk Tosun, Gomis/Demba Ba(!)

gibi bir kadro bütçe dahilinde olası görünüyor. Zorunlu yabancı sayısı 4-5 olan bu kadro ile ciddi şekilde öne çıkabiliriz. Pahalı türk piyasası ile işimiz kalmadı. 1-2 free agent ve 1-2 bonservisli transfer ile iddialı bir takım olmanın eşiğindeyiz.yeterki doğru seçimler olsun.

Hunt ceza alanı içine girmesi, kanada kaçabilmesi ve uzak şut itibariye komple bir çözüm gibi görünüyor. takım savunmasında ne yapacağı katkı derecesini belirler. Takıma katılması halinde, tek forvetin hayatı rahatlar.
Musa'ya videodan ben inandım. bir de canlı görmek lazım.
Bunlar tamamsa caydırıcı bir stoper, jones'dan daha iyi bir box to box ve tek forvet son eksikler kalıyor. Almeida kalırsa 15 milyon Euro ile töre ve kalan işler halledilebilir.

Uzun süredir ilk defa takımı baştan kurmamız gerekmiyor. Doğru katkılar yapmaz isek gol sorunu devam eder.

turkkant dedi ki...

@Gündelikçi

Bahsettiğim oyuncu Töre değildi. Ben kendisi pek beğenmeyen gruptanım. Bana göre bu oyun zekasıyla Beşiktaş'ın ilk on bir oyuncusu olamaz. İnşallah öyle 6-7 m. euro bayılmayız.

Beşiktaş'ta iki üst kalite (Fernandes-Almeida) bir tane de aday oyuncu var (Oğuzhan). Gerisi standart oyuncular.

@Planc

Bence Fernandes varken ve yokken takımın gol ortalamalarına bakmak lazım. Arada büyük fark vardır diye tahmin ediyorum.

Bence bizdekiler DM, çünkü benim Merkez orta sahadan anladığım Selçuk, Bellushi, Emre Belezoğlu gibi ara pası olan, şutu olan oyuncular. Atiba-Jones-Veli özellik olarak yapıcıdan çok kesici oyuncular.